S a r a y d a B ü y ü k Bir S a na tkâr Daha
Kemanı Âli
a
Kemaııî Ali ağanın zülüfleri .sökülüp şarkısını geçmişler.. Deniz üze
rinde muhakkak ki muhteşem bir saz âlemidir.
de Topkapı sarayı zülüf lü oğlanları arasında ye niçeri Şakir isminde bir delikanlı vardı; en namlı biniciler den, ciritçilerdendi; padişahın fevka lâde muhabbetini kazanmıştı, fakat adam bu sevgiyi lıazmedemeyip şı marmış, sarayda herkesi kırıp geçi rirdi, "Yeniçeri” lâkabını da bu huy suzluğundan ötürü almıştı. Bir gün de melek gibi Ali ağaya çatarak kıy metli sanatkârın başına bir iskemle vurup geçirmişti. Vak’a sarayda ge niş bir tesir uyandırdı; padişaha söy lediler; Sultan Mahmut musikişinası ciritçi at cambazına tercih etti, ye niçeri Şakir saraydan kovuldu.
1817 Ramazanının on beşinde Eııderunlulann kafile halinde Hırkai Şerif ziyaretinden dönerlerken Ali
ağa, saray kıyafetiyle - ki şiddetle yasaktı - izinsiz olarak kalabalıktan
ayrıldı, bir kavağa binip Galataya
geçti; âvâre Tophanede dolaşıyordu, zaten dalgındı, oruçlu idi de; tebdili kıyafetle gezen padişaha rastladı ta nıyamadı. Sultan Mahmut fevkalâde kızcb, Kemaniyi oracıkta zirü zebe- retmekten kendisini güç tuttu. İftar sofrasında iken Ali ağanın saraydan kovulduğu emri geldi, Silâhtar ağa emri yemekten sonra tebliğ etti ve
esvabının yakası yırtıldı. Bu hakaret sanatkârın öylesine ağrına gitmişti ki sekiz ay evinden dışarıya çıkmamıştı. Nihayet şefaatçilerin himmeti ile af fedildi, Ali ağa, padişahın huzuruna
keman çalarak çıkmıştı, hem ağlı
yor, hem de:
Benimdir növbeti fervacl, bül
büller hep hâmuş olsun...
şarkısını okuyordu. Bu sahne
okııdar hazin idi ki Sultan Mahmut
da kendisini tutamamış, ağlamağa
başlamıştı. Kendisine saray soğancı başıiığım veren hükümdar, gözleri nin yaşını silerek:
— Keman çalılığın gibi soğanla rımı çalma lıa!..
Diye lâtife etmişti.
Büyük sanatkâr hayli yaşlı olarak Topkapı sarayında öldü. Hafız İlyas efendi bu ölümden şu satırlarla bah sediyor: “Usûli âhengi düınteki hercü inerç olan meşhur Kemani Topal Ali ağa 1245 (Milâdî 1830) Kurban Bay ramının dördüncü günü vefat etti.”
1823 Ekiminde Sultan Mahmut Ayazağa çiftliği ne gitmişti.. Bu çiftliğin güzel bir av kasrı ve önün de gayet büyük ve güzel bir havuz vardı. Hükümdar havuz başında ince saz faslı emretti; başta Kemani Ali aga gelmek üzere Hazindi Kemani Mustafa ağa, Kil erli Tanburî Keçi Arif ağa, Taııburî Genç Necip ağa, Musahip Abdi bey, Kömürcüzade Hafız Efendi,
Durmuş İsmail Efendi, Suyolcuzade Salih Efendi,
Neyzen Mustafa Efendi, Mukallit Aziz Bey gibi ü$- tadlar saz faslına:
Çini keysusuna zenciri teselsül dediler. Bestesiyle başladılar. Bir ara padişah, sazende ev hanendelerin havuzda bulunan iki sandala dolarak saz faslına havuzda dolaşarak devam etmelerini em retti. Ali ağa sandalın birinde kıçta, dümen yekesi yanında oturmuştu. İçlerinde kürek çekmesini bilen olmadığı için sandallar çarpıştı, şişmanca olan Ali ağa muvazenesini kaybederek havuza diiştü ve boyu nu aşan suya gömüldü. Yüzme bilmediğinden boğul mak üzereyken güçlükle kurtarıldı. Eğlence bir felâ kete, büyük sanatkârın ölümüne varıyordu. Fevkalâde müteessir olan Sultan Mahmut, bir bohça içinde zatı Şahanesine mahsus çamaşırlardan bir âlâ takım ile bir kat esvap gönderdi.
' A
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi