• Sonuç bulunamadı

Ahmet Hamdi Tanpınar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmet Hamdi Tanpınar"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

a

*

t

a j

a

•T t S»<3(.>

G Ü N Ü N

Y A Z I S I

iç kıvrantısı ve zekâ parıltısı onda yan-

yanaydi; bu kıvrantıdan kurtulmak için

zekâ bir hayat sevinci şekline bürün­

mekten kaçınmazdı. O bir camdan sey­

redilen peyizaj gibi dümdüz, vazıh ruh­

lardan değildi, ama onların hasretini

çekerdi. İç dünyası kat kat iç içeydi, la­

birent gibi ilerledikçe derinleşir, kıvrıla

kıvrıla bizi çıkılmaz bir çölün ortasında

bırakır gibiydi. Fakat eseri bambaşkay­

dı Onda billurlaşan arzuların pırıltısı su­

larda seyr edilen bir yüzün kaçıcılığı ile

karışır; rüya hayatın içine sokulup bu­

ruşuk ve buruk hayatı tatlılaştırır, bu

çetrefil ve dikenli yol «rüzgârda uçan

tüy» haline gelirdi.

1

I

I

I

A h m e t H a m ili

T A M P 1A A R

Ç

ok değerli bir şair, bir nesir üsadı, bir romancı, bir ede. biyat tarihçisi ve bir mü. nekkit, bütün cepheleriyle bir sa. nat adamı, günden güne olgun­ laşan eserinin dünyasını örerken, ansızın aramızdan çekildi. Ahmet Hamdi Tanpmar, bu dermansız bedenin içinde bu son derecede canlı ruh artık bir daha ince nük teleriyle meclisleri doldurmıya- cak, bir sır tevdi eder gibi mah­ rem ve gönülsüz şiirlerini okuma yacak, ama biz insanlar onun e- serini kana kana paylaşacağız.

Cigaramn sararttığı ince dudak lar hayatın gülünçlüklerini bir cümleye sıkıştırmak için açılma­ ya hazır, sizde utançla neşe a- rasında bir duygu uyandırırken alnının derin kırışması bu için, den çıkılmaz yaşama bilmecesinin sırları önündeki hayret ve endi, şeyi sizde, hepimizde doğurmu­ yor muydu? İç kıvrantısı ve ze­

kâ parıltısı onda yanyana idi: bu kıvrantıdan kurtulmak için zekâ bir hayat sevinci, hattâ epi- kuriyen hazzı şekline bürün­ meden çekinmezdi. O bir camdan seyredilen peyizaj gi­ bi dümdüz vazıh ruhlardan değildi, ama onların hasreti­ ni çekerdi. İç dünyası kat kat iç içe idi, Cabisent gibi ilerledikçe derinleşir, kıvrıla kıvrıla bizi çı­ kılmaz bir çölün ortasında bırakır gibiydi. Fakat eseri bambaşkaydı: orda billûrlaşan arzuların pırıltı­ sı, sularda seyredilen bir yüzün kaçıcılığı ile karışır, rüya haya­ tın içine sokulur, buruşuk ve bu ruk hayatı tatlılaştırır, bu çetre. fil ve dikenli yol «rüzgârda uçan tüy» haline gelirdi.

nazariye olmaktan çıkmış; şairin konuşma dili haline gelmişti. Sem bol artık ne «teşbih» ne «istiare» idi. Gündelik dile çevirilemiyen iç dünyasının bütün ifade edilemez sırlarını ifade eden yeni bir li­ san olmuştu. Bu iç kıvrantısını,

zekânın ötesinde ruhu olduğu için bu ışıkla ruhun harikaları­ nı aydınlattığı gibi zekânın aşa­ ğısındaki şeyleri, gündelik dört köşe hayatı da görürdü. İç dünya nın dramını yaşarken istihzasının ince silâhı ile kendini kör ve katı gerçeğe karşı korurdu. Yaşama

re onun hakikî üstadı olabilirdi.

İkilik

Y A Z A N

Hilmi Ziya ÜLKEN

Sembolizm

Sembolizm ilk defa onda bir

nı, rüya ile gerçeğin temasa gel­ diği bu ruh kâinatım yaşamayan, zekânın ışığı ile onların parıltısı­ nı göremiyenler için sembolizm bir devrin modası veya nazariye gibi görünebilir. Böyleleri Ahmet Hamdiyi anlayamazlar, fakat A h ­ met Hamdi onları anlardı. Çünkü

sevinci onda o kadar basit ve ko­ lay taşmıyordu Hiç bir zaman Ver laine’e hayran olamadı. Valery’nin hayal mimarlığına bayıldı, fakat eğer zekâ ve iıişsi iki kanat gibi kullanacak kadar olsun iç kıvran tısını dindirmiş olsaydı

İk i Hamdi vardı: İfade edile­ mezi yaşayan ve gerçeği mühen­ dis gibi gören. Birinde şair öte­ kinde muhakemeci idi. İkincisine geçtiği zaman hâdiseleri berraklı­ ğı ile görür ve bir kadı gibi mu­ hakeme ederdi. Şair ve âlim iki şahsiyeti bu iki insanı paylaşmış olduğu zaman oııu rahat rahat ta kip edebilirdik. Fakat bazan bu iki insan yanyana gelir ve boğu­ şurdu. Aynı hikâyede, aynı ne­ sirde iki dünya görüşü, iki stil bir birini kovalar, şairden muhake- meciye geçiş bizi şaşırtırdı. Ba­ zan da üçüncü bir Hamdi beliri- verlr: hâdiselerin katılığından ra­ hatsız olan şair kendi gündelik lar'ığın a ve dünyaya istihzanın ..cı neşterini batırır, yumuşak lâ- . tifeden hicve kadar bunun her çe Baudelaı- {idini kullanırdı.

Ama ayrıca sosyal hayatta da iki Hamdi vardı: biri kılıksız, ö- tekl şık, biri perişan öteki mun. tozanı, biri kanaatkâr öteki ha. »U. biri rahatına düşkün öteki son derece çalışkan, biri zayıf ve dermansız öteki kudretli ve ira­ deli. Bu iki Hamdi sanki ruhla beden gibi yanyana yaşar, birbi- riyle döğüşür, bir türlü âhenge giremezdi. Aynı ikilik yakınları­ na karşı son derece bağlı, vefalı ve sorumlu olan Hamdi ile kendi ne karşı bile alâkasız, kayıtsız Hamdi arasında da görülmez miy

di?

Çatışma

Ama bu iki Hamdi ve onların savaşı olmasaydı, her biri birer pırlanta olan eserlerinden mah­ rum kalırdık. Sanatkâr iç kıvran tısı içinde «huzur» arayan ve bu serapta hayalinin âbidesini ören insandır. Dermansız bir beden ve canlı bir ruh! O bu bitkin atı son hızla koştururken yarı volda ka­ paklandı kaldı. Ne mutlu bu sü­ variye! Daha yeni mezun olmuş Erzurum Lisesi Edebiyat mual­ limliğine tayin edilmişti. Uzun bir yolculuktan sonra bitkin, Lise müdürünün odasında koltuğa çök­ tüğü zaman, nfüdür Cevat Dur- sunoğlu şöyle sormuştu:

— Ne düşünüyorsunuz Hamdi bev?

— Tekaütlüğüm ne zaman gele cek diye düşünüyorum.

Hayat yükü ve beden bit­ kinliği çatışmamasınm acılı­ ğını bundan tatlı ifade et­ mek mümkün mü? Dursun- oğlu Hamdiye o dakikada â- şık olmuştu. Bu derin dvlygulu ve geniş anlayışlı insana hepimi zin sevgisi onun gibi eski ve köklüdür.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

3- Rosenthal NE, Sack DA- Gillin SC- et al: Seasonal affective disorder a description of the sydrome and preliminary with ligth trerapy.. 4- Wehr TA and Rosenthal NE: Seasonality

Örneğin fen bilimleri derslerinde temel konuları öğretmek belki de birçok öğrencinin kafasında, bilimin bir bilgiler topluluğu olduğu ve bunun kesin doğru olduğu

Spearman rho de ğ erinin 0.45'in (t de ğ eri 2.76'den büyük ve p de ğ eri 0.01'den küçüktür, serbestlik derecesi tüm de ğ erlerde 29 dur) Spearman rho de ğ erinin

Spearman rho de ğ erinin 0.45'in (t de ğ eri 2.76'den büyük ve p de ğ eri 0.01'den küçüktür, serbestlik derecesi tüm de ğ erlerde 29 dur) Spearman rho de ğ erinin

Bir diğer ifadeyle, bu yayınlarda bir bölge olarak Balkanlar, burada yapılan film gösterimleri, çekilen filmler ve açı- lan sinema salonları Batı’nın genel olarak Doğu

An Evaluation on Political Geography Literature 421 Hamza AKENGİN / Ayşe YAŞAR. Literature on Tourism Geography in Turkey 441

Özellikle kadınlarda menopoz sonras ı dönemde östrojen düzeylerinde dü şme, virilizan be- lirtilerde artma ve erkeklere göre daha ileri ya şlarda psikoz olu şumunun

As a result, while total CSF tau level could be used as a marker for neuronal damage, phosphorilated tau levels are useful in monitoring formation of neurofibrillary tangles..