Bir Van Gogh kitabı
Selim İle riAN Gogh konusunda yazmak, hele Türkçe yazmak doğrusu kolay göze alınır bir edim _____değil. Yazarın önünde yığılı duran öylesine yoğun bir birikim söz konusu ki, yeni bir söz üretmek neredeyse olasız. Ne var ki bizde, Türkçede tekrarın tekrarı bilgi aktarımlarına, yavan, kof safsatalara sık rastlanılır. Van Gogh üzerine bu türden birçok yazı bulabilirsiniz, başka büyük sanatçılar üzerine bu tür den sayısız örnekll yazılar bulabileceğiniz gibi.
Ferit Edgü'nün Milliyet Sanat Dergisi’nde yayım
lanan Van Gogh Yüz Yıl Sonra’yı baştan sona izleye- memiştim. Resimlere göz atmış, metni gerçekten okuyabilmek İçin daha geniş zamanları gereksinmlş- tim.
Edgü’nün çileli yazarlık yolunda yürümemiş, ama bambaşka çilelerden geçmiş Bülent Oran ise o günlerde Argos'a olağanüstü güzellikte İki Van Gogh albümü getirdi. Benim ısrarım karşısında Bülent Oran, neredeyse utana sıkıla, Van Gogh’la dostluğunu yazdı. Bu yazıyı Argos'ta çok severek yayımladım. Bülent Oran, Bakırköyü'nde geçen gençliğini anarak, kendisine sanatı, resmi, edebiyatı, biraz da yaşama sanatını sevdiren kişileri dile getiriyordu. Bir eskici dükkânında karşılaşılmış Van Gogh baskıları birden bire dünyasını değiştirmiş. Van Gogh'un yanı başında
Esat Mahmut, Bakırköylü, kahkahaları ta Kazlıçeşme-
den işitilen bir hanım... Daha niceleri... Hepsi bir arada Bülent Oran ı alçakgönüllü kişiliğine hazırlaya caktı.
Kişisel deneyimin ağır bastığı yazılar belli bir içtenliği dışa vuruyor. Ama doğrudan doğruya bir sanatçıyı, ya da sanat yapıtını konu edindiğinizde bil
giç kesilmek işten bile değil; hele Van Gogh gibi didik didik edilmiş bir resim adamı yazılmaktaysa...
...Van Gogh Yüz Yıl Sonra'ya gelince, çağdaş
edebiyatımızın gerçek ustalarından Ferit Edgü, kimi- leyin bir duyarlığın, kimileyin bir düşüncenin ardında yürüyerek, öyle sanıyorum ki, Van Gogh üzerine yüz akı yapıtlardan birini kaleme getirmiş. Van Gogh ya şamından izdüşümler, sözler, mektuplardan alıntılar, resimlerin meydana getirdiği bütün ve tek tek resim ler yazarın kılavuzu. Bununla birlikte yazar, çoğu kez, kılavuz edindiklerini kendi dünya görüşünden süzü yor ve Van Gogh'u yepyeni yorumlara açıyor.
Kısa tümcelerden oluşan bu metin -beylik anlam da değil- özlü sözlere ulaşıyor. Van Gogh’u ve dünyasını (acısını) yalnızca o ve ötekisi olarak göster miyor; onlara ve ötekilere alıp götürüyor. Gombrlch'in saptayımını düşünürken, başkaları, diyor Ferit Edgü, sonra sayıyor: Rimbaud, Lautreamont, Hölderlfn, Ni-
etzsche, Artaud. Bir benzerliği, giderek bir özdeşliği
yansıtmak için mi?
Bir bakıma yazar kendi dünya görüşünü de yan sıtmaktadır: “Theo'yu bir ressam olarak görmek ister. (Demek ki bir ressam olarak çektiği yoksulluğun sa nat uğruna çekilebilecek bir yoksulluk olduğuna jnanmaktadır.)” Sürdüğü iz Ferit Edgü'yü yaşam ve ‘sanatla ilintili sayısız soruya, giderek soruna yönelti yor. Dikkatli bir okur Van Gogh Yüz Yıl Sonra'yı bu sorular, sorunlar çerçevesinde okuyabilir.
Metnin 45. birimi elbette bir manifesto olarak
okunabilir. Van Gogh'un neye, nelere devam etmeye yükümlü olduğunu okumakta yetindiğimizde, metni kavramış sayılabilir miyiz? Oysa bu soy manifestola rın Türkiye'de, okur-yazar geçinenler katında pek bir anlam taşımadığı ayrımsanıyor. Tanınmış bir sanat dergisinin ekler niteliğiyle sunduğu metin hiç kuşku suz derin bir etki uyandırmıştır. Gelgelelim yeterli mi? Bilinçlenme adı altında körelmenin hüküm sürdü ğü toplumlarda herhalde yeterli.
Ama küçük bir umudu da söylüyor Ferit Edgü: "Resimleri bittiğinde hiçbir rengi kurumamıştır. "Sanki bugün bile, tablolarındaki renkler kuru değildir."
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi