• Sonuç bulunamadı

Duygu Asena'yı uğurlarken...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Duygu Asena'yı uğurlarken..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

4 AĞUSTOS 2006 CUMA

BİR BAKIMA

SERVER TANİLLt

Duygu Asena'yı

Uğurlarken...

Ayrılıp gidenin ardından ilk sözler, içten olduğu gibi -ço ­ ğu halde- doğrudurlar da.

Duygu Asena’nın ölümüy­

le ilk söylediklerim de şunlar oldu: “Duygu Asena, kadın­ ların haklan ve özgürleşme­ si davasında, altını çizdiği doğrulann yanı sıra, özellik­ le üslûbuyla yaşadı. Bir ön­ cü oldu. Kadınların baskı­ lardan kurtanlması ve kendi kimliklerine kavuşmasında, onun tavizsiz, dimdik duru­ şu unutulmaz. Kavganın bundan sonrasında, kadın­ lar, Duygu Asena’ya borçlu olduklannın bilinciyle yürü­ yecekler. ”

Gerçekten, mücadelesin­ de tavizsiz, d im d ik durdu Duygu.

Ve, en önde koştu yarışı... Bağrından doğduğu çığır da, nereden nereye varmış­ tır?

Bir genel hatırlatma ile, Ba- tı’da “Kadınlann Devrimi” ne,

özellikle kadın- erkek eşitli­ ği gerçeğine, gecikerek de ol­ sa Türkiye de katılmıştır; ve bu, B a tı’daki "Aydınlan- m a”nın -akılcı ve laik- dev­

rimin, sonunda Türkiye’ye ulaşmasının bir sonucudur. Bu süreçte, kesin ve radikal adımları atan da, bağımsız, laik ve dem okratik Cumhu­ riyet olmuştur. Söz konusu uyanışı yaşayan, bütün Müs­ lüman dünyada tek ülke de bizimkidir.

Ve Cumhuriyet, herkesten çok kadınlarındır.

Ne var ki Türkiye’de, ya- nm yüzyılı aşan bir süredir, la­ ik ve de m o kra tik devrim e karşı güçler, başta da İslam­ cılar, kadın-erkek eşitliğine direniyor; “kadın sorunu”nun

çözümünü yokuşa sürüyor­ lar. Böyle bir ortamda, Cum­ huriyet Aydınlanması’nın ka- dınlann davasına açtığı ufuk­ ları, özellikle de Medenî Ya­ sa Devrimi’ni, Batılı toplum - larda eşitlik doğrultusunda atılan adımları da göz önün­ de tutarak ve onlarla zengin­ leştirerek, her zaman savun­ malıyız!

ö te yandan, ülkemizde, kadın özgürlük hareketinde, 1980’lerle başlayan ve Avru­ pa’daki rüzgârlara duyarlı de­ ğişimin getirdiği zenginliğe de sahip çıkmalı!

Bu arada, korkulan da ba­ şa geldi: 2002 Kasımı’nda, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidara geçti. “Muha­ fazakâr” adı altında dinci/şe-

riatçı bir ideoloji; liberalizm adı altında da, ulusal biriki­ mi tasfiye ve bireyci kazanç

bulunuyordu; “muhafaza­ kârlıkla uyutup liberallikle soymak” da çok geçmeden

gerçekleşti.

Böyle bir iktidarın, kadın hareketimizin, 1980’lerle ger­ çekleştirdiği değişimi daha ilerilere götürmesi; onun ile­ rici ve geleceğe açık yürüyü­ şüne omuz vermesi düşü­ nülebilir mi?

T ürb a n la oyalanıyor ve oyalandırıyor...

Ayrıca hatırlatmalı: Ülke­ miz, kahredici çelişkiler için­ de. Kabaran yoksul kitleye, gitgide çoğalan işsiz milyon­ lar eklenmiştir. Ekonominin sürekli büyüdüğü haberleri bu insanları doyurmuyor. Bir de, aşırı nüfus artışı ve köy­ lerden kentlere akan dene­ timsiz göç korkutuyor. Böy­ le bir ortamda, yükün ağırlı­ ğını taşıyacak olanlar kadın­ ların omuzları değil midir?

Tarım kesimindeki kadın­ ların derdine, kentlerde baş­ kaları ekleniyor.

Son bir konu, erkeklerin kadınlarla iktidan eşitçe pay­ laşmalarına gelince... Ba- tı’da, kadınlann siyasal hak­ larını elde etmeleri, ilk aşa­ m ada, seçm e ve seçilm e açısından eşitsizliğin kaldı- nlması olarak başladı ve 20. yüzyılın ilk yarısında başa­ rıyla noktalandı. Ne var ki, B atı’da bile, kadınlar eği­ tim , meslek seçimi ve çalış­ m a olanaklan açısından da­ ha iyi koşullara sahip olsa­ lar da; siyasal yaşamda, İs­ kandinav ülkelerinin dışında

“temsil edilmeme” gibi bir

olay vardır ve onu aşm a ko­ nusu tartışılıyor; engelin gi­ derilmesi ise, başta dem ok­ rasinin yeniden kurulmasın­ dan ve eğitim den geçiyor. Batı ise, “cinslere eşit tem­ s il” olanaklarını arıyor ve “kota uygulaması" da, bul­

duklarından biridir. Türkiye de bu tartışmala­ rın içindedir.

Kadınsız demokrasi olmaz! Ya aile içi şiddet, töre ci­ nayetleri?

İşte kadın sorununda ge­ lip durduğumuz nokta!

Türkiye’de, olumlu önlem­ lerin hayata yansıması için, bir “zihniyet değişimi”n\n hız­

lanmasından başka çare yok­ tur. Bu zihniyet değişimi de kendi kendine gerçekleşe­ cek değildir; yolları asıl aça­ cak olan, kadınların bilinç­ lenmesidir; ve tavizsiz, dim ­ dik durmalarıdır. Türkiye’de kadınlar, Duygu A sena’ya borçlu olduklarının bilinciyle de yürüyecekler...

Referanslar

Benzer Belgeler

Applied hydraulic retention time, or sludge age, provided the conversion of bound nitrogen and phosphorus forms into inorganic forms at high efficiency.. The high conversion

Vü- cudumuzda kötü koku yayan maddelerin koku yay- mayan başka kimyasal maddeler haline dönüştürül- mesi için genetik mekanizmalar var.. Örneğin kro- mozomlarımızın

The raw petroleum reserve in Turkey is 39.199.000 tons (1993 data) Tur- key's annual petroleum consumption is 27 million tons.. Turkey produces only 4 million tons

İstanbul ve Bursa kadifesi­ nin bir ziramdan ikisi bir kesim, tepesi negendelû bir kavuk iki yüz yirmi akçeye, ikisi bir kesim tepesi terekli kavuk iki yüz

Hauner’e göre uyku sırasında tek bir korkulu anının tekrarlı olarak canlandı- rılması, anıların gece uykusunda doğal bi- çimde, gelişigüzel canlanmasından daha

Merhum Durmuş, merhume Fatma'nın kızları; merhum Nazım Türker, merhum Zeki Unutmaz, merhume Fatma Sezer'in kardeşleri; merhum Adil Sezer'in eşi; Mualla

CERN ’in yaptığı açıklamaları dikkatle takip edenlerin hatırlayacağı gibi, geçen sene Temmuz ayında yapılan açıklamada kesin olarak yeni bir parçacık bulunduğu ve