• Sonuç bulunamadı

Rus kültür tarihinde Raskol dönemi ve bu dönemin Mücahidi Avvakum (hayatı ve eserleri)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Rus kültür tarihinde Raskol dönemi ve bu dönemin Mücahidi Avvakum (hayatı ve eserleri)"

Copied!
112
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANA BİLİM DALI

RUS KÜLTÜR TARİHİNDE RASKOL DÖNEMİ

VE BU DÖNEMİN MÜCAHİDİ AVVAKUM (HAYATI VE ESERLERİ)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Yrd. Doç. Dr. NAİLE HACIZADE

HAZIRLAYAN LÜTFİYE ÇOPUR

044210001003

KONYA 2006

(2)

İÇİNDEKİLER

ÖZET...i

ABSTRACT...ii

ÖNSÖZ...iii

I.BÖLÜM RUS KÜLTÜR TARİHİNDE DİNİN YERİ...1

I.I. Rusların Hristiyanlığı Kabul Etmeden Önceki Dinî İnanışları...3

I.II. Kiyev Rusyası’nın Hristiyanlığı Kabulü...6

I.III. Moğol-Tatar Hâkimiyeti Devrinde Rus Kilisesi,Ruhaniler, Manastırlar...8

I.IV. Rus Kilisesinin Moskova’ya Nakledilmesi...9

I.V. Rusya’da Patrikliğin Kuruluşu...11

I.VI. Rus Ortodoks Kilisesinde Patrikliğin Kurulmasından Sonraki Dönem...13

I.VII. Hristiyanlık Hakkında Genel Bilgiler...14

I.VIII. Rus Edebiyatına Ve Kültür Yaşamına Dinî Görüşlerin Yansıması...26

I.IX. Tolstoy Ve Dostoyevski’nin Din Hakkındaki Görüşleri...27

II. BÖLÜM RASKOL DÖNEMİ...31

II.I. Çar Aleksey Mihayloviç Dönemi...32

II.II. Raskol Öncesi Rus Halkının Durumuna Genel Bir Bakış...34

II.III. Patrik Nikon ve Reformları...39

II.IV. Kilisede Parçalanmanın Başlama Sebepleri...42

II.V. Rus Kilisesinde Parçalanma...43

II.VI. Eski Gelenekçilerin Merkezleri...51

(3)

III. BÖLÜM AVVAKUM VE XVII. YÜZYIL RUS EDEBî DİLİ...55

III.I. Avvakum ve Eserlerine Genel Bir Bakış...55

III.II. Baş Papaz Avvakum’un Hayatı...61

III.II.I. İlk Sürgüne Kadar Avvakum’un Yaşamı...61

III.II.II. Tobolsk ve Daurin’de Geçen Yıllar...69

III.II.III. Moskova’ya Dönüş ve Yeni Sürgün Dönemi...72

III.II.IV.1666-1667 Yıllarında Toplanan Kilise Konseyinde Avvakum’un Durumu.74 III.II.V. .Avvakum’un Pustozersk’teki Yaşamı ve İdam Edilmesi...78

III.III. XVII. Yüzyıl Rus Edebî Dilinin Özellikleri...80

III.IV. Avvakum’un Eserlerinin Dil Özellikleri...88

SONUÇ...98

(4)

ÖZET Yüksek Lisans Tezi

RUS KÜLTÜR TARİHİNDE RASKOL DÖNEMİ

VE BU DÖNEMİN MÜCAHİDİ AVVAKUM (HAYATI VE ESERLERİ) LÜTFİYE ÇOPUR

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANA BİLİM DALI

Danışman: Yard. Doç. Dr. Naile HACIZADE 2006

Rus kültür tarihinde din, yaşamı her yönüyle etkileyen bir olay olarak görülür. Ruslar ilk başlarda bütün ilkel kavimlerde olduğu gibi tabiata tapmışlar, sonra Hristiyanlığı kabul etmişlerdir. Hristiyanlığın bir devlet dini olarak kabul edilmesiyle yeni bir hayat başlamıştır. Fakat, Rusya’da din zamanla değişime uğramıştır. XVII. yüzyılda gerçekleşen kilise parçalanması (Raskol), her yönüyle dili ve edebiyatı etkilemiştir.

Bilindiği üzere, XVII. yüzyıl edebiyatının, Rus dili ve edebiyatında kendine özgü bir yeri vardır. Kilise parçalanmasıyla alakalı olarak kendi inançları uğruna mücadele veren Avvakum, XVII. yüzyıl edebiyatına damgasını vurmuştur. Avvakum, eski geleneklerin savunucusu olarak din mücadelesi vermiş ve bu mücadelesini yazıya dökmüştür. Eserlerini halk diliyle yazarak, o dönemin dilsel özelliklerini anlamamıza katkıda bulunmuştur. Tüm bunlar, Avvakum’un ‘Raskol’ dönemindeki önemini kat kat arttırmaktadır. Bu tez çalışmasında, Avvakum’un eserleri ışığında ‘Raskol’ dönemindeki kültür, edebiyat ve dil değişimleri saptanmış, tarihî bir olayın kültüre nasıl yansıdığı gözler önüne serilmeye çalışılmıştır.

(5)

ABSTRACT Master’s Degree Thesis

THE PERİOD OF RASKOL İN THE HİSTORY OF RUSSİAN CULTURE AND AVVAKUM, THE COMBATANT OF THİS PERİOD (HİS LİFE AND WORKS)

LÜTFİYE ÇOPUR

SELÇUK UNİVERSİTY INSTİTUTE OF SOCİAL SCİENCES

THE DEPARTMENT OF RUSSİAN LANGUAGE AND LİTERATURE Consultant: Ass.Prof. Naile HACIZADE

2006

In the history of Russian culture, religion is accepted as a phenomenon which affects life from its all dimensions. At first Russians as primitive tribes, worshipped nature and later accepted Christianity. With their acceptance of Christianity as a state religion, a new life started in Russia. But in the course of time religion in Russia changed. Church separation (Raskol) which occured in the 17th century, affected language and literature in every way.

As it is well-known, 17th century literature and Avvakum have a special place in the Russian language and literature. Related with the church separation, Avvakum defended religion as a protector of old traditions and put this struggle into writing. He wrote his works with colloquial language, in this way he helped us to understand the lingual characteristics of that period. All this increased the importance of Avvakum in the “Raskol” period.

In this thesis, by the help of Avvakum’s works; the changes in the culture, literature and language in the “Raskol” period, are determined and the reflections of a historical event on culture are studied.

Key Words: Russia, Avvakum, Christianity, religion, culture, church, literature,

(6)

ÖNSÖZ

Kültür, tarihin derinliklerinden süzülüp gelen; zamanın ve ihtiyaçların doğurduğu, nesillerin yaşadıkları zamana ve geleceğe bakışları sırasında geçmişe ait atıf düşüncesi geliştiren; inanışların, kabullenişlerin ve yaşama şekillerinin bütünüdür.

Kültürün içinde barınan din, dil ve edebiyat, insanın hayatındaki mihenk taşlarındandır. Kültür, bir insanın yaşadığı çevreye uyumunu sağlarken; dil, iletişimin sonsuz rahatlığını sunar, din ise kutsi bir inançla ruhani bir vecdin kapılarını aralar. Bu üç temel unsurun asıl sebebi insan olunca, elbette bu unsurlar bir etkileşim içine girer ve sanatsal bir kimliğe bürünür. Kültürün derinliğini, dilin kıvraklığını ve de dinin metafiziksel özelliğini harmanlayan insan, kendine has bir yorumla edebiyatı yaşamının içine sokmuştur. Edebiyat, insanı anlatırken, kültürü, dili ve dini son zerresine kadar içine alır, sindirir ve dışa vuran bir simgeleme sistemi olarak tekrar insan hayatına sunar.

Rus kültür tarihinde din, yaşamı her yönüyle etkileyen bir olay olarak görülür. Ruslar ilk başlarda bütün ilkel kavimlerde olduğu gibi tabiata tapmışlar, sonra Hristiyanlığı kabul etmişlerdir. Rusya’da Hristiyanlığın bir devlet dini olarak kabul edilmesiyle yeni bir hayat başlamıştır. Günümüz Rusyası’nı da büyük ölçüde şekillendiren dindir. Fakat, Rusya’da din zamanla değişime uğramıştır. XVII. yüzyılda Hristiyanlığın temel öğeleri tekrar gündeme gelmiş, bu durum halk arasında büyük bir tepki uyandırmıştır. Çok sayıda insanın öldürülmesine ve sürgün edilmesine yol açan bu olay, Rus kültüründe ayrıca bir dönem – Raskol – olarak bilinmektedir. Raskol’un kelime anlamı parçalanmadır. Ancak, ‘Raskol’ kelimesi parçalanma anlamının ötesinde, kilise parçalanması dönemini de kapsayarak terimselleşmiş, daha geniş bir anlam yelpazesine sahip olmuştur.

Çalışmamızda, ‘Raskol’ dönemine açıklık kazandırılırken, bu dönem edebiyatı ve dil özellikleri hakkında da bilgiler verilmiştir. “Rus Kültür Tarihinde Raskol Dönemi Ve Bu

(7)

Dönemin Mücahidi Avvakum (Hayatı ve Eserleri)” adlı tez çalışması, üç bölümden oluşmaktadır.

İlk bölümde; Rus kültür tarihinde dinin yeri açıklanmış, Rusların Hristiyanlığı kabulünden önceki inanışları ve Rus tarihinin dönüm noktalarından birini teşkil eden Hristiyanlığın kabulü ile ilgili bilgiler aktarılmıştır. Hristiyanlık, Rusya ile bağlantılı bir şekilde ele alınmış ve Rus tarihinde Hristiyanlığın gelişimi anlatılmaya çalışılmıştır. Bu bölümde ayrıca, Rusların tabi olduğu Ortodoks mezhebiyle bağlantılı olarak Hristiyanlık hakkında kısaca bilgiler verilmiş, Hristiyanlığın kültürdeki etkileri, edebiyat ve dildeki izleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Dinin edebiyata etkisinin daha iyi anlaşılması açısından, Rus edebiyatının en büyük temsilcilerinden olan Tolstoy ve Dostoyevski’nin din hakkındaki görüşleri de bu bölümde yer almaktadır.

İkinci bölümde; Çar Aleksey Mihayloviç döneminde gerçekleşen ‘Raskol’ ve bu dönemde yapılan dinî reformlar açıklanmıştır. Rus kilisesinde bazı ıslahatlar yapılmak istenmesi, Rusya’da dinî bir parçalanmaya neden olmuş ve bu durum Rus yaşamının tüm alanını etkilemiştir. Patrik Nikon da kilise ıslahatlarının ateşli bir taraftarı olmuştur. Bu bölümde, ‘Raskol’ dönemi, Patrik Nikon’un reformları ve bu dönemin özellikleri de açıklanmıştır.

Üçüncü bölümde ise; XVII. yüzyıl edebiyatında yeni bir üslup yaratan, ‘Raskol’un simgesi haline gelmiş hem din adamı hem de yazar olan Avvakum’un hayatı, edebî kişiliği, edebî eserlerinin dil özellikleri verilmiştir. Ayrıca bu bölümde, genel olarak XVII. yüzyıl edebî dilinin özelliklerine de değinilmiştir.

“Rus Kültür Tarihinde Raskol Dönemi Ve Bu Dönemin Mücahidi Avvakum (Hayatı ve Eserleri)” konusunu seçmemizin sebebi, ‘Raskol’ döneminin kültüre, edebiyata ve dile yaptığı etkilere açıklık getirmek ve Avvakum’un ‘Raskol’ döneminde ve Rus edebiyatındaki yerini belirtmektir.

(8)

Türkiye’de yapılan bilimsel araştırmalar arasında 17. yüzyıl yazı dili - ‘Raskol’ dönemi ile ilgili derli toplu bir çalışmaya rastlamadık. Ayrıca, Avvakum hakkında Türkçe hiçbir çalışmanın mevcut olmadığını fark ettik ve bu konuda bir araştırma yapmanın faydalı olacağını düşündük. Avvakum ile ilgili hiçbir Türkçe kaynağın olmaması, bizi yoğun bir şekilde tercüme işine sevk etti. İşin asıl zor kısmı, Avvakum’un yaşadığı dönemin edebî dilinin Çağdaş Rusça’dan farklı olmasıydı. Çalışmamızdaki, Avvakum ve o dönem edebî dili ile ilgili bütün alıntılar orijinalinden – Eski Rusça’dan – ilk defa Türkçe’ye çevrilmiştir.

Tez çalışmam boyunca benden yardımlarını esirgemeyen, hazırlanmasında devamlı yanımda olan, engin bilgileriyle bana ışık tutan danışman Hocam Sayın Yrd.Doç.Dr. Naile HACIZADE’ye teşekkürü bir borç bilir, saygılarımı sunarım.

Lütfiye ÇOPUR Konya-2006

(9)

I.BÖLÜM

RUS KÜLTÜR TARİHİNDE DİNİN YERİ

Bir toplumun, bir devletin oluşumu ve gelişimindeki en önemli faktörlerden birisi, onun dinî inançlar sistemi sayılmaktadır. Din, bir halkın manevi varlığında, yaşama biçiminde, kültüründe ve dünyaya bakış açısında insanların yaratılıştan itibaren vazgeçemediği bir öğedir. Rusya’nın da bir devlet olarak yüzyıllar boyunca varlığını sürdürmesinde dinî etkenlerin çok önemli rolü olmuştur.

Rus devletinin gelişme tarihi, Kiyev Rus Devleti ile başlamıştır. Kiyev Rus Devleti, X. y.y’da bir knezliktir. Bu knezlik, diğer knezlerle bağlantılarını devam ettirmiş, Rus devletinin şekillenmesinde, kültürünün gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Rus tarihinde çok önemli bir yere sahip olan Hristiyanlığın kabülü, Kiyev Knezi1 I. Vladimir Svyatoslavoviç2 zamanında gerçekleşmiştir. Rusların Hristiyanlığı kabulü, kesin bir tarih bilinmese de 988 ya da 989 yılında olduğu tahmin edilmektedir. Rusya’da Hristiyanlığın resmî din olarak kabul edilmesiyle, Rus tarihinde yeni bir devir başlamıştır. Ortodoksluk, Rus devletinin gelişmesinde ve özellikle de Rus kültürünün oluşmasında önemli bir rol oynamıştır.

Ruslar, Hristiyanlığı Bizans’tan almışlardır. Bizans kültürünün özelliklerini taşıyan Ortodoksluğu kabul etmekle Ruslar, Bizans medeniyeti çevresine girmiş, böylece Batı Avrupa kavimlerinden farklı bir yola sapmıştır. Bu da, Rus tarihine

1 Knez: Rusya’da feodal dönemde hükümdara verilen ad. Bk. S.İ.Ojegov, N.Yu.Şvedova, 2-oe

İzdaniye, Moskva, İzd. “Azbukovnik”, 2001, s.279.

2 I.Vladimir Svyatoslavoviç. Knez Svyatoslav’ın oğlu. (?-1015) 969 yılından itibaren Novgorod

Knezi, 980 yılında ise Kiyev Knezi olmuştur. Kiyev Rusyası, onun döneminde büyük gelişme göstermiştir. Bk. V.V. Kuskov, Literatura i Kultura Drevney Rossii Slovar-Spravoçnik, Moskva, Vısşaya Şkola, 1994, s.238.

(10)

kendine has bir özellik vermiş, Rusların Avrupa kavimlerinden farklı bir medeniyet oluşturmasına neden olmuştur.

Rusların Hristiyanlığı kabul etmelerinin en önemli sonucu, Knez hâkimiyetinin sağlamlaşmış olmasıdır. Çünkü Ortodoksluk, imparatorların hâkimiyetini kuvvetlendiren esasları kabul etmiş, bu esaslar Bizans’ta yüzyıllarca uygulanmıştır. Ayrıca, Hristiyanlığın kabulünden sonra, yerli Slav halkı ile yabancı Vareg-Rus halkı arasında fazla bir ayrılık kalmayacaktı. Ortak din, her iki halkın kaynaşmasına yardım edecekti. Böylelikle, birbirlerinden uzakta olan çeşitli Slav halklarının birbirleriyle kaynaşmaları kolaylaşacaktı.3

Hristiyanlığın kabulü, Rus milletinin oluşmasında tamamlayıcı bir etken olmuştur. Kısa zamanda Hristiyanlık Rusya’da yayılmış, böylelikle Kiyev şehri sadece Rusya’nın siyasi merkezi değil, dinî merkezi de olmuştur. Birçok dinî bölgeler, piskoposluklar oluşturulmuştur.

Rus kilisesi ve kilise mensupları ile ilgili düzenlemeler de yine Bizans’tan alınan kanunlara göre tahsis edilmiştir. Böylece, Bizans’tan Kiyev Rusyası’na yazılı kanun esasları girmiş, bu da Rusya’da kanun düzenlenmesi ve uygulanması işini kolaylaştırmıştır.

Hristiyan dininin gereği olarak, Rusya’da kilise, manastır binaları ve ikonalar yaptırma ihtiyacı duyulmuş ve bu konuda da yine Bizans örnek alınmıştır. Bizans’tan gelen örneklerle manastırlar kurulmaya başlanmıştır.

3 Bk. A.N.Kurat, Rusya Tarihi Başlangıçtan 1917’ye Kadar, Ankara, Türk Dil Tarih Kurumu

(11)

İlk ustalar Rumlar olmuş, ancak bir müddet sonra Rus ustalar ve ikona yapan ressamlar yetişmiştir. Böylece Rusya’da yapıcılık ve güzel sanatlar alanında önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Kiyev şehri başta olmak üzere, bir çok şehirde kiliseler yapılmıştır. Kiliselerin Rusya’nın iklim özelliklerine göre inşa edilmesi sonucu, bir nevi Bizans-Rus mimari usulü oluşmuştur.4

Hristiyanlık, Rusların hayat tarzlarını ve karakterlerini de etkilemiştir. Kilisenin tesiriyle birçok barbar âdetleri bırakılmış, yeni din esaslarına uyulmaya başlanmıştır. Ancak, Hristiyanlık bütün halk tarafından hemen kabul edilmemiş, uzun zaman eski batıl inanışlar, eski ilahlar ve ruhlar halk arasında yaşamaya devam etmiştir.

Hristiyanlığın kabulünden sonra, Rusya’da mistisizm yayılmaya başlamış, rahipler çoğalmıştı. Manastırlar, sadece din merkezi değildi, Rusya’nın okumuş ve yazı yazan zümresi de burada toplanmıştı. Sonuç olarak, Hristiyanlığın kabulüyle, Rus kültürü Bizans Hristiyan ruhunda büyümeye ve yükselmeye başlamıştı.

I.I.

Rusların Hristiyanlığı Kabul Etmeden Önceki Dinî İnanışları

Hristiyanlığın kabulünden önce Putperest olan Ruslar, tabiat kuvvetlerini canlı birer varlık olarak kabul etmişler ve her kuvveti bir ilaha eşit kılmışlardır. Eski Slavlarda toprak, güneş, yağmur, nehir ve pınarların kültü oluşmuştur. Bunların hepsi çiftçilerin üretim faaliyetleriyle bağlantılı olmuştur. Ürünün çokluğu sadece emeğe 4 Bk. A.İ.Klibanov, Russkoye Pravoslaviye: Vehi İstorii, Moskva, İzdatelstvo Politiçeskoy Literaturı,

(12)

bağlı değil, doğaya daha önemlisi hava koşullarına, çalışma zamanın doğru seçimine de bağlıydı. Bu bağımlılık, yıllık tarımsal sürece ayrı bir önem katmış, eski Rus çiftçilerinin bütün yaşamı ona tabi olmuştur.

Çevrelerindeki dünya, hava olayları, yıllık mevsim değişimleri, doğum ve ölüm hakkındaki bilimsel bilgilerin farkına varamayan insanlar, karmaşık dinî inanışların, özellikle de büyü inanışlarının esiri olmuşlar, sürekli tekrarlanan doğa olaylarını ilahlaştırmışlardır. Ruslar, bu ilahlara kendilerine özgü isimler vermişlerdir. En büyük tanrı olarak kabul edilen Dajbog, ışığın ve sıcaklığın tanrısıydı. Gökte olduğuna inanılan Svarog, Dajbog’un babasıydı. Perun ise gök gürültüsü ve şimşek tanrısıydı. Güneşe Khors (Hors), rüzğar ilahına Stribog adı verildiği bilinmektedir. Slavların güneş sembolleri, atlarla ve su kuşlarıyla daha önceleri de ördeklerle bağlantılıydı. Bu güneş sembollerinin tatbikî sanattaki tasvirlerine kurgan kazılarında rastlanmıştır.5

Bunların yanı sıra kadın tanrısı Mokoş, iyilik ve kötülüğün tanrısı Beregıni ve Upari, hayvanların tanrısı Volos, verimlilik ve ataların tanrısı olan Rod ve Rojanitsa da önemliydi. Tek tanrıcılık yönündeki dinî düşüncelerin gelişmeye başlamasıyla bağlantılı olarak, zamanla Rod olarak adlandırılan tanrı, ana tanrı halini almıştır.6

Ölen insanların cesetleri ise ya gömülür ya da yakıldıktan sonra külü bir testi içine konulurdu. Mezara hayatta iken kullanılan eşya ve silahlar da konulurdu. Ahiret inancı, cesetlerle birlikte mezarlara ölünün bütün eşyalarını da koyma âdetini

5 Bk. A.N.Kurat, age., s.12. 6 Bk. A.İ.Klibanov, age., s.10-11.

(13)

getirmiştir. Ölüyü anma törenlerinde yenilir, içilir ve eğlenceler düzenlenirdi. Bu törenlere ölülerin ruhlarının da katıldığına inanılırdı. Hatta ölülerin ruhlarının yer yüzünde dolaştıklarına, ormanlarda ve ırmaklarda yaşadıklarına inanılırdı.

Akdes Nimet Kurat, Rusya’da putperest inanışında mabetlerin olmadığını belirtirken7, tarihçi A.İ. Klibanov, o dönemde dua etmek ve kurban götürmek için

kullanılan mabetlerin olduğundan bahseder.8 Görünüşleri yuvarlak olan, toprak

tabyalarla çevrili toprak ya da tahtadan yapılmış bu mabetlerin ortasında, taştan veya tahtadan yapılmış tanrının insan biçimindeki tasvirlerin bulunduğunu belirtir. Ayrıca, bu tasvirlerin çevresinde kurban edilenlerin yakıldığından da bahseder.

Tanrılara kurban olarak toprağın, hayvanların ve kuşların mahsulleri getirilirdi. Ayrıca, insan kurbanları getirildiği de bilinmektedir. Slav putperest mitolojisi yazılmamıştır ve edebî olarak da şekillenmemiştir, ancak bu dinin izleri dilde olduğu gibi tasvirî sanatlarda da olmuştur.

Bunun dışında, her boyun ve boy nizamı çözüldükten sonra her soyun, ölmüş ataların ruhlarına tapmak âdetinden doğan “atalar kültü” meydana gelmiştir. Bu atalar ruhuna önce boy denmiş, daha sonra sçur (çur) adı verilmiştir. Atalar kültünün eski bir Türk inanışı olduğu göz önünde bulundurulursa, bu çurun Türklerdeki çura ile ilgili olduğu sonucu çıkarılabilir. Daha sonraları her soy kendi atasına tapmaya başlamış ve ev dedesi (deduşka domovoy) meydana gelmiştir. Bu ev dedesi, o ailenin iyiliğini isteyen bir ruhtur.9

7 Bk. A.N.Kurat, age., s.12. 8 Bk. A.İ.Klibanov, age., s.11. 9 Bk. A.N.Kurat, age., s.13.

(14)

Bütün tabiatı canlı olarak kabul eden ve hayatlarını tabiat olaylarına göre düzenleyen Slavlar, kışın gelmesi münasebetiyle (21 Aralık) Kolyada adını verdikleri bayramı kutlarlardı. İsa’nın doğuşunun şarkılarla kutlandığı bu bayramda, “kolyadka” adı verilen şarkılar söylenirdi. Bu bayramda çocuklar, delikanlılar ve genç kızlar evden eve dolaşıp şarkılar söylerlerdi. Bunun karşılığında da ev sahipleri tarafından ağırlanırlardı. Ayrıca, bu bayramda gençler kılık değiştirirler, maskeler takarlardı.

Kışın uğurlanıp, ilkbaharın karşılanmasında “Kırmızı Dağcık Bayramı” kutlanır, yazın karşılanmasında ise “Kupala Yortusu” yapılırdı. 21 haziran gecesinde yapılan bu yortuda, tanrılar şerefine genç bir kız suya atılıp boğulurdu. Daha sonraları suya kız yerine kukla atma âdeti yerleşmiştir. Bu yortu, “İvan Kupala Gecesi” adı altında Ukrayna’da yakın zamana kadar devam etmiştir. Rusların Hristiyanlığı kabullerinden sonra da bu inanç ve âdetler uzun zaman devam etmiş, Putperest devri tanrıları yeni Hristiyan azizleri şeklinde Ortodoksluğa karışmıştır.

I.II.

Kiyev Rusyası’nın Hristiyanlığı Kabulü (988/989)

Rus tarihinin dönüm noktalarından birini teşkil eden Hristiyanlığın kabulü, Knez I. Vladimir Svyatoslavoviç zamanında olmuştur. Knezin Hristiyanlığı kabulü olayının, kesin bir tarih bilinmese de 988 ya da 989 yılında gerçekleştiği kabul edilmektedir. Ancak, Knez I. Vladimir Svyatoslavoviç’in Hristiyanlığı kabulünden önce, Kiyev’deki Vareg-Rus ve Slavlar arasında Hristiyan dinine girenler vardı.

(15)

Bizans’la olan ticari ilişkiler sonucunda, birçok Vareg-Rus ve Slav tüccarı uzun zaman İstanbul’da kalırdı, bunun sonucunda da Rus tüccarlar ve askerler arasında Hristiyanlığı kabul edenler çoğalmıştı.

Ortodoksluğu yaymak, Bizans’ın devlet politikasıydı. Balkanlardaki Slav halkı için düzenlenen alfabe ve din kitaplarının Slavca’ya tercümesi, Kiyev Rusyası’nda Ortodoksluğu yayma işini kolaylaştırmıştı. Kiyev’deki Vareg-Rus ve Slavların Ortodoksluktan başka, Roma’daki Katoliklik, Hazar Devleti’ndeki Yahudilik, İdil Bulgarlarının dini olan Müslümanlık ile de temasları olmasına rağmen, Kiyev’de Ortodoksluğun yayılma nedeni, Bizans ile ilişkilerin daha sık ve önemli olmasıdır.

Rusların Hristiyanlığı resmen kabulünün, şu olaya dayandığı söylenmektedir: Bizans İmparatoru II. Basil’e karşı Bizans’ın tanınmış kumandanlarından Bardos isyan çıkarmıştı. Aynı anda Balkanlarda da Fakos adında başka bir general de isyan çıkarınca, İmparator Fakos’a gönderecek asker bulamamış, Knez I. Vladimir Svyatoslavoviç’ten asker yardımı isteyerek onunla bir anlaşma yapmıştı. Bu anlaşmaya göre; knez, imparatora 6000 kişilik bir ordu gönderecek, imparator da Vladimir’e kız kardeşi Anna’yı verecekti. İsyan bastırılınca, imparator sözünde durmak istemedi. Bunun üzerine, Knez I. Vladimir Svyatoslavoviç Bizans şehirlerinden en önemlisi Korsun’u kuşattı ve ele geçirdi.10

Bizans İmparatoru, bu durum karşısında Knez I. Vladimir Svyatoslavoviç ile müzakereye girdi. Kneze Hristiyanlığı kabul etmeleri durumunda, Prenses

(16)

Anna’nın gönderileceğini bildirdi. Knez I. Vladimir Svyatoslavoviç bu koşulu kabul edince, Kiyev Rusyası’nın Hristiyanlığı kabulü meselesi halledilmiş oldu. İstanbul’dan Prenses Anna ile birlikte Rum papazları, ayin vasıtaları da geldi. Knez ve askerler vaftiz edildi, Kiyev halkının pek çoğu da Hristiyanlığı kabul etti. Hristiyanlığı kabul etmeyen yerli Slav halkı ise, yeni dine zorlandı ve bu hususta devlet baskı yaptı. Daha bir gün önce tapılan heykeller, ilahlar, atların kuyruklarına bağlanarak sürüklendi ve nehre atıldı. Böylece, Kiyev Rusyası XI. yüzyıla girmeden bir Hristiyan ülkesi oldu.11

I.III.

Moğol - Tatar Hâkimiyeti Devrinde Rus Kilisesi, Ruhaniler, Manastırlar (1223)

Moğolların Rusya’yı hâkimiyeti altına almaya başlaması, yaklaşık 1223 yılında Moğol Devleti’nin Kumanlara (Kıpçak) saldırmasıyla gerçekleşmiştir. Kumanlar, bu saldırıya karşı Rus knezliklerinden yardım talep etmiş, Rus knezlikleri de bu talebi kabul etmiştir. Bunun üzerine Moğollar, 1223 yılında Ruslar ve Kumanların üzerlerine yürüyerek buraları hâkimiyetleri altına almıştır.12 Ruslar 200 yıla yakın bir süre Moğolların esareti altında kalmıştır.

Moğol-Tatar hâkimiyeti devrinde, Rus kilisesi eski teşkilatını yalnız muhafaza etmekte kalmamış, bu teşkilatı genişletmek için çok iyi şartlar da bulmuştur. Din, devlet tarafından himaye edilmiştir. Rusya, Moğol istilasına uğradığı zaman, şehirlerde bulunan piskoposlara, ruhanilere dokunulmamıştır. Rus kilisesinin 11 Bk. A.İ.Klibanov, age., s.17.

(17)

başı olan Kiyev Metropolitine “dokunulmazlığını” temin eden “yarlık” (ferman) verilmiş, kilise mensupları her türlü vergiden muaf tutulmuştur. Böylelikle, Rus kilisesi Moğol yöneticilerinin himayesi altında olmuştur.13

Kiyev Rusyası devrinde yapımına başlanan manastırlar, Moğol hâkimiyeti devrinde tamamlanma imkânı bulmuştur. Bir taraftan Volga’nın kuzeyindeki sahada manastırlar çoğalmış, diğer yandan da Urallara doğru yayılan Rus kolonizasyonu ile birlikte Rus manastırları da tesis edilmiştir.

Moğol-Tatar hâkimiyeti döneminde Rus kilisesi, yalnız Ortodoksluğun “hakiki” bir beşiği değil, aynı zamanda bütün Rus kültürünün ve Rus millî hayatının saklandığı, korunduğu ve geliştiği bir kurum olmuştur. Ortodoksluk hakiki bir "Rus Dini" mahiyetini alarak, Rus millî şuurunun ayrılmaz bir parçası olmuştur.

I.IV.

Rus Kilisesinin Moskova'ya Nakledilmesi (1300'den Sonra)

Kiyev Rusyası’nın tamamen kuvvetten düşmesi ve Moskova Knezliğinin güçlenerek hâkimiyeti kendisinde toplaması sonucu, Rus kilisesinin merkezi de yerini değiştirmiştir. Hristiyanlığın kabulüyle Kiyev, Rus metropolitliğinin merkezi olmuş, ama yine de Rus kilisesi İstanbul patrikhanesine bağlı kalmıştır. Metropolitler de İstanbul patriği tarafından tayin edilmiştir.

1300’lü yıllarda Kiyev şehrinin Moğol akınlarından biri neticesinde yeniden yıkılması üzerine Metropolit Maksim, Vladimir şehrine gitmiş, Rus kilisesinin 13 Bk. A.N.Kurat, age., s.131.

(18)

merkezi Kuzey Rusya’ya nakledilmişti. Metropolit Maksim'in ölümünden sonra, metropolitlik makamına Pyotr getirilmişti. O da, Vladimir şehrini merkez kabul etmişti. Fakat, daha çok Moskova şehrinde kalan Pyotr, Moskova Knezlerinin Tver’e karşı mücadelelerinde Moskova’yı koruyordu.14

Metropolitin teşviki ile Moskova’da “Uspenskiy Sabor” (katedral) adıyla şöhret bulan büyük bir kilise yaptırılmıştı. Moskova Knezliğinin büyümesinde büyük rol oynayan Pyotr, bütün Rus kilisesinin reisi sıfatıyla Moskova Knezi’nin mevkisini yükseltmiştir.15

Pyotr’un yerine geçen Teognost da kilise merkezi olarak Moskova'yı seçmiş, böylece Moskova şehri Rus Kilisesi’nin daimî merkezi olmuştur. Bu durum, Moskova Knezliğinin yükselmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bundan böyle Rus metropolitleri işgal ettikleri mevki ve ruhani otoriteleri ile Moskova Knezlerinin faaliyetlerini desteklemişlerdir.16

Böylece, XIV. yy’ın ortalarına doğru Moskova Knezliği hem siyasi hem dinî ve iktisadi üstünlüğünü elde etmiş oldu. Teognost’un yerine geçen Aleksey, İvan Kalita'nın oğulları zamanında devlet işlerinde önemli rol oynamıştır.

Knezler küçük yaşta veya hasta olduklarında, metropolit Aleksey onların namına devlet işlerine bakmıştır. Böylelikle, Rus metropolitlerinin Moskova Knezliğinde siyasi rolleri başlamıştır. Rus kilisesinin eski imtiyazlarını yeniletmede

14 Bk. A.N.Kurat, age., s.92. 15 Bk. A.İ.Klibanov, age., s.73-74. 16 Bk. A.N.Kurat, age., s.93.

(19)

başarılı olan Metropolit Aleksey’in, Han ordugâhında mevkisi kuvvetlenince, Moskova Knezliğinin de siyasi durumu büsbütün sağlamlaşmıştır.

I.V.

Rusya'da Patrikliğin Kuruluşu (1589)

Floransa Ünyonu üzerine, Moskova Kilisesi kendini “autokepal” (muhtar) ilan etmişti. İstanbul patrikhanesi, Floransa Ünyonu hükümlerini reddettikten sonra da, Rus kilisesinin durumu değişmedi. Moskova metropolitleri, Rus başpiskoposunun ve piskoposların toplantısında seçilerek, Moskova’da makama çıkarılırlar, onaylatmak için İstanbul Patrikhanesine gitmezlerdi. Moskova Knezliği kuvvetlendikçe, Moskova metropolitlerinin mevkileri ve nüfuzları da yükseldi. 1480’den sonra Moskova tamamıyla özel ve büyük bir devlet olunca, Rusya Ortodoks devletlerinin en büyüğü derecesine çıktı.17

Moskova’ya “Üçüncü Roma” gözüyle bakıldığından, Moskova’daki hükümdar Çar'ın yanında bir de kilise reisi – patriğin – bulunması gerekiyordu. Özellikle IV. İvan'ın 1547’de “Çarlık” unvanı alması, Rus kilisesi başının da yükselmesini gerektirmişti. Fakat Korkunç İvan, kilise reisini metropolitlikten daha yukarıya çıkarmamıştı.18 Böyle önemli bir meselenin halledilmesi, Fyodor İvanoviç zamanına kalmış ve Boris Gadinov19’un becerikli siyaseti neticesinde başarıyla halledilmiştir. Boris Gadinov, Moskova’ da bir “Patriklik” kuracak olursa, Rus kilise

17 Bk. A.N.Kurat, age., s.177. 18 Bk. A.N.Kurat, age., s.177.

19 Boris Gadinov: Çar Fyodor İvanoviç’in ölümünden sonra 1598 yılı şubat ayında Çar seçilmiştir.

(20)

mensuplarını büsbütün elde edeceği kesindi. Bunu gerçekleştirmek için durum da müsaitti. Osmanlı - Türk hâkimiyetinde bulunan “Doğu Kilisesi” ile Rusya arasında uzun zamandan beri yakın bir ilişki devam ediyordu.20

İstanbul, Antakya ve diğer bazı kilise merkezi temsilcileri, Moskova’ya Rus hükümdarlarından yardım istemeye gelirler, Ruslardan para yardımı görürlerdi. Balkanlarda, İstanbul’da ve doğudaki Ortodoks ülkelerinde, Rus Çar'ı âdeta Ortodoksluğun koruyucusu olarak kabul edilmeye başlanmıştı.

Bu sıralarda, Ortodoksluk kilisesinin dört patrikliği vardı: İstanbul, Kudüs, Antakya ve İskenderiye. Moskova’da beşinci bir merkez açılması ümit ediliyordu. 1588 yılında İstanbul Patriği İyeremiya Moskova’ya geldi. O, Moskova’da yeni bir patriklik kurma hususunda herhangi bir karar getirmemişti. Ama Boris Gadinov ve Rus kilisesi reisleri, İyeremiya’ya Rusya'da kalmasını ve patrik olmasını teklif ettiler. İstanbul patriği bu teklifi kabul etti ve böylelikle yeni bir patrikliğin oluşmasını tanımış oldu.21

Boris Gadinov, yabancı bir kişinin Rus devlet işlerinde etkisi olmaması için, İyeremiya’ya Moskova’da değil de, önemini kaybeden ve sönük bir şehir haline gelen Vladimir şehrinde kalmasını teklif etti. İyeremiya bunu kabul etmedi, fakat patrikliğin kurulması sözünü de geri almadı. Uzun görüşmelerden sonra İyeremiya, Moskova Metropoliti İov’un patriklige çıkarılmasını kabul etti. İov’un patrikliğe

20 Bk. A.İ.Klibanov, age., s.147. 21 Bk. A.İ.Klibanov, age., s.149.

(21)

çıkış tarihi 1589’dur. Bunu takiben Novgorod, Kazan, Rostov ve Moskova yakınındaki Krutitsa’da olmak üzere dört metropolitlik kuruldu.22

1590 yılında da İstanbul Patriği, Ortodoks patrikleri meclisinde beşinci patriklik olarak Moskova kilisesi reisliğini kabul etmiştir. Böylelikle, Rusya’da tıpkı vaktiyle Bizans’ta olduğu gibi “Çar” ile yanyana bir de “Patrik” bulunacak ve Rus Ortodoksluğu Doğu kiliseleri arasında fiilen en yüksek mevkiye çıkarılmış olacaktı. Bu durum, Büyük Petro dönemine kadar devam etmiştir. Bu da, Moskova Rusyası'nın devlet işlerinde Rus Kilisesinin büyük bir nüfuz kazanmasına imkân vermiştir.

I.VI.

Rus Ortodoks Kilisesinde Patrikliğin Kurulmasından Sonraki Dönem

Patrikliğin kurulmasıyla Ortodoksluk içinde bağımsız bir yol izleyen Rus Ortodoks Kilisesi, Büyük Petro döneminde patrikliğin kaldırılmasıyla bir devlet dairesi haline dönüştürüldü. Ardından, II. Yekaterina kilise mallarına el koydu. Böylece sürekli biçimde devlet yönetimi altında olan yeni kilise, 1917 yılında Rus Devrimi patlak verince, yeniden devlete karşı özerkliğini kazandı ve aynı yılın ağustos ayında patriklik yeniden kuruldu.

Ama, bu gelişme uzun ömürlü olmadı ve kasım ayında kurulan Sovyet yönetimi kiliseye ağır baskı uygulamayı başladı Binlerce din adamı öldürüldü veya sürgüne gönderildi, birçok kilise kapatıldı. Din öğretimi yasaklandı. Stalin'in 1940 22 Bk. A.İ.Klibanov, age., s.149-150.

(22)

yılında kilisenin yeniden etkinlik göstermesine belirli ölçüde izin vermesine karşın, her türlü dinsel uygulamaya kötü gözle bakılması sürdü ve Sovyet Rejiminin çökmesine kadar Rus Ortodoks Kilisesi devletin sıkı yönetimi altına alındı. O tarihten itibaren yeniden her türlü dinsel uygulama serbest bırakıldı.23

I.VII.

Hristiyanlık Hakkında Genel Bilgiler

Ruslar, Hristiyanlığın Ortodoks mezhebine mensup olmuşlardır. Tez konumuz din ile ilgili olduğu için, burada Rusya ile bağlantılı olarak Hristiyanlık ve Ortodoksluk hakkında bilgi verilmesinin faydalı olacağını düşünüyoruz.

Hristiyanlık

Hristiyan sözcüğü Yunanca “Khristianas” sözcüğünden türemiştir. Dinin kurucusu İsa peygamberin adı Yunanca metinlerde “Khristos” olarak geçer. Bu addan türemiş Khristianos sözcüğü, İsa’ya bağlanan onun yolundan giden kişi anlamına gelir.24

Hristiyanlık, Hz. İsa’nın yaşamını, kişiliğini, öğretilerini ve Tanrısal görevini temel alan dindir. Eski Ahid ve Yeni Ahid’ten oluşan Kitab-ı Mukaddesi vahye ya da Tanrı esinine dayalı kutsal metin sayar. Günümüzde bir milyarı aşkın üyesiyle dünyanın en yaygın dini olan Hristiyanlık; Katolik, Ortodoks ve Protestan olmak üzere başlıca üç kola bölünmüştür.

23 Bk. Glorier İnternational Americana Encyclopedia, 3. Cilt. Sabah Yayınevi, İstanbul, 1993, s.352. 24 Bk. Dinler Tarihi Ansiklopedisi, 2. Cilt, Medya Ofset Yayınevi, İstanbul, 1999, s.5.

(23)

İsa’nın ölümünden sonra, havarilerin ayrı ayrı bölgelere giderek yaymaya çalıştıkları yeni din, çevrenin geleneklerine, göreneklerine, yayıcısının İsa’yı anlayışına göre farklı biçimler almaya başlamış, görüş ayrılıkları, Hristiyanlıkta mezheplerin doğmasına bir süre sonrada kiliselerin ayrılmasına yol açmıştır. Mezheplerin ilk ayrılış nedenleri, İsa’nın varlığında tanrısal öz bulunup bulunmadığı inancıdır.

İsa’nın Tanrı’nın oğlu, dolayısıyla Tanrısal öz taşıdığı için Tanrı olduğunu, insan olarak varlığının onun yalnızca görünüşü olduğunu savunanlar ile İsa’nın bir insan olduğunu, Tanrı’nın verdiği yetkileri bulunduğu, ama Tanrı’nın oğlu, Tanrı olmasının söz konusu olmadığını savunanlar arasındaki görüş ayrılığı, Hristiyan mezheplerini doğuran ilk nedenlerdir.

Mezheplerin doğmasını sağlayan başka bir neden de, tapınma biçimlerinde görülen ayrılıktır. Tapınma biçimlerinde görülen ayrılık, her şeyden önce tapınmanın yapıldığı dille başlamıştır. Bazı kiliseler tapınmada halkın kendi ulusal dilini kullanmasından yana olurken, bazıları Yunanca’nın, bazıları da Latince'nin tapınma dili daha doğrusu din dili olarak benimsenmesini savunmuştur.25

Ortodoks Mezhebi

Kutsal Ruh’un hem babadan hem oğuldan kaynaklandığını savunan Roma Kilisesi ile kutsal ruhun yalnızca babadan kaynaklandığını savunan İstanbul Kilisesi arasında görüş ayrılığı oluşmuştur. İstanbul Kilisesi'nin, papanın Petrus aracılığıyla

25 Daha fazla bilgi için bk. Büyük Dinler ve Mezhepler Ansiklopedisi, 1. Cilt, İstanbul, Tan Yayınevi,

1964; Dinler Tarihi Ansiklopedisi 1-2. Cilt, İstanbul, Medya Ofset Yayınevi, İstanbul 1999; Djon, Yang, Hristianstvo, Moskva, İzdatelstvo Torgovıy Dom, 2001.

(24)

İsa’nın yetkilerini devralmış olduğu düşüncesine karşı çıkması sonucunda kurulmuş Ortodoks mezhebine göre, tek Tanrısal önder İsa’dır. Onun görevleri kimseye verilmemiştir. Dolayısıyla papa gelişi güzel bir insandır.

Dinde önemli olan doğru görüşü benimsemektir. Ortodoks mezhebi, İsa’nın yetkilerinin devredilemeyeceği görüşünü benimsemiş olduğundan, ulusal Ortodoks kiliselerinin (Süryani Ortodoks, Ermeni Ortodoks, Rum Ortodoks, Rus Ortodoks) tümü önemlidir ve ayrı ayrı patrikler tarafından yönetilir. İstanbul (Fener) Patriği “Ekümenik Patrik” unvanıyla bir çeşit papa değil, yalnızca eşitler arasında birincidir.

Kilise

Hristiyanlıkta ilk kilise, ilk dönemlerde Hz. İsa’nın yolunu benimsemiş Hristiyan dinini kabul etmiş, olanların bir yerde toplanarak oluşturduğu cemaati sembolize etmiştir. Hristiyanlığın Roma İmparatorluğu tarafından resmen kabul edilmesinden ve Hristiyanların inançlarını rahatça dile getirmelerinden sonra ise Hristiyanların dinî törenlerini ve ibadetlerini icra etmek için yapmış oldukları mabetleri de sembolize etmiştir. Bütün Hristiyan dünyasında, kilisenin kendi içinde kapalı bir kuruluş düzeni vardır.

Bu düzen, Ortodoks ve Katolik kilisesinde farklıdır. Ortodoks kilisesinde en büyük yetkili patriktir. Bütün öbür görevliler ona bağlıdır. Patrikten sonra sırayla metropolit, despot ve papaz gelir. Papaz kilisede rahipler sınıfının en küçük görevlisidir. Katolik kilisesinde en büyük yetkili ise papadır, sonraysa kardinal, başpiskopos, piskopos ve rahipler gelir.

(25)

Kutsal Üçlü

Hristiyanlıkta Tanrı’nın üçlü bir niteliği vardır. Tek olan, bir olan Tanrı'nın özü üçlü bir yapıdır. Bu üçlü oluş, Tanrısal olanlardan insansı olana doğru, aşama aşamadır ve “Baba, Allah - Ruh, Allah - Oğul Allah” bağlantısı içindedir. İncil’e göre İsa Tanrı'dır, Rab'dır. Hristiyanlıkta tek tanrı inancı vardır ve bu tek olan varlık üçlü bir öz taşır. Bu, kutsal üçlüyü üç ayrı varlık olarak tanımak anlamına gelmez. Bir tek varlıkta üç ayrı niteliğin bulunduğu, Tanrı'nın bu üç ayrı nitelikten kurulu bir bütün olduğu anlamına gelir.26

Haç İşareti

Hz. İsa’nın insanlığın kurtarıcısı olarak çarmıh üzerinde gerilmesi sonucu haç işareti, Hristiyanlığın ana sembolü olmuştur. Haç; Hz. İsa’yı, onun görevini ve kilisesini tasvir eden bir semboldür.27

Oruç

Oruç, belirli bir zaman dilimi içerisinde her türlü yiyecekten ya da bazı yiyecek çeşitlerinden mahrum kalmaktır. Hristiyanlık dininde oruç, beden üzerinde insan iradesinin ölçme öğretisine dayanır. Hristiyanlık öğretisine göre, oruç sadece bazı yiyeceklerden vazgeçme değil, aynı zamanda tüm kötülüklerden arınma, aptalca davranışlar ve düşüncelerden uzak kalmaktır.28

26 Bk. Djon Yang, Hristianstvo, Moskva, İzdatelstvo Torgovıy Dom, 2001, s.131.

27 Bk. Ensiklopediya İstorii Hristianstva, 2-oe İzd., Moskva İzdatelstvo Prosveşeniye, 1987, s.336. 28 Bk. Annemarie Schimmel, Dinler Tarihine Giriş, Çeviren: Aydın Mehmet, Ankara, Güven

(26)

Ortodoks Oruçları

Ortodoks oruçları, bir günlük ve uzun süreli olarak ikiye ayrılırlar. Bir günlük oruçlar, her hafta çarşamba ve cuma günleri tutulur. Çarşamba günü tutulmasının sebebi, İncil’e göre bu günde İud İskariyot’un İsa’ya ihanet etmesi ve onun işkence çekmesine sebep olmasıdır. Cuma günü tutulan oruç ise, İsa’nın çarmıha gerilerek işkence çekip ölmesi anısına tutulur. Bunun yanı sıra üç tane daha bir günlük oruç vardır:29

1- Vaftiz Soçelniği (18 Ocak): Vaftiz gününün arefesinde, vaftiz soçelniği

kutlanır. Bu günde sıkı bir perhiz yapılır, oruç lapası ve sebzeler yenir.

2- Yoan Predteç’in İdam Edildiği Gün (11 Eylül) : Ortodoks kilisesi, bu

günü en büyük bayramlarından birisi olarak kutlar. Yoan, İsa'nın yeryüzüne gelişini haber veren ve onu vaftiz eden kişidir. Bu günde sıkı bir perhiz uygulanır. Şekli yuvarlak olan her türlü yiyeceği yemek yasaktır. Yemeklerde sadece et değil, elma, patates, lahana, soğan, karpuz gibi yiyecekler yemek de yasaktır. Bütün bunların şekli yuvarlak olduğundan dolayı, insan başını andırırlar.

3--Kutsal Haçın Yükseldiği Gün (27 Eylül) : En önemli Hristiyan ve

Ortodoks bayramlarından birisidir. Haç, İsa'nın insanlığı günahlardan arındırmak için çektiği acıları ifade eder. Bu yüzden, İsa'nın çarmıha gerilerek ölüşü anısına bu günde perhiz tutulur.

29 Bk. Suzan Zobu, Hristiyanlığı Kabul Etmeden Önce ve Kabul Ettikten Sonra Rus Bayramları, Örf,

(27)

Uzun süreli oruçlar da dört tanedir:

1-Büyük Perhiz (7 Haftalık): Büyük perhiz, Paskalya'ya kadar devam

eder. Büyük Perhiz'de hiçbirşeyin yenmediği üç gün vardır. Diğer günlerde ekmek ve sebze, günde bir kez yenebilir. Özellikle de akşamları reçel yenebilir. Cumartesi ve pazar günleri, bitki yağı ile yapılmış sebze yemekleri yenilebilir ve şarap içilebilir.

2- Petrov Perhizi (12 Temmuz’da sona eriyor. 12 günden başlıyor. 42 gün de sürebiliyor.): İlk havarilerden olan Pyotr ve Pavel'in anısına düzenlenen bir

gündür. Petrov orucu, Petrov gününün arefesinde sona eder. Bu oruç, kadınların tutumluluğunu gösterir.

3-Uspen Perhizi (2 Haftalık)

4-Noel Veya Filipov Perhizi (28 Kasım’dan Noel Bayramına kadar sürer)

Çan

Hristiyanlıkta çan, Hristiyanları ibadete çağırmak, paskalya ve yortuları, millî bayramları, zafer gecelerini, ölüm ve yenilgi gibi olayları halka duyurmak için kullanılır.30

Endülüjans

Endülüjans kilise tarafından günahların affedilmesi veya papanın cezaları bağışlamasıdır. İki çeşit endülüjans vardır.31

30 Bk. M. Süreyya Şahin, “Çan”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 1. Cilt, Güzel Sanatlar

Matbaası İstanbul, 1998, s.121.

31 Bk. Galip Atasağun, İlahî Dinlerde (Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam’da) Dinî Semboller, Konya,

(28)

1-Tam Endülüjans: İşlenen günahın hem dünyadaki hem ahiretteki

cezasını tam olarak kaldırır ve sadece papa tarafından icra edilir.

2-Kısa Endülüjans: Günahın cezasının kısmen kaldırılması veya

hafifletilmesidir. Zaman zaman bir rahip veya onun görevlendirdiği biri tarafından icra edilir.

Aforoz

Kilise hukukuna göre, Hristiyanlıkta büyük günahlardan sayılan, dinî bakımdan ağır bir suç işleyen Hristiyanın, yetkili dinî şahsiyetler veya meclisler tarafından suçlu görülmesi halinde, kilisedeki komünyon ile dinî ayin ve ibadetlere katılmasının yasaklanmasına ve Hristiyan cemaatinden çıkarılmasına aforoz denir.

Oniki Havari

Hristiyanlıkta oniki havari, Hz. İsa hayattayken onun yardımcılığını yapan ve Hz. İsa öldükten sonrada da Hristiyan cemaatine Hz. İsa’nın öğreti ve direktifleri doğrultusunda önderlik yapan, Hristiyanlığa yeni cemaatler kazandırmak için çalışan, Hristiyanlığın ve din adamları sınıfının çekirdeğini teşkil eden bir zümreyi temsil eder.

Hac

Hz. İsa, Hz. Meryem ve Azizlerin hayatlarıyla ilgili olan yerler ile onların ziyaret ettikleri yerler, Hristiyanlarca hac yerleri olarak kabul edilmiştir. Bu yerlere hac ibadetlerini yerine getirmek ve hacı olmak maksadıyla gidilmiştir.

(29)

Noel Ve Noel Ağacı

Hristiyanlıkta Noel, belirli bir tarihin yıl dönümü veya yeni bir senenin başlangıcı olmaktan çok, delalet ve karanlık içinde olan insanlara ışık ve hidayet getiren Tanrı'nın oğlu Hz. İsa’nın yeryüzünde Tanrı'nın cisimlenmiş bir şekli olarak görünmesinin sembolüdür. Noel ağacı, ışık ve çeşitli süslerle donatılan ve âdeta ölüme meydan okumayı sembolize ettiği için yapraklarını dökmeyen ağaçlardan bilhassa ebedî ve yeni bir hayatın sembolü olarak kabul edilen çam ağacıdır.32

Noel bayram, Rusya'da Hristiyanlığın kabulü ile kutlanmaya başlanmıştır. Aynı zamanda Eski Slav geleneği olan ataların ruhunu anma törenleriyle birleşmiştir. Rus Ortodoks Kilisesi Juliyen takvimini kullandığı için, Rusya'da Noel 7 Ocak'ta kutlanır. Noel günlerinde, Rusya'da iyi niyet ve konukseverlik hüküm sürer, herkes davranışlarına özen gösterir, ne fakirleri ne garipleri ne de yolcuları kırmamaya çalışırlar. Herkesi bol bol yiyeceklerle ağırlarlar.33

Paskalya

Paskalya, Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesi, çarmıhta ölmesi ve üç gün sonra dirilmesi anısına kutlanan bir bayramdır. Baharda gece ve gündüz eşitlendiği ilk pazar günü, Paskalya'nın kutlanacağı gün olarak tespit edilir. Paskalya'nın kutlanışı hakkında kesin kararlar, V. yüzyılda alınmıştır. Bu kararlar günümüze kadar da gelmiştir. Bizans İmparatorluğu'nda bu bayram oldukça coşkulu ve eğlence dolu geçer.

32 Bk. G.Atasağun, age., s.267-268. 33 Bk. S.Zobu, age., s.19.

(30)

Hristiyanlıkla birlikte bu bayram, Rusya'ya geldiğinde bayramın önemi daha da artar. Boyanmış yumurtalar paskalya bayramının vazgeçilmez bir parçasıdır. Aynı zamanda evlerde paskalya çörekleri yapılır, mumlar yakılır ve dualar edilir. Yılın en önemli Ortodoks bayramı -Paskalya- üç gün sürer ve üç belirli bölümden oluşur. Her biri Hristiyan inancının esasını teşkil eden Hz. İsa’nın hayatında yer almış olaylara dayanır.

1- Bayramın İlk Günü Olan Perşembe Akşamı: Hz. İsa’nın havarileriyle

yemiş olduğu son akşam yemeği anılır.

2- Bayramın İkinci Günü Olan Cuma Günü: Gün ortasında Hristiyanlar,

Hz. İsa’nın çarmıhta ölümünün anısını tazelerler.

3-Bayramın Üçüncü Günü olan Cumartesi Akşamını Pazar Sabahına Bağlayan Gece: Hz. İsa’nın yeni bir hayata dirilişi yani paskalya kutlanır. Hz.

İsa’nın dirilişi, dünyaya ikinci gelişi olarak değerlendirilir.34

Pentecost

Hristiyanlıkta pentecost, Hz. İsa’nın ölmesi ve öldükten sonra dirilmesinden sonra kutsal Ruh'un havarilerin üzerine inip, onların çeşitli dillerde konuşmalarını ihsan etmesi anısına kutlanır. Ayrıca, pentecost havarilerin her milletin kendi dilinde konuşarak, onları Hristiyanlığa davet etmeleri sonucu ortaya çıkan üniversal kiliseyi de sembolize eder.35

34 Bk. Thomas Michel, Hristiyan Tanrı Bilimine Giriş, İstanbul, Ohan Basımevi, 1992, s.89. 35 Bk. G.Atasağun, age., s.277-278.

(31)

Evharistiya

Hristiyanlıkta Evharistiya ayini, Hz. İsa’nın çarmıha gerilmeden önceki gece havarileriyle yemiş olduğu son akşam yemeğinin kutlanması, Hz. İsa’nın öldükten sonra dirilmesi ve böylece ölümünden kurtuluşunun yâd edilmesi olarak kabul görmüştür. Evharistiyadaki ekmek; günahkâr insanların kurtuluşu için kırılan Hz. İsa’nın bedenini, şarap ise yine aynı yolda akıtılan Hz. İsa’nin kanını sembolize etmektedir.

Bağbozumu Bayramı

Özellikle Doğu Kilisesine bağlı kiliselerde üzümlerin toplanmasından sonra, şarap yapımı dolayısıyla düzenlenen bağbozumu bayramı diğer mezhepler tarafından kutlanmaz.

Hasta Yağı Veya Yağ Sürme

Hristiyanlıkta hasta yağı veya yağ sürme Tanrı'nın sevgisiyle hastanın yanında olduğunu, yalnız olmadığını, Tanrı'nın huzuruna varıncaya dek Hz. İsa’nın kendisiyle beraber olduğunu ve günahlarının affolunduğunu sembolize eder.

Vaftiz

Hristiyanlıkta vaftiz, Hristiyanlığa girmenin, Hz. İsa’nın bedenine iştirak etmenin, asli suçtan ve vaftiz anına kadar işlenmiş günahlardan temizlenmenin sembolüdür. Ortodoks kilisesinde vaftiz esnasında rahip “Bu kişi Baba, Oğul ve

(32)

Kutsal Ruh adına vaftiz edilmiştir” der. Vaftiz edilen her yetişkin insana tatbik edilen vaftiz ayini, mutlaka geçilmesi gereken beş mütevali süreçten oluşmaktadır.36

Birinci Süreç (Bildirme): Papaz, kilisenin giriş kapısının eşiğinde diz

çöken, vaftiz edilecek insanlara üç defa haç çıkarıp, onların ruhları ve gözlerinin aydınlatılması için dualar okur. Papaz, Hristiyan dinine yeni girecek kişileri ilan ettikten sonra, onlara İncil ve Zebur'u öğrenmelerini söyleyerek, esas ibadetleriyle ilgili vaazı verdikten sonra birinci süreç tamamlanmaktadır. Birinci süreci geçen kişiler, Hristiyanlar arasında vaftiz edilmeyenler safına kesin olarak kabul edilmiş olur.

İkinci Süreç (İkinci Bildirme): Büyük orucun, ikinci veya üçüncü pazar

günü tutulacağı tayin edilir. Baş ayin sürecinde papaz, kiliseye gelen kişilere bir tören düzeni içinde paskalyada vaftiz edilmeyi isteyen herkesi kiliseye getirmelerini söyler. Papaz dua okuyarak, acemilere tekrar üç kere haç çıkartır. Acemilerin, çıplak olarak kilise kapısı önünde diz çöküp yüzü doğu tarafa gelecek şekilde oturması gerekir. Cennetten kovulan Adem'in hissettiği utanç duygusuna sahip olmak için acemi, ruh temizliği için esas alınan bu manevi temizlik usulünü geçmek zorundadır. İkinci bildirmenin en yüksek aşaması şeytanın kovulmasıdır.

Üçüncü Süreç (Şeytanı İnkar Etme): Bu eylem, Paskalya'dan önceki son

cuma günü gerçekleştirilir. Patrik vaaz ettikten sonra bu aşamaya gelen acemiler şeytanı inkar ederek, yüzlerini doğuya dönüp "İnanıyorum" duasını okurlar.

(33)

Dördüncü Süreç (Vaftiz Töreni): Paskalya Bayramı veya Aydınlık Pazar

arefesinde gerçekleştirilen vaftiz töreninde acemilerin mukaddes suya üç kez daldırılması şarttır.

Beşinci Süreç (Gusül Etme): Gusül töreni aceminin bedenine daha evvel

sürülmüş olan kandil yağının silinmesi için vaftiz edildikten sonraki sekizinci günü yapılmaktadır. Bundan dolayı, bu birbirini takip eden beş aşamalı tören süreci uzamaktadır.

Rusya'da çocuğun vaftiz edilmesi genelde doğumdan sonra sekizinci günde, bazen de kırkıncı gününde olur. Vaftiz töreni kilisede yapılır. Ancak çocuk hasta veya çok güçsüz ve zayıf ise bu tören evde yapılır, fakat kesinlikle çocuğun doğduğu odada yapılmaz. Çünkü o oda lekelenmiş sayılır. Asırlardır vaftiz etme geleneği hiçbir değişikliğe uğramadan korunmuştur.

Papaz özel giyisileri içerisinde sesli birşekilde dua okur ve çocuğa özel vaftiz gömleği olan "Doğruluk Gömleğini" giydirene kadar suyu takdis eder, daha sonra çocuğun giysisinin altına ömür boyu taşıyacağı haçı takar. Papazın çocuğa sorduğu tüm sorulara çocuğun vaftiz annesiyle vaftiz babası cevap verir. Vaftiz töreni genellikle öğle ayininden sonra bazen tapınakta bazen de özel vaftiz yerinde yapılır. Vaftiz içerisinde 3-4 kova su olan bir leğene çocuğu batırmakla sona erer.

İkona

İkona özellikle Doğu Ortodoks kilisesinde, başta Hz. İsa’yı, Hz. Meryem’i, havarileri, azizleri, ermişleri ve din büyüklerini tasvir için tahta panolar ve duvarlar

(34)

üzerine yağlı boya ve mozaikten yapılmış resimlerdir. Bunlara hürmet edilmiş, saygı gösterilmiştir.

İkonalar, Ortodoks Hristiyanlar tarafından serenomilerde kullanılmıştır. Bu ikonaların karşısında durup dua etmek, diz çöküp yalvarmak, onların yardımına sığınmak bir gelenek haline gelmiştir. İkonaların ruhani anlam ve gücün maddi bir cisim haline gelmiş suretleri şeklinde kabul edilmesi, Ortodoks ve ona bağlı kiliselerde ikonalara inancın yeni bir inanç doktrini olarak benimsemesine yol açmıştır. Hristiyanlıkta ikonalar, Tanrı'ya tapınmada birer vasıta olarak kabul edilmiştir.37

I.VIII.

Rus Edebiyatına Ve Kültür Yaşamına Dinî Görüşlerin Yansıması

Hristiyanlığın kabulü ile kültür sahasında meydana gelen en önemli olaylardan biri, Rusların alfabe ve yazı dili sahibi olmalarıdır. Kiyev Knezi I. Vladimir Svyatoslavoviç’in, Hristiyanlığı kabulünden 120 yıl kadar önce Bizanslılar tarafından Balkan Slavları için hazırlanan bir Slav alfabesi ve tercüme suretiyle meydana gelen bir dinî Slav edebiyat dili vardı.

Bu alfabenin Kril ve Mefodi kardeşler tarafından tanzim edildiği bilinmektdir. Yunan alfabesi esas alınarak düzenlenen bu alfabe, Latin alfabesinden farklıdır. Bizans’tan Ortodoksluk kabul edilince, Rusya’ya Kril alfabesi girmiştir. Kril alfabesinin alınması ile Ruslar yazı itibariyle de Avrupalı kavimlerden ayrılmıştır.

(35)

Aynı zamanda Balkanlardaki (Bulgar Slavcası) din kitapları da alınmıştır, böylece Ruslar hem alfabelerini, hem de kilise dillerini hazır olarak dışarıdan almışlardır. Kilise Slav dili, uzun yüzyıllar boyunca Rus edebî dili olarak devam ettirilmiştir. Kilise dilinin baştan beri “Slavca” olması, Rus millî edebiyatının gelişmesine imkân vermiş ve çok geçmeden Rus manastırlarında ilk eserler yazılmaya başlamıştır.

Rus edebiyatı da dinin etkisini taşımıştır. Hristiyan dinî, felsefi görüş olarak XIX. yüzyıl yazarları ve filozofları üzerinde etkili olmuştur. Buna örnek olarak hem edebiyatçı hem filozof Solovyev ve Merejkovski’yi gösterebiliriz. Bu edebiyatçıların dışında, Hristiyan dininin felsefi görüş olarak en çok etkilediği XIX. yüzyıl Rus edebiyatına damgasını vurmuş, iki büyük yazarın - Tolstoy ve Dostoyevski’nin – dinî görüşlerini özel olarak belirtmek gerekir. Bu iki yazarın dinî görüşleri, Andrzej Valiçki’nin “Rus Düşünce Tarihi” adlı kitabında ilginç özellikleriyle ele alınmıştır.38 Bu konunun özet şeklinde verilmesinin, dinin edebiyata olan etkisinin incelenmesi açısından yararlı olacağı düşüncesindeyiz.

I.IX.

Tolstoy Ve Dostoyevski'nin Din Hakkındaki Görüşleri

Bir dinsel düşünür olarak Tolstoy, aşırı akılcı ve ahlakçı evanjelizmi, Slav ülkelerindeki en tipik temsilcileri Bohemyalı Biraderler ve Polonyalı Biraderler olan mezheplerde görülen türden Ortodoks olmayan bir inancı temsil etmişti. Diğer

38 Daha fazla bilgi için Bk. Andrzej Valiçki, Rus Düşünce Tarihi 1760-1900: Aydınlanmadan

(36)

yandan, Rusya’da, Solovyev’in dinsel ve felsefi düşünceleri tarafından temsil edilen eğilim vardı.

Tolstoy da Solovyev de bir Hristiyan rönesansının ve insanlığın dinsel alanda yeniden doğuşunun gereğinden söz ettiler, ama genel olarak din görüşleri, özel olarak da Hristiyanlık kavramları birbirinden öylesine farklıydı ki, karşılıklı bir anlayışa ulaşmak yolunda yapılan tüm girişimler başarısızlıkla sonuçlanmak yazgısıyla karşı karşıyaydı. Tolstoy, Solovyev’in mistisizmine tepki duyuyordu. Solovyev de Tolstoy’un “ahlak aşılayıcılığı”na göz yumabilecek biri değildi.

Tolstoy'a göre, Hristiyanlığın özü İsa’nın ahlak öğretilerindeydi. İsa’nın bir insan ama insancılığın Konfüçyüs, Lao-Çe, Buda ve Sokrates gibi büyük ahlakçılarının ve öğretmenlerinin en büyüğü olan bir insan olduğunu düşündü. İsa’nın öğretilerinin gizemli, gizli bir yanının bulunmadığı, yalın, açık ve kolay anlaşılır düşünceler olduğunu söyledi. Bu öğretinin özü, “Dağdaki Vaaz” da bulunabilirdi. Tolstoy, burada Hristiyanlığın mesajını özetlemeye çalıştığı beş buyruk çıkardı. "Kızmayacaksın, zina yapmayacaksın, komşularına küfretmeyeceksin, onları suçlamayacaksın, kötülüğe karşı kötülükle direnmeyeceksin ve düşman edinmeyeceksin". Tolstoy'a göre, bu buyrukların en önemlisi dördüncüsüydü.

Dini, bir etik (ahlak felsefesi) sistemine indirgemek yolunda gösterdiği eğilimin bir parçası olarak Tolstoy, Hristiyan doğmaların ve törenlerin ahlakçı ve akılcı ölçütlerin ışığı altında eleştirel açıdan yeniden değerlendirilmesi işine girişti. Kabul etmediği doğmalar arasında kutsal üçlü, vahiy, Meryem’in hamile kalışı ve yeniden dirilme inançları vardı. Bunları sadece mantığa ters düştükleri için değil,

(37)

daha çok içlerinde “akla yatkın” tek bir davranış kuralı içermediklerinden dolayı doğru bulmadı.

Yaşamının sonlarına doğru dört İncil'i tek ve sürekli bir anlatış içinde birleştirme işine girişti. Bunu yaparken, İncil'deki mucizeleri kozmoloji ve ontoloji ile ilgili tüm sözleri çıkardı. Bu süreçte kutsal ruhu reddedecek kadar ileri gitti. Tolstoy’un “Din Nedir, Nasıl Tanımlanmalıdır?” adlı kitabında gerçek dinin tüm büyük dinlerde görülen temel ilkelerini, önlenen inançları içinde bulundurması gerektiğini ileri sürmüştür.

Her ne kadar Tolstoy, Hz. İsa’yı insanlığın en büyük öğretmeni, kendisi olmasa bile öğretileri “Tanrısal” nitelik taşıyan kişi saymışsa da, böyle bir ebedî ve evrensel dinde Hristiyanlığa ayrıcalıklı bir konum tanınmış değildir. Tolstoy'a göre, Hristiyanlık dini, dünyanın en yozlaşmış diniydi. Tolstoy'un din eleştirisi, bir kurum olarak kilisenin tümden reddedildigi ve tüm pozitif dinlerin doğrudan doğruya temellerine yönelmiş bir saldırıdır. “Tanrı ile insan arasında aracılık yapacak kimseler olarak belli özel insanların olması gereklidir” düşüncesi, mucizelere ya da yüzyıllarca söylenen veya kitaplara geçirilen bazı formüllerin sihirsel gücüne inanmak, Tolstoy'a göre bir dinin yozlaşmasının kanıtlarıydı.

Tolstoy “Diriliş” kitabında kiliseyi eleştirmişti, bu eleştiri kilise mensuplarının Tolstoy'a büyük bir nefret duymasına neden olmuştu. Bu eserin yayınlanmasından sonra, 24 Şubat 1901 yılında “Kilise Habercisi” dergisinde Tolstoy’un aforoz edildiği bildirildi. Bunu öğrenen Tolstoy, kiliseyi kendinin reddettiğini ve kendi isteğiyle dinden çıktığını belirtti. Vasiyetnamesinde öldüğü

(38)

zaman, kilise mensuplarının kendisine yaklaşmamasını yazmıştı. Ve gerçekten de öldüğünde hiçbir kilise mensubu yoktu.

Dostoyevski ise, Tanrı - insan kavramı ile tarihin gizemli anlamının derinliklerine inmeye çalışmıştır. Dostoyevski'ye göre; Rus tarihi, İsa’nın izlenmesiyle kurtuluş yolunu göstermişti, halka yeniden bütünleşme, “toprağa dönüş” ideali, Ortodoksluğun tarihsel gelenekleriyle ve avam halkın ulusal gelenekleriyle birlikte, tarihte uzlaşmanın Dostoyevski'ye özgü bir yoluydu.

Dostoyevski, devletin kiliseye dönüşmesini düşleyip, rasyonalizmi, gizemci ve evanjelik ülküleri suçlamıştır. Dostoyevski'nin düşünceleri, çok çeşitli ideolojik renklerdeki düşünürleri etkilemiştir. Leontyev, Dostoyevski'nin kilisenin öğretilerinin yerine “Pesbembe bir Hristiyanlık” anlayışını koymak isteyen bir sapkın (heretik) olduğunu söylemiştir. Dostoyevski, Rus halkının “katıksız ulusal” ve aynı zamanda “Gerçek Hristiyan” değerlerine geri dönülmesi gerektiğini söylüyordu. Bu büyük iki Rus yazarının her biri kendi yolunda bir dâhi sayılıyordu. Dostoyevski, devletin kiliseye dönüşmesini düşlüyor, Tolstoy ise kurumlaşmış dinin herhangi bir türüne gerek olmadığını söylüyordu ve akılcılığı savunuyordu.

(39)

II.BÖLÜM RASKOL DÖNEMİ

XVII. yüzyılın ortalarında gerçekleşen ve Rus tarihinin ana olayı olarak görülen ‘Raskol’ un kelime anlamı parçalanmadır. Ancak, parçalanma kelimesi ‘Raskol’u tam olarak karşılamaz. Raskol kelimesi, daha geniş bir anlama sahiptir. Bu kelime, kilisedeki parçalanma döneminin hepsini kapsayarak, bir terim halini almıştır. Biz de bu dönemi, terimselleştiği için ‘Raskol’ kelimesi ile ifade etmeyi uygun gördük.

‘Raskol’ un gerçekleştiği XVII. yüzyıl gerilim içinde geçen bir yüzyıldır. Bu yüzyılda ayaklanmalar, tartışmalar ön planda olmuştur. Edebiyatçı ve filozof olan S.M. Solovyev, XVII. yüzyılı “bahadırların” yüzyılı olarak betimlerken, düşünür G.Florovski bu yüzyılı “ayaklanmaların ve isyanların” yüzyılı olarak tanımlamıştır.39

Rusya’da XIX. yüzyılın büyük tarihçilerinden olan Vasiliy Osiploviç Kluçevski de “Raskol” u, Rus toplumunda Avrupa etkisinin başlaması ve kilisenin bu etkiye izin vermesi bağlamında derin bir etkinin yansıması olarak görmüştür.40 XVII. yüzyılı “geçiş” yüzyılı olarak tanımlayan yazar D.L. Mordovstev’ e göre ise “Raskol” , tarihçilerin o dönem insanlarını Nikoncular ve eski gelenekçiler olarak ayırmasını değil, dünya ölçütlerinde tarihî önemi olan bir olayı ifade etmektedir.41

39 Bk. Emine İnanır, Rus Edebiyat İncelemeleri - Kiyev Rusyasından 17.Yüzyıla, İstanbul, İstanbul

Üniversitesi Yayını, 2003, s.37.

40 Bk. Nikolay Dobrovolskiy, Zapadnoye Vliyaniye İ Tserkovnıy Raskol V Rossii,

http://www.lants.tellur.ru/history/referat/raskol.html

(40)

Hristiyanlığın kabulünden sonra Ortodoksluk, Rus devletinin temelinde yer alarak, gelişmesini sağlamıştır. Fakat, Çar Aleksey Mihayloviç döneminde bazı ıslahatlar yapılmıştır. Yapılan bu ıslahatlardan, insanları en çok etkileyen dinde yapılan ıslahatlar olmuştur. Dinî ıslahatlara geçmeden önce, Çar Aleksey Mihayloviç döneminde düzenlenen yeni kanunnameye ve kültür yaşamındaki olaylara kısa bir şekilde değinmenin yararlı olacağını düşünüyoruz.

II.I.

Çar Aleksey Mihayloviç Dönemi (1645-1676)

Çar Michail Fedoroviç’in, 1645 yılında ölmesiyle tahta henüz 16 yaşındaki oğlu Aleksey Mihayloviç geçti. Çar, gençliği dolayısıyla devlet idaresini tek başına yüretemeyeceği için, lalası Boyar42 Boris İvanoviç Morozov nüfuz kazandı.

Morozov, devlet kurumlarına akrabalarını ve iltimas ettiği kimseleri getirdi. Bu kişiler, nüfuz ve mevkilerini kullanarak halkı soymaya başladılar. Çar’ın, saray erkanından I.D. Miloslavski’nin kızı Maria İlyiniçna ile evlenmesinden sonra, lala Morozov’un keyfî hareketi büsbütün arttı. Sonunda, Moskovalıların sabrı tükendi ve 1648 yılı haziran ayında, bir ayaklanma patlak verdi.

Halka zulmeden bütün memurlar ve kişiler öldürüldü, evleri yakıldı, mal ve mülkleri yağma edildi. Bu olaylar, Aleksey Mihayloviç’in bir parça gözünü açmasına

42 Boyar: Rusya’da XVIII. yüzyılın başına kadar büyük toprak sahiplerine verilen ad. Bk. S.İ.Ojegov,

(41)

ve halkın içinde bulunduğu bu zor durumu ile ilgilenmesine sebep oldu. Çar, iş başına yeni adamlar getirdi.

Bu defa, Çar’ın ikinci gözdesi olan Boyar ve Knez Nikita İvanoviç Odoyevski yükseldi. Odoyevski, Çar’a karışıklıkların yatıştırılması için, sadece kötü memurların değiştirilmesinin yeterli olmadığını, halkın mevcut idareden ve mevcut kanunların birçoğundan memnun olmadığını anlattı.

Ayaklanmanın üzerinden bir ay geçmeden, Çar Aleksey Mihayloviç, “Boyarlar Meclisi” ve “Patrik Şurası” nı toplantıya çağırdı. Knez N.I. Odoyevski, dört yardımcı ile birlikte eski kanunları bir araya toplamakla görevlendirildi. Yeni bir kanunname hazırlandı ve bu kanunname “Yurt Mümessileri Kanunnamesi” (Sobornoye Ulojenye) adını aldı. Daha sonra da bu kanunnameden 2000 nüsha basılarak, Rusya’nın her tarafına dağıtıldı.43

Böylece, Rusya’da eskisine nazaran çok daha mükemmel ve herkesin faydalanabileceği bir kanunname düzenlenmiş ve devlet idaresini düzeltmek yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Aleksey Mihayloviç’in bu kanunnamesi, 1917 yılına kadar uygulanmıştır.

Kanunname ile başlayan değişimler, halkın kültür yaşamındaki değişimlerle devam etmiştir. Örnek olarak, XVII. yüzyılın ilk yarısında mevcut olan ‘skomoroh’44 sanatına olan ilgiden söz edebiliriz. Bu halk sanatı, kilise dışında icra ediliyordu ve

43 Bk. A.N.Kurat, age., s.214.

44 Skomoroh: Rusya’da ortaçağ döneminde köy ve kent panayırlarında gösteri yapan profesyonel

(42)

Hristiyan ahlak anlayışlarıyla çelişiyordu. Bundan dolayı, bu sanata, müziğine ve özellikle de sanatçılarına karşı Rus tarihinde çok katı bir tutum sergilenmiştir.45

Skomorohlar oyunlarında kilise ve devleti yargıladıklarından dolayı, 1648 yılında Çar Aleksey Mihayloviç tarafından bu oyunlar yasaklanmıştır. Çar’ın emrine uymayan sanatçılar falakayla cezalandırılmış, hatta Rusya’nın en uzak köşelerine sürgüne gönderilmişlerdir. Skomorohların kullandıkları müzik aletleri de atlara yüklenip, şehir dışındaki nehirlere atılmıştır. Aynı dönemde org konserleri saray çevrelerinde ilgi çeken bir müzik tarzı olmuştur.46

XVII. yüzyılda meydanlarda yapılan gösteriler yasaklanınca, bu gösterilerin yerini komedi tarzında yazılan kukla tiyatrosu almıştır. Yine XVII. yüzyılın ortalarında Rus kültür yaşamının en önemli olaylarından biri de ilk saray tiyatrosunun kuruluşudur. Bu tiyatroların konuları, aziz yaşamlarından alıntılar alınarak kurgulanmıştır. Ayrıca, Moskova’da XVI.-XVII. yüzyıllarda incil içerikli dini oyunlar da sergilenmiştir.

II.II.

Raskol Öncesi Rus Halkının Durumuna Genel Bir Bakış

Tarihçi V.A. Myakotin “Protopop Avvakum – Biografiçeskiy Oçerk”47 adlı makalesinde Avvakum’un yaşamını anlatmaya geçmeden önce ‘Raskol’ öncesi Rus toplumunun durumundan bahsetmiştir. Burada Myakotin’in bu dönem hakkında

45 Bk. E. İnanır, age., s.55. 46 Bk. E. İnanır, age., s.55-56.

47 Bk. V.A. Myakotin, Protopop Avvakum-Biografiçeskiy Oçerk,

(43)

yazdıklarının özet halinde verilmesi, ‘Raskol’un başlangıç noktasının daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.

Her halkın tarihinde eski âdet ve geleneklerden kopma noktasına gelme durumuyla karşılaşılır. Rus halkı da, XVII. yüzyılın ikinci yarısında böyle bir durumla karşılaşmıştır.

XV. yüzyılın sonunda Kuzey Rusya’da ayrı ayrı bulunan knezliklerin bağımsızlıkları sona ermiş, bunların yerine tek bir merkezden yönetilen Moskova Devleti kurulmuştur. Moskova Devleti, Moğol- Tatarlarının hâkimiyetini yıkmıştır. Moğol-Tatar istilası döneminde, Rus halkının eğitim faaliyeti çoğunlukla dinî eğitim yönünde olmuştur. V.A. Myakotin’in makalesinde, halkın bu dönemde eğitim düzeyinin zayıflamış olduğu belirtilmiştir.

Moskova Devleti, her ne kadar Moğol-Tatar hâkimiyetini yıkıp güçlense de, batıyla olan ilişkilerin kısa sürede eski durumuna gelmesi mümkün değildi. Batıyla Rusya arasında Polonya-Litvanya Devleti vardı ve bu devlet de Rusya’nın bağımsızlığına el uzatmaktaydı. Polonya ve Litvanya Katolikleri, Moskovalılar için ‘alçak’ ve ‘Latin’ gibi aşağılayıcı sıfatlar kullanıyorlardı. Bizans’ın din politikası sonucu, onlar da Müslümanlar gibi Ortodoks inancının düşmanıydılar.

Hristiyanlık, Rusları Moğol-Tatarlarından farklı kılmış, Ortodoks mezhebi ise onları Batı Hristiyanlardan ayırmıştı. Her iki durumda da Rus halkı kendilerini üstün bir dinî hakikate sahip olarak görmüş ve içlerinde milliyetçi ve dindar bir hoşgörüsüzlük oluşmuştu. Moskova Devleti’nin siyasi başarıları, bu hoşgörüsüzlüğe yeni bir boyut kazandırmış ve Moskovalılar kendilerini ve devletlerini diğer insan ve

(44)

devletlerden üstün görmeye başlamışlardı. Onların bakış açısına göre, diğer dinsiz devletler, Tanrı’nın lütuflarından mahrum oldukları için Moskova ile aynı seviyede olamazlardı.

Moskova Devleti, üst üste başarılar kazandığı ve bu başarılarını Ortodoks inancının korunmasıyla ilişkilendirdiği dönemde, Bizans İmparatorluğu Türk baskısı altında ezilmekteydi. Rus halkı, Ortodoks inancının en saf şekliyle sadece Rusya’da yaşandığını ve bu inancın koruyuculuğunun sadece kendilerinin olduğuna iyice inanmıştı.

Millî kendini beğenmişlik, bir nevi Mesihlik boyutuna ulaşmış, Rus halkı kendini Tanrı haznesi gibi görmeye başlamıştı. Hristiyanlığın ilk dönemlerinde, pratik ahlak ve ibadet şeklinin daha üstün durumda olması doğal olarak karşılanmaktaydı. Fakat, zaman geçtikçe dinî düşüncenin kazanılması için gerekli olan halkın eğitim seviyesi gelişmeyince biçim içeriğin önüne geçti.

Dinin gerçek anlamının keşfedilmesini engelleyen biçimciliğin gelişmesiyle birlikte, dinin dış biçimini engelleyen cahilliğin güç toplaması gözlenmiştir. Halleluyah duasının iki kere mi yoksa üç kere mi okunması gerektiği, iki parmakla mı yoksa üç parmakla mı haç çıkarmalı gibi anlamsız tartışmalar yapılıyordu.

Rus topraklarının, dinin en saf şekliyle korunduğu tek yer olduğu ilan edildikten sonra, bu tip tartışmalara bir çözüm yolu bulunmuştu. Rus ayininin Yunan ayinine ters düştüğü durumlarda, Rus ayininin doğru olduğu kabul edilecekti. Durum böyle olunca, kutsal kitap tercümanlarının birçok hatası ve çarpıtılmış birçok ayin

(45)

Rus kilisesinde kullanıma girmişti. Ruslar Ortodokluğu Bizans’tan almışlar, ancak dinlerini kendilerine özgü oluşturmuşlardı.

Ortodoksluk, Rus milliyetçiliğinin içine sinmiş, halkın tüm âdet ve gelenekleri artık bu inançla ilişkilendirilmiş, o dönemde yeni bir eğitim gereksiz görülmüştür. Moskovalı yazarlar, ilme sırt çevirmekle kalmayıp onu lanetlemişlerdir. Herhangi bir bilim dalıyla uğraşmak ve varolan düzenin kurallarına uymama teşebbüsü büyük günah sayılmıştır. Cahillik ve batıl inançların halkın yaşamında geniş yer alması, bazı ileri görüşlü Moskovalıların dikkatini çekmişti. Millî kendini beğenmişliğe ve biçimciliğe saygıdan dolayı kutsal kitabın her harfi ve ayinlerdeki her detay kutsal sayılıyordu.

Bu sistemin sonucu, halkın zihinsel gelişiminin durması, eski bakış açılarına takılıp kalması, kendi ideal mükemmelliği adına bütün insanlıktan soyutlanması ve kendi ördüğü duvarlar arasında yavaş yavaş ölmesidir.

Ayrı ayrı Kuzey Rus topraklarının birleştirilmesi ve dış saldırılardan başarıyla korunması, Moskova Devleti’nin dinî-milliyetçi fikirlerinin başlangıç noktasıydı. Moskova Devleti’nin kazandığı başarılar, XVI. yüzyılın sonuna kadar devam etmiş, bu başarıları kazanırken de daha güçlü düşmanlarla karşı karşıya kalmıştır.

XVII. yüzyılda Moskova Devleti daha büyük devletlerle savaşlara girmiş, batı devletleriyle ittifaklar yapmıştır. Bunun sonucunda da siyasi dünya görüşü genişlemiştir. Devletin ayakta kalabilmesi için yabancı uyruklular resmî hizmete

Referanslar

Benzer Belgeler

To overcome these problems, in this study, the samples are studied to chemically concentrate by using less radiochemical procedures than used in alpha

■ İlgi, azımsanmayacak kadar önemli idi. Örneğin, Cüneyt Sermet ve İlhan Mimaroğ- lu gibi iki önemli caz eleştirmenini ortaya çı­ kartan bir ortam yaratılmıştı... Bu

Farklı olarak bor katkılı numunenin termoelektrik gücü çok daha büyük olmasına karşın elektriksel iletkenliği 0,3 mol nikel eklenen numuneden yaklaşık 10 kat

İşgalin hemen ardından Eskişehir’i kuşatan Mil­ li Güçler, Ingilizlere, Arifiye-Hay- darpaşa hattı dışında kalan tüm hatları boşaltmaları için üç gün

Bu görüşe göre federal devlet yapılanmasında federe devletlerin ve federal devletin egemen- liği bir arada bulunmakta olup, federal devletin egemenlik yetkileri

Eğer İbn-i Teymiye tarafından önerilen görüş doğru ise (ve ben onunla uyumlu olan başka bir Kelam yazarı bulamadım) o zaman problemimizin tarihsel boyutuna

subulifera (a: suboblate pollen grains, b: pollen shape in the polar view, c: microreticulate exine ornamentation, d: subprolate pollen grains, e: pollen shape in the equatorial

Bu amaçla, tarım sektöründe 2004‐2012 yılları arasında bazı yasal düzenlemeler gerçekleşmiş olup; 2004 yılında üretimi talebe göre plânlamak, ürün kalitesini