• Sonuç bulunamadı

Çatır çatır çatlatıyor:var mı Füsun Önal'a şapka çıkarttıracak biri?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çatır çatır çatlatıyor:var mı Füsun Önal'a şapka çıkarttıracak biri?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

• 17 Mart 1991 • Sayfa 25

Var mı Füsun Ünal'a şapka çıkarttıracak biri?

Çatır çatır

çatlatıyor!

"Şarkı söylerim, söz

yazarım, Beste

yapar şova çıkarım...

Kitap yazmak,

sunuculuk yapmak,

fotoğraf sergilen

açmak bende...

Tiyatro da cabası..."

Bunu söyleyen Füsun...

Varsa böyle biri

daha, çıksın meydana.

Yoksa, ki

göremiyoruz;

sanatçının malum

kişilere birkaç çift

iğneli lafı var...

İlknur ALPTEKİN

EÜSUN Önal öfkeli ve ■kırgın. Sağdan soldan kulağına gelen “amma

havalara girdi... ne kadar da iddialı..." gibi sözlere

bu kırgınlığı... Bir koltuğa sığdırdığı karpuzların çok sayıda olmasının ve ka­ muoyuna yansıyan söyle­ şilerinde bunu ifade etme­ sinin; acaba neden bazı insanların kıskançlık şim­ şeklerini üzerine çektiğini merak ediyor. “Hiç öğre­

nemedim havaya girmeyi. Keşke girseymişim " diyor Önal:

“Mütevazi davrandıkça, fazla tevazu gösterme gerçek sanılır denir ya iş­ te öyle oldu... O kadar na­ muslu ve iyi şeyler yapı­ yorum ki. Benim doğru­ larım bazılarına iddia gibi geldi. Altın plaklar aldım, şarkılarım yılın şarkısı se­ çildi, hiçbir zaman plakçı­ sına gidip de (Bir hareket yapalım şekerim...) deyip kendisine altın plak verdi­ renlerden olmadım. Kitap yazdım iyi eleştiriler al­ dım. Şimdi ikinci baskıya girdi ilk kitabım. İkinci kita-A

bımı yazıyorum M bu da bir roman Fotoğraf sergile­ rimin doku­ zun- cusu,

Türkiye'yi dolaşıyor. Sivas Üniversitesinden yeni mektup ve telefon aldım, orada da sergi açmamı is­ tiyorlar. Çok saygın ve ö- nemli insanlardan iyi eleş­ tiriler ve artı puanlar alıyorum."

“Hair" ile başlayan ti­

yatro sanatçılığının; o dö­ nem yılın en iyi oyunu se­ çilen “Kelebekler Özgür­

NE DE OLSA IŞI BİLİYOR

İnanır mısınız, Füsun Önal'la fotoğraf çalışması yapmak çok rahat... Bir kere kendisi fotoğraf ustası, nasıl poz vereceğini, ışığın nereden gireceğini profesyoneller ka­ dar iyi biliyor... Sonra, bazı meslektaşları gibi nazı niyazı yok... Öyle ay bacağım açıldı, ay dekoltem fazla kaçtı demiyor, geçiyor objektifin karşısına, döktürüyor...

dür", ardından “Durdurun Dünyayı İnecek Var" ve

beş ay süren sansasyo­ nuna rağmen kendisi için büyük deneyim olduğunu söylediği “Evita" ile sür­ düğünü söylüyor Füsun Û-

nal ve ekliyor:

“Hiç unutmuyorum, Kelebekler Özgürdür'de beni izleyen şu an adını vermek istemediğim çok ünlü bir sanatçı arka­ daşım gelip bana şöyle dedi (Seni kıskançlık ve beğeniyle izledim. Gıpta ettim, ben niye yapamı­ yorum diye...) çok mutlu olmuştum. Yaptığım tek iş bile balon değil... Ben bu­ nu ispatlamış insanım. Ay­ rıca tiyatro dünyasını çok seviyorum. Müthiş bir ti­ yatro özlemi içindeyim. En

büyük idealim müzikal ol­ mayan bir eserde rol almak. Tiyatro kulisindeki bozuk, bayat çayı seviyorum Sigara içmeyen ben, sigara kokulu kulisi özlü­ yorum.”

Türkiye'de ilk defa “o-

ne girl show" yapan ve

başarı kazandığına inanan sanatçının bu konuda da söyleyecekleri var:

“Başka kim tek başına bir şov yapma yükünün altına korkusuzca girebil­ di? En önemli insanlar bi­ le en az iki kişi birleştiler. Birkaç ünlü komedyen,

revü, orkestra, dansöz, bin tane yan destek... Belden aşağı espriler falan. Kaba­ renin cıcığını çıkardılar. Ben, yalnızca piyano eşli­ ğinde en az 3 saat sahne­ de kaldım şov boyunca. Onca insan kıpırdamadan beni izledi. Sanatçı ar­ kadaşlarım Levent Kır- ca-Oya Başar ve Perran Kutman içtenlikle (Bunu yapan tek sensin) dediler. Şovum hiç de belden aşağı değildi. Espriler ve fıkralarım belirli bir kali­ tenin üsündeydi. Artık ben burada tevazu gösterip de (Aaa çocuklar, herkes ya­ par, ne olacak...) di­ yemem ki..."

Müzikte dört yıl yeni bir üretime girmemesini ara­ besk furyasına bağlıyor

Füsun Önal. Yeni bir kaset

hazırlığında şimdilerde...

“Arabeskin tedavülden kalkmasını bekledim" di­

yor. Gazino olayına neden karşı olduğunu da şu cümlelerle ifade ediyor:

“Açıkçası bana heye­ can verecek mekânlar yok. Tavernalar sevimsiz, rüküş yerler. Gazino dü­ zeni de rüküş. Gazino se­ yircisi başkalaştı."

Bu arada TV1 için 13 bölümlük bir çocuk prog­ ramı hazırlandığını ve bu programda sunucu olarak kamera karşısına geçti­ ğine değiniyor. Çeşitli pa­ nellere konuşmacı olarak çağrılması konusunda da,

“herhalde bana güveni­ yorlar ki çağırıyorlar" di­

yor ve şöyle sürdürüyor sözlerini:

“Cinsellik, bekâret, şe­ hircilik, doğa, aile ilişkileri gibi çeşitli konularda ko­ nuşmacı olarak davet edil­ dim. Bu bana müthiş bir gurur veriyor. Abuk subuk laflar etsem herhalde ça- ğırmazlardı. Bir hoşluk ye renk olarak görüyorlar. İz­ lenimlerime dayalı bir bil­ gi ve kültür birikimim ol­ masa ben de sırf kendimi göstermek için gitmem herhalde..."

insanlara güveni yok

Füsun OnaTın. Fotoğrafla­

rında bile insan öğesi yok denecek kadar az. Bunun nedeni de sanatçının in­ sanlara olan kızgınlığı:

B İR A Z DA AŞK

“İnsanlar üçkâğıtçı, ka­ çakçı, duygusuz, hayalci, birbirinin kuyusunu kazan, doğayı tahrip eden, çocuk­ ları çöp tenekelerine, ca­ m i avlularına bırakan var­ lıklar. Sergimde bu yüz­ den katledilen doğaya, yıkılmak üzere olan ev­ lere, plansız doğurulup bakılmayan çocuklara, hayvanlara yer verdim. Ben lokmamı paylaşmayı

seven insancıl biriyim at­ ma hiçbir insanı sevmiyo­ rum. Yaşlılar ve çocuklar hariç... İsterse en yakınım olsun, nereden geldiğini unutan insanlara acıyo­ rum. Bir Türkân Şoray ve bir Fatma Girik nereden geldiğini saklamayan sa­ natçılardır. Öyle insanlara müthiş saygı duyuyorum. Küçük masum yalanları hepimiz söylüyoruz ama insanı acıtan yalanlardan nefret ediyorum.”

Başından geçen iki ev­ lilikten sonra Füsun Önal tercihini nikâhsız yaşam üzerine kullanıyor. Birlikte olduğu kişiyle mutluluğu­ nu sağlayan en önemli öğenin temeldeki dostluk olduğundan dem vuruyor:

“Aşkın tutku haline ge­ tirilmemesinden yanayım. Tutku ıstıraba dönüşüyor ve ben böyle bir aşk iste­ miyorum. Birlikte yaşa­ dığım insanla birbirimize müthiş saygımız var. Artı ya da eksi birbirimizden hiçbir şey saklamadan an­ latıyoruz. Bazen birbirimi­ ze sarılıp ağladığımız, herhangi bir derdimize çare aradığımız oluyor. Aşkta dostluk çok önemli. Dostluk üzerine müthiş bir seksüel doyum inşa olu­ yor. Evlilik asla düşünme­ diğim bir müessese. Çev­ remde çok çürük evlilik görüyorum. Biten ilişkile­ rin yenilenmesinde de fayda görmüyorum. O biri­ kimleri unutmaya imkân yok."

Söyleşinin sonunda söz yine odak noktasına geliyor. Söylentilere inat

Füsun Önal, meydan oku­

yor: “Bana bir kişi daha

gösterin ki hem şarkı söy­ lesin, şarkı sözü yazsın, beste yapsın, şov, kitap, sunuculuk, fotoğraf, tiyatro konularında kendini kabul ettirsin ya da farklı konu­ larda bu kadar çok konu­ da sabun köpüğü olmadı­ ğını ispat etsin. Ona şapka çıkarırım."

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Önerilen plazmaferez planı; 2-3 hafta süre ile günlük veya gün aşırı olmak üzere dört litrelik plazma değişimi ve replasman sıvısı olarak human albümin kullanılması

GDO’ya yönelik Tutum Ölçeği Likert tipi ölçek olarak hazırlanmış olup taslak ölçeğin ülkemizin 12 farklı üniversite ve bölümlerinde öğrenim gören 400 öğrenciye

Yaklaşık 2 hafta önce sıvı elektrolit dengesizliğine bağlı halsizlik şikayetiyle İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroloji Servisi'nde

İlk tahsili­ ni Erzurumda yapmış, İstan- bula gelerek Meclisi Vâlâ maz­ bata odasına girmek suretiyle memuriyet hayatına atılmış, zekâsiyle kendisini

Yakın dönem batı resminin pentür değerlerini özümleyen ölçülü bir görüşle çoğu yaşadı­ ğı çevreye, Paris sokaklarına, ev içlerine

2002 yılında kemer ve kemer tokası geliştirmek üzere Kaliforniya’da kurulan bir giyim firması, giyilebilir teknolojiyi kemer mekanizması üzerinde kullanarak farklı

Doku örneğine ait H&E yanısıra Von-Kossa ve Verhoff özel boyamalarında, orta ve derin dermiste, bazofilik yer yer granüler görünümde kalsifikasyon alanları arasında,

«Alman kaynaklarından veri­ len bir Münih haberine göre Hitier, Prens Humbert’in şerefine hususî bir öğ­ le yemeği vermiş ve yemekten sonra bir­ kaç