• Sonuç bulunamadı

Ergenlerin mükemmeliyetçilikleri ile mizah duyguları arasındaki ilişkinin incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ergenlerin mükemmeliyetçilikleri ile mizah duyguları arasındaki ilişkinin incelenmesi"

Copied!
103
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ BİLİM DALI

ERGENLERİN MÜKEMMELİYETÇİLİKLERİ İLE MİZAH DUYGULARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Emre BOZDEMİR

Ankara Nisan, 2011

(2)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ BİLİM DALI

ERGENLERİN MÜKEMMELİYETÇİLİKLERİ İLE MİZAH DUYGULARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Emre BOZDEMİR

Danışman: Doç. Dr. Ayşe BELGİN AKSOY

Ankara Nisan, 2011

(3)

I

Emre BOZDEMİR‟in „Ergenlerin Mükemmeliyetçilikleri İle Mizah Duyguları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi‟ başlıklı tezi ... tarihinde, jürimiz tarafından Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Başkan: ... ... Üye (Tez Danışmanı): ... ... Üye : ... ...

(4)

II

Araştırmamı gerçekleştirdiğim Harran İlçesi‟nde sürekli artmakta olan nüfusun ve ileri düzeyde çevresel yetersizliklerin beraberinde getirdiği zorluklar oldukça somut yaşanmaktadır. Bu zorluklar doğal olarak çalışmama da yansımıştır. Fakat Harran‟ın tüm medeniyetleri tarihinde buluşturması ve Dünya‟daki ilk üniversitenin bu şehirde kurulmuş olması gibi manevi değerler tüm zorlukları bana unutturmuştur. Meslek yaşantımın ilk yılında tarihi ve kültürü ile beni büyüleyen Harran‟da araştırmamı gerçekleştirdiğim için oldukça mutluyum.

Çok zor şartlar altında oluşturduğum araştırmamın her aşamasında değerli görüşlerini ve yardımlarını esirgemeyen danışmanım Doç. Dr. Sayın Ayşe Belgin AKSOY‟A çok teşekkür ederim.

Yüksek lisans eğitimim ve araştırmam boyunca içten dostlukları ile her zaman yanımda olan bütün arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum.

Gerekli olan verilerin elde edilmesinde katkıları bulunan, Harran İlçesi‟nde ve köylerinde yaşayan 630 değerli katılımcıya ayrıca teşekkür ederim.

Eğitim-öğretim hayatımın her döneminde sevgilerini bana hissettiren aileme, hazırlamış olduğum araştırmanın meydana gelmesinde destekleri ve fedakârlıkları ile her zaman yanımda olan eşim ve meslektaşım Sayın Ş. Asena BOZDEMİR‟E ve ailesine sonsuz teşekkür ederim.

(5)

III

İLİŞKİNİN İNCELENMESİ BOZDEMİR, Emre

Yüksek Lisans, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Anabilim Dalı Tez Danışmanı: Doç. Dr. Ayşe Belgin AKSOY

Nisan-2011, 91 sayfa

Bu araştırma ergenlerin mükemmeliyetçilikleri ile mizah duyguları arasındaki ilişkiyi incelemek amacı ile yapılmıştır.

Araştırmanın örneklemini Şanlıurfa İli, Harran İlçesi‟nde orta öğretimlerine devam eden (9.10.11.12.) 630 ergen oluşturmuştur.

Araştırma kapsamında ergenlerin mükemmeliyetçiliklerini ölçmek amacıyla „Frost‟un Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği‟, mizah duygularını ölçmek amacıyla Oral (2004) tarafından geliştirilen “Ergenlerde Mizah Ölçeği” kullanılmıştır. Bu ölçeklerin yanı sıra, ergenlerin demografik bilgilerine ulaşmak için araştırmacı tarafından geliştirilen “Kişisel Bilgi Formu” kullanılmıştır.

Ergenlerin mükemmeliyetçilikleri ile mizah duyguları arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığı ve Frost‟un Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği‟nin alt ölçek puanları ile mizah duyguları arasında anlamlı bir ilişkinin olup olmadığı „Korelâsyon Analizi‟ ile sınanmıştır. Ergenlerin cinsiyetlerine mükemmeliyetçiliklerinin, mizah duygularının ve Frost‟un Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği‟nin alt ölçek puanlarının farklılaşıp farklılaşmadığı ve anlamlı bir farkın olup olmadığı „t Testi‟ ile analiz edilmiştir. Son olarak, ergenlerin mükemmeliyetçilikleri ve alt ölçek puanlarının annelerinin öğrenim durumlarına, babalarının öğrenim durumlarına, kardeş sayılarına, doğum sıralarına göre farklılık gösterip göstermediği ve ergenlerin mizah duygularının annelerinin öğrenim durumuna, babalarının öğrenim durumlarına, kardeş sayılarına, doğum sıralarına göre farklılıkları „Tek Yönlü Varyans Analizi‟ ile test edilmiştir.

Araştırma sonuçlarına göre ergenlerin mükemmeliyetçilikleri ile mizah duyguları arasında bir ilişki olmadığı tespit edilmiştir (p>0.01).

(6)

IV

düzen alt ölçek puanları arasında anlamlı bir farklılık olduğu bulunmuştur(p<0.05). Kız ve erkek ergenlerin Frost‟un Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeklerinden hatalara aşırı ilgi, davranışlardan şüphe, aile beklentileri, ailesel eleştiri ve kişisel standartlar alt ölçek puanları arasında anlamlı farklılıklar bulunmamıştır(p>0.05).

Ergenlerin anne öğrenim durumu, baba öğrenim durumu, kardeş sayısı ve doğum sıralarına göre Frost‟un Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği‟nin alt ölçeklerinden düzen, hatalara aşırı ilgi, davranışlardan şüphe, aile beklentileri, ailesel eleştiri ve kişisel standartlar alt ölçek puanları arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır(p>0.05).

Ergenlerin cinsiyet, anne öğrenim durumu, baba öğrenim durumu, kardeş sayısı ve doğum sıralarına göre mizah duyguları arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır(p>0.05).

Ergenlerin mizah duyguları ile hatalara aşırı ilgi alt ölçek puanları arasında 0.114 ve aile beklentileri alt ölçek puanları arasında 0.116 olan pozitif yönlü düşük düzeyde bir ilişki bulunmuştur. Bulunan ilişki katsayısının pozitif yönlü olması nedeniyle ergenlerin mizah duyguları artıkça hatalara aşırı ilgi alt ölçek puanları ve aile beklentileri alt ölçek puanları da artmaktadır(p<0.01).

Ergenlerin ölçülen mizah duyguları ile düzen, ailesel eleştiri, davranışlardan şüphe ve kişisel standartlar alt ölçek puanları arasında çok düşük düzeyde bir ilişki bulunmuştur. Bulunan korelasyon katsayıları sıfıra çok yakın olması nedeniyle mizah duyguları ile düzen, ailesel eleştiri, davranışlardan şüphe ve kişisel standartlar alt ölçek puanları arasında bir ilişki olmadığı sonucuna ulaşılmıştır(p>0.01).

(7)

V

OF HUMOR IN ADOLESCENTS BOZDEMİR, Emre

Graduate School, Child Development and Education Thesis Advisor: Associate Professor Ayşe Belgin AKSOY

April-2011, 91 Pages

This research has been conducted so as to investigate the relationship between the perfectionism and sense of humor in adolescents.

The participants to this research are composed of 630 adolescents (9.10.11.12. class) who continue their high school education in Harran, Şanlıurfa.

Within this research, to measure the level of perfectionism of adolescents, Frost Multidimensional Perfectionism Scale (FMPS) is used, to measure the sense of humor, Adolescent Humor Scale which was developed by Oral (2004) is utilized. Apart from these scales, to access to the demographic information of adolescents, Personal Information Form that has been developed by the researcher is used.

Correlation analysis is used to test whether there is a meaningful relationship between the sub-scale points of Frost Multidimensional Perfectionism Scale and sence of humor. t Test was utilized to analyze whether adolescents‟ sense of humor alters according to their gender, and whether there is a meaningful difference between the perfectionism and sub-scale points in accordance with the gender. One-dimensional variance analysis was used to scrutinize whether the perfectionism levels of adolescents and their sub-scale points change according to education level of their mothers, education of level of their fathers, the number of siblings, their sequence of birth, and whether senses of humor of adolescents alter according to education level of their mothers, education of level of their fathers, the number of siblings, their sequence of birth.

The results of the research demonstrate that there is no relationship between the perfectionizm and sence of humor of adolescents (p>0.01).

Female adolescents „adjustment sub-scale points are slightly higher than the males‟. There is also an meaningful statistical difference between the male and female adjustment

(8)

VI

expectations, family criticisims, personal standards and sub-scale points.

One, could also, not find any meaningful distinction between the education degree of the mother of the adolescents, education degree of the father of the adult‟s, number of siblings, the order of birth sequence, too much interest in mistakes, suspicion on behaviours, family expectations, family criticisms and personal standards sub-scale points (p>0.05).

Futhermore, there is no found meaning differentiation between adolescents sex, education level of mother‟s, education level of father‟s, number of siblings, the order of birth sequence and sense of humour (p>0.05).

There is an important relationship between the adolescents sense of humour and too much interest in mistakes sub-scale points with a level of 0.114 and the relationship with the family expectations sub-scale points, there found an affirmative and low level, yet important relationship with a degree of 0.116 (within the degree of 0.01 meaningful level). Since the relationship coefficient is positive, the more increase in sense of humour of adolescents, the more increase one can observe in the sub-scale points of adolescents interest in mistakes and family expectations (p<0.01).

There is also a low level, yet important relationship between adolescents sense of humour and order, family criticisms, suspicion on behaviours, personal standards (within the degree of 0.05 meaningful level). Because the coefficient of the correlation is close to zero, it can be concluded that there is no vital relationship between the aforementioned variables (p>0.01)

(9)

VII Sayfa No JÜRİ ONAYI……….…I ÖNSÖZ……….……….…II ÖZET……….…III ABSTRACT………..……...V İÇİNDEKİLER……….…...VII TABLOLAR LİSTESİ………..……...………..……… IX 1. GİRİŞ………...1 1.1. Problem Durumu……….5 1.2. Araştırmanın Amacı……….……...6 1.3. Araştırmanın Önemi………....7 1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları………...9 1.5. Araştırmanın Varsayımları……….….9 1.6. Tanımlar………..10 1.6.1. Ergenlik Dönemi………..10 1.6.2. Mükemmeliyetçilik………..10 1.6.3. Mizah………....10 1.6.4. Mizah Duygusu………....11 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE……….…12 2.1. Mükemmeliyetçilik Kavramı………..12

2.1.1. Olumlu ve Olumsuz Mükemmeliyetçilik………..……….13

2.1.2. Mükemmeliyetçiliğin Boyutları………..15

2.2. Mizah ve Mizah Duygusu Kavramları………....19

2.2.1. Mizah Kuramları……….…22

2.2.1.1. Üstünlük Kuramı………....22

(10)

VIII

2.2.2.1. Katılımcı Mizah………....26

2.2.2.2. Kendini Geliştirici Mizah………...27

2.2.2.3. Saldırgan Mizah………....27

2.2.2.4. Kendini Yıkıcı Mizah………...28

2.3. Mükemmeliyetçilik ve Mizah Duygusu Arasındaki İlişki………..29

2.4. İlgili Araştırmalar………...33

2.4.1. Mükemmeliyetçilik İle İlgili Araştırmalar………....33

2.4.2. Mizah İle İlgili Araştırmalar………..…...39

3. YÖNTEM……….………..43

3.1. Araştırmanın Modeli……….…..….43

3.2. Evren ve Örneklem………..…....44

3.3. Veri Toplama Araçları………...44

3.3.1. Kişisel Bilgi Formu………...46

3.3.2. Frost‟un Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği………...46

3.3.3. Ergenlikte Mizah Ölçeği………...48

3.4. Verilerin Toplanması………...49 3.5. Verilerin Analizi……….…….50 4. BULGULAR VE YORUM………...51 5. SONUÇ VE ÖNERİLER………...75 KAYNAKÇA……….…...…...78 EKLER……….…...88

EK – 1: Kişisel Bilgi Formu………..…...89

EK – 2: Frost‟un Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği……….…...90

(11)

IX

Tablo No Sayfa No

Tablo-1 Araştırmaya Dahil Edilen Ergenlere Ait Demografik Bilgiler ……….52

Tablo-2 Ergenlerin Toplam Mükemmeliyetçilik Puanları ile Toplam Mizah Puanları Arasındaki Korelâsyon Analizi Sonuçları……….54

Tablo-3 Ergenlerin Cinsiyetlerine Göre Mükemmeliyetçiliğe Ait t Testi Analizi Sonuçları……….56

Tablo-4 Ergenlerin Kardeş Sayılarına Göre Mükemmeliyetçiliğe Ait Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları………58

Tablo-5 Ergenlerin Doğum Sıralarına Göre Mükemmeliyetçiliğe Ait Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları………..…..60

Tablo-6 Ergenlerin Annelerinin Öğrenim Durumlarına Göre Mükemmeliyetçiliğe Ait Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları……….63

Tablo-7 Ergenlerin Babalarının Öğrenim Durumlarına Göre Mükemmeliyetçiliğe Ait Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları……….66

Tablo-8 Ergenlerin Cinsiyetlerine Göre Mizah Duygularına Ait t Testi Analizi Sonuçları………...69

Tablo-9 Ergenlerin Kardeş Sayılarına Göre Mizah Duygularına Ait Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları………...70

Tablo-10 Ergenlerin Doğum Sıralarına Göre Mizah Duygularına Ait Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları………...71

(12)

X

Yönlü Varyans Analizi Sonuçları………...72

Tablo-12 Ergenlerin Babalarının Öğrenim Durumlarına Göre Mizah Duygularına Ait Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları………...73

Tablo-13 Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeğinin Alt Ölçek Puanları ile Mizah Duyguları Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçları………74

(13)

1. GĠRĠġ

Ergenlik, çocuklukla erişkinlik arasında yer alan bedensel ve ruhsal alanda önemli değişikliklerin belirdiği, hızlı bir büyüme ve olgunlaşma çağıdır. Batı dillerinde “ adolescence” diye bilinen bu dönemin sözlük anlamı “büyüme”dir. Genel olarak 12-21 yaşları arasına rastlayan bu uzun dönemde fizyolojik ve psikolojik gerginliklerin yanı sıra, yeni bir kimliğe doğru ilerlemenin yarattığı sıkıntılar yaşanmaktadır.

Birleşmiş Milletler Örgütü‟ne göre genç; 15 ile 25 yaşları arasında, öğrenim gören, hayatını kazanmak için çalışmayan ve ayrı bir konutu bulunmayan kişidir (Yörükoğlu, 2000: 13).

Ergenlik döneminde, çevre ile ilişkiler, özellikle de akran ilişkileri çok önemlidir; çünkü bu ilişkiler sayesinde ergen, farklı fikirlerle bağlantı kurmayı öğrenir, algılama yeteneğini geliştirir, yetişkin rolüne hazırlanır (Topuz, 1995: 12). Ergenlik yıllarında zihinsel kapasitede meydana gelen belirgin artış, ergenin soyut kavramları anlayabilmesine, yargılama ve sentez yeteneklerinin gelişmesine yardımcı olmaktadır (Tamar, 2005: 38).

Çocuklukla kıyaslandığında bu dönemde ergenin baş etmek zorunda kaldığı psikososyal değişimler artmaktadır. Biyolojik olarak ergen vücudunda meydana gelen değişikliklere uyum sağlamak ve bunlara bağlı ortaya çıkan cinsel dürtülerle baş etmek konumundadır. Dönemsel olgunlaşmaya paralel olarak ortaya çıkan bilişsel yetiler ergeni hem kendiyle hem de çevresiyle ilgili yeni değerlendirmeler yapmaya iter. Böylelikle ergenlik döneminde kimlik gelişimi önem kazanır. Ergen „Ben kimim?‟ sorusuna yanıt bulmaya çabalar. Bu çabalama bazen bocalamalarla sonuçlanabilir. Sosyal olarak ergenden beklentiler artmakta ve bu beklentiler doğrultusunda sorumluluklar üstlenmesi gerekmektedir. Bütün bu değişiklikler birey olarak ergeni hem kendi hem de çevresiyle ilgili yeni bilişsel bütünlükler kurmaya zorlar. Bu durum karşısında bazı ergenler diğerleri kadar başarılı olamayabilir ve bir takım ruh sağlığı sorunları ortaya çıkabilir (Dereboy, 1993: 83).

(14)

Psikoanalitik görüş, çocukluktan yetişkinliğe bir geçiş olarak görülen ergenlik döneminin yaşamın diğer dönemlerine kıyasla daha sorunlu bir dönem olduğunu ileri sürmüştür (Graber ve Ark., 1996: 24).

Ergenler annesini ve babasını eleştirmesine, onların görüşlerini benimsememesine rağmen, arkadaş grubuna çok bağlıdır ve arkadaşları tarafından sevilen bir kişi olmayı amaçlamaktadır (Yavuzer,1993: 286).

Anne-babaların hataya izin vermeyen, hep mükemmeli bekleyen tutumları çocuklar üzerinde ciddi bir kaygı yaratmaktadır. Çocuklar yanlış yapma kaygısıyla birçok şeyi denemekten çekinmekte bu da uyum sorunlarına neden olabilmektedir. Ayrıca benlik algısının gelişiminde de anne-babadan alınan geri-bildirimlerin önemi büyüktür. Mükemmeliyetçi tavır sanıldığının aksine çocuğu her zaman başarıya götürmemekte, hatta „başarısızım‟, „yeterince iyi değilim‟ algısının gelişmesine neden olabilmektedir. Çocuğun kendini yeterli ve başarılı hissetmesinin ön koşulu, yapabildiklerinin, iyi olduğu yanlarının, çabasının vurgulanması ve desteklenmesidir. Ayrıca mükemmeli arayan çocuk en doğrusunu ve en iyisini de yapsa genellikle bundan tatmin olmayacaktır. Çünkü hep „daha iyi‟yi hedeflemesi öğretilmiştir ve yaptığı her şey, ortaya koyduğu her ürün „hatasız‟ ve „mükemmel‟ olmalıdır. Böyle bir çocuk hiçbir zaman yaptığının yeterince iyi ve hatasız olduğundan emin olamaz. Kendisinde hata ve eksik aramaya alışmıştır ve bu nedenle de ürününden hoşnut olmayacaktır. Böyle bir durumda dışarıdan aldığı övgüler ve destek de işe yaramayabilir. Çünkü kendisi kendi yaptığından tatmin olmadığı için yapılan olumlu eleştirileri de inandırıcı bulmayacaktır. Bunun yanı sıra özellikle de anne-babasına sürekli kendini ispat etme, kendini beğendirme çabasına girecektir. Bu çaba bir süre sonra kızgınlık yaratabilir. Anne-babaya duyulan kızgınlığın da her zaman ifade edilmesi kolay olmamaktadır. Bazen bu öfke çocuğun kendisine dönmekte, kendisine zarar verici

(15)

davranışlar içine girmekte veya çevresiyle uyum sorunları yaşayabilmektedir (Frost ve Ark., 1990: 27).

Ergenlik döneminde geliştirilen benlik saygısının düşük olması, daha sonraki yıllarda bireyin kendi benliğini kabul etmemesine neden olabilmektedir. Bu durum içe kapanma ya da saldırgan türde davranışlara yol açabilmektedir (Temel ve Aksoy, 2001: 23). Mükemmeliyetçi ergenler ise hem en yüksek standartlara ulaşması, hem de asla hata yapmaması gerektiğine inanır. Bu ilk bakışta olumlu bir özellik gibi görünse de aslında erişilmesi mümkün olmayan bir konuma umutsuzca erişme çabası anlamına gelir (Pamir, 2008: 41). Bu durumda ergenlerin benlik saygılarının düşük olması kaçınılmaz olabilmektedir.

Başarı, mutlu olabilmek için bir araç iken amaç haline geldiğinde; yaşamı zorlaştırmaktadır. Kişi sadece sonuca odaklandığı için yaptığı işin aşamalarından ve sürecinden tam anlamıyla zevk alamamaktadır. Mükemmeliyetçi kişilerin daha iyisine ulaşmak için uğraşmaları, elde ettikleri daha düşük başarıları göz ardı etmelerine, dolayısıyla bunlardan tam anlamıyla haz alamamalarına neden olmaktadır. Bununla birlikte mükemmel olanın dışındakini kabul edilemez olarak görmeleri ve hataları olduğundan daha büyük olarak algılamaları daha fazla stres ve kaygı yaşamalarına neden olabilmektedir. Kaygının belli bir düzeyde olması insanı motive etmekle birlikte, fazla olması ise başarıyı olumsuz etkilemektedir. Mükemmeliyetçi tutumun süreklilik kazanması ile başarısızlık durumunda yaşanılan bu hayal kırıklığı daha sonra kişinin çeşitli olumsuzluklar yaşamasına neden olabilmektedir (Camadan, 2009: 39).

Rice ve Arkadaşları, mükemmeliyetçiliği uyumlu ve uyumsuz olarak inceledikleri çalışmalarında, uyumsuz mükemmeliyetçiliğin bireyleri özellikle ergenlik döneminde olumsuz yönde etkileyeceğini savunmuşlardır. Ergenlik döneminde olan bireyin geliştirebileceği uyumsuz mükemmeliyetçilik doğrultusunda kendisine ulaşılması güç hedefler koyması ve karşılaşacağı başarısızlık durumunda sosyal çevresi tarafından beğenilme, onay ve kabul görme açısından hayal kırıklığı yaşayacağı düşünülmektedir. Bu durum, ileriki zamanda ergenin sosyal kaygı yaşayacağını, diğer

(16)

bir deyişle sosyal ortamlardan kaçınacağını düşündürmektedir (Rice ve Ark., 1998: 304).

Benk 2006‟da yaptığı çalışmada, mükemmeliyetçilik ile SCL 90 (Belirti Tarama Testi)‟ nin tüm alt boyutları (somatizasyon, obsesif kompulsif bozukluk, kişiler arası duyarlılık, depresyon, anksiyete, düşmanlık, fobik anksiyete, paranoya, psikotizm) arasında anlamlı ilişkiler bulmuştur.

Mizah ise insan yaşamında pozitif bir güç olarak ele alınmış ve birçok kişilik kuramcısı mizahı sağlıklı ve uyumlu bir baş etme stratejisi olarak tanımlamıştır. Örneğin, uyumsuzluk kuramcılarından Guthrie‟ye (1903) göre gülme, her şeyin düzenli olduğuna inanılan bir anda beliren uyumsuzluk ve karmaşadan doğar. Leacock da (1935) mizahı, bir şeyin olması gerektiği hali ve olamayacağı haliyle eşleşmesinin bir sonucu olarak görür (Keith ve Spiegel, 1972; Akt: Yerlikaya, 2007: 12).

Mizah duygusu, noksanlıklarda ve zayıflıklarda dahi gülmenin oluşmasını sağlayabilir. İyi geliştirilmiş bir mizah değerlendirmesi için yaratıcı ustalığa sahip olunması gereklidir. Bazen karşıdaki kişinin eksik yönü anlatılmak istendiğinde de mizaha başvurulmaktadır. Burada karşılıklı hoşgörünün de olması gerekmektedir. Bir isçinin işverenine yaptığı espriler, komedyenlerin siyasetçileri hedef aldığı parodiler ya da karikatürler, karşı tarafın mizah anlayışına sığınılarak yapılmaktadır (Uğur, 2007: 101).

Öte yandan Vural (2004), mizahın sorunlarla etkili bir başa çıkma mekanizması olduğunu açıklamaktadır. Negatif duygusal durumlar fiziksel ve psikolojik hastalıklara neden oluyorsa, pozitif duygular da bu hastalıkların iyileştirilmesinde kullanılabilir varsayımından hareketle gülme terapisi önemsenmiş ve kullanılmaya başlanmıştır. Öncelikle güldürmeyi amaçlayan teknikleri içeren bir terapi olan gülme terapisi; stres, depresyon ve kanser gibi çağımızın hastalıklarının tedavisinde destek olarak kullanılmaktadır. Mizah, zihinsel ve fiziksel sağlığın korunmasında ve hastalıkların yenilmesinde etkin bir role sahiptir.

(17)

Abel 2002‟de yaptığı araştırmada yüksek mizah duygusuna sahip öğrencilerin stresli olaylar karşısında düşük mizah duygusuna sahip olanlara oranla olumlu bilişsel değerlendirmeleri ve problem çözme stratejilerini daha fazla kullandıklarını belirtmiştir. Aynı doğrultuda Durmuş (2000), yüksek mizah duygusuna sahip kişilerin iyimser, kendine güvenli ve başa çıkma stratejilerini daha sık kullandıklarını saptamıştır.

Araştırmalar; mizah duygularını etkin bir şekilde kullanan bireylerin hem çevreye uyum konusunda hem de akademik alanda yararlı sonuçları olduğunu göstermektedir. Mükemmeliyetçi kişilerdeki başarıya dönük yüksek motivasyon da kesinlikle göz ardı edilmemelidir, ancak bu enerjinin nasıl kullanılacağı oldukça önemlidir. Mükemmeliyetçi tutum sergileyen ergen kendi boyutlarını tanıdığında ona göre hedefler belirleyebilecektir. Ayrıca mizahi duygularının farkına varıp hayata daha olumlu bakabilmeyi başaran ergenler, mükemmeliyetçiliğin ortaya çıkardığı bazı sorunlarla daha rahat baş edebileceklerdir.

1.1. Problem Durumu

Araştırmanın problemi; orta öğretim kurumlarına devam eden ergenlerin, „mükemmeliyetçilikleri ile mizah duyguları arasında bir ilişki var mıdır?‟ sorusudur. Bu problemin çözümü amacıyla şu sorulara yanıt aranmıştır;

Ergenlerin mükemmeliyetçilikleri;

a) Cinsiyete, b) Kardeş sayısına, c) Doğum sırasına,

d) Anne öğrenim durumuna,

(18)

Ergenlerin mizah duyguları;

a) Cinsiyete, b) Kardeş sayısına, c) Doğum sırasına,

d) Anne öğrenim durumuna,

e) Baba öğrenim durumuna göre farklılık göstermekte midir?

Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği‟nin;

a) Düzen,

b) Davranışlardan şüphe, c) Hatalara aşırı ilgi, d) Aile beklentileri, e) Ailesel eleştiri, f) Kişisel standartlar,

alt ölçekleri ile mizah duygusu arasında ilişki var mıdır?

1.2. AraĢtırmanın Amacı

Mükemmeliyetçi tutum sergileyen ergenlerin mizah duygularını ne derece kullandıklarını saptamanın, mükemmeliyetçi tutum sergileyen kişilerin özellikleri incelendiğinde gerekliliği açıkça ortaya çıkmaktadır.

Mükemmeliyetçi tutum sergileyen kişiler; düzensizlikten oldukça rahatsız olurlar, küçük hataları çok büyütürler, diğer insanların onayını alamamaktan endişe ederler, yaptıkları işlere şüpheyle bakarak ruhsal anlamda problem yaşarlar, başarısızlıkların ebeveynleri tarafından kabul edilmeyeceği görüşüne hâkim olurlar, yapılan hataları yoğun bir şekilde eleştirirler ve hedeflerine ulaşamadıkları durumlarda stres yaşarlar (Frost ve Ark., 1990: 52).

(19)

Öte yandan mizah, genellikle tutarlı bir kişilik özelliği ya da değişken bir bireysel fark olarak tanımlanır. Mizah; bilişsel, duygusal, davranışsal, psikolojik, fizyolojik ve sosyal bileşenleri kapsar.

„Mizah, sadece bilişsel bir yetenek değil, aynı zamanda estetik bir cevap, alışkanlık haline gelmiş bir davranış, duygularla ilgili bir karakter, bir tutum, bir baş etme stratejisi ve bir savunma mekanizmasıdır‟ (Erickson ve Feildstein, 2007: 13).

Mükemmeliyetçiliği çok boyutlu inceleyen Frost ve Arkadaşları‟nın (1990) genel olarak olumsuz bir özellik olarak gördükleri mükemmeliyetçiliğe ve Erickson ve Feildstein‟in (2007) bir baş etme stratejisi ve bir savunma mekanizması olarak açıkladığı mizah duygusuna odaklanılan bu araştırmanın amacı; „orta öğretim kurumlarına devam eden ergenlerin; mükemmeliyetçilikleri ile mizah duyguları arasındaki ilişkiyi incelemek ve mükemmeliyetçilik ile mizah duyguları arasındaki ilişkinin çeşitli değişkenlere (cinsiyet, kardeş sayısı, doğum sırası, anne öğrenim durumu, baba öğrenim durumu) göre incelenmesidir.

1.3. AraĢtırmanın Önemi

Ergenlik; çocukluktan yetişkinliğe geçmek için önemli bedensel, bilişsel, duygusal ve sosyal değişimlerin yaşandığı, kendine özgü özellikleri ve sorunları olan stresli bir gelişim dönemidir.

Günümüz gençliği yaşadığı kültürün etkisinde olmasına rağmen kendilerine özgü kültürlerinin olduğu söylenebilir. Gençlerin değerleri, yaşadıkları ve toplumsal sorunları „gençlik kültürü‟ kavramını ortaya çıkarmaktadır. Gençlik kültürü gençleri arkadaşlıkları, serbest zaman etkinlikleri, kullandıkları dil, müzik tercihi, giyim ve saç biçimi, gazete, dergi ve kitap okuma alışkanlığı, sigara kullanımı, sinema, tiyatro, televizyon izleme ve beslenme tarzları gibi birçok özelliğin etrafında birleştirir (Erol, 2000: 18).

(20)

Davranışlarının şekillenmesinde önemli rol oynayan ergenlik dönemi sağlıklı bir şekilde geçirilmelidir. Bu dönemde ergenler biyolojik ve çevresel olarak birçok faktörden etkilenerek davranışsal olarak hatalı davranışlar sergileyebilirler.

Bu dönemde ergenler çevresel ve nevrotik olarak, anne-babalarının istekleri ve yaptırımları ile bu süreci yaşarken ya da daha sonraki yıllarda mükemmeliyetçi tutumlar sergileyebilmektedir.

Mükemmeliyetçi tutum hem en yüksek noktalara ulaşma isteği hem de bunu hata yapmadan başarmak gibi birbiriyle çelişen yapıları bünyesinde barındırır. Bu durum ergenleri büsbütün çaresizliğe itebilmektedir. Duygusal olarak oldukça yoğun geçen bu dönemde ergenlerin kişiliklerine yer eden her şey çok iyi olmalı anlayışı, çoğu zaman mutlu olmalarına engel olmaktadır.

Böyle stresli bir dönemde mükemmeliyetçi tutumlar sergilemeye maruz kalan ergenlerin içinde bulundukları dönemi mizahi duygularını kullanarak atlatması oldukça önemlidir. Çünkü mizah genellikle moral veren, kırgınlıkları gideren, kaygıyı azaltan, yaratıcılığı geliştiren, psikolojik sağlığı düzelten bir dürtü olarak kabul edilmektedir. Mizah çoğu zaman yaşamın bazı yönlerini insanların önüne güldürücü bir şekilde sunar. Bireyler hayatın zor yönlerini, kendilerine özgü mizahi bir bakışla daha rahat atlatabilirler.

Bu araştırmada, ergenlerin mükemmeliyetçilikleri ile mizah duyguları arasındaki ilişki incelenmiştir. Bu inceleme Güneydoğu Anadolu Bölgesi‟nin, Şanlıurfa İli‟nin Harran İlçesi‟nde konuyla ilgili gerçekleştirilen ilk araştırma olmasından dolayı oldukça önem arz etmektedir. Harran İlçesi‟nde orta öğretimlerine devam eden tüm öğrenciler bu araştırmada katılımcı olarak yer almışlardır.

Araştırmanın en dikkat çekici yönü konunun araştırıldığı bölgedir. Bölgede çok çocukluluk oldukça fazladır (TÜİK, 2009). Tarımın gelişmiş olmasının bu durumu etkilediği söylenebilir. Çünkü tarımın gelişmesi beraberinde de insan gücünün

(21)

kullanımını ortaya koymaktadır. Ergenler birer tarım işçisi gibi özellikle yaz aylarında oldukça yoğun bir şekilde çalışmaktadırlar. Ergenlerin yoğun çalışmasının sebebi, bölgede tarım arazilerinin oldukça geniş düzlüklerde yer almasıdır. Ayrıca ergenlerin tarım işçisi olarak çalıştıkları dönemlerde küçük kardeşlerine bakma sorumluluğu da çoğu zaman onlara aittir. Ergenlik dönemi özellikleri ve ailesel beklentilerin yanı sıra bölgedeki ergenlerin, yaşıtlarından farklı olarak bazı sorumlulukları vardır. Çok çocukluluk ve tarım işçiliğinin oldukça fazla görüldüğü bu bölgede ergenlerin içinde bulundukları dönemin ve kültürün etkisiyle mükemmeliyetçi tutum sergilemeye maruz kalıp kalmadıkları ve mizah duygularını ne derece kullandıklarının araştırılması oldukça önemlidir.

Bu araştırmayı önemli kılacak unsurlardan birisi de; bu konuda ve bölgede yapılacak yeni ve farklı araştırmalara kaynaklık edecek olmasıdır.

1.4. AraĢtırmanın Sınırlılıkları

Araştırma, Harran İlçesi‟ndeki orta öğretim kurumlarına, 2009-2010 öğretim döneminde devam eden öğrencilerle sınırlıdır.

Araştırmada elde edilen sosyo-demografik bulgular „Kişisel Bilgi Formu‟ ile sınırlıdır.

Ergenlerin mükemmeliyetçiliklerine ilişkin ölçüm, „Frost‟un Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği‟nin ölçtüğü niteliklerle sınırlıdır.

Ergenlerin mizah duygularına ilişkin ölçüm, „Ergenlikte Mizah Ölçeği‟nin ölçtüğü niteliklerle sınırlıdır.

1.5. AraĢtırmanın Varsayımları

Araştırmada kullanılan „Frost‟un Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği‟ ve „Ergenlikte Mizah Ölçeği‟nin ergenlerin mükemmeliyetçilikleri ile mizah duyguları arasındaki ilişkiyi incelemek için yeterli olduğu varsayılmaktadır. Ergenlerin, ölçekleri objektif bir şekilde doldurduğu varsayılmaktadır.

(22)

1.6. Tanımlar

1.6.1. Ergenlik Dönemi:

Türk Dil Kurumu (2010)‟na göre ergenlik dönemi; „cinsel organların fizyolojik gelişmesiyle başlayan, buluğa ermişlikle yetişkinlik arasındaki dönem, yeni yetmelik, ergenlik çağıdır (http://www.tdk.gov.tr).

Yörükoğlu (2000), ergenlik döneminin 12-21 yaşlarını kapsadığını belirtmiştir. Ergenlik dönemi, biyolojik, psikolojik, zihinsel ve sosyal açıdan bir gelişme ve olgunlaşmanın yer aldığı çocukluktan ergenliğe geçiş dönemidir (Yavuzer, 2001: 262).

1.6.2. Mükemmeliyetçilik:

Türk Dil Kurumu (2010)‟na göre mükemmeliyetçilik „mükemmel olma‟ durumudur (http://www.tdk.gov.tr).

Mükemmeliyetçilik, bireyin aşırı derecede yüksek standartlar oluşturması ve kendisini aşırı derecede eleştirme eğilimidir (Flett ve Hewitt, 1991: 456).

1.6.3. Mizah:

Mizahın Türk Dil Kurumu (2010)‟na göre kelime anlamı „gülmece‟dir (http://www.tdk.gov.tr).

Mizah, bir şeyi gülünç ya da eğlendirici gösteren bir sözcüktür. Mizah, gülünçlüğe neden olan bir şeyin de tanımını içermekte, aynı zamanda gülünç olan bir şeyi görebilme, algılayabilme ya da anlatabilme yeteneğini ifade etmektedir. Kişi bütün bunları hareketleriyle, yazılarıyla ya da sözleriyle anlatabilmektedir (Oral, 1998: 68).

(23)

1.6.4. Mizah duygusu:

Mizah duygusu, hayatın komik ve anlamsız taraflarına ilişkin değerlendirme yetisidir (Uğur, 2007: 89).

Bir kimsenin gülünç olan bir şeyi görebilme, algılayabilme ya da anlatma yeteneğidir. Diğer bir ifadeyle, mizah üretme, mizahtan hoşlanma, yorumlama ve anlayış yeteneğidir (İlhan, 2005: 61).

(24)

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Mükemmeliyetçilik Kavramı

Mükemmeliyetçiliği ilk tanımlayanlar arasında bulunan Freud (1928)‟a göre mükemmeliyetçilik, süper egonun bir özelliğidir ve „başarı elde etmek için aşırı istek duyma‟ şeklinde tanımlanabilir (Akt: Kuiper ve Martin, 1993: 252).

Missildine (1963) mükemmeliyetçi kişilerin, benliklerinden dolayı memnuniyetsizlik hissettiklerini ve düşük benlik değerine sahip olduklarını ifade etmiştir. Ona göre normal mükemmeliyetçiler bir işin ardından derin bir doyum duygusu yaşarken, nevrotik mükemmeliyetçiler bu tatminiyeti yaşamamaktadır (Akt: Pirinççi, 2009: 1).

Hollender (1965), mükemmeliyetçilik üzerine ilk çalışanlardan biri olarak „mükemmeliyetçiliği kusursuz davranış ve başarı yoluyla ailenin kabulünü sağlama girişimi‟ olarak tanımlanmıştır. Mükemmeliyetçiliği çocukluk döneminde kazanılan olumsuz bir kişilik özelliği olarak ele alan Hollender, mükemmeliyetçilik terimini „kendisinden ya da diğerlerinden durumun gerektirdiğinden daha yüksek düzeyde performans sergilemek isteyen bireyleri‟ tanımlamak için kullanmıştır Hollender (1965)‟e göre mükemmeliyetçilik, bireyin kendisi ya da başkaları için aşırı yüksek standartlar belirlemesidir. Mükemmeliyetçi bireylerin mükemmele ulaşma isteklerinin altında „yeteri kadar iyi değilim, daha iyisini yapmalıyım‟ düşüncesinin yattığını söyleyen Hollender, mükemmeliyetçiliği olumsuz ve patolojik bir durum olarak ele almıştır (Hollender, 1965: 94).

Pacht (1984) ise mükemmeliyetçi kişilerin etrafındaki kişiler tarafından sevilme duygusunu kendilerine yaşatabilmeleri için böyle bir yol seçtiklerini söylemiştir. Bu durumun da bireylerde psikolojik açıdan sorun teşkil edebileceği görüşünü savunmuştur. Ayrıca Pacht (1984)‟e göre mükemmeliyetçi kişilerin etkili düşünme gibi özellikleri vardır. Performanslar için oldukça yüksek standartlar oluştururlar ve genel

(25)

olarak „hiç kazanamama‟ senoryaları vardır. Bazı amaçlar belirleyip bu gerçekdışı hedeflere ulaşmaya çalıştıklarından, sürekli olarak hata yapmaktan hayal kırıklığına düşerler ve bunun sonucu olarak seçici dikkat ortaya çıkar (Pacht, 1984: 397).

Mükemmeliyetçiliğin psikolojik tanımlamasını sağlayan önde gelen araştırmacılardan bir diğeri Hamachek‟dir. Hamachek, mükemmeliyetçilik yapısını „klinik anlamda biraz gizemli olan psikolojik bir fenomen‟ olarak tanımlamıştır. Hamachek‟in mükemmeliyetçilik tanımlaması yapıyı normal ve nevrotik boyutlara ayırarak ele alması açısından bir ilktir. Mükemmeliyetçilikle ilgili literatürde yapının genellikle psikolojik semptomlarla ilişkili tutulduğu göz önüne alındığında Hamachek‟in mükemmeliyetçilik kavramsallaştırması, geleneksel bakış açısından ayrılarak farklı bir önem taşır. Hamachek‟ e göre normal mükemmeliyetçilik; yüksek ancak mantıklı amaç ve standartlar belirlemeyi tanımlarken, nevrotik mükemmeliyetçilik; mantıklı olamayan amaç ve standartlar belirleme eğilimini tanımlamaktadır (Hamachek, 1978: 27).

Frost ve Arkadaşları (1990) mükemmeliyetçiliği, kişilerin kendileri için çok yüksek standartlar belirlemeleri ve bu standartlara ulaşmak için yoğun çaba harcarken kendilerini negatif bir şekilde değerlendirmeleri olarak tanımlamaktadır.

Silverman (1995) ise mükemmeliyetçiliğin bireyi ululuğa yönlendiren veya umutsuzluğa sürükleyen iki ucu keskin bir kılıç olarak değerlendirilmesi gerektiğine inanır. Onun enerjisinden faydalanmanın sırrı, onun olumlu gücünü değerlendirmek, önceliklerin nasıl ortaya konulacağını öğrenmek ve bireyin kendi yüksek standartlarını diğerlerine dayatmasından kaçınmaktır.

2.1.1. Olumlu ve Olumsuz Mükemmeliyetçilik

Mükemmeliyetçiliğin uyumlu işlevleriyle ilgilenen ilk araştırmacılardan Missildine (1963) normal ve nevrotik mükemmeliyetçilik arasındaki farklılığı incelemiş ve aradaki en önemli farkın mükemmeliyetçi bireylerin bir işin sonrasında duydukları

(26)

doyum düzeyinden kaynaklandığını ileri sürmüştür. Burns (1980) ise mükemmeliyetçiliği tamamen olumsuz bir özellik olarak tanımlamaktadır. Burns‟e göre mükemmeliyetçilik; kişinin ulaşılması güç, hatta imkânsız hedefleri önüne koyarak onlara ulaşmaya çalışmasıdır. Bu doğrultuda kişinin hedeflerine ulaşması olanaksız olduğundan kendi benliğini başarısızlıkları ile değerlendirmektedir.

Mükemmeliyetçiliğin olumlu ve olumsuz boyutları incelendiğinde; mükemmeliyetçiliğin çok yönlü düşünülmesi gerektiğine dikkat çeken ilk araştırmacılardan biri olan Adler‟e ( 2004) göre, üstünlük çabası tüm insanlarda var olan bir dürtüdür ve bütün yaratıcı eylemlerin arka planında bu çaba yer alır. Normal mükemmeliyetçiler bu çabayı toplumun yararına kullanabilen, sadece kendinin değil başkalarının da kazançlı çıkmasını sağlayacak şekilde davranabilen kişilerdir. Nevrotik mükemmeliyetçiler ise üstünlük sağlamada yanlış yol izleyen, çabalarını yaşamın yararsız taraflarına yönelten kişilerdir. Başka bir deyişle mükemmeliyetçilik çabası, bireyin potansiyellerini en üst düzeye çıkarmayı ve toplumsal ilgiyi içerdiği sürece sağlıklı bir özellik olarak görülürken, sadece diğer insanlardan üstün olma gereksinimini içerdiğinde sağlıksız bir özellik haline gelmektedir. Adler‟e göre, insan ne kadar sağlıklı ve normalse izlediği yolların tıkanması durumunda mükemmel olma amacına yönelik yeni yollar bulma konusundaki keşfetme yeteneği de o denli fazla olur. Fakat sağlıksız (nevrotik) mükemmeliyetçilerde üstünlük amaçlarına ulaşma konusunda “ya hep ya hiç” tarzı düşünce hâkimdir, ürettikleri çözümler düşük düzeyde ve karşılaştıkları güçlükler onlar için bir hayli büyüktür (Akt: Altun ve Yazıcı, 2010: 2).

Flett ve Hewitt mükemmeliyetçiliğin olumlu ve olumsuz yönlerini karşılaştırmış, olumlu mükemmeliyetçiliğin normal, olumsuz mükemmeliyetçiliğin ise nevrotik tipte mükemmeliyetçilik olduğunu belirtmiştir (Flett ve Hewitt, 2002: 9). Aslında Flett ve Hewitt, mükemmeliyetçiliğin ikiye bölünerek kavramsallaştırmasından yana değildirler. Onlara göre, pozitif, sağlıklı, uyumlu mükemmeliyetçilik terimleriyle anlatılan mükemmeliyetçilik yoktur. Bilinçli, amaçlarını kendi yeteneklerine göre belirlemiş ve işini çok iyi yapma isteği ile çalışanlara normal veya sağlıklı mükemmeliyetçi denmesi yanlıştır. Yanlıştır, çünkü bu kişiler mükemmeliyetçi değildir.

(27)

Flett ve Hewitt ise mükemmeliyetçiliğin „uyumsuz olduğu ya da nevrotik olduğu için kişi üzerinde bazı baskılara sebep olmaktadır‟ görüşünü savunur. 2002‟de yaptıkları çalışmada, mükemmeliyetçiliği teorik açıdan ele alarak „uyumsuzluk ve mükemmeliyetçilik‟ kavramlarını bazı tanımsal ve tedavi unsurları açıcından irdelemişlerdir. Kötü sonuçlanan vakalar incelendiğinde, kişilerin hata yapmaktan korktukları, yaptıkları hatalara çok fazla takıldıkları ve engellendikleri ortaya çıkmıştır. Bu gibi kişilerde çeşitli fiziksel ve psikolojik hastalıkların meydana geldiği hatta mükemmeliyetçiliğin daha kötü sonuçlanarak ve bireylerin intihar edebilecekleri vurgulanmaktadır. Ancak adından da anlaşılacağı gibi bu uyumsuz bir mükemmeliyetçiliktir ve bireyler kendileri için bazı akıldışı ve gerçekçi olmayan ölçütler ve standartlar üstünde çok sıkı durmaktadırlar. Bu bireyler standartları çok yüksek olduğundan kendilerini doğru düzgün tanımlayamazlar ve bu standartlar altında ezilirler (Flett ve Hewitt, 2002: 7).

Mükemmeliyetçilik genel olarak; kişinin nevrotik ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, sağlıklı olmayan mükemmeliyetçi bir çaba içine girmesini ve kişinin, kendi hayalindeki kusursuzluğa sahip insan olmadığının farkına varmasının ardından umutsuzluğun, memnuniyetsizliğin, düşük benlik değerlerinin, aşağılanmanın ve aşırı değerlendirmenin ortaya çıkması olarak açıklanabilir.

2.1.2. Mükemmeliyetçiliğin Boyutları

Alan yazını incelendiğinde mükemmeliyetçiliğin birçok araştırmacının dikkatini çeken bir konu olduğu ve bu konuyla ilgili sürekli yeni araştırmaların ve tanımlamaların yapıldığı görülmektedir. Yapılan tanımlarda en çok vurgulanan özellik, kişinin performans ve davranışları üzerinde aşırı yüksek standartlar belirlemesidir (Missildine, 1963; Hollender, 1965; Hamachek, 1978; Frost ve Ark., 1990; Silverman, 1995).

Yapılan ilk tanımların, sadece kişinin kendine yönelik mükemmeliyetçiliğini ele alan yaklaşımları içerdiği görülmektedir (Missildine, 1963; Hollender, 1965; Hamachek, 1978; Burns, 1980; Pacht, 1984). Fakat zamanla bireyin kendi içindeki

(28)

bileşenleri kadar kişiler arası bileşenleri üzerine de odaklanılmış ve mükemmeliyetçilik tek boyutlu bakış açısından ziyade çok boyutlu bir bakış açısıyla incelenmeye başlanmıştır (Frost ve Ark., 1990; Hewitt ve Flett, 1991; Parker, 1997; Rice ve Ark., 1998; Siegle ve Schuler, 2000; Antony ve Swinson, 2000).

Hamachek (1978), mükemmeliyetçi insan tanımını normal mükemmeliyetçiler ve nevrotik mükemmeliyetçiler olarak iki ana başlıkta yapmıştır. Normal mükemmeliyetçilerin, kendilerine ulaşılabilir hedefler koydukları, amaçlarına ulaştıklarında memnun olarak tatmin duygusu yaşadıkları, bu durumunda benlik değerlerini pozitif yönde etkilediğini, kendilerine olan güvenlerinin pekiştiğini savunmaktadır. Nevrotik mükemmeliyetçilerin ise hedeflerine ulaşmak için çok çaba gösterseler de performanslarından memnun olmadıklarını ve düşük bir benlik değerine sahip olduklarını ortaya koymaktadır ( Hamachek, 1978: 29).

Hewitt ve Flett 1991‟de, Hamachek‟in 1978‟de iki yönlü olarak incelediği mükemmeliyetçiliği, üç yönlü olarak savunmuştur. Bunlar; kişinin kendisi tarafından yönlendirilen mükemmeliyetçilik, diğer kişilere yönlendirilen mükemmeliyetçilik ve sosyal çevreden yönlendirilen mükemmeliyetçiliktir.

Kendine yönelik mükemmeliyetçilik; kişinin kendisi için koyduğu yüksek standartları belirtir ve kişi kendini bu standartlar üzerinden değerlendirir. Kişi, mükemmel olması gerektiğine inanır ve kendini hedefe ulaşmak için motive eder. Ancak bu durumda kişinin kendisi için yüksek ve ulaşılması imkânsız hedefler koyması da olasıdır. Sonuç olarak kişi başarısızlık yaşar ise, kendine cezalandırıcı davranabilmektedir.

Diğerlerine yönelik mükemmeliyetçilik; kişi diğer insanlar için standartlar belirler ve onları bu standartlara göre değerlendirirler. Eğer bireyler bu belirlenen standartlara ulaşamazlar veya başarısız olurlarsa kişi onları negatif bir biçimde değerlendirir. Bu değerlendirme ile de suçlayıcı olabilecekleri gibi kişilere karşı düşmanlık ve güvensizlik de duyabilirler.

(29)

Toplum tarafından dayatılan mükemmeliyetçilik; çevrenin kişi için belirlediği standartları simgelemektedir. Kişi sosyal çevrenin kendisi için belirli hedefler ve beklentiler içerisinde olduğuna inanır, kendisinin de ancak mükemmel olarak bu hedeflere ulaşabileceğini düşünür. Hedeflere ulaşılamaması durumunda ise kişi sosyal çevreye veya standartları belirleyene karşı öfke duyar.

Frost ve Arkadaşları (1990) mükemmeliyetçiliği ikisi kişilerarası ve dördü kişinin kendisi ile ilgili olmak üzere toplam altı boyutta tanımlar. Bunlar; „düzen, hatalara aşırı ilgi, davranışlardan şüphe, kişisel standartlar, ailesel beklentiler (kişilerarası) ve ailesel eleştiri (kişilerarası)‟dir.

Parker (1997), mükemmeliyetçiliği sağlıklı ve sağlıksız mükemmeliyetçilik olarak tanımlayarak, sağlıklı mükemmeliyetçilik sergileyen bireylerin kendilerini daha ileri hedeflere taşımayı amaçladıklarını ancak sağlıksız mükemmeliyetçilerin kendileri için koydukları hedeflere ulaşmaya çalışırken başarısızlıklarına ve yapmış oldukları hatalara odaklanmış olduklarını ifade etmektedir.

Rice ve Arkadaşları (1998) ise mükemmeliyetçiliği iki boyut üzerinden açıklamışlardır. Rice ve arkadaşlarına göre mükemmeliyetçilik, uyumlu mükemmeliyetçilik ve uyumsuz mükemmeliyetçilik olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Uyumlu mükemmeliyetçi olan bireyler kendileri için belirledikleri standartları gerçekçi bir düzeyde tutarak, bu standartlara ulaşmak için yeterli çabayı gösterebilmektedirler. Aynı zamanda uyumlu mükemmeliyetçiler, hedeflerine ulaşabilme yolunda sergiledikleri hatalardan da öğrenerek, performanslarını değerlendirebilmekte, dolayısıyla olumlu çıkarımlar yapabilmektedirler. Uyumsuz mükemmeliyetçiler ise kendilerine ulaşılması zor hedefler belirlemektedirler. Bu hedefler kişinin kendi becerileri ile örtüşmemektedir. Bu da bireyin başarısızlığa uğramasına neden olmaktadır. Bu durumda birey kendisini performansı ile ilgili gergin ve endişeli hissederken, hedeflerine ulaşma yolunda kendini engelleyerek, erteleme davranışı içerisine girmektedir. Aynı zamanda birey kendisini başarısızlığından ötürü psikolojik anlamda da etkilemektedir (Rice ve Ark.,1998: 312).

(30)

Mükemmeliyetçilik, içsel ve dışsal mükemmeliyetçilik olarak ilk defa Siegle ve Schuler tarafından 2000 yılında tanımlanmıştır. İçsel mükemmeliyetçilik, bireyin kendisi için yüksek ve kişisel beceriler ile örtüşmeyen standartlar belirlemesi, standartlara ulaşırken hatalara daha çok dikkat etmesi ve bu durumu sosyal ortamda bir arada bulunduğu kişiler ile olan ilişkilerine de taşıması olarak nitelendirilmektedir. Dışsal mükemmeliyetçilik ise bireyin diğer insanlardan beklediği mükemmeliyetçilikleridir (Siegle ve Schuler, 2000: 40).

Antony ve Swinson (2000), mükemmeliyetçiliği yedi başlık altında incelemiş ve mükemmeliyetçi kişilerin sergiledikleri ortak kişilik özellikleri ile ilgili bir kuram geliştirmişlerdir. Mükemmeliyetçilerin sahip olduğu özellikler: aşırıya kaçmak, aşırı kontrol etme ve teminat arayışı, aşırı düzenleme ve liste yapma, karar verme güçlüğü, erteleme, yetki verememe, çabuk pes etmedir.

1. Aşırıya kaçma özelliği bireyin hata yapmaktan korkması ile başlayan bir durum olarak nitelendirilmektedir. Kişi hata yapma durumunda mükemmele ulaşamayacağını ve sonucunda kendisi için belirlediği hedefe varamayacağını düşündüğünden performansını daimi olarak kontrol eder ve hatasız olana kadar davranışını yineler.

2. Aşırı kontrol etme ve teminat arayışı içerisinde olan birey, yapmış olduğu davranışı veya sergilemekte olduğu performansı kusursuz ve hatasız bir şekilde ortaya koymak istediğinden, sürekli bir kontrol davranışı içerisine girer.

3. Aşırı düzenleme ve liste yapma, obsesif-kompulsif bozukluğu hatırlatan bir tabloyu ortaya koymaktadır. Bu durumda kişi, yapacağı iş veya davranışı sergilemeden önce kendisine bir liste çıkarır veya bir düzen oluşturur. Bu şekilde performansını da kontrol altına alabilmeyi amaçlar.

4. Karar verme güçlüğü, mükemmeliyetçilerin sıklıkla karşılaştıkları bir durumdur ve kişiler karşılarına çıkan yeni olanaklar ile başa çıkmakta zorlanırlar. Çünkü

(31)

mükemmeliyetçi birey hata yapmaktan korkar ve önüne çıkan her yeni seçenek bu kişi için hata yapma olasılığı anlamı taşımaktadır.

5. Erteleme, kişinin hata yapmaktan ötürü duyduğu endişenin ürünüdür. Kişi hata yapmaktansa o işi ertelemeyi tercih etmektedir.

6. Yetki vermekte de zorluk, özellikle grup veya takım çalışması gerektirecek işlerden kaçınma ile görülmektedir. Mükemmeliyetçiler diğer insanların da hata yapma ihtimalleri olduğunu düşündüklerinden onlara bu anlamda güven duymazlar.

7. Mükemmeliyetçiler hata yapmaktan ve konulan hedeflere ulaşamayacaklarından korktukları için yapacakları bir işe hiç başlamamayı ve o işten vazgeçmeyi seçebilirler. Bu şekilde başarısız olma ihtimali ile yüzleşmekten kaçınırlar.

Mükemmeliyetçi kişilerin bazı ortak noktaları vardır. Bu özellikler gerçekdışı yüksek standartlar oluşturma, kendini aşırı şekilde değerlendirme, korkma ve hatalı deneyimlerini engelleme, çeşitli kişilik özelliklerinin görülmesi ve stres yaşama şeklindedir (Hollender, 1965; Burns,1980; Pacht, 1984; Hewitt ve Flett, 1991; Blatt, 1995; Slaney ve Ashby, 1999; Chang, 2001; Sapmaz, 2006).

2.2. Mizah Ve Mizah Duygusu Kavramları

Mizah sözcüğü dilimize Arapça‟dan geçmiş bir sözcüktür. Arapça aslı “müzah” olan sözcüğün dilimizdeki kullanılışı ise “mizah” şeklinde olmuştur. Sözcük, İngilizce ve Fransızca gibi Batı dillerinde ise “humour” karşılığı ile ifade edilmektedir. Bu karşılığının kökeni ise, insan vücudunda karaciğerden salgılanan bir sıvıyı ifade etmek için kullanılan sözcükten gelmektedir (Bakır, 2006: 32). Türk Dil Kurumu da mizahı, „gülmece‟ olarak tanımlamıştır.

(32)

Gülme, insana dair belirleyici niteliklerden biri olarak geçmişten günümüze oldukça ilgi çeken bir konu olmuştur. Aristoteles‟in insanı hayvandan ayıran temel özellikler arasında tanımladığı gülme, doğada sadece insan tarafından gerçekleştirilebilen, fiziksel, psikolojik, toplumsal, kültürel boyutları bulunan ve kişinin yaşamında çok önemli işlevlere sahip bir davranıştır. Çok çeşitli unsurlara bağlı olarak oluşan bu davranışın ortaya çıkmasında kuskusuz mizahın yani gülmecenin çok önemli bir yeri bulunmaktadır. Mizahın genellikle moral veren, kırgınlıkları gideren, kaygıyı azaltan, zevk veren, dikkat çeken yönleri vardır. Aynı zamanda mizah, yaratıcılığı geliştiren, etkinliği artıran, psikolojik sağlığı düzelten bir dürtü olarak kabul edilmektedir. Mizahın olduğu yerde, insanlar açıkça belli etmeseler de birbirlerini kırmadan iletişime girmektedirler. Karşılıklı konuşmalarda her ne kadar çatışma olsa da, sözlerden kişilerin alınmasını gerektirecek durumlar genelde görülmemektedir. Mizah kimi zaman gündelik yaşamın bazı yönlerini insanların önüne güldürücü bir şekilde sunmakta; kimi zamansa insanlara acı veren durumları, hayatın tuhaf ya da saçma yönlerini kendine özgü bir bakışla değerlendirilebilmektedir (Uğur, 2007: 37).

Aydın (2006) sağlıklı bir gülmenin mizah aracılığıyla gerçekleşebileceğini göz önünde bulundurarak, mizaha ayrı bir işlevsel görev yükleneceğini belirtmektedir. Bunu mizahın, kimi zaman maskaralık kimi zaman gülme kaynaklı olarak günah, kimi zaman ise boş, anlamsız bir tür olarak görülmesinden kaynaklandığını belirtir.

Ayrıca Aydın (2006), mizahın özelliklerini de şu şekilde açıklamıştır;

Mizah, insana özgü olmakla birlikte toplumsal bir olgudur.

Mizah, gündelik yaşam yanında, sanatsal bir yaratı olarak da ortaya çıkabilir. Her gülme mizah sayılamaz. Mizah, ancak sağlıklı gülmenin gerçekleştiği yerlerde görülebilir.

Mizah, farklı derecelerde olmakla birlikte, çoğu zaman gülmeyle sonuçlanır. Mizahta olağanlıktan olağanüstülüğe, sıradanlıktan sıra dışılığa bir geçiş söz konusudur.

(33)

Mizah, insanın kendini üstün görme endişesine de dayanabilir. Mizah; bilişsel, duyuşsal ve davranışsal özellikler sergiler. Mizah, yalnızca bir disiplinin ilgi alanında değildir.

Mizahta konu sınırlaması yoktur. İnsanı ilgilendiren her türlü konu, mizaha malzeme olabilir.

Mizah olumlu ya da olumsuz duyguların bir an olsun kesintiye uğramasıyla gerçekleşir.

Mizah gibi “mizah duygusu” da psikologlar tarafından ortaya konmuş bir kavram olmayıp, binlerce yıl içerisinde halk tarafından kahkaha, eğlence, neşeli olma gibi kavramlarla ilgili her tür genel eğilimi ifade edecek biçimde belirlenmiş olması araştırmacıların işini bir hayli zorlaştırmıştır (Martin ve Ark., 2003: 313).

Raskin (1998) ise mizah duygusunu; mizahtan hoşlanma, yorum ve mizahi anlayış yeteneği olarak açıklamıştır (Akt: İlhan, 2005: 48).

Öte yandan Ruch ve Hehl mizah duygusunu; genellikle insanların hangi sıklıkla mizahla meşgul oldukları, eğlenceli buldukları durumlar, kullandıkları mizah tarzları gibi özellikler bakımından birbirlerinden farklılaştıklarını belirtmek amacıyla kullanıldığını ve bireysel farklılık boyutlarını belirtmek maksadıyla kullanıldığını belirtmektedir (Ruch ve Hehl, 1998: 112).

Martin ve Arkadaşları 2003 yılında yapmış oldukları araştırmalar ve derlemeler sonucunda mizah duygusunun altı farklı boyutta görülebileceğini ortaya koymuşlardır:

1. Bilişsel bir yetenek olarak (şakaları anlayabilme, üretebilme, yaratabilme ve hatırlayabilme yeteneği),

2. Estetik bir tepki olarak (mizahı takdir etme, farklı türdeki mizah materyallerini beğenme),

3. Bir alışkanlık halini almış davranış kalıpları olarak (sık sık gülme eğilimi, şaka yapmak ve başkalarını eğlendirmek, başkalarının şakalarına gülmek),

(34)

4. Duyguyla ilgili bir kişilik özellikleri olarak (neşeli olma alışkanlığı;),

5. Bir tutum, davranış olarak (mizaha karşı olumlu tutum, dış dünyaya hayretle bakmak),

6. Bir baş etme veya savunma mekanizması olarak (sıkıntılı durumlara karşı mizahi bakış açısını sürdürmeye eğilimli olmak).

2.2.1. Mizah Kuramları

Mizah kuramlarında, temel noktalarda dahi bir uzlaşmanın olmadığı gözlenir. Bazıları gülmenin duyguyla bağdaşmadığı konusunda diretirken, bazıları gülmeyi bir duygu olarak sınıflandırmışlardır (Morreall, 1997: 7).

Mizah kuramları genel olarak „Üstünlük Kuramı, Uyuşmazlık Kuramı ve Rahatlama Kuramı‟ olmak üzere üç başlık altında toplanmıştır.

2.2.1.1. Üstünlük Kuramı

Üstünlük Kuramı‟nın asıl üreticisi ise, XVII. yüzyıl filozoflarından Hobbes‟tir. Hobbes, bu teoriyi kendinden önceki fikirleri esas alarak “Leviathan” adlı eserinde geliştirir. Üstünlük kuramı, bireylerin kendilerini diğer insanlardan izole ederek daha üstün gördüklerine inanan bir kuramdır (Paulos 1996: 8; Akt: Bilge, 2008: 19).

Üstünlük kuramına göre, kendilerine karşı fiziksel cesaret, zekâ ya da bir başka insanî özellik konusunda üstünlük duyulan kişilere gülünmektedir. Bu durum ise onları alaya almaktır. Bu anlamda, üstünlük duygusu, o insanlara karşı davranışlarda, kişileri hor gören bir saygısız durumuna düşürebilir. Bu açıdan bir kişinin herhangi bir nesnenin dışındaki durumlara gülmesi olanaklı değildir. Bunun nedeni de, kişinin kendisini ancak diğer insanlarla karşılaştırabilir ve böylece üstünlük duyabilir olmamızdır. Bireyin cansız nesneler ya da durumlarla alay etmesi olası değildir. Biray dolayısıyla bir kişiyi, görünüşte onunla bağlantısı olan bir takım nesneleri kötüye kullanarak taklit edebilir. Gülme eyleminin oluşumunda bu yaklaşım oldukça etkili olmuş, bir bakıma mizahın çekirdeği sayılmıştır (Morreall, 1997: 22).

(35)

Bergson (1996)‟a göre gülme, açığa vurulmayan bir utandırma amacıyla birlikte dıştan bir düzeltme amacı taşır. Bergson bizi güldüren şeylerin başkalarının kusurları olduğunu genel olarak kabul etmekle birlikte mizahın zekâya seslendiğini ve gülmenin heyecanla bağdaşmayacağını ileri sürmüştür. Bu kusurların gülünç olabilmesi için bireyi duygulandırması gerçekten zorunlu tek koşuldur.

“Toplum bir cezalandırma tehdidini değilse bile korkulacak bir aşağılama olasılığını herkesin tepesinde dolandırır. Gülmenin işlevi de bu olmalıdır. Gülünen kişi için her zaman biraz utandırıcı olan gülme gerçekten de bu kişiye toplumun yüklediği bir tür angaryadır” (Bergson, 1996: 71; Akt. Aydın, 2006: 62).

2.2.1.2. UyuĢmazlık Kuramı

Bergson‟un üstlendiği Uyuşmazlık Kuramı‟na göre insan bedeninin durumları, jestleri ve devinimleri birbirinden tamamen farklı iki ayrı anlamda ifade edilebildiğinde daima komiktir. Bergson (1996) mizahın temelinde yatan nedenin „canlının üstüne kaplanmış mekanik‟ olduğunu düşünmektedir. (Akt. Aydın, 2006: 70).

Bu kuram, mizahın psikolojik ve duygusal etkilerine odaklanmak yerine idrak etmeyi vurgulamaktadır. Bireylerin rasyonel olarak farklılıklara dikkat etmeden önce, normal ve gerçek örnekleri bilmesi gerekmektedir. Uyuşmazlık teorisinin bakış açısına göre, idrak edenin mizah deneyimi kazanması için uyumsuz değişiklikleri fark etmesi, anlaması ve kategorize etmesi gerekmektedir. Sadece bu kabiliyet sayesinde, her çeşit uyumsuzlukla ilgili olaylardan ki buna beklenmedik olaylar, nesneler, ahlaki bozukluklar, tuhaf veya oransız nesneler de dâhil olmaktadır, mizah doğabilmektedir. Bu durumları ve sonuçlarını kavramak, mizahtan önce gereklidir. Pek çok uyuşmazlık mizah örneği bulunmaktadır. Politikacılar da uyumsuzluk mizahını, rakiplerinin yaptıklarını akıl dışı olarak göstermek için kullanmaktadırlar. Ronald Reagan da mizahı, hükümete karşı suçu kontrol altına almadaki çabalarını eleştirmede kullanmıştır. Reagan: „Biz astronotları aya gönderip güvenli bir şekilde evlerine dönmelerini

(36)

sağlayabiliyoruz, ama halkımızın akşam yürüyüşleri için güvenli ortam sağlayamıyoruz.‟ demiştir (Meyer, 2000: 314; Akt: Uğur, 2007: 32).

Uyuşmazlık kuramcıları özellikle biliş üzerine eğilmiş ve mizahın sosyal ve duygusal yönleriyle daha az ilgilenmişlerdir (Morreall, 1997: 34).

2.2.1.3. Rahatlama Kuramı

Rahatlama Kuramı ile ilgili ilk görüş Shaftesbury‟nin 1711 yılında yayımladığı “The Freedom of Wit ant Humar” (Nükte ve Mizahın özgürlüğü) makalesinde yer almaktadır. Bu kurama göre, gülerek rahatlamak veya rahatlatmak, kişinin gülmeye başlamadan önce birikmiş olan sinirsel enerjisinin açığa çıkması olarak kabul edilmektedir (Kılınç, 2007: 4).

Rahatlama kuramı temel olarak gülmenin, sinirsel enerjinin ortaya çıkışı olarak görüldüğü, fizyolojik bir bakış açısıdır. Üstünlük kuramı gülmeyle ilgili duygular üzerinde, uyumsuzluk kuramı da gülmeye yol açan nesneler ya da düşünceler üzerinde yoğunlaşırken, rahatlama kuramı, bu iki kuram içinde çok az tartışılan bir soruyu yöneltir kendine; o da: „Gülme, neden girdiği fiziksel biçimi alır ve bunun biyolojik işlevi nedir?‟ (Morreall, 1997: 47).

Spencer'e göre gülme duygusal enerjinin sıradan boşalma yöntemlerinden farklıdır. Gülmenin ilk evrelerinde ortaya çıkan kas hareketleri, bazı başka duygulanımların ilk evrelerinde ortaya çıkan kas hareketlerinden farklılıklar gösterir. Yumrukları sıkmak ya da ayağı yere vurmak, sinirsel enerjinin göstergesidirler; eğer kızgınlık artarsa, bu hareketler fiziksel saldırıya dönüşebilir. Ama gülmeyle ortaya çıkan kas hareketleri başka bir şeye dönüşmezler. Gülmek bireyi tehlikeli bir durumdan kurtarmaz, kavgaya ya da başka şeylere de neden olmaz. Gerçekten de, bazı çağdaş psikolojik kuramlar, gülmenin, insanı bir şeylere hazırlamaktan çok, bir şeylerden alıkoymaya hizmet ettiğini vurgulamaktadır. Spencer, gülmenin, o sırada yapılan bedensel hareketlerin hiçbir dayanakları olmadığı için, yalnızca sinirsel enerjinin boşaltılmasına hizmet ettiğini söylemektedir (Morreall, 1997: 49).

(37)

Morreall rahatlama kuramıyla ilgili öncelikle şunları söyler: Gülmeye yol açan birçok yasak, cinsellik ve şiddete karşı koyulmuş geleneksel toplumsal yasakları akla getirir. Bütün kültürler cinsellikle ilgili bazı eylemleri yasaklar. Rahatlama kuramına göre, böyle sınırlamalar, insanların cinsel arzularını baskı altında tutmalarına neden olur ve ne zaman ki biri, örneğin bir komedyen, tabuları yıkar ve cinsellik üzerine konuşursa, yasaklanmış olan cinsellikle ilgili düşünceleri kışkırtır ve baskı altında tutulan cinsel enerjinin bir kısmını gülmeyle salıvermesine yol açar. Şiddete karşı koyulan toplumsal yasaklamalara, baskı altında tutulan benzer bir enerjinin neden olduğu düşünülmektedir. Örneğin, bir öğrenci öğretmenden nefret ediyorsa, bu nefretini öğretmene saldırarak göstermesine izin verilmez. Öğrenci, düşmanca duygularını bastırırken sınıfta saygı ve uysallık içinde bile olabilir. Ama öğretmen bir başkası tarafından şiddete maruz kalacak olursa, yani öğrenci öğretmenine saldırılmış olduğunu duyduğunda ya da onun sınıfta öğrencilerin önünde, hafifçe tökezleyip düştüğünü gördüğünde öğrencinin hapsolmuş enerjisi, gülme biçiminde kendini gösterecektir. Bu durum Morreall tarafından „bastırılmış olumsuz duyguların gülme sonucu açığa çıkması‟ durumu olarak açıklanır. Gülerek rahatlamak, kişinin gülmeye başlamadan önce birikmiş olan sinirsel enerjinin açığa çıkması olarak kabul edilebilir (Morreall, 1997: 54).

2.2.2. Mizah Tarzları

Mizahın birey tarafından kendisine katkıda bulunmak için kullanılması, mizahın bir başa çıkma stratejisi ya da savunma mekanizması olarak kullanılmasını içerir. Bu aynı zamanda mizahın gerilim azaltmanın bir yolu olarak kullanılması ya da kişinin tehdit, baskı ya da sıkıntılı durumlar karşısında kendini güçlü ve yeterli bulduğunu belirtebilmenin bir yolu olarak kullanılmasını içeren kara mizahla da ilişkilidir. Burada vurgu mizahın kişinin kendisini korumak amacıyla kullanılması olduğu için bu, mizahın ruhsal bir fonksiyonu olarak ele alınmaktadır (Martin ve Ark., 2003: 321).

Mizah tarzları kişiler arası farklılıklardan oluşmaktadır. Kişi mizahı kendi içinde ya da kişiler arası olarak kullanabilmektedir. Uyumlu ve uyumsuz tarzlar olmak üzere 4

(38)

farklı tarz vardır. Mizah tarzlarından ikisi psikolojik olarak iyi olma durumu açısından olumlu ve sağlıklı, diğer ikisi de psikolojik olarak iyi olma durumu açısından olumsuz ve sağlıksız mizah tarzlarıdır (Erickson ve Feildstein, 2007: 259). Mizah tarzlarından olumlu ve sağlıklı olanlar katılımcı ve kendini geliştirici mizahtır. Olumsuz ve sağlıksız olan tarzlar ise saldırgan ve kendini yıkıcı mizahtır.

2.2.2.1. Katılımcı Mizah

Katılımcı Mizah, kendini gerçekleştirmeyle, psikolojik iyi olma haliyle de olumlu yönde ilişkilidir. Buna karşılık Katılımcı Mizah depresyon ve sinirlilik haliyle olumsuz yönde ilişkilidir (Erickson ve Feildstein, 2007: 260).

Sağlıklı ve olumlu bir tarz olan „katılımcı mizah‟ temel olarak saldırgan olmayan, hoşgörülü, bireyi ve diğerlerini onaylayan ve olasılıkla kişiler arası çekiciliği ve bağlılığı geliştirici tarzda bir mizahtır. Katılımcı mizahın dışadönük, neşeli, benlik saygısı yüksek olmakla, ilişki doyumuyla ve çoğunlukla olumlu duygularla ilişkili olması beklenmektedir.

Katılımcı mizah anlayışı başkalarını eğlendirmek, gevşetmek için mizah (şaka yapma, fıkra anlatma, komik şeyler söyleme, zeki latifeler gibi) kullanma kabiliyetini içeren kişiler arası uyumlu bir mizah türüdür. Bu tip mizaha sahip olan kişiler; sosyal ilişkilerde gerilimi azaltmak, başkalarını eğlendirmek, ilişkileri kolaylaştırmak ve şaka yapmak için eğlenceli şeyler söyleme eğilimindedirler. Temel olarak düşmanlık içermeyen, kişiler arası ilişkileri geliştirmek için mizahın tolerans aracı olarak kullanıldığı bir tarzdır. Katılımcı mizah, neşelilik, öz saygı, samimiyet, tatmin edici ilişki ve baskın olarak pozitif duyguların baskınlığı gibi ruh halleriyle olumlu yönde ilişkilidir (İlhan, 2005: 18).

(39)

2.2.2.2. Kendini GeliĢtirici Mizah

Kendini geliştirici mizah tarzı da katılımcı mizah tarzı gibi olumlu, sinirlilikle olumsuz yönde ilişkilidir (Erickson ve Feildstein, 2007: 260).

Mizahi bir bakış açısı ile olumsuz duyguların yönetimi vurgusu dikkate alındığında bu tarzın; üzüntü ve kaygı gibi olumsuz duygularla negatif, deneyime açıklık, benlik saygısı ve psikolojik iyilik durumu ile pozitif yönde ilişkili olacağı beklenmektedir (Martin ve Ark., 2003: 325).

Kendini geliştirici mizah anlayışı; genel anlamda hayata nükteli bir bakış açısını, hayatın uyuşmazlıkları tarafından sıkça eğlendirilme eğilimini, stres ve sıkıntı anında bile komik bir perspektif koruyabilmeyi içeren kişinin zihninde oluşan boyutudur. Bu mizah tarzını kullanan kişiler, mizahı sadece mizahi görüşlerini devam ettirmek için değil, aynı zamanda başkaları olmadığı zamanlarda hatta hayatın zorluklarına, stres ve uyuşmazlıklara karşı bir başa çıkma aracı olarak kullanma eğilimindedirler. Kendini Geliştirici Mizah; kişiler arası ilişkilere belirli olay ya da durumlara odaklanmaz. Bu yüzden, katılımcı mizah kadar dışadönüklük ile güçlü bir ilişkiye sahip değildir. Bu mizah tarzı daha çok, depresyon, anksiyete, daha genel olarak nevrotizm gibi olumsuz duygularla negatif yönde; deneyime açıklık, öz saygı ve öznel iyi oluşla pozitif yönde ilişkilidir (İlhan, 2005: 19).

2.2.2.3. Saldırgan Mizah

Saldırgan mizah genel olarak, başkaları üzerindeki potansiyel etkisini dikkate almaksızın kullanmayla ilişkilidir ve kişinin söylemekten kendini alamadığı, başkalarını incitecek ya da kişiden soğutacak mizah ifadelerini içerir. Mizahın bu boyutunun saldırganlık, öfke ve düşmanlıkla pozitif yönde; ilişki doyumu, vicdanlılık ve hoşnutlukla negatif yönde ilişkili olması beklenmektedir (Martin ve Ark., 2003: 326).

Şekil

Tablo 1: Araştırmaya Dâhil Edilen Ergenlere Ait Demografik Bilgiler  n  %  Cinsiyet  Kız  202  32.07  Erkek  428  67.93  KardeĢ Sayısı  1 - 6 Kardeş  283  44.9  7 - 12 Kardeş  320  50.8  13 Kardeş ve Üzeri  27  4.3  Doğum Sırası  İlk Çocuk  106  16.9 Ortan
Tablo  3.‟de  kız  ve  erkek  ergenlerin  cinsiyetlerine  göre  mükemmeliyetçilik  alt  ölçek  ortalama  puanlarından  düzen  alt  ölçek  puanları  arasında  anlamlı  bir  farklılık  olduğu  (p&lt;0,05),  hatalara  aşırı  ilgi,  davranışlardan  şüphe,  ail
Tablo 4: Ergenlerin Kardeş Sayılarına Göre Mükemmeliyetçiliğe Ait Tek Yönlü                  Varyans Analizi Sonuçları
Tablo  5.  incelendiğinde  ergenlerin  doğum  sıralarına  göre  düzen,  hatalara  aşırı  ilgi, davranışlardan şüphe, aile beklentileri, ailesel eleştiri ve kişisel standartlar alt ölçek  puanları ve mükemmeliyetçilikleri arasında anlamlı fark bulunmamıştır
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Pulmonary embolism, most commonly originating from deep venous thrombosis of the legs, ranges from asymptomatic, incidentally discovered emboli to massive embolism causing

The patient was suspected as having failed back surgery syndrome (FBSS), which is one of the most common complica- tions associated with LDH operations. A decision was made

Ortalamalar arasında oluşan farkın anlamlı olup olmadığını, anlamlı ise hangi gruplar arasında fark olduğunu belirlemek için tek yönlü varyans analizi yapılmış

 Hoy, Tarter ve Kottkamp (1991)’ın ilkokullar için örgütsel sağlık envanteri Türkiye’deki eğitim ve öğretim yapısını fazla yansıtmadığı için

Para piyasaları kendi içerisinde organize veya organize olmayan piyasalar olarak ikiye ayrılmıştır. Organize olmuş para piyasaları bankalar sistemini

Perkütan santral venöz kateter kullanımına bağlı perikardiyal efüzyon/kalp tamponadı gelişmesi riskinin kateter ucunun kalbin içinde olduğunda arttığı düşünülmektedir

Fen eğitiminin temel amaçlarından biri, öğrencilere bilimsel fikirler kazandırarak bunları yeni alanlara uygulayabilmelerini sağlamaktır. Fen eğitimcileri,

• Sağlık profesyonellerinin yalın sağlık uygulamlara karşı direncini azalttığı, kurum yönetimi tarafından değişim sürecinde yürütülen yönetim tarzının da