R essam Füsun Püschl-C anay, A lm an ya'da nasıl tabelacı olduğunu an lattı
Karnını doyuramadı, tabelacı oldu
Canay, yıllardır Almanya’da. Açtığı birçok sergi
var. Şimdi? Şimdi tabelacı. Nasıl iş aramak
zorunda kaldığını, Almaiıya’da İş ve İşçi Bulma
Kurulu’na nasıl başvurduğunu Canay’dan
dinliyoruz.
AHU ANTMEN_________
Ressam Füsun Püschl-Canay, Nürnberg Akademisi’nde eğiti mini sürdürmek üzere Alman ya’ya yola çıktığında, kuşlarını da götürmüştü birlikte. Bu kuş lar, 1970’li yıllarda, sanatçı Be- yoğlu’nda Balık Sokak’ta otu rurken daracık penceresine ko nan güvercinlerdi, onları çiziyor du ressam, bugünkü resimlerin de hâlâ kuşlar var. Ama artık Canay’ın kuşlan ticari tabelelar ya da bez afişler üzerinde uçu yor... Uçuyor mu?
Yalnızca uçmak zorunda ka lıyor... Bu kuşların öyküsü ya da bunun ötesinde, bir ressamın nasıl bir tabelacıya dönüştüğü nün öyküsü biraz hüzünlü. Gü zel Sanatlar Akademisi Cevat Dereli Atölyesi’nden mezun ol duktan sonra 1971’de aldığı bursla Nürnberg Akademisi’ne giden Canay, akademide Cle-
mens Fisher’ın yanında usta öğ
renci (meistercshulerin) unvanıy la çalışmış. Sanatçı, yıllardır Al manya’da. Açtığı sayısız sergi var. Şimdi? Şimdi tabelacı.
Füsun Püschl-Canay, “res
samken nasıl tabelacı olduğu nun” öyküsünü biraz üzülerek,
biraz da gururlanarak anlatıyor. Eşinden ayrıldıktan sonra resim le “karnını doyuramadığını”, dolayısıyla bir iş bulmak zorun da kalmasını, Almanya’da İş ve İşçi Bulma Kurumu’na nasıl başvurduğunu...
Bu “başvuru” da başlı başı na bir öykü. Kurumun bilgisa yarında Füsun Püschl-Canay’m nitelikleri yazıyor. İki akademi bitirdiği, sergiler açtığı, kaç dil bildiği, vb. Bunun yanında “el
emeğiyle ilgili her iş yapabilir”
de yazılı. Sonunda değil el eme ği, kol gücü gerektiren bir iş çı kıyor Canay’a. Nitekim görüş-* memiz sırasında bir kolunun
ALMANYA’DA TEK BAŞINA — Füsun Püschl-Canay, Türki ye’ye dönmeyi düşünmüyor. Almanya’da her şeye yeniden baş lam ış olsa da ‘düzenini kurduğunu’ söylüyor.
sargılı olduğunu görüyoruz. katılıyor. Çoğu sanatçının aksi- Canay hiçbir zaman Berlin’- ne, bağlı olduğu bir galeri de deki sanatçı çemberine girme- yok, bir “manager”ı da. miş. Essenbach’ta yaşıyor ve be- Resimleri zaman zaman izle- lediyenin düzenlediği sergilere nimci, zaman zaman dışavu
rumcu bir hava taşıyor. Canay bazı simgeler de kullanıyor. Kuşlar, en başta. Maskeler, sa atler... Tabelalardan arta kalan zamanında resim yapan Canay1 ın son çalışmalarında, “insanla
ra duyduğu korku” (böyle söy
lüyor) yaptığı insan yüzlerinde ortaya çıkıyor. Aslında resimle rinde insan yüzleri yok. Hepsi birer maske. Bembeyaz ve ya muk yumuk. “Bir ara bütün in
sanların başını kesiyordum; bu da bir tür yabancılaşmaydı” di
yor ressam.
Canay resimlerindeki öğeleri tabelalarda ve bez afişlerde de kullanıyor. Bazen bir afiş ya da tabeladan arta kalanları yeni bir resim yapmak için kullanıyor.
“Don Kişot gibi savaştığını”
anlatıyor ressam. Stoacı tarafı nın olduğunu söylüyor: “Herke
sin memnun olduğu şeyleri ben acı çekerek, birtakım şeylere ha yır diyerek elde ediyorum.” Her
yönden yalnız bırakıldığını an latıyor: “Yalnızlığım beni çok
etkiledi. Kişiliğimin gelişmesin de yardımcı oldu. Türkiye'de ‘se nin problemin’ diye bir şey yok. Ama Almanya’da yalnızsın. Tek başınasm.” O ,
û i
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi