• Sonuç bulunamadı

Farklı malç uygulamalarının bazı asma anaçlarının gelişimi üzerine etkileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Farklı malç uygulamalarının bazı asma anaçlarının gelişimi üzerine etkileri"

Copied!
52
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

FARKLI MALÇ UYGULAMALARININ BAZI ASMA ANAÇLARININ GELĠġĠMĠ ÜZERĠNE

ETKĠLERĠ

Haci ZENGĠN YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

BAHÇE BĠTĠKĠERĠ ANABĠLĠM DALI

Haziran -2019 KONYA Her Hakkı Saklıdır

(2)

TEZ KABUL VE ONAYI

Haci ZENGĠN tarafından hazırlanan “Farklı Malç Uygulamalarının Bazı Asma Anaçlarının GeliĢimi Üzerine Etkileri” adlı tez çalışması 18/06/2019 tarihinde aşağıdaki jüri tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı’nda YÜKSEK LİSANS olarak kabul edilmiştir.

Jüri Üyeleri Ġmza

BaĢkan

Prof. Dr. Ali SABIR ………..

DanıĢman

Prof. Dr. Ali SABIR ………..

Üye

Prof. Dr. Zeki KARA ………..

Üye

Prof. Dr. Serpil TANGOLAR ………..

Yukarıdaki sonucu onaylarım.

Prof. Dr. Mustafa YILMAZ FBE Müdürü

(3)

TEZ BĠLDĠRĠMĠ

Bu tezdeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edildiğini ve tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada bana ait olmayan her türlü ifade ve bilginin kaynağına eksiksiz atıf yapıldığını bildiririm.

DECLARATION PAGE

I hereby declare that all information in this document has been obtained and presented in accordance with academic rules and ethical conduct. I also declare that, as required by these rules and conduct, I have fully cited and referenced all material and results that are not original to this work.

İmza Haci ZENGĠN

(4)

iv ÖZET

YÜKSEK LĠSANS

FARKLI MALÇ UYGULAMALARININ BAZI ASMA ANAÇLARININ GELĠġĠMĠ ÜZERĠNE ETKĠLERĠ

Haci ZENGĠN

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ BAHÇE BĠTKĠLERĠ ANABĠLĠM DALI

DanıĢman: Prof. Dr. Ali SABIR 2019, 43 Sayfa

Jüri

Prof. Dr. Ali SABIR Prof. Dr. Zeki KARA Prof. Dr. Serpil TANGOLAR

Tarım alanlarında giderek artan stres faktörlerinin olumsuz etkilerine karşı bitkileri destekleyebilecek nitelikteki kültürel uygulamalar büyük öneme sahiptir. Bu kapsamda malç kullanımı, kısıtlı su kaynaklarının verimli bir şekilde kullanılmasına olanak sağlayan ve aynı zamanda verimi arttırmak, erkencilik sağlamak, toprağın yapısını iyileştirmek, topraktaki mikroorganizma faaliyetini artırmak, yabancı ot kontrolü sağlamak ve erozyonu önlemek gibi olumlu etkileri olan çevre dostu bir uygulamadır. Bu araştırmada buğday saplarından oluşan organik malç ile siyah polietilenden oluşan sentetik malç uygulamalarının Konya ekolojisinde, 44-53 M, Rupestris du Lot, 99 R ve 41 B asma anaçlarının bazı fizyolojik özellikleri ve vejetatif gelişme kuvveti üzerine etkileri araştırılmıştır. Genotiplere ait köklü çelikler, vejetasyon dönemi başlangıcında (30.04.2018), 1.5 x 3.0 m mesafelerle dikilmiştir. Malç uygulamaları, araştırmanın ana parselini, farklı anaç genotipleri ise alt parselleri oluşturmuştur. Araştırma parseli damla sulama ile sulanmış ve asmalar, güneş ışığından eşit bir şekilde yararlanabilmeleri için tek ana sürgün halinde yetiştirilerek 2.0 m yüksekliğindeki tele dik bir şekilde iple askıya alınmıştır.

Araştırmadan elde edilen genel bulgular göz önünde bulundurulduğunda, her iki malç uygulamasının da asma anaçlarında fizyolojik özellikler ile vejetatif gelişme üzerine olumlu etkilerinin olduğu görülmüştür. İncelenen özellikler bakımından malç uygulamaları arasında sentetik malç kısmen ön planda bulunmuş olmakla birlikte, organik malç uygulamasının da dikkate değer faydaları saptanmıştır. Bu nedenle, bağcılıkta sürdürülebilir uygulamalar kapsamında her iki malç uygulamasının da tavsiye edilebilir nitelikte olduğu değerlendirilmiştir. Kullanılan malç materyallerinin tercih seviyelerinin ise daha çok yetiştiricilik amacı ve materyal bulunabilirliği ile ilgili değerlendirilebileceği düşünülmektedir. Örneğin, organik yetiştiricilik modelinde ya da hayvansal üretim faaliyetlerinin çıktısı olarak buğday saplarının artıklarının bol olduğu yörelerde organik malcın kullanımı tercih edilebilecektir.

Anahtar Kelimeler: Asma anacı, sürdürülebilir bağcılık, kültürel uygulama, hassas tarım

(5)

v ABSTRACT

MS THESIS

EFFECTS OF VARIOUS MULCH APPLICATIONS ON GROWTH OF CERTAIN GRAPEVINE ROOTSTOCK

Haci ZENGĠN

THE GRADUATE SCHOOL OF NATURAL AND APPLIED SCIENCE OF SELÇUK UNIVERSITY

THE DEGREE OF MASTER OF SCIENCE IN DEPARTMENT OF HORTICULTURAL SCIENCE

Advisor: Prof. Dr. Ali SABIR

2019, 43 Pages

Jury

Prof. Dr. Ali SABIR Prof. Dr. Zeki KARA Prof. Dr. Serpil TANGOLAR

Cultural practices in agriculture have great importance to mitigate adverse effects of ever-increasing stress factors on plants in agricultural areas. In this scope, the use of mulch is an environment-friendly practice allowing to benefit from restricted water sources in addition to its various positive effects such yield increment, early ripening induction, soil amendments, supporting the microorganism activity, weed control and erosion prevention. In this study, effects of organic mulch (wheat plant residue) and synthetic mulch (black polyethylene) applications on physiology and vegetative development of 44-53 M, Rupestris du Lot, 99 R and 41 B were investigated in Konya ecology. Rooted cuttings belonging to each genotype were transplanted to vineyard soil with the intervals of 1.5 x 3.0 m at the beginning of the vegetation period (30.04.2018). In the study, much application was main subject, while genotypes were sub-parcel. The experimental area was drip-irrigated and the single shoots were tied with thread to wires established 2.0 m above the pots to let the plants grow on a fence in an upright position, thus ensuring equal benefit from the light.

Considering the overall results obtained from the study, both two mulch applications had positive effects on physiological features and vegetative development of grapevine rootstocks. Among the much applications, synthetic mulch was partially pioneering in terms of the investigated parameters, while organic mulch was also helpful for vines. For this reason, both two mulch applications can be recommended for sustainable viticulture practices. Choice priority of the mulches used might be the subject of comprehensive interpretation such as production aims and availability of materials. For example, the use of organic mulch could be advised for organic production or areas where wheat plant residues are abundant as outputs of animal production.

Key words: Grapevine rootstock, sustainable viticulture, cultural practices, precision

(6)

vi ÖNSÖZ

Her konuda yardımlarını gördüğüm, akademik kariyerimde bana destek olan Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Bağcılık Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, danışmanım sayın Prof. Dr. Ali SABIR hocama sonsuz teşekkür ve saygılarımı sunarım.

Lisansüstü çalışmalarımda katkı ve desteklerini gördüğüm Bahçe Bitkileri Bölümü Bağcılık Anabilim Dalı Başkanı Sayın Prof. Dr. Zeki KARA’ya teşekkürlerimi sunarım.

Bana her konuda yardımcı olan ve desteklerini esirgemeyen Zir. Yük. Müh. Yasin GAYRETLİ ve Zir. Yük. Müh. Sevil ÖZÇELİK’e teşekkür ederim. Her konuda desteklerini esirgemeyen değerli arkadaşlarım Zir. Yük. Müh. Ömer Alper KÜÇÜKBASMACI, Zir. Müh. Orhan Jamal Mohammed MOHAMMED ve Arş. Gör. Ömer Faruk BİLGİN’e teşekkür ederim.

Ayrıca eğitim ve öğretim hayatım boyunca hep arkamda olan annem babam ve kardeşlerime sonsuz teşekkür ederim.

Haci ZENGİN KONYA-2019

(7)

vii ĠÇĠNDEKĠLER ÖZET ... iv ABSTRACT ... v ÖNSÖZ ... vi ĠÇĠNDEKĠLER ... vii SĠMGELER VE KISALTMALAR ... ix 1. GĠRĠġ ... 1 2. KAYNAK ARAġTIRMASI ... 5 3. MATERYAL VE YÖNTEM ... 11 3.1. Materyal ... 11

3.1.1. 44-53 Malègue (44-53 M) asma anacı ... 11

3.1.2. 41 B asma anacı (V. vinifera cv Chasselas X V. berlandieri) ... 12

3.3.3. 99 R asma anacı (V. berlandieri × V. rupestris) ... 12

3.3.4. Rupestris du Lot asma anacı (V. rupestris) ... 13

3.2. Yöntem ... 13

3.3. Deneme deseni ... 15

3.4. Ölçüm, Sayım ve Analizler ... 16

3.4.1. Toprak nem tayini (%) ... 16

3.4.2. Yaprak gelişimi ve fizyolojisi ... 16

3.4.2.1. Yaprak yaş ağırlığı (g) ... 16

3.4.2.2. Yaprak kuru ağırlığı (g) ... 17

3.4.2.3. Yaprak oransal su içeriği (%) ... 17

3.4.3. Yaprak sayısı (adet/bitki) ... 17

3.4.4. Yaprak alanı (cm²) ... 17

3.4.5. Yaprak kalınlığı (mm) ... 17

3.4.6. Stoma iletkenliği (H2O m–2 s–1) ... 17

3.3.7. Yaprak klorofil içeriği (mg kg–1) ... 17

3.4.8. Sürgün çapı (mm) ... 18

3.4.9. Sürgün uzunluğu (cm) ... 18

3.5. İstatistik analizleri ... 18

4. ARAġTIRMA SONUÇLARI VE TARTIġMA ... 19

4.1. Toprak Nem İçeriği (%) ... 19

4.2. Yaprak Gelişimi ve Fizyolojisi ... 20

4.2.1. Yaprak yaş ağırlığı (g), kuru ağırlığı (g) ve oransal su içeriği (%) ... 20

4.3. Yaprak Sayısı (adet/bitki) ... 22

4.4 . Yaprak Alanı (cm²) ... 23

4.5. Yaprak Kalınlığı (µm) ... 24

4.6. Stoma İletkenliği ( mmol H2O m–2 s–1) ... 26

4.7. Yaprak Klorofil İçeriği (mg kg-1 ) ... 29

(8)

viii 4.8. Sürgün Çapı (mm) ... 33 4.9. Sürgün Uzunluğu (cm) ... 34 5. SONUÇLAR VE ÖNERĠLER ... 37 5.1. Sonuçlar ... 37 5.2. Öneriler ... 38 KAYNAKLAR ... 39 ÖZGEÇMĠġ ... 43

(9)

ix SĠMGELER VE KISALTMALAR %: Yüzde µm: Mikrometre °C: Santigrat Derece cm: Santimetre cm²: Santimetrekare g: Gram ha: Hektar m: Metre kg: Kilogram mm: Milimetre m² : Metrekare KA: Kuru Ağırlık

SÇKM: Suda Çözünür Kuru Madde TA: Taze Ağırlık

TUA: Turgor Ağırlık UV: Ultraviyole

(10)

1. GĠRĠġ

Türkiye, iklim ve toprak özellikleri açısından bağcılık için son derece uygun ekolojik özelliklere sahiptir. 2018 yılı verilerine göre 416907 dekarlık bağ alanı ve 4.2 milyon tonluk yıllık üzüm üretim değerleriyle dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer almaktadır (TÜİK, 2018). Köklü ve güçlü bir bağcılık geleneğine ve potansiyeline sahip olan ülkemizde bağcılık, binlerce yıldır halkımızın geçim kaynaklarından birini oluşturmuştur.

Ülkemizde bağcılık avantajlı ve potansiyeli yüksek olmakla birlikte, fidan üretimi ve yetiştiricilik alanlarında bazı problemlerle karşılaşılmaktadır. Bunlardan en önemlisi filokseradır. Bazı bağcıların Amerika’da bulunan üzüm çeşitleri Avrupa’ya getirmeleri filoksera (Daktulosphaira vitifoliae Fitch) adlı böceğin farkında olmadan Avrupa’ya taşınmasına neden olmuştur. 1863 yılında ilk olarak Fransa bağlarına bulaştırılan bu zararlı, kısa zamanda bütün Avrupa’ya ve Türkiye bağlarına yayılmıştır (İşçi ve Altındişli, 2006). Bağcılığın yoğun yapıldığı ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de neredeyse tüm bağ alanları bu zararlının etkisi altındadır. Asma köklerinde ve yapraklarında emgi yapan ve köklerde radisikol, yapraklarda ise gallikol oluşmasına neden olan bu zararlı, verimde azalmaya ve böylece asmalarda kurumalara neden olmaktadır.

Filokseranın zarar verdiği bağ alanlarında yeniden yetiştiricilik yapılabilmesi için birçok mücadele yöntemine başvurulmuştur. Toprağın ilaçlanması, bağların bir müddet su altında tutulması ve karantina tedbirleri gibi önlemler bu konuda olumlu sonuçlar vermemiştir. Bazı asma anaçlarının filokseraya dayanıklı oldukları görüldükten sonra Laliman isimli Fransız bir bağcı, 1869 yılında kültür çeşitlerini bu asmalara aşılamış ve başarılı sonuçlar almıştır. Bu uygulama neticesinde bağlar aşılı asmalarla kurulmaya başlanmıştır (İşçi ve Altındişli, 2006). Aşılama işlemleri, filoksera zararlısı Avrupa’ya girmeden önce sadece çeşit değiştirmek amacıyla yapılırken, filokseranın Avrupa’ya girmesinden sonra bağcılığın elzem bir üretim tekniği olmuştur (Winkler ve ark., 1974). Yeni bağcılık olarak adlandırılan bu sistemde kullanılan asma fidanları, farklı metotlar kullanılarak masa başında veya bağ şartlarında aşılanmaktadır.

Bağ alanlarımızda yapılan incelemelerde filoksera, nematod ve diğer bazı hastalık ve zararlılardan dolayı verimi azalan veya tamamen kuruyan bağlarda kapsamlı bir yenileme programının gerekli olduğu vurgulanmaktadır. Ülkemizde üretilen aşılı, aşısız ve Amerikan asma fidanları kamu kuruluşları ve son yıllarda özel sektörün de bu

(11)

alanda faaliyet göstermesi ile karşılanmaktadır (Çakır ve ark., 2013). İlk olarak filoksera zararını engellemek amacıyla ortaya çıkan asma anaçları zamanla farklı toprak koşullarına adapte olma yetenekleri de göz önüne alınarak ıslah edilmiştir (Çelik, 2011). Amerikan asma anaçları ile dünyada yaygın olarak yetiştirilen standart üzüm çeşitleri arasındaki afinite ve anaç-kalem etkileşimleri, hala üzerinde çalışılan ve güncelliğini koruyan araştırma konularından biri olmuştur (Paranychianakis ve ark., 2006; Koundouras ve ark., 2009; Gargin ve Altindisli, 2014; Teker ve ark., 2014; Vršič ve ark., 2015).

Küresel ısınma sonucu ortaya çıkan ve çıkması muhtemel iklim değişikliklerinin tarımsal üretime olduğu kadar su kaynaklarına da olumsuz etkilerinin olması beklenmektedir. Yani, suyun gerek etkin kullanılması gerekse gelecek nesillere temiz bir şekilde aktarılması için planlı ve akılcı kullanılması gerekir. Bu nedenle, tarımsal üretimde su tasarrufu sağlayan ve aynı zamanda verim ve ürün kalitesini olumsuz etkilemeyen uygulamaların yaygınlaştırılması gerekmektedir (Kücükyumuk ve ark., 2013). Bu uygulamalardan biri de malçlamadır. Malçlama, bitkilerin daha iyi gelişebilmesi için toprağın fiziksel özelliklerini (sıcaklık, nem vb) artırmak, kaliteli, erkenci ve verimli üretim yapabilmek amacıyla toprak yüzeyinin ince bir örtü materyali ile kaplanması şeklinde ifade edilebilir. Malç materyalleri organik ve sentetik (inorganik) olmak üzere iki grupta toplanmaktadır (Ekinci ve Dursun, 2006; Kücükyumuk ve ark., 2013).

Malçlamada organik materyal olarak yaprak, ot, sap, saman, budama artıkları ve her türlü ürün artıkları kullanılırken, inorganik materyal olarak bazı özel amaçlar için farklı özellikteki plastiklerden yararlanılmaktadır. Organik malç seçiminde materyalin ayrışma durumu ve erozyonu önleyici etkisi önemli bir faktördür. Sentetik malç materyali olarak da kâğıt, alüminyum, plastik (siyah, şeffaf, beyaz, gri, kırmızı, sarı, kahverengi, mavi renklerdeki plastikler) ve bunların çeşitli kombinasyonları kullanılmaktadır. Ayrıca plastik köpük, asfalt ve petrol eriyikleri de kullanılmaktadır (Kücükyumuk ve ark., 2013).

Bu amaçlarla kullanılan çeşitli organik (saman, testere talaşı, odun yongası vb) ve inorganik (plastik, alüminyum, kâğıt vb) malç materyalleri bulunmaktadır. Organik malçlar toprak sıcaklığını genellikle azaltırken, inorganik malç materyalleri de genellikle artırmaktadır. Toprak sıcaklığını artıran malç materyalleri arasında siyah ve şeffaf plastik malçlar en çok bilinenleridir. Şeffaf plastik malçlar kısa dalga boylu güneş ışınlarının çoğunu toprak altına geçirir ve soğurduğu bu ışınları toprakta ısı enerjisine

(12)

dönüştürürler. Şeffaf plastiklerin toprak sıcaklığını 8 °C veya daha fazla arttığı bildirilmiştir (Preece ve Read, 1993). Siyah plastik malçların ise 2 ila 3 °C civarında sıcaklık artışına neden olduğu bilinmektedir. Bu durum siyah malçların güneş ışınlarını geçirememesi ile ilişkilendirilebilir. Bugüne kadar birçok çalışmada şeffaf ve siyah plastiğin sıcaklıkta artış sağladığı tespit edilmiştir (Abak ve ark., 1992; Libik ve Siwek, 1993; Farias‐Larios ve Orozco‐Santos, 1997; Taber ve Lawson, 1997; Ibarra ve ark., 2001). Ayrıca malçlama topraktaki ilk 20-30 cm derinlikte sıcaklık dalgalanmalarının yanı sıra kök bölgesindeki vejetatif rekabeti, gübre sızıntısını ve toprak sıkışmasını azaltmakta ve kök gelişimini arttırmaktadır (Ham ve ark., 1993).

Toprak sıcaklığı, bitki fizyolojisi, gelişimi ve verimini doğrudan etkilemektedir. Bitkiler için uygun ve dengeli bir toprak sıcaklığının sürdürülebilmesi açısından malç uygulaması büyük rol oynamaktadır. Ancak bu etkiler kullanılan malçlama malzemesinin türüne bağlıdır (Ham ve ark., 1993). Plastik malç altındaki toprak gevşek ve iyi havalandırılmış olacağı için kökler oksijene daha rahat ulaşabilmekte ve mikrobiyal aktivite artmaktadır (Parmar ve ark., 2013). Ayrıca malç kullanımı, toprakta besin elementinin sızarak kaybolmasını azaltmak, toprak yüzeyinden buharlaşma (evaporasyon) ile kaybolan suyu azaltarak toprak nemini muhafaza etmek ve yabancı otları kontrol etmek gibi birçok avantaja sahiptir (Lamont, 2005; Kumar ve Lal, 2012). Ticari olarak bitkisel ürünlerin üretiminde kullanılan ve doğada parçalanamayan malçlar genellikle siyah, şeffaf ve beyaz olmakla birlikte siyah üzerinde beyaz yansıtıcı malç grupları da bulunmaktadır. En çok tercih edilen siyah polietilenlerdir, çünkü düşük maliyetine ek olarak yabancı ot gelişimini de önlemektedir. Şeffaf malç ise siyah plastik malçtan daha sıcak bir toprak ortamı sağlamakta, ancak yabancı otları kontrol etmek için herbisit, toprak fumigantı veya solarizasyon gibi ilave kültürel uygulamaların kullanılmasını gerektirmektedir (Helaly ve ark., 2017). Beyaz veya siyah üzerinde beyaz yansıtıcı malçlar, toprak sıcaklık değişimlerini en aza indirme eğiliminde olmakla birlikte malçsız toprağa oranla toprak sıcaklığında hafif bir artış veya hafif bir düşüşe neden olabilir (Głąb ve Kulig, 2008; Parmar ve ark., 2013). Bu durum, malç materyalinin gelen güneş ışığının çoğunu bitki tacına geri yansıtmasından kaynaklanmaktadır.

Polietilen malç örtülerine eklenebilen bir diğer özellik ise, ısı geçirgenliğidir. Bu örtüler içerdikleri özel pigmentler sayesinde fotosentetik, yani bitkilerin fotosentezde kullandığı ışığı büyük oranda bloke ederken, ısı enerjisi şeklinde yayılan kızıl ötesi ışığı geçirmektedir. Bu sayede toprak, konvansiyonel polietilen örtülere göre daha fazla

(13)

ısınmaktadır. Ancak bu örtülerin maliyeti diğerlerine göre daha yüksektir. Bu nedenle ekonomik getirisi yüksek olan kültür bitkilerinde tercih edilebilir (Kitiş, 2011).

Malçlama ile toprak sıcaklığının arttırılması bitki kök gelişimini teşvik etmektedir. Kök gelişiminin artması stokinin üretimini arttırarak sürgün uzamasını teşvik etmektedir. Sürgünlerin büyüyüp gelişmesiyle ise oksin sentezi artmakta ve bu da kök gelişimini arttırmaktadır. Ayrıca köklerden sentezlenen stokinin, bitkilerin koltuk tomurcuklarının sürmesini engelleyen tepe hâkimiyetini ortadan kaldırarak dallanmayı teşvik etmektedir. Koltuk tomurcuklarının sürmesi, bazı bitkilerin aşırı sürgün uzamasını kısıtlamakla birlikte, oluşan yan sürgünler gövdenin kalınlaşmasında etkili olmaktadır. Ayrıca artan yan dal sonucunda daha fazla yaprak ve daha fazla sürgün oluşacağı için sentezlenen oksin miktarı artmakta ve bu da kök gelişimini arttırmaktadır. Fazla kimyasal kullanılmasından dolayı giderek artan çevre kirliliğini önlemek amacıyla son yıllarda bitkisel üretimde açığa çıkan hasat artıklarının (sap, saman, sera bitki atıkları, fındık zurufu vb) değerlendirilmesi ön plana çıkmıştır. Hammaddesi tarımsal ürün olan sanayi atıklarının (gül posası, melas, bira sanayi atıkları vb.) tarımda kullanılması yaygınlaşmakta ve böylece bu atıkların çevre üzerindeki olumsuz etkileri azalmaktadır (Aydeniz ve Brohi, 1991; Özenç, 2004; Benito ve ark., 2006).

Bu çalışmada, sentetik (siyah polietilen) ve organik (buğday sapı) malç uygulamalarının Konya ekolojisinde yetiştirilen 44-53 M, Rupestris du Lot, 99 R ve 41 B asma anaçlarının gelişimi üzerine etkileri araştırılmıştır.

(14)

2. KAYNAK ARAġTIRMASI

Çeşitli malç materyallerinin bahçe bitkilerindeki kullanımı üzerine yürütülen bazı araştırmalar kronolojik sıra ile sunulmuştur.

Polietilen malç yüzey renginin bitki ışık ortamı ve domates (Lycopersicon esculentum Mill) üretimi üzerindeki etkisinin araştırıldığı bir çalışmada, beyaz veya gümüş renkli malçların siyah veya kırmızı boyalı malçlardan daha fazla ışık yansıttığı bildirilmiştir. Siyah ve kırmızı malçların uygulandığı toprak sıcaklıkları diğer uygulamalara göre daha yüksek bulunmuştur. Malç rengi aynı zamanda domates verimi ve büyümesini de etkilemiştir. Kırmızı malç uygulaması domateste genellikle erkencilik sağlamış ve yeşil aksam miktarının en az olmasına neden olmuştur. Bunun aksine beyaz veya gümüş renkli bir malç uygulaması ise daha az erkencilik sağlamakla birlikte daha fazla yeşil aksam oluşmasına neden olmuştur. Malç yüzey rengi, domates bitkisinde doğal düzenleyici sistemleri, büyümeyi ve meyve üretimini etkileyebilecek bitki mikro-iklimindeki (örneğin, spektral denge ve ışık miktarı, kök bölgesi sıcaklıkları) değişimlere neden olabilmektedir (Decoteau ve ark., 1988).

Salau ve ark. (1992) Güneydoğu Nijerya’nın tropikal koşullarında yaptıkları çalışmada beş farklı malç uygulamasının (fil otu, plastik, plastik üzerine serilmiş fil otu, fil otu üzerine kaplanmış plastik ve odun talaşı) muz bitkisinin (Musa sp. cv. AAB) büyüme, verim ve toprak özellikleri üzerine etkisini incelemişlerdir. Genel olarak, fiziksel ve kimyasal toprak özellikleri bakımından, organik malçlar (fil otu ve odun talaşı), sentetik (plastik) malç veya malç kullanılmayan uygulamadan daha uygun bulunmuştur. 5 cm derinlikte, odun talaşı altında ortalama aylık maksimum toprak sıcaklığı en düşük ölçülürken, su geçirgenliği en yüksek seviyede bulunmuştur. Malçlama hem birinci hem de ikinci yıl ürünlerinde bitkisel büyüme ve verimi arttırmıştır. Malç uygulamalarının toplam verimdeki artışı (birinci ve ikinci yıl mahsulleri) kontrol grubuna göre ortalama % 41 daha yüksek ölçülmüştür. Toplam muz verimi (hektar başına ton cinsinden) ve toprağın alınabilir potasyumu (100 g başına miliekivalan cinsinden) arasında anlamlı bir ilişki olduğu bildirilmiştir.

Phadung ve ark. (2005) tarafından yapılan bir çalışmada, sulama ve farklı malç materyallerinin (buğday sapı, siyah plastik malç, kontrol) ‘Perlette’ üzüm çeşidinde büyüme, verim ve tane kalitesine olan etkileri araştırılmıştır. Çalışma sonucunda en yüksek sürgün uzunluğu buğday sapı malç uygulamasında saptanmıştır. Kontrol uygulamasına göre, plastik malç ve saman malç uygulamalarında, salkım ve tane

(15)

ağırlığı daha yüksek bulunmuştur. Siyah plastik malç uygulamasında kontrole göre %60.3 daha az sulama suyu kullanılmış olup, en yüksek verimin siyah plastik malç uygulamasından elde edildiği bildirilmiştir.

Hostetler ve ark. (2007) tarafından 2004-2005 yılları arasında New York'un Finger Lakes Bölgesi'ndeki ticari bağlarda yapılan bir çalışmada, ‘Cabernet Franc’ üzüm çeşidinde beyaz ve siyah jeotekstil maçlın asma gelişimi, tacın ışık ve sıcaklığı, meyve içeriği ve verimine etkileri araştırılmıştır. İki yılın sonunda siyah ve beyaz jeotekstil malç uygulamalarında kontrol uygulamasına göre 2 kat daha fazla büyüme tespit edilmiştir. Kontrolle kıyaslandığında, beyaz jeotekstil malç uygulaması 2004 yılında 1.4 kg/asma, 2005 yılında ise 1.1 kg/asma civarında verim artışı sağlamıştır. Siyah plastik malç uygulamasından ise ilk yıl kontrole göre daha yüksek verim elde edilirken, ikinci yıl daha az verim ölçülmüştür. En yüksek suda çözünür kuru madde oranı ise kontrol uygulamasında saptanmıştır.

Küçükyumuk (2009) tarafından yapılan çalışmada, aşılı asma fidanı üretiminde farklı sulama aralıkları (4, 7, 10 gün) ve malç uygulamalarının (kontrol, gül posası, çim artıkları, siyah plastik) fidan randıman ve kalitesi üzerine etkileri ile su kullanımı, toprak sıcaklığı ve ot kontrolü üzerindeki etkileri incelenmiştir. Araştırmada 5 BB, 140 Ru, 41 B üzerine aşılı ‘Alphonse Lavallée’ çeşidi kullanılmıştır. Yabancı ot yoğunluğu bakımından uygulamalar arasında önemli farklılıklar tespit edilmiştir. Her bir anaç için belirlenen fidan randımanı ve kalite değerleri üzerine malç uygulamaları ve sulama aralıklarının etkisi önemli bulunmuştur. Genel olarak kontrol konusundan en düşük değerler elde edilirken siyah plastik malç uygulamalarından en yüksek değerler elde edilmiştir. Benzer iklim ve toprak koşullarında aşılı asma fidanı üretiminde fidan randıman ve kalitesini artırmak için malç materyali olarak siyah plastik kullanılması ve sulama aralığının 4 gün olması tavsiye edilebilir. Aynı zamanda gül posası ve çim artıkları materyallerinin malç olarak kullanılması hem fidan randıman ve kalitesinin artırılması hem de doğal atıkların değerlendirilmesi bakımından son derece önemli bulunmuştur.

Ferrara ve ark. (2012), İtalya'da organik üzüm üretimi yapılan bir bağda iki sentetik (polipropilen olarak jeotekstil malç ve siyah polietilen malç) ve bir organik malç (3-6 cm kalınlıkta zeytin posası) uygulamalarını kontrolle (yabancı otların biçilmesi) kıyaslamışlardır. ‘Nero di Troia’ şaraplık üzüm çeşidinin, sentetik ve organik malç uygulamalarına büyüme, verim ve yapı bileşenleri açısından tepkileri iki yıl boyunca çalışılmıştır (2006–2007 ve 2007–2008). Zeytin posası bazı toprak verimliliği

(16)

değişkenleri ve asma fizyolojisi (stoma iletkenliği, terleme ve net asimilasyon) üzerinde olumlu etkiler göstermiştir. Özellikle ilk yılda siyah polietilen ve jeotekstil malç uygulamaları, yabancı otların iyi bir şekilde kontrol edilmesini sağlamış olmakla birlikte, zeytin posasında da pozitif sonuçlar elde edilmiştir. Tane verimi ve yapı bileşenlerinin, kontrol (yabancı otların biçilmesi) ile karşılaştırıldığında organik ve sentetik malçlardan etkilenmediği görülmüştür. Zeytin posası yabancı otların iyi kontrol edilmesini sağlamakla birlikte, toprağın verimliliğini arttırmış ve sürdürülebilirlik açısından uygun görülmüştür. Zeytin posası etki şeklinin, fitotoksik bileşiklerin salınması yoluyla hem fiziksel hem de fitokimyasal olduğu bildirilmiştir.

Yaman ve Polat (2013)’ın 2010–2011 yıllarında, Antakya’nın Serinyol beldesindeki bir kayısı bahçesinde ‘Ninfa’, ‘Bebeco’, ‘Aurora’ ve ‘Roksana’ kayısı çeşitleri üzerinde yaptığı bir çalışmada, 4 uygulama (Kontrol, saydam plastik malç, buğday samanı, saydam plastik+buğday samanı) denemiştir. Çalışmada meyve ağırlığı (g), meyve boyutları (mm), suda çözünebilir kuru madde oranı (SÇKM) (%), titre edilebilir toplam asitlik (%) ve pH gibi fiziksel ve kimyasal ölçüm ve analizler yapılmıştır. Yapılan çalışma sonucunda meyve ağırlığı ve meyve boyu bakımından plastik ve plastik+saman malç uygulamalarından, kontrole göre daha yüksek değerler elde edilmiştir. Kontrol bitkilerinin çiçeklenme ve meyve tutum oranları, organik veya plastik malç uygulanan bitkilere göre daha düşük bulunmuştur. Ayrıca, malç uygulamalarından, kontrole göre 2-4 gün daha erken meyve derimi gerçekleşmiş; plastik+organik malç uygulaması, kısmen öteki iki malç uygulamasına göre daha olumlu bulunmuştur. Bununla birlikte, meyve ağırlığı ve meyve boyu bakımından plastik ve plastik+saman malç uygulamalarından, kontrole göre daha yüksek değerler elde edilmiştir.

Eğirdir Meyvecilik Araştırma İstasyonu Müdürlüğü’nde 3 yıl süreyle (2009-2011) yürütülen çalışmada farklı malç materyalleri ve sulama programlarının yeni tesis edilmiş bodur anaçlı (M9) elma bahçesinde bitki su tüketimi ve ağaçların vejetatif gelişimi üzerine etkileri belirlenmiştir. Fuji elma çeşidinde yapılan çalışmada, 4 farklı malç uygulaması (siyah taban örtüsü, buğday sapı, gül posası, malç kullanılmayan konu-kontrol) ve her uygulama için 3 farklı sulama programı (etkili kök derinliğinde kullanılabilir su tutma kapasitesinin % 20, % 40 ve % 60’ı tüketildiğinde sulamaya başlama) olmak üzere toplam 12 farklı uygulama yer almıştır. Malç uygulamalarının kontrol konusuna göre vejetatif gelişimi (sürgün sayısı, sürgün uzunluğu, gövde kesit alanı, yaprak alan indeksi) artırdığı belirlenmiştir. Siyah taban örtü materyali buğday

(17)

sapı ve gül posasından daha etkili olmuştur. Malç kullanılan konularda kontrol konularına göre ilk yıl %21.7-39.5, ikinci yıl %19.6-34.7, üçüncü yıl ise %16.3-26.3 oranında daha az sulama suyu uygulanarak su tasarrufu sağlanmıştır. Malç uygulamaları ile birlikte sulama programları arasında 1. sulama programı yüksek vejetatif gelişim için en uygun sulama programı olarak belirlenmiştir. Elma yetiştirilen bölgelerde su kısıtının olması durumunda ya da sulama aralığının daha uzun olduğu durumlarda (kanal sulamalarında kanala su verilme sıklığı uzun olan bölgelerde) malç uygulamaları ile birlikte 2. sulama programı da uygulandığı takdirde elma ağaçlarının vejetatif gelişimi üzerinde olumsuz etkileri olmadığı ve bu programın da uygulanabilir olduğu tespit edilmiştir (Küçükyumuk ve ark., 2014).

Zhang ve ark. (2014), 2008 yılında Japonya'nın Tottori Üniversitesi'ndeki Arid Land Araştırma Merkezi'ndeki bir serada yaptıkları çalışmada organik malç (pirinç sapı) ve sulama uygulamalarının (malç ve toprak altı damlama sulama, malçsız toprak altı damlama sulama, malçlı yüzey damlama sulama, malçsız yüzey damlama sulama) asmanın gelişimi ve su kullanımına etkilerini incelemişlerdir. Malç ve yüzey damlama sulama uygulamalarında verim artışı, sürgün uzunluğu ve toprağın yüzey nemi diğer uygulamalara göre daha yüksek bulunmuştur. Malç ve yüzey damla sulamanın bir arada olduğu uygulama, malçsız olan toprak altı damla sulama uygulamasına göre, tane çapında ortalama 2.2 mm, omca başına verimde 271.5 g artış sağlarken, su kullanım etkinliğinde %33, SÇKM de ise %15 oranında artış sağlamıştır.

‘Maréchal Foch’ melez üzüm çeşidinin kullanıldığı bir bağda toprak işleme, herbisit uygulaması, saman malç ve canlı malç olarak yetiştirilen kırmızı yumak otu (Festuca rubra L. Pennlawn) kullanılmıştır. Yabancı ot kontrolü, asma verimi, tane kalitesi ve toprak kalitesi 2004'ten 2010'a kadar ölçülmüştür. Saman ve canlı malç uygulamalarının, herbisit ve toprak işleme uygulamalarından daha fazla yabancı ot kontrolü sağladığı tespit edilmiştir. Üzüm verimi ise uygulamalardan etkilenmemiş, ancak toprak işleme ve canlı malç bloklarında budama artığı ağırlıkları azalmıştır. Titre edilebilir asitlik ve pH hariç, tane kalitesinde bir farklılık tespit edilmemiştir. Saman ve canlı malçların yabancı ot popülasyonlarını azalttığı, asma verimliliğini sürdürdüğü ve karasal iklim bağcılığı için uygun yabancı ot yönetimi stratejileri olduğu belirtilmiştir (DeVetter ve ark., 2015).

Eğirdir Meyvecilik Araştırma İstasyonunda Kober 5 BB anacı üzerine aşılı ‘Alphonse Lavallée’ çeşidine ait fidan üretiminde farklı malç materyalleri ve sulama programlarının fidan randımanı, 1. boy fidan randımanı ve fidan kalite özellikleri

(18)

(sürgün çapı, sürgün uzunluğu, sürgün ağırlığı, kök ağırlığı, kök sayısı) üzerine etkileri belirlenmiştir. Çalışmada 4 farklı malç (gül posası, çim artıkları, siyah plastik ve kontrol) ve 3 farklı sulama programı (4 gün, 7 gün ve 10 günde bir sulama) olmak üzere toplam 12 uygulama yer almıştır. Malç materyalleri ve sulama programlarının incelenen tüm özelliklere etkileri istatistiksel olarak önemli bulunmuştur. Malç materyalleri arasında siyah plastik daha etkin olurken, gül posası ve çim artıklarında da kontrole göre önemli artışlar sağladığı ve asma fidanı üretiminde kullanılabileceği belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, aşılı asma fidanı üretiminde fidan randımanı ve kalitesi açısından siyah plastik malç kullanılması ve 4 günde bir etkili kök derinliğindeki mevcut nemin tarla kapasitesine kadar sulanması tavsiye edilmiştir (Kucukyumuk, 2016).

2017 ve 2018 yıllarında Mısır'ın Nil Deltası'nda bulunan 'King Ruby' bağında pirinç samanı malçının verim ve kaliteye etkisi ölçülmüştür. Üç farklı sulama rejimi (%0, % 25 ve % 50) ve bunların malç uygulamasıyla kombinasyonu değerlendirilmiştir. Sulama uygulamalarına ben düşme döneminde (olgunluk öncesi) başlanmış, Mayıs 2017'den Temmuz sonuna kadar (hasat zamanı) uygulanmıştır. Ayrıca 5 kg / m² oranında saman malç uygulanmış ve 2018 sezonunda yenilenmiştir. Aşırı kuraklık stresi altında toprak nemini muhafaza etmede malçlamanın rolünü vurgulanmıştır. Ayrıca %50 kısıntılı sulama ile birlikte malç uygulamasının yapıldığı alanda kontrole benzer sonuçlar bulunmuştur (Abo-Ogiala ve Khalafallah, 2019).

Dong ve ark. (2019) tarafından Çin’in Shaanxi Eyaletinin Changwu bölgesindeki Loess Platosu’nda yapılan çalışmada geleneksel toprak işleme yöntemlerinin kullanıldığı kuru arazilerde malçlama önlemlerinin mısır verimi ve nitrat birikimi üzerindeki etkilerini incelemek amaçlanmıştır. Üç malçlama uygulamasında, toprağın nem içeriği ve su depolama kapasitesi, malç yapılmayanlardan daha yüksek bulunmuştur. Malç uygulamalarında 0-300 cm derinlikteki toprak suyunun depolanması, malçsız uygulamalara göre sırasıyla %11.8, %10.6 ve %8.8 oranında artmıştır.

Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Araştırma ve Uygulama Bağında 2017-2018 yetiştirme sezonunda yapılan çalışmada 1103 P anacı üzerine aşılı, kordon şeklinde terbiye edilmiş, sıra arası ve sıra üzeri 3.5x2.0 m mesafelerde dikilmiş, üç yaşlı ‘Trakya İlkeren’ üzüm çeşidi kullanılmıştır. Çalışmada üç farklı su seviyesi uygulamasının yapıldığı sulanmayan (kontrol), %50 ve tam (%100 su seviyesi) bir parselde yabancı ot kontrolünü sağlamak amacıyla dört farklı malç

(19)

materyali (siyah plastik örtü, kuru malç, buğday samanı ve bazaltik pomza) denenmiştir. Farklı örtü materyali ve sulama uygulamalarının etkisini belirlemek amacıyla, yabancı ot türleri, genel yabancı ot kaplama alanı, yabancı otların yaş ve kuru ağırlıkları incelenmiştir. Farklı sulama uygulamalarının yapıldığı tüm parsellerde, yabancı otların büyük çoğunluğunun tek yıllık olduğu belirlenmiştir. Yabancı ot kaplama alanı ile yabancı otların yaş ve kuru ağırlığı yönünden en düşük değerler tüm sulama uygulamalarında siyah plastik malç ve en yüksek değerler kontrol parsellerinden elde edilmiştir. Yabancı otların yaş ve kuru ağırlığı yönünden sulamasız (470 g ve 215 g), %50 su (1670 g ve 625 g) ve tam su uygulamalarında siyah plastik malçtan sonraki en düşük değerler saman malçından (745 g ve 165 g) alınmıştır. Sonuç olarak bağda, sulamasız, %50 ve tam su uygulamalarında, sıra üzerindeki yabancı otların siyah plastik malç ve buğday samanı malçı ile kontrol edilmesinin mümkün olduğu belirlenmiştir (Temel ve ark., 2019).

(20)

3. MATERYAL VE YÖNTEM

3.1. Materyal

Bu çalışmada bitkisel materyal olarak 44-53 M, Rupestris du Lot, 99 R ve 41 B asma anaçları kullanılmıştır. Bu genotiplerin özellikleri aşağıda sunulmuştur.

3.1.1. 44-53 Malègue (44-53 M) asma anacı

Kompleks bir melezdir. Riparia ile 144 M arasında bir melezdir, 144 M ise V. cordifolia x V. rupestris melezidir. Bu anaç uzun süreden beri bilinmesine karşın Fan Leaf (kısa boğum) ve kurağa dayanımının belirlenmesiyle 1939‘lardan sonra aniden popüler olmuştur. 1945‘den 1960‘a kadar çok iyi bilinen bir anaç olmuş ve kullanılmıştır. Filokseraya ve kurak şartlara dayanımı iyi olmakla birlikte topraktaki % 10’luk aktif kirece toleranslıdır. 44-53 M magnezyum eksikliğinden çok sık etkilenmekte ve bu da alt yaprakların damar aralarında kurumalar şeklinde görülmektedir. 44-53 M anacının çubuk verimi iyi, köklenmesi ve aşı tutması kolaydır. Çubuk verimi 30-45000 m/ha aşılanabilir çelik olarak belirlenmiştir. Güney bağcılık bölgelerinin başlıca anacı olarak görülmektedir. Sürgün ucu tüysüz, soluk yeşil, yuvarlanarak geriye kıvrılmış şekilde, genç yapraklar soluk yeşil, geriye dönük şekilde, olgun yapraklar ise küçük, kama şeklindedir. Ampelometrik ölçüsü 146-3-35, genişlik 10, üst yüzeyi içbükey, üst yüzü koyu yeşil, alt yüzü açık yeşil, alt yüzündeki damarların ayrım yerlerinde kümelenen tüylerin dışında hemen hemen tüysüz, sap cebi lir şeklinde, dişler belirgin, hafif olarak her iki tarafı dışbükey, yaprak sapı çok az tüylüdür. Çiçek yapısı bakımından, erkek çiçekli ve daima steril özelliktedir. Sürgünleri tüysüz, koyu yeşildir. Çubukları belirgin olarak oluklu, tüysüz, boğum araları kısa, parlak, kırmızımsı kahverengi-mor damarlıdır (Çelik, 2011).

(21)

3.1.2. 41 B asma anacı (V. vinifera cv Chasselas X V. berlandieri)

1882’de Fransa’da Profesör Millardet tarafından ıslah edilmiş olup, ilk defa Grasset tarafından test edilmiştir. Genç yaprakları, ince tüylü ve üst yüzeyinde bronz renk vardır. Olgun yaprak kenarları dışbükey, parlak yeşil, hemen hemen tüysüz, damarlar örümcek ağı gibi tüylü, sap cebi lir şeklinde, dişlerin her iki tarafı dışbükey, geniş, ileriye fırlamış noktalıdır. Vejetatif gelişim periyodu kısa ve bu anacın en önemli özelliği olarak toprak kirecine dayanımı çok yüksektir. Fransa‘nın Charetes ve Champagne bölgesindeki kireçli topraklarda hemen hemen sadece bu anaç kullanılırken Güney Fransa‘da sofralık çeşitlerin olgunlaşmalarını hızlandırmak (erkene almak) için de kullanılmaktadır. 41 B’nin gelişmesi ilk yıllarda yavaş olmakla birlikte, olgun asmalarda meyve tutumu ve verim yüksektir. Filokseraya dayanımı yeterli fakat tam değildir. Gelişim kuvveti yüksektir. Toprak kirecine dayanımı %80-90 civarında, mükemmel, aktif kirece dayanımı ise %40 düzeyindedir. Tuza dayanımı yoktur, yapraklarının küllemeye karşı korunması gerekir. Köklenmesi iyi değildir, köklenme oranı çubukların olgunlaşmasına bağlı olarak %15-40 arasındadır. Köklenme derecesi, Riparia %100 kabul edilirse 41 B %70 kabul edilir. Yavaş veya zor köklenmesi masa başı aşısındaki başarıyı azaltmaktadır. Bunun sebebi V. berlandieri geni taşımasındandır. Bununla birlikte yerinde aşılamalar daha iyi sonuç vermektedir. Aşı tutum ve afinitesi %80–90 dolayındadır. Derin kök yapar. İlk senelerde toprak altı aksamı daha çok gelişirken, daha sonraki yıllarda toprak üstü aksamı gelişme gösterir. Üzerine aşılanan çeşitte erkencilik sağlamasının nedeni, vejetasyon süresinin kısa olmasındandır. İlk yıllarda üzerine aşılanan çeşidin uzun budanması gerekmektedir. Fransa‘da Chartes, Champagne, Languedoc ve Vaucluse bölgelerinde kullanılan tek anaçtır (Çelik, 2011).

3.3.3. 99 R asma anacı (V. berlandieri × V. rupestris)

99 R kuvvetli bir anaçtır. Kuzey bölgelere olgunlaşmayı geciktireceği için tavsiye edilmemektedir. Köklerinin filokseraya dayanımı iyi olmakla birlikte yaprakları sık sık gallerle kaplanmaktadır. Topraktaki %17 aktif kireci tolere eder fakat tuza toleransı yoktur. 99 R kurak şartlara Fransa’nın Güney‘indeki kurak topraklarda hassasiyet göstermektedir.

(22)

Genelde 110 R‘ye göre daha az kurağa dayanım göstermektedir. 99 R orta derece sürgün vermekte ve çelikleri oldukça iyi köklenebilmektedir. Masa başı aşısında problemli olmakla birlikte, yerinde aşılamada başarı daha iyidir. Çelik verimi 30-40000 m/ha aşılanabilir çubuk olarak bulunmuştur. Daha çok Güney bölgeleri için tavsiye edilmektedir (Çelik, 2011).

3.3.4. Rupestris du Lot asma anacı (V. rupestris)

Sürgün ucunun her iki yüzü de tüysüz, katlanmış bükülmüş, düz şekillidir. Genç yapraklar bakır renkli, çok parlak renktedir. Olgun yaprakları böbrek şeklinde, küçük, ampelometrik ölçüsü 025-1-00, parçasız, tamamen tüysüz, parlak, kalın, katlanmış, genişliği uzunluğundan fazla, kırmızımsı damarlı, sap cebi çok fazla açık, diş uzunluğu orta, her iki tarafı da dışbükey özelliktedir. Çiçekleri abortif ovaryumlara sahip, fizyolojik olarak erkek olup sterildir. Sürgün yapısı düz veya çok az oluklu (damarlı), kırmızımsı, tüysüz, boğum araları kısadır. V. Rupestris amerikan anacı olup safkan olarak kullanılan bir anaçtır. Lot anacında ana sürgünden birçok yan sürgün (koltuk sürgünü) oluştuğundan çalı görünümünde büyümektedir. Bu nedenle uzaktan bile kolayca tanınabilmektedir. Vegetasyon süresi uzun (260 gün) olduğundan oldukça kuvvetli büyümektedir. Bu anaç, geç olgunlaşan sofralık ve şaraplık üzüm çeşitlerinden yüksek verim almak için kullanılması oldukça uygun olan bir anaçtır. Lot anacı oldukça kuvvetli büyümekte ve üzerine aşılanan çeşidin de çok kuvvetli büyümesini sağlamaktadır. Kuvvetli vegetatif büyüme özelliği nedeni ile bazen tane tutumunun zayıflayarak verimin düşük olmasına neden olabilir. Bu yüzden de üzerine aşılanan çeşitte mutlaka uç alma yapılmalıdır. Kökleri filokseraya, kirece ve tuza dayanıklıdır. Derine inen kök yapısı nedeni ile daha çok sulanamayan kurak topraklar için önerilir. Bağda ve masa başında yapılan aşılarda tutma oranı yüksektir. Ancak bağda yapılan aşılamalarda aşırı kanamanın olumsuz etkilerini azaltmak için aşıdan 5-6 gün önce kesilmelidir. Ayrıca bu anaçta çok fazla gelişimi görülmektedir ve sık sık kontrol edilip bunlar alınmalıdır (Çelik, 2011).

3.2. Yöntem

Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Araştırma ve Uygulama Bağı’nda yürütülen bu çalışmada, başlangıç materyali olarak 44-53 M, Rupestris du Lot, 99 R ve 41 B asma anaçlarına ait köklü çelikler kullanılmıştır.

(23)

Araştırmaya ait genotiplerin odunsu çelikleri cam sera şartlarında perlit içeren tavalarda köklendirilmiştir. Dikim öncesinde araştırma parselinin temizlik, terbiye sisteminin kurulması, organik madde ilavesi, dikim çukurlarının hazırlanması ve damla sulama sisteminin yerleştirilmesi gibi hazırlıklar tamamlanmıştır (Şekil 3.1).

Araştırma parseli kontrol, sentetik malç ve organik malç uygulamaları olmak üzere üç ana parselden oluşmuştur. Her uygulama için hazırlanan sıralarda ise genotipere ait alt parseller dizayn edilmiştir. Uygulamalar,

 Kontrol: Malç uygulaması yapılmaksızın, klasik yöntemle dikim işleminin yapılması,

 Sentetik malç: Çilek yetiştiriciliğinde de yaygın uygulandığı gibi, siyah polietilen naylon kullanımı (100 mikron kalınlıkta, UV katkılı)

 Organik malç: Hayvansal üretimde kullanılan buğday saplarının balyalanmasıyla oluşturulan organik materyalin sıra üzerinde 1 m genişliğinde ve 10 cm kalınlığında serilmesi, şeklinde gerçekleştirilmiştir.

Köklü çeliklerin dikim yerleri için 40 cm genişliğinde ve 60 cm derinliğinde çukurlar açılmıştır. Çukurların tabanına birer kürek çakıl (yaklaşık 0.5-2.0 cm çapında) ve yanmış çiftlik gübresi ilave edilmiştir. Sentetik malç uygulamasına ait parsel sırasında 10 cm yüksekliğinde ve 40 cm genişliğinde sedde (masura) oluşturarak dikim çukurlarına rastlayan yerlerde 20 cm çapında delikler açılmıştır.

Araştırmada kullanılacak anaç genotiplerine ait çelikler yaklaşık üç ay süreyle köklendirme tavalarında tutulduktan sonra eşit gelişme kuvvetindeki sağlıklı köklü çelikler seçilerek 30.04.2018 tarihinde arazideki yerlerine şaşırtılmıştır. Şaşırtmadan hemen sonra damla sulama ile can suyu verilmiştir (Şekil 3.2).

Araştırma parselinin üzeri dolu zararına karşı siyah net ile örtülmüş ve arazinin etrafında herdem yeşil leylandi, mavi servi ve mazı bitkileri ile rüzgâr kıran perdeleri oluşturulmuştur.

Asmalar damlama sulama sistemi ile sulanmıştır. Sulamalar üretici bağlarında da yaygın uygulandığı şekliyle, iklim şartlarına da bağlı olarak 2-3 günde bir defa 1.00-1.5 saat süreyle gerçekleşmiştir.

(24)

ġekil 3.1. Dikim öncesi araştırma parselinde hazırlıklar (Fotoğraf: Haci Zengin)

ġekil 3.2. Araştırma parselinde dikim sonrası bir görünüm (Fotoğraf: Prof. Dr. Ali SABIR).

3.3. Deneme deseni

Araştırma parselinde her sıra, çalışmanın ana parseli olan malç uygulamalarını temsil ederken, her sıra içerisinde anaç genotiplerine ait alt parseller oluşturulmuştur. Bu parsellerde her anaç için, tekerrürde 2 adet asma olmak üzere 3 tekerrürlü deneme deseni oluşturulmuştur (Şekil 3.3).

(25)

ġekil 3.3. Vejetasyon dönemi sonunda (04.10.2018) araştırma alanından bir görünüm, soldan sağa

kontrol, sentetik malç ve organik malç (Fotoğraf: Prof. Dr. Ali SABIR).

3.4. Ölçüm, Sayım ve Analizler

3.4.1. Toprak nem tayini (%)

Toprak nem tayini için Doğrudan Ölçme Metodu (Gravimetrik) kullanılmıştır. Nem içeriği analizleri için toprak örnekleri, su kaybının yüksek olduğu yaz sezonu ortasında alınmıştır. Örnek alma, sulamadan üç gün sonra, asmaların etkili kök bölgesinin bulunduğu yerden gerçekleştirilmiştir. Her uygulama sırasının altı farklı yerinden yaklaşık 100 g toprak alınarak, nem kaybının önlenmesi için ağzı kapalı plastik torba içerisinde laboratuvara getirilmiştir. Araziden alınan toprak örnekleri rutubet kaplarında daralı toprak ağırlığı ölçülerek fırında 105 ºC de 24 saat bekletilmiştir. Fırından çıkarıldıktan sonra tekrar tartılmıştır. Topraktan buharlaşan su miktarının toprağın kuru ağırlığına oranı hesaplanmıştır. Nem miktarı %cinsinden ifade edilmiştir (Gardner, 1986).

3.4.2. Yaprak geliĢimi ve fizyolojisi 3.4.2.1. Yaprak yaĢ ağırlığı (g)

Gelişme döneminde, sürgünlerin 1/3’lük orta kısmından her uygulamaya ait tam büyüklüğe ulaşmış ve sağlıklı 15’er adet olgun yaprağın taze ağırlıkları 0.0001 g hassasiyetli bir analitik terazi ile tartılmıştır. Ortalama olarak ifade edilmiştir (IPGRI, 1997).

(26)

3.4.2.2. Yaprak kuru ağırlığı (g)

Taze ağırlıkları alınan yapraklar etüvde 105 °C 48 saatte sabit ağırlığa ulaşıncaya kadar kurutulmuş ve kuru ağırlıkları 0.0001 g hassasiyetli bir terazi ile tartılmıştır. 15 adet yaprağın ortalama değeri olarak ifade edilmiştir (IPGRI, 1997). 3.4.2.3. Yaprak oransal su içeriği (%)

Olgun yapraklarda taze ağırlık (TA), turgor ağırlığı (TUA) ve kuru ağırlıklar (KA) saptanmıştır. YSP (%) = [(TA-KA)/(TUA-KA)]*100 formülü ile hesaplanmıştır.

TUA: Yaprakların taze ağırlıkları, 24 saat saf su içerisinde bekletilerek saptanmıştır (Pellegrino ve ark., 2006).

3.4.3. Yaprak sayısı (adet/bitki)

Vejetasyon dönemi sonunda, sürgün uçları kurumadan önce asma üzerinde bulunan tüm sürgünlerdeki olgun yapraklar sayılarak belirlenmiştir

3.4.4. Yaprak alanı (cm²)

Sürgünlerin 1/3’lük orta kısmında bulunan ve gelişmelerini tamamlamış olgun yaprakların alanı tarayıcı ile taranarak bilgisayar programında (Photoshop Portable Sfx.) yaprak alanı cm² biriminden hesaplanmıştır (IPGRI, 1997).

3.4.5. Yaprak kalınlığı (mm)

Sürgünlerin 1/3’lük orta kısmında bulunan ve gelişmelerini tamamlamış olgun yaprakların taze ağırlığının yaprak alanına oranı ölçülerek hesaplanmıştır (Dimovska ve ark., 2017).

3.4.6. Stoma iletkenliği (H2O m–2 s–1)

Yaprak porometresi ile gerçekleştirilen yaprak sıcaklığı ölçümleri esnasında eşzamanlı okuma değeri olarak kaydedilmiş ve mmol H2O m–2 s–1 olarak ifade

edilmiştir (Düring, 2015).

3.3.7. Yaprak klorofil içeriği (mg kg–1)

Sürgün ucundan itibaren 3. ve 4. yaprakların klorofil içeriği MINOLTA SPAD metre 520 modeli ile ölçülmüştür (Taskos ve ark., 2015).

(27)

3.4.8. Sürgün çapı (mm)

Anaç sürgünlerin birinci ve ikinci boğumlarının ortasındaki kısım iki yönlü olarak ölçülmüştür. Elde edilen rakamların önce sürgün, sonra asma ortalaması hesaplanmıştır.

3.4.9. Sürgün uzunluğu (cm)

Sürgün uzunluğu ölçümleri vejetasyon dönemi sonunda, sürgün uçları kurumadan önce gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamındaki asma üzerindeki tüm sürgünlerin uzunlukları, 1 mm hassasiyete sahip şerit metre ile ölçülerek asma başına ortalama sürgün uzunluğu hesaplanmıştır (Anonim, 1997).

3.5. Ġstatistik analizleri

Rakamsal verilerin istatistiki analizinde, SPSS 22.0 paket programı (SPSS Inc., Chicago, IL, ABD) kullanılmıştır. Veriler varyans analizine tabi tutularak, ana varyasyon kaynaklarının ortalamaları P<0.05 önem seviyesinde AÖF testi ile belirlenmiştir.

(28)

4. ARAġTIRMA SONUÇLARI VE TARTIġMA 4.1. Toprak Nem Ġçeriği (%)

Farklı malç uygulamalarının toprak nem içeriği üzerine etkileri Şekil 4.1’de sunulmuştur. Yaz ortasında damla sulamadan üç gün sonra asmaların etkili kök derinliğinden alınan toprak örneklerinde gerçekleştirilen oransal nem ölçümlerine göre, malç uygulamaları toprak nem içeriğini önemli derecede etkilemiştir. En yüksek nem içeriği organik malç (%12.3) uygulamasından elde edilmiş olup, bu uygulamanın nem içeriği kontrol (%7.5) uygulamasından %39.1 oranında daha yüksek bulunmuştur. Sentetik malç (%8.8) uygulamasında da nem içeriği kontrole göre önemli oranda yüksek bulunmuştur. Sentetik malç uygulanan toprağın nemi kontrole göre %14.8 daha yüksek bulunmuştur.

Dünya genelinde özellikle bağcılığın yapıldığı alanlarda kuraklık yaygındır. Bitkilerin kurağa tolerans gösterebilmeleri ve kurak şartlarda ekonomik anlamda kaliteli yetiştiricilik yapılabilmesi için öncelikle kurağa dayanıklı genotipin seçilmesi (Carbonneau, 1985) ve daha sonra da kısıtlı su kaynaklarının en iyi şekilde korunarak kullanılması gerekmektedir (Hu ve ark., 2018). Bu araştırma kapsamında toprak neminin muhafazasına hem organik malç hem de sentetik malç uygulamalarının etkili bir şekilde katkı sağladığı görülmektedir. Toprak neminin kaybolmasının engellenmesinde organik malç uygulaması sentetik malçtan daha etkili olmuştur. Diğer taraftan sentetik plastik malzemelerin doğaya olumsuz etkileri göz önünde bulundurulduğunda organik malç uygulamasının sürdürülebilir bağcılık kapsamında önerilebilecek önemli bir kültürel işlem olduğu düşünülmektedir.

(29)

4.2. Yaprak GeliĢimi ve Fizyolojisi

4.2.1. Yaprak yaĢ ağırlığı (g), kuru ağırlığı (g) ve oransal su içeriği (%)

Farklı malç uygulamalarının asma anaçlarında yaprak yaş ve yaprak kuru ağırlıkları ile yaprak oransal su içeriği üzerine etkileri Çizelge 4.1’de sunulmuştur. Araştırma kapsamında kullanılan tüm anaçların yaprak yaş ağırlığı uygulamalardan istatistiki olarak önemli seviyede etkilenmiştir.

44-53 M anacında organik malç uygulaması (2.71 g) yaprak yaş ağırlığını kontrol (2.59 g) asmalarına göre önemli seviyede arttırmıştır. Sentetik malç uygulaması (2.55 g) ise yaprak yaş ağırlığında önemli değişikliğe neden olmayarak kontrol asmalarına yakın değer vermiştir. Yaprak kuru ağırlığında da benzer bir durum ortaya çıkmış olup, en yüksek kuru ağırlık organik malç (0.90 g) uygulamasında saptanmış, sentetik malç (0.83 g), kontrol (0.85 g) ile aynı istatistik grubunda yer almıştır. En yüksek yaprak oransal su içeriği yine organik malç (%65.3) uygulanan asmalarda saptanmış olup, bunu sentetik malç (%63.6) izlemiş ve en düşük değer ise kontrol (%61.2) asmalarında saptanmıştır.

Rupestris du Lot anacında ise sentetik malç uygulaması (3.03 g) yaprak yaş ağırlığında önemli artış sağlamış olup, organik malç uygulaması (2.87 g), kontrole (2.85 g) göre önemli değişikliğe neden olmamıştır. Yaprak kuru ağırlığı sentetik malç uygulamasında (0.93 g), kontrole göre önemli oranda yüksek bulunurken, organik malç uygulamasında dikkate değer bir farklılık tespit edilmemiş ve (0.87 g) kontrol (0.88) ile aynı istatistik grubunda yer almıştır. Yaprak oransal su içeriği organik malç uygulamasında (%71.9) kontrole göre istatistik olarak önemli bulunurken sentetik malç uygulamasında (%63.5) önemsiz çıkmıştır.

99 R anacının yaprak yaş ağırlığı sentetik malç (1.94 g) uygulamasında, kontrole (1.66 g) göre önemli oranda yüksek bulunurken, organik malç (1.74 g) uygulamasında önemsiz olduğu tespit edilmiştir. En yüksek yaprak kuru ağırlığı sırasıyla organik (0.63 g) ve sentetik malç (0.54 g) uygulamalarından elde edilmiş olup, her iki uygulama da kontrole göre önemli artış sağlamıştır. En yüksek yaprak oransal su içeriği organik malç (%65.7) uygulamasında belirlenmiş olup, bunu kontrol malç (%61) takip etmiştir. En düşük yaprak oransal su içeriği ise kontrol (%59.8) grubunda saptanmıştır.

41 B anacında organik ve sentetik malç uygulamaları yaprak yaş ağırlığını önemli ölçüde arttırmıştır. En yüksek yaprak yaş ağırlığı organik malç (4.57 g) uygulamasından elde edilmiş olup, bunu sentetik malç (4.24 g) takip etmiştir ve en

(30)

düşük değer kontrol (2.88 g) grubunda ölçülmüştür. En yüksek yaprak kuru ağırlığı sırasıyla sentetik (1.24 g) ve organik (1.16 g) malç uygulamasından elde edilirken en düşük kontrolde (0.77 g) tespit edilmiştir. Organik malç uygulaması (%73.2) yaprak oransal su içeriğini, kontrole (%59.9) göre kayda değer ölçüde arttırırken, sentetik malç (%57.8) uygulaması kontrol grubu ile aynı istatistik grubunda yer almıştır.

Asmaların vejetatif gelişme dönemindeki maruz kaldığı stresin en önemli işaretleri yapraklarda solma, sürgün uzunluğunda gerileme, yaprak sayı ve alanı ile yaprak ağırlığında azalmalardır (Cramer ve ark., 2007). Bu çalışma kapsamında, sentetik malç uygulanan tüm asmaların yaprak yaş ağırlığı ile yaprak oransal su içeriklerinin kontrol asmalarına göre önemli oranda yüksek bulunması, kullanılan malçın özellikle su stresinin yaygın olduğu İç Anadolu Bölgesi ve benzer ekolojilerde kısıtlı suyun daha etkili bir şekilde kullanılabilmesine olanak sağlayabileceğini işaret etmektedir.

Çizelge 4.1. Farklı malç uygulamalarının asma anaçlarında yaprak yaş, yaprak kuru ağırlıkları ve yaprak

oransal su içeriği üzerine etkileri

Anaçlar Uygulamalar Yaprak yaş ağırlığı (g) Yaprak kuru ağırlığı (g) Yaprak oransal su içeriği (%) Kontrol 2.59±0.27b 0.85±0.03b 61.2±1.52b 44-53 M Organik malç 2.71±0.14a 0.90±0.03a 65.3±1.78a Sentetik malç 2.55±0.08b 0.83±0.02b 63.6±1.06ab Kontrol 2.85±0.05b 0.88±0.02b 61.8±1.28b Rupestris du Lot Organik malç 2.87±0.05b 0.87±0.09b 71.9±2.62a Sentetik malç 3.03±0.04a 0.93±0.02a 63.5±0.87b Kontrol 1.66±0.07b 0.42±0.01c 61.0±2.32b

99 R Organik malç 1.74±0.05b 0.63±0.03a 65.7±1.90a

Sentetik malç 1.94±0.05a 0.54±0.02b 59.8±2.50b Kontrol 2.88±0.11c 0.77±0.06b 59.9±2.62b

41 B Organik malç 4.57±0.07a 1.16±0.18a 73.2±1.12a

Sentetik malç 4.24±0.04b 1.24±0.08a 57.8±2.54b

AÖFP<0.05(44-53 M) 0.19 0.04 2.95

AÖFP<0.05(Rupestrisdu Lot) 0.08 0.04 3.48

AÖFP<0.05(99 R) 0.11 0.05 4.14

(31)

4.3. Yaprak Sayısı (adet/bitki)

Farklı malç uygulamalarının asma anaçlarında yaprak sayısı üzerine etkileri Çizelge 4.2’de sunulmuştur. Vejetasyon dönemi sonunda gerçekleştirilen yaprak sayımlarına göre, araştırma kapsamında kullanılan tüm anaçların yaprak sayısı, malç uygulamalarından istatistiki olarak önemli seviyede etkilenmiştir.

44-53 M anacında en yüksek yaprak sayısı sentetik malç uygulamasından (62 adet) elde edilmiştir. Bunu sırasıyla kontrol (53.9 adet) ve organik malç (51.5 adet) uygulamaları takip etmiş olup, bu iki uygulama arasındaki fark istatistiki olarak önemsiz bulunmuştur.

Rupestris du Lot, 99 R ve 41 B anaçlarında sentetik ve organik malç uygulamaları yaprak sayısını kontrole göre önemli derecede arttırmıştır. Rupestris du Lot anacında en yüksek yaprak sayısı sırasıyla sentetik (67.7 adet/asma) ve organik malç (63.5 adet/asma) uygulamalarından elde edilirken, en düşük yaprak sayısı kontrol (50.3 adet/asma) uygulamasında kaydedilmiştir. Sentetik ve organik malç uygulamaları yaprak sayısını kontrole göre sırasıyla % 35 ve % 30 oranında arttırmıştır.

99 R anacında en yüksek yaprak sayısı istatistiki olarak aynı grupta yer alan sentetik (57.3 adet) ve organik (54.2 adet) malç uygulamalarında belirlenmiş olup, en düşük yaprak sayısı kontrolde (47.8 adet) belirlenmiştir.

41 B anacında en yüksek yaprak sayısı sentetik (61.7 adet) malç uygulamasından elde edilmiş olup, bunu organik malç (57.3 adet) uygulaması takip etmiştir. En düşük yaprak sayısı ise kontrolden (38.8 adet) elde edilmiştir. Sentetik ve organik malç uygulamaları yaprak sayısını sırasıyla %61 ve %50 oranında arttırmıştır.

Malç uygulamalarının, toprak nemini muhafaza ederek bitkilerin kuraklık stresini azalttığı bilinmektedir. During (1979)’ in ‘Riesling’ ve ‘Müller Thurgau’ üzüm çeşitlerinde toprak neminin azalmasının yaprak sayısının da azalttığı bilgisine dayanarak malç uygulamalarının bitkileri su stresinden koruyarak yaprak sayısınında artış sağladığı düşünülmektedir. Sonuçlarımızı destekler nitelikte olan bir başka çalışmada ise siyah sentetik malç uygulamasının patlıcanda yaprak sayısını arttırdığı bildirilmiştir (Carter ve Johnson, 1988). Ayrıca tüm anaçlar ve uygulamalar birlikte incelendiğinde yaprak sayısının sürgün uzunluğuna paralel olarak değiştiği tespit edilmiştir.

(32)

ġekil 4.2. Farklı malç uygulamalarının yaprak sayısı (adet) üzerine etkileri

4.4 . Yaprak Alanı (cm²)

Farklı malç uygulamalarının asma anaçlarında yaprak alanı üzerine etkileri Çizelge 4.3’de sunulmuştur. Vejetasyon dönemi sonunda gerçekleştirilen yaprak alanı analizlerine göre, araştırma kapsamında kullanılan tüm anaçların yaprak sayısı, malç uygulamalarından istatistik olarak önemli seviyede etkilenmiştir.

44-53 M anacında en yüksek yaprak alanı sentetik malç uygulamasından (144 cm²) elde edilmiştir. Organik malç (120 cm²) uygulaması ise yaprak alanı değerinde önemli değişikliğe neden olmayarak kontrol (114.3 cm²) asmalarına yakın bir değer vermiştir. Sentetik malç uygulaması yaprak alanını kontrole göre %26 oranında arttırmıştır.

Rupestris du Lot, 99 R ve 41 B anaçlarında her iki malç uygulaması da yaprak alanında önemli derecede artış sağlamıştır. Rupestris du Lot anacında en yüksek yaprak alanı değerleri istatistiki olarak aynı grupta yer alan sentetik (131.3 cm²) ve organik (126.9 cm²) malç uygulamalarından elde edilmiştir. En düşük yaprak alanı ise kontrol (106.8 cm²) uygulamasında kaydedilmiştir.

99 R anacında organik malç (107 cm²) uygulaması diğer gruplardan daha yüksek yaprak alanı değeri vermiş olup, bunu sentetik malç (85.1 cm²) uygulaması takip etmiştir. Organik malç uygulamasının yaprak alanını %31.7 oranında arttırdığı saptanmıştır.

(33)

41 B anacında yapılan ölçümlerde ise en yüksek yaprak alanı sentetik (197.6 cm²) malç uygulamasından elde edilmiş olup, bunu oldukça yakın değerle organik malç (193.4 cm²) uygulaması izlemiştir. En düşük yaprak alanı ise kontrolde (131 cm²) belirlenmiştir. Sentetik ve organik malç uygulamaları yaprak alanını sırasıyla %51 ve %48 oranında arttırmıştır.

Su stresinin asmalarda fizyolojik ve vejetatif gelişme özellikleri üzerine etkilerini araştıran Gómez-del-Campo ve ark. (2002)’nın da belirttiği gibi, bitkide kuru madde birikiminde asmanın yaprak alanı ve su kullanma potansiyelinin önemli rolleri bulunmaktadır. Toprağın su içeriğinde yetersizlikler olması halinde asmaların yaprak yüzey alanını azalarak transpirasyonla su kaybını azaltma mekanizması geliştirdiği bilinmektedir. Bu araştırmada kontrol asmalarının yaprak alanının her grupta en düşük seviyelerde olması, bu gruba ait asmaların toprak nemi yetersizliğine maruz kalmış olabileceğini işaret etmektedir.

ġekil 4.3. Farklı malç uygulamalarının yaprak alanı (cm2) üzerine etkileri

4.5. Yaprak Kalınlığı (µm)

Farklı malç uygulamalarının asma anaçlarında yaprak kalınlığı üzerine etkileri Çizelge 4.4’de sunulmuştur. Araştırma kapsamında kullanılan tüm anaçların yaprak kalınlığı, malç uygulamalarından istatistik olarak önemli seviyede etkilenmiştir.

(34)

44-53 M anacında en yüksek yaprak kalınlığı sentetik malç uygulamasından (20.9 µm) elde edilmiştir. Organik malç uygulaması (19.5 µm) ise yaprak kalınlığında önemli değişikliğe neden olmayarak kontrol (19.4 µm) asmalarına yakın değer vermiştir.

Rupestris du Lot anacında yapılan ölçümlere göre malç uygulamaları yaprak kalınlığını önemli oranda etkilemiştir. Organik malç uygulamaları yaprak kalınlığını kontrole göre önemli oranında azaltmıştır. En yüksek yaprak kalınlığı kontrolden (23.9 µm) elde edilmiş olup, bunu sırasıyla sentetik (23.3 µm) ve organik malç (21.9 µm) uygulamaları izlemiştir.

99 R anacında da malç uygulamalarının yaprak kalınlığı üzerine etkileri önemli olmakla birlikte, en yüksek yaprak kalınlığı kontrol (21.3 µm) asmalarından elde edilirken bunu sentetik (20 µm) ve organik malç (19.8 µm) izlemiştir. Her iki uygulama da yaprak kalınlığını önemli derecede azaltmıştır.

41 B anacında ise yaprak kalınlığı sentetik malç (19.9 µm) ve kontrol (19.8 µm) uygulamalarında, organik malç (18.2 µm) uygulamasından önemli derecede yüksek bulunmuştur.

Araştırmada belirtildiği gibi su stresi bitkilerin yaprak yüzeyinde mum tabakasının birikmesi ve daha kalın kütikula oluşmasına yol açmakta ve bunun sonucunda transprasyon hızı düşmektedir. Topraktaki su miktarının azalması yaprak kalınlığını artırdığı ve su stresinin azalmasına katkı sağladığı bilinmektedir (Carter ve Johnson, 1988; Kutlu, 2010; Cakır, 2011).

(35)

4.6. Stoma Ġletkenliği ( mmol H2O m–2 s–1)

Farklı malç uygulamalarının asma anaçlarında stoma iletkenliği üzerine etkileri Şekil 4.5, 4.6, 4.7 ve 4.8’da sunulmuştur. Asma yapraklarının stoma iletkenliği kullanılan malç uygulamalarından önemli derecede etkilenmiştir.

44-53 M anacında 06.07.2018 tarihinde yapılan ölçümlerde en yüksek stoma iletkenliği sentetik malç uygulamasından (369.8 mmol H2O m–2 s–1) elde edilmiştir. En

düşük stoma iletkenliği ise 321.8 mmol H2O m–2 s–1 ile organik malç uygulamasından

elde edilirken, bunu çok yakın değerle kontrol (332.2 mmol H2O m–2 s–1) takip etmiştir.

İkinci ölçümlerde (27.07.2018) ise en yüksek stoma iletkenliği organik malç (439.6 mmol H2O m–2 s–1) uygulamasından elde edilirken bunu sentetik malç (377.6 mmol

H2O m –2

s–1) uygulaması takip etmiştir. En düşük stoma iletkenliği ise kontrol (292.1 mmol H2O m–2 s–1) uygulamasında ölçülmüştür. 27.08.2018 tarihinde yapılan

ölçümlerde en yüksek stoma iletkenliği sentetik malç uygulanan asmalarda saptanırken bunu organik malç izlemiştir. Son ölçümlerde (28.09.2018) ise sentetik malç uygulamasında dikkate değer bir düşüş meydana gelmiş ve 306.9 mmol H2O m–2 s–1 ile

en düşük stoma iletkenliği bu uygulamada ölçülmüştür. Bu tarihte en yüksek stoma iletkenliği organik malç (351.1 mmol H2O m–2 s–1) uygulamasında kaydedilmiştir.

ġekil 4.5. Farklı malç uygulamalarının 44-53 M asma anacında stoma iletkenliği (mmol H2O m–2 s–1) üzerine etkileri

(36)

Rupetris du Lot anacında ilk ölçümlerde (06.07.2018) en yüksek stoma iletkenliği organik malç uygulamasında (341.2 mmol H2O m–2 s–1) saptanırken bunu

oldukça yakın bir değerle sentetik malç (335.6 mmol H2O m–2 s–1) uygulaması takip

etmiştir. En düşük stoma iletkenliği ilse kontrol (309.2 mmol H2O m–2 s–1)

uygulamasından elde edilmiştir. 27.07.2018 tarihinde yapılan ölçümlerde en yüksek değer organik malç (386.8 mmol H2O m–2 s–1) uygulamasında saptanırken, en düşük

stoma iletkenliği kontrol (289.0 mmol H2O m–2 s–1) asmalarında ölçülmüştür.

27.08.2018’de gerçekleştirilen ölçümlere göre kontrol asmalarının stoma iletkenliğinde göze çarpan bir değişim olmazken organik malçta düşüş ve sentetik malçta artış görülüştür. Bu dönemde en yüksek ve en düşük değerler sırasıyla sentetik malç (369.1 mmol H2O m–2 s–1) ve kontrol (280.7 mmol H2O m–2 s–1) asmalarında saptanmıştır. Son

ölçümlerde (28.09.2018) ise en yüksek stoma iletkenliği organik malç (351.1 mmol H2O m

–2

s–1) uygulamasında saptanırken, diğer gruplara ait asmaların değerleri önemli oranda düşük bulunmuştur.

ġekil 4.6. Farklı malç uygulamalarının Rupetris du Lot asma anacında stoma iletkenliği (mmol H2O m–2 s–1) üzerine etkileri

99 R anacında 06.07.2018 tarihinde yapılan ölçümlerde stoma iletkenliği bakımından uygulamalar arasındaki farklar istatistiki olarak önemsiz bulunmuş olup, 317.5 mmol H2O m–2 s–1 (kontrol) ile 286.6 mmol H2O m–2 s–1 (sentetik malç) arasında

değişmiştir. İkinci ölçüm döneminde (27.07.2018) ise her iki malç uygulaması da stoma iletkenliğini önemli derecede arttırmıştır. En yüksek stoma iletkenliği sentetik malç (396.1 mmol H2O m–2 s–1) uygulamasında saptanırken bunu yakın bir değerle organik

Şekil

ġekil 3.1. Dikim öncesi araştırma parselinde hazırlıklar (Fotoğraf: Haci Zengin)
ġekil  3.3.  Vejetasyon  dönemi  sonunda  (04.10.2018)  araştırma  alanından  bir  görünüm,  soldan  sağa  kontrol, sentetik malç ve organik malç (Fotoğraf: Prof
ġekil 4.1. Farklı malç uygulamalarının toprak nem içeriği üzerine etkileri
Çizelge 4.1. Farklı malç uygulamalarının asma anaçlarında yaprak yaş, yaprak kuru ağırlıkları ve yaprak  oransal su içeriği üzerine etkileri
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Kıbrıs ağızlarında ad öbeği biçimindeki deyimler eylemlik öbeği biçimindeki- lere nazaran sayıca az olduğu gibi, organ adı içeren ad öbeği biçimindeki deyimler de

This study investigated the sheet erosion that occurs as a result of log skidding operations using a farm tractor on skid trails and the use of wood chips and slash in order

Omuzunda akut subakromial sıkışma sendromu veya rotator manşet tendiniti bulunan hastalarda, kinezyolojik bantlama uygulamasının ağrı, özürlülük ve ağrısız

2 ve 3 yıllık eğitim enstitüsü mezunlarının lisans eğitimi yapabilmeleri için YÖK tarafından çıkarılan ve 18 Kasım 1983 tarih ve 18223 sayılı Resmi Gazete'de

Sayın Ferruh Başağa’mn, daha pek uzun yıllar da sürmesini dilediğimiz sanat yolculuğunda, soyut resim çalışmaları ön plânda.. SANAT ÇEVRESİ

Allah rahmet eyleye o zaman Anadolu ajansı müdürü olan Muvaffak Menemencioğlu bey de beni yalnız bırakmamak için hep yanımda idi.. Zaten bu seyahate beni kardeşi

It has long been known that asthma usually has an early onset with intermittent symptoms, has a good response to inhaled therapy, and is often associated with other allergic

2) Aynı maddeden yapılmış uzunluğu “3L” yarı çapı “r “olan bir telin direnci R1 ile uzunluğu “2L” yarı çapı “2r” olan bir telin direnci R2 ise R1 /