musikisi buhranı
f lp l / D¥ stanbul ve Atıkara radyoları Türk musikisi buhranı içinde.. Biihassa İstanbul radyosunda hü küm süren buhran, üzerinde ehem miyetle durulacak kadar büyük ve ciddidir. Buhranın sebeplerini ve bunun izalesi çarelerini araştırdı ğınız zaman, idareci olarak karşı nıza çıkanlar, hiç bir mantıkla te lif edilemiyecek bahaneler öne sü rüp mazeretlerini isbata çalışıyor lar..
İstanbuid,, bir radyo verici istas yonunun kurulacağı haberi, bütün memleket halkını sevindirmiş, her kes yıllardanberi hasretini çekti ği Türk musikisine kavuşacağını sanmıştı..
Halkın, Türk musikisine yı'ılar- danberi hasret çekmekte olduğu bir hakikattir.. C .H .P. nin iktidarda bulunduğu sıralarda kodamanlar raidyo programlarının tanzimine tesir ederek ve halkın istekleri ne kulak tıkayarak kendi düşünce lerini bilvasıta tatbik ettiriyor ve rad y o,, halk için değil, onlar için tertiplenmiş programlar dahilinde neşriyat yapıyordu... Radyodaki Türk musikisini büsbütün program lordan kaldırmaya cesaret edeme yenler, Ankara radyosunda başka bir usulü sinsi sinsi tatbik etmek teydiler. O zamanlar, Türk musiki
sine programlarda daha, geniş öl çüde yer verilmesini isteyenlere tereddütsüzce «geri kafalı» dam - gası vuruluyor ve bir nevi mahmi ler radyonun baş tacı edilerek kcn dilerine batı müziğini programlar da en geniş ölçüde icra selâhiyeti veriliyordu... Bunlar, maddî bakı mından tatmin edilmiş olmak için haftalık neşriyat programlarında yüzde yetmiş beş nisbetinde batı müziğine yer veriyor ve bu suret le — tâbir caizse — çimleniyorlar
dı... Filvaki bugün olduğu gibi o zaman da radyo programlarım tan zim için bir komite vardı. Ancak bu komitenin tavsiyeleri, o günkü toplantıda kalıyor ve kat’ iyen tat bile sabasında yer bulamıyordu...
Son zamanlarda Ankara radyo su, âdeta arpalık haline gelmiş, malımilerin maddî bakımdan doyu rulmalari düşüncesiyle bir sürü münasebetsizliklere programlarda yer verilmişti... Türk musikisi pro gramlarının tanzimi ise içler acısı bir durumdaydı. Türk musikisi programları, musiki bilgisi kıt, icra kabiliyeti kusurlu, dördüncü veyhrSİnci derecedeki kimselere tanzim ettiriliyor, bunlar da pro gram tanziminde batır ve göniil meselelerine ehemmiyet vererek
halkın isteklerini nazarı itibara almıyorlardı. 947-948 yıllarında radyodaki keşmekeş hariçte de a- klsler buluyor ve Türk musikisini sevenler, banları işittikçe mütees sir oluyorlardı...
Halk Türk musikisine, radyo pro gramlarında daha geniş ölçüde yer verilmesin; istedikçe oniar, aksini tatbik ediyorlardı, iktidarın değiş mesi, Ankara radyosunda istedik leri gibi at koşturanlar teemmüle şevketti... Nihayet bu aksaklıklara bir çeki düzen verilmesi lüzumu hissedilerek otoriter bir sima tanı nan Mes’u t Cemil Tel, radyonun başına, ıslahat yapmak ve halkın dileklerine kulak vermek kaydiyle getirildi...
Buhranın sebeplerini teşrih mak sadiyle Ankara radyosunda geçen hâdiseleri bu şekilde telhis ettik ten sonra İstanbul radyosundaki pürüzleri belirtmeliyiz.
İstanbul radyosunun hazin duru munu, işletmeye açılışından sonra burada ismini açıklamak isteme - diğimiz ve hâlen radyoda mühim bir vazifede bulunan Tbir zat veciz bir , kilde ifade etmiş ve burası «radyo değil, inzibatsız bir kışla» demişti... Gerçekten de durum boy leydi, önüne gelen mikrofona çı kıyor, sazını kapan ehliyeti meş kûk kimseler radyoy„ koşarak yal nız para almak düşüncesiyle hal kın musik; zevkini baltalıyordu... Prova diye birşey yoktu... Halka yüksek eserlerini ( ! ) sunan sazende ve hanendeler, neşriyatın başiamn slndan iki dakika evvel radyoya geliyor ve nefes nefese stüdyoya koşuyorlardı... Radyo müdürü H a san Refik Ertuğ çekildikten sonra yine ümide düştük.... Gerçekten de radyonun başına değerli bir sima gelmişti. Fakat Türk musikisi ya yınları şefi Cevdet Çağla, bütün ümitleri karartarak radyodaki buh rana yol açtı... Kendisi bir takım tavsiyelileri mikrofona çıkarmak mecburiyetinde kaldığını söylemek suretiyle mazur olduğunu bildiri - yor... Milyonlara lıitab eden radyo mikrofonu hiç bir zaman müpte- dilerin oyuncağı olmamalı ve bal kın İlişlerine hürmet edilmesi bilin melidir. Ehliyet ve san’ atı şüphe- !; insanların kimden tavsiye geti rirlerse getirsinler s m ’ atkâr diye halkın karşısına çıkarılması hata dır ve bu hataya bile bile göz yu man Türk musikisi yayınları şefi Cevdet Çağla da muhlidir. İstan bul radyosu da şimdi Ankara rad yosunun eski halinden farksız du rumda... Cevdet CaSla’yı makamın
da aradığınız zaman »karşınıza çı- j kacak olan Arif Sami Toker’ dir.. Bu genç, Cevdet Çağla’ya o kadar nüfuz etmiştir ki âdeta onun gay n resmî muavini mevkiine çıkmış tır. Haftalık programlarda bu gen- cin, iiTOİ'ii lanse etmek için ¡»ad et tiği vesileler balkı İğrendirmektedir Cevdet Çağla’ nın da bunları öğren mcet kin davul çalmağa ihtiyaç yoktur... Arif Sami Toker toplulu ğunun 40 dakikalık programında bu genç sırf iştihar düşüncesiyle 35 dakika, kendisi okumakta ve beş dakikayı da iutfen korosuna hasretmektedir.. Halka, zorla .su nulan programlar tiksinti ile kar şılanır...
İstanbul radyosunda her önüne gelen bir «topluluk» vücuda getir miş ve neşriyat programı bu «top luluk> larm hayhuyiariyle işgal e- dimiştir. Radyonun, artık himaye liler arpalığı olmadığı hakikat; ka
falara dank demelidir...
Ankara radyosunda da Mes’ ut j Cemil Tel, Türk musikisi progra - ! mmm tanzimi işini eski harfleri bildiği içlin bir fasıl okuyucusu j
olmaktan ileriye gidemiyecek biri- ı sine bırakmıştır.. Ankara, radyosu |
nun programları gözden geçirde - I cek olursa bu programı tanzim e- den bayanın program lardı her gün kendisine neşriyat saati tahsis et tiği görülür. Ankara radyosunun tanınmış san’ atkârları haftada bir gün programda yer alırken bu se si hiç de güzel olmayan unsur, her giin programda görülmektedir. Mes’ ut Cemil Tel ve program müdürü I Hikmet Münir’ in bu ve bu gibi pü
rüzlere niçin aldırış etmediklerine akıl erdirmek-güçtür. Şöhret veya ' isim yapmak için halk., hizmet maksadiyle kurulmuş radyoların neşriyat programlan basamak ya pılmamalıdır. Halk, bunlardan ya ka silkiyor.
Radyolarımızdaki Türk musikisi buhranı ve bu buhranın sebepleri, no yazık ki bir yazıya sığdırılacak kadar basit ve az değildir...
Süreyya Mazlûm
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi