• Sonuç bulunamadı

Kızkardeşi Yıldız Köksal Cahit Sıtkıyı anlatıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kızkardeşi Yıldız Köksal Cahit Sıtkıyı anlatıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Xv^x/;

\<a

KIZKARDEŞf YILDIZ KOKSAL CAHİT SITKIVI ANLATIYOR

— Ağabeyiniz çocukluğunu gereği gibi yar şıyabildi mi?

— Çok, çok güzel, fazlasile... Galatasarayı bitirinceye kadar gayet müreffeh bir çocuk­ luk ve talebelik devresi geçirmiştir. Hattâ Galatasarayı bitirince de babam; artık o bü­ yüdü, çocukluktan çıktı, giyimine kuşamına iyi baksın rahat yaşasın diye Mülkiyede bu­ lunduğu müddetçe, o zaman için büyük bir kıymet ifade eden otuz lira aylık yollardı.

— Cahit Sıtkı'nın mizacını bir (le ! sizden dinlesek. Meselâ dostluğu, arkadaşlığı na­ sıldı?

— Ziya Osman en yakın arkadaşıydı. Kii- çüklüğündenberi, hep onun sözünü ederdi. A r ­ kadaşlarından sitayişle bahsederdi. Arkadaş­ lığı candandı. Meselâ Diyarbakır’a gelince evimizde vaktile çalışmış kadın-erkek bütün emekdarlan arar bulur, onların gönüllerini a- lır, kendilerine münasip hediyeler verirdi. Ha­ lalarına, teyzelerine son derece hürmetkar, küçüklerine karşı son derece müşfik idi. Biz kardeşlerine hep böyle idi. Hepimizin mizacı­ na göre davranır, şakalaşıldı. Bilhassa benim­ le çok şakalaşırdı.

— Çabuk kırılır mıydı, alıngan mıydı? —■ Alınırdı efendim, kendisi kimseyi kırma­ dığı gibi, kırılmak da istemezdi. Hattâ bir başkası başkasını kırsa onu da kendine. üzün­ tü yapardı. Böyle olmalı mıydı ? diye içi içini

yerdi. j

— En çok nelere sinirlenirdi?

— Gururdan kat’iyen hoşlanmazdı. Fuka­ rayı hor görmeyi sevmezdi. Çok alçakgönüllü idi. Paraya ehemmiyet vermezdi.

— Merhametli, içli ve hassas mıydı ? — Çok, son derece merhametli, içıi ve. lıas- sastı.

— Umumiyetle iyimser mi, yoksa kötüm­ ser miydi?

— Şiirlerinden hem iyimser, hem kötümser olduğu anlaşılıyor. Her ikisi de var. Mizacı bakımından ikinci tarafı herhalde ağır bası­ yor. Çok neş’eli, iyimser ve şakacı halleri o- lurdu. A ile arasında daima şakacı ve iyim­ serdi. Hastalığında bile bize takılırdı.

— Çalışırken sıkılır m ıydı?

—. Muhakkak elinde okuyacak bir şey var­ dı. Gazete, mecmua, bilhassa Fransızca bir

kitap yanında muhakkak bulunurdu. — K avgacı mıydı?

— Hayır, bilâkis.. Hayatında hiç zannetmem ki bir kimse ile kavga etmiş olsun. Son dere­ ce efendi, ağırbaşlı bir insandı...

— Temizlikten hoşlanır mıydı, intizamı se­ ver miydi?

— Temizdi, fakat pek intizamlı değildi. B i­ raz dağınıktı. Giyimine, kuşamına itina eder­ di. Saçını gayet iyi tarar, traşmı muntazam olurdu. Temiz giyinmeyi, şık kıyafetli olmayı severdi.

— “ Her mihnet kabûlüm, yeter ki” “ Gün eksilmesin penceremden”

E ğer o zaman felç olabileceği ihtimalini hatırına getirebilseydi bu mısraları yazar mıydı?

— Herhalde yazmazdı. O kadar tatsız bir hastalık ki çocuğu iki buçuk yılda harabetti. Konuşamaz, kalkamaz...

— Herhalde böyle birşey hatırına gelmemiş olacak.

— Nereden gelecek? Kim geçirir hayalin­ den böyle feci bir durumu. (Bu esnada muha­ tabımın gözleri ıslandı j bu konuda daha fazla konuşamadık.)

— A ra sıra kendini çirkin bulur ve bu yüz­ den evlenemiyeçeğini söyler miydi?

— Benim şahsen bildiğim, boyunun kısa ol­ masından çok şikâyetçi olmasıydı. Erkeğe kısa boyu yakıştıramazdı. Çirkinlik için bir şey diyemem, Manalı, şahsiyet sahibi bir yüzü vardı. Boyunun kısalığına çok üzülürdü. Ta­ biî bu da, delikanlılık çağlarına ait. Sonradan bu duygusu herhalde değişmiş olacak.

— Küçüklüğünde annesi ve babası şiirle uğ- raşrnasına pek taraftar değillermiş. Meselâ babası: “ Bırak şu şiiri, serseri Olacaksın i" dar. miş. Onun bu durum karşısında tepkisi nasıl olurdu ?

— Tabiî o zamanlar bizim sözümüz geçmez­ di. Konuşulanları sadece dinlerdik. Babam is­ temezdi şiirle uğraşmasını. Önün yüksek mek­ tep diploması almasını istiyordu.

— Herhalde babanız, şiirle uğraşması tah­ siline engel olur zannediyordu.

— Evet, ağabeyim Mülkiyede sınıfta kalı­ yor, babam şiirden zannediyordu. Bir gün sof­ rada ağabeyim babama: “ Bu yaldızlı kâğıt

ü-Cahit Sıtkı, yedek subayken (1942) babası, kızkardeşleri Nihal, Yıldız ve eniştesi İle

Konuşan: Mustafa BAYDAR

zerinde ne diye bu kadar duruyorsun. Bak Hü­ seyin Cahidin de diploması yok.” demişti. Ba­ bam da: “ A rtık o zamanlar geçti.” diye cevap vermişti.

O da babamın gönlünü almak için Paris’e gitti. Orada dört imtihanı kalmıştı. Science Politique’ten diploma alacaktı. İmtihanların dokuzunu vermişti. Fakat İkinci Dünya Harbi çıktı. Nedense o yaldızlı kâğıda kavuşamadı. Paris’e gidişi çok mühim oldu. Bu şehir, sa­ natının gelişmesi için çok verimli olmuştur. Orada edebiyat bilgisini yeni temellerle kuv­ vetlendirdi. Mülkiyeyi bitirseydi herhalde Pa­ ris’e gidemezdi. Çünkü harp patlamıştı. Sonra askere gidecekti. Zaten bu seyahatten de ken­ disi çok memnun kalmıştı.

— Evlendikten sonra evde hanımı içmesine -müsaade eder miydi?

— Evet, evde müsaade ederdi. — Yazdığı şiirleri size okur muydu? — Baudelaire’in ismini kendisinden çok işi­ tirdik. Bana Ahmet Haşim’in birçok şiirleri­ ni öğretmişti. Cevdet Kudret’ten bahsederdi. Asıl Ahmet Haşim üzerinde dururdu. Aile a- rasında pek şiir okumazdı.

— Ağabeyinizin şiirlerini nasıl buluyorsu­ nuz? Sizce bunların zayıf tarafları var m ı? Ağabeyinize bugünkü şiirimizde nasıl bir yer veriyorsunuz ?

— Vallahi ağabeyimin şiirlerini çok beğe­ nirim. Bazan düşünürüm, acaba ağabeyim ol­ duğu için hissî mi hareket ediyorum. Bakıyo­ rum ki, beğenenler pek çok. Hepsi duyularak yazılmış. Hepsi birbirinden güzel.

— Zayıf taraflarım bulamıyorsunuz demek... — Her şiiri ayni ayarda değildir. Bazı mıs­ ralar fevkalâde. Ben hepsini güzel buiuyonım. Meselâ Otuz Beş Yaş, Gün Eksilmesin Pence­ remden, ölüm için yazdığı birkaç şiir, P ay­ dos çok güzel. Ben bütün insanları kardeş bi­ lirim, o da çok güzel. Bir de Bayram Yemeği şiiri var. Onu ne zaman okusam gözlerim ya­ şarır. Sonra, “ Mustafa Kemal’in altın başı - Vatan sevgisinin mihenk taşı” , “ Atatürküm e- ğilmiş vatan haritasına” onu da çok beğeni­ yorum.

— Ağabeyinize bugünkü şiirimizde nasıl bir yer veryîorsunuz ?

— Türk şiirinde büyük yeri olan bir şair. Kendisini yeni Türk şiirinirr kurucularından görüyorum,

irfan Koksal: — Sırası gelmişken size Ca­ hit hakkında bir hâtıramızı anlatalım. Geçen sene Levend’de bir ahbabımızda Reşat Nuri Güntekin'le tanışmıştık.

(Sözü Yıldız Koksal tamamlıyor:)'

— Beni Cahit Sıtkı'nın kızkardeşi olarak tanıştırdılar. Çok memnun oldu ve ağabeyim hakkında şunları söyledi: “ Cahit neye benzer bilir misiniz? Maden aramak için toprağı ka­ zarlar da nihayet günün birinde küçük bir el­ mas parçasına rastlarlar, işte Cahit böylece nadiren rastlanan bir elmas parçasıdır.”

— En çok hangi şiirini seversiniz, niçin? — “ Bugün hava güzel” . Sebebi de neşeli bir zamanında yazmıştır. Onun hep böyle ne­ şeli olmasını isterdim. O şiirinde annemden bahseder, annemi çok severdi. Sevdiğim diğer şiirlerini yazdınız değil mi?

— Evet.

— Lütfen oraya “ Memleket isterim” i de ilâve edin. Herkes için en temiz duygularla en iyi şeyler istiyor. Kim istemez böyle memle­ keti...

10

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Orhan Kemal'in unutulmaması ve genç kuşaklar tarafından hatırlanmasını istediklerini belirten yazarın oğlu Işık Öğütçü iki yıl önce bu amaçla Orhan Kemal Kültür

Fakat bu sahada büyük bir kitlenin tanıdığı bir kaç isim var ki eserleri başka dil­ lere de çevrilse güzelliklerinden çok şey kaybetmiytcekleri mu- •

O zamanki bir vesika bu sarayın hudutlarını şöyle tâyin etmekte­ dir: (Beşiktaş nam mevkide bir tarafı Rıdvan lbn-i Abdullah mül­ kü ve bir tarafı Sergi

Cemil Topuzlu kararını verdik­ ten sonra bir hareket noktası a- rad:, bunu yine Belediye zabıtası talimatnamesinde buldu.. Talimat namenin bir maddesine göre Be

İstanbul Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen bu çalışma ile ülkemizde de transgenik hayvan sütünden değerli ilaçların üretimi konusunda çok önemli bir

milyon arasında olduğu ve yakın­ da başlanarak bir buçuk sene i- çinde binanın hazır edileceği bil­ diriliyor.. Yer ise, malûm olduğu veçhile, Taksimle

Çukurova bölgesinde yapılan leptospiroz pre- velansına yönelik bir çalışmada hastalar ve risk gruplarında serolojik olarak antikor pozitifl iği sırasıyla %69 ve %4.4 olarak

Can Yücel’in düz yazılarını okuyunca dudağım uçukladı. Çünkü, yazılar yal­ nız düne tanıklık etmiyor, bugünü gös­ teriyordu, bu bir. Sonra-Necati Doğ-