s
Yıldız TOKER
Hemen her İstanbullunun önünden geçtiği, ama yürüyerek de geçse, bir araç içinde de olsa günlük hayhuy içinde farketm ediği, kirden toz dan görünmeyen, bir zamanların iki yanında akan çeşm eleriyle insana yakın, nöbetçileriyle güven verici, ama içerde olup bitenlöri gizlediği için m erak uyandırıcı, biraz da korkutucu kapısı şimdi yine pırıl pırıl.
Geçmişin devlet kapısı.
Kimine göre ona düşülmemesi için Tanrı'ya yakarılacak bir belanın, kimine göre uğruna kul luk edilebilecek bir kudretin simgesi.
Bugünün insanında ise farklı bir duygu uyan dırmayan herhangi bir geçit.
Bâb-ı Ali, Osmanlı İm paratorluğunda sadra zamların hem konutları, hem de devlet işlerini
gördükleri daireleridir. ‘K apı’ sözcüğü, daha ön celeri de Türk hüküm darlarının saraylarını a n la t mak için kullanılıyordu. Daha sonra, devlet işleri nin devlet büyüklerinin konutlarında da görülm esi nedeniyle buralara da 'kapı' denm iştir. Osmanlı İm paratorluğunda 'Paşa Kapısı’ deyimi ise, özel likle vezir-i azam sarayı için kullanılm ış, yalnızca 'kapı' sözcüğü ile bile 'Paşa Kapısı (Bab-ı A safi)' anlatılm ıştır.
‘Paşa Kapısı'nın önem kazanması, devlet iş lerinin saraydaki Divan - Hüm ayun'dan (Divan-ı Alî) çok burda çözümlenmesi 18. yüzyıla rastla m aktadır. Batıkların yalnız 'Paşd Kapısı'nı değil, doğrudan doğruya Osmanlı Hükümetini anlatm ak için kullanıldıkları 'Sublim e Porte’ deyimi yine bu tarihlerde ortaya çıkm ıştır, 19. yüzyıl başlarında da tamamen yerleşm iştir.
Bab-ı Alî başlangıçta belli bir yerde değildi. Ancak 17. yüzyıl başlarında sarayla yakın ilişki leri nedeniyle Topkapj Sarayı çevresinde oturm ak isteyen sadrazam lar Bab-ı Alînin bugünkü yerinde ya da yakınlarında /yerleşiyorlardı. 1654 yılında IV. M ehm et'in eski sadrazam Halil Paşa'nın Alay K öşkü’nün karşısındaki sarayını sadrazam Der viş M ehmet Paşa'ya vermesinden sonra 'Paşa K apısı’ buraya yerleşm iştir.
Osmanlı - Rus savaşı sırasında devletin ile ri gelenleri savaş alanına daha yakın olm ak am a cıyla geçici olarak Edirne'ye taşınınca Bab-ı Alî bir süre terkedilm iştir. 1718 de Pasarofça anlaş masından sonra geri dönen yöneticiler devlet iş lerini başka konaklarda sürdürm üşlerdir. Bu du rum 1740 yılında o sıralarda 'Paşa Kapısı' ola rak kullanılan İvaz Mehmet Paşa sarayının yan ması üzerine eski Bab-ı Alî.nln onarılm asına ka rar verilene kadar sürdü. Bundan sonra Eski Bab-ı Alî yine devlet İşlerinin yürütüldüğü m er kez oldu.
Bab-ı A lî’nin bundan sonraki durumunu kro nolojik olarak izleyelim :
1775 (Zilhicce 1168) de tamamen yandı. Yeniden yapılıncaya kadar Esma Sultan'ın Kadır- ga ’daki sarayına taşındı. Aynı yılın sonlarına doğru yapımı tam am lanarak açılışı yapıldı. 1808 de Alem dar Paşa olayında harem dairesiy le (Tomruk) birlikte yandı. Eski Vâlde Sul tan Kethüdası Yusuf Ağa'nın Beyazıt'taki M ürekkepciler Kapısı karşısındaki konağına taşındı.
1810 da yeni Bab-ı A lî’nin temeli atıldı.
1826 (Zilhicce 1241) de Hocapaşa yangınında yandı. Geçici olarak Ağa Kapısı’na (bugün kü İstanbul M üftülüğü) taşındı. Bundan son raki yıllarda Bab-ı Alî a rtık konut olm aktan çıkarak idare merkezi haline geldi. (Harem dairesi de Tanzim attan sonra kaldırıldı.) 1839 da Dahiliye Dairesi altındaki ahırda çıkan
yangınla tamamen yandı. O sıralarda Necip Efendiye intikal etmiş bulunan Beyazıt’taki M ürekkepciler Kapısı karşısındaki konağa taşındı. 10 gün sonra da Sultanahm et'teki D efterdar Kapısı'na (arşiv binasına) nakle dildi.
1843 de daha geniş bir arsa üzerine Stefan Kal fa tarafından kârgir olarak yapılan yeni Bab-ı Alî açıldı.
1878 de Bab-ı Alî ortasındaki Şura-yı Devlet Da iresinde çıkan yangınla büyük bir kısmı yandı. Şura-yı Devlet altındaki Ahkâm-ı A d liye Dairesi, Dahiliye ve Hariciye Nezaret lerine ait dairelerin çoğu yandı. Ahkâm-ı Ad liye, Ayasofya yakınlarındaki M eclis-i Me- busan binasına, Şura-yı Devlet ise M aarif Nezaretinin üst katına taşındı.
1911 de çıkan yangın sonunda Sadaret Dairesi ile Hariciye Nezareti kurtuldu. O rtadaki-Şu-ra-yı Devlet ile Dahiliye Nezareti tamamen yandı. Ortadaki kısım bir daha yapılmadı. 1912 de Bab-ı Alî baskını oldu.
1922 de Bab-ı Alî tarihe karıştı.
Bab-ı Alî çevre duvarı içinde yer alan yapı lardan bugünkü Vilâyet Konağının yapılış tarihi 1843 - 1844 (H. 1259) dür. Dahiliye Nezareti ola rak kullanılan bu bina Sadaret Dairesiydi. Am pir üslûbunda, geniş salonlar ve koridor üzerindeki odalardan ibarettir. 16 sa tırlık kitabesinde yer alan Yesarî M ustafa İzzettin Efendi’nin tarih b ey ti ş ö y le d ir:
Çeker i ziver m ücevher söyledi ta rihini
Bab-ı Alîsin Şehinşah-ı- cihan yaptı metin 1259
Başka bir kitabe de Naili M escit tarafından girilen allı kapı üzerinde yer alır. Yine Yesarî’nln- d ir ve 1259 ta rihlidir.
1972 yılında yanan eski D efterdarlık binası ise Hariciye Nezareti olarak kullanılıyordu. Hariciye Nezareti ile Dahiliye Nezareti arasında yer alan, 1911 yangınından sonra da bir daha yapılmayan Şura-yi Devlet öteki binalardan fa rklı olarak üze rinde Hünkâr Dairesine sahipti.
Bab-ı Alî çevre duvarları içindeki öteki ya pılar :
Naili M e s c it: imam Ali Efendi tarafından Fa tih döneminde ya ptırılm ıştır. Bugünkü şeklini 1868 de (H. 1283) alm ıştır. Naili M escit adım a l masının nedeni minaresindeki 3-4 adet kabartm a nal tasvlrindendir. Bina kare plânlı, pantantifli kubbelidir imam Ali Efendi ise m escitin a rkasın daki Cevat Paşa Kütüphanesi önünde yatm akta dır.
Şahhuban Mektebi : Halen Arşiv Dairesi ola rak kullanılan ve aslı Darülkurra olan yapının H. 972 tarihli sülüs hatlı bir inşa kitabesi vardır. Bina kare planlı, tek kubbeli, ikinci pencere yük sekliğine kadar kesme küfeki ile tuğla hatıllı ve kirpi saçaklıdır.
Hazine-i Evrak Dairesi : H. 1262 tarihlidir. Sadrazam Büyük M ustafa Reşit Paşa tarafından Devletin resmî evrağının saklanm ası için y a p tırı lan bu binanın mimarı İtalyan m im ar Fossatl'dir. Salkım Söğüt Kapısı : Bab-ı A lî’nin en büyük ve önemli kapısıdır. Bugün görülen kapıdan önce aynı yerde «... hakikaten alî olan cesîm bir ka pı...» bulunuyordu. Bu kapı a it katının bir kısmı kârgir olan, harem ve selâm lıklı, ahırları, am barları, geniş avlusu ve bahçesi bulunan, ahşap büyük Kethüdar-ı Sadr-ı Alî Dairesinin altında yer alıyordu, 1808 de Alem dar M ustafa Paşa'ya karşı yapılan Yeniçeri ayaklanm ası sırasında Bab-ı Alî'yi yakmak için getirilen otlar, bu kapı nın hemen yanındaki ahşap konağın şahnişinin payandaları arasına yığılm ış ve ateşe verilm
Kurumumuz Restorasyonu : 1978 ti. Kapının karşısında bulunan Alay Köşkünün
altındaki özel kapı sadrazam ların saraya geliş gidişlerinde açılırdı. Bab-ı A lî'nin bu büyük kapı dan başka büyük kapıları da vardı.
Bugünkü kapının yapıldığı tarih 1843-1844 dür. (H. 1259). Sultan Abdülm ecit tarafından yap tırılan kapının altı sütun üzerinde 30 m ısralık tâ- lik hatla devrinin yazı üstadı Kazasker M ustafa İzzet Efendi tarafından yazılan kitabesi,
'E tti Bab-ı A lî’yi âbâd Hakan cihan* 1259 tarih-
mısraı ile biter. Bu kitabe uzun bir övgü niteli ğindedir. Üzerinde de Sultan Abdülm ecit'in tu ğ rası ve arma saçak bezemesi bulunm aktadır. Anıtsal kapı am pir üslubunun en sade örneği dir. Sim etrik plânı, niş biçim inde içerlek kapı önü, pek sade m erm er söveli kapısı, ölçülü kita besi, geniş ve oval, hareketli saçağı ile son dere ce dengelidir. Saçak altındaki girland ve rozet ler dengeyi sürdürür. Kapının avluya bakan cep hesi de sokak cephesindeki gibi geniş bir saçağa sahipti. Gerekli onarım lar sırasında ise aslı ko runmadığından çatı kesik bir durumda bırakılm ış tır.
1913 yılında Alem dar Caddesi'nin genişletil mesi program laştırıldığında Bab-ı Alî'nin bu cad de tarafındaki duvarının ve dolayısı ile kapının çe kilmesi gerekm işti. Aynı yılda Onnik imzasıyla hazırlanan 1/50 ölçekli rölöve bu nedenle yapı lan rölövedir. Ancak Caddenin 20.00 metre ge nişletilm esi için geriye çekilm e işlemi kapının doğusundaki duvarın Ebussuut Caddesine olan kısımda gerçekleşmiş, kapı ise yerinde bırakıla rak duvarın devam lılığı bozulmuştur.
Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver konu ile ilgili bir makalesinde, Asakir-i Mansure-i Muham- mediye'nin Seraskeri Dairesi kapısının (İstanbul
Üniversitesi Kapısı) ilk biçim inin bu kapının ben zeri oıauğunu belirtm iştir.
İki yanında halen suyu akmayan ve m usluk ları koparılm ış iki çeşme, kapının birer küçük modeli gibidir. Üstlerinde tuğralar vardır. M er mer cepheli yarım daire kemerli am pir üsluptaki bu çeşmelerin hazneleri yoktur. Sade ve profilsiz yalakları, kemerleri taşıyan plastrları sade fakat ölçülüdür. Kapının üzerindeki saçağın benzeri çeşmeler üzerinde de tekrarlanm ıştır.
1 Bab-ı Ali (Solkım Soğut Kapısı), 2 Hortcıye Nezareti. 3 Hazıne-ı Evrak. 4 Şah Huban Dersanesı. 5 Şura yı Devlet (yanan). 6 D ahiliye Nezareti. 7 Naili M escit. 8 Cevad Paşa Kütüphanesi ve imam Alı Etendi Kabri, 9 Hoca Paşa Camii. 10 İb rohım M üte fe rrika M atbaası ve S a ffe t Paşa Tekkesi, 11 M usta fa Ağa M edresesi, 12 Haşan Paşa M edresesi. 13 Sur u sultani 14 Alay Koşku, 15 Askeri Rus tiye, 16 I A b dulh am ıt Sebili, 17 Zeynep Sultan Cam ii. 18 Hacı Beşır Ağa K u llıyesı. 19 Şengul Hama mı. 20 Zap tiye ve Şehrem aneti Dairesi. 21 Fatma S ultan Cam ii. 22 Tekke. 23 Cağalo ğlu Hamamı. 24 Rauf Paşa Konoğı (N a fıo Nezareti), 25 Aydın oğlu Dergâhı, 26 Cezori Kasım Paşa C am ii. 27 İran S efareti. 28 Yusuf Efendi Mektebi. 29 D u y u n u Umumiye. 30 Acım usluk Hamamı
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi