• Sonuç bulunamadı

Memet Fuat'ın Nazım Hikmet'i

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Memet Fuat'ın Nazım Hikmet'i"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Nâzım Hikmet Memet Fuat

M

emet Fuat’ın Nâzım Hikmet’i (Adam Yayın-

lan, 2000) sonunda ya­ yımlandı, Memet Fuat zaman’la giriştiği yanşı kazandı. Dile ko­ lay: Tam 719 sayfa! Belgeler, bel­ geler, belgeler... Bir yandan da sağlık sorunları... Memet F uat’m b u müthiş çabası, bana ilk kitabı­ nım adım hatırlattı: İnsan Tüken­

mez.

Ben, b u yazıda, Memet Fuat'ın kitabından yararlanarak, Memle­

ketimden İnsan Manzaraları nın

oluşumunu izlemeye çalışacağım.

Memleketimden nisan Man­ zaraları adı, ilkin 81. sayfada ge­

çiyor: “Nâzım H ikmet ilk olarak cezaevine giriyor (1928), yoksul Anadolu halkını ilk olarak böyle- sine yalandan tanıyordu. / Mos­ kova’dan Bakû’ya giderken yaz­ dığı ‘Seyahat N otlarındaki anla­ tı tonunu burada yazdığı şürler-

le de sürdürdü. Anlatma, betimleme kavgısı da­ ha gerçekçi, daha yumuşak bir ses yakalamasını sağlamıştı. / Bu ses gelişerek Memleketimden

İnsan Manzaralarında en güzel örneklerini ve­

recek olan sesin belki de ilk uç verişi, şiirde ilk denenişiydi.” (s.81)

M emet Fuat, “H opa Mahpusanesi Notla- n ’ndan “Memleketimden İnsan Manzaraları’na çok yalan bir parça” veriyor (s.82). Ve ekliyor: “Nâzım H ikm et’in hem yaşam deneyi, hem de şiiri gelişiyordu, / Yaşadıklarını yapıdannda yan­ sıtma çabasının, şiirlerinin biçimini belirleyen en güçlü etken olduğu açıkça görülmekteydi.” (s.83).

Bundan sonra 283. sayfaya kadar “Memleke­

timden İnsan Manzaralarının adı geçmiyor.

Memet Fuat, Nâzım’ın Alâmeder Suresi adlı şiirini alıntıladıktan sonra şöyle diyor: “Kıyamet Sureleri’nin birincisi olan bu şiir, görüldüğü gi­ bi Osmanlı Müslüman söylemi biçemleştirile- rek yazılmış. (...) Nâzım Hikmet Memleketim­

den İnsan Manzaralarının sonunda ‘Canım ci­

ğerim, on dördüne basan işçi Kerim’in sorduğu soruya Halil’in ağzından yanıt verirken de O s­ manlI Müslüman söylemini kullanır.” (s.261).

“Çankırı'dan Piraye’ye Mektuplar”ın “altıncı şiirini ise şair sonradan, Dört Hapishaneden ki­ tabım düzenlerken, nedense Çankm bölümüne almaktan vazgeçip Memleketimden İnsan Man­

zaraları’nda Halil’in karısına yazdığı bir mektup

olarak kullanmıştı...” (s.280).

Nâzım Hikmet, Kuvâyı Milliye adım verdiği, sonradan Memleketimden İnsan Manzarala-

n ’nın içine yerleştirdiği destanının ayn basımı­

na şöyle tarih atmıştır: ‘939 İstanbul Tevkifha­ nesi, 940 Çankırı Hapishanesi, 941 Bursa Hapis­ hanesi.” (s283)

“Nâzım Flikmet bu kurgulama (montage) yöntemini sonraki yapıdannda da kullanacak, örnekse Kuvâyi Milliye’yiparçalara ayırarak b ü ­ tünüyle Memleketimden İnsan Manzaralan’mn içine yerleştirecektir.” (s.285)

“ 1940 yılı sonlarına doğru Ç ankın Ceza- evi’nden Piraye’ye yazdığı tarihsiz bir m ektu­ bunda şöyle diyordu: “(...) Kitap sana ithaf edil­ miştir ve b u ithaf şöyledir:

Hatice - (Piraye-Pirayende). Doğum yeri neresi, kaç yaşında? Sormadım. Düşünmedim. Bilmiyorum.

Dünyanın en iyi kadım. Dünyanın en güzel kadını. Benim karım.

(Bu bahiste

realite umurumda değil.) 1940 senesi eylül ayı ortalarında

Çankın H apishanesinde yazılan bu kitap O N A ithaf edilmiştir.” “Zannedersem şimdiye kadar yazdığım en iyi şiir bu olacak. Çünkü hep seni düşünerek, sana beğendirmek için yazdım. N e vakit böyle yapsam mudaka iyi verim vermişimdir.”/ “B u ‘ith a f son­ radan Memleketimden İnsan Manzaralan’mn başına gidecektir. ‘M eşhur Adamlar Ansiklope­ disi’ adlı şiirin bir çekirdek olduğu, Bursa Ceza- evi’nde serpilip Memleketimden İnsan Manza-

ralan’na dönüştüğü çok açıktır. Bazı bölümler bu

şiirden olduğu gibi alınıp o başyapıta aktarılmış­ tır.” (s.287)

“...Bir yandan aşk mektupları yazıyor, bir yan­ dan bağımsızlık savaşımızı anlatıyor, bir yandan da değişik yöntemlerle kişiler çizerek Memleke­

timden İnsan Manzaralan’na doğru giden söy­

leyişleri deniyordu. / Şiirinin bu dönem de göze batmaya başlayan, Bursa’da yazdıklarında ise iyi­ ce belirginleşen bir özelliği de, sevdasıyla dava­ sını iç içe işlemesiydi.” (s.289)

“Nâzım Hikmet (...) bir türlü başlayamadığı şi­ irine, ‘1941 Senesinde Türkiye’den İnsan M an­ zaraları’ adım koyarak, ancak haziran ayının ilk günlerinde başlayabildi.” (s.307)

‘1941 Senesinde Türkiye’den İnsan Manzara­ ları’ adlı şiirini, 17 Haziran 1941 tarihli m ektu­ bunda, Kemal Tahir’e şöyle anlatıyordu:

“G ünde elli mısra yazıyorum. Altı ayda bite­ cek. 10.000 mısra olacak. Şimdiye kadar progra­ mı bozmadım. 650 mısra yazdım. Şekil mesele­ sinde, cümle tumürleri, fiil şekilleri, kafiye me­ seleleri ile filan uğraşmıyorum. Bunları mümkün mertebe muhtevayı rahatça ve en iyi tarzda, en tam tarzda -en orijinal, en yapılmamış değil- ver­ sinler diye bir alet gibi kullanıyorum. Müstaki- len, mücerret olarak şekil araştırmalarına elveda. Muhteva, muhteva, muhteva. Muhtevayı en uy- , en basit, en berrak bir tarzda kalıplayan şe- Düzgün, mum gibi parmaklara, en sıkı sıkı­ ya yapışan, en pürüzsüz, en süssüz eldivenler ya­ raşır. (...) Şekli eldivenlikten çıkanp deri haline getirdiğimiz nispette muvaffak olacağız. Biliyo­ rum bu gayet zor iştir. Bu zorluğu halletmenin ye­ gâne çaresi muhtevadan şekle gitmektir. Tabii şeklin muhteva üzerindeki mukabil -fakat kemi­ yetteki- tesirini unutmayarak.” (s.307-308)

“ ‘1941 Senesinde Türkiye’den İnsan Manza­ raları’ şairin söylediği gibi altı ayda bitmedi. G e­ liştikçe gelişti, araya giren başka şiirlerle, şiir dı­ şı işlerle birlikte yıllar boyu sürüp gitti. Adı M em­ leketimden İnsan Manzaraları olarak değiştiril­

di. Sonra dördüncü kitaba İkinci Dünya Savaşı’yla il­ gili bölüm ler girip başka ülkelerin insanlarından da manzaralar çizilince, yal­ nızca İnsan Manzaraları dem ek belki daha doğru olur diye düşünüldü.” / “Ne var ki beş kitaba yayı­ larak 19.000 dizeye yakla­ şan yapıt, Nâzım H ik ­ m et’in önce Münevver Berk’le yaşadığı bir aşk serüveni sonucu, karı­ sından -yapın adadığı Piraye’den- ayrılmak iste­ mesi, derken gene ona dönmeye çalışması, der­ ken gene Münevver Berk’le ilişki kurması, arka­ sından cezaevinden çıkabilmek için açlık grev­ leriyle yürüttüğü çok yıpraucı bir savaşıma giriş­ mesi, serbest bırakılınca da öldürülmek korkus­ uyla yurt dışına kaçmak zorunda kalması, arka­ da bıraktığı müsveddeleri saklasın diye verdik­ leri dostlarının ise, yaratılan gergin havadan ü r­ kerek hepsini ateşe atıp yakması, yüzünden ta­ mamlanamadı.” (s.310)

“Bugün elimizde yapıtın ilk dört kitabıyla, be­ şinci kitabının dört bölüm ü var. Şair yurt dışın­ daki son yıllarında însan Manzaraları’nın poli­ sin eline geçtiğini, birçok bölüm ünün yok olup gittiğini sanıyordu.” / “Meşrutiyet’ten b u yana Türkiye’nin toplumsal tarihini yansıtmak ama­ cım güden Memleketimden İnsan Manzarala­

rı, değişik tarihlerde yazılmış parçaların bir ara­

ya getirilmesi yoluyla, ‘montage’ yöntemiyle ku­ ruluyordu. Örnekse Kuvâyi Milliye destanı par­ çalara ayrılarak yapıta sonradan verleştirilmişti. ” (s.310)

“N e şiir, ne roman, ne öykü, ne oyun, ne se­ naryo, ne tarih olan, ama bütün b u türlerin b a­ zı öğelerini içeren b u benzersiz yapıta, adı kon­ mamış bir ‘yeni tü r’ün ilk örneği diye bakılabi­ lirdi. Ağırlık şiirde, ‘yoğunlaştırılmış anla- tım ’daydı. Sınıfsal konumlarıyla birtakım kişiler çizilip tarihsel olaylar zinciri içindeki yerlerinde yansıtılıyor, gerekirse bunlar tarihe geçmiş ger­ çek kişilerle karşı karşıya getiriliyorlardı. / H er sınıftan insan hem genel görünümleri, hem de özel çeşitlenmeleriyle canlandırılıyordu.” / “Şa­ ir yeni bir anlatı türü arayarak yola çıkmamış, ama gerçekleri gördüğü, duyumsadığı gibi ak­ tarmaya çabalarken yeni bir anlatı türünün etek­ lerinde dolaştığını sezmişti.” (s.311)

Nâzım, Memet F uat’a gönderdiği bir mek­ tupta şöyle diyor: “...Roman, muayyen bir sos­ yal münasebetier inkişafının verimidir. Bana öy­ le geliyor ki, roman ve hikâye nasıl kendilerin­ den önce olan şiirden faydalanmışlar, fakat yeni bir keyfiyet olarak taazzuv etmişlerse, bugünkü sosyal şartların gelişmesi de, romandan, şiirden, hikâyeden, senaryodan filan faydalanacak olan fakat yepyeni bir keyfiyet halinde ortaya çıkacak yeni bir yazıyla sanat tarzım jgerçekleştirecektir. Şimdi kafam bunu -ismi ne olursa olsun- gerçek­ leştirmeye uğraşıyor.” (s.312)

“İnsan Manzaralan’mn yazılması, tekrar tek­

rar ele alınıp üstünde çalışılması, eklemeler, çı­ karmalar yapılarak bilinmeyen bir geleceğe doğ­ ru uzayıp gitmesi, ister istemez, zaman zaman bir yana bırakılmasına, zaman zaman da başka işle­ rin yanı sıra yürütülmesine yol açtı.” (s.314) N â­ zım, 1941 yılı sonlarına doğru Kemal Tahir’e yazdığ mektupta “...galiba ben artık şairlikten el çektim ve başka bir şey oldum.” (s.315) diyor­ du. “Bugünlerde Manzaralar’ı yine boşladım, tezgâhlarla uğraşıyorum. Şunları bir hale yola sokayım, tekrar Manzaralar a döneceğim.

“Nazım H ikm et’in Bursa C ezaevinde yazdı- ğık en önemli yapıt hiç kuşkusuz Memleketim­

den însan Manzaralan’ydı. Ama bu kitabım,

başlarken söylediği gibi altı ayda bitirememis, çe­ şitli nedenlerle ara vererek cezaevinden çıkana kadar yazmış, gene de sona erdiremeden bırak­ mıştı. (s.347)

Memleketimden İnsan Manzaralan’nın hi­

kâyesi böyle...

Ama Memet F uat’m Çetin Altan’dan alıntıla- dığı b ir yazı var, o yazıya değinmemek olanak­ sız! Çetin Altan, 5 Temmuz 1951 tarihli “Yeni A dam ” dergisinde “Nâzım H ikm et’in Kaçışı” başlıklı bir yazı yazmış, Nâzım’ı “karaktersiz”, “iradesiz”, “uşak”, “Haysiyetsiz”, “şerefsiz”, “ca­ nı cehenneme” gibi sözlerle anıyor...

1951 ’de Çetin Altan 25 yaşındaydı, çocuk de­ ğildi, nasıl yazabildi o küfürleri!.. ■

DUYURU: H er perşembe Cum huriyet Kitap

E ki’ne bir yazı yazıyorum. Yılın on ayında, her pazar, T R T /2 ’de kitap tanıtım ı yapıyorum. (1999’da ik i kitabım yayımlandı.) Bunların dışın­ da benden yazı istenm em esini, konuşm a isten-

I m em esini özellikle rica ediyorum. EN . A P S A Y I 5 5 4

S A Y F A 3

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Çevirir camları birden peri kâşânesine, Som ateşten bu saraylarla bütün karşı yaka Benzer üç bin sene evvelki mutantan şarka. Mestolup içtiği altın

İşçiler daha üst seviyedeki bir otandartta tutuluyorlar., öyle zannediyorum ki, hangi iş kolunda olursa olsun, çalışana bizden çok ödeniyor.. Üstelik biz

Diğer taraftan yapılan kamu-özel sektör karşılaştırması sonucunda özel sektörün öğrenme açısından kamu sektörüne göre daha başarılı olduğu

Çalışma yaratıcı yazma çalışmalarının Türk soylu öğrencilerin Türkiye Türkçesi öğ- renmelerinde etkili olup olmadığını incelemek amacıyla yapılmıştır.

İki defa Şûrayı Devlet Reisliği yap­ mış ve Meşrutiyet İnkılâbından sonra Ayan âzalığma geti­ rilmiştir. Taha

görüntüsünün, özbağlanımlı (AR) katsayılarının SVD yöntemi ile elde edildiği durumda, kullanılan farklı saçıcı sayısı değerleri için (modelleme seviyesi: 12)

çenin pek meşhur olan bir ahenk kaidesi vardır, bu kaideye göre hafif hecelerle başlıyan kelime hafiflerle, kaim hecelerle başlıyan kelime İse.. Ağustos

After surname, superscripted as- terisk (*) should be placed and information regarding the author(s) must be written in Times New Roman 10 point and single line space that should be