• Sonuç bulunamadı

Velâyet-Nâme-i Hacı Bektâş Velî’ye Göre Anadolu’nun Fethi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Velâyet-Nâme-i Hacı Bektâş Velî’ye Göre Anadolu’nun Fethi"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

VELAVET-NAME-i HACı BEKTAş VEL1/VE

GÖRE ANADOLU/NUN

FETHi

Bekir BiÇER*

ÖZET

Bu ça/ışmamızda Firdevsi-i Rümi tsretıtıden yezılen Ve/ayet-name-i Hacı BektaşVel1'ye göreAna­ dolu'nun fethi konusu e/eslıtıecektır. Bir menkıbe şek/inde vszılerı ve/ayet-name/er Se/çuk/u tarihinin kaynak/af/ndan birisidir. Yazareserinde Anado/u'nun fethini Abbasi/er döneminden başlayarak, Büyük Selçuklular veAnada/u Se/çuk/u/af/ döneni/erio/mak üzeree/eelmıştır.

Anahtar Kelimeler. Ve/ayet-name,Menekıb-neme, Selçuklular,Fetih ABSTRACT

in this writewewi/l dea/ with the conquestofAnatolia in Ve/ayet-name-i Hacı Bektaş-ı Ve/ıwrit­ ten byPirdevsi-i Rümi. Ve/ayet-name writtenepic form ofthe Se/juksources. Thewriter dea/withcotı­ questof Anatolia starting with the Abbasidand then theCreat Se/jukand fina/ly the Anatolia Se/juk.

KeyWords: ve/ayet-name, merıekıb-nôme, se/jukids,conquest

Eski bir tarihe ve zengin bir kültür mirasına sahip olan milletlerin yüzyıllar bo­ yunca yaşadığı tarih olaylarının, inançlarının, törelerinin, varlığa ve insana bakışı ile onu değerlendiriş biçiminin, maddi ve

manevi

alanda ortaya koyduğu değerle­ rin ortaya çıkarılması bilimsel çalışmalarla mümkün olabilir. Geçmişle ilgili bilgi­ lerimizin kaynağı yazılı

tar

i

hi

belgeler ve edebl eserlerdir.

O

halde

tarihin

doğru anlaşılabilmesi

edebi

,

tarihi

eserlerin ortaya çıkarılması ve incelenmesi ile müm­ kün olabilir.

Anadolu'nun Türkler tarafından fethedilişini takip eden üç asır içinde, Anado­ lu'yu yeniden imar eden, Anadolu'nun Türkleşmesi ve islamıaşmasında emeği ge­ çen birçok fikir adamı, şair, mutasavvıf, sanatkar ve devlet adamı vardır. Anado­ lu'nun kültürel mimarları diyebileceğimiz bu kahramanların hatırası hala Anadolu insanının hafızasında yaşamaktadır. Etkileri günümüze kadar süren Battal Gazi, Melik Ahmed Danişmend Gazi, Saltuk Gazi, Mevlana Celaleddin-ı ROml, Na­

s

ü

'rid

-

din

Ahi Evran ve Hacı Bektaş

Vel

i

gibi devrin önde gelen dlnr, siyası ve ede­ bı şahsiyetleridir (Bayram, 1993: Vii, Viii; Köprülü, 2003: 237-274). Bu kahraman­ lar, tarikat şeyhleri ve fatihler etrafında, kendilerini seven insanlar aracılığı ile men­ kıbeler oluşmuştur. Bunlar içinde hiç şüphesiz Hacı Bektaş

Ve

l

i

Menakıb-name-Dr., Muhittin GüzelkılıçLisesi, Meram, Konya.

(2)

Bekir BiçER _

si'nin, diğer bir deyimle Velôyet-narne-i Hacı Bektaş Veli'nin müstesna bir yeri var­ dır.

Menkıbe yahut menakıb, tasavvuf tarihinde,

s

ü

filerin

izhar ettiği barikulade olaylar demek olan, kerametleri nakleden küçük hikayelerdir. Tasavvufun yayıldı­ ğı halk muhitlerinde iX. yüzyıldan itibaren, Evliya menkıbeleri oluşmaya başlamış­ tır. Halk hafızasında çeşitli sebeplerle derin izler bırakan veliler ve kahramanlar et­ rafında oluşan bu menkıbeler halkası suya atılan taşın hasıl ettiği büyüyen daireler gibi yüzyıllar içinde genişledikçe genişlemiştir. O velilerin gerçek hayatları, tarihi simaları unutularak her birinin çevresinde bu menkıbe halkalarından oluşan kılıf­ lar örülmüştür. SAfi yazarları da bunları olduğu gibi kendi eserlerine koymuşlardır (Ocak, 1997: 27-31).

Hacı Bektaş Veli Velavet-namesi, Türk Edebiyatının orijinal eserleri arasında yer alacak değerde olduğu gibi, tarihsel bakımdan da önemli bir belge niteliğinde­ dir. Benzerleri olan Hamza-name, Battal-narne, Saltuk-name, Seyyid Ali Sultan, Abdal Musa ve Demir Baba Sultan Velavet-narneleri ile benzerlikler ve farklılıklar gösteren yönleri vardır (Noyan,1986:1).

Mecıakıb-nameler, tarihsel hikaye, masal ve efsane anlamına gelmektedir. Me­ nakıb-narneler. yazıldıkları döneme ait olup, toplumun faaliyetlerini, düşünce tar­ zını yansıtan ve insanlığın ruhunda binlerce yıldır yaşayan yarı tarihi vesikalardır. Bu tür menkıbeler Anadolu'nun islamıaşmasının geri planına ışık tutan psiko-sos­ yolojik etkenleri aydınlatan en güzel tarihi kaynaklardır. Bu eserler. bir devrin ve toplumun iç dinamiklerini ve karanlık dönemlerini aydınlatmada tarihe yardımcı kaynak niteliği taşımaktadırlar. Ancak destan özelliği taşıyan bu tür eserlerin tahli­ li, tenkidi hayli zor olup, doğru ve yanlış bilgileri birbirinden ayırmak kolay olma­ maktadır.

Menkıbevi metinler, XIII. ve XIV. asır Anadolu'sunun sosyal, siyasi ve dini fa­ aliyetleri hakkında kıymetli bilgiler barındıran nadide eserler arasında yer almak­ tadırlar. Velayet-narne adıyla bilinen tarihi destanlar. Orta Asya, Kafkasya ve Ana­ dolu'yu kapsayacak şekilde geniş bir coğrafyada doğmuş ve Anadolu'dan başla­ mak üzere Balkanlar'a kadar yayılmış, taraftarlar bulmuş ve asırlarca halk kitleleri tarafından ilgiyle okunmuşlardır.

Velayet-narne adıyla da bilinen bu eserlerde ele alınan konuların kısmen tarihi gerçekiere uygun oluşu, adı geçen kahramanların tarihi şahsiyetler oluşu ve zikre­ dilen coğrafi isimlerin Anadolu coğrafyasına uygunluğu dolayısıyla tarihi eser ola­ rak kabul edilmiş ve bazı Osmanlı tarihçileri tarafından tekrarlanarak

(3)

____________ velsveı-Neme-I Hacı Bektaş veli'veGöreAnadolu'nun Fethi

tır (Ahrnedi, 1964:161; Gelibolulu Mustafa Ali, no. 5282: 6a-7b; Katip Çelebi, 1964:1656).

Öte yandan bu tür eserlerdeki olayların destansı bir mahiyet arz etmesi, eserle­ rin kayıtlarının zayıflığı, eserlerde insani ilişkilerin ve fetihlerin

efsanev

i

boyutta, adeta

mucizevi

bir tarzda ele alınması ve

eserlerin

hayal mahsulü bir takım düşün­ celere yer vermesi nedeniyle eserler ciddi eleştirilere maruz kalmış, hepten hayal ürünü sayılarak tarihe kaynak olarak kullanılması uygun bulunmamıştır (Yinanç,

1944: 89-92). Bazı tarihçiler ise ciddi bir tenkide tabi tutulmak kaydıyla tarihsel belge olarak kullanılabileceğini kabul etmişlerdir (Toğan, 1985: 47; Köprülü, 1922: 120). Hiç şüphesiz Velayet-name bir tarih kitabı olmadığı gibi bir hayal ürü­ nü de değildir, bugünkü isimlendirmeyle

tarihi

roman ya da yaygın deyimle men­ kıbedir. Menkıbeler ise

tarihin

ham maddelerinden yalnızca biridir.

Hacı Bektaş

Veli

ve çevresini konu alan Velayet-narne, yazar tarafından kendi­

sine ulaşan doğru, yanlış her türlü bilginin derlenmesiyle oluşmuştur. Bilgilerin he­ men hepsi olağanüstü olayları ihtiva etmiş ve eser hiç şüphe yok ki Hacı Bektaş'ın vefatından bir hayli zaman sonra yazılmıştır. Menkıbevı hayatı, kendisini görenler­ den duyanların daha sonrakilere eklentilerle bildirilerek, onlar tarafından da eklerı­

tilerle nakledilerek mayalanıp yoğrulduktan yani

Bektaşl

geleneğinin adam akıllı meydana gelip dal budak saldıktan sonra yazılmıştır (Gölpınarll,1958: XXIV).

Hacı Bektaş Vell'nin vefatından sonra Bektaşi geleneği oluşunca Anadolu ve Balkanlar'da manzum ya da mensur onlarca Velayet-name kaleme alınmıştır (No­ yan, 1986: 1-9). Velavet-narneler değişik zamanlarda ve değişik kişiler tarafından kaleme alındığı için ortak temalar taşıdığı kadar farklı özellikleri de içlerinde barın­ dırmışlardır. Bu çalışmamızda

Firdevsl-i

ROml tarafından kaleme alınan Hacı Bek­

taş

Vell

Velayet-namesi kısaca tanıtılacak ve eserde Selçukluların Anadolu'yu fethi konusu ele alınacaktır (f irdevsl-i

Rüml,

Hacı Bektaş ilçe Kütüphanesi, no: 200).

Velayet-narne'yi kim yazdı?

Bektaşiler'in

"Velayet-narne" dedikleri bu eserde Hacı Bektaş Vell'nin biyogra­ fisi, soyu, kerametleri, Anadolu'ya gelişi, irtibat kurduğu çevre ve şahıslar hakkın­ da birçok bilgi mevcuttur. Bu eseri kimin, kimlerin yazdığı ya da derlediği konusu ise uzun süren araştırma ve tartışmalara konu olmuştur. Bilim dünyasında velayet­

nameler konusunda

Abd

ü

lbaki

Gölpınarlı'nın çalışmaları makbAl ve mOteber ka­ bul edilmiştir. Velavet-name'vi kimin yazdığı konusunda Gölpınarlı, Nihani'nin şu beyitlerinden hareketle Velayet-nar.ıe'nin yazarına ulaşmıştır.

(4)

Bekir BiÇER _

Nihani'nin 1296'da (1878-1879) yazdığı Vetavet-name-i Hacı Bektaş Veli adlı manzum Velayet-name'de "Der-beyan-ı sebeb-i nazm-ı Kitab" bölümünde:

/I

Ki ya

/

ni H

a

cı Bektaş VelJ'nin

Keremştınderı ol sırr-ı Ali

/

nin

vell nesr idi ol kim söylemişdi

Hemtin Firdevsi bir nazm eylemişdi

,"

denilmektedir.

Hiç şüphe yok ki Nihanl, Pirdevsi-i Rüml ismini faydalandığı manzum velayet­ narnede görmüş, ona dayanarak adını anmıştır. Abdülbaki Gölpınarlı, bu bilgiye dayanarak "manzum velavet-narne Firdevsl'nindir. Firdevsl'nin üslübuyla Velayet­ name'nin üslübunu inceledik ve tam bir benzerlik gösterdiğini gördük. Bu bakım­ dan manzum velavet-narne'nin, Süleyman-name'nin ve daha birçok kitapların ya­ zarı olan Firdevsl-i Rürni tarafından yazıldığına kanaat getirdik" demektedir (Göl­ pınarlı, 1958: XXVi, XXVII).

Abdülbaki

Gölpınarlı'nın vardığı bu sonuç bilim dün­ yası tarafından da genel kabul görmüştür. Esad Coşan, Makalat-ı Hacı Bektaş-ı Ve­ Li adlı eserinde (Coşan, 1996: XVII) Mikail Bayram, Hacı Bektaş-ı Horasani Hak­ kında Bazı Yeni Kaynaklar ve Yeni Bilgileri'nde, (Bayram, 2003: 144), Ahmet Ya­ şar Ocak,

Bektaşi

Menakıb-nameleri'nde islam Öncesi inanç Motiflerinde (Ocak, 1983: 5) Bedri Noyan, Pirdevst-i Rürnl Manzum Hacı Bektaş Veli Velôyet-narne­ si'nde (Noyan, 1986: 2-18) velayet-narne'nin Pirdevst-i Rümt tarafından derlendi­ ğini kabul etmişlerdir.

Velavet-name ne zaman yazıldı?

Velavet-name yazıldığında şifahi rivayetler, sağlam bir kalem tarafından tesbit edilirken Bektaşi geleneği tamamıyla kurulmuş, gelişmiş, zenginleşmiş ve

kökleş­

miştir. Velavet-name'rıin sonunda Hacı Bektaş Türbesi'ni II. Murad'ın yaptırdığı, ii. Bayezid'in de kubbeyi kurşunla örttürdüğü rivayetine bakılırsa, eser ii. Bayezid devrinde kaleme alınmıştır (Firdevsl-i Rüml, 369).

Yine Velavet-narne'de ii. Bayezid'e:

"

Ömr-ü bahtrn eylesün

,

Allah ziyad

Ta kı

y

amet devlet ile baki bad

.

/i

dendiğine göre eser yazılırken, yani rivayetler, yazar tarafından tespit olunur­ ken ii. Bayezid hala padişahtır. Firdevsl aynı beyti değişik eserlerinde ii. Bayezid için defalarca tekrarlamıştır. Sonuç olarak Vilayet-name'nin Firdevsl-i Rüml tara­ fından ii. Bayezid devrinde (1481-1512) tarihleri arasında yazıldığını söyleyebi

(5)

____________ Velayet-Nal11e-i Hacı Bektaş Velf'ye Göre Anadolu'nun Fethi

riz (Gölpınarlı,

1954

:

XXViii, XXIX). Ancak yazılış

tarihl

verilmediği için maalesef

kesin tarih verememekteyiz.

Firdevsi-i Rürni, bu eserinde Anadolu'nun fethini

ve

Selçuklu Tarihi'ni bu güne

kadar bilinenlerden farklı bir yaklaşımla ele almış

ve

Selçuklu tarihine yeni bir yak­

laşım tarzı getirmiştir. Yazar, "Fi Beyan-ı Canib-i Oğuz Boyu" başlığı altında güzel

Türkçe'si

ve

ipek sözleriyle dinleyenlerin bütün üzüntülerini gidermiş. mahzun

dillere tatlılık, gülşendeki bülbüllere

şev

k vermiştir. Latif, kerem sahiplerine kendi­

sine nakledilen bilgileri aktarmış

ve

biz muhteremlerden sözlerine kulak vermemi­

zi istemiştir. Verdiği bilgilere göre Çepni Boyu Oğuzlar'dan ayrılmış

ve

dağılarak

Rum mülküne gelmiş

ve

her biri bir yerde karar eylemiştir. Bu olanlar aşikar ol­

muş

ve

tarihçiler tarafından beyan edilmiştir. Firdevsi, rnenakıb-nôrnesinde Sel­

çukluların Anadolu'yu fethini üç aşamada ele almıştır. Önce yazarın eserinden

Selçuklu

Tarihi

ile ilgili bölümü aktaralım, sonra eserin tahlil

ve

tenkidini yapalım.

Firdevsl-i

ROml'ye göre Anadolu'nun

Fethi:

Rum fethi

kez oldu ey aziz

Böyle zikreyledi ashabü

'

t temyiz

Zikredeyin imdi sen

dut

ğ

ıl

kulak

Nakildir bu nev'e oldu ittifak

A- Feth-i ewel Çan Ben1 Abbas1'ler

Oldu Bağdad

'

a heltte çün olar

Cins-i Kayser Rüm'eyiketı padişah

Hazret-i Battal ol yüzü

mşb

Gszilerle evvel anlar eçtıler

Bu fenadan çün ki anlar geçtiler

Cirü küf(ar gatip o/du geldiler

R

ü

m

'

u anlann elinden eldıler

Kaldı küffann elinde bir

zemtuı

Çünki Şark

'

tan çıktı Oğuzdur ayan

Duttu/ar mü/k-i Horasam temôm

Hem trôkevn

'

i dahi ey nık-nam

Çeküben leşket Çorüm'e ye tti/er

Farsi

'

milkini bilkiillt duttular.

Rüm

'

u dahi aldı bular serteser. (Firdevsi-i

Rürni,

91).

(6)

Bekir BiÇfR _

Firdevsl-i Rüml, Anadolu'nun Müslümanlar tarafından ilk defa fethini bu cü m­ lelerle ifade etmektedir. Kendisinden önceki doğru bilgi sahiplerinin kendisine sa­ hih olarak bildirdiklerine göre; Anadolu'da Bizans imparatorları egemen iken,

Ba

ğ

dat'ta Abbasi

Halifeliği vardı. Anadolu'ya ilk islam fetihlerini Abbasller başlat­ tılar. Bu devirde Hazret-i Battal benzeri ay yüzlü yiğitler, gaziler. Anadolu'ya ilk akınıarı yaptılar. Müslüman gazilerin fetihleri sonrasında Anadolu'nun güney ke­ simleri Müslümanların eline geçti. Ancak Bizans imparatorluğu'nun Abbasiler/e yönelik savunma politikası ve saldırıları sonunda Anadolu'ya Müslümanlar ege­ men olamamış ve Anadolu tekrar Hrıstiyanlar'ın eline geçmiştir. Firdevst-i RO­ mt'nin, Anadolu'nun fethini

Abbasilerle

birlikte

başlatması.

Türk tarihçileri arasın­ da sıkça görülen bir durum değildir. Bu yaklaşım tarzı yazara

tarihimizde

müstes­ na bir mevkii kazandırmıştır. Anadolu'nun fethini

Abbasiletle

başlatan yazar asıl fethin Büyük Selçuklular döneminde olduğunu tespit etmiştir.

Pirdevst-i Rürnt, Anadolu'nun fethinin ikinci aşamasının Oğuzlar'la devam et­ tiği kanaatindedir. Abbasller devrinde başlayan akınıarın mevzii kaldığının, Bizans imparatorluğu'nun, Anadolu'nun tamamını kontrol ettiğinin farkındadır. Türk­ ler'in, Anadolu'yu sistemli bir şekilde fethinin, Oğuzlar'ın çıkışıyla başladığına işa­ ret etmiştir. Oğuzlar, Şark'tan ortaya çıkarak, Horasan, iran ve Irak'ın tamamını ha­ kimiyetleri altına aldılar. Azerbaycan üzerinden Çorum'a (Orta Anadolu'ya) kadar ulaştılar. Sonra bütün Diyar-ı Rum'da Selçuklu hakimiyeti kademeli olarak ve baş­ tan başa egemen olmuştur. II. büyük fetih sonrasında Oğuz iktidarı, iran'ın doğu­ sundan Anadolu'nun batısına kadar yerleşmiştir.

B- Pes ikinci feth budur bil haber

Çün ki tebdil oldu Oğuz şevketi

Sürdo devran geçti bunlar müddeti

Gine küffar galip oldu geldiler

ROm mülkini bunlardan aldtlar

Kaldı bir müddet bu ROm ol vechile

Bir tevôriiıtetı yine geldi dile.

(Firdevsl-i ROml, 92).

Pirdevst-i ROml kendi ailesini

köken

olarak Oğuzlar'a nisbet ettiği için Oğuz ismi ona yabancı değildir. Bütün eserlerinde Türklüğüne dair emareler bulunan ya­ zar için Oğuz adı en geniş manada Türk'e tekabül etmektedir. Hatta velayet-na­ me'de Selçuklu yerine doğrudan Oğuz ismini kullandığı görülmektedir.

Firdevsi-i Rürnl, velayet-narne'vi yazarken yararlandığı bilgilerin kaynaklarını

(7)

____________ velôvet-Nôrııe-] Hacı Bektaş Veli'ye Göre Anadolu'nun Fethi

v

er

memiştir

.

Ancak v

e

rdi

ğ

i bil

g

iler Selçuklu tarihçilerinin verdiği bil

g

ilerle muka

­

y

e

s

e edildi

ğ

i

z

aman do

ğ

rulukl

a

rı kabul

e

dil

e

bilir türdendir. Firde

v

s

l

-

i

ROml

'

nin

ikin

ci

fetih ded

i

ği bu dön

e

m 1 018

'

den 1 085'e kadarsürenzaman dilimidir

.

Bu

s

ü

­

r

e içinde Anadolu

'

nun fethi büyük orandatam

a

mlanmış ve O

ğ

uz Türkler

i

y

a

ni Sel­

çuklul

a

r Anadolu'ya h

a

kim olmuş ve

y

erl

e

şmişlerdir.

Firdevsl-i R

ü

mi,

Büyük Sel­

çuklular'ın (O

ğ

uzlar

'

ın

)

Batı Anadolu

'

da tam hakimiyet kuramadıklarını,

küffann

tekrar

g

alip oldu

ğ

unu

,

Rum mülkünü

g

eri

a

ldıklarını bildirirken, Rum e

g

em

e

nli

ği

­

nin de uzun sürmedi

ğ

ini Anad

o

lu

'

da bu defa AI

-

i Selçuk d

e

vrinin başladı

ğ

ını i

f

d

e

e

tmiştir

.

c-

AI-i

Selçuk durur OçüncO fetih

A

I-i

Selçuk/u

d

iy

em g

ö

rklü medih

AI-i S

e

l

ç

u

k

bil ki

Ab

b

şs

iierim

Sa

ğ

t

a

r

a

f

ve

ziri

y

di

a

nlarun

Bermekllerün idi hem sol taraf

Ço

ğ

idi Sel

ç

ukt

a

Betmek

'

t

e

ş

ere

f

Ber -t

a

r

a

f oldu pe

s

O

ğ

uz

şev

k

e

ti

Sürdü

ge

çti bunlarm d

a

müddeti

AI

-

i Sel

ç

uk

'

tan Sel

i

m Ş

a

h n

a

m Şah

Olıberı cem' e

y

ledi bt-bed sipah .

.

(Pirdevst-i

Rümi,

9

3

).

Müellif Bü

y

ük S

e

lçuklu Dev

l

eti i

ç

in O

ğ

uzlar

i

smini kullanırken

,

Türki

y

e Sel

­

çuk

l

u Devleti

i

çin de

,

AI-i Selçuk

i

smini kullanmışt

ı

r. Pirdev

s

t-i R

ü

rni'v

e g

ör

e

Ana

­

d

o

lu

'

nun

fe

thi için ü

ç

üncü büyük

gi

ri

ş

im Türkiye Selçuklularıtara

f

ından yapılmı

ş

­

tır. AI

-

i S

e

lçuk

'

un her türlü öv

g

ü

ye

l

a

yık oldu

ğ

unu vur

g

ulayan yazar

,

S

e

lçuklul

ar

­

l

a

Abbasıl

e

r

i

n kısa bir muka

y

ese

s

ini yapmışt

ı

r. Selçukluların başlan

g

ıçt

a

Abb

a

s

ı

l

rin sa

ğ

k

o

lu

o

ldu

ğ

unu

,

sol tarafta i

s

e Bermekihanedanınınvar oldu

ğ

unu riv

ay

et et

­

mi

ş

tir. Ancak Selçuklular'ın B

e

rmek1"

l

erden d

a

ha ü

s

tün olduğunu

,

Abbas

i

i

k

tidarı­

nın O

ğ

uz şevk

e

ti kar

şı

sınd

a

s

a

s

urd

üğü

n

ü

ilave etmi

ş

tir. Bu

gi

r

i

şt

e

n sonra Fir

d

ev

­

si'

nin V

e

l

a

v

e

t-n

a

rne

'

de ka

y

da

g

eçti

ğ

i S

e

l

ç

uklu sultanları

ve

bu

s

ultanların

f

aal

i

y

e

t

­

lerin

e g

e

biliriz.

ı-Süleyman Şah (1075-1092)

Türki

ye Se

l

ç

uklu De

v

leti

'

nin Kutalmış O

ğ

lu Sül

ey

man Şah (S

e

lçuk B

ey

in

l

u

Arslan Yab

g

u

'

nun to

r

unu

)

t

a

r

af

ınd

a

n, Büyük Selçuklular'ın v

as

alı

o

l

a

r

a

k

10

7

5

yılınd

a

iznik

'

te

kurulduğu

genel olarak

k

a

bul

g

örmüşt

ü

r

(Tu

­

ran,1

9

9

3:2S8

;Sev

i

m

,

1988

:

7

9

;

Y

i

nanç,1944

:

14

4)

.

Firdevs

t

-i ROm

l

i

se

S

e

lçuklu

(8)

Bekir BiÇER _

Devleti'nin kurucusu olarak Selimşah namında bir şahıstan söz ediyor ki, Sel­ çuklu

tarihinde

böyle bir kişi mevcut değildir. Sehven Süleyman Şah yerine kul­ lanılmış olmalıdır.

Yazar, Selim Şah'ın (Süleyman Şah) asker toplayarak Rum Kayseri üzerine yü­ rüdüğünü; ama Kayser'in kaçarak meydaniterk ettiğini, bunun üzerine Kayseri ve

Aksaray şehirlerinin Selçuklu hakimiyetine girdiğini söylemiştir. Süleyman Şah'ın Bizans imparatorluğu ile savaştığı iznik ve civarını fethettiği ve Güney Marmara'ya egemen olduğu bütün kaynaklarca bildirilmektedir. Zayıf duruma düşen Bizans imparatorluğu Anadolu Selçuklu Devleti ile barış anlaşması yapmak zorunda kal­ mıştır. Batı sınırlarını güvence altına alan Süleyman Şah, Kilikya'ya yönelmiş, Ada­ na ve Tarsus'u sınırları içine dahil etmiştir. Sultan, Antakya'yı hatta Haleb'i alma girişiminde bulunmuş ama bu girişim onun hayatına malolmuştur. Süleyman Şah, kısa zaman zarfında kuvvetli bir devlet kurmuş ve Boğazlar'dan Suriye'ye kadar Anadolu'yu hakimiyeti altına almıştır (Turan, 1993: 287-288; Sevim, 1988: 427; Honiğmann,1970:171).

Süryani

Mihail, Firdevsl'nin yukarıda verdiği bilgileri doğ­ rulamaktadır. "Süleyman bütün Türkiye şehir ve kalelerini fethedip, hakimiyet kur­ duktan sonra Süleyman Şah adını aldı. Onun idaresinde Türkler, Karadeniz, Mar­ mara, Adalar Denizi ve Akdeniz arasında bütün beldelere girmiş ve hakim olmuş­ lardı" (Grogery Ebu'l Faraç,1999: 64). Pirdevst-i ROml, fetih esnasında fethe tanık­ lık ettiği gerekçesiyle Selme Deresi'nin adını zikretmiş ve derenin var olduğunu söylemiştir. Firdevsl'nin var olduğunu söylediği Selme Deresi ise aynı isimle Aksa­ ray'da hala mevcuttur (Konyalı, 1974: 1640).

2-Sultan

1.

Kılıçersten

(1092-1107)

Kıssa çok pes ahir anlan alur

Oğlu Kılıçersletı'ı gör ne kılur

Aksaray üstünde dir/er Karataş

Anda Ejderhayile kıldı savaş

Ahir ejderhayı eyledi helak

Kılıçerslerı

bin Selim Şah can-ı pak

Aksaray sOyuna hoş sed bağladı

Yeptırıp şehrin işini sağladı

Ol ka/

'

ayı eiıcek Şah Selım

Fevt oluben kalur anda ol tıeiim

Kubbe yapddar

meziirı

andadur

Mürde sanma bil ki anı zindedür

(9)

____________ velôveı-Nôıne-! Hacı Bektaş Veli'ye Göre Anadolu'nun Fethi

Kılı

çe

rslerı oldu anda p

a

diş

a

h

Ga

z

i/er Sult

a

m ol

ze

rr

t

külah

Tuttu Yun

a

n milkini h

e

p serteser

Çünki kıldı ol da düny

a

dan

g

üzer

.

.

(Firdevsl-i ROml, 93).

Pirdevsi-i

ROml'nin söyledikleri tahlil edilecek olursa, Süleyman Şah vefat et­ tikten sonra, Türkiye Selçuklu Devleti fetret devrini yaşamıştır. Sultan Melik Şah'ın ölümü üzerine, Anadolu Selçuklu tahtına Sultan

i

.

Kılıçarslan geçmiştir. Sultan Kı­ lıçarslan'la birlikte Selçuklu Devleti yeniden ivme kazanmış, kuruluş sürecini ta­ mamlayarak fetih politikasına başlamıştır. Sultan

i.

Kılıçarslan kısa sürede devletin egemenlik alanını Batı'da izmir, Doğu'da Malatya'ya kadar genişletmiştir. Aksaray ve Kayseri, Darıtşrnendlilerden tekrar Selçuklular'a geçmiştir. Sultan i. Kılıçarslan Anadolu'da Türk birliğini sağlamak için Çaka Bey'i etkisiz hale getirmiş (Kurat, 1966: 53; Demirkent, 1996: 45) ve Danlşmerıdliler'i tabiyetine almıştır. Selçuklu­

lar, Bizans imparatorluğu'nu vergiye bağlamıştır. Ancak Papalık tarafından organi­ ze edilen Haçlı Seferleri'nin başlaması Selçukluları olumsuz etkilemiş ve Batı Ana­ dolu Haçlı saldırısına uğramıştır. Devletin başkenti İznik'ten Konya'ya taşınmıştır.

Sultan, Haçlı Ordusu'nu Ereğli yakınlarında yenilgiye uğrattı. Hrdevsl'nin deyimiy­ le, Gaziler sultanı Anadolu'yu serteser hakimiyeti altına almıştır. (Sevim, 1988: 434; Yücel, 1990: 86; Merçil, 2002: 508) Müellifin Sultan için "Gaziler Sultanı" is­ mini kullanması daçok manidardır. Sultan i. Kılıçarslan'la birlikte Anadolu, büyük oranda Bizans hakimiyetinden çıkıp, Selçuklu hakimiyetine geçmiş, Türkleşme ve islamıaşma faaliyetleri hızlanmıştır.

3-Sultan i. Alaaddin Keykubad (1220-1236)

O

ğ

lu ki Sult

a

n Al

ae

ddin durur

Adı ü d

ô

d ı

ss

ı

ve

sa

hib-din du

r

ur

H

e

m muhibb

-e

l ulem

t

ıdır ol

H

e

m muhibb-

e

l fuk

a

r

a

ehl-i tem

y

i

z

At

as

ı

ye

rine

o

ldu padiş

a

h

G

ti t

a

hta

gey

d

i

hoş

ze

rrtrı kül

a

h

Yedi

pôre

ş

ehr

y

aptı ol tıiımzm

Konya

'y

ı hem y

a

ptmp kıldı tam

a

m

l

.

e

bı Hüsr

ev

asıl adı All

Pôdişeh

idi

ve

h

e

m

ge

r

ç

ek Velı

Ol

za

mand

a g

eldi Hünkar hazr

e

t

-

i

R

ü

m

'

e

g

irdi duttu

gaye

t şöhreti

(10)

Bekir BiÇER _

isteyenler AI-i Selçuk'tan haber

Hoş tev

ô

rihlere eylesün nazer

Yine söz cem

'

in

e

idelüm şürO

Zikredem sana ne oldiyise vukO. (Firdevsl-i

Rürni,

93, 94).

Firdevsl-i

R

ü

mt

,

Sultan Alaaddin örneğinde olduğu gibi genellikle tarihsel

olayların kronolojik sırasına rivayet etmemiş, elde ettiği bilgileri sistemsiz olarak

kullanmıştır. Eserin bazı bölümlerinde doğru ve yanlış bilgileri birbirine karıştır­

mıştır.

Yazarın Alaaddin Keykubad için yaptığı tespitler Ebu'l-Faraç tarafından teyit

edilmiştir.

Alaaddin

Keykubad için: "Devrin hükümdarları arasında nev'i şahsına

münhasır bir zat idi, çevik bir adamdı, sağlam kafalı ve temiz varlıklı idi. Arap hü­

kümdarlarının alışık oldukları birçok kötü alışkanlıklardan ve çirkin ihtiraslardan

münezzeh bir kimse idi. Suçluiara karşı sert davranır ve hükümlerinde adaleti gö­

zetirdi. Birçok şehirleri ve müstahkem mevkileri zaptederek saltanatına katmış ve

satvetini yaymaya muvaffak olmuştu" (Grogery Ebu'l Faraç,

1999: 56-57)

demiş­

ti r.

ı

.

Alaaddin Keykubad, adil, alim bir padişahtı. ilme, irfana değer verir, alim ve

sanatçıları korurdu. Himaye ettiği çağdaşi düşünürlere örnek olarak

Necmeddln-i

Daye, Ahmed b. Mahmud-ı

T

ü

sl, Sult

ô

n

ü'

l

Ülerna Bahaü'd-din-i Veled, Mevlana

Celaleddin-i

R

ü

ml,

Sadreddin Konevi verilebilir. Ayrıca sultan, siyası başarılarının

yanı sıra ülkesinin kültürel yönden de gelişmesine önem vermiştir.

ı.

Alaaddin Key­

kubad, bir rivayete göre, imam Gazali'nin "Kimya'yı Saadet'i" ile Nizam'ül­

Mülk'ün "Siyaset-name"'sini elinden hiç düşürrnezdi

(İbn-i

Bibi,

1956: 228).

Ken­

disi bizzat ilrni faaliyetlerle ilgilenmiş, ilim ve kültür ile uğraşanları himaye etmiş,

Moğolların önünden kaçan Türkistanlı ve iraniı alim, şair ve sanatkarlara kucak aç­

mıştır. Ekonomik canlılığı sağlamak için, yaptığı seferler ile ticaret yollarının gü­

venliğini sağlamış ve bu maksatla birçok yerde yeni kervansaraylar inşaa ettirmiş­

ti (Merçil,

2002

:

159).

Velayet-name, Alaaddin Keykubad döneminde

H

ü

nkar

Hacı Bektaş Veli'nin

Anadolu'ya geldiğini, şöhretinin Rum'u tuttuğunu söylüyor ki, mübalağalı olmak­

la birlikte doğruluk payı vardır. Velavet-narnede ayrıca Çepni Boyu lideri Yunus

Mukri (Makri)'nin Sultan Alaaddin/le görüşmek için Konya'ya geldiği ve yurtluk is­

tediği Suluca Karahöyüğ'ün Çepni Boyu'na yurtluk olarak verildiği kaydı vardır.

Hacı Bektaş Veli Suluca Karahöyük'e gelince Yunus Mukri'nin misafiri olmuş ve

Sultan Alaaddin'In Çepni Boyu'na tahsis ettiği topraklarda ikarnet etmiş ve dolaylı

(11)

____________ Velayet-Name-i Hacı Bektaş veli've GöreAnadolu'nun Fethi

olarak Hacı Bektaş Veli Selçuklu Sultanı ile irtibat kurmuştur. Bu durum Türk dev­ let ve tarikat geleneğinin iç içe olduğunun en somut göstergelerinden birisidir (Fir­

devsı-i Rumi, 181-182).

Hünkar'ırı Suluca Karaöyük'e geldiği zaman orada oturanların, Oğuzlar'ın Çepni Boyu'ndan olduğu ve Çepniler'in Hacı

B

e

kt

aş'a

tabi oldukları bütün Vela­ vet-name'lerde geçmektedir (Noyan, 1986: 22). Hatta buradaki

B

e

kt

t

Çelebi le­

ri'nin Çepni'lerden olduğu, Hacı Bektaş Veli'nin en sadık müritlerinin Çepni Bo­

yu'na mensup bulunduğu da belirtilmektedir. Nitekim Kırşehir çevresinde yaşayan Çepniler, muhtemelen 1240'daki Babat isyanı'na da katılmışlardır (Bostan, 2002:

299). Zavive'rıin bulunduğu bugünkü Hacı Bektaş Kasabası yerinde, eskiden

Çep­

ni Türkmen Boyu'nun kışlağı olan Suluca Karaöyük isimli küçük bir köy bulun­

maktaydı (Ocak, 1999: 186).

Velayet-narne, Selçuklu - Moğol ilişkisinden de söz etmektedir: Cengiz Han'ın (oğullarının) ordusu Tataristan'ı, Deşti Kıpçak'ı ele geçirdi. Moğollar Bağdat'ın iş­ galinden sonra Anadolu'yu tehdit eder hale geldiler. Hatta Moğollar'ın Selçuklu­

lar'ı kendilerine tabi olmaya çağırmaları üzerine Sultan Alaaddin Keykubad Mo­

ğollar'a karşı ciddi önlemler aldı yakın çevresi ile müşavere etti, danıştıkları ara­

sında Hacı Bektaş da var idi, "Dir ne dirsiz ne dürür eyü savab nice idelüm ne vi­ relüm cevab," diye sorulduğu zaman; "bunlara vermek gerektür hayli yer, yaylak

davermek gerek yaylayalar, hem kışın kışla gerek kışlayalar" diye cevap aldı. Bu­

nun üzerine "Aksaray'dan Engürü'den ta Sivas'a" kadar olan bölge Kilu Han'a ve­

rildi (Firdevsr-i Rumi, 161).

Tarihi kayıtlarda yukarıdaki görüşmeyi doğrulayacak bir bilgiye rastlanmasa bi­ le, bu bilgiden Selçukluların Moğollar'a vergi vermeyi kabul ettikleri sonucuna va­ rılabilir. Üstelik Moğol tehlikesinin halkın hafızasında bıraktığı derin tesiri tespit et­

mek açısından da bu bilgi önemli sayılabilir.

4-Sultan Gıyaseddin

Keyhüsrev

(1266-1284)

Kılıçer

s

t

e

n

lu K

ey

hüsre

v

durur

ş

t

e

hirdür i

ş

bu

zl

e

r b

e

llüdür

Saruhan

,

Ay

dın

,

Hemid-it G

e

rmi

ya

n

Me

nte

ş

e

K

a

r

e

si K

o

ca

c

ık ey can

P

a

di

şa

hin bul

a

r b

ey

l

e

ri idi

H

e

r bir

i

l

k

e

r b

ı b

er idi

(12)

Bekir BiçER _

H

e

rbirin

e

k

od

u

s

ult

a

n

ço

k

çe

ri

Herbiri

fet

h

et

ti

va

r

d

uğı

ye

ri

Bi

le

c

i

k yar

his

a

r

.

u iz

n

ik

h

em/n

Bu

r

s

a

k

al

d

ı feth

o

lunma

d

ı

k

y

akf

n

(Firdevsi-i Rôrni, 262).

Yazarın Selçuklu Tarihi'ne dair verdiği bilgiler bir rnenakıb mahiyeti taşıması­ na rağmen, bütün içinden doğru bilgiler çıkarılabilmektedir. Selçuklular, bir bölge fethedildiği zaman fatihlere obölgeyi yurtluk olarak verir; ama bağımsız olmaları­ na müsaade etmezler ve fethedilen yerler Selçuklu Devleti'ne bağlı olarak idare edilirdi. Uçlarda kurulan bu beylikler yarı bağımsız olarak hayat sürerlerdi. Firdev­ si'ni» deyimiyle "bütün beyler, padişahın beyiydi, her biri padişah ordusunun ko­ mutanıydı. Devlet, askerleriyle, beyleri zaman zaman destekler ve beyler sınırlar­

da sürekli fetihlerde bulunurlardı" (Firdevsi-i

R

ü

m

i,

262).

1243 KösedağSavaşı'nda Selçuklular Moğollar'a yenilince, Anadolu'nun ha­ kimiyeti Moğollar'a geçti ve Selçuklu sultanları Moğollar'ın valisi durumuna düştüler. işgalci Moğollar'ın Türkmenler'i katliama tabi tutmaları üzerine Türk­ menler, Moğollar'la çetin bir savaşa tutuştular. Bu mücadele esnasında Türkmen halk daha çok batı bölgelere göç etti ve oraya yerleştiler. Hacı Bektaş Veli ve

Ahi Evran da batıya olan bu göçleri teşvik ettiler. Menakıb'daki kayda göre Ha­ cı Bektaş, müritlerini sistemli olarak Batı Anadolu'ya görevli olarak göndermiş­

tir. Sarı ismail'i, Şehr-i Tavas Liva-i Menteşe'ye; Cemal Seyyid'i, Germiyan'a; Ba­

ba Menteşi, Sandıkiı'ya ve Barak Baba'yı Bugadiç'te görevlendirmiştir (Firdevsi­ i

mi

,

305-307). Sonuçta ülkenin Batı bölümünde Türkmen nüfusu yoğunlaş­

mış ve Türk beylikleri güçlenmişlerdir. Selçuklu otoritesi zayıflayınca beylikler

müstakil olmaya başlamışlardır. Böylece Türk tarihinde beylikler dönemi diye bilinen yeni bir dönem başlamıştır (Uzunçarşılı, 1988: Xi; Koca, 2002: 703;

Köp

­

rülü, 1988: 35).

Selçuklu Sultanlarına bağlı kurulan beylikler bağımsız oldukları dönemde Batı

Anadolu'nun fethi, bölgenin lslamlaşrnası, Türkleşmesi ve Türk denizciliğinin ge­

lişmesine katkıda bulunmuşlar; daha da önemlisi Osmanlı Devleti'nin kurulması­ na imkan ve ortam hazırlamışlardır. Yazarın rivayetine göre beylikler döneminde Güney Marmara'da fethedilmedik Bilecik, Yarhisar ve iznik kalmıştı. Oraları fet­ hetmek de Osmanlılara kısmet olmuştur (lnalcık, 2000: 77-100; Kafalı, 2002:

181,182). Anadolu Beylikleri'nin hükümran olmalarını ise Firdevsi-i ROm" şöyle

rivayet etmektedir:

(13)

____________ velôvet-Nôme-t Hacı Bektaş Veli'ye GöreAnadolu'nun Fethi

Ayd

ın u

Se

ruh

e

n

,

Me

nt

eşe

Heıııtd

P

adişa

h

o

/

d

u

ye

rin

e ber

-m

ez

i

d

Hu

tbe ok

ur

a

dın

a s

ik

ke

k

aza

r

r

ü

r

hükmün i

de

r

zab

t

se

r

teser (

Firdevsl-i

ROml, 262).

Selçuklu Devleti'ne bağlı olarak kurulan beylikler, Selçuklu Devleti egemenlik

haklarını kaybedince beyliklerin başında bulunan vali, komutan ve melikler ba­

ğımsızlıklarını ilan ederek küçük birer devlet haline geldiler. Önce devlete bağlı beyler iken asker topladılar vefethettikleri yerleri kendi adlarına yönetmeye başla­ dılar. Hutbe okutup, para bastırarak müstakil hükümdar oldular.

Anadolu

/

da Fethedilen Şehirler

Firdevsi-i

R

ü

rni

Velayet-name adlı manzum eserinde, Türkiye Selçuklu Devleti

sınırlarına dahilolan şehirlerin hemen tamamından bir vesile ile söz etmiştir. Böy­

lece Selçuklu Devleti'nin siyası sınırlarını çizerken, hakimiyet alanlarını da göster­

miş olmaktadır. Şehirlerin fethini kronolojik olarak aktarmak yerine daha çok Ha­

cı Bektaş Veli ve müritlerinden nakillerde bulunurken Anadolu coğrafyasını tahlil

ederek fethedilen şehirlerin isimlerini zikretmiştir.

Adı geçen şehirleri ve rivayet ettiği mısraları Selçuklu Devleti'nin egemenlik alanlarını belirlemek için sıralayalım:

Sul

uca Ka

r

ayöge var

m

eske

n it

Y

u

r

t

verd

i

k d

urm

a va

r

a

n

da g

it

Ge

/

di Ay

nt

abla b

i/

es

in

se

n

ey ca

n

D

oğr

u/u

p es

h

tt

b-ı

Ke

h

f'e de

k

ge

/ür.

Du

rup a

n

dan da

hi

az

m-i R

O

m

ider

Kayseri şe

h

r

in

e doğ

ru/u

p g

i

de

r

.

Çeküben

/

eşke

r

Çorum'a

ye

t

t

i/

er

F

a

r

s

i m

i

/

k

ini

b

i-

k

i

ı

lli

d

u

t

tu/

a

r

Aksa

r

ay

ü

s

tün

de b

il h

ni

Md

B

ir

dere va

r

Se

/m

e d

ir/

e

r

ana ad

.

G

i

dev

ü

g

id

e

ir

e

r Er

z

i

nga

n

'a

A

n

da

u

ğra

r

ca

n

Baba

K

i

/u H

a

n

'

a

rüy

ü

p

Er

c

i

ş'e

ir

tim h

e

m

iu

ı

P

es

i

k

in

c

i

s

in

de

Er

c

i

s'

i t

e

m

a

m

A

k

se

r

ey

'

de

n En

'de

n t

a S

i

vas

A

n

a i

r

i

n

ceye

d

e

k tO/u tır

az

(14)

Bekir BiçER _

ş

tehirdür Kır

şe

hrinde bilinür

Kır

şe

hr

i

n

'

d

e

ol B

e

kt

a

şi h

a

n

e

dür

Ç

ün

ge

mi R

O

m

'

d

e

n

y

an

a o

ldu

r

e

v

t

Kudr

e

t il

e Sa

m

s

un'

a

irdi

eveş

Sar

uh

an Aydı

n H

a

mid ü G

e

rmi

ya

n

Me

nt

eşe

K

a

r

es

i K

ocac

ık

ey

ca

n

B

il

ec

i

k

Y

a

rhi

sa

r ü

l

z

ik

h

e

rn

i

n

Bur

sa ka

l

d

ı

fet

h

o

lunm

a

dık

ya

kın

Ç

ünk

i s

ult

a

n

ö

nün

e ge

ldi

g

irü

O

l

ye

r

e sa

n

ca

k b

eği o

ldu

g

irü

Ay

dın u S

a

ruhan

Me

nte

şe

H

a

mid

Pt

id

i

şe

o

ldu

ye

rind

e be

r-m

ezi

d

(Firdevsi-i ROml, 150-36).

Velayet-narne've göre, Türkiye Selçukluları, Anadolu'da Kuzey'de Sam­

sun'dan. Güney'de Antep'e, Doğu'da Erciş/ten, Batı'da Aydın'a kadar Anado­

lu'nun tamamına yakın bölümüne hakim olmuşlardır.

Anadolu/nun Manevt Mımarları

Anadolu'nun

a

s

k

e

r

i

yönden fethini üç aşamada ele alan müellif, Velayet-na­

me'nin ilerleyen bölümlerinde, Anadolu'nun fethinin kültürel boyutundan dasöz

etmektedir. Anadolu'nun fethinin kültürel boyutu ise Horasan Erenleri'nin yani Abdalan-ı ROm'un Anadolu'ya gelmesidir. Bu sayede fetih dalgası ve gaza ruhu yeni bir ivme kazanmıştır. Bu gerçeği Firdevst-i ROm!, Hoca Ahmed Yesevi'nin ağ­ zından; Hacı Bektaş

V

e

l

i

'n

i

n

Velayet ve hilafet töreni yapıldıktan sonra Anado­ lu'ya gönderilişini şöyle rivayet etmiştir:

P

es

H

o

r

asa

n'In o

ge

r

çe

k

e

r/

e

ri

Ço

k

ço

k

ge

l

d

i

ce

m-ii il/

e

ri

H

e

p H

a

li

fe

/ik müb

a

r

e

k didi/

e

r

Ya rical olHaktebarek didJler

Cinegeçti kapuya 0/ pak-baz

Haknazarla du'a kim itti niyaz

H

oca

kı/

d

ı h

a

kkın

a

h

ay

ır du'

a

0

/ du'ş

o

/du

h

e

trılrı

0/ d

e

m r

eva

D

ö

ndü h

oca di

di

ya

B

e

kt

i

ş

it

H

er ne

dir is

e

m

sa

n

a se

n

a

nı it

ROm

e

r

e

n/

er

in

e

b

kı/dık

se

ni

20

(15)

____________ Ve/ayet-Nal11e-i Hacı Bektaş Veli'ye Göre Anado/u'nun Fethi

Var iriş

talipleri

eyle gent

Dahi

ya

Bekt

a

ş gOş eyle sözü

Kutb

ben idim

şüphesüz

bilgil özüm

Üstüne

ol rütbeti virdik

sana

Gitmeye

ukbaya

vakt irdi

bana

Kırk yıloltser

senin

devrin tamam

Ba

'

de

kırk

yil

olıser

emrin tamam

Suluca Karayöğü var mesken it

Yurt

verdik

durma

var anda git

Demini

yamunu

oynat anda

sen

Fakr-u

erkanı

eyle

zinde sen

Hacı Bektaş çün ki işitti

sözin

Yine sürdü Hoca

önünde yüzin.

(Firdevsl-i Rüml,

149,

150).

Yukarıdaki metnin ortaya koyduğu gerçek şu ki: Abdalan-ı Rum, Müslüman Türkler'in Anadolu'ya gelişleri ile birlikte Anadolu'nun fethinde yer almış, ülkenin

manevi

mimarları olmuşlardır (Ocak,

1996:

51;

Babinger-

Köprülü,

1996:

50).

iş­ te bu hakikati daha erken bir dönemde keşfeden Firdevsl-i

Rümi,

Hacı Bektaş Me­ nakıb-narne'sinde veciz bir ifade ile bu konuya yer ayırmış ve etrafı i bir şekilde ri­ vayetlerde bulunmuştur.

Abdalan-ı Rum olarak adlandırılan şahsiyetler, rnenakıb-narne içinde birebir

isim olarak zikredildiği, hatta haklarında kapsamlı bilgiler verildiği gibi bazen de

sadece isimler rivayet edilmeden Rum'un

Pir'leri,

Rum Erleri, Rum Erenleri, Abda­

lan-ı Rum, Ebdaları-ı Rum, Erenler, Ebdal gibi isimler halinde kullanılarak Anado­

lu'nun

manevi

mimarları tarihsel kayda geçmiş veVelavet-rıamede hak ettikleri il­

giyi görmüşlerdir (Firdevsi-i

Rüml,

154- 156-210-234-274-346-362).

Aşıkpaşa-za­

de'nin Anadolu'daki sosyo-kültürel hayata yön veren zümrelerden söz ederken

Rum Erenleri ile ilgili

rivayeti,

(Aşıkpaşaoğlu.

1985:

195)

çağdaşı tarihçi,

Firdevsi

ROml tarafından tekrar edilerek doğrulanmış ve aynı bilgiler kuvvetli bir dayanak

daha bulmuştur.

Vetavet-name'de Anadolu'nun fethinde rol alan insanlar, tarihi şahsiyetlerine

uygun bir şekilde,

efsanevi

bir tarzda bile olsa isimleri birer birer zikredilmiş, bu

vesile ile hem bu

dlni,

tarihl şahsiyetler kayıt altına alınmış, hem de Türk

tarihini

aydınlatan müstesna şahsiyetler olarak hayatımızdaki yerlerini muhafaza etmişler­

dir. Müellif zaman zaman isimler hakkında daha kapsamlı bilgiler de arz etmiştir.

Tarihl şahsiyetler hakkındaki bilgiler bir araya getirildiği zaman ortaya, Selçuklu tarihlni aydınlatmaya katkı sağlayacak değerde bilgi tablosu çıkmaktadır. Bu isi

(16)

Bekir

eıa«

_

lerin bir kısmı, Abdülbaki Gölpınarlı

ve

Bedri Noyan tarafından tahlil edilerek ya­ yınlanmışlardır (Gölpınarlı,

1

958: 7

4

;

Noyan,

1

986:

1

8-34).

Velayet-name içinde eserleri

ve

etkileri günümüze kadar süren erenlerin isim­ leri ayrıntılı bir şekilde yer almıştır. Buşahsiyetler hakkında Velavet-narnede veri­ len bilgiler bir çok yazar tarafından alınmış

ve

tarihsel belge olarak aynen kullanıl­ mıştır. Haklarında ayrıntılı olarak bilgi verilen tarihl ve

m

a

n

evi

şahsiyetleri şöyle

sırlayabiliriz. Ahi Evran, Fatma Bacı (Kadıncık Ana), Hoca Ahmed Yesevı, Baba

Resul (Resul Baba), Muhlis Paşa, Barak Baba, Mevlana Celaleddin ROml, Yunus

Emre, Şemsi Tebriz

ve

Sarı Saltık.

Haklarında kapsamlı bilgi verilenlerin dışında, Velavet-narne'de adı geçen

d

ini

ve

t

a

rih

i

şahsiyetleri. isimleri geçen sayfalarla birlikte, bir fikir vermesi açısından

şu şekilde sıralayabiliriz:

Seyyid Battal Gazi

(282, 28

4

, 326);

Molla Sadeddin

(2

0

3, 2

05

, 207, 209, 226,

227)

;

Karaca Ahmet

(78, 356, 357);

Tapduk Emre

(78

, 1

78,

1

79

)

,

Sarı ismail

(78,

1

34,2

11

,220,237,255);

Koluaçık Hacım Sultan

(

1

3

4

,

3

14

, 320, 323, 325, 318);

ibrahim Hacı

(82),

Akça Koca

(

1

37,

1

38,

1

39,

1

40),

Hızır Samed

(3

04

);

Bahaed­

din Atlas-pOş

(3

0

4, 347, 3

4

8),

Şeyh Necmeddin-i Kübra

(

14

3,

1

44),

Sadreddin-i

Konevi ( 338, 339);

Seyyid Mahmud Hayranı

(

1

8

1

,

356);

Dede Garkın

(82

)

;

Gü­

venç Abdal (

29

4

, 299);

Recep Seyyid

(

1

34,

303, 3

4

2)

,

Baba Menteş

(

1

34

,

304,

3

4

5),

Ali Baba

(

1

34, 304, 3

4

5);

Hızır Lale

(

2

4

1

,

242, 35

1

, 36

4

, 366);

Yunus Muk­

(95, 96);

Nureddin Caca

(

1

05,

1

06,

1

08,

10

9(

11

0);

Recep Seyyid (

1

34, 3

0

3,

342)

.

Sonuç

Firdevsl-i ROml XV ve XVi. yüzyılda yaşamış klasik bir Osmanlı tarihçisi ve ede­

biyatçısıdır. Yaklaşık altmış yıllık hayatının kırk yılını yazmaya ayırmış, kırk civa­

rında eseriyle Türk tarih ve edebiyatına önemli katkılar sağlamıştır. Yazar, Hacı Bektaş Vel? Velayet-namelerinden bir tanesinin yazarıdır. Velayet-name bir men­ kıbe mahiyetinde kaleme alınmış olsa bile Selçuklu

t

ar

ih

i

n

e

dair kıymetli bilgileri

ihtiva etmektedir. Velavet-namede Anadolu'nun fethi Abbasiler döneminden baş­

layarak Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları olmak üzere üç aşamada ele alınmış

ve

Selçuklu

t

ari

hin

e

önemli katkılar sağlanmıştır.

Fird

evs

i

-

i

ROml ayrıca bu

eserinde Anadolu'nun fethine katılan Anadolu'nun

m

a

n

evi

mimarları hakkında da

kapsamlı bilgiler vermiştir. Bütün bu özellikleri ile Hacı Bektaş Vell Velavet-narne­

si Türk kültür

t

a

rih

i

nin

nadide eserleri arasında yerini almıştır.

(17)

______________ Velayet-Name-i Hacı Bektaş Veli'ye Göre Anadolu'nun Fethi

KAYNAKLAR

Ahmedi, lskerıder-name. (1964). Neşreden: Mükrimin HaliL. istanbuL.

Aşrkpaşaoğlu, (1985). Haz: H. Nihai Atsız. Ankara: Kültür Turizm Bakanlığı Yayınları. Bayram, MikaiL. (1993). Şeyh Evhadü'd-din Hamid el-Kirmani ve Evhadiye Tarikatı. Konya.

Bayram, MikaiL. (2002). "Türkiye Selçukluları Uç Beyi Denizlili Mehmet Bey", Türkler,

ev

ı

,

Anka­ ra:Yeni Türkiye Yayınları.

Bayram, Mikail.(2003). "Hacı Bektaş-ı Horasani Hakkında Bazı Yeni Kaynaklar veYeni Bilgiler" Türki -ye Selçukluları Üzerine Araştırmalar. Konya: Kömen Yayınları.

Bostan, Hanefi. (2002). "Anadolu'da Çepni İskan:". Türkler.

ev

I.

Ankara: Yeni Türkiye Yayrnları.

Coşan, Esad. (1996). Makalat. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

Demirkent, lşın.(1996). Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan. Ankara.

Firdevsi-i Rümi, Vetavet-narne-i Hacı Bektaş Veli. Hacı Bektaş ilçe Ktp, nr. 200.

Gelibolulu Mustafa Ali, Mirkad'ül- Cihad, Millet Kütüphanesi, nr. 5282, 6b-7a.

Gölpınarlı, Abdülbaki. (1958). Velavet-narne, "Menakıb-ı Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli", istanbul: inkı­

lap Kitapevi.

Gregory Abu'l- Farac. (1999). Abu'l Faraç Tarih), çev: Ö.Rıza Doğrul. Ankara: Türk Tarih Kurumu Ya­ yrnları.

Hacı Bektaş-ı Vell. (2004). Makalat-ı Gaybiyye ve Ketimat-ı Ayniyye, Ankara: G.Ü.H.A.M. Honıgmann, Ernst. (1970). Bizans Devletinin Doğu Sınırı. çev: F. lşıltan. istanbuL.

inalcık, Halil. (2000). "Osman Gazi'nin iznik Kuşatması ve Bafeus Muharebesi". Osmanlı Beyliği. is­ tanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.

ibn-i Bibi, (1956). El-Evarnirü'l-Alaiyve fiUmuri'l Alaiyye. Haz: A.Erzi. Ankara: Türk Tarih kurumu Ya­ yınları.

Kafalı, Mustafa. (2002). "Anadolu'nun Fethi". Türkler,

e

v

ı,

Ankara: Yeni Türkiye Yayınları. Katip Çelebi, (1944). Keşfu'z-zünun, C II istanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları.

Koca, Salim, (2002)."Anadolu Türk Beylikleri". Türkler. CVl, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları. Konyalı, ibrahim Hakkı, (1974). Belge ve Kitabeleriyle Aksaray Tarih), C ii. istanbuL. Konyalı, ibrahim Hakkı.(1997). Konya Tarih), Konya: Enes Kültür Sarayı Yayrnları.

Köprülü, M. Fuad. (1922). "Bektaşiliğin Men'şeleri". Türk Yurdu. S. 52. istanbuL. s.l 05-121.

Köprülü, M. Fuad. (1988). Osmanlı Devletinin Kuruluşu. Ankara: Türk Tarih kurumu Yayınları Köprülü, M. Fuad-F.Babinger. (1996). Anadolu'da islamiyet. Çev:R. HulOsi. istanbul: insan Yayınları. Köprülü, M. Fuad. (2003). Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara: Akçağ Yayınları

Kurat, Akdes Nimet, (1966). Çaka Bey. Ankara.

(18)

Bekir BiÇER _

Merçil, Erdoğan. (2002)."Türkiye Selçukluları". Türkler. C. Vi. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları.

Noyan, Bedri. (1986). Firdevsl-i Rürni Manzum Hacı Bektaş Veli Velayet-narnesi, Aydın. Noyan, Bedri. (1998). Bütün Yönleriyle Bektaşilik ve Alevilik. C.

ı.

istanbul.

Ocak, A. Yaşar. (1983). Bektaşi Menakıb-namelerinde islam Öncesi inanç Motifleri. istanbul: Enderun

Yayınları.

Ocak, A.Yaşar. (1996). Türk SOfiliğine Bakışlar. istanbul: iletişim Yayınları.

Ocak, A.Yaşar. (1997). Bir Kültür Kaynağı Olarak Menakıb-nameler. Ankara: Türk Tarih Kurumu Ya­

yınları.

Ocak, A.Yaşar. (1999). Kalenderiler. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. Sevim, Ali.(1988). Anadolu'nun Fethi. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. Sevim, Ali. (1990). Türkiye Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. Toğan, Zeki Velidi. (1985). Tarihte Usül. istanbul: Enderun Yayınları.

Turan, Osman. (1979). "Süleyman Şah

ı

.

(B. Kutalmış)". islam Ansiklopedisi, C.

ıı

.

istanbul: MEB.Yayın­ ları.

Turan, Osman. (1980). Selçuklular Zamanında Türkiye. istanbul: Boğaziçi Yayınları.

Turan, Osman. (1993). Selçuklular Tarihi veTürk islam Medeniyeti. istanbul: Boğaziçi Yayınları.

Uyumaz, Emine. (2002). "Alaaddin Keykubat Devri veTürkiye Selçuklu Tarihi". Ankara: Yeni Türkiye Yayınları.

Uzunçarşılı, ismail Hakkı, (1988). Anadolu Beylikleri. Ankara: Türk Tarih Kurumu.

Yinanç, Mükrimin Halil. (1944). Anadolu'nun Fethi. İstanbul,

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye’deki Islamiye- tin iki büyük tem el direği var: Bektaşilik ve Mevlevilik, her ikisi de ruhani olarak hümanist bir açılıma sahip ve fanatizmden çok,

Türk köy roma­ nının öncüsü Baykurt, yarın Teşvikiye Cam ii'nde kılınacak öğle namazının ardın­ dan Zincirlikuyu Me­ zarlığında toprağa verilecek. İstanbul

Maksat romantik veya realist anlayışlara uygun şiir yazmak değil, maksat güzel şiir yazmaktır; güzel şiir yazmanın sırrına ermiş ve malik (mülkiyet

Storça yeni kabineyi teş­ kil edeceği t hakkuk eM iğinden Bük - reşten infikâkimden evvel itihdaf ey - lediğimiz gayeye vusulü temin için ati- yen ne yolda

Çünkü düne kadar Mehmet Bar- las'ın kaleminden olmadık hakaretlere uğrayan D em irel, bundan böyle aynı sütunda ne müthiş bir siyasetçi, ne ka­ dar ileri

Eklektik olmakla beraber hvân-ı Safâ’nın ahlak sistemi, zühde dayanan ruhî bir karakter arzeder. Bu görü e göre insan gerçek tabiatına uygun olarak

Seriyyu’s-Sakatî (ö.257/870), zâhidin nefsini terbiye ile, ârifin ise Rabbi ile meşgul olduğu anlamında şu sözü söylemektedir: “Zâhid nefsi ile meşgul olmadığı

Bu ilk cemaatin üyeleri, bir yandan kendi iç bünyelerinde fert ve cemaat olarak aynı dinî inanç merasim ve ibadetleri icra ederek birbirlerine daha bir kenetlenirken diğer