SAYFA
¡ y . t - x » » ^
CUMHURİYETKÜLTÜR
kultur(ncumhuriyet.com.tr (Ataol
Behramoğlu son şiir kitabında yaşam, aşk ve ölüm üzerine yoğunlaşıyor
a birleşen içtenlik
İLKAY KIL1NÇ________________ Şiirleriyle, yazılarıyla yıllardır top lumun her kesimine sesleniyor Ata ol Behramoğlu. Şiirleri dilden dile, yürekten yüreğe yol alıyor. Ustalık la içtenliğin harmanlandığı yaşayan şiirin güzelliğine ve kalıcılığına ina nıyor.
“Yalnızlığın sılası yok, şiirinse bir yurdu”... Oysa hep şiire sürgün, şi ire sevdalı.
“Şiirin zaferi de onun yoksullu ğunda gizlidir” usta ozana göre. “Yani çırdçıplak insan olmamızda... Bütün sorun, çocukluktaki, ilk genç likteki saflığa, en sıradan şeyleri bi le bir mucize olarak görebilme yeti sine bağlı kalabilme ya da gerçek mu cizelerin bile sıradan şeylermiş gibi algılanması ikileminde.”
Ataol Behramoğlu Adam Yayın- la n ’ndan çıkan son şiir kitabı ‘Yeni Aşka Gazel’de yaşam, ölüm ve aşk üzerine yoğunlaşıyor. 1999-2002 yıllan arasında yazdığı şiirlerini top ladığı bu kitapta kâh geçen bir ya za, kapının önünde duran çocuğa, yitip giden aşka, kâh bir geçmiş za man gecesine, ölüme, yeni aşka ses leniyor. Yine sıcak, yine içten ve yi ne ustaca...
Kendisiyle savaşan şair - Kendi kuşağınızın en çok okunan şairlertadenstaiz. Şürlerinizin günü müz insanının dünyasında nasıl bir karşılık bulduğunu düşünüyorsu nuz?
BEHRAMOĞLU - Şiir kitapları mın hemen hemen her yıl yeni bası mı yapılıyor. Bence bu tutarlılık, okur ilgisinin sürekliliği önemli. Baskı sayısı okunurluğu anlama bakımın dan bir ölçüdür, ama bununla birlik te okurla yüz yüze edindiğim izlenim lerim de var. Çünkü şiirlerimi hep top luluk önünde okuyageldim, hâlâ da okuyorum. Görüyorum ki kimi dize ler onların yaşamlarının içine gir miş. Toplumun her kesiminden, sı nıfsal durumları ne olursa olsun bir çok insandan bu izlenimleri alabili yorum. insanca, açık, içten, doğru bir söz, eğer insanları, onlann yaşamsal konularını, varoluşlarım gerçekten ilgilendiren konulara değinmişse ve ustaca dile getirilmişse, özgünlük ta şıyorsa, insanları etkiliyor.
- Toplumun sorunlarına her za man duvarlı bir insansınız. Ancak
‘B
'ir sanat eserinin canlı bir organizma gibi olduğunu
düşünüyorum. Bu canlılığı sağlayansa sanatçının yaratısındaki
ustalıkla birleşen içtenlik. Tek başına içtenlik bir şey ifade etmez,
tek başına ustalık da ancak büyük bir teknisyenlik olabilir.
Ustalığın ve içtenliğin buluştuğu noktada ise canlı bir organizma
ortaya çıkıyor sanat eserinde: Yaşayan şiir.’
son dönem şiirlerinizde sanki daha içe dönük gibisiniz...
BEHRAMOĞLU - Evet şiirlerim le ilgili böyle bir gözlemi kendim de yaptım. Bir önceki kitabım ‘Aşk İki Kişihktir’de toplumsal temalar ve ki şisel temalar yan yanyaydı. ‘Yeni Aş ka GazePdeki şiirlerimin hemen hep sinin yaşam, ölüm ve aşk tematiği çevresinde yoğunlaştığı söylenebi lir. Demek ki yaşamımın böyle bir dö nemi bu. Her şairin, en toplumcu şa irlerimizin bile yaşamlannda birey sel yaşamın, içe dönüklüğün ağır bas tığı dönemler olduğu muhakkak.
- Kendinizi şiir konusunda eleştir diğiniz ya da kendinizle savaştığınız oluyor mu?
BEHRAMOĞLU- Her an Çok de ğerli bir dostum bir gün bana “Her kes kendisiyle savaşır, sen kendinle gerilla savaşı yapıyorsun” demişti. Öyledir gerçekten; her gün, her an, her dakika... Yaptıklarımla hiç ye
tinmedim, yetinmem de. Bence bir sanatçı, bir şair hep kendisiyle yarış malıdır. Kendini aşma çabası içinde olmalıdır. Aslında her insan böyle olmalıdır.
’Şiir sanatı dille özdeştir' - Günümüzde şürin giderek soyut laştığını söylüyorsunuz. Sağlıksız bir gelişme mi bu? Şiirde de bir yabancı laşmanın görüldüğünü söyleyebilir miviz?
BEHRAMOĞLU -Elbette. Şiir sa natı dille özdeştir. Bir anlamda insan da öyledir. Sanatlar içinde şiirin, in sanın en çok gereksinim duyduğu ve insana gitmeye en yetenekli, en do nanımlı sanat olduğunu düşünüyo rum. Bu nedenle de şairin, bir yan dan dilin en gidilmemiş alanlarını araştırıp insan duygularının en ücra köşelerine ulaşmaya çalışırken bir yandan da asıl gövdeyle yani halkla,
sıradan insanla bağlantıyı koruma çabası içinde olması gerektiğini dü şünüyorum. Ancak böyle şairler çok sevilir ve kalıcı olur. Tipik bir örnek verebilirim, iyi bildiğim Rus şiirin den aym dönemlerde yaşamış büyük şairler var: Mayakovski, Yesenin ve Hlebnikov. Hlebnikov bir büyük de neyci, araştırmacı şiirde. Şairler için bir şair sanki. Aynı kaynaklardan çı kan Mayakovski ise, şiirim çok da ha büyük kitlelere ulaştırabilmiş, seç kinliğinden ödün vermeden sıradan insanın yaşamının içine sokabilmiş. Aynı şeyi Yesenin için de söyleriz. Ad larım bile şu anda ammsayamadığı- mız kimi imgecilerse kaybolup git tiler.
- Bu anlamda organik şürin önemi daha da artrvor değil mi?
BEHRAMOĞLU - Ben, bir sanat eserinin canlı bir organizma gibi ol duğunu düşünüyorum. Nasıl canlı bir organizmanın biyolojik varlığı
varsa bir sanat eserinin de biyolojik varlığı olduğuna inanıyorum. Bu can lılığı sağlayansa sanatçının yaratısın daki ustalıkla birleşen içtenlik. Tek başına içtenlik bir şey ifade etmez, tek başına ustalık da ancak büyük bir teknisyenlik olabilir. Ustalığın ve iç tenliğin buluştuğu noktada ise canlı bir organizma ortaya çıkıyor sanat eserinde: Yaşayan şiir. Sanki artık si zin dışınızda canlı bir organizmayla karşı karşıyasınız. Sanki o dizelerin her biri moleküller, atomlar gibi ken di çevrelerinde ve birbirlerinin etra fında dönüyor. Sanki metnin bütü nünde, sözcükler ve imgeler arasın da bir elektrik akımı, kan bağı var. Hep böyle hissettim. Bunun dışında yazı lan bir şiirin - tabii ustalıklı şeyler söy lenebilir, söyleniyor da - çok fazla et kili olabileceğini düşünemiyorum. Yazar hareketinin hep içinde
- Ozanlığınızın yanı sıra toplumsal sorumluluklarınızın gereklerini de yerine getirmeye çalışıyorsunuz. İki sini bir arada yürütmekte zorlandı ğınız oluyor mu?
BEHRAMOĞLU-Toplumsal so rumluluk bilinci olan bir şairim. Ya zar hareketi içinde hep yer aldım. Bugün de içindeyim. Bir aydın ola rak sadece ülkemizin değil, dünyanın sorunlarının bilincindeyim. Bu ikisi nin birleştirilmesi tabii zaman zaman belki çelişik gibi görünse de aslında birbirini besliyor. Toplumsal bilinci nizle toplumsal sorumluluğunuzu ye rine getirirken, sanatçı duyarlılığını da toplumsal sorumluluk bilinciyle beslemenin, bana göre, karşılıklı bir birini derinleştirme, birbirini daha da geliştirme özelliği var. Gazete yazı larımda toplumsal konulara değin miş olmanın getirdiği belki bir ra hatlık var. Sanıyorum Melih Cevdet Anday da bir konuşmasında bunu böyle söylemişti. Bir bakıma rahat lık bu. Anlatmak istediklerinizin şi irini değil, yazısını yazıyorsunuz. Da yanılmaz bir şekilde şiir yazma ihti yacı duyduğunuzda da şiir yazıyor sunuz. Şu da var; gazete yazısı ola rak ifade ettiğiniz tematikten daha ayrıntılı çalışarak bir şiir de çıkara bilirsiniz. Ama bu, şiir bakımından bir kayıp da sayılabilir. Tevflk Fikret o dönemde gazete yazılan yazsaydı belki de oturup ‘Sis’, ‘Eski Çağlar Tarihi’ ya da ‘Millet Şarkısı’ gibi şi irleri yazmayacaktı.
Onların aşkı çok daha büyük
I
Sıradan halk
çırılçıplak |
sever
- Gelelim ‘aşk’a. Aşkın tanımı zamana göre değişiyor mu? İnsanlara bir yandan sanal dünyanın mutluluk verdiği empoze edilirken insani duygular daha ne kadar ve nasıl yaşatılabilir?
BEHRAMOĞLU - Görebildiğim kadarıyla
günümüzün en önemli sorunu bu. Özetle insan
nedir? Ne olmalıdır ya da ne olabilir? Yaratılmak istenen bir insan modeli var; kendi yaşamının sınırlan içinde kalan, üretime katılan, tüketen bir çeşit makine. Ben zihnimde insanı çok daha derin kökleri olan ve aslında evrenin, varoluşun anlamını oluşturan bir varlık gibi algılıyorum. Bir yanıyla doğayla bağlantılı, bir yanıyla onu da aşmış ve kendi doğasmı yaratmış, çok karmaşık ama aym ölçüde de sade bir varlık; seven, acı çeken ve yok olacağımn bilincine sahip tek varlık belki de. Yani ölme bilincine sahip bir varlık, insan sürekli olarak kendini aşma çabası içinde olmalı. Bu insanın sınırlanmak istenmesi, üretim ve tüketim
mekanizması içinde sıkıştırılması büyük patlamalara yol açar; ya yok oluşa ya da infilaklara neden olur, insan özgür olmak, araştırmak, geliştirmek ister, insanın özü bu. Günümüzün insanı ‘bir sürü tasam’ haline getirilmek isteniyor. Kendi adıma insan olarak da, şair olarak da sürekli bunun karşısındayım.
'Şairler aydınların taşıdığı özürlere sahipler' - Herkes aşka ihtiyaç duyar ama herhalde şairler aşksız hiç yaşayamaz...
BEHRAMOĞLU - Size bir şey söyleyeyim mi? Benim gözlemlerim, yaşadıklarım bunun belki de tam tersini gösterdi. Şöyle ki; şairler tabii ki, bit yanlarıyla aydın kişilerdir. O yüzden aydınların taşıdığı özürlere de sahiptirler; kendini beğenme, kibir gibi... Ama en sıradan halk insanının çırılçıplak sevme yeteneğine sahip olduğunu gördüm. Kadın ya da erkek fark etmez, çok daha büyük çapta aşk duyduklarım gözlemledim. Zaten bana göre türkülerimiz ve halk şiiri de bunu gösterir.
Köksüzlükten korkarım
“Yaşama bencilce bağlanmamak. ‘Ne pahasına olursa olsun yaşamak’ bana doğru görünmüyor... Bireysel yaşamı abartmamak gerek.”
- Son kitabınız ‘ Yeni Aş ka Gazel’ admı taşıyor ama şiirlerinizin birçoğunda geçmişe; geçmişte kalan kadına, yitip giden çocuk luğa özlem var... Sanki yü reğinizin büyük bir bölü mü geçmişte kalmış gibi... Geleceğe dair umutlarınız dan pek söz etmiyorsunuz... BEHRAMOĞLU-Ben de her zaman böyle bir şey vardır. Bu iyi mi, kötü mü bilmem. Belki iyi yanları da var. Çünkü köksüzlük ten hep korkarım ve ya dırgarım köksüzlüğü. Ama kökleriyle birlikte gelece ğe doğru yürümek gide rek ağırlaşan, zorlaşan bir yürüyüş olabilir. Bu ikisi ni nasıl birleştirmeli? Ya ni yaşanmış olanı yadsı madan bugünü yaşamak ve geleceğe de açık ol mak... Yine bir diyalektik olay. Hayatı bir bütünlük içinde görmek. Ben ço cukluk yıllarımdan beri yaşamın geçiciliği duygu sunu hep taşıdım ve bun dan üzüntü duydum. Yaşa mı durdurmak istedim. Sa nıyorum böyle bir şey bu. Yaşananlar boşluğa yazıl mış yazılaı gibi olmama lı, kalmalı diye düşünü rüm ama geleceğe da açık bir insanım.
- Her şeye karşın yaşa mak duygunuzun ölüme baskın geldiği de görülüyor. Sizi yaşama bu denli bağ layan nedir?
BEHRAMOĞLU-Baş ka türlü olması mümkün değil. Her sağlıklı varlık yaşama bağlıdır, ama içgü düsel olarak, ama bilgiy le, ama bilinçle... Burada önemli olan şu; yaşama çok bencilce bağlı olma
mak gerek, yani ‘ne paha sına olursa olsun yaşamak’ da bana pek doğru görün müyor. Zaten öyle olsay dı birçok bilinçli insan, üs telik de insanca hedefler le kendilerini feda etmez lerdi, bireysel yaşamı öne alırlardı. Bireysel yaşamı çok fazla abartmamak ge rek. Ama bir kez yaşanı yor, hem de mucize olarak. Sürekli olarak araştırmak, düşünmek, irdelemek ve kendini aşmak çabası, bir yerden sonra da başka in sanlara yararlı olmak... in san bunu bir yaşta hisset meye başlıyor gerçekten. Okulda öğrencilerime, ar kadaşlarıma, yakınlanma yardımcı olmak, onlann yaşamım kolaylaştırmak... Hayat zorluklarla dolu, in sanlara, özellikle gençle re sıkıcı olmadan, baskıcı olmadan yol göstermek yaşamayı anlamlı kılıyor. Uzunca bir şiir üzerine çalışıyor
- Üzerinde çalıştığınız ye ni projeler var mı?
BEHRAMOĞLU -Uzunca bir şiir çalışması var. Bir gazete haberinden yola çıktığım bu çalışma yurtdışındaki bir Türk top luluğunun trajik sonuyla ilgili. Onu imgelemimde yeniden canlandınnaya ça lıştım. Yani bir gazete ha berinde kaybolup giden in san yaşamlannı sanki di rilterek onları, o trajediyi yeniden kurgulamaya ça lıştım. Üzerinde çalışıyo rum. Aman aman bir şey değil ama bir yaklaşım, yöntem olarak sanıyorum ki üzerinde durulabilir.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi