M
esutF
ânÎ
2atj-.iT,
M esut Fânî Üzerine
TAHA TOROS
Yazıda Kasım sayımızda yayımlanan İsmail A rar’ın
yazısında eksik bırakılan ve düzeltilmesi gereken
hususlar yer alıyor.
TARİH ve TOPLUM’un Kasım sayı sının (Kitabiyat) bölümünde, Sayın İs mail Arar, “ Bir 150’liğin Kitabı” baş lığı altında, Mesut Fâni Bilgili’nin bun dan 50 yıl önce yayınladığı A ta tü rk ’ün
Hayat Felsefesi adlı kitabını tanıtıyor.
Sayın İsmail A rar’ın çok dikkatli bir araştırmacı olduğu herkesçe bilinmek tedir. Ancak, bu yazısının -belki A ta türk’ün 50. ölüm yılı nedeniyle, dergi nin Kasım sayısına yetiştirilmesi için- aceleye getirildiğini sanıyor ve düşülen hataların düzeltilmesi açısından bu sa tırları yazıyorum. Sayın A rar’ın, bunu çok samimî bir anlayışla karşılayacağını da biliyorum.
150’likler listesinin 27. sırasında bu lunan Mesut Fâni, aynı listenin 106. sı rasında yeralan Ali llmî’nin oğlu değil dir. Küçük kardeşidir. Ali İlmî 1878 do ğumlu, Mesut Fâni 1889 doğumludur. Bu vesileyle konuya biraz daha açık lık getirmekte yarar görüyorum. Şöyle ki: Bunların ortanca kardeşleri de 150’liklerdendir. Listenin 37. sırasında yer alan, Hürriyet ve İtilâf Fırkası umu mî kâtibi Zeynelabidin de her ikisinin özbeöz kardeşidir. Bu suretle 3 kardeş de 150’likler grubuna dahil edilmiş bu lunuyor. 150’likler listesinde 26. sırada bir Zeynelabidin daha vardır ki, eski âyân azalarından olup Konyalıdır. Bun lar ayrı ayrı kişilerdir. Vaktiyle bir ya zarımız, bunları aynı kişiymiş gibi gös termek gafletine düşmüştü!
Ali İlmî, Zeynelabidin ve Mesut Fâ- ni’ler 7 erkek kardeştiler. Bir kardeşle ri, Dr. Bâkî Bilgili, İstiklâl Madalyası almıştır. 1979 Haziranında 100 yaşın dayken İstanbul’da öldü.
Babaları Şeyh Mehmet Fâni, Süley- maniye’den Adana’ya gelerek Kadirli kazasına yerleşmiş, Kozan’da, Maraş’- ta, Halep’te, Mersin’de, Bingâzi’de ve daha çok Adana’da memuriyet yapmış, Arapça ve Farsça’ya fazlasıyla âşinâ, 50 • 50
şair, hattat, bilgin bir kişi olarak tanı nır.1
Fâni Efendi, bütün çocuklarını okut muştur. İlk oğlu Ali İlmî (1878- 1964)’dir.2
Hürriyet ve İtilâf Fırkası umumî kâ tibi olan Zeynelabidin, 1884 doğumlu dur. Yurtdışına sürgün edildikten son ra Bağdad’a gitmiş, Irak Kralı Faysal’- ın, daha sonra İran Şahı’nın yardımıy la yaşamış, 150’liklerin affından önce orada ölmüştür.
Mesut Fâni, İstanbul Hukuku’ndan pekiyi derecede mezun olduktan sonra Mersin’de hâkimlik yapmış, daha son ra Cebelibereket Mutasarrıfı olmuştur. 150’likler listesine girince Paris’e gi derek Hukuk doktorası yapmıştır. Doktora tezi olan La Nation Kürde et
son Evolution Sociale için Fransa hü
kümetinden burs alarak Hindistan’a kadar gitmiş, Irak ve İran’da araştırma larda bulunmuştur. Paris’te kaldığı müddet zarfında felsefe üzerinde de ça lışmaları olmuştur. 1938 yılına kadar
Mesut Fânî Bilgili
Antakya Lisesi’nde felsefe öğretmenli ği yapmıştır. 150’liklerin affı üzerine, aynı lisede edebiyat öğretmeni olan ağa beyi Ali İlmî, Kadirli ilçesine dönmüş, Mesut Fâni Antakya’da avukatlık yap mıştır. İleri yaşında İstanbul’a gelerek, Levent’te son yıllarını geçirmiştir.
Mesut Fâni 15.11.1979 günü İstan bul’da öldü. Zincirlikuyu mezarlığına gömüldü. H atay’da öldüğüne dair ya yın hatalıdır.
Mesut Fâni’nin Fransızca doktora te zi ve A tatürk’le ilgili kitabından başka
Manda İdaresinde Hatay Kültür Hayatı
ile 5 Temmuz adlı eserleri vardır. Sınıf arkadaşı olan Burhan Felek’in Mesut Fâni’ye dair, Milliyet gazetesin de iki yazısı yayınlanmıştır.3 □
1 Hoca Fâni Efendi (1849-1936), Üsladımız lbnü- lemin Mahmut Kemal İnal ile kardeşi Tevfik Bey’in ilk hocalarıdır. Son Asır Türk Şairleri, s.363-365; Son Hattatlar, s.538-541. Bakırköy Akıl Hastanesi Baştabibi Dr. Fahri Ce lâl Bey, vaktiyle Cumhuriyet gazetesinde, haf talık sohbetlerinin birini Fâni Efendi’ye tahsis etmişti. Fâni Efendi, ebcetle tarih düşürmekte usta bir şairdi. Arapça ve Farsçası üstün nite likteydi. Abidin Paşa’nın, Valiliği sırasında onu Adana merkezine alarak çocuklarına Arapça ve Farsça okutmak üzere hususî hoca tayin ettiği bilinmektedir. Kendisinden dinlenildiğine göre, Sırrı Paşa A dana’dan Bağdad’a vali olarak gi derken Fâni Efendi’yi de beraberinde götürmek istemiş. Fâni Efendi “ Evlâd-ı ayâl kesirdir” di yerek Paşa’dan özür dilemiş.
2 Ali llmî’nin bestelenmiş şarkıları vardır. Aynı zamanda babası gibi Ebcet ile tarih düşürmeye meraklı. Uzun bir kasidesinden seçtiğimiz şu beyt, garip bir tesadüfü belirtiyor:
Hesap ettim hürufun ismimin erkam-ı Ebcet’le,
Yüzelli çıktı, birleştik bugünSu/ton’la nikbette.
Eski edebiyatımızın hünerlerinden olan ebcet he sabına göre, İlmî adının harfleri 150 rakamını gösteriyor. Sultan’ın harfleri de ebcetle 150 tu tuyor. Kendisinin 150’liklerden oluşu ve üçünün aynı rakamı göstermesi, ebcet tarihinde, nâdir rastlanan bir olaydır.
AH İlmî ile Refi Cevat Ulunay, 150’lik Üstede yer almak suretiyle, kader arkadaşı olmuşlardır. Ali llmî’nin ölümü üzerine Ulunay, bu kader yol daşı için M illiyet'te iki makale yazmıştır: Milli
yet, 1.9.1964-7.9.1964, Ulus gazetesinde ( l op
luiğne) takma adıyla fıkralar yazan Nurettin Ar tanı da Ali llmî’nin 30.12.1945 tarihinde bir şii rini yayınlamıştır. Ali llmî’nin şairliği için ba kınız: Son Asır Türk Şairleri, s.703-704 3 Milliyet, 4.4.1975 ve 23.12.1979. Son yazısında
Burhan Felek -yanlış kaynaktan almış olacak ki- Mesut Fâni’nin Antakya’da vefat ettiğini yaz mıştır. Yukarıda da değindiğimiz gibi, İstanbul’ da ölmüştür.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi