• Sonuç bulunamadı

Koca kütüphane tehlikede:Birileri Hakkı Tarık Us Kütüphanesi'ne sahip çıkmalı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Koca kütüphane tehlikede:Birileri Hakkı Tarık Us Kütüphanesi'ne sahip çıkmalı"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

B irileri H akkı Tank Us K ütüphanesine sahip çıkm alı

Koca kütüphane tehlikede

22 yıl milletvekilliği yapan Hakkı

T arık U s’un en büyük hayali,

gazetecilerin yararına bir “ ihtisas”

kütüphanesi kurmaktı. U s’un zengin

koleksiyonunu içeren kitaplık,

Sahaflar Çarşısı’na bitişik Sıbyan

Mektebi’ne kuruldu. El yazmaları,

hatlar, fermanlar, ilk baskılar, tek

nüshalar, nadir kitaplar, gazete

koleksiyonları 30 yıldır hademe

Mehmet Efendi’nin emanetİndeydi.

Mehmet Efendi de trafik kazasında

ölünce kütüphane sahipsiz kaldı.

H

ÜMİD BAYAZ06LUakkı Tarık Us bize çok dargın. Çünkü onun yıllar boyu biriktirdiği kitaplarına şu sıralar

“ fareler” dadandı. Oysa adını verdiği kütüp­ hanenin sonsuza kadar yaşaması için ne çok ti­ tizlenmişti. Ama kılı kırk yararak yarınlara bıraktığı vasiyetnamesi (1.) ölümünün hemen ardından çiğnen­ di, bugün de çiğnenmeye devam ediyor.

1928’den 1950’ye kadar 22 yıl milletvekilliği yapan Us’un en büyük hayali, gazetecilerin yararına büyük bir “ihtisas” kütüphanesi kurmaktı. Bu amaçla Halep’­ ten Kırım’a, Selanik’ten Batum’a uzanan coğrafyada çıkmış ne kadar gazete, dergi, kitap varsa topladı. Son­

ra da bunları çok ilginç bir vasiyetnameyle Gazeteci- Hakkı Tarık Us, 1928’den 1950’ye kadar milletvekilliği yaptı. Bir kitap kurdu olan Us, Halep’ten Kırım’a, Selanik’ten Batum’a uzanan coğrafyada çıkm ış birçok yayını topladı. Sonra da bunları Gazeteciler Cemiyetine bağışladı. Üstte o dönemin tanınmış kişilikleriyle birlikte görülüyor. Soldan sağa: 1- Haşan Rasim Us, 2 - ...? 3- Kasım Gülek, 4- Asım Us, 5- Hakkı Tarık Us.

ler Cemiyeti’ne bağışladı.

Kütüphanelerin ancak kitabı gerçekten seven, ikide bir iş değiştirmeyen kütüphaneciler elinde yaşayabile­ ceğine inandığı için, vasiyetnamesinde en çok “ kütüp­ hane memurunun tahsisatı” konusuna önem vermişti. Memurun maaşını, piyasanın dalgalanmasından zarar görmeyecek şekilde ayarlamıştı, yani enflasyonun gü­ nümüzde canavarlaşacağını hesaba katarak:

“ Kütüphane memuruna üç oda, bir mutfak, bir ofis, banyolu bir daire gösterilir. Beğenmezse Sul­ tanahmet veya Gedikpaşa semtlerinde bunun karşı­ lığı bir yerin kirası ne ise o verilir. Her iki halde de böyle bir dairenin normal ölçüde aydınlatma, ısıt­ ma ve su harcamaları tesisten ödenir. Günde bir ki­ lo süt, yarımşar kilo ekmek, dana eti, dermason fa­ sulyesi, 250’şer gram şeker, pirinç, beyaz peynir ve 100 gram zeytinyağı bedelinin iki katı memura üc­ ret olarak verilir.”

Hakkı Tarık U s’un bu vasiyetine ve dolayısıyla kü­ tüphanesine ilk ve en önemli darbeyi, zamanın Vakıf­ lar Genel Müdürü ve İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıd- dık Sami ile Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Burhan Fe­ lek vurmuştur.

Us, kütüphanenin gazetecilerin “ büyük ihtiyacına binaen” ve hemen ellerinin altında olsun diye Cağa- loğlu Yokuşu’ndaki Cemal Nadir Sokağı’nda kurulma­ sını istemiş, bunun gerçekleşmesini temin için de An­ kara ve İstanbul’daki, (vaktin parasıyla) milyonlar ve milyonlar değerindeki mal varlığını vakfa

bağışlamış-tı. Ve bütün bunların denetlenmesini de Gazeteciler Ce­ miyeti ile Rektör Bey’e vasiyet etmişti.

Ama hayır, kütüphane oraya değil, Beyazıt’ta, Sahaf­ lar Çarşısı’na bitişik Sıbyan Mektebi’ne kuruldu. Böy- lece vakıf yöneticileri büyük bir “tahsisat fazlalığı”

tasarruf etmiş oldular.

Us 1956’da ölünce vakıf mirası ağabeyinin oğlu Ra- gıp Us’a kalmıştır. ITÜ’den Demireller, Erbakanlar dö­ neminde mezun olan bu kişi, manevi oğlu (ve halen vakfın en sorumlu) Tarık Memiş U s’un ifadesiyle “Çok okumaktan depresyon geçirmiş” ve vakfın neyi var neyi yoksa satıp savurmuştu. Bu savrulanlar arasında Us’un kütüphane yapılmasını yasiyet ettiği Cemal Na­ dir Sokağı’ndaki yer de vardı.

“Müflis mirasyedi” sonunda sıkıntılar içinde ölüp gidince Us sülalesi de tükenmiş oldu. Şimdi vakfı, Hak­ kı Tarık U s’un ağabeyinin oğlunun manevi oğlu Me­ miş Us yönetiyor. Kütüphanenin elektriğini, suyunu, telefon, yakıt masraflarını ve o “dermason fasulyesine”

kadar hesaplanan memur maaşını bile çoğu zaman ce­ binden karşıladığını söyleyen Memiş Us, vakfın Anka­ ra’daki mal varlığının da üzerinden “ yol geçti” diyor. Sonuç olarak, bin yıl yaşayacakmış gibi her şeyi ince ince planlanan vakıf, bugün iflas etmiş durumda.

Yine vasiyetnameye göre kütüphanenin müdürü, mü­ dür yardımcısı ve bir de hademesi olacaktı. (Ve her yıl kütüphanenin kataloğu bastırılacaktı). Tahmin edece­ ğiniz gibi böyle olmadı. Parasızlıktan müdürle yardım­ cısına daha 30 yıl önce yol verdiler. Bırakın kataloğu,

(2)

doğru dürüst kartotekse bile geçilmedi. Sonunda koca kütüphane hademe Mehmet Özçelik’in eline kalmış­ tı.

Elyazmaları, hatlar, fermanlar, ilk baskılar, tek nüs­ halar, imzalı eserler, ne devlet ne de milli kütüphane­ lerinde bulamayacağınız nadir kitaplar, gazete kolek­ siyonları, bir o kadar mektup ve fotoğraf 30 yıldır bir hademenin emanetindeydi. Şu şansa bakın ki bu “ Meh­ met Efendi” doğru dürüst okuması yazması olmadığı halde, çok samimi bir kitap dostuydu. Hakikaten yıl­ larca kütüphaneyi “ firesiz” çekip çevirmiş, kitap dost­ larının sevgisini ve saygısını kazanmıştı. Onun, çaldır­ dığı bir kitabın peşinden nasıl İzmir’e kadar gittiği ve bir dedektif gibi çalışarak “ yürütülmüş” kitapları na­ sıl bulduğu “ sahaf muhabbe'tlerinde” ballandıra bal­ landıra anlatılıp durur.

işte bu adam bundan dört ay önce 150 bin lira olan maaşını almış, bir ziyaret için Kızılcahamam’a gitme­ ye karar vermişti. Yolculuğa çıkmadan önce çocukla­ rına “ Emekliliğim çoktan geldi. Ama eğer ayrılırsam bu kütüphaneyi talan ederler” demişti. Yerine işi bi­ len, kitabı seven güvenilir birini buluncaya kadar ça­ lışmaya kararlıydı.

19 Mayıs günü Ankara yolunda, Gerede mevkiinde bir trafik kazası oldu. Ölenler arasında Hakkı Tarık Us Kütüphanesi’nin 30 yıllık hademesi, müdürü, mü­ dür yardımcısı, her şeyi olan Mehmet Efendi de vardı. Bu ölümle kütüphane tamamen sahipsiz kaldı.

Oysa Hakkı Tarık Us böyle mi vasiyet etmişti? Ölü­ mü ciddi ciddi ilk defa düşündüğü bir gün eline kale­ mi alıp vakfiyesini yazmaya şu satırlarla başlamıştı:

“ Ölüm! Beni ne vakit, nerede bulacak? Bunu kes- tirebilen yok. Bazı günlerin bazı hareket anlarında, kalbin haber verir gibi olduğu oksijen ihtiyacım, bu­ günlük küçük bir trinitrin tableti bir yana itiyor. Fa­ kat isterim ki, benim ölümüm, vakfın tamamlandı­ ğını bana gösterecek kadar geçinden olsun.”

Hakkı Tarık vasiyetnamesinde yalnız kitaplarını kol­ lamamış, basın dünyamıza ve kültürümüze karınca ka­ rarınca katkılarda bulunmak için çok ilginç yarışma­

Hademe Mehmet özçelik 30 yıldır bu kütüphaneye bakıyordu.

C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 34

lar, burslar, bağışlar, ödüller de vaat etmişti. Vasiyet­ name edebiyatının bu muhteşem örneğinde bakın da­ ha neler var:

Hakkı Tarık Us yaşamı boyunca büyük harfe (ma- jisküle) karşı mücadele etmişti. Bunun için “ majisküi- süzlüğü imla yanlışı sayarak okullarda öğrencileri ce­ za konusu olmaktan kurtarmak” için çalışanlara “ her yıl on yüzlük altın ödül verilmesini” vasiyet etmişti. Ayrıca, “ Basın, basm-yayım ve yayın terimlerine o yıl içinde Türkçe’den yepyeni bir kelime kabul etti­ rene (mesela asparagas (!) gibi), her kelime başına bir yüzlük altın” verilmesini şart koşmuştu. Bitmedi, Ye­ şilay’a, İstanbul Lisesi Derneği’ne de her yıl birer yüz­ lük altın verilecekti. Yılda bir düzenlenecek olan “Hak­ kı Tarık Us Doğru Haber Ödülü” nü kazanana 50 yüzlük altın vaat ediyordu. Ancak bir şartla, bu ödül, 360 yayın günü boyunca hiç düzeltme yapmak zorun­ da kalmamış, tekzip yememiş yazıişleri müdürüne ve­ rilecekti! Hakkı Tarık U s’un “ mütevellilerinden” bir dileği daha vardı: Doğduğu kasaba olan Gördes’in Di­ van Mahallesi’nden ve milletvekili olduğu Giresun’un Hacı Hüseyin Mahallesinden birer çocuğa eğitim bursu verilmesi...

Hiçbiri yapılmadı. Şimdi ömrünü adadığı kitapları rutubetten ihtişamla çürüyor. Bazıları da gözümüzün önünde ansızın sırra kadem basıyor. Gidip baktık.

Haşan Duman’ın İstanbul Kütüphaneleri Arap Harf­ li Süreli Yayınlar Kataloğu’nda Hakkı Tarık Us Kü­ tüphanesinde bulunduğu saptanan Nâmık Kemal’in

1870’li yıllarda Londra’da bastırdığı 100 sayı “ Hürri­ yet” , Ali Suavi’nin 1871’de yayınladığı “Ulûm” ve

“ Muakkaten Ulûm” , 1924-25 arası 16 sayı çıkan “ Bin- bir Puse” , 1875-77 arası 162 sayı çıkan “ Çaylak”,

1932-38 arası 7 sayı çıkan “ Her Ay” , 1946-47 arası 27 sayı çıkan “Marko Paşa” , 1931-35 arası 19 sayı çıkan

“ Büyük Şarak” dergi ve gazeteleri artık kütüphanede bulunmuyor.

Hakkı Tarık U s’un vasiyetnamesi yasal olarak halen yürürlüktedir ve buna göre kütüphane Gazeteciler Ce- miyeti’nindir, denetimi de İstanbul Üniversitesi

Rek-Hakkı Tarık Us’ un çalışma masası

törü’nün sorumluluğundadır. Dileriz, ilgili ve sorum­ lular bir an evvel harekete geçip bu büyük kültür hâ­ zinesini kurtarırlar. □

(1) Hakkı T ank U s’un vasiyetnamesi, Bibliyograf Muzaffer Gök- man tarafından “ Yıllar Boyu” tarih dergisinin 1984 nisan sayı­ sında açıklanmıştır.

S A Y F A 1 5

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Alt katlarda kalın ve kârgir duvarlar görülür. Bu taş malzeme ile yapılan duvarlarda çamur harç kulla- nılmıştır. Üst katlarda kuzeye rastlayan duvarlar kalın ve

Vaziyet plânı arazi, cihet ve İmar plânma uygun ola- rak tertiplenerek bir koridor üzerine amut sınıf blokları tarakvari bir şekilde tanzim edilmiş, birinci katta giriş

"Çocuklarım ızı yalnız şah sî hazzımız için sevmekle iktifa etmem eli, neslim izin ve m il­ letim izin istikbâli namına tetkik etmeyi de bir vazife bilm

Bu, ressamın ifadesidir Velas­ quez üzerine incelemeler yap­ mış, ünlü Fransız ressamı De­ lacroix ondan esinlenmiş, Vic­ tor Hugo Goya’dan yararlan­ mış,

25 yıl dizginlediği fotoğraf sanatçısı olma tutkusunu, emekli olduktan sonra dünyanın dört yanında açtığı sergilerle dindirmeye çalıştı.. SEYİT ALİ

INTERIM MINISTRY Reports from Hyderabad city say that all is quiet, that the Nizam remains in his palace and is a free agent, that the former premier, Mir

«Bir kaç dakika sonra cinayet­ lerini İşlemişler, Mithat Paşayı boğarak şehit etmişlerdi. Neferler İçeri gi­ rer girmez, mülâzlmleri tarafın, dan

Kırkpınar güreşleri de­ ğişik sınıflarda yapılır: Teşvik, Deste Küçük Boy, Deste Orta Boy, D este Büyük Boy, Küçük, Orta Küçük.. Boy, Küçük