• Sonuç bulunamadı

Eskişehir’de Suça İtilen Çocukların Sosyodemografik Değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eskişehir’de Suça İtilen Çocukların Sosyodemografik Değerlendirilmesi"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ESKİŞEHİR’DE SUÇA İTİLEN ÇOCUKLARIN

SOSYODEMOGRAFİK

DEĞERLENDİRİLMESİ

ABSTRACT

Objective:

In order to determine the reasons criminalizing children and to take necessary precauctions, it is im-portant to reveal environmental factors and to know criminalized children well. For this purpose, it has been aimed to obtain the de-mographic data of children who were alleged to commit crime in Eskisehir.

Methods:

The children, over the age of twelve and under the age of fifte-en, referred to Eskisehir Branch Office of the Council of Forensic Medicine through incrimination in a six-month period between February 29, 2012 and Septem-ber 1, 2011 were included in the

study. The demographic data and the characteristics of crime were examined. Besides, the data was evaluated in scope of whether the child’s ability to perceive the legal meaning and consequences of the act and to direct his/her behavio-urs related with this act had been developed enough or not.

Results:

The cases were determined to be mostly at the age of 14. 211 (73.8%) of the cases had been decided to be having the ability developed enough to perceive the legal meaning and consequences of the crime and to direct his/her behaviours related with this crime. It has been unders-tood that for none of the cases a preventive programme or a coun-seling service had been served by their schools, judicial authorities or social services.

Conclusion:

The police, prosecutors, courts, schools, social services, munici-pal corporations and other units related with this topic can work together to prevent the children’s criminalization.

Key words: child, crime

ÖZET

Amaç:

Çocukları suça iten nedenlerin belirlenmesi ve gerekli önlem-lerin alınması için çevresel et-menlerin ortaya konulması ve suça itilmiş çocukların yakından tanınması önemlidir. Bu amaç-la, Eskişehir’de suç işlediği iddia edilen çocuklara ait demografik verilerin elde edilmesi amaçlan-mıştır.

Yöntemler:

1 Eylül 2011 ile 29 Şubat 2012 tarihleri arasındaki 6 aylık dö-nemde Eskişehir Adli Tıp Şube Müdürlüğü’ne suç işlediği iddia-sı ile müracaat ettirilmiş on iki yaşını doldurmuş, on beş yaşını doldurmamış çocuklar çalışma kapsamına alınmıştır.

Demog-rafik veriler ve suçun özellik-leri incelenmiştir. Ayrıca suçun hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili ola-rak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediği açısından irdelen-miştir.

Bulgular:

Olguların en sık 14 yaşında ol-duğu belirlenmiştir. 211 olgu-nun (%73,8) ilgili suçun hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davra-nışlarını yönlendirme yeteneği-nin gelişmiş olduğu kanaatine varılmıştır. Olguların hiçbirine okul, adli makamlar veya sos-yal hizmetler tarafından önleyi-ci bir programın veya rehberlik hizmetinin sunulmadığı anlaşıl-mıştır.

Sonuç:

Polis, savcılık, mahkemeler, okullar, sosyal hizmetler, yerel yönetimler ve konuyla ilgili diğer birimler ortak çalışarak çocuk-ların suça itilmesini önleyemeye yönelik çalışmalar yapabilirler.

Anahtar Kelimeler: çocuk, suç

SOCIODEMOGRAPHIC EVALUATION OF

CRIMINALIZED CHILDREN

IN ESKISEHIR

1 Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, İstanbul, Türkiye

2 Adalet Bakanlığı, Adli Tıp Kurumu, Eskişehir Şube Müdürlüğü, Eskişehir, Türkiye 3 Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Adli Tıp Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye 4 Adli Tıp Kurumu, İstanbul, Türkiye

1 Erenkoy Mental Health Research and Training Hospital, Istanbul, Turkiye

2 Eskisehir Branch Office, The Council of Forensic Medicine, The Ministry of Justice, Eskisehir, Turkiye 3 Department of Forensic Medicine, Gulhane Military Medical Academy, Ankara, Turkiye

4 The Council of Forensic Medicine, The Ministy of Justice, Istanbul, Turkiye

Seçil Şen1, Kenan Karbeyaz2, Mehmet Toygar3, Harun Akkaya4 Seçil Şen1, Kenan Karbeyaz2, Mehmet Toygar3, Harun Akkaya4

Sorumlu Yazar: Kenan Karbeyaz

Eskişehir Adalet Sarayı Eskişehir Adli Tıp Şube Müdürlüğü 26100 Eskişehir - Türkiye, e-posta: drkenankarbeyaz@hotmail.com Alındı: 29.05.2012 / Kabul: 22.06.2012

Correspondence to: Kenan Karbeyaz

Eskişehir Adalet Sarayı Eskişehir Adli Tıp Şube Müdürlüğü 26100 Eskişehir - Türkiye, e-posta: drkenankarbeyaz@hotmail.com Received: May 29, 2012 / Accepted: June 22, 2012

Sen S, Karbeyaz K, Toygar M, Akkaya H. Sociodemographic evaluation of criminalized children in Eskisehir. Sen S, Karbeyaz K, Toygar M, Akkaya H. Sociodemographic evaluation of criminalized children in Eskisehir.

(2)

GİRİŞ VE AMAÇ

Suça itilen çocuklar yalnızca hukuksal değil, tüm toplumu il-gilendiren sosyal bir sorundur. Çocuk ile suç ilişkisini kurmaya çalışan araştırmalar, çocuğun suça itilmesini birden fazla ne-denle açıklamaya çalışmıştır. Bunlar sosyal, psikolojik, fizyolo-jik, kültürel, ekonomik ve zihinsel boyutlardan ele alınmıştır (1-4). Çocukluk dönemi suç araştır-malarında demografik verilerin incelenmesi, gerekli tedbirlerin alınması açısından önemlidir (1). Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) ço-cukluk dönemi için özel hüküm-ler bulunmaktadır. 5237 sayılı TCK’nın 31. maddesi gereği 12 yaşını doldurmamış olan çocuk-ların ceza sorumluluğu yoktur. Oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olan-ların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişme-miş olması hâlinde yine ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolu-nur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis ce-zasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde do-kuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer ce-zaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz (5).

Ülkemizde adı suç ile anılan ço-cukların sayısı her geçen gün artmaktadır. Çocukları suça iten nedenlerin belirlenmesi, çevre-sel etmenlerin ortaya konulması ve gerekli önlemlerin alınması açısından, bu çocukların tanın-ması gerekmektedir. Bu amaçla, bu çalışmada Eskişehir’de suç işlediği iddia edilen çocuklara ait demografik verilerin elde edil-mesi amaçlanmıştır.

GEREÇ VE YÖNTEM

Çalışma prospektif olarak plan-lanmıştır. 1 Eylül 2011 ile 29 Şu-bat 2012 tarihleri arasındaki 6 aylık dönemde Eskişehir Adli Tıp Şube Müdürlüğü’ne suç işlediği iddiası ile müracaat ettirilmiş on iki yaşını doldurmuş, on beş ya-şını doldurmamış çocuklar çalış-ma kapsamına alınmıştır. Olgu-lar yaş, cinsiyet, eğitim durumu, yaşadığı yer, nerede ve kiminle yaşadığı, yaşadığı yerin özellik-leri, ailedeki çocuk sayısı, aile-nin ekonomik durumu, işlediği suçun özellikleri ve suç sayıları açısından incelenmiştir. Ayrıca işlediği iddia olunan suç ile ilgili olarak, ilgili suçun hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterin-ce gelişip gelişmediği açısından irdelenmiştir. Çalışmada birden fazla müracaat eden çocuklar yalnızca bir kez değerlendirilme-ye alınmıştır.

Çalışmada olguların muayene-leri, adli tıp uzmanı tarafından yapılmıştır. Çocuğun biyo-psiko-sosyal gelişimi, olay sırasındaki

ruhsal durumu, yapmış olduğu eylemi değerlendirme şekli, olay öncesi, sırası ve sonrasındaki tutum ve davranışları sorgulan-mıştır. Çocuğun tıbbi ve kriminal özgeçmişi araştırılmış, olayın adli tahkikat dosyaları incelene-rek eylemin gerçekleşme şekli hakkında bilgi edinilmiştir. Çalışma verileri, SPSS 16 prog-ramı kullanılarak analiz edilmiş-tir. Ki-kare analizi kullanılmış, P<0,05 anlamlı olarak kabul edilmiştir.

BULGULAR

6 aylık dönemde şubemizde top-lam 4325 adli olgu değerlendiril-miştir. Bu olguların 330’u (%7,6) suç işlediği iddiası ile gönderilen 12 yaşını doldurmuş, 15 yaşını doldurmamış, işlediği iddia olu-nan suç ile ilgili olarak, ilgili su-çun hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yete-neğinin yeterince gelişip geliş-mediği sorulan olgulardır. 330 olguda 286 farklı çocuk muayene edilmiştir. Bu süreçte 2 çocuk 5 kez, 3 çocuk 4 kez, 10 çocuk 3 kez, 7 çocuk 2 kez farklı olay-larda işlediği iddia olunan suçlar nedeniyle müracaat ettirilmiştir. Çalışma grubu 12 yaşını doldur-muş, 15 yaşını doldurmamış 286 çocuktan oluşmaktadır ve yaş ortalaması 13,1±0,3 olarak bu-lunmuştur. Olguların 61’i (%21,3) kadın 225’i (%78,7) erkektir. Ol-guların 67’si (%23,4) 12 yaşını, 86’sı (%30,1) 13 yaşını, 133’ü de (%46,5) 14 yaşını doldurmuştur. Cinsiyet Toplam Erkek Kadın Yaş grubu n % n % n % 12 yaşını doldurmuş 58 25,8 9 14,8 67 23,4 13 yaşını doldurmuş 70 31,1 16 26,2 86 30,1 14 yaşını doldurmuş 97 43,1 36 59,0 133 46,5 Toplam 225 100,0 61 100,0 286 100,0

Tablo 2: Olgulara ait demografik verilerin dağılımı

Çocukların eğitim durumu n %

Hiç okula gitmemiş 27 9,5

İlköğretimde* öğrenci 115 40,2 İlköğretim terk 51 17,8 İlköğretim mezunu 44 15,4 Lisede öğrenci 49 17,1 Yaşadığı yer İl merkezi 27 9,5

İlçe veya kasaba 115 40,2

Köy 188 17,8

Kiminle yaşadığı

Anne ve babasıyla yaşıyor 107 37,4 Anne baba ayrı, anneyle yaşıyor 58 20,3 Anne baba ayrı, babayla yaşıyor 36 12,6 Anne ölmüş, baba ile yaşıyor 14 4,9 Baba ölmüş, anne ile yaşıyor 33 11,6 Sosyal hizmetlerde kalıyor 31 10,8

Akrabalarında kalıyor 7 2,4

Ailenin ekonomik durumu

Ailesiyle kalmıyor 38 13,3

Ailenin geliri 1000 TL’den az (Kötü) 121 42,3 Ailenin geliri 1000-3000 TL (Orta) 78 27,3 Ailenin geliri 3000 TL’den fazla (İyi) 49 17,1

Ailedeki toplam çocuk sayısı

Ailesiyle kalmıyor 38 13,3

Tek çocuk 35 12,2

2-3 çocuk 56 19,6

3-5 çocuk 64 22,4

5 çocuktan fazla 93 32,5

Kaldığı evin durumu

Sosyal hizmetlerde kalıyor 31 10,8

Apartman dairesi 102 35,7

Müstakil ev 48 16,8

Gecekondu 105 36,7

(3)

Olguların yaş gruplarının cinsi-yetlerine göre dağılımı tablo 1’de sunulmuştur. Yaş grupları ile cinsiyet arasında anlamlı bir iliş-ki saptanmamıştır (p>0,05). Her iki cinsiyette de olguların sayısı yaş büyüdükçe artmıştır.

Olguların eğitim durumu, aile ya-şantısı, ailesinin ekonomik duru-mu, ailedeki çocuk sayısı, oturu-lan evin durumu ile ilgili veriler tablo 2’de değerlendirilmiştir. Olguların işlediği iddia edilen suçlara göre dağılımı tablo 3’te sunulmuştur. Çocukların en sık hırsızlık suçu ile itham edildiği saptanmıştır. 154 olgu (%53,9) muhtelif hırsızlık iddiası nede-niyle muayeneye gönderilmiştir. Bu suçu müessir fiil ve hakaret takip etmektedir (n=72, %25,2). Yapılan değerlendirmede olgu-ların işlediği iddia olunan suç ile ilgili olarak, 211’inin (%73,8) ilgili suçun hukukî anlam ve

sonuç-larını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendir-me yeteneğinin gelişmiş olduğu, 75’inin (%26,2) gelişmemiş oldu-ğu sonucuna varılmıştır. İşlendi-ği iddia edilen suç türleri ile ola-yın sonuçlarını algılama yeteneği arasında anlamlı bir ilişki sap-tanmıştır. Müessir fiil ve hakaret suçları dışındaki suçların çoğun-da işlediği iddia olunan suç ile il-gili olarak, fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yön-lendirme yeteneğinin gelişmiş olduğu, müessir fiil ve hakaret suçlarının yarısından fazlasında (n=38/72, %52,8) ise gelişmemiş olduğu belirlenmiştir.

Fiilin hukukî anlam ve sonuçları-nı algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yete-neğinin cinsiyet, yaşadığı yer ve ekonomik duruma göre dağılımı tablo 4’te sunulmuştur. Cinsiyet ve ekonomik durumda anlamlı

bir fark bulunmamıştır. Ancak köyde yaşayan çocuklarda, fii-lin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yete-neğinin daha az gelişmiş olduğu (n=10/22, %45,5) belirlenmiştir. Olguların 168’inin (%58,7) grup dahilinde, 122’sinin (%41,3) yal-nız olarak suç işledikleri belir-lenmiştir. Çalışma süresince, 2 çocuk 5 kez, 3 çocuk 4 kez, 10 çocuk 3 kez, 7 çocuk 2 kez fark-lı olaylarda işlediği iddia olunan suçlar nedeniyle müracaat et-tirilmiştir. Tahkikat dosyaları değerlendirildiğinde, olguların 205’inin (%71,7) ilk suçu olma-dığı belirlenmiştir. Olguların hiçbirine okul, adli makamlar veya sosyal hizmetler tarafından önleyici bir programın veya reh-berlik hizmetinin sunulmadığı görülmektedir.

TARTIŞMA

Fiziksel ve ruhsal gelişim açısın-dan düşünüldüğünde 12 ile 15 yaş arasındaki çocuklarda ceza sorumluluğunun değerlendirme-si özel bir dikkat gerektirmekte-dir (6). TCK’da 12 yaşını doldur-muş, onbeş yaşını doldurmamış çocuklar için özel hükümler ve ceza indirimleri bulunmaktadır. TCK’nın 31. maddesi gereği 12 yaşını doldurmamış olan çocuk-ların ceza sorumluluğu yoktur. Oniki yaşını doldurmuş olup da

onbeş yaşını doldurmamış olan-ların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişme-miş olması hâlinde yine ceza so-rumluluğu yoktur (5). Çalışma-mızda 12 yaşını doldurmuş olup, 15 yaşını doldurmamış 286 olgu değerlendirilmiştir. Olguların yaş ortalamasının 13,1±0,3 olduğu belirlenmiştir. Yaş arttıkça suç iş-lediği iddia edilen çocuk sayısının da arttığı görülmektedir (Tablo 1). Konuyla ilgili yapılan çalışmalarda

da yaşın artması ile suça itilen ço-cuk sayısının paralel olarak arttığı bildirmiştir (6-10). Bu durumun, bu yaş grubunda yaş arttıkça, ço-cuğun arkadaş çevresinin önem kazanması, ebeveyn denetiminin azalması, çevreye kendisini kabul ettirme çabaları ile ilgili olduğu düşünülmektedir.

Konuyla ilgili yapılan çalışmalar-da, erkek çocukların suç ile daha fazla ilişkili olduğu görülmektedir (1,6-15). Ankara’da çocukluk dö-nemi suç çalışmasında olguların

Cinsiyet

Fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği

Gelişmiş Gelişmemiş Toplam

n % n % n % Erkek 162 72,0 63 28,0 225 100,0 Kadın 49 80,3 12 19,7 61 100,0 (x2=1,720; df=1; p>0,05) Yaşadığı yer İl merkezi 152 80,9 36 19,1 188 100,0

İlçe veya kasaba 49 64,5 27 35,5 76 100,0

Köy 10 45,5 12 54,5 22 100,0

(x2=17,384; df=2; p<0,001)

Ekonomik durum

Ailesi yok veya kötü 122 76,7 37 23,3 159 100,0

Orta 51 64,6 28 35,4 78 100,0

İyi 38 77,6 11 22,4 49 100,0

Toplam 211 73,8 75 26,2 286 100,0 (x2=4,510; df=2; p>0,05)

Tablo 4: Olguların cinsiyetlerinin, yaşadıkları yerin ve ekonomik durumlarının,

fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneklerine göre dağılımı

İşlediği iddia olunan suç türü

Fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği

Gelişmiş Gelişmemiş Toplam

n % n % n %

Muhtelif hırsızlık 132 85,7 22 14,3 154 53,9

Gasp ve yağma 24 77,4 7 22,6 31 10,8

Müessir fiil ve hakaret 34 47,2 38 52,8 72 25,2

Bıçak veya silah taşıma 21 72,4 8 27,6 29 10,1

Toplam 211 73,8 75 26,2 286 100,0

Tablo 3: Olguların işlediği iddia olunan suçların fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını

algılama yeteneklerine göre dağılımı

(4)

%18,4’ünün kadın, %81,6’sı-nın erkek olduğu bildirilmiştir (6). Sivas’ta yapılan çalışma-da olguların %93,6’sının kadın, %6,4’ünün erkek olduğu sunul-muştur (11). Çalışmamızda ol-guların 61’i (%21,3) kadın 225’i (%78,7) erkektir. Bu durum toplumumuzun yapısı gereği, erkeklerin daha serbest yetiş-tirilmeleri, dışarıda daha fazla vakit geçirebilmeleri ile ilgilidir. Klinik psikanalize göre kadınlar için erken çocukluktan başlaya-rak saldırganlık ifadesi yasaktır. Kadınlarla ilgili toplumsal kabul gören davranışlar çaresizlik tu-tumlarının içselleştirilmiş ifa-deleridir. Dolayısıyla erkekler kadınlara oranla şiddete ve suça daha yatkındır (12,16).

Anne ve baba figürünün çocuk gelişiminde, ayrı ayrı ve bütün olarak bir çok etkisi vardır. Ölüm veya boşanma gibi nedenlerden dolayı, anne ve babasıyla bir arada yaşayamayan çocuklarda çevreye uyum sorunu, iletişim problemi başta olmak üzere birçok ruhsal etkilenim olabil-mektedir (17-19). Buna bağlı olarak olgularımızın %62,6’sının (n=179) anne ve babadan oluşan bir aile ortamında yaşamadıkları belirlenmiştir (Tablo 2).

Suç işlemenin düşük eğitim dü-zeyinde daha çok gerçekleşti-ği gösterilmiştir. Okul çağında olup da eğitimine devam etme-yen çocuklar suç işlemeye ve suça maruz kalmaya daha yat-kındırlar (20). Okuryazar olma-yan çocukların çevreyle uyum sağlamaları daha güç olduğun-dan sosyal dayanışmaya ve bu

tip arkadaş gruplarına ihtiyaç-ları daha fazla olmakta ve toplu suç işleme eğilimleri diğerlerine göre artmaktadır (1). Çalışma-mızda olguların 27’sinin (%9,5) okula hiç gitmediği, yarıya yakı-nının ise okula devam etmedik-leri belirlenmiştir. Okuldan uzak kalan çocukların ruhsal gelişi-minin olumsuz etkilendiği, eği-timle kazanılan davranış şekil-lerinden yararlanamayacakları, dolayısıyla suçla karşılaşmaya daha açık hale geldikleri düşü-nülmektedir.

Ülkemizde çocukluk dönemi ile ilgili suç araştırmalarında, suç türü olarak ilk sırayı hırsızlığın aldığı görülmektedir (1,6,11,12, 21-23). Sivas’ta yapılan çalış-mada olguların %42,4’ünün (11), Elazığ’da yapılan çalışmada %44,7’sinin (21), İzmir’de yapı-lan çalışmada %62,3’ünün (24) hırsızlık ile suçlandığı saptan-mıştır. Literatüre uygun olarak çalışmamızda da, en çok işle-nildiği iddia edilen suç hırsızlık suçudur. Olguların %53,9’unun (n=154) hırsızlıkla suçlandığı belirlenmiştir. Hırsızlık suçu-nun daha çok büyük kentlerde işlendiği, şehirleşme ile birlik-te artış gösbirlik-terdiği bilinmekbirlik-tedir (1,6,11,12). Bu bilgiye paralel olarak ilimiz, Sivas ve Elazığ’dan büyük, ancak İzmir’den küçük-tür. Çalışmamızda da buna pa-ralel olarak olguların 188’inin (%65,7) il merkezinde olduğu belirlenmiştir.

Suça itilmiş çocuklar ile ilgili yapılan çalışmalarda özellik-le suça katılımın yaygın olarak gruplar halinde olduğu

görül-mektedir (1,6,12). Çalışmamız-da Çalışmamız-da olguların 168’inin (%58,7) grup dahilinde oldukları belir-lenmiştir. Bu durum bağımsız olma isteği, otoriter figüre karşı gelme, evden koparak çevreye yönelme, arkadaş çevresi içinde bağlılığa ve dayanışmaya önem verme gibi ergenlik çağı özellik-leri ile açıklanabilir.

Kalabalık ailede yaşamanın ve ailede çocuk sayısının fazla ol-masının, sosyoekonomik düzeyi düşürebileceği ve ailenin çocu-ğa sağladığı eğitim fırsatları-nı kısıtlayabileceği, ayrıca çok sayıda çocuğu olan ebeveynle-rin çocukların eğitimi ve ruh-sal gelişimi ile ilgilenmelerinin daha zor olacağı vurgulanmıştır (6,25,26). İlgi eksikliği, dışarıda arkadaş grupları ile daha fazla vakit geçirmesine neden ola-bilmektedir. Çocuk kendisini ispatlama gereği hissedebilir, bu durum onu suça daha yatkın hale getirebilir (26,27). Yapılan çalışmada da ailenin kalabalık-laşması, sosyoekonomik seviye-sinin azalması, yaşanılan meka-nın apartman yerine gecekondu olmasının olgu sayısını artırdığı görülmektedir (Tablo 2).

Fiilin hukukî anlam ve sonuçla-rını algılama ve bu fiille ilgili ola-rak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin değerlendirilmesi hekimden ya da adli mercilerden kaynaklanan sorunlar nedeniyle aksayabilmektedir. Hekimlerin tek cümlelik raporlar düzenle-meleri doğru değildir. Adli mer-cilerin de çocukları muayeneye gönderirken gerekli olan, adli tahkikat dosyasında yer alan,

olayı açıklayan ifade tutanakları, tıbbi ve adli özgeçmiş, çocuğun nüfus bilgileri, olayın tam tarihi ile ilgili bilgileri hekime gönder-mesi gerekir. Sunulan çalışma-da olguların muayeneleri, adli tıp uzamanı tarafından yapılmış-tır. Çocuğun biyo-psiko-sosyal gelişimi, olay sırasındaki ruhsal durumu, yapmış olduğu eylemi değerlendirme şekli, olay önce-si, sırası ve sonrasındaki tutum ve davranışları sorgulanmıştır. Çocuğun tıbbi ve kriminal öz-geçmişi araştırılmış, olayın adli tahkikat dosyaları incelenerek eylemin gerçekleşme şekli hak-kında bilgi edinilmiştir. Olgula-rın 211’inde (%73,8) fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranış-larını yönlendirme yeteneğinin gelişmiş olduğu, 75’inde (%26,2) gelişmemiş olduğu saptanmış-tır. Ülkemizde konuyla ilgili yapılan çalışmalarda Elazığ’da %97,6 (21), İzmir’de %99,8 (24), Sivas’ta %97 (11), Kocaeli’de %94,7 (23), Ankara’da %50 ora-nında (28) fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yön-lendirme yeteneğinin gelişmiş olduğu bulunmuştur. Çalışma-mızda bu oranın nispeten düşük olduğu belirlenmiştir. Bu duru-mun nedeni, çalışma sürecinde herhangi bir psikopatoloji sap-tanmayan olgularda dahi, de-ğerlendirme yapılırken adli tah-kikat dosyaları, çocuğun ayrıntılı muayenesi, suçun nevi, işleniş biçimi, suç öncesi-esnası-son-rasındaki tutumu ve davranış-ları, kendisini savunma mantığı ve tanık ifadelerinin göz önünde tutulmasıdır. Raporlar çocuğun

genel ruhsal durumuna göre değil, işlenen suç özelinde de-ğerlendirilmiştir. Çalışmamız-da cinsiyet ve ekonomik durum ile ilgili bir fark bulunmazken, köyde yaşayan çocuklarda, il ve ilçelerde yaşayanlara göre fii-lin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme ye-teneğinin daha az gelişmiş ol-duğu belirlenmiştir (Tablo 4). Bu durum, sosyal çevre ve eğitimin çocuğun eyleminin farkındalığı üzerinde oldukça etkili olduğu-nu düşündürmüştür.

Ülkemizde çocuk suçları ile il-gili mahkemeler ve savcılıklar kurulmuş, çocuklar ile ilgili po-lis birimleri kurulmuştur. Bu organizasyonların genellikle ço-cuğa suçuna uygun ceza vermek amacı taşıdığı görülmektedir. Çalışmada olguların tahkikat dosyaları incelendiğinde, hiç-bir olguya, okul, adli makamlar veya sosyal hizmetler tarafından önleyici bir programın veya reh-berlik hizmetinin sunulmadığı görülmektedir. İlk amaç çocu-ğa uygun cezayı bulmak değil, çocuğu düzeltici ve eğitici ön-lemleri almak olmalıdır. Ülke-mizde 12-15 yaşındaki çocuklar işledikleri suçların anlam ve so-nuçlarını bildikleri hekim raporu ile saptanırsa ceza görebilir ya da ailelerinin gözetimine bıra-kılırlar. Bunun dışında çocuğun yeniden suç işlemesini engelle-yecek önlemler yoktur. Yapılan çalışmada olguların 205’inin (%71,7) ilk suçu olmadığı belir-lenmiştir. Ancak gerek eğitim kurumundan, gerekse sosyal hizmetlerden suçu ile ilgili

kim-senin kendisi ile iletişim kurma-dığı belirlenmiştir. Dolayısıyla kısır döngü şeklinde, çocuklar suça karışmış, yakalanmış, sor-gulanmış, adli süreç sonunda öylece bırakılmış, sonra tekrar suça karışmışlardır. Örneğin ça-lışmamızda yalnızca 6 aylık sü-reçte 2 çocuk 5 kez suç işlediği iddiası ile adliyeye getirilmiştir. Demografik verilere bakıldığın-da suç işleyen ve suç işleme potansiyeli olan çocuklar belli-dir. Bu çocukları suç işledikten sonra yakalayıp, uygun cezaları belirlemek tek amaç olmama-lıdır. Uygulama bu şekildedir. Çalışmanın yapıldığı il, suç iş-lediği iddia edilen çocuk sayısı açısından ülkemizde ikinci sıra-dadır. Dolayısıyla bu uygulama-nın eksik olduğu görülmektedir. Mevcut uygulamada suça itilen çocuğun kurtarılmadığı, yalnız-ca cezasının belirlenip uygu-landığı düşünülmektedir. Polis, savcılık, mahkemeler, okullar, sosyal hizmetler, yerel yönetim-ler ve konuyla ilgili diğer birim-ler ortak çalışarak çocukların suça itilmesini önleyebilirler. Çocukların suç işleme neden-leri bilindiğinde önceden önlem alınabilir ve bu oran azaltılabilir. Bu çocukların büyüyeceği unu-tulmamalıdır.

(5)

1. Bayındır N, Özel A, Köksal E. Çocuk suçluluğu demografisi; Kütahya şehri örneği. Polis Bilimleri Dergisi 2007;9(4): 95-108

2. Hancı H, Ege B. İzmir’de suç işleyen çocukların sosyolojik özellikleri. Adli Tıp Dergisi 1993;9:3-9.

3. Aydın B, Turla A, Kocakaya M, Kararslan B. Samsun’da suç işlediği iddiası ile Em-niyet Müdürlüğü’ne gelen/getirilen çocuk-lar. Adli Psikiyatri Dergisi 2004;1:45-53. 4. Farrington DP, Loeber R. Epidemiology of juvenile violence. Child Adolesc Psychi-atr Clin N Am 2000;9:733–48.

5. Yalvaç G. Türk Ceza Kanunu, karşılaştırmalı-gerekçeli TCK, CMK, CGTİK ve ilgili kanunlar ile yönetmelikler. Ankara: Adalet Yayınevi 2005:3-150. 6. Akduman GG, Akduman B, Cantürk B. Ergen suçluluğunda bazı kişisel ve aile-sel özelliklerin incelenmesi. Türk Ped Arş 2007;42:156-61

7. Gürpınar S, Hancı İH, Aktaş EÖ, Gündüz M, Yücel S. Trabzon’da çocuk suçluluğu. Karadeniz Tıp Dergisi 1994;7:39-41. 8. Özkara E, Katkıcı U, Hancı İH, Özkök MS, Aktaş EÖ, Ildız E. Sivas’ta çocuk suçluluğu. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 1995;17:102-5.

9. Karagöz YM, Demircin S. Antalya’da çocuk suçluluğu. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 1996;13:47-54.

10. Günay Y. Çocuk suçluluğu: demografik veriler. Çalışma Ortamı Dergisi 1998;37:4-5.

11. Akyüz G, Beyaztaş FY, Kuğu N, Ana-lan E, Doğan O. Suç işledikleri iddiasıyla muayeneye gönderilen çocuk ve ergen-lerde sosyodemografik ve klinik özel-liklerin değerlendirilmesi. Adli Tıp Bülteni 2000;5(2):70-5

12. Cantürk G, Çocuk suçluluğunda adli psikiyatrik değerlendirme. Sted 2005;14(2):31-4

13. Maschi T. Unraveling the link between trauma and male delinquency: the cumu-lative versus differential risk perspectives. Soc Work. 2006;51(1):59-70.

14. Van Lier PA et al. Gender differences in developmental links among antisocial behavior, friends’ antisocial behavior and peer rejection in childhood: results from two cultures. Child Dev. 2006;77(1):244. 15. Özbay O, Özcan YZ. Classic strain theory and gender: The case of Tur-key. Int J Offender Ther Comp Criminol. 2006;50(1):21-38.

16. Notman MT. Depression in women. Psychiatric Clinics of North America 1989;12(1):103-17

17. Güngörmüş O. Baba-çocuk ilişkisi. Ana-Baba Okulu. 1. Basım. İstanbul: Remzi Kitabevi, 2001:245-54.

18. Dizman H, Gültekin G, Cantürk G. Aile ilişkilerinin çocuk suçluluğuna etkisi. Adli Psikiyatri Dergisi 2005;2:9-15.

19. Hancı İH, Ege B, Demirçin S, Coşkunol H, Ertürk S, Yemişçigil A. Göçlerin İzmir ilindeki çocuk suçlarına etkisi. Ege Tıp Dergisi 1993;32:347-50.

20. Wang X, Blomberg TG, Li SD. Compari-son of the educational deficiencies of de-linquent and nondede-linquent students. Eval Rev. 2005;29(4):291-312.

21. Dülger E, Hancı İ, Ertürk S, Çoşkunol H. 1988-1991 yılları arasında Elazığ’da farik-i mümeyyizlik muayenesi için gön-derilen çocukların demografik özellikleri. Adli Tıp Dergisi 1992;8(1-4):131-6 22. Dirol F, Cantürk G, Küçüker H. 1997-1999 Yıllarında Elazığ ili Adli Tıp Şube Müdürlüğünde farik ve mümeyyizlik muay-enesi yapılan olguların değerlendirilmesi. Klinik Adli Tıp Dergisi 2002;(2)2:43-6 23. Gündoğmuş ÜN, Çolak B, Boz H, Biçer Ü. 1996-2001 Yıllarında Kocaeli’nde yapılan farik-i mümeyyizlik muayenel-erinin değerlendirilmesi. Adli Tıp Dergisi 2003;17(2):1-7

24. Hancı İH, Aktaş EÖ, Keleş H, Yavuz İC, Ertürk S, Demirçin S. İzmir Çocuk Mahke-mesinde davaları sonuçlanan çocukların demografik özellikleri: 1991-1993. Adli Tıp Dergisi 1994;29-35

25. Schwalbe CS, Gearing RE, MacKenzie MJ, Brewer KB, Ibrahim R. A meta-anal-ysis of experimental studies of diversion programs for juvenile offenders. Clin Psy-chol Rev. 2012;32(1):26-33

26. Murray J, Farrington DP. Risk factors for conduct disorder and delinquency: key findings from longitudinal studies. Can J Psychiatry. 2010;55(10):633-42

27. Schroeder RD, Osgood AK, Oghia MJ. Family transitions and juvenile delinquen-cy. Sociol Inq. 2010;80(4):579-604.

KAYNAKLAR

28. Yağmur F, Renklidağ T, Cantürk G. Ankara Üniversitesinde 1992-2002 yılları arasında yapılan farik ve mümeyyizlik olgularının değerlendirilmesi. Adli Psiki-yatri Dergisi 2004;1(1):15-20.

Referanslar

Benzer Belgeler

 Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir...  Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri

Şimdi TİCİNO (Tessen) da oturuyor, kendi yapıtı olan Molto Generoso Hoter- in yanıbaşında; Seyfi bir iki otel ile Lozan ve Cenevre süper marketlerini yapmış. Bu kez

Tablo 4’e göre mahkemenin aldığı tedbirler ile suça sürüklenen çocukların yaş ortalamaları değerlendirildi- ğinde, çocukların suç işleme yaş ortalamaları ile

Sıvı, kalsiyum glukonat, dopamin, dobutamin ayrıca glukoz ve insülin ile başarılı olarak tedavi edilerek ileri komplikasyonların gelişmesi önlenen hasta, yoğun

Hem suçun huku- ki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneği gelişmiş grupta hem de tekrarlayıcı suç öyküsü olan grupta istatistiksel anlamlı

(3) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/5 md.) Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç,

(3) Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını

• Madde 33- (1) Bu Kanunun, fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmamış olan sağır ve