• Sonuç bulunamadı

Taha Toros, çocuklukları Çukurova'da geçen ünlüleri anlatıyor:Fazıl Hüsnü Dağlarca ve çevresi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Taha Toros, çocuklukları Çukurova'da geçen ünlüleri anlatıyor:Fazıl Hüsnü Dağlarca ve çevresi"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ıT. ^ *

^**

3

TAKA T ROS^

ÇOCUKLUKLARI Ç K. R O V A ' M G.U F A

ZIT

HÜSNÜ BAĞLARCA VE AÎL

iiORî ■ J/R İSİ ♦--- —

Fa^ı] H'.'snü nün bâbası, önce Koşan yöresinde , daha sonra Adana*da Jandarma Alay- Komutanlığı yapan Hâşan beydi. Sonrada ’i onya'ya Jandarma. Alay Komutanı olarak nakledildi,

E .asan beyin tek oğlu FAHfL'dı. Fazıl » i n d e n i m t^üdığım 3 kızkardeşi vardı; Tirafe, Müfide ve İha t. Belki Piraye diye bir kızk .r y .i de olabilir, akut ben kene isini tanımıyorum, Tira;ro ile "afide'yi yakınlan tanırım, bunlar F a z ı l * m ablaları idi. Çevredekiler© kıyasla oldukça iyi eğitilmiş, güzel giyimli ve de;;işil ti Li burumlardı, üiraje ılo :üfide A d a n a ' n m t a a m ­ mış gazetecileri ile evlen iler.(l)

.'azıl*m Uihat adın 'aki küçük hemşerisi , sanırım ^yatırıl­ dığı bir ameliyat masası üzerinde gözlerini ka .aîı,

ilen Adana lisesinde öğrenciykenfĞasıl Hüsnü*nün küçük ablağı (Müfide Haşan) Adana*daki Amerikan kıs kolejinde okuyordu,

Ve öğrenciliğimiz esnasında aynı gazetede yazı­ larımız yayınlanırdı.

Müfide evlenip önce Konya'ya sonra İstanbul'a yerleşince olej tahsilini bıraktı. Yazı h a y a t ı n d a veda etti. Çoluk

çocuğa kazmış tiydi.

Fazıl Hüsnü'nUn her iki ablasından iyi yetişmiş, kültürlü yeğenleri vardı. Bunlar, annelerini erken denilebilecek yaşlarda kaybettiler.

JDrouaacxxxx

Fasıl Hüsnü'nün A y l a d a k i çocukluğu öneminde ben lisenin ileri sınıfların aydım. 0 yünlere ait izle i ..lerime göre Yasıl vücutça şimdiki ile kıyaslanamayacak derecedş,ufak tefekti.

Kırmızı yanaklı, açık renk gözleri ile teniz giyinişi ile yakı- şıv lı bir çocuktu. Herkesle arkadaşlık e ta ez, ayrazlık ,yaramazlık bilmez, az konuşur^çekingen içinet a alı yaratılıştaydı.

Fazıl H ü s n ü ybaba menle ini seçecek askeri''liseye girdi, tatillerinde Ad ana'ya yuskerf öğrenci giysileri ile gelir ve bu giysilerle dolaşırdı.

öarbi.yenin 3on sınıfında iken İstanbul'da sıkça

rastla-oirdik . A r tık o Çukurova'daki çoc^ukluk yıllarının fazıl'ı de i l ’i U ; Ahmet Remzi YUreğir (1892-1951) »Muzaffer Çankaya (1501-1982)^

(2)

He çekingenliği kalmıştı, He de sessizliği,.•İsken giysisi ile Harbiye*den Taksim*e doğru şakırdar gibi yürürdü. F a z ı l * m H a r b i y e ’yi bitireceği yıl, bugünkü ününe tenel olan yıldı. O, geleceğin büyük şairlerinden olaca m ı kanıtlayan güçlü eleşti­ ricilerin övgülerini topluyordu, Artjk Fazıl Hüsnü o günün ünlü edebiyatçılarından Peyami Safa'lar, Hurullah A t a l a r * m tek beğen i- ği bir şair olmuştu,( He varsa fazıl, ne yoksa fazıl) temposu ile sürüp giden sevgi dolu övgüler^onun kamu oyuna tanıtmakta adeta yarışmaktay dı!**?. İleriye dönük değerlendirmelerinde aldanmayan bu eleştiriciler, daha Mülkiye mektebinde ö renci ikon ( Cahit Sıtkı) 'yıjla böyle keyfetmemişler m i y ’i?

azıl Knsnü'nün HarbiyefiSflJık döneninle, İstanbul'da bana verdiği ilk şiir kitabı sanırım (Çocuk ve Allah) dır. Aradan

50 yıla yakın bir zaman geçtiği halde bu kitaptan, hala hafızamda kalan parçalar vardır. Sonraları (Çocuk ve Allah) , ( Havaya Çizi­ len Dünyayı)

X X X X X X X 3 C X X X X X X XX.

Fazıl Hüsnü, çocukluk yıllarındaki Çukurova sevgisini sonraları eniştesi ile sürdür'U,

Dağlarca, Milletlerarası bir üne kavuşunca, kendisini yurdumuzda zirveye çıkaran Milli Kurt luş Savaşı destanlarını yaygınlaştırmak istedi. Her bölgenin kahramanlık olaylarını derle­ yerek ve bu arada tarihi gerçekçiliğe büyük önem vererek destanlar yazdı. Bundan kimselerin erişemeyeceği birbaşarıya ulaştı.

Sanırım bu arada çocukluk döneninin bir bölümünü geçir­ diği Çukurova'ya, bu gölgenin kahramanlık destanınızda yazmak

su-*

retiyle işten gelen bir borç ö-emek istedi. Bu, bir borç ödemeden ziyade, bereket diyarına , bir armağan niteliğini taşımaktadır, (Çukurova Koçaklaması) adını verdiği kitan, kurtuluş savaşında bölgemizin kahramanlıklarından kaynaklanan milli destanının içermektedir.

Fazıl Hüsnü Dağlarca, b destanı hazırlamadan önce , beni buldu. Semtlerimiz, çevrelerimiz, birbirine çok uzak olduğun- u a n g ıçlarımızda ileriledi inden-îstanb 1 ibl^bir ülke sayılacak genişlikteki.şehirde arzu edilmesine karşın eski dostların sıkça biraraya gelebilmeleri adeta tesadüfe bağlıdır.

(3)

3

Fazıl Hüsnü ile,son yıllarda <lnkara'da toplanan dil kurumunun kurultayların, a b Ilışabiliyorduk, 0, bu kur 1 tayları hiç kaçırmaz. Esasen saygınlığı ile her kurultaydan ileri adette

oylarla, Türk Fil Kururumun y ; netim kuruluma seçilir (iv

Beni , 4 yıl önce böyle bir genel kurul toplantısında,

biraz havalanmaya çıktığımız kurumun terasında sıkıştırdı. Israrla, Çukurova ile ilgili y a z a c a ğ ı milli destanın donelerini hasır­ lamamı istedi. Onu kıramazdım. Söz v e r u i m >ama .hastalıklarım ve bu arada dış seyahatlerim ne istediği ve vaat ettiği- hazırlık­ larda hayli gecikmeler ol u. İkinci bir k r 1 tayda karşılaştığımız zaman sitemli sözlerine hedef l u n . ( u n u , senden başka yazacak kimse yoktur) i İt i f at ıcufce , 'c ş gör U s ünü belirtti ve (geç olsuıjda güç olmasın) dedi. Bunu hazırlayabilmek i,in kendisinden 2 ay

mühlet istedim. Büyük bir ci iyetle not ’efterini çıkardı, hasır- layaca ım no a l a r m son gününü kaydett-i^^j» Bu mühletin bitimine bir gün kala hazırlıklarımı tamamlamıştım. Birde baktım ki,telefonda onun sesi;

- İtrin son gün,,., hatırlatıyorum '.dedi. Hemen karşılık verdim!

- naip kalbe karşıdır uerler, JiîLjüa tamamladım. İstersen yarın buluşur hazırladı ım notları getirip sana

okuyayımJıenûjıe Çukurova kurtuluş s a v a ş m a ait gerçek olaylardan ol' şan konuları şifahen«* anlatayım,

Buluşma yeri olarak(Bivan as tanecili) 3 -çtik. 0^ böyle çaylı pastalı yerlere pek girmiyordu. Sonunda razı oldu. Burada iki defa buluşarak yazacağı destanın mal -meleri üzerinde belgelere dayanan has^uhallarda bulunduk. Verdiğim notlardan m e m n i n ^ B u

memnımlufiu onun kırmızılaşıp sarkan yananlarından ve tebessümle­ rinden belirginleşiyordu,

Fazıl Hüsnü Dağlarca, ^amlTcu*daki- kimselere adı-esini

vertn

edi

ği-evinft

k a p a n d ı . 15 gün içersinde o notları şiirdeki büyük

yetcneği^&e;

mayaladı

ve

(Çukurova Koçaklaması) adını verdiği

o

güzel ve anlamlı destanları yazdı, B : -utanı yazan eller sağ olsun. YARIN: YAçAR K r . u ' r d ÇUKUROVA'DA ÖE.EK

(4)

Fazıl Hüsnü nün babası, önce Kozan yöresinde , daha sonra, Adana'da Jandarma Alay Komutanlığı yapan Haşan Beydi. Sonraları K o n y a ’ya Jandarma Alay Komutanı olarak nakledildi.

Haşan Beyin tek oğlu, F A Z Î L ' dı. Fazıl ' m benim taddığım 3 kızkardeşi vardı; Tira#e, Müfide ve Nihat. Belki Piraye diye bir kızkardeşi de olabilir. Fakat ben kendisini tanımî^sarum, Tiraje ile Müfide'yi yakından tanıcım. Bunlar F a z ı l ' m ablaları idi. Çevredekilere kıyasla oldukça iyi eğitilmiş, güzel giyimli ve değişik tipli hanımlardı. Tiraje ile Müfide A d a n a ' n m - t a n ı n ­ mış gazetecileri ile evlendiler.(l)

F a z ı l ' m Nihat adındaki küçük hemşerisi , sanırım yatırıl­ dığı bir ameliyat masası üzerinde gözlerini kapadı.

Ben Adana lisesinde öğrenciyken, .'azıl Hüsnü'nün küçük ablası (Müfide Haşan) Adana'daki Amerikan kız kolejinde okuyordu. Aynı yaştaydık. öğrenciliğimiz esnasında,aynı gazetede yazı­ larımız yayınlanırdı.

M ü f i d e ,evlenip önce K o n y a ' y a „sonra İstanbul'a yerleşince, Kolej tahsilini bıraktı. Yazı hayatma^da veda etti. Çoluk

çocuğa karıştiydi.

Fazıl Hüsnü'nün her iki ablasından iyi yetişmiş, kültürlü, yeğenleri vardı#. B u n l a r , annelerini erken denilebilecek yaşlarda kaybettiler.

xxxxxxxxxxx

Fazıl Hüsnü'nün M a n a d a k i çocukluğu döneminde ben,lisenin ileri sınıflarındaydım. 0 günlere ait izlenimlerime göre, Fazıl, vücutça şimdiki ile kıyaslanamayacak derecedş,ufak tefekti.

Kırmızı yanaklı, açık nenk gözleri ile,temiz giyinişi ile yakı­ şıklı bir çocuktu. Herkesle arkadaşlık etmez, haylazlık,yaramazlık bilmez, az konuşur, çekingen, iç in ejkapalı bir yaratılıştaydı.

Fazıl Hüsnü,baba mesleğini seçerek askeri liseye girdi, katillerinde Adana'ya.askeri öğrenci giysileri ile gelir ve

bu giysilerle dolaşırdı.

Harbiyenin son sınıfında iken İstanbul'da sıkça rastla-şirdik . Artık o Çukurova' daki çoc^ukluk yıllarının Fazıl'.Z-değild:

(5)

2

Ne çekingenliği kalmıştı, Ne de sessizliği!..Asker giysisi ile Harbiye'den Taksim'e doğru şakırdar gibi yürürdü. F a z ı l ' m

Harbiye'yi bitireceği yıl, bugünkü ününe temel olan bir yıldiÎM-* O, geleceğin büyük şairlerinden olacağını kanıtlayan güçlü eleşti­ ricilerin övgülerini topluyordu. Artık Fazıl Hüsnü o günün ünlü

edebiyatçılarından Peyami Safa'lar, Nurullah A t a l a r ' m tek beğendi­ ği bir şair olmuştu. ( varsa azıl, yoksa '’azıl) temposu ile sürüp giden sevgi dolu övgüler/onUB kamu oyuna tanıtmakta adeta yarışmaktaydılar. İleriye dönük değerlendirmelerinde aldanmayan bu eleştiriciler, daha Mülkiye mektebinde öğrenci iken ( Cahit Sıtkı) 'yı^da böyle keyfetmemişler mijrdi?

Fazıl Hüsnü'nün Harbiyelilik döneminde, İstanbul’da bana verdiği ilk şiir kitabı,sanırım,(Çocuk ve Allah) dır. Aradan

50 yıla yakın bir zaman geçtiği halde,bu kitaptan, hafızamda kalan parçalar vardır. Sonraları (Çocuk ve Allah) , ( Havaya Çizi­ len Dünyayı) yarattı.

xxxxxxxxxxxxxxxx

Fazıl Hüsnü, çocukluk yıllarındaki Çukurova sevgisini sonraları eniştesi ile,sürdürdü.

Dağlarca, Milletlerarası bir üne kavuşunca, kendisini yurdumuzda zirveye çıkaran Milli Kurtuluş Savaşı destanlarını yaygınlaştırmak istedi. Her bölgenin kahramanlık olaylarını derle­ yerek ve bu arada tarihi gerçekçiliğe büyük önem vererek,destanla^ XuJU-ya»^-ı. Bunda* kimselerin erişemeyeceği biıfcaşarıya ulaştı.

Sanırım ,bu arada çocukluk döneminin bir bölümünü geçir­ diği Çukurova'ya, bu gölgenin kahramanlık destanınızda yazmak su­ retiyle, i£ten gelen bir borç ödemek istedi. Bu, bir borç ödemeden

ziyade, bereket diyarına , bir armağan niteliğini taşımaktadır. (Çukurova Koçaklaması) adını verdiği kitap, kurtuluş savaşında bölgemizin kahramanlıklarından kaynaklanan milli destanını« içermektedir.

Fazıl Hüsnü Dağlarca, bu destanı hazırlamadan önce , beni buldu. Semtlerimiz, çevrelerimiz, binbirine çok uzak olduğun­ dan -yaşlarımızda iler Hediğinden-İstanbul gibi,bir ülke sayılacak genişlikteki şehirde,arzu edilmesine karşın,eski dostların sıkça biraraya gelebilmeleri adeta tesadüfe bağlıuır.

(6)

Fazıl Hüsnü ile son yıllarda daha çok, Ankara da toplanan dil kurumunun kurultaylarında buluşabiliyorduk. 0,bu kurultayları hiç kaçırmazY~E£8CS=§?l Saygınlığı ile. her kurultayda», ileri ' adette

Türk Dil Kurumunun yönetim kuruluna s e ç i l i r i

Beni , 4 yıl önce,böyle bir genel kurul toplantısında,

biraz havalanmaya çıktığımız kurumun terasında sıkıştırdı. Israrla, Çukurova ile ilgili yja.zacağı't^ffe destanın denelerini, benim hazır­ lamamı istedi. Onu kıramazdım. Söz verdim,ama hastalıklarım ve bu arada dış seyahatlerim nedeni ile,istediği vâ-^mû±rS*±A«* hazırlık­

larda gecikmeler oldu. İkinci bir kurultayda karşılaştığımız zaman,sitemli sözlerine hedef oldum. (Bunu, senden başka yazacak kimse yoktur), iltifatı ile, hoşgörüsünü belirtti ve (geç olsunda

güç olmasın) dedi. Bunu hazırlayabilmek için,kendisinden,2 ay mühlet istedim. Büyük bir ciddiyetle not defterini çıkardı, hazır­ layacağım notların,son gününü kaydettim. Bu mühletim bitimine bir gün kala hazırlıklarımı tamamlamıştım. Birde baktım ki,telefonda onun sesi;

- Yarın son güni... hatırlatıyorum,dedi. Hemen karşılık verdim:

- Kalp kalbe karşıdır, derler. Benjde bugün tamamladım. İstersen yarın buluşur, hazırladığım notları getirip,sana

okuyayım, hemjde Çukurova kurtuluş s a v a ş m a ait gerçek olaylardan oluşan konuları şifaherfde anlatayım. ^

Buluşma yeri olarak(Divan Pastanesi)^) seçtik. O,böyle çaylı pastalı yerlere pek girmiyordu. Sonunda razı oldu. Burada, iki defa,buluşarak yazacağı destanın malzemeleri üzerinde belgelere dayanan has|uhallarda bulundıık. Yerdiğim notlardan memnuna Bu

memnunluğu kırmızılaşıp sarkan yanaklarından ve tebessümle­ rinden belirginleşiyordu.

Fazıl Hüsnü Dağlarca, Çamlıca'daki- kimselere adresini vermediği evinft kapandı. 15 gün içersinde o notları,şiirdeki büyük yeteneği ile mayaladı ve (Çukurova Koçaklaması) adını verdiği o güzel ve anlamlı destanları yazdı. Bu destanı yazan eller sağ olsun.

YARIN: YAŞAR K E M A L 'İN ÇUKUROVA'DA GEÇEN ÇOCUKLUK YILLARI

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Oysa Bakanlar Kurulu Turgut Özal'ın tarikatçı annesi­ nin Süleymaniye Camii avlusuna gömülmesi için karar ve­ riyor, kadın gömülüyor, Aziz Nesin, göm ülm esine izin

Otobüsün camında Yılmaz Güney, duvarlar boyu Yılmaz Gü­ ney, kahve ocağının yamacında Yılmaz Güney, manavın dük­ kânında Yılmaz Güney, gezgin

Muhterem Vahap Ko­ ca Memi, bnnu amcasının el yazi- sile görünce, kendi tarafından ya­ zıldığını zanneder, ve böyle zan­ netmesi için de sebep var:

İstanbul surlarının ehemmiyeti nazarı dikkate alınarak, bunların muhafazası kati surette lcabeden kı- sımlarile yıkılması icabeden kısımla­ rının tesfoiti

Onun için sa­ bahın en erken saatinde gidilir, kurna kapılır, yıkanılır, yemek yenilir, göbek taşında saatlerce dinlenilir ve akşam eza­ nına kadar, hava

Ruffini’den yüz yıl kadar sonra Niels Henrik Abel (1802-1829) be- şinci dereceden polinomların kök- lerinin cebirsel olarak her zaman bulunamayacağı üzerine bir ma-

Bundan sonra yapılacak şey 2n+1 sayıda düğüm içeren tamamlanmış çizgenin n+1 düğümden oluşan tüm olası ağaçların gökkuşağı kopyaları ile kaplana-

Kork- tuğumuzda daha hızlı nefes aldı- ğımızı, dolayısıyla nefes alma sıklı- ğımızın sakin olduğumuz duruma göre daha fazla olacağını belirten uzmanlar, böyle