Kaybuian
O
SMAN Cemal,, j kaybet -tik. Yakınları, zaten çoktan beri bu acı dakikanın, ağn a., i aka t İliç durmadan yaklaştığı- ul biliyorlardı. Bilinmeyen, an laşılmayan şey, ondaki sabır ve tevekkülün büyüklüğü oldu. Hasta idi. Dilzeri titriyor, omuz 'arı çöküyordu. Bu ııaıü işine gelmeğe çalışmaktan geri kalmadı. Ta, sokakta düştüğü, yatağa serildiği güne kadar.
Hastalık, onu, öyle amansız bir surette oyuyordu: ki seven ler, artık onu görmeğe katlana madılar. Derdi, ıztırabı, damla damla artışı yetmiyormuş gibi, yalnızlığın da acısını tattı.
Osman Cemal, zaten bütün ömrünce lâyık olduğu mevkii alamamıştı. Başka iklimde ekil miş bir ağaç gibi, bütün istida dını gösteremedi. Kendi topra ğını bulmuş odsaydı, bu ağaç, gölgesi altında birkaç ana eseri barındıracaktı.
Onda “Pol dö Kok,, dan da lla tatlı bir mizalı, dalıa neşeli bir rulı vardı. Dili biraz dalıa keskin, yüreği biraz daha şef katsiz olsaydı, ona “Eşref,, in “Naşir,, i diyecektik, ne yazık ki ikisi de yarmı kaldı.
“Aygır Fatma,, ile “Çinge - neler,, deki derin müşahede kuvvetini ve bu kuvvetin başka diller, başka eserlerle asla des
teklenmediğini düşününüz; o zaman Osman Cemalin kudre tini canlandırmış olursunuz.
“ Sandalım geliyor varda,, adlı eserinde, yer yer Ahmet Kasime yaklaştığını görmüştük. ;licin kuytu köşelerinde onun
bir değer
kalemi, ışık ve renk gibi girer, konuşturur.
Kal emile geçinemediği için, hususî mekteplerde ders veri - yordu. Okuma kitaplarındaki parçaları mevsimlere ayırır, her parçayı yazıldığı, bahsettiği ba va ve mevsim içinde okuturdu. Hem bütün bunları, fikrî irşat ların, kitabî emirlerin değil, ince zevkinin illıamile yapardı. Bir hoca için gereken bütün ta biî şartlar, onda yerleşmişti. Sesi ahenkli, lisanı durui tavır
ları yumuşak ve alımlı idi. Sı nıftan başlayarak, bayatın her köşesinde kendini sevdirmişti. Dostu çok düşmanı biç yoktu. En geçimsiz, en huysuz mah - lûklar bile ona sataşamadılar.
Fakat yalnız “ hayat,, denilen şu uzviyeti yola getiremedi. Çektikleri aklıma geldikçe, ölü münün yüreğimdeki acısı hafif liyor. Biricik tesellim işte bu - dur.
Belki bir gün gelecek onun değerine takdir mahfazaları ya pılacak. Ama ogünkülerin hu zuruna biz, günahkârlar bil - m em nasıl ve ne yüzle çıkaca - giz !
Yalnız, Osman Cemal, o ka dar iyi yüreklidir ki şayet ge lecek nesilleri bizi taşa tutsalar, bütün bu acı tecrübelerden hiç şüphesiz mezarından çıkarak , yahut heykeli canlanarak, ken dini bize siper etmekten çekin meyecektir. Böyle bir kula Tan rı nasıl affının kucağını aç -
maz? ı
H AKKI SÜHA GEZGÎb