• Sonuç bulunamadı

Arkadaşları anlatıyor 6

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Arkadaşları anlatıyor 6"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFA G \ T . “\ / A

' i / J ? / y V v f \ * *

C U M H U R İY E T ■iOm a v i c onno d a t a d

âT . .* ... “ ' ...

d iz i

O ral Çalışlar, İlkay Demir, Necim Demir, Tuğrul Eryılmaz, Oğuz Elçi, Atilla Keskin, Ertuğrul Kürkçü, Oğuzhan Müftüoğlu, Muzaffer Oruçoğlu, Ülkü Sağır, Teslim Töre ve Mustafa Yalçıner

ürkçü: Doğru

~~.... muiuııw vıuçogıu, umu oagır, lesıım lore ve musrara Taıçıner

arkadaşlar seçmiştim

O güne kadar Marx’ı okuyup dünyayı anlamaya çalışmıştım. O kurultaydaysa dünyayı değiştirmek

için takip etmeye karar verdiğim Türkiyeli bir Marksistle tanıştım. Mahir 24 yaşındaydı, ben de 21...

ERTUĞRUL KÜRKÇÜ ""' J 1 " " ...

Onu ilk kez F K F ’nin (Fikir Kulüpleri Fede­ rasyonu) D ev-G enç’e dönüştüğü kurultayda görm üştüm 1969’da. A dını biliyordum daha önceden Aydınlık’ta yazdığı yazılanndan: M a­ hir Çayan!.. Ama tanım ıyordum .

O günlerde, Türkiye sosyalist hareketi açık politika alanına çıktığı 1960 başlarından bu ya­ na en çalkantılı dönem inden geçiyordu. T ür­ kiye İşçi Partisi ’nde (TİP) “parlamenter yol”, “parlam ento-dışı” yol tartışm ası keskinleş­ m iş, T ürkiye’de bir sosyalist devrim in im kân­ larına ilişkin öngörüler çatışm aya başlam ıştı. TÎP yönetim i M illi Dem okratik Devrimci “es­ ki tüfekler”i “ihtilalci” oldukları gerek çe­ siyle partiden ihraca başlam ıştı. Sovyetler Bir- liğ i’n in Ç ekoslovakya’yı işgali dolayısıyla uluslararası sosyalist harekette Ç in ve Sovyet Kom ünist partileri arasındaki karşıtlık, Türki­ ye sosyalizm ine daha da keskinleşerek yansı­ m ıştı. K ü b a’nın sunduğu sosyalist m odel ve Fidel C astro’nun her iki “büyük sosyalist ül- ke” ye boyun eğm eyen eleştirel tavrı tartışm a­ ya yeni bir kutup daha eki iyordu. 1967 ’de B o ­ livya’da başlattığı gerilla m ücadelesi ölüm üy­ le so n u çlan m ış o lsa da C he G u ev a ra ’nın “..iki, üç., daha fazla Vietnam yaratalım ” çağrısı ahlaki çekiciliğinden hiçbir şey kaybet­ m iş değildi. Ho Şi M inh önderliğinde V iet­ n a m ’ın kurtuluş m ücadelesi güç kazanıyor, A B D işgalini püskürtüyordu. 1967 yenilgisi­ nin ardından Filistin kurtuluş hareketi bir kez daha dirilmiş ve İsrail işgalcilerine meydan oku­ yan “fedailik” yeni ve tamdık bir “m odel” ola­ rak zihinleri çelm eye başlam ış, Türkiye sınır­ larının içine taşm ıştı.A vrupa, ABD, M eksika ve Latin A m erika’daki öğrenci hareketinin öz­ gürleştirici idealleri, üniversiteye ve sistem e yönelik sert eleştirileri yüz binlerce genç in­ sanı üç kıtada harekete geçirm eyi sürdürüyor­ du... Türkiye’de faşist hareket“ k a rşı ay ak lan ­ m a” hazırlığı çerçevesinde m uhalefete karşı iktidarın gözetim inde açıktan örgütleniyor, sosyalistler faili m eçhul cinayetlerin kurbanı olm aya başlıyordu...

Büyük sorunlarım ız vardı

B u büyük çalkantı içinde, o FKF K urulta­ yı, benim gibi, sosyalist harekete 1968 öğren­ ci boykotları içinde katılm ış olanlar için, her­ kes için olduğundan çok önem liydi. Bizler, TİP ve F K F ’deki gerilim ve karşıtlıklar için­ den geçerek gelm em iştik. Sosyalist hareketin hizip m ücadelesi geleneği içinde yetişm iş de­ ğildik. Siyasal söylem e, hizip aidiyetlerine değil, öğrenci hareketinin gidişi içinde takı­ nılan tavırlara, büyük m eselelerde alm an tu ­ tum lara bakarak yol alm ıştık o güne kadar. A m a seziyorduk ki, bir dönüm anına gelini­ yordu. Büyük sorularım ız vardı ve büyük ce­ vaplar bekliyorduk. K urultay bütün bu soru­ ların aydınlatılacağı, çözüm e kavuşturulaca­ ğı, yol haritasının önüm üze serileceği bir b ü ­ yük forum olacaktı. H ayatlarım ızdaki olası önem ini kestirem ezdik belki am a fikirlerim i­ zin oluşm ası, tavırlarım ızın şekillenm esi açı­ sından bir dönüm noktası olacaktı. Öyle um u­ yorduk.

Heyhat, kurultay büyük bir hayal kırıklığıy­ dı bizler için. Ta ki, söz sırası M ahir Ç ayan’a gelinceye kadar... O ana kadar, kürsüye çıkan herkes göğsünü yumruklamış, avaz avaz “Aren- Boran oportünizm i”ni lanetlemiş, “ ö tek

i’Te-rin ne kadar “hain” ve “oportünist” olduğu­ nu kanıtlam ak için bin dereden su getirm iş am a kafalarım ızı kurcalayan bin bir sorudan hiçbirine anlam lı, doyurucu b ir yanıt verm e­ mişti...

O kurultaydan aklım da bir tek M ahir Ça- y a n ’ın konuşm ası kalm ıştı: B ir m uhakem eye dayanan, verili durum la M arksist teorik ilke­ ler arasında bir ilinti arayan, bütün koşullan ve d u ru m lan bir devrim in olabilirliği açısın­ dan yorum layan; geleceğe ilişkin bir öngörü­ de bulunmamıza olanak veren, karşıtlannın ne­

den karşıtı olduğunu anlam am ızı ve kendisi­ ne hak verm em izi sağlayan tek sunuştu...

Bizi çeken yalnızca konuşm anın içeriği de­ ğil, konuşanın kendisiydi de: K endinden ön­ ceki kaba sabalıklan unutturan düzgün ve akı­ cı Türkçesiyle, belagatiyle; iki saat boyunca hiç kim seyi -sinirlendirse de karşıtlarını bile- bıktırm ayan etraflı anlatım ıyla; tribünlerden atılan laflara zekice alaylarla cevap verişiyle; gereğinde “efelenişi” gereğinde ders verirce­ sine konusunu sergileyişiyle ve elbette edasıy­ la, duruşuyla, sözlerini tamamlayan anlamlı yüz

ifadesiyle.

K onuşm ası bittiğinde, o ana kadar ruhen koptuğum uz kurultaya geri dönm üştük. M a­ hir Ç ayan gençlik hareketine kendisinden ça­ lman devrimci aklı ve M arksizmi, sosyalist ha­ reket içindeki m ücadeleye kalite ve seviyeyi iade etm işti bir kez daha... O nun m üdahalesi olm asa da o kurultayda M D D ’ciler, A ren-Bo- rancılan “ tasfiye” edeceklerdi belki ama, Tür­ kiye sosyalist hareketinde devrimci bir damar, devrim ci gençlik hareketinde de sosyalişt bir dam ar o dönem de uç verm iş olm ayacaktı.

M a h ir Ç a y a n , A n k a r a Ü n iv ersitesi S iyasal B ilgiler F a k ü ltesi öğ ren cisiy d i. F a k ü lte k a n tin in d e ö ğ ren ci a rk a d a şla rıy la birlik te.

M ah irin arkadaşı dive dnvmndilpr

O güne kadar M a rx ’i okuyup dünyayı anlam aya çalışm ıştım . O kurultaydaysa dünyayı değiştirm ek için takip etmeye karar verdiğim Türkiyeli bir M arksistle tanıştım . O 24 yaşındaydı ben de 21... M ahir Ç ayan’la karşılaşıp tarafsız kalm ış kim seyi bilm iyorum bu güne kadar... Sıradanlığa, düzen içi değerlere m eydan okuyan tavrı onunla karşı karşıya gelenlerde ya ona karşı derin bir hayranlık ya da onu yok etm eye ant içecek kadar derin bir nefret doğurdu hep. K ızıldere’de onun yaşam ını alm aya gelenlerin bütün kuşatm a boyunca nasıl herkesten önce onu yok etm e tutkusuyla çırpındıklarına tanık oldum . Bu nefret, o öldürüldükten sonra bile hâlâ dinm em iş olm alıydı ki, resm iyet dünyasındaki düşm anlan henüz soğum am ış bedeninin konulduğu tabutunu tekm elem ekten kendilerini alam am ışlardı... K ızıldere’den sonra kam u vicdanında oluşan sem pati, geçm işten kalan tam am lanm am ış hesaplaşm alann üzerini örttü. A m a sol da, b u “ aşk-nefret” gerilim inden pek bağışık sayılm azdı doğrusu.

Gene de geleneğe uyulduğu söylenebilir, ölenin ardından konuşulm adı pek... 12 Eylül gelip hapishanelerin de üzerine çöktüğünde M alatya “L T ip i” C ezaevi’ne nakledildik N iğ d e’den. Cezaevi idaresi “ıslahı gayri m üm kün” olarak kategorize edilmiş olanlar için özel b ir “karşılam a töreni” hazırlam ıştı. Kapı altından karga tulum ba ham am a götürülüp soyuluyor ve sopa yiye yiye hücrenize götürülüyordunuz. Sıra bana geldiğinde itilip kakıldım sa da fazlaca yaralanıp berelenm eden hücrem e tıkıldım. “A zrailler”ime “neden” diye sorduğum da aldığım yanıt, 1969’da dinlediğim uzun konuşm anın 15 yıl içinde T ürkiye’nin her yerinden duyulm uş olduğunun, 1972’d e fe d a edilen hayatın değerinin toplum vicdanında biline geldiğinin bir işaretiydi benim için: “ Sen, M ah ir’in, D en iz’in arkadaşısın!” Kendime doğru arkadaşlar seçm iştim .

YARIN: İLKAY DEMİR, OĞUZ ETÇİ ANLATIYOR

PAZAR

ORHAN BURSALI

İtiraf..

ANAP Başkanı Mesut Yılmaz’ın Avrupa Blrliğl’ne giremezsek neler olabileceği konusunda bulunduğu öngörüler (Ferai Tınç, Hürriyet), doğru gözüküyor. Bu öngörüler arasında;

• AB üyesi Bulgar ve Rumenlerin 10 yıl İçinde biz­ den 4 kat daha zengin olacağı,

• Kıbrıslı Türklerin sayısının hızla azalacağı ve • ulusal güvenliğimizin tehlikeye gireceği var. İlk İki öngörü kesin gibidir (topraklarımızda Arabı's tan petrolü çıkmazsa!) Üçüncü öngörü ise tartışma lıdır. Ama, bu öngörü içinde saklı bulunan fikirleri ¡i delersek şu söylenebilir:

Ordunun hep başrolde ve teyakkuzda kalma ola sılığı/özelliğl artacak, bu nedenle askeri harcamala nmız asla düşmeyecek. Ülke ekonomik durumuna bağ­ lı olarak, örneğin ABD’nln küresel ve bölgesel politi kalarında köşe taşı olma özelliğimiz yükselecek, böl gede bir Kürt devleti kurma kararlılığı ortaya çıkarsa, buna karşı konulamayacak.

Türkiye bir Orta Doğu ülkesi olarak, Orta Doğu sat­ rancı içinde kalacak. Ama, siyasi ve ekonomik ba­ kımdan güçlenmiş bir AB ülkesi olarak bambaşka bir konum ve kimlik ile, komşu olduğu Orta Doğu’daki satranç oyunundaki rolünü kaçıracak.

Bu iki kimlik çok farklıdır... ★ ★ ★

Şarık Tara’nın “30 yıl önce A B ’ye girseydik bu

gün nasıl bir Türkiye ’de yaşıyor olacaktık.. ” konusun

daki tahminleri de az-çok gerçekçidir. Tara, bugün kü sorunlarını önemli ölçülerde aşmış bir ülke pano raması çizmektedir...

Yılmaz, AB’ye tam üyelik için müzakere tarihinir yıl sonunda yapılacak AB zirvesinde belirlenmesi ge­ reğinin altını çiziyor. Bunun için de Kürtçenin öğre­ tilmesine izin verilmesi, idamın ve olağanüstü du­

rumun kaldırılması gereğine işaret ediyor.

Kürtçe, idam ve olağanüstü hal, demokratikleşme nin şimdilik üç.halkası. Bu konuda diretmek, yarı oto­ riter, yan demokratik ülke yapısını sürdürmek istemek­ tir.

Bu ayın sonunda yapılacak MGK toplantısında, bu üç konunun tartışma gündeminden düşürülmesi, ön­

celikle ülkemiz insanlarına güven ve saygının di­ le getirilişi olacak. Tabii, AB ve dünya ile aramızda­

ki sorunların önemli ölçüde bertaraf edilmesine de... Böylece AB ile sorun esas olarak Kıbrıs’a indirge­ necek.

Askeri ve siyasi olarak, 4 sorunlu cephede müca­ dele vermektense, (3’ü tamamen bizle ilgili), tek so­ run üzerinde tartışmak daha kolay ve başan şansı da­ ha yüksektir.

Üç sorunun halli, dördüncü sorunda Türkiye’y’ güçlü kılabilir. Ve uzlaşılacak zeminde Türkiye’nit getirilerini arttırabilir.

MGK ve hükümetin bu konulardaki tutumu, Türk ye’de hangi güçlerin gelecekte ülkeye yön verecei konusunda da fikir verebilir.

★ ★ ★

Peki Türkiye’nin AB dışındayken, AB refahına ula;, ması mümkün değil mi?

Ne yazık ki ülkemizin böyle ulusal hedefleri, po tikaları yok. Böyle hedefleri olup da işbaşına geleb lecek politikacılar da ufukta görünmüyor. Ayrıca şî

küresel oyunda, yarın Türkiye’nin her açıdan toplan refahını yükseltecek bir sihirli değneğin ortaya çık ması da gözükmüyor falda.

Bu bir durum saptamasıdır. ★ ★ ★

Yazımızın başına aldığımız Mesut Yılmaz’ın öngö rüleri, bir başka açıdan, ülkemizi yöneten bir politi kaçının iktidarsızlık, yetersizlik itiraflarıdır da. Yıl maz’ın öngörüleri içinde gizli olan bu itiraf diyor ki

“Yapabildiklerimiz, yapabileceklerimizin göster gesidir.”

Yani: “Kardeşim bizden bu kadar. Eğer A B ’ye g

remezsek, Türkiye refahı hayal etmesin. Biz bunu ge çekleştirecek kıratta değiliz, zaten böyle ulusal ht def ve politikalarımız da yok. Türkiye’için yapabik ceğimin en iyisi, AB üyeliğini zorlamaktır.. Gerisi A lah Kerim..."

Bu görüşe tamamen katılıyorum.

“Temiz toplum - Kaliteli Politikacı - Kaliteli yöne­ tim ” , “ Yolsuzluklara savaş" vb. konularında yapabil­

diklerimiz de ortada. Türkiye’nin bugünkü kötü ko­ numundan sorumlu politikacı ve bürokrasi-devlet ya­ pısıyla kör topal gidiyoruz. Temiz bir değişim yaşa­ yamadık.

Ben, sadece, ülkemizin ekonomik kalkınmasına önemli ölçüde katkıda bulunacağı için Avrupa Birli- ği’ne üyelikten yana değilim. Bu hatta benim açım­ dan üyeliğin yan ürünü.

Büyük bir uluslar topluluğu içinde, kimliğimizle, rengimizle, dilimizle çok daha özgür yaşama fırsatı bulacağımıza ve her açıdan daha yüksek standart­ larda yaşama şansı doğacağı için istiyorum.

Tabii, en önemlisi, Türkiye’nin kendi kendini aşma­ sına önemli ölçülerde katkı sağlayacağı ve ihtiyacı­ mız olan bir paradigma değişikliği yaratacağı için...

obursali@cumhuriyet.com.tr.

arayı alan adam silahlan verm edi

TESLİM TÖRE

H üseyin in an , 1969’da El Fetih’ten aldığı gerilla eğitim i dönüşü Diyarbakır’da yakalandı.

Deniz’i, tarihini tam olarak ha­ tırlamadığım Siyasal Bilgiler Fa­ kültesi’nde Filistin askeri giysile­ riyle konuşma yaparken gördüm. Daha sonra Ortadoğu Teknik Üni- versitesi’nin 202 N o’lu yurdunda Hüseyin inan tarafından tanıştırıl­ dık (Sanırım 1970’te) Tanıştıktan bir süre sonra köye bizim eve git­ tik. Birlikte köyleri dolaşıp geril­ la mücadelesine başlamanın ön ça­ lışmalarını yaptık. Bu tür çalışma­ ların ne kadar sürdüğünü tam ola­ rak hatırlayamıyorum.

Kır gerillası

Kır gerillasına başlamanın ön çalışmalarını yaparken D eniz’le birlikte, Kilise köyünde yakınım olan Mustafa Akdeniz’in evine gitmiştik. Evde yere serilmiş dö­ şeklerin üzerine oturmuştuk. De­ niz oturduğu yerde ayaklarını boy­ dan boya uzatmıştı. Ben Deniz’e, “Ayaklarını topla., burada ayıp karşılanır” anlamında göz işaret­

leri ediyordum. O da bana öykü nür gibi yaparak hiç keyfini boz­ muyordu. Daha sonra biz kalktık giderken Mustafa Akdeniz’in ba­ bası Hacı Amca bana “Biraz dur” dedi, ve “Bu adam kim?” diye sor­ du. Ben de Deniz’in gençlik lide­ ri olduğunu söyleyip övgüyle an­ lattım. Ben söylediklerimi bitirin­ ce “Bana bak” dedi “ben senin nelerle uğraştığım iyi biliyorum” diyerek ekledi, İsmet İnönü’yü kastederek “ Sen böyle adamlar­ la sağırla başcdemezsin, benim oğlum bile bu adamdan daha akıllı, bu adam daha cemaatte oturmasını bile bilmiyor” dedi ve dönüp gitti. (Oğlum dediği Mus­ tafa Akdeniz daha sonra THKOII. davasında tutuklandı, ağır işkence­ ler gördü, kansere yakalandı; 1974 affiyla çıktıktan bir süre sonra kan­ serden öldü, anılarının önünde say­ gıyla eğiliyorum). Hacı Amca’mn söylediklerini Deniz’e anlattığım­ da “Amca sadece oturma biçi­ mimi mi beğenmemiş, söyledik­ lerime bir itini a olmamış ama de­ ğil mi?” dedi ve güldük.

Anlatmak istediğim diğer ortak anı bizim evde olmuştu:

Silahların temini

Ben Malatya Cezaevi’nden tah­ liye olduktan (1969) sonra Yusuf Aslan’la Hüseyin İnan da Diyarba­ kır Cezaevi’nden tahliye oldular. Hüseyin İnan Ta Yusuf Aslan tah­ liye olduktan kısa bir süre sonra bi­ zim eve geldiler. Evde iki ya da üç gün, mücadele konusunda neler yapmamız gerektiğini konuşup tar­ tışmıştık. Belli bir anlayış birliği sağladıktan sonra, birlikte Anka­ ra’ya, Ortadoğu Teknik Üniversi- tesi’ndeki 202 N o’lu yurda gittik. Bir süre sonra Hüseyin İnan Ta Yu­ suf Aslan tekrardan bize geldiler. Bu sefer de kır gerillasını başlat­ mak için silahları nasıl temin ede­ ceğimiz konusımu konuştuk. Hü­ seyin’le Yusuf, Diyarbakır Ceza­ evindeyken, kaçakçılıktan cezaevi­ ne düşmüş biriyle tanıştıklarını ve ona kendilerine silah temin etme­ si için bir miktar (yanılmıyorsam 27 bin lira) para verdiklerini söy­

lediler. Bu paranın karşılığı olan si­ lahlan bize vermesi için benimle Yusuf’un Diyarbakır’a gidip ce­ zaevinde o şahsı görmemizi karar­ laştırdık. Yusuf’la gidip adamı gör­ dük. Adam silahlan göndermek için bizden yer ve zaman belirle­ memizi istedi. İsteneni yaptık ve tekrar döndük. Randevu verilen yerde iki gün bekledik., gelen gi­ den olmayınca Yusuf’la ikimiz tek­ rardan Diyarbakır’a gittik. Adam­ la görüştük. Adam: “O zaman ba­ na para çok gerekiyordu, o ne­ denle de sizden o parayı almak zorunda kaldım, çıkarsam öde­ rim, şimdi silah falan yok” de­ di. Biz de dönüp geldik. Bu sefer de benim Gaziantepli cezaevi ar­ kadaşım Mehmet’i gidip görmem, bize silah temin edip edemeyece­ ğini öğrenmem için oraya gitme­ me karar verdik. Gittim., iki gün­ de ancak dönebildim.

Döndüğümde annem bana çok kızmıştı “Kim bu adamlar, geti­ rip eve bırakıp gidiyorsun, gün­ lerce gelmiyorsun., gelenimiz, gi­ denimiz, dostumuz, düşmanımız

var, elâlem ne der ne demez” di­ yerek söylendi. Ben de: “Onlar benim arkadaşım, yoldaşım bun­ lar için böyle konuşamazsın., ay­ rıca Hüseyin de liderimiz, nasd böyle konuşursun?” diye karşılık verdim. “Sen ne anlaşılmaz şey­ lerle uğraşıyorsun, ne lideri, lider gerekiyorsa neden Deniz gibi la­ fını sözünü bilen birini değil de bu sümesizi (sümesiz ya da süme- si kötü sözcükleri bizde iyi bir gö­ rünümü olmayanlar için kullanı­ lır) lider yapıyorsun” diye çıkış­ tı. Ben annemi susturmak için “An­ ne Deniz Sünni, Hüseyin Alevi, hangisi lider olsun” deyince an­ nem hemen “Kötü mötü yine de Hüseyin olsun oğlum” dedi. An­ nemin bu dediklerini hemen ora­ da Hüseyin’e Yusuf’a aktardım. Yusuf “Ana haklı Hüseyin’in sü- mesi birkaç gündür çok kötüy­ dü, tek bir laf bile etmedi” dedi, işler kötü gitmişti, moralimiz bo­ zuktu biraz neşelenmiştik. Daha sonra Yusuf’la birlikte aynı espri­ yi Deniz’e aktardığımızda da önem­ li bir mavra konusu olmuştu.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu koşullan taşıyan HBsAg (+) 61 indeks olgusu- nun 251 aile bireyinde mikroelisa yöntemiyle Hepatit B-yüzey antijeni (HBsAg), Hepatit B-yüzey antikoru (Anti-HBs) ve

TCMB parasal tabanı belirlerken ve/veya Para Politikası Kurulu faiz kararları alırken, temel amacı olan fiyat istikrarını sağlamak görevini birincil olarak dikkate

(Tablo 25) Balık türlerinin sıralamasını ortaya koymak amacıyla yapılan LSD testine göre bütün satış noktalarından alınan sardalya numunelerinin ortalama organoleptik

Biraz sonra, büyük bir uğultu duyulacak ve içinde bulunduğum bu şehir, bu kalabalık sokak, geride derin bir çukur bırakıp yok olacaktı.... Toz

- Yer, yön, yöre, bölge bildiren sözcükler birlikte kullanıldıkları özel addan ayrı yazılır ve büyük harfle başlar:c. Doğu Karadeniz, İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu,

1963 yılı için söylenecek çok şey var ama bizim için önemli olan Ankara’ya taşınmış olmamızdı.. Atiye Altınok isminde yaşlıca bir

Sevgili dostlar, pazar sabah ı ''Cargill'' ile ilgili bir yazı yazmak için bilgisayarımın başına geçtiğimde, Milliyet'in internet bask ısında Melih Aşık''ın ''Cargill

Afrika k›tas› ise baflta petrol olmak üzere do¤algaz, bak›r, alt›n, platin ve manganez gibi zengin kaynaklar› nedeniyle d›fl güçler taraf›ndan büyük önem arz etmekte