• Sonuç bulunamadı

Fatih Kısaparmak:besteci, yazar, derlemeci, çağdaş ozan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fatih Kısaparmak:besteci, yazar, derlemeci, çağdaş ozan"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Y IL D IZ L A R D O R TG O Z A L TIN D A

■f^tih knapanm afe

BESTECİ, YAZAR

DERLEMECI,

CAGDAS O ZAN

S

on albümü “Hoşçakai” ile yine fırtına

gibi esmeye başlayan, özellikle “Bir Tek Sen Değilsin” , “Karadeniz”, “Abbas” ve “Türkülerle Gömün Beni" adlı parçalarıyla biz HEY çalışanlarının dilinden düşmeyen, TRT FM listelerinde de hızla zirveye koşan Fatih Kısaparmak bu haftaki konuğumuz.

HEY: Müzikal geçmişiniz ve daha öncesinden sözedebilir misiniz?

FATİH: Müzik alanında ilk eğitimim 1968 yılında Ankara Devlet

Konservatuarımda sınava girmekle başladı. Kısa süre Mithat Feyman ile piyano, ardından keman çalışmalarım oldu. Bunlar Klasik Batı Müziği tarzındaki çalışmalardı. Çalışmalar devam ederken bir yandan Turhan Toper İle klasik Türk Müziği ve Türk Sanat Müziği çalışmaları yaptım. 1970’li yılların başında da Mehmet Erenler ile başlayan Türk Halk Müziği sürecim benim Coşkun Gülhan’ın ve Yüksel Tekiner’in öğrencisi yaptı. 0 gün bugündür bağlama ile bir bütün olduk. Ankara’da 2 yıl amatör olarak Tasvir Gazetesi’nde muhabirlik yapbm. Parlamento muhabiri olarak fotoğraf deklanşörüne bastım. İstanbul’a geldiğimde birbuçuk yıl kadar Varlık Dergisi’nde çalıştım. 1982 yılında Halk Bilimi üzerine yaptığım araştırmaları derleyip topladım ve kitabım yayınlandı. Pek çok sanatçı arkadaşımın repertuarına besteci, derlemeci ve söz yazarı olarak katıldım. 1987 yılında kendi adıma stüdyoya girdim, ilk kasetim “K ilim i

seslendirdim. 1989 yılının sonlarına doğru "Yarına Kaç Var” adlı kasetimi çıkardım.

HEY: Ozan geleneğinin devamcısı olarak görülüyorsunuz. Peki siz kendinizi Çağdaş Ozan olarak nitelendiriyor musunuz?

FATİH;: Bugüne kadar bana layık görülen hiç bir ünvana ben kendimi layık görmedim.

HEY; Mütevazı oluşunuzdan mı kaynaklanıyor?

f AT İH: Mütevazi olmak zorundasınız. Çünkü müzik eğer bir okyanus ise biz hala onun kıyısındaki kumsalda oyun oynayan çocuklarız. Türk Müziği çok engin bir deniz. Çağdaş Ozan ya da Türkü Baba ünvanları beni yanlızca onurlandırıyor. Ama hiçbir zaman ozan oldum diyemem, hiç kimse de diyemez. Henüz olma çabası içindeyiz. Çünkü bu işin gerçekten sonu yok.

HEY: Son kaset çalışmanız

müzikseverlerden büyük ilgi gördü. En çok hangi konularda titizlik gösterdiniz?

f A f W: Her kasetimde gösterdiğim ilgi ve dikkati bu kasete de gösterdim. En çok titizlik gösterdiğim konular, repertuar seçimi ve aranjman aşamasıdır. Çünkü başarı önce iyi şarkı, iyi aranjman ve sonra da iyi yorumdan geçer. Ben bu anlamda repertuar seçimine çok zaman harcıyorum. Zaten yaklaşık birbuçuk yılda bir kaset çıkarıyorum, ürettiğim beste sayısına oranla çok az gibi görünebilir. Yüzlerce beste üretiyorum ama bunlardan eleye eleye bir kasetlik parça oluşturuyorum. Bu da niceliği değil de niteliği önemsemekten kaynaklanıyor sanırım.

HEY: Bestelerinizde halka vermek istediğiniz asıl mesaj nedir?

iM Jw. Büyük bir karmaşa ve kargaşa hayhuy içinde akan yaşamlarımızda zaman zaman müzikal “e s le r vererek

yüreklerimizi dinlemek ve beyinlerimizi dinlendirmek. Şu anda en çok ihtiyaç duyduğumuz şey sanırım, sevmek ve sevilmek. Ben sevmeyi seviyorum. Bir trenin içinde hangi yöne koşarsanız koşun yine trenin gittiği yöne gidersiniz. Bizim de şu yaşlı mavi gezegende yaşayan varlıklar olarak kardeşlik, dostluk katarının içinde bulunmamız gerektiğini savunuyorum. Sanatçının gerçek işlev ve görevi de insanlara insanca duyguları, yarınlarda mutlaka güçlendirerek yaşatılması gereken ideallerin ve yüreğimizin gerçek

potansiyelini hatırlatmakdır, diye düşünüyorum.

HEY: Size göre müziğin içinde belli İdeolojilere yer verilmeli mi?

i a t IH': Başkalarını bilemem ama ben sanatın ve müziğin evrensel olduğuna inanıyorum. Evrensel bir dile sahip olan müzik sanatının insanlar arasında şu ya da bu şekilde bir ayrım aracı olarak kullanılmasını kesinlikle redediyorum. Tam tersine müziğin bir yapıştırıcı gibi insanları birbirine yakınlaştırıp kenetlemesi gerektiği kanısındayım.

HEY: Bir ara yaptığınız müziğe Özgün Müzik gibi bir takım kavramlarla adlandırılıyordu. Siz yaptığınız müziği nasıl adlandırıyorsunuz?

FATİH: Türkiye'de pek çok konuda olduğu gibi bu alanda da bir kavram kargaşası yaşadık. Bence özgün Müzik terimi öncelikle teknik olarak hatalı. Çünkü bir başka sanat eserini öykünmeden üretilen her yapıt doğasında zaten özgündür. Bana göre yapmaya çalıştığım müziğin tamamen değilse de doğruya en yakın biçimde açıklayan terim Çağdaş Halk Müziği’dlr. Çünkü sonuçta ayaklarını kendi toprağına basan bir müzik yapıyoruz. Biz bu toprağın Pop Müziği nin peşindeyiz. Çünkü testinin içinde ne varsa dışına da o sızar. İçinde su olan bir testiden dışarıya bal sızmaz. Bizim de içimizde pek çok uygarlığın ve toplumun tortusu demek olan büyük bir kültür sentezi yani Anadolu Kültürü var. O halde bu ülkenin Pop Müziği Anadolu kültüründen kaynaklanmak ve ayaklarını oraya basmak zorunda. Bu anlamda kavramların ötesinde şunu söylemek istiyorum; bugün adına Türk Pop Müziği adına beste üreten, söz yazan, aranjman yapan ya da yorumlayan dostlarımızı bir inceleyin göreceksiniz ki onlar artık daha fazla bizdenler. Neredeyse bağlamasız, curasız, neysiz, kavalsız bir Pop parçası dinleyemez hale geldik. Bu son derece sevindirici ve kıvanç verici bir yarışma. Biz de eskiye oranla daha fazla alt yapı yani sound kaygısı taşıyan şarkılar yapıyoruz. Yakında ama çok güzel bir yerde kesişeceğiz ve adına Çağdaş Anadolu Pop Müziği diyebileceğimiz çok büyük bir sentez ortaya çıkacak. Her besteci kendi gözdesinden kaynaklanan bir ırmak gibi kendi yatağında akarak ve kendisine özgü alüviyonları taşıyarak o büyük sentez denizine doğru akmaya devam ediyor. Şu anda deniz dalgalı ama denizler dalgalanmadan durulmuyor. Ben belki de bir kuşak sonra bu denizin durulacağına ve adına Çağdaş Anadolu Pop Müziği denilebilecek o büyük sentez denizinin oluşacağına Inanıyornum. Bu konuda gerçekten çok ümitliyim. Çünkü Türkiye'nin yeni kuşaklarına gerçekten çok

güveniyorum.

HEY: Türk gençliğinin içinde yaşadığı konumu ve sorunları nasıl

değerlendiriyorsunuz? Bildiğiniz gibi büyük bir geçiş dönemi yaşanıyor.

FA T İH : Türkiye her alanda ve anlamda bir tünelden geçiyor. Bir yanda ulusal kimliğimizi geliştirerek geleceğe aktarmak çabamız öte yanda artık neredeyse bir odaya sığacak kadar küçülen ve yakınlaşan dünya ile bütünleşme sürecini yaşıyor olmamız sanıyorum bu sorunların kültürel alandaki en önemli yansımasının nedenleri. Türkiye’nin çok yoğun bir genç nüfusa sahip olması noktasından hareketle gençliğe ilişkin sorunlar çözümlenmeden Türkiye’nin sorunlarının

çözümlenebileceğine inanmıyorum. Çok bilinçli, aydın, yüreği ve beyni dolu bir gençlik geldiğinin de farkındayım. Yarınlara ilişkin en büyük umudum ve güvencem de zaten bu. En büyük sorunlarının ne olduğuna gelince ülkenin genel

ı

4

m

*

sorunlarından ayrılması mümkün değil. Sorunlarının başında ekonominin geldiğini düşünüyorum. Gençlerimizin eğitim ve sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamadıklarını üzülerek görüyorum. Artı gelişmiş ülke gençliklerinin sahip olduğu olanaklardan uzak olmaları gerçekten büyük şansızlık. Çünkü bizim gençliğimizin onlardan çok daha fazla dolu ama ne yazık ki cüzdanları o kadar dolu değil. Bütün bunlara karşın gençlerimizin birbirlerini daha fazla severek daha çok anlamaya çalışarak el ele, omuz omuza vererek ve çok çalışarak Türkiye’nin güzel geleceğinde en büyük söz sahibi olacaklarına içtenlikle inanıyorum.

HEY: Yakında konserler, Anadolu turneleri olacak mı?

FATİH: Ben çok fazla sayıda kaset üreten ya da fazla sayıda konser veren biri değilim. Bunun da nedenleri var. Bana konser teklifiyle gelen organizatörlere diyorum ki; benim konserlerimi çok fazla para kazanılacak konserler olarak görmeyin. Bilet fiyatlarını oldukça düşük tutun. Az para kazanın çok konser verelim. Buna “evet” diyebilen insanlarla olabildiği kadar konser verebiliyorum. Nitekim yıllardır Edirne’den Erzurum'a gezdik. Bu konserlerdeki fiyatlar diğer konser fiyatlarının daima altında olmuştur. Organizatörlere sesleniyorum, eğer böyle davranma cesaretinde ve böyle bir özveride bulunabilmeklerse kapılarını çalacakları ilk insan benim. Sanatçı bir esnaf ya da tacir gibi davranamaz. Sanatçının toplumuna karşı borçları vardır ve bunları bir şekilde ödemek zorundadır.

HEY: Anadolu insanını kendi gözünüzle bize anlatabilir misiniz? Çünkü besteler, derlemeler derken siz onlarla daima diyolog halindesiniz.

FATİH Bu konuda çok objektif olamam. Çünkü insan ölümüne sevdiği insanları anlatırken duygusal davranabilir. Gerçekten ben Anadolu insanını ölümüne, delikanlıca seviyorum. Yüreğimi onların ayağının altına kilim diye sermek istiyorum. Beni ben yapan insanları anlabrken çok fazla objektif olamam. Çünkü ben bu topraklann ve bu insanların gerçekten kara sevdalısı, tutkunu, vurgunuyum. Onların gönlünde küçücük bir yere sahip olmak bile benim bu kadar yıl dünya üstünde boşuna yaşamadığımı gösterir.

HEY: Sevmek mi, sevilmek mİ? FATİH: Sevmeyi sevilmekten daha çok seviyorum. Sevgileri öldürmek ölümleri sevmektir. Oysa ölümü öldürebilen tek şey sevgidir. Ve paylaşıldıkça çoğalan tek şey.

HEY: Hayal kurar mısınız?

FATİH; Büyük hem de çok büyük hayaller kurarım, insanların

gerçekleştiremeyecekleri şeyleri hayal edemedikleri düşüncesinden de ürkmüyorum.

HEY: Ağlar mısınız?

FATİH: Elbette. Kim demiş ki erkeler ağlamaz diye. Hem ağlamayan insana ağlayan olmaz.

Yazı: Çiler SÜYEV

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Garip (ve acı) olan başka bir şey de, bütün bu olan bitenlerin, iki önemli kuruluşun gözünün önünde cereyan edip durmasıdır : Restoras­ yon sanatını

S ANAT dünyamızın sevilen karakter oyuncusu, minik televizyon izleyicilerinin sevgili masalcı "Adile Teyzesi" Adile Naşit, iki gün önce girdiği komadan çı-

Bu sürede ti­ yatro meslek okulunun açılm ası­ na öncülük etmiş, Devlet Tiyatrosu ve Operası’nm kurulup gelişmesi­ ne katkıda bulunmuş, ilk kez bir tiyatro

Çalışmamızda MSSA izolatla- rında saptanan MİK 50 /MİK 90 değerlerinin (1 µg/ml/1.5 µg/ml) MRSA değerlerine yakın bulunması, MİK aralığının MRSA için bulunanlarla

İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye.. ORCID iD of the

Gelişimsel Kalça Displazisi; kalça ekleminin ve pediatrik kas-iskelet sisteminin etkilendiği en sık görülen patoloji olup (15 ) basit instabiliteden, asetabuler displazi ve femur

Sembolik yıkımda bina­ nın üzerine yerleştiri­ len dinamiti patlatan İs­ tanbul Büyükşehir Be­ lediye Başkanı Nuret­.. tin Sözen, DYP

yüzyıl Osmanlı tarihlerinde yer alan halk edebiyatı ürünleri; destan, efsane, masal, fıkra, atasözü, deyim, türkü ve halk şiirleri incelenmiş ve bunlar hakkında