S
l,
gfcj-Ö N C Ü
B İ R
T Ü R K
K A D I N I
17
talide€dib SU war
A P I O N E E R I N G T U R K I S H W O M A N
By A Y Ş E D U R A K B A Ş A *
Fotoğraflar T A H A T O R O S arşivinden. / Photographs from the T A H A T O R O S archive.
Türk kadın hareketinin öncülerin den, eğitimci, romancı, yazar ve siyaset kadını Halide Edib, Kurtuluş Savaşı sırasında da Mustafa Kemal’in yanıba- şmda ve öncü milliyetçi kadronun içinde yer al mış; ‘Onbaşı Halide’ di ye ünlenmiştir.
Halide Edib, Kurtuluş Savaşı’nın ardından i gittiği İn g iltere’de verdiği konferanslar da, Türkiye Cumhu- riyeti’nin adeta söz cüsü gibi, yeni Tür- , kiye’nin kuruluş se
rüvenini, modernleş- | me çabalarını Batı ka muoyuna anlatmıştır. İngiltere’de bulunduğu sırada çocukluk ve Kur tuluş Savaşı anıları, İngi lizce olarak iki cilt halinde (Memoirs of Halide Edib, 1926; The Turkish Orde- al,1928) basılm ıştır. Böylece Mustafa Kemal’in Kurtuluş Sava- şı’nın öyküsünü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde söylev şeklinde anlattığı tarihler de, Halide Edib de kendi bakış açısından bu süreci anlattı. Kendi deyişiyle, çocuklarına
Leader o f the w om en’s em ancipa tion movement in Turkey, Halide
Edib Adivar was also a novel ist, university lecturer a n d
politician. During Turkey’s War o f Independence she was a close associate o f Mustafa Kemal Atatürk in the n a tio n a lis t m ovement, a n d was g iven the hon o ra ry
rank o f corporal. A fte r the w a r she gave a series o f lec
tures in England as the country’s unoffi c ia l spokesm an, e x p o u n d in g the establishm ent o f the new Turkish Republic a nd its modernisation efforts to the w estern public. During her years in England she wrote and pub lish ed her mem oirs o f her childhood and the War o f Independence in English ( “Mem oirs o f Halide Edib” 1926 and “The Turkish O rdea l” 1928). A t the tim e when Mustafa Kemal was relating the story o f the War o f Independence to the Turkish parliament she was addressing British
audi-4 6
kendi döneminde yaşamış olan erkek leri ve kadınları anlatan bir ‘İnsanî belge’ bırakmak, onlara hangi ko şullarda ulusal kurtuluşa katılma kararı verdiğini anlatmak ve onla ra annelik yapmaktan bile vazge- çebilen ‘açgözlü kalbini’ açabil mek istedi. Tüm dünyaya ‘mo dern Avrupa’nın en büyük epik A
öykülerinden biri’ diye nitele diği, Türk halkının ulusal kur tuluş savaşını anlatmak ve belki de aynı zamanda kendi adını da inatla tarihe yazmak istedi.
Halide Edib’in anıları Türk modernleşme tarihini incele mek isteyenler için hâlâ çok önemli bir kaynaktır ve bu döneme tanıklık eden bir Türk kadını tarafından yazıl mış, belki de tek yazılı bel gedir. Anıların ilk cildinde (Türkçesi, Mor Salkımlı Ev, 1963), İstanbul’da Osmanlı konak yaşantısı, kadınların ve çocukların dünyası, gün delik kültürel pratikler, tö renler çok renkli bir dille anlatılmıştır. Halide Edib, annesi kendisi çok küçük yaştayken öldüğü için Ha- nımnine’si (İngilizce anılarda ‘granny’ diye geçiyor) tarafın dan geleneksel tslami bir at mosferde büyütüldü. Babası ise Halide Edib için Ingiliz eğitimini tercih ediyordu; Ha
lide çocukluğunda Kyria Eleni’nin yuva sına daha sonra da Üsküdar Amerikan Kız Kolejine gönderildi. Bu kolejden me zun olan (1901) ilk müslüman Türk kızı oldu. Kolej’deki Batılı eğitiminin yanısıra, kimliğinde İslam dininin özellikle camiler, kandiller, mezarlıklar, namazlarla yaşanan mistisizminin etkilerini bir tür ‘iç benlik’ olarak hep sakladı; “Mor Salkımlı Ev”de bunu çok derin bir yaşantı olarak an latır:
“...İnanıyorum ki, her gece kendi dilin de Kuran’ın başlangıcındaki bir sureyi tekrar
ences with an account o f the same events from her own point o f view, describing Turkey’s war fo r national liberation as “one o f the greatest epics o f mod
ern Europe”. H s she herself p u t it, she wished to leave an account o f
the men a n d women o f her time f o r h er ch ild re n , so th a t they would understand why she and her contemporaries had joined in the liberation struggle, and why she had been prepared to leave her own children
behind in order to do so. H a lid e E d ib ’s m em oirs
remain a primary source fo r students o f twentieth century Turkish history, and the only testimony
to the historic events o f that period written by a Turkish w om an . The first part o f her memoirs about her childhood in a wealthy Istanbul house hold concerns d a ily life and the customs o f the time, v iv id ly dep icted . H a lid e E d ib ’s m other d ied when she was a very young child, and at home in the care o f her g r a n d m o th e r she received a traditional Islam ic upbringing. However, her fa th e r was a m an o f m odern outlook, and determined that she should receive a western educa tion, so after attending nursery school run by a Greek woman, Kyria Eleni, she was sent to the Am erican College f o r Girls in Üsküdar, a nd became the first Muslim girl to graduate fro m this school in 1901. Despite her w estern e d u c a tio n , she remained deeply moved by the mysticism o f the Islamic faith, as embodied by mosques, tombs and religious observance a t home. She conveys this emotion in her m em oirs, w hen she says, “I
layan bir çocuk, ister istemez İslamlığın bütün insanlığı içine alan bir ruh belirttiği kanısını içinde taşıyacaktır.”
Halide Edib Kolej’den mezun olduktan he men sonra hocası olan ünlü matematik profe sörü Salih Zeki Bey’le evlendi; bu evliliğin, romanlarına da konu olan bir Osmanlı kadını olarak çokeşli evlilikler karşısında yaşadığı duygusal ve toplumsal çatışmalar üzerinde çok önemli etkisi
vardır. Salih Zeki Bey’in, kendisi nin üzerine ikinci bir evlilik yapma sı çok şiddetli ruhsal çalkantılar dan geçm esine n eden olduğu halde, ondan bo şanm aya karar verdi ve dokuz yıllık evlilik ha yatlarını kararlı lıkla bitirdi (1910). Halide Edib’in bundan sonraki hayatı öğretmen ve eğitici olarak yoğun geçti, Da- rülm uallim at ve Kız İdadisinde öğretmenlik yap tı, Vakıf Kız Okulları müfettişi oldu; Cemal Paşa tarafından Suri ye’ye gönderildi, orada kız okulları ve yetimhaneler açtı. Arab diyarın
da eğitim seferberliği görevindeyken İttihat ve Terakki Cemiyeti toplantılarında tanışmış olduğu Doktor Adnan Adıvar’la (İ9İ7) evlendi. Halide Edib’in Kurtuluş Savaşı’na katılmadan önceki kadın hareketi içinde de önemli atı lından olmuştur: 1908’de Osmanlı Kadın Der nekleri içinde seçkin kadınları içinde barındı ran Teali-i Nisvan Cemiyeti’ni kurdu ve Os manlI kadınlarının eğitiminin yükseltilmesine, Osmanlı kadınlarının Batılı kadınlarla ilişkile rini geliştirmeye çalıştı; savaşlar nedeniyle
believe that a child who recites a sura from the Koran in her own language every night w ill inevita bly be co n vin ced tha t Islam expresses a spirit which encompasses all humanity. ”
Straight after graduating from the Ameri can College, Halide Edib married her teach er, the fam ous mathematics professor Salih Zeki Bey. She was distraught when, nine
y e a rs later, he married a second w ife, a n d she divorced him in 1910. The rever berations o f this distressing experi ence can be seen in her novels, which frequently treat the emotion al a nd social con flic t arising from
tra d itio n a l a tti tudes to women. Halide Edib went on to devote her self to education, first as a teacher a t the Teacher Training College a n d Girls Sec o n d a ry School, a n d th en as inspector f o r the Girls Schools Trust. She was later sent to Syria by Cemal Paşa to f o u n d schools a n d orphanages fo r girls, and it was there that she met her seco nd hu sb an d, Dr. A d n a n A d iv a r at meetings o f the Committee fo r Union and Progress. The couple married in 1917 . H alide Edib was active in the w o m e n ’s m ovem ent p rio r to the War o f In d ep en dence, establishing the Society fo r the Eleva tion o f Women in 1908. She dedicated her self to the improvement o f education fo r Turkish women and to furthering relations between them a nd European women. She
4 8
yardıma muhtaç ailelere ve kadınlara yardım faaliyetlerinde bulundu. İzmir’in işgalinden sonra ünlü Sultanahmet mitinginde (1919) yaptığı ateşli konuşma ile adeta simgeleşti. Kendi deyişiyle, bundan sonra artık şahıs ola rak yaşamıyordu:
“İnanıyorum ki, Sultanahmet’teki Halide her- günkü Halide değildi. Bazan en mtitevazi ve tanınmamış bir insanın büyük bir milletin bü yük idealini temsil edebileceğine inanıyor dum. O günkü Halide’nin kalbi bütün Türk kalblerinden gelen hisle atıyor ve Halide’ye gelecek yılların faciasını duyuruyordu.... Bu milli mukaddes cinnetin bir parçasın dan ibarettim. İ922’de İzmir’i al dığımız güne değin benim için hayatta başka hiçbir- şeyin ehemmiyeti kal mamıştı.”
Halide Edib’in birin ci evliliğinden iki J | oğlu vardı, çocuk larını Amerikalı dostlarıyla sağladı ğı bağlantılarla Amerika’da oku maya yolladı. Ken disinin işgalden sonra İstanbul’da ha yatı tehlikede o ld u ğundan, kocası Adnan Adıvar’la birlikte Mustafa Kemal ve arkadaşlarına katıl mak üzere Ankara’ya gittiler. Ad
nan Adıvar 1920’de kurulan TBMM’nin reis vekili oldu; Halide Edib ise Batı cephesinde hem hemşire olarak görev yaptı, hem de da ha sonra merkez karargahta Mustafa Kemal’in tercümanlığını, Batı basını ile ilgili danışman lığını ve sekreterliğini yaptı. Kurtuluş Sava şandaki deneyimi, “Ateşten Gömlek” (The Shirt of Flame, 1924; 1932) otobiyografik ro manına da konu oldu. Tüm romanlarında merkeze yerleştirdiği kadın kahramanları - bu romanda bir hemşire - ahlaki olarak erkek karakterlerin zaaflarına karşın değerlerini ko ruyabilen, hem Batılı hem de yerli özellikle riyle güçlü benlikleri olan adeta ‘ideal ka dınlar olarak betimledi. Anılarının yanısıra romanları da Türkiye’de kadın yazını ve femi nist yazın için bugün çok yönlü okunabilecek
was also involved in relief efforts fo r women and their families left hungry and homeless by war. But it was her fiery address to the women o f Istanbul at the fam ous Sultanah- met meeting o f 1919 following the occupa tion o f Izm ir which left the strongest mark on people’s minds. From that point on she no longer lived as a private individual:
“I believe that the Halide at Sultanahm et was not the ordinary Halide. I was con vinced that sometimes the hum blest a n d most anonymous individual could represent the high ideal o f a great nation. The heart o f the Halide o f that day was beating in
response to all Turkish hearts, warning her o f approaching disaster... I was but a part o f this sublime national m a d ness. U ntil we recovered Izm ir in 1922 nothing else mattered for me in life at all. ” H alide Edib h a d two sons from her first maniage, and w ith the help o f A m e ric a n fr ie n d s arranged fo r them to a tte n d school in the United States. Following the occupation o f Istanbul by the Allies her life was in dang er, a n d together with her h u s b a n d A d n a n A d iv a r she f l e d to Ankara to join Mustafa Kemal and the other n a tio n a lis ts . In A n k a ra A d n a n A d iv a r became deputy speaker o f the nationalist p a r lia m e n t establish ed in 1920, w hile Halide Edib served on the western front, first as a nurse a n d later as interpreter, press advisor a n d secretary to Mustafa Kemal. Her experiences o f the War o f Independence became the subject o f her autobiographical novel “The Shirt o f Flame” first published in 1924. The heroines o f all her novels - in this case a nurse - are women with strong per sonalities, capable o f defending their moral values against the weaknesses o f the male characters, and combining the traits o f both western a n d Turkish women. Her m any
5 4
birer kaynaktır.
Halide Edib ve Adnan Adıvar ülkeye Ata türk’ün ölümünden sonra 1939’da döndüler. Cumhuriyet’in ilânından sonra İngiltere’de geçen yılların ardından Halide Edib İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü başkanı oldu. İngilizce olarak yazmış oldu ğu anılarını ve kitaplarını Türkçeye kazan dırdı. Kısa bir dönem çok da etkin olmayan milletvekilliği dışında siyasete bulaşmak is temedi. Ölene kadar (9 Ocak 1964) sürekli yazdı, belleklerimizdeki birçok farklı kimli ğine karşın,
h e rh a ld e en çok yazar ola rak a n ım sa n m ak isterdi. Yazmak eylemi nin onun haya tında varoluşsal bir önemi vardı: s “ilk yazm aya f başladığım za- c m an, çocukla- « rım d ah a pek | küçüklerdi. Hiz- g metçi filan gelir; i
durmadan şunu | bunu sorarlardı. g. O nlara cevap « M verirdim; kale- § -o mimi de kağıt- f tan ayırmazdım. * Fikirler beynim- | de o kadar şid- s detle yer tutmuş * olurlardı ki hiç
bir yabancı ses onların yoğunluğunu dağıta mazdı. Fakat şimdi yalnızlık ve sessizlik arı yorum. Mesela romanlarımı herkesten uzak bir yerde yazarım ve son derece titiz, sinirli olurum. Yanımda çok kahve, çok sigara ol malı. Hem birkaç kutu sigara üst üste dur mazsa rahat edemem. Kağıtlarımın büyük lükleri de hep aynı ölçüde olmalı. Daima ince ve uzun kağıda yazarım; yazdığım yer de alıştığım yer olmalı. Masam, hokkam, kalemim falan..”
* Yard. Doç. Dr. Ayşe Durakbaşa, MSÜ Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyesi.
faceted examination o f women, their roles, rights and dilemmas, maintains its validity today.
Halide Edib and Adnan Adıvar returned to Turkey in 1939, a year after Atatürk’s death. Halide Edib became head of the English Lan guage and Literature Department at Istanbul
University, and translated her memoirs and other books into Turkish. She abandoned poli tics after a brief and unremarkable spell as member o f parliament, and devoted herself entirely to writing until her death on 9 Jan
uary 1964. Above all she would have w anted to be remembered fo r her writing, which was o f central im por tance in her life:
“1 began to write when my c h il dren were very youn g . They would continual ly ask me ques tions, a n d I would answer, but without lift ing my pen from the paper. The ideas were so f o r c e f u l l y impressed in my m in d that no extern a l sound could distract me. But now 1 long for solitude and silence. 1 write my novels in a place where there is no one else around, and L am extremely fussy and tensed up. I must have a plentiful supply of coffee and cigarettes. Unless there are sever al packets of cigarettes piled up 1 cannot con centrate. My writing paper must all be exactly the same size. 1 always write on long, narrow sheets. I can only write in the place to which I am accustomed, with my table, my inkwell, my pen and so on. ”
* Assistant Prof. Dr. Ayşe Durakbaşa is a lecturer in sociology a t M im ar Sinan University.
5 5