• Sonuç bulunamadı

Gökay 'lüzumsuz adam olma' duygusunu taşıyordu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Gökay 'lüzumsuz adam olma' duygusunu taşıyordu"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ç o k değişik bir kişiliğ i bulunan Gökay, Türkiye’- Fahrettin K e rim G ökay, dekanlık, b a şhekim lik, nin en fazla unvana sa h ip k işisi olarak anılıyor- vali ve belediye başkanlığı, im ar ve Iskan Bakan- du. Taksim M eydanı’nda dom a tes sattırm ası ve hğı gibi görevlerden sonra g etirildiği M ü ltecile r sarhoşları Ç am lıca T e p e si’n e bırakm ası yaygın Kom isyonu Üyeliğini de ciddiye alm ıştı. H er top- ününü p erçin leyen davranışlarından ikisiydi. lantı d ö n üşün d e toplantı d üzenleyip bilgi verirdi.

G ökay “ Lüzum suz adam o lm a” duygusunu taşıyordu

//. 1928...

Üniversite öğrencisiyim. A d a ’da o zamanki adıyla Seyrisefain idaresi, şimdiki adıyla Denizyollan denilen ida­ renin müdür muavini Avni Serter'in evinde oturuyorum. Her gün üniversiteye gidip geliyorum. Adaların kışı, ya­ zından çok daha güzel. Sokaklarında mimoza ağaçları açar. Çiçek ve çayır kokuları içinde yaşarsınız.

O zamanki vapurlar bütün adalara uğruyor ve ikibu- çuk saatte ancak köprüye varıyoruz. Ömrümüz vapur­ larda geçiyor. Yine de şükrediyoruz. Daha önceleri Idare-i Mahsusa vapurları varmış, bu mesafe dört saat sürer­ miş. Merhum, dalgınlığı ile meşhur Emrullah Efendi, Ada '- da otururmuş. Her gün dört saat gitmek, dört saat gel­ mek. Bu seferlere katlanırmış. "Nerede ikamet buyu­ ruluyor?" diye sorulduğunda, “ Şimdilik İdare-i M ahsu­ sa vapurlarında oturuyoruz" dermiş.

geliş sohbetlerini seviyorum. Burada daha ciddi, daha üsluplu, daha haf ata dair önemli bilgiler alıyorum. O za ­ manki yeteneğimle bu karışamadığım sohbetin satirik ta­ raflarını buldum. B ir skeç yazdım. Dayıma okudum. Pek beğendi. Sonra da vakit geçsin diye bir gün Ada vapu­ rundaki kamaranın müdavimlerine okudu. H epsi pek beğendi. O günden sonra hazirunun bana karşı tavırla­ rı değişti.

Fahrettin Kerim, Toptaşı 'nda Mazhar Osman 'ın a sis­ tanı. Akşam üstleri Karaköy 'deki Cenyo M eyhanesi’nde buluşuluyor. Bir-iki tek atıp Ada vapurundaki kamaraya geliniyor.

' Sonraları büyüdüm. Hayata atıldım. Fahrettin Kerim de İstanbul Yalı ve Belediye Başkanı oldu. Bern Büyü­ kelçisi oldu.

Dalgınlığı He meşhur Emrullah Efendi dedim. Onu da anlatayım:

Emrullah Eendi bir gün vapura gelmiş oturmuş, bak­ mış cebi şamfıstığı dolu. " Allah Allah, ne zaman almı­ şım ?“ demiş, başlamış yemeye. İş yarıyı bulunca, ya­ nındaki adam nezaketle koluna dokunmuş, " Müsaade buyurursanız, geri kalanı mahdum bendenize götürece­ ğim " demiş.

VAPURDAKİ SIÜEÇ

Vapurlar bir alem...

Biz de o zamanki vapurların kaptan köşkü altında almış karşılıklı altışardan oniki kişinin oturduğu kamı tarda gidip geliyoruz.

Her sabah ilk vapurla gidiyoruz, akşamları 17.00 va­ puru ile de dönüyoruz. Kamaralarda oturanlar müdavim. Belirli kişiler yani. Dr. Fahrettin Kerim Gükay, ünlü ro­ mancı Hüseyin Rahmi Gürpınar. Hüseyin Rahmi Gürpı­ nar, Heybehada’da oturuyor. Bekar. Hüseyin Fehmi isimli miralay emeklisi bir can yoldaşı var. Her işine o bakıyor.

Yemeğini pişiriyor. Vekilharcı. Seyrisefain Hukuk M üşa­ viri Emin Ali Bey, "On paranın kıymetini bilmeyen Os- manlı olam az" sözüyle m eşhur Kızılay Başkanı Dr. Akil Muhtar'm kardeşi Dr. Celal Muhtar. Dayım ve ismini ha­ tırlamadığım birkaç kişi daha.

Ben aralarında en genciyim. Konuşmaları zevkle din­ liyorum ama katılamıyorum. Üniversiteden çok bu

gidış-Rahmetli Menderes, Fahrettin Kerim G ökay’ı çok s e ­ verdi. Kendisine "H o c a " derdi. Alman Başbakanı Er- hard'ın Bursa ya geldiği gün B ern ’den Bursa'ya telefon ederek akşam yemeğinde M enderes ’i aradı. Bu vesile ile kendisine ait anıları da M enderes 'e aktardım.

I I

DEĞİŞİK KİŞİLİK

Sonraları Dışişleri Bakanı oldum. Fahrettin Kerim Ho­ ca bir gün ziyaretime geldiler. Karısı ölmüştü. Yalnızdı. Her türlü görevden ayrılmıştı. Kendisini, boşta, işe yara­ maz bir insan olarak hissediyordu. Bir meşgaleye, ya­ şama tutunmaya gereksinm esi vardı.

Mülteciler Kom isyonu’nda Türkiye bir temsilci bulun­ duruyordu ve temsilciyi Dışişleri Bakanı tayin ediyordu. Bu temsilcinin maaşı da vardı. Genellikle bu temsilci C e­ nevre’deki büyükelçi veya elçilik memurlarından seçili­ yordu B öylece o atanan maddi ek bir destek görüyor­ du.

Dışişleri teknisyenlerinin karşı çıkmasına rağmen, Fah­ rettin Kerim Gökay Hoca'yı bu göreve atadım. Kendisi­ nin hiçbir zaman ekonomik bir problemi yoktu. Muhtaç­ lık sözkonusu değildi. Rahmetli 630 tapunun üstünde otu­ ran bir varlıklıydı. Sa d ece yukarıda da değindiğim gibi, "Artık tükendim, lüzumsuz adamım" gibi duygulardan kurtulmak istiyordu.

Fahrettin Kerim'e saygı duyardım. Severdim. Bir de­ ğişik kişiliği vardı...

KEZ: ANKARA T em silciliğ i: İZ M İR Tem silciliğ i: A

Gazetecilik

Tel: 516 66 00 (20 hat)

Rüzgarlı Gayret Sok. No: 4

Mürsel Paşa Bulvarı No: 161

C

atbaacılık A.Ş. Veb Ofset

Telex: 22425-23633 - Fax:

ULUS-ANKARA

İZMİR

y

eri TuranlI Sok. No: 20

ıZIT-İSTANBUL

5135471-5201266-516 16 2b

Tel: 3102000 (10 hat)

310 77 09 - Telex: 43422

Tel: 253310-191180 (4 Hat)

Telex: 5299

T<

0 £>■"] ı ^ t

Referanslar

Benzer Belgeler

Fazlullah Divane imzasını taşıyan bu eser, Türk minyatür sanatının başlangıç üslûbunu tetkik etmek istiyenlere pek kıymetli bir vesikadır j sol taraftaki

Fıansızcadan çevirdiği eserler ve 1940’tan sonraki yeni Türk Ede biyatıyle ilgili eleştirme yazıla* rıyle tanınan Sabahattin Eyüb­ oğlu, K öy

Daha düne kadar çöplük durumun­ da olan Arasta'nın, freskleri iyi ko­ runamadığı için dökülme tehlikesi ile karşı karşıya olan bir Aya Eup- hemia'nın,

王惠珀 台北醫學大學藥學院教授/院長 2008-06-13

Ayrıca yaprak damarlarının bilgisayar görüntüleri incelendiğinde, küçük yapraklardaki ana damarlar birbirlerine çok yakın olduğu için, birim yaprak alanı başına

Bale sanat dalındaki ilk TC Devlet Sanatçısı olan Meriç Sümen Ka­ nan, İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde Bale Direktörü ve Başkore­ ograf olarak çalışmakta ve

Birinci meşrutiyet devrinin pek kısa sürmesinde, sair birçok âmillerle beraber, bu inkılâpçı unsurun kemiyetçe çok ehemmi­ yetsiz olmasuım da büyük tesiri

I M üşir Am iral H aşan Hüsnü Pa­ sa’dan oğlu Nedim Oyvar ve gelini Zeynep Oyvar’a kalan yaklaşık 28 trilyon lira değerindeki miras için, çeşitli