• Sonuç bulunamadı

Sultanahmet Cezaevi'nde yine "kültür" cezalandırılıyor:Yok edici "turizm anlayışı"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sultanahmet Cezaevi'nde yine "kültür" cezalandırılıyor:Yok edici "turizm anlayışı""

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

O K T A Y E K İ N C İ

Tarihi Sultanahmet

Cezaevi binası, bir

kültür kompleksi

olarak korunması

gerekirken çok yataklı

bir lüks otel için özgün

mimarisini yitiriyor.

K

ültür yaşantımızdaki onca olum­suz gelişmeye karşın, yine de ba­ zı güzel çabaların gerçekleşmeye başlaması, insanın yüreğine su serpiyor.

Bunlardan belki de en “sessiz ve de­ rinden” gideni, eski cezaevlerinin teker teker birer kültür merkezine dönüştü­ rülmesi.

Her biri kendine has mimari özellik­ ler taşıyan bu “buruk” yapılar, düşün ve politika tarihimize olan derin katkı­ larıyla, kültür yaşantımızın da özel bir yanını oluşturuyorlar. Ve kuşkusuz bu nedenle, çok daha etkili ve anlamlı olu­ yorlar.

Örneğin, Trabzon’daki “Hüseyin Ka- zas Kültür Merkezi”, kentin tarihi taş hapishanesi. Restore edildiğinden bu yana bölgenin en canlı kültür ve sanat etkinliklerine kucak açıyor; geçmiş hü­ zünlü günlerin acısını, coşku ve umut dolu günlerle çıkartıyor.

Muğla’da, “sanat galerisi ve arkeolo­ ji müzesi” olacak biçimde onanmı sür­ mekte olan eski Konakaltı Cezaevi bi­ nası ise çevresindeki öbür kültür ağır­ lıklı restorasyonlarla birlikte, kentin kültür yaşamına yeni bir canlılık ka­ zandıracak. Bir zamanlar burada da “ağırlanan” Bodrum sürgünü Cevat Şakir’in anılan ise özel bir odadaki “Hâlikamas Balıkçısı” köşesinde ku­ şaktan kuşağa aktanlacak.

Aydın Kapalı Ceza ve Tutuk Evi’nin “kültür sitesi” haline getirilmesi giri­ şimlerinin de olumlu sonuç verdiğini geçenlerde Vali Lütfü Tuncel açıkladı. Hazırlanan -proje, Adalet ve Kültür Ba- kanlıklannın anlaşmalan sonucunda

Tarihi cezaevinin ç e v re si “S u lta n a h m e t B ö lg e si Y a y a la ştırm a P ro je si”nin ço k ön em li bir m erkezi k o n um un da. Fotoğraf: M U H A R R E M A YDIN

onaylanmış; yakında inşaatına başla­ nacakmış.

Yozgat’ın da eski cezaevi binası, ar­ tık “bilime” hizmet edecek. Vali Ertuğ- rul Ersoy’un verdiği bilgiye göre Erci- yes Üniversitesi’nin Fen ve Edebiyat fakülteleri, bu amaçla restore edilecek olan cezaevi külliyesinde eğitime başla­ yacaklar.

Deniz kıyısındaki tarihi kalenin için­ de yer alan ünlü Sinop Cezaevi’nin de yine kültür merkezi’ne dönüştürülmesi yönünde girişimler sürüyor. Kültür Ba- kanlığı’nın bu amaçla hazırlattığı proje gerçekleştiğinde, Sabahattin Ali, Kemal Tahir, Burhan Felek gibi ünlülerin “tut­ saklık anılarını” taşıyan, İ.Ö. 8. yüzyıla ait bu muhteşem bina, Türkiye’nin bel­ ki de en köklü kültür abidesi olacak. Pontus, Roma ve Bizans uygarlıkları­ nın izlerini taşıyarak 21. yüzyıla daha

bir “aydınlık” yüzle ve daha bir gururla girecek...

Ya Sultanahmet Cezaevi?.

Ülkede bu güzel gelişmeler olurken İstanbul’un tarihi Sultanahmet Cezae- vi’nde ise ne yazık ki aynı coşku ve u- mut yaşanamıyor. Öbür illerdeki eski dostları gibi kültür merkezi yapılmayı bekleyen bu görkemli yapı, son günler­ de turizmcilerin “otel amaçlı” restoras­ yonları yüzünden yer yer yıkılmaya başlandı bile.

Eğer görevi tarihi ve kültürü “birlik­ te” korumak olan İstanbul 1 No'lu Ko­ ruma Kurulu’nun “pek beğenerek” o- nayladığı bu dev proje tam olarak uy­ gulanırsa, cezaevinin geçmişi yarının­ dan “daha kültürlü” kalacak ve yapı “dövize tutsak edilip” tarihe gömüle­ cek. Üstelik, Yaşar Kemal, Orhan Ke­

mal, Nazım Nail Çakırhan ve daha nice aydınlık insanın turizmden çok daha değerli anılarıyla birlikte...

Üç bin yıllık bir tarih

Sultanahmet Cezaevi binası, hem kendi özgün yapısıyla hem de üzerinde yer aldığı arazinin İstanbul içindeki ö- zel öneme sahip konumuyla tam üç bin yıllık bir tarihsel derinliği simgeliyor.

Yapı, ülkemiz mimarlık tarihinde et­ kili bir yeri olan “ 1. ulusal mimarlık dö- nemi”ne ait ve dahası bu dönemin ilk özgün örneklerinden en ünlüsü.

Bu nedenle, hem koruma hukukumu­ zun gereği hem de “ulusal bir yükümlü­ lük” olarak, salt dış görünüşünden de­ ğil, iç mekânlarıyla, eski döşemeleriyle, taş duvarlarıyla, özgün tavanlarıyla, zarif merdivenleriyle... kısaca “bütü­ nüyle” korunması gereken bir anıt-eser

Sultanahmet CezaevVnde yine “kültür” cezalandırılıyor:

YOK EDİCİ "TURİZM ANLAYIŞI

(2)

I

C ezaevinin tarih ve “a n ı” dolu d e m ir p arm a k lıkları p en ce rele rin de n sö kü ld ü , h u rdacılara gö tü rüldü (üstte)... C ezaevinin iç a v lu su n d a dört bir y an tarih. S o n gü n le rd e bu avluya, “sö k ü le n tarihin” m o lozları yığılıyo r (sağda)...

niteliğini taşıyor.

Oysa, “onaylanan” otel projesi, “ya­ tak sayısını çoğaltmak” için yapının iç kesimlerine büyük oranda yıkım getir­ diği gibi, yine mimarlık tarihimiz bakı­ mından mutlak korunması gereken ve örnekleriyle artık çok az kalan, özel tuğlalı “volta döşemeleri”ııi de yıka­ rak, yerine betonarmeden "ara katlar” uyguluyor. Böylece tarihi bina, dışı “dekoratif’ olarak korunan, ama “içi boşaltılan” bir operasyonla kimlik de­ ğiştiriyor.

Cezaevinin bulunduğu arsa ise top­ rak altında barındırdığı arkeolojik de­ ğerler bakımından kesinlikle “m üdaha­

le edilmemesi” gereken, yine çok özel bir SİT.

Türkiye’de SİT nedir daha tam bilin­ mezken, 1950’li yıllarda burası “ 1. N o’lu Arkeolojik Saha” olarak belir­ lenmiş ve Menderes döneminin ünlü yı­ kımlarına karşı korumaya alınmış. Bu­ güne dek yapılan çok sayıdaki araştır­ mayla da Roma ve Bizans dönemleri­ nin imparatorluk merkezini oluşturan yapıların yanı sıra tarih öncesi devirlere ait (prehistorik) yerleşme izlerinin de yine bu arazide bulunduğu kanıtlan­ mış.

İmparator Arcadius’un karısı Eudo- xia’ya ait gümüş heykel, “Khristos Les

Khalkes denen Isa Şapeli, ünlü Bur­ mak Direk ve daha birçok Bizans eseri, burada bulunan “evrensel kültür mira­ sı” arasında. Ayrıca cezaevi binasının da şimdi toprak altında bulunan Bi­ zans M agnaura Sarayı’nın bir bölümü­ nün üzerinde bulunduğunu birçok a- raştırmacının arkeolojik haritaları gös- teriyoı.

Ne var ki böylesine önemli bir yeraltı zenginliğine karşın, cezaevini otele dö­ nüştüren proje, büyük bodrum katlar öneriyor ve hatta kimi eski taş duvarla­ rın da yıkılarak, yeni ve “derin” temel­ ler açma yöntemiyle, bunların yerleri­ nin değiştirilmesini öngörüyor.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi -ki o- tel için elbette yetmiyor- yine onayla­ nan projenin raporuna bakılırsa, turis­ tik kompleksin “ilerde” daha da geniş­ lemesi ve arkeolojik saha içinde “ek bi­ nalarla” yaygınlaşması da tasarlanı­ yor; bu yönde “üniversite ve bakanlık düzeyinde temasların sürdüğü” belirti­ liyor...

"Ayrıcalıklı" bir izin

Tarihi cezaevinin çevresi 1970’li yılla­ rın sonlarından bu yana uygulanmaya çalışılan “Sultanahmet Bölgesi Yaya- laştırma Projesi’nin de çok önemli bir merkezi konumunda.

Bugüne dek üretilen hemen tüm ko­ ruma planlarında, bu bölge “günübir­ lik turizm ve dinlence-rekreasyon” et­ kinliklerine uygun görülürken, konak­ lama için de salt pansiyon türü kulla­ nımlar öngörülüyor. Bu pansiyonların ise -Soğukçeşme Sokağı gibi- yöredeki

eski sokaklara sıralanan tarihsel evlerin restorasyo­ nu ile elde edilmesi planla­ nıyor.

Cezaevinin “çok yıldız­ lı” ve “çok yataklı” bir tu- ristik-lüks otele dönüşmesi ise bu genel koruma ilkele­ rine ve Sultanahmet’in öz­ gün kültürel dokusuna da büyük darbe indirecek; “yayalaştırma” da etkisiz kalacak.

Bir başka olumsuz geliş­ me ise yörede böylesi bir “ayrıcalıklı” otel izni, ya­ kın gelecekte yeni önerile­ rin de dayatmasına “em­ sal” oluşturacak, Sulta­ nahmet’in giderek “büyük oteller bölgesi” olmasının önünü açacak...

Ne yapmalı?

Aslında, Sultanahmet Cezaevi, Anadolu’daki ö- bür örneklerde de gözlen­ diği gibi, kent için oldukça coşkulu bir kültür merkezi olarak hizmet verebile­ ceğini, şu geçen yaz aylarındaki birkaç haftalık denemede bile yeterince kanıt­ ladı.

Kültür Bakanı Fikri Sağîar'm açılışı­ nı yaptığı sanat etkinlikleriyle hem İs­ tanbul’un “özgür kültüre” susayan du­ yarlı çevreleri tarihle kucaklaştılar hem de görkemli bina gerçek dostlarıyla bu­ luştu, yeniden yaşama kavuşmanın keyfini çıkardı.

Kuşkusuz eğer Turizm Bakanlığı bu­ rayı “turizm merkezi” ilan etmeseydi ve ardından 1991 yılı mayısında yatırımcı firmaya "tahsis” etmeseydi ve yine eğer Kültür Bakanlığı’na bağlı Koruma Kurulu da turistik otel projesini uygun bulmasaydı. Fikri Sağlar’ın yaptığı an­ lamlı açılış, böylesine çabuk kapanma­ yacaktı. Ama, “resmi onaylar” ağır ba­ sıp, özellikle Turizm Bakanlığı “kültü­ rü göz ardı eden” eski talihsiz kararını geri almayınca, tarihsel binaya yıkım e- kipleri girdiler ve kültür merkezi umut­ larını, moloz kamyonlarına yükleyip götürdüler.

Ne var ki yine de “çok geç" değildir. Kültür Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Eminönü Belediyesi ve Büyükşehir Be­ lediyesi, inşaat henüz "otele yüz tutma­ mışken” harekete geçip geçmişin du­ yarsız kararlarını düzeltme yetkilerini kullanabilirlerse, salt cezaevi "turistik yıkımdan” kurtulmakla kalmayacak, İstanbul da tarihe yaraşır bir kültür merkezine kavuşacak.

Bu duyarlılığı beklemek, çok şey iste­ mek demek değildir... ◄

C U M H U R İ Y E T D E R G İ 2 0 A R A L I K 1 9 9 2 S A Y I 3 5 2 11

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Zaten Murat Belge de röportajda, Arman’ın Sa­ dık Özben sanki gerçek bir karaktermiş gibi sor­ duğu sorulara ısrarla “Sadık fiktifti” (uydurmay­

L ondra’da bulunan Highview Power Stora- ge şirketi İskoçya’da 4,5 milyon dolardan da- ha fazla para harcayarak, sıvı hava kullanarak enerji depolamak için bir tesis

I Gaatin ikiyi bulmasına rağmen sa- j bahtanberi Atatürkün kabrine koşan halkın ziyareti hiç aralıksız, tepenin dibinden müze kapısına, müzeden sonra tepe

Bu bildiride TDF kullanımına bağlı bulantı ve yüksük tırnak nedeniyle altıncı ayda tedavisi değiştirilen bir kronik hepatit B olgusu sunulmuş- tur.. Klimik Dergisi 2018;

Nâzım Hikmet’in ya­ pıtlarım sinemaya aktaran ilk ve tek Rus yö­ netmen Ejder tbrahimov'un filmleri çerçe­ vesinde bugün Moskova’da bir etkinlik dü­ zenleniyor.. Dünya ve

yük hâkiyecisi sayılan Halit Ziya Uşakhgil’in roman ve hikâyelerinden siyasî kanaat leri hakkında bir fikir edin­. meye imkân

Müziksel okumada ö rencilerin en çok kulland klar yöntemler, parçay çal madan önce çalg lar yla ba tan sona çalmalar (%31), okuma parças hem çal p hem de okumalar r (%25)..

Yurttaşlık Hakkı” adlı kitap, 27 Haziran 1987’de başlatılan ve 3 Haziran 1988’de Nâzım’ın kız kardeşi Samiye Yaltırım’ın avukatlarının