• Sonuç bulunamadı

Tanımadığımız meşhurlar:Hamdi Bey bir bedevi şeyhi kıyafetine girdi.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tanımadığımız meşhurlar:Hamdi Bey bir bedevi şeyhi kıyafetine girdi."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i

/-ii YliYiiHUUiOiLYJi^.

U

íj

L

j

^

i

A U í\ L ,M íV

I

t

Odaya giren fotoğrafçı onu bu halde

görünce son derece şaşırmıştı.

Bugünkü ressamları şaşırtan muvaffakiyetin sırrı

H a m d i b ey resme

nasıl çalışırdı?— M ö s y ö Dibusky*nin kallâvi sarığı

H a m d i beyin en iyi

m od eli: K endisi

Erkek ve kadın m odelleri — G ö zleri bir başkasına

burnu ayrı bir insana ait olan resim

—>

H a m d i beyin pek kolaylıkla yap­

tığı 3 şey nedir?.

M a h ir bir balık avcıst

Resim , balık, istifa

Hamdi beyin bugün İngilterede Liverpool sanat müzesindeki şaheseri. Okuyan genç bizzat kendi oğlu sayın B. Etemdir

Hamdi bey o günü:

— Bana bir Bedevi şeyhi kıyafeti bulunuz!., dedi.

Bir maşlah ve bir Bedevi şeyhinin giyebileceği her şey bulundu. Hamdı bey bunları giyindikten sonra:

— Fotoğrafçıyı çağırınız!.- emrini verdi.

Fotoğrafçı odaya girdiği zaman bu Bedevi şeyhinin karşısında sonsuz bir hayrete düştü.

Hamdi bey ona:

— Şimdi ben poz alacağım. Siz res­ mimi çekeceksiniz!., dedi.

İstediği pozu, uzun uzun düşündük­ ten sonra, aldı. Fotoğrafçıya seslendi:

— Çekiniz!.. '

Fotoğrafçı aynı şaşkınlık havası

içinde resmi çekti. Hamdi bey Bedevi kıyafeti ile, soyunup değişmek üzere odasına giderken fotoğrafçıya:

— Resmimi mümkün olduğu kadar süratle isterim!., diye tembih ediyor­ du.

Hamdi beyin resim bakımından çok dikkate değer bir çalışma tarzı vardı. Bugün birçok rejisörler, sanatkârlara verecekleri rolleri evvelâ kendileri oy- nıyarak en ince teferrüatma kadar gösterirler. Hamdi bey daha uzun se­ neler önce bu tarzı resimde kendi kendine bulmuştu. Tablolarında can­ landıracağı şahısların giyinişlerini, oturuşlarını, el hareketlerini, bakış­

larım evvelâ kâğıt üzerine tesblb

ederdi. Yani bunları birer birer ya­ zardı. Ondan sonra tabloda modeline vereceği pozu önce kendi yapardı. Ve bilhassa o kılığa girer, pozu alır, res­ mi çektirirdi. Bu resmin üstünde de yine uzun uzun düşünülür, icabederse tadilât yapılır, poz değiştirilirdi. Ni­ hayet tablodaki kahramanın duraca? ğı son şekil tesbit edilince modele

gösterilir: ,

— İşte aynen bunu, el hareketleri­

ne, parmakların duruşuna kadar

böylece isterim!,, derdi.

Her şey bitince sahne tanzim edi­ lirdi. Modeli aynen öylece dururdu.

Bugünkü büyük ressamlar Osman

Hamdi beyden bahsederlerken: «S e ­ def kakma bir masayı, süslü bir silâ­ hı, kırışıklı bir yüzü, kıvrımları bol bir elbiseyi resmetmektfe pek usta idi» diyorlar. Bugünkü ressamları şaşırtan

bu kudret, bu muvaffakiyet için

Hamdi bey işte böyle çalışırdı.

Bilek-« ■*■>.■■■■

...

gibi ağır adımlarla girdiği görü­

lürdü. Çok faydalı, bazan pek

yeni, bazan terkibi, ilmi fikirler

yaymağa yarayan bu Salı konfe­

ransları ne yazık ki iki seneden

beri rağbetten düşmüştü. Hele son

bir defa gidenler o koca salonun

ilk iki sırasının bile dolmadığını

söylediler.

Demek ki Üniversite

vücudunun bir uzvu olan bu kon­

ferans salonu bir vazifesini kay­

betmiştir. işte bu konferans sa­

lonunun tarih karşısında pek kı­

sa olan ömrü esnasında içinde ge

çen mühim toplantılarından ha­

tırlayabildiklerimi anlatırken o

salona lüzum kalmayınca yıkıl-

mayıp eski tarihî eserler arasına

kaydolunmasına sebep olacağın­

dan korktuğumu gizlemek iste­

miyorum.

A, A D NA N - ADIVAR

Hamdi beyin bir tablosu Şeyh bizzat kendisidir

ten itibaren bir elin bükülüşü bile onu günlerce meşgul ederdi.

İstediği pozları bütün teherruatına varıncaya kadar göstermek için çek­ tirdiği resimler cidden üzerinde ib­

retle durulmağa değer. Hamdi bey

gibi hususî hayatında gayet ciddî en küçük hafifliğe müsait bir mizacı ol- mıyan insan bu resimlerde, tablosun­ da görüneceği tarzda, icabederse hat­ tâ çıplak ayakla, icabederse dua eder gibi bir şekilde görünüyor.

H am di bey ve modelleri

Hamdi bey hemen hemen bütün ai­ lesini, ailece tanıştığı güzel ve resme gelir simaları kendisi için model ola­ rak seçerdi. Bilhassa onun en beğen­ diği modellerden biri de oğlu genç Etem’di. Liverpul müzesinde «Oku­ yan adam» tablosu için model olarak onu almıştı. Bugün daimî resim ve heykel müzemizi süsliyen meşhur tablosu «Silâh ticareti» ndeki genç adam da sayın oğludur.

Ahbaplarını da çok defa karşısına alıp çalıştığı olurdu.

Meselâ tanıdıklarından PolonyalI

M. Dibusky vardı. Bir gün Hamdi bey ona:

— M. Dibusky giysene şu kavuğa bakayım!., dedi.

Ve M. Dibusky kallavi sKrıklı kavır- ğu giyince hakikaten mükemmel bir şarklı tipi oldu.

Bütün aileden başka M. Dibusky de ona mükemmel modellik etmiştir.

Lâkin Hamdi beyin en iyi modelle­ rinden biri de bizzat kendisidir. Bir çok tanınmış Avrupa ressamları gibi o da resimlerini yaparken tabloların­ da çehre olarak kendisini seçerdi. Böylece birçok ve bilhassa şarklı kı­ yafetinde resimleri vardır. Hattâ biz­

de ilk resim sergisinde kendisinin

molla kıyafetinde bir resmi gazeteler­ de uzun uzun bahsedilmişti.

Netekim yine meşhur eseri «Silâh ticareti» adlı tablosunda, kılıç mua­ yene eden genç adamın karşısındaki ihtiyar silâhçı da tamamile kendisi­ dir.

K adın modelleri

«k a d ın modelleri karşısında hemen hemen pek az çalışmıştır» denilebilir. Bunları ekseriya hayalinden çizer ve son derecede mükemmel bir kompo­

zisyon yapardı. Yakınlarından biri,

.bundan bana şöyle bahsetti:

— Beğendiği bir göz, birkaç kıvrımı, renkli ve biçimli bir çift dudak, gü­ zel ve zeki bir burun, ihtiras dolu güzel bir ağız, sivri inatçı bir çene onu resim bakımından hemen alâ­ kadar ederdi. Bazen yalnız bir burnu uzun uzun çizer, bir ağzı unutma­ mağa çalışır, sonra ayrı ayrı insan­ lardan topladığı bu güzellikleri pek üstatça birleştirirdi. Ve bir gün ba­ kardınız ki tabloda karşınızda gayet tipik bir insan çıkmıştır. Bu insanın gözleri filancanındır. Burnu falanca- nın, kulakları başkasının, çenesi de tamamile bir başkasına ait!.. Bunun için o yapacağı bir tablodaki şöyle bir tipin ağzını, burnunu, ¿özlerini daha çok önceden peylerdi! .

Aynı tabloyu muhtelif boylarda

olarak, hattâ bazen de meselâ birin­ de bir erkek olarak,, ötekinde aynı pozda bir kadın olduğu halde pek sa- natkârane bir tarzda resmederdl.

Resim, balık, istifa...

Resimden yorulunca hemen balığa çıkardı ve harikulâde usta bir balık avcısı olmakla iftihar ederdi. Faten dostları kendisinden bahsettikleri za­ man onu sanatkârane bir tarzda şöy­ le tarif ederlerdi:

— Hamdi bey üç şeyi gayet kolay­ lıkla başarırdı:

— Resim yapmak, balık tutmak ve istifa etmek!..

Hakikaten istifaları pek meşhurdu. Fikrine uymıyan her hareket karşı­ sında gayet kolaylıkla derhal istifası­ nı verirdi. Matbuat müdürlüğünden tutunuz da m uhtelif' işlerde bulun­ muş, sayısız istifa etmiştir.

Fikrinin, kanaatlerinin hürriyeti

uğrunda aç kalmak ihtimalini bile düşünmeden daima bir ilim «dik baş­ lılığı» göstermiştir.

H ikm et Feridv.n Es

ıııııı ııı ıııııı ıt ıı m ı ııııı ıt m ıı ıiMut ııı t m m iiim i unu m in i •inin

A lm an yada Tıp fakülte­

leri tekrar açılıyor

Paris 16 (R.) — Avrupadaki Ameri­ kan kuvvetleri sağlık servisi şefi ge­ neral Stayer, dün Heidelbcrg üniver­ sitesi de dahil olmak üzere Almanya- dakl 7 tıp fakültesinden üçünün, mü­ tehassıs doktor ve cerrahlara olan âcil ihtiyaca binaen, önümüzdeki 1 eylül tarihinden itibaren tekrar açı­ lacağını bildirmiştir.

Almanyadaki sağlık şartlarından bahseden general, birçok Alman harb esirlerinin hâlen fena bir sıhhi va­ ziyette bulunduklarını açığa vurmuş­ tur.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

RUHSAL DURUM — Ataol Behramoğlu (sağda) şiirin bir dil olgusu olduğu ka­ dar, psikolojik bir olgunun, ruhsal bir durumun yansıtılması olduğunu söylüyor,

Zobu’nun ardından o sırada 82 yaşında olan büyük usta Muh­ sin Ertuğrul bir kez daha Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönet- menliği’ne atandı. Ancak bu kez de

Yüksek sıklıktaki entegre çiplerin gelecek nesil iletişim, görüntüleme, algılama ve radar uygulamaları için uygun olduğunu belirten araştırmacılar, gelişmiş bir

Bugünkü İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun temeli olan Darülbedayi'nin kurucusu, çağdaş Türk tiyatrosu­ nun öncüsü, ilk sesli ve renkli Türk filminin yönetmeni.

Müftülüğe, böyle durumlarda kadının iddet bekleyip beklemeyeceği hakkında sorular geldiği gibi, boĢanma esnasında bir baĢka erkekle yapılan evlilik

Üye devletlerin oybirliği ile karar aldığı konuların en önemli istisnasını Ortak Dış ve Güvenlik Politikası oluşturmaktadır. Aynı zamanda AB Konseyi üye

Treg hücre oranı ve sayısını, otoimmünite tespit edilen erişkin sIgA hastalarında tespit edilmeyene göre, istatistiksel olarak anlamlı olmasa da, daha düşük

Osman Hamdi Bey’in, & çoğunu, 1860 yıllarında, Paris’te öğrenci iken yaptığı bu etüüer, Türk resminin ilk çıplaklarından oluşuyla da ayrı bir önem