• Sonuç bulunamadı

Taşınmaz Kültür Varlıklarının Belgelendirilmesinde Jeomekansal Veri/bilgi Yönetimi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Taşınmaz Kültür Varlıklarının Belgelendirilmesinde Jeomekansal Veri/bilgi Yönetimi"

Copied!
134
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ĠSTANBUL TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠ  FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ Cemal Özgür KIVILCIM

Anabilim Dalı : Jeodezi ve Fotogrametri Müh. Programı : Geomatik Mühendisliği

ġUBAT 2009

TAġINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARININ BELGELENDĠRĠLMESĠNDE JEOMEKANSAL VERĠ/ BĠLGĠ YÖNETĠMĠ

(2)
(3)

ġUBAT 2009

ĠSTANBUL TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠ  FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ Cemal Özgür KIVILCIM

(501061609)

Tezin Enstitüye Verildiği Tarih : 28 Kasım 2008 Tezin Savunulduğu Tarih : 20 ġubat 2009

Tez DanıĢmanı : Doç. Dr. Rahmi Nurhan ÇELĠK (ĠTÜ) Diğer Jüri Üyeleri: Yrd. Doç. Dr. Tevfik ÖZLÜDEMĠR(ĠTÜ)

Doç. Dr. Lucienne THYS-ġENOCAK(KÜ)

TAġINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARININ BELGELENDĠRĠLMESĠNDE JEOMEKANSAL VERĠ/ BĠLGĠ YÖNETĠMĠ

(4)

ii

ÖNSÖZ

Ġnsanoğlunun varoluşundan bu yana binlerce yıldır sürdürdüğü beslenme, korunma, barınma başta olmak üzere temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik yaşam mücadelesi, nesiller boyunca aktarılan deneyim ve bilgi birikimi ile birleşerek günümüz uygarlıklarını ortaya çıkarmıştır.

Geçirdiği evrimler sonucu temel gereksinmelerinin üstesinden gelen insan, yaşadığı dönemin dünyaya bakışını, estetik ve sanatsal değerlerini, hatta zamana meydan okuma amacını göstermek için, birikimlerini harmalayarak taşınmaz kültür varlıklarını inşa etmiştir. Bu nedenle insanın geçmişi ile bağlarını devam ettirmesinde, diğer kültürel faktörlerin yanı sıra taşınmaz kültür varlıklarına da önemli roller düşmektedir.

Tez konumun seçiminde, insanın tarihi eserlerden geçmişini arama merakı ve bu eserleri zamana karşı koruyarak sonraki nesillere aktarma gayreti etkili oldu. Günümüze kadar varlıklarını sürdürebilmiş eserlerin, bundan sonra da var olmaya devam edebilmeleri ise, gerçekleştirilecek belgelendirme çalışmaları ile mümkündür. Ancak, belgelendirme çalışmalarının doğru teknik ve altyapılar üzerinde yapılması gerektiği unutulmamalıdır. Bu çalışmamla taşınmaz kültür varlıklarının çağdaş yöntemlerle doğru belgelendirilmesine bir nebze katkı sağlayabilmek beni mutlu edecektir.

Bu vesileyle, tüm eğitim ve öğrenim hayatımda olduğu gibi tezimi hazırlarken de benden manevi desteklerini esirgemeyen aileme şükranlarımı ifade etmek isterim. Tezimin akademik danışmanlığını yapan, bilimden yana ödünsüz duruşuyla bana

örnek olan ve yol gösteren değerli hocam bilim insanı

Sayın Doç. Dr. Rahmi Nurhan ÇELĠK’e teşekkürlerimi sunarım.

Çalışmakta olduğum Ġstanbul Büyükşehir Belediyesi Tarihi Çevre Koruma Müdürlüğü’nde belgelendirme çalışmalarının doğru temeller üzerinde yürütülmesinin önemini her zaman vurgulayan Müdür Yardımcısı Sayın Makine Müh. Reis HACIÖMEROĞLU’na ve Müdür Yardımcısı Sayın Y. Mimar Emel GERÇEL’e, mimari bakış açısından yapıcı eleştirilerini benden esirgemeyen iş arkadaşım Sayın Y.Mimar Özgür MURT’a, lisansüstü öğreniminin kamusal sorumluluk olduğunu ifade ederek bana bu fırsatı tanıyan ĠBB Etüd ve Projeler Daire Başkanı Sayın Murat TUNCAY’a da teşekkürlerimi sunarım.

Kasım 2008 Cemal Özgür KIVILCIM

(5)

iii ĠÇĠNDEKĠLER Sayfa ÖZET ... ix SUMMARY ... x 1. GĠRĠġ ... 1

2. TAġINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARINI BELGELENDĠRME ÇALIġMALARI VE KARġILAġILAN PROBLEMLER ... 4

2.1 Tarihi Eserleri Koruma-YaĢatma DüĢüncesi ve Belgelendirme ÇalıĢmaları ... 4

2.2 Türkiye’de TaĢınmaz Kültür Varlıklarının Belgelendirilmesinde Uygulanan Standartlar ... 6

2.3 Jeomekansal Veri/Bilgi Yönetimi ile Koruma ÇalıĢmalarının ĠliĢkisi ... 11

3. JEOMEKANSAL VERĠ TOPLAMA ÇALIġMALARI ... 17

3.1 Harita ve Harita Bilgisi ... 17

3.2 Geleneksel Ölçme Yöntemleri ... 22

3.3 Geleneksel Jeodezik Ölçme Yöntemleri ... 24

3.4 GNSS-Global Konum Belirleme Sistemleri ... 26

3.5 Fotogrametrik Yöntemler ... 29

3.6 LIDAR ve Lazer Tarayıcı Sistemler ... 33

3.7 Barkodlu Aydınlatma Ġle 3D Modelleme (Structured Light) ... 37

4. TAġINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARINI BELGELENDĠRMEDE MEKANSAL BĠLGĠ SĠSTEMLERĠNĠN KULLANIMI ... 41

4.1 Jeodezik Altyapı ... 42

4.1.1 Datum……….42

4.1.2 Projeksiyon Sistemleri………... 43

4.1.3 Koordinat Sistemleri……….. 44

4.2 Mekansal Bilgi Sistemine Jeodezik Veri/Bilgi Aktarımı ... 45

4.3 GörselleĢtirme ... 47

5. TAġINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARININ BELGELENDĠRMESĠNDE JEOMEKANSAL ÖLÇME ÇALIġMALARININ PLANLANMASI ... 49

5.1 Sade Cepheli Eserlerin Belgelendirilmesi ... 49

5.2 KarmaĢık ve Süslü Eserlerin Belgelendirilmesi ... 49

5.3 Eserlerin Topluca Bulunduğu Alanlarda Belgelendirme ÇalıĢması... 53

6. TÜRKĠYE’DE TAġINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARINA YÖNELĠK PROJE ÇALIġMALARINDAN ÖRNEKLER ... 58

6.1 Laleli Camii ve MüĢtemelatlarının Rölöve Restitüsyon Restorasyon ve Çevre Düzenleme Projesi ... 58

6.1.1 Genel bilgi………..58

6.1.2 Tespit ve araĢtırma çalıĢmaları……….. 59

6.1.3 Rölöve çalıĢmaları………. 63

6.1.4 Restitüsyon çalıĢmaları……….. 65

6.1.5 Peyzaj çalıĢmaları……….. 65

6.1.6 Mühendislik uygulama projeleri……… 66

(6)

iv

6.1.8 Sonuç………. 68

6.2 Ali PaĢa Sarayı Restitüsyon ve Restorasyon Projesi ... 68

6.2.1 Genel bilgi………..68

6.2.2 Restitüsyon ve Rekonstrüksiyon amaçlı çalıĢmalar……….. 69

6.2.3 Peyzaj rekonstrüksiyon projesi……….. 73

6.2.4 Sonuç………..74

7. TARĠHĠ ÇEVRE KORUMA ÇALIġMALARINDA BELGELENDĠRMEYE YÖNELĠK MEKANSAL BĠLGĠ SĠSTEMĠ TASARIM VE YÖNETĠMĠ ... 75

7.1 Jeomekansal Bilgi Sistemi BileĢenleri ... 75

7.2 Jeomekansal Bilgi Sisteminin Yönetimi ... 79

8. SONUÇ VE ÖNERĠLER ... 81

KAYNAKLAR ... 85

(7)

v

KISALTMALAR

BÖHHBÜY : Büyük Ölçekli Harita ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği

CAD : Computer Aided Design

CAM : Computer Aided Manufacturing

CBS : Coğrafi Bilgi Sistemi

DEM : Digital Elevation Model

DGPS : Differential Global Positioning System

DSM : Digital Surface Model

DTM : Digital Terrain Model

ED50 : European Datum 1950

GNSS : Global Navigation Satellite System

GPS : Global Positioning System

INS : Inertial Navigation System

ITRF : International Terrrestrial Reference Frame

ITRF96 : International Terrrestrial Reference Frame 1996

LIDAR : Light Detection and Ranging

RTK : Real Time Kinematic

TIN : Triangulated Irregular Network

TM : Transversal Mercator

UTM : Universal Transversal Mercator

VRML : Virtual Reality Modelling Language

(8)

vi

ÇĠZELGE LĠSTESĠ

Sayfa Çizelge 2.1 : Günümüzde restorasyon kuramında Türkiye’de kullanılan uluslararası

ve ulusal ilkeler, Ahunbay’dan uyarlanmıĢtır. ... 6

Çizelge 3.1 : English Heritage tarafından kültürel mirasın belgelendirilmesinde

kullanılan dolaylı metrik ölçme tekniklerinin özellikleri. ... 39

Çizelge 3.2 : English Heritage tarafından kültürel mirasın belgelendirilmesinde

kullanılan doğrudan metrik ölçme tekniklerinin özellikleri…………..40

Çizelge 5.1 : DeğiĢik türdeki pencerelerin farklı tekniklerle üretilen rölövelerinin

(9)
(10)
(11)

ix

TAŞINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARININ BELGELENDİRİLMESİNDE JEOMEKANSAL VERİ/BİLGİ YÖNETİMİ

ÖZET

Taşınmaz kültür varlıkları insanın geçmişiyle olan bağlarını sürdürebilmesinde önemli roller üstlenmektedir. Bu nedenle eserlerin sonraki kuşaklara aktarımı önemlidir. Öte yandan, çeşitli nedenlerle zaman içinde yıpranan eser ve alanların nesnel temellere dayanan hızlı ve doğru belgelendirme çalışmalarıyla yaşatılması mümkündür.

Son yıllardaki teknolojik gelişmeler sayesinde, beşeri faaliyet ve ürünler sanal ortamda üç boyutlu jeomekansal verilere dayanan altyapılar üzerinde, zamana bağlı modellemelerle saklanabilmektedir. Ayrıca, çeşitli ara yüz ve görselleştirme teknikleri sayesinde bu veri ve bilgilerin Internet üzerinden etkileşimli paylaşımı da hız kazanmıştır. Ancak, Türkiye’de taşınmaz kültür varlıklarının korunması ve yaşatılmasına ilişkin mevzuatta modern belgelendirme teknik ve teknolojilerinden bahsedilmemektedir. Buna karşın, taşınmaz kültür varlıklarını belgelendirme çalışmalarında, modern jeomekansal veri toplama tekniklerine dayanan belgelendirme uygulamaları ve mekansal bilgi sistemleri denemeleri yaygınlaşmaktadır.

Bu tez çalışmasında, taşınmaz kültür varlıklarına ilişkin jeomekansal veri/bilgi toplanmasında en uygun tekniklerin seçimi, çalışmaların planlanması, elde edilen veri ve bilginin mekansal bilgi sistemlerine aktarımı konuları araştırılmıştır. Tarihi çevre koruma çalışmalarında yürütülen farklı rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerinde ihtiyaç duyulan jeomekansal veri ve bilgi türleri irdelenerek, tasarım ve yönetim ilkeleri belirlenmiştir.

Günümüzde jeomekansal veri/bilgi elde edilmesinde modern teknik ve teknolojileri yakından takip eden ve bunların doğrudan uygulayıcıları olan Geomatik Mühendislerinin, çok disiplinli çalışmalar olarak yürütülen taşınmaz kültür varlıklarını koruma projelerinde sağlayabilecekleri katkılar değerlendirilmiştir.

(12)

x

GEOSPATIAL DATA/INFORMATION MANAGEMENT FOR CULTURAL HERITAGE PROPERTIES

SUMMARY

Cultural heritage structures play important roles to provide sustainable relations between man and his past. However, structures are severely damaged or totally destroyed because of various reasons, within time. In order to preserve cultural heritage for next generations, fast and accurate documentation of structures and their surrounded areas based on scientific techniques are extremely needed.

The technological developments in the recent years provided that human activities and products can be simulated in virtual three dimensional environments with temporal changes, all built on geospatial data infrastructures. More, with various interfaces and visualization techniques via the Internet, sharing such data and information in interactive worlds has significantly increased. Although, the modern documentation techniques are not mentioned in related Turkish regulations, the use of these techniques and pilot spatial information systems for cultural heritage documentation applications are becoming popular day by day.

In this thesis; work planning, use and optimization of techniques to acquire geospatial data, acquiring geospatial data/information and handling them in spatial information systems are researched for cultural heritage documentation projects. The necessary design and management principles from geospatial data/information aspects are presented from different examined architectural survey, restitution and restoration works. The significant benefits and possible contributions of Geomatics Engineers who use the mentioned techniques and technologies in acquiring/managing geospatial data and information for different purposes are evaluated for multidiscipline cultural heritage documentation works.

(13)

1

1. GİRİŞ

Goethe’nin “3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan günü birlik yaşayan insandır.” sözünden anlaşılacağı gibi, insan geçmişiyle derin bağlar içerisindedir. Birey bulunduğu dönemin yaşantısında geçmişin izlerini aramakta, ilk çağlardan beri insanlığın nasıl bir değişim içerisinde olduğunu merak etmektedir. Geçmişten gelen günlük yaşantılara ait eşyalar, yazı, resim ve gravürlerin yanı sıra, tarihi ve kültürel mekânlar da insanın geçmişi hakkındaki sorularını yanıtlamaya yardımcı olmaktadır. Bu sayede insan, ait olduğu kültür ile bağlarını sürdürmektedir.

Taşınmaz kültür varlıkları inşa edilirken ve özgün amaçları içinde kullanılırken çeşitli geliştirme, onarım ve yenileme çalışmaları da başlamaktadır. Antik çağlarda inşa edilmiş yapılarda gerçekleştirilen kazı çalışmalarında bile, zaman içerisindeki onarım ve eklemelere rastlanmaktadır [1]. Zamanla etkili olan doğa olayları, afetler, kötü kullanım, savaş, yağmalama gibi nedenlerle orijinalliğini yitirmiş eserlerin yaşatılmasına yönelik çalışmalar, mimarlık tarihi boyunca tartışma konusu olmuştur. Tarihi çevrenin korunması ve restorasyon ilkeleri, değişik dönemlerde farklı görüş ve mimari akımların etkisinde kalarak gelişmiştir. Bu çalışmalar günümüzde Dünya’da kabul edilen kuramlara ve tüzüklere dönüşerek, genel geçerliliği olan belgeleri oluşturmuşlardır. Öte yandan tüm bu çalışmalar incelendiğinde, uygulamadaki farklı görüşlere rağmen, tarihi eser ve kültür varlıklarının belgelendirilmesi konusunda ortak çıkarımlar bulunduğu görülmektedir. Günümüzde kabul gören çağdaş restorasyon kuramında, eserlerin modern tekniklerle nesnel belgelendirilmesi aranmaktadır. Zamanımıza kadar varlığını sürdürebilen tarihi anıtların sonraki kuşaklara aktarılmasında en temel öğelerden biri, işte bu belgelendirme çalışmalarıdır.

Gelecek kuşakların, yeryüzünde yaşamış farklı uygarlıkların mirasını tanıma şansı, günümüzdeki teknik ve bilgi imkânlarıyla artmaktadır. Tarihi anıt ve eserlerin gelecek kuşaklar için, korunması ve yaşatılmasına yönelik sürdürülen ölçme, belgelendirme ve görselleştirme çalışmalarının yöntem ve doğruluğu ise, bu nedenle önem arz etmektedir. Yukarıda belirtilen amaçlar dâhilinde gerçekleştirilecek

(14)

2

belgelendirmeler, bugünün farklı disiplinlerinden uzmanları barındırmaktadır. Mimar, Restoratör, Sanat Tarihçisi, İnşaat, Makine, Elektrik, Jeodezi ve Fotogrametri (Geomatik, Harita) mühendisleri başta olmak üzere bir çok disiplinden uzmanla gerçekleştirilen tarihi eser restorasyon çalışmaları, nesnel temellere dayandırılarak üretilmektedir. Artık, eserlerin dijital modellerinin oluşturularak arşivlenmesi ve bu biçimde sergilenmesi, farklı çağ ve zaman dilimlerine göre yapıların, hatta tarihi şehirlerin farklı detay seviyelerinde sanal rekonstrüksiyonlarının oluşturulması da hayata geçirilmektedir [2].

Günümüzde Geomatik Mühendisleri farklı amaçlarla mekansal veri toplama çalışmalarını; yapay uydu gözlemlerine, yersel ölçme tekniklerine dayanan jeodezik altyapılarıyla hızlı ve güvenilir bir şekilde üretmektedir. Mekansal veri toplama çalışmalarında lazer tarayıcı sistemler gibi yeni ölçme teknolojilerinden yararlanmakta, dijital fotogrametriyi farklı ürünlere dönüştürmekte, zamana bağlı değişimlerin görüntülenmesinde temel olan jeodezik ölçmeleri yaygın olarak gerçekleştirmektedirler. Ayrıca, tarihi eser ve kültür varlıklarını belgelendirme çalışmalarında elde edilen jeomekansal veri/bilginin yönetim, arşiv ve paylaşımı konusunda Geomatik Mühendisliği disiplininin ilgili projelere katkı sağlayacak çalışmaları bulunmaktadır. Ancak, son yıllarda anıt eser ve kültür varlıklarına yönelik belgelendirme çalışmalarında, popüler eğilim haline gelen bu teknolojiler tam anlaşılmadan ve teknik altyapı gözetilmeden, gerek bu disiplince gerekse diğer disiplinlerce projelerde kullanılmak istenmektedir.

Bu tez çalışması, sayısız tarihi eseri barındıran Türkiye’de bu konular üzerinde yeterince sistematik çalışmanın bulunmadığı düşünülerek gerçekleştirilmiştir. Tezin hazırlanması sürecinde, belgelendirme çalışmalarına ilişkin mevcut yasal altyapılar araştırılarak, klasik ve modern ölçme tekniklerinin bu alanda kullanım koşulları değerlendirilmiştir. Günümüzdeki modern ölçme tekniklerinin kullanımının yanı sıra, eserlerin belgelendirilmesinde teknolojiden en verimli şekilde nasıl yararlanılabileceği irdelenerek, elde edilen verilerin bilgiye dönüştürülmesinde gözetilmesi gereken esaslar saptanmıştır. Belgelendirmede bilgi sistemlerinin üretim,

(15)

3

yöntem ve tekniklerle üretilmiş veri/bilgilerin etkin yönetimine ilişkin değerlendirmeler yapılarak, yöntem önerisinde bulunulmuştur. Bu tez çalışmasıyla, son yıllarda dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artan taşınmaz kültür varlıklarını belgelendirme çalışmalarında ihtiyaç duyulan altyapılara katkı sağlamak amaçlanmıştır.

(16)

4

2. TAŞINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARINI BELGELENDİRME ÇALIŞMALARI VE KARŞILAŞILAN PROBLEMLER

Tarihi eser ve kültür varlıklarının belgelendirilmesine yönelik ölçme, modelleme, jeomekansal veri ve bilgi yönetimi konularında karşılaşılan problemleri iyi tanımlamak ve uygun çözüm yöntemlerini geliştirmek için, mevcut uygulamaların ve bunlara temel teşkil eden altlıkların doğru anlaşılması gerekmektedir. Bu amaçla, zamanla gelişen anıt eser ve yapıları koruma ve yaşatma bakış açıları incelenmiş, dünyada ve Türkiye’deki yasalar, uygulamadaki yönetmelikler değerlendirilmiştir. Belgelendirme çalışmasında ihtiyaç duyulan veri ve bilgilerin neler olduğu ve bunların jeomekansal ilişkileri üzerinde durulmuştur.

2.1 Tarihi Eserleri Koruma-Yaşatma Düşüncesi ve Belgelendirme Çalışmaları

Tarihte koruma düşüncesinin gelişimi ve kuramsal temeli; anıt eserlerin korunması, restorasyon ve onarım çalışmalarının gerçekleştirilmesine yönelik tedbirler ile ortaya çıkmıştır. Daha restorasyon ilkelerinin yöntemli bir disiplin olmasından önce 19.yy ortalarında Eugène Emmanuel Viollet-le-Duc tarafından anıt eserlerde restorasyon çalışmaları başlamadan yapının durumunun ayrıntılı çizim ve fotoğraflarla belgelenmesi ve restorasyon sonrası durumu ile karşılaştırılmasının önemi ortaya konmuştur. Zamanla gelişen mimari akımlara koşut olarak, anıt eser restorasyonlarında farklı görüşler ortaya atılmıştır. Esere gerçekleştirilen müdahalelerin yapının orijinalliğini kaybettirdiğine ve eseri yok ettiğine inanan romantik görüşçüler, restorasyon çalışmalarına bütünüyle karşı çıkmışlardır. Öte yandan gelişen bir başka mimari görüş, tarihi belgeleri temel dayanak alan restorasyon çalışmalarını benimseyenlerden oluşmuştur. Tarihi restorasyon olarak adlandırılan bu akım, kimi zaman yetersiz ve nesnel olmayan belgeler üzerinden gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları nedeniyle, eksik ya da yanlış uygulamaların ortaya çıkmasına yol açmıştır [1].

(17)

5

İtalyan Camillo BOITO tarafından 1883 yılında açıklanan Çağdaş Restorasyon görüşüyle, anıt eserlerin nitelikli belgelendirilmesinin restorasyondaki önemi vurgulanmıştır. Çağdaş Restorasyon Kuramı’ndan geliştirilen ilkelerle, 1931 yılında tarihi anıtların korunmasına yönelik alınan kararlarda, anıt onarımında çağdaş tekniğin sunduğu bütün olanakların akıllıca kullanılmasının gerekliliği kabul edilmiştir. 1964 yılında yayımlanan Venedik Tüzüğü’nde ise, herhangi bir onarım işine başlamadan önce, anıtın arkeolojik ve tarihi incelemesinin yapılması önerilmektedir [1].

Günümüzde kültürel varlıkları koruma ve yaşatma çalışmalarında, zamanla gelişen teknik ve teknolojik uygulanmaların yanı sıra uluslararası, bölgesel ve yerel politikalar da geliştirilmiştir. UNESCO, ICOM gibi organizasyonlar tarafından, koruma çalışmalarında uygulanabilecek çağdaş tekniklerin uluslararası işbirliği ile geliştirilmesi ve aktarılması hedeflenmektedir. Tarihi ve kültürel ortak miras özellikleri olan ülkelerde, tarihi alan ve çevrenin korunması için, ICOMOS Dokümantasyon Merkezi bilimsel ve teknik bilgi alış verişini sağlanmaktadır [3]. Dünyada uluslararası tanınırlığı bulunan çalışmalar ile ülkemizde bu konuda çıkarılmış temel yönetmelikler Çizelge 2.1’de sunulmuştur [1].

Türkiye’de tarihi eserlerin korunması ve yaşatılmasına yönelik çalışmalarda kullanılan standart ve yasal altyapı, Çizelge 2.1’de anılan uluslararası tüzükler ile ilişkili olup, oldukça da zengindir. Uygulanmakta olan yönetmelikler incelendiğinde, genel hatlarıyla dünyada kabul görmüş tüzük ve sözleşmeleri yakından takip ettikleri görülmektedir. Bunun yanı sıra Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası, ülkemizdeki tüm taşınmaz kültür varlıklarının belgelendirilmesine temel altlık ve olanak sağlamaktadır.

(18)

6

Çizelge 2.1 : Günümüzde restorasyon kuramında Türkiye’de kullanılan uluslararası

ve ulusal ilkeler, Ahunbay’dan uyarlanmıştır [1].

Carta Del Restauro 1931- İtalya

Venedik Tüzüğü 1964

Amsterdam Bildirgesi 1975

Tarihi Alanların Korunması ve Çağdaş Rolleri Konusunda Tavsiyeler-UNESCO

1976-Nairobi

Tarihi Kentlerin ve Kent Alanlarının Korunması Tüzüğü

1987-Washington

Arkeolojik Mirasın Yönetimi- ICOMOS 1990 Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma

Kurulu’nun Taşınmaz Varlılıklarının Koruma, Bakım ve Onarımlarına İlişkin 378 Sayılı İlke Kararı

1995

Sualtı Kültür Mirasının Korunması ve Yönetimi İle İlgili Tüzük

1996

Tarihi Ahşap Yapıların Korunması İçin İlkeler 1999 Geleneksel Mimari Miras Tüzüğü ICOMOS 1999- Meksika

2.2 Türkiye’de Taşınmaz Kültür Varlıklarının Belgelendirilmesinde Uygulanan Standartlar

Venedik Tüzüğü’nde, “Kültür varlığının korunmasında, korumanın kalıcı olması, sürekliliğinin sağlanması” amaçlanmaktadır. Bu noktadan hareketle, ülkemizde de taşınmaz kültür varlıklarının tespiti, belgelendirilmesi, restorasyonu ve diğer koruma, yaşatma tekniklerinin uygulanmasına ilişkin birçok kanun ve yönetmelik çıkarılmıştır.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 3. maddesinde tanımlanan ve 6. maddesinde sayılan korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tespit ve tescili amacıyla, 19.08.1989 tarihli ve 20257 sayılı Resmi Gazete’de Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tespit ve Tescili Hakkındaki Yönetmelik yayımlanmıştır. Bu yönetmelikte Taşınmaz Kültür Varlıkları, “tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan yer üstünde, yer altında veya su altındaki korunması gerekli taşınmaz varlıklar”, kentsel sit alanları da,“tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din

(19)

7

ve güzel sanatlarla ilgili bulunan ve bir arada bulunmaları sebebiyle teker teker taşıdıkları kıymetten daha fazla kıymeti olan, kültürel ve tabii çevre elemanlarının (yapılar, bahçeler, bitki örtüleri, yerleşim dokuları, duvarlar) birlikte bulundukları alanlar” olarak ifade edilmişlerdir.

Taşınmaz kültür varlıklarının tespiti için görevlendirilen uzmanlardan, tek yapılar için taşınmazın içini ve dışını gösteren fotoğraflardan oluşan albümler istenmiştir. Arkeolojik, kentsel ve doğal sit alanları için ise, alanı bütünüyle algılamayı mümkün kılan ve küçük varlıkları detaylı gösteren fotoğraflardan oluşan albümler talep edilmektedir.

Bunlara ilave olarak; Şekil 2.1’de görüldüğü üzere tespit fişi, taşınmaz sınırını gösteren harita veya planlar, istenilen diğer belgeler arasında yer almaktadır. Bu belgeler ışığında, eserlerin tescil işlemleri yetkili kılınan merciler tarafından gerçekleştirilmektedir.

(20)

8

Tespiti ilk kez gerçekleştirilen sit alanlarının algılanmasının kolaylaştırılması için, çeşitli tematik haritaların üretimi istenmektedir. Bu alanlardaki tescili önerilen anıtsal sivil ve resmi yapılar, tescile değer görülmeyen yeni yapılar, korunacak sokaklar, sit ve arkeolojik alanlar farklı renklere boyanmak suretiyle sınıflandırılarak, alanların tescile yönelik haritalarının üretimi gerekli görülmüştür. Ayrıca, tescil edilecek eserin çevresinde bulunan diğer yapıların kat durumları istenmektedir. Hazırlanacak raporda taşınmazın adresi, kadastral durumu, yakın çevresi ve genel tanımı ile görüşlerin ayrıntılı olarak belirtilmesi de gerekmektedir.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Anıtlar Yüksek Kurulu’nun, Taşınmaz Kültür Varlıklarının Koruma Bakım ve Onarımlarına İlişkin 28.02.1995 gün ve 376 Sayılı ilke kararında; anıt yapıların rölöve, restitüsyon, restorasyon projelerinin hazırlanmasında, üretilecek belgelerin çizimsel, yazılı ve fotoğrafik olarak yeterli ölçek ve ayrıntıda olması istenmiştir.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu tarafından alınan 05.11.1999 tarihli 660 sayılı ilke kararında ise; yapılarda gerçekleştirilecek çalışmalarda istenecek belgeler saptanmıştır. Esaslı onarım (restorasyon) kapsamındaki projelerin temel dayanağı olan rölövenin, ölçek ve içeriklerinin hangi özellikte olması gerektiği bu kararda belirtilmiştir. Yeniden yapma (rekonstrüksiyon) uygulamaları için, elde bulunan mevcut belgelerden (yapı kalıntısı, rölöve, fotoğraf, her türlü özgün yazılı-sözel, görsel arşiv belgeleri v.b) yararlanılması şartı getirilmiştir. Eserlerin daha önce bulunduğu yapı oturum alanında ve parselinde, eski cephe özelliğinde, aynı kitle ve gabaride, özgün plan, malzeme ve yapım tekniği kullanılarak, kapsamlı restitüsyon etüdüne dayalı rekonstrüksiyon uygulamalarının koruma kurulları tarafından istenmesi de karara bağlanmıştır.

2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunmasına İlişkin Kanun’un 18. Maddesinin birinci fıkrasına 14.7.2004 tarih ve 5226 sayılı Kanun’la getirilen değişiklikle; tescilli taşınmaz kültür varlıklarının rölöve, restorasyon ve restitüsyon projeleri ve bunların uygulanmasında, restoratör mimar veya mimarın bulunması ilâve edilmiştir. I. Grup kapsamında olan eserlerin rölöve, restorasyon ve restitüsyon projelerinin uygulama çalışmalarında da, yapının özelliğine göre kalem işleri, ahşap, demir, taş işleri ve restorasyon konularında uzmanlaşmış kişilerin çalıştırılması yasal zorunluluk haline getirilmiştir.

(21)

9

TMMOB Mimarlar Odası tarafından gerçekleştirilen 22.12.2006 tarih ve 40/17 No.lu MYK toplantısında kabul edilen Korunması Gerekli Kültür Varlıklarının Rölöve-Restitüsyon-Restorasyon Hizmetleri Şartnamesi’nde; kültür varlıklarının korunması ve yaşatılması kapsamında yapılan çalışmalar detaylı olarak belirtilmiştir. Gerek tek yapı, gerekse kentsel dokulara yönelik çalışmalarda; önemli bir rol üstlenen mimarlar dışında, çeşitli uzmanlık alanlarından yararlanılabileceği vurgulanmıştır. Yazılı ve görsel kaynaklardan, yapının durumuyla ilgili araştırmaların ve bunların en etkin şekilde kullanılmalarının gerekliliği üzerinde durulmuştur. Restorasyon öncesi gerçekleştirilmesi öngörülen araştırma çalışmalarında; kültür varlığının fotoğraf, video v.b tekniklerle ayrıntılı olarak belgelendirilmesi ve ölçekli çizimlerinin üretilmesi şartı getirilmiştir. Ayrıca, belgelendirme ve ölçme tekniklerinde ilgili uzmanlara başvurulabileceği belirtilmiştir. Her türlü belgelendirme çalışmalarının rölöve ile birlikte üretilmesi önerilirken, tarihi kitaplar, eski harita ve fotoğraflardan yararlanılmasının önemine de değinilmiştir. Şartnamede rölöve çalışmasıyla yapının, kent dokusunun veya arkeolojik kalıntının yerinde incelenmesi, plan ve kesitlerle eserin farklı görünüşlerinin, iç-dış mimari ve malzeme türlerinin fotoğraflarla görselleştirilmesi, bunların rölöve üzerinde işaretlenerek belirtilmesi ve sistematik albümlerinin oluşturulması mecbur tutulmuştur. Önceden üretilmiş rölöve, eski fotoğraf, ilgili hava fotoğrafı, vakfiye gider defterleri gibi kaynaklardan yaralanılmasının faydalarına da değinilmiştir. Rölövenin yapılış amacının çizim tekniğini ve ölçeğini belirlediği vurgulanarak, farklı ölçek ve kesitlerde çalışmalar yapılabileceği açıklanmıştır. Rölöve çizim teknikleri, fotoğraf ve fotogrametri ile rölöve alımı yöntemlerinden de kısaca bahsedilmiştir. Gerçekleştirilen çalışmalarda kullanılacak ölçekler önerilirken, bazı rölöve çalışmalarında objenin 1/1 ölçeğinde çalışılması dahi istenmiştir.

Genel olarak:

1/500 ve 1/200 ölçeklerinde vaziyet planı, siluet,

1/50 ölçeğinde kat planları, döşeme, tavan, çatı, cephe planları, dik kesitler,

1/20 ölçeğinde yapısal sistem ve malzemeyi tanımlayan cephe, plan, kesit detayları, 1/10, 1/5, 1/1 ölçeklerinde pencere kapı, ocak, dolap, süsleme v.b. elemanların rölövelerinin çıkarılması öngörülmektedir.

Yukarıda bahsedilenlerin yanı sıra fotoğraf albümü, fiziksel ve yapısal bozulma değerlendirmeleri de istenmektedir.

(22)

10

Analiz çalışması başlığı altında ise, anıt eserlerde zamana bağlı değişikliklerin tespiti, farklı dönemlere ait bölgelerin analiz edilmesi, hasar ve bozulmuş alanların rölövelere işlenmesi istenmiştir. Şekil 2.2’de yer alan Mimar Sinan Türbesi’ndeki bozulmaların işlendiği analitik cephe rölövesi, böyle bir uygulamaya örnek olarak gösterilebilir.

Zamanla farklı nedenlerle kaybolmuş yapıların restitüsyonlarının üretilmesinde izlenecek bilimsel çalışmalarda da, arşiv kayıtlarından yapı izlerine kadar olan tüm belgelerden faydalanılmasının gerekliliği belirtilirken, zamana bağlı olarak değişim gösteren eserlerin farklı dönemlerdeki restitüsyonlarının belirlenmesi de istenmiştir. Bu kararda sadece günümüz mimarlarının aşina olduğu fotogrametrik yöntemin kullanılması halinde, belgelendirme çalışmalarına büyük yararlar sağlanacağına değinilmekle yetinilmiştir.

Diğer ilgili yönetmelik ve kanunlarda da, eserin belgelendirilmesine yönelik konumsal verilerin yararı ve zorunluluğundan bahsedilirken, bu verilerin elde edilmesinde kullanılacak ölçme çalışmalarının detayına girilmemiştir.

Şekil 2.2 : Analitik cephe rölövesi çalışmasına örnek, Mimar Sinan’ın Türbesi [5]. 2.3 Jeomekansal Veri/Bilgi Yönetimi ile Koruma Çalışmalarının İlişkisi

Zamanla gelişen koruma, onarma, yaşatma kural ve çalışmaları jeomekansal veri ve bilgi ilişkisi yönünden irdelendiğinde; anıt esere ait farklı zaman ve yöntemlerle üretilen her türlü belgeleme çalışmasının büyük önem taşıdığı görülmektedir. Ülkemizdeki kültür varlıklarının korunmasına yönelik ilgili mevzuatın amir hükümleri, kültür varlığının restorasyon, renovasyon, rehabilitasyon ve rekonstrüksiyonunda, veri ve belgelere dayanan çalışmanın önemini açıkça

(23)

11

belirtmektedir. Bu kanun ve yönetmeliklerde, anıt eserlerin konumsal ve öznitelik verilerinin elde edilmesinde, gelişmiş gerçekçi yöntemlerin seçilmesi de teşvik edilmiştir.

Taşınmaz kültür varlıklarına yönelik rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerinde, kurumlar tarafından bu kurallar dikkate alınarak çalışmalar planlanmaktadır. Projelerin gerçekleştirilmesinde uygulanan iş adımları, Şekil 2.3’te verilen akış diyagramı ile gösterilmiştir.

Şekil 2.3 : Taşınmaz kültür varlıklarına yönelik genel proje planlaması.

Genel proje planlaması, kültürel varlığa ilişkin tespit ve araştırmalarla başlamaktadır. İlk adımda eser ve bulunduğu alana dair çeşitli kaynaklardan tarihi kayıtlar, eski gravür, fotoğraf, harita, plan gibi yazılı ve görsel belgeler saptanmaktadır. Ön değerlendirme sonucunda, eser ve çevresini kapsayan güncel harita ve planlar temin edilmektedir. Böylece sonraki aşamalar için gerekli olan temel belgeler hazırlanmış olmaktadır. Bundan sonra mimari çizimlerin üretimi amacıyla, eserin detaylı ölçme çalışmaları yürütülmektedir. Sonuçta, çizilen rölöve üzerinden de restitüsyon ve restorasyon paftaları hazırlanmaktadır. Mimari amaçla gerçekleştirilen ölçme ve belgelendirme çalışmaları, teknik altyapı bilgileriyle birlikte farklı disiplinlerin eser ve çevresine yönelik statik, hidrolik, ısıtma, aydınlatma ve peyzaj gibi çalışmalarına da altlık oluşturmaktadır.

Gerçekleştirilen çalışmalara ilişkin rapor ve ölçekli pafta çıktılarının yanı sıra, projeyi tanıtıcı sunum paftaları, çeşitli yazılımlarla hazırlanan video ve digital animasyon görüntüleri ile projeler arşivlenmek üzere ilgili kuruluşa teslim edilmektedir. Uygun koşulların sağlanmasıyla da, projeler uygulama çalışmalarına dönüştürülmektedir.

Tespit ve Araştırma Çalışmaları Gerekli Belgelerin Sağlanması

Rölöve, Restitüsyon, Restorasyon Hizmetleri Mühendislik ve Peyzaj Uygulamaları

(24)

12

Günümüzde taşınmaz kültür varlıklarına dair gerçekleştirilen proje çalışma döngüsünde, ihtiyaç duyulan detaylı tespit ve belgelendirme çalışmaları, restorasyon ve mimarlık disiplinleri tarafından planlanmakta ve yürütülmektedir. Eserler mimari bakış açısıyla modellenerek, kağıt veya digital ortamlarda iki boyutta plan ve kesitlere indirgenmektedir.

Çalışmalarda vaziyet ve yapı planları çoğu kez çelik şerit metre, su hortumu, optik nivo, v.b. temel ölçme aletleri kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Talep edilen detay ölçmelerinde, çalışma süresine bağlı olarak kimi zaman yetersiz yöntemler kullanılmaktadır. Örneğin, Şekil 2.4’te görüldüğü üzere, ender de olsa günümüzde uygulamada şerit metre ile çapraz/eğik ölçmelere dayandırılan detay çizimleri, balon uçurularak yapı yüksekliğinin belirlenmesi gibi ölçmecilik tarihinde kalmış yöntemlere de rastlanabilmektedir.

Şekil 2.4 : (a).Restorasyon bölümü öğrencilerinin merdiven ve metre yardımı ile

rölöve alımı [6], (b).Ali Paşa Sarayı Restitüsyon Projesi kapsamında Beylerbeyi Sarayı’nda çelik şerit metre ile detay ölçmesi [7].

Rölöve üretimi amacıyla fotogrametri başlığı altında yürütülen bazı çalışmalarda ise, amatör digital fotoğraf makineleri ile elde edilen yapı cephelerine ait fotoğraflar, herhangi bir geometrik düzeltmeye tabi tutulmaksızın sıradan görüntü işleme yazılımlarında, rölöve çizimlerinde altlık olarak kullanılabilmektedir. Oysa, gerekli düzeltmeler yapılmadan bu fotoğrafların kullanımı eski zamanlarda üretilen gravür

(a) (b)

(25)

13

ve resimleri temel alan tarihsel restorasyon kuramını çağrıştırmaktadır. Böyle bir yaklaşımla gerçekleştirilen çalışmalarda, hata miktarlarında büyük artışlar görülmekte, hatalı ölçmeler nedeniyle yapılan uygulamalar eserin tamamen ya da kısmen değiştirilmesine neden olmaktadır.

Öte yandan, teknik bir çalışma olan yersel fotogrametrinin doğru kullanımının veya elektronik takeometre ile metrik ölçme çalışmalarının gerçekleştirildiği projeler de bulunmaktadır. Özellikle çalışmaların büyük alanları kapsaması durumunda, halihazır ve vaziyet planlarının üretilmesinde Geomatik Mühendislerinden destek alınabilmektedir. İstenilen veriler doğrultusunda, Geomatik Mühendisleri tarafından gerçekleştirilen 3D jeodezik ölçme faaliyetleri sonucunda, yerel koordinat sistemlerinde ya da BÖHHBÜ Yönetmeliği’nde belirtilen standartlar doğrultusunda paftalar üretilmektedir.

Eser ile büyük ölçekte yakından ilgilenen mimar ve restoratörler; gerçekleştirilen iki boyutlu üretimlerden eserin 3D gerçek durumunu düşünürek, 2D ortamlarda restitüstyon, restorasyon proje çalışmalarını yürütmekte ve üretmektedirler.

Projelerde yer alan diğer disiplinlerden biri olan inşaat mühendisleri, çalışmalarında yapı planlarının yanı sıra, zemin etüdü, temel bina elemanları gibi teknik konularda dikkatlerini yoğunlaştırmaktadırlar. Makine mühendisleri hidrolik ve ısıtma sistemlerinin tasarımını, elektrik mühendisleri yapı ve çevresinin güvenlik, aydınlatma v.b. altyapı çalışmarının projelendirilmesini yürütmektedir. Peyzaj mimarları da, eser ve çevresindeki yeşil alanların düzenlenmesini gerçekleştirmektedirler. Mimarlık dışındaki disiplinlerden gelen uzmanlar tarafından gerçekleştirilen bu çalışmalar da, yasa ve yönetmeliklerde bahsedilen halihazır harita, vaziyet planı, yapı kat planları ve rölöveler temel alınarak yapılmaktadır.

Günümüzde proje çalışmalarında gerçekleştirilen klasik iş akışı Şekil 2.5’te detaylı olarak görülmektedir.

(26)

14

Şekil 2.5 : Taşınmaz kültür varlıklarına yönelik proje iş akışı.

Doğru kararların alınması ve sağlıklı uygulamaların yapılması için, mekansal veri ve bilgi üretiminin tüm çalışmalarda büyük önem taşıdığı görülmektedir. Öte yandan, gerçekte insan gözünün üç boyutlu algıladığı eser ve alanların belgelendirilmesi, çeşitli modellemeler yardımıyla iki boyuta indirgenebilmektedir. Doğal olarak bu durum, çalışmalara bazı sınırlamalar getirmektedir. Çalışma safhaları ilerledikçe, tüm detayların yüksek doğruluklu metrik belgelendirmesinin güç ve zaman alıcı olmasının yanı sıra, plan, kesit ve görünüşler arasında gözden kaçan, atlanılan, genelleştirmelerden kaynaklanan eksiklik ve tutarsızlıklar da meydana gelebilmektedir. Bu nedenlerle, çalışmalar süresince zaman zaman mimarlar tarafından planlar üzerinde revizyona gidilmesi ihtiyacı ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca, eser üzerindeki geometrik bozuklukların dışında, renklerde bozulma, korozyon gibi farklı verilerin belgelendirilmesi, rölöve çizimlerine işlenen açıklama notları ile mümkündür. Bu yöntem ise, kimi zaman eksik, yanlış ya da yetersiz bilgi aktarımına sebep olabilmektedir. Bu ve benzer sorunlarla da tüm çalışmaların verimliliği düşebilmektedir.

Ayrıca, taşınmaz kültür varlıklarının doğal nedenler ve beşeri faaliyetler sonucunda olumsuz etkilere maruz kaldığı bilinmektedir. Eserlerde zamana bağlı olarak meydana gelen kayma, çökme v.b deformasyonların yanı sıra, afet ya da kaza

Görselleştirme, sunum ve paylaşım Peyzaj tasarım ve çizim çalışmaları

Mühendislik çizim çalışmaları Mühendislik hesap ve uygulamaları

Mimari çizim çalışmaları Eser ve alana dair detay ölçmeleri Arazi ve kentsel kullanım verileri Tarihi belgelerin ilişkilendirilmesi

(27)

15

sonucunda kültür varlığının kısmen veya tamamen tahrip olabileceği unutulmamalıdır. Bu gibi durumlardan dolayı, eserin yeryüzündeki hassas konum bilgisine ihtiyaç duyulabileceği göz ardı edilmemelidir. Yapının ayakta olduğu zaman diliminde gerçekleştirilen belgelendirme çalışmalarında kullanılan yerel referansların da bu büyük değişimlerle birlikte geçerliliğini yitirmesi, hatta kaybolması da söz konusudur.

Belgelendirme çalışmaları ne kadar iyi koşullarda saklansa da, zamanla arşivlerde yıpranan proje paftaları ve son yıllarda gerçekleştirilen çalışmalarda elde edilen gelişi güzel depolanmış digital kayıtlar nedeniyle, projelerin gelecekte kısmen ya da tamamen kullanım dışı kalma tehlikesi de bulunmaktadır. Bu nedenlerle, harcanan emek ve çabalara karşın, projelerin kullanılamaması da olasıdır.

Bölge, şehir veya tarihi alanlarda gerçekleştirilen taşınmaz kültür varlıkları projelerinde; eser çeşitliliği, zaman ve diğer çevresel etkiler çerçevesinde optimum bir veri toplama planına ihtiyaç duyulmaktadır. Buraya kadar bahsedilen problemlerin önüne geçmek amacıyla, belgelendirme çalışmaları için seçilecek altyapı ve ölçme yöntemlerinde, uygun kıstasların kullanılması önemlidir.

Şekil 2.6’da görüldüğü üzere, genel olarak anıt koruma çalışmalarında istenilen detay ve doğruluk miktarının diğer bazı jeomekansal ölçme çalışmaları ile kıyaslanmasında, anıt eser ve kültür varlıklarını belgelendirme çalışmalarının daha yüksek doğrulukta ve çok sayıda detay içerdiği görülmektedir [2].

(28)

16

Jeomekansal veri üretiminde en doğru ve ekonomik teknolojinin seçimi, doğal olarak yöntemlerin avantaj ve dezavantajlarının iyi anlaşılması ile mümkündür. Bu nedenle tez çalışmasının bir sonraki bölümünde, taşınmaz kültür varlıklarının belgelendirilmesine yönelik kullanılanılan jeomekansal veri toplama teknolojileri tanıtılmaktadır.

(29)

17

3. JEOMEKANSAL VERİ TOPLAMA ÇALIŞMALARI

Günümüzde taşınmaz kültür varlıklarının belgelendirilmesinde geleneksel ölçme tekniklerinin yanı sıra, gelişmiş elektronik algılayıcıların ve farklı teknolojilerin kullanımı da yaygınlaşmaktadır. Belgelendirmede eser ve çevre koşullarının iyi etüd edilmesiyle, uygun jeomekansal veri toplama tekniklerinden yüksek verim sağlanabilmektedir. Öte yandan çalışmalarda elde edilen harita, plan, rölöve, kesit, ortofoto, 3D model, sanal gerçeklik uygulaması v.b. tüm ürünlerin üretiminde kullanılan ölçme teknikleri, değişik koşullar altında farklı doğruluklar gösterebilmektedir. Bundan dolayı, harita ve harita bilgisinden başlanarak, jeomekansal veri toplama teknolojilerinin kullanımı incelenmiştir.

3.1 Harita ve Harita Bilgisi

İlk çağlardan beri insanlar günlük yaşayışlarını anlatmak ve işlerini kolaylaştırmak amacıyla mağara duvarlarına çeşitli gravürler çizmişlerdir. Günümüzde de insan aktivitelerinde önemini koruyan haritaların bilinen en eskisi, Anadolu’da tarih öncesi bir yerleşim yeri olan Çatalhöyük’te bulunmuştur. Neolitik döneme ait bir evin duvarına yapılan ve M.Ö. 6200 yılından kaldığı belirlenen bu şehir planı, bugün Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir. Şekil 3.1’de görülen plan reprodüksiyonu aynı zamanda kartografik görselleştirme örnekleri için de temel teşkil etmektedir [8].

(30)

18

Tüm çağlar boyunca haritalar; toprağa, doğal kaynaklara, insan gücüne açılan, bunlar üzerinde hâkimiyet sağlanması ve en verimli şekilde planlanarak kullanılmasına yardımcı olan temel araçlar olmuşlardır. Zamanla gelişen harita üretimi askeri, stratejik, planlama gayelerinin yanı sıra vergi toplama gibi ekonomik yaptırımlara da hizmet etmiştir. Bu amaçla Fransız İmparatoru Napolyon’un emri ile Almanya Bavyera Eyaleti’nde başlatılan çalışmalarda Şekil 3.2’de örneği görülen 19. yy’a ait taş baskı haritaları üretilmiştir. Jeodezik ölçmelere dayanan, topoğrafik ve kadastro verilerinin kireçtaşı bloklarına tersten oyulması ve mürekkep yardımıyla matbaalarda kâğıda aktarılmasıyla bu haritaların seri üretimi gerçekleştirilmiştir.

Şekil 3.2 : 19. yy’da. Münih çevresine ait harita parçası [9].

1908 yılında Londra’da kolera hastalığının ortaya çıktığı haneleri Şekil 3.3’de görüldüğü gibi harita üzerine işleyen Dr. John Snow, bu haritadan yararlanarak basit anlamda mekansal bir bilgi sistemi üretmiştir. Su kaynakları gibi konumsal/mekansal verileri analiz ederek, hastalığın kaynağını ve nasıl yayıldığını tespit etmiştir [10].

(31)

19

Dünya tarihinde haritaların üretim serüveninde Türkiye’nin bulunduğu coğrafyanın önemi büyükse de, yeni kıtalara açılmaları ile haritacılık konularında Avrupalıların belirgin ilerlemeleri olmuştur. Yabancılar, başta İstanbul olmak üzere, Anadolu ve Osmanlı topraklarında çeşitli topografik, kartografik haritalarının üretimini gerçekleştirmişlerdir. İstanbul’da yabancı bir sigorta şirketi tarafından ürettirilen haritalar, bugün taşınmaz kültür varlıklarına yönelik çalışmalarda temel başvuru kaynağı olarak kullanılmaktadır.

Değişen koşullarla harita, insanoğlunun yaşadığı veya ilgilendiği alanlara ait fiziksel detayların, bu detaylarla ilgili verilerin veya bu alanda meydana gelen olgulara dair bilgilerin, genellikle düz bir yüzey üzerinde, belli bir ölçekte gösterimi olarak tanımlanmaktadır [11].

Uluslararası Kartografya Birliği’nin 1991 yılındaki tanımlamasında, haritaların temelde son kullanıcıya mekansal referanslı bilgi aktaran, genel olarak basılı bir iletişim aracı olduğu belirtilmiştir. Haritalar barındırdıkları alan ve bölgenin topografyası ya da bu bölge ile mekansal olarak ilişkili diğer konularda (jeolojisi, jeomorfolojisi, iklimi, trafiği, yeraltı kaynakları, değişik bakış açılarından ekonomisi vb.) bilgi vermektir [12].

Haritalarda tüm bilgiler belli bir yönlendirme ve referans sistemi temel alınarak konumlandırılmakta ve bu şekilde bir objenin yeryüzü ve harita ile ilişkisi kolaylıkla kurulabilmektedir. Klasik olarak haritaların şu özellikleri taşıması arzu edilmektedir [13] :

Harita hesap ve çizim işlemlerinin jeodezik, fotogrametrik, topografik ve kartografik yönlerden doğru olması gerekir.

Ölçek ve üretildikleri amaç doğrultusunda harita bilgilerinin doğru ve eksiksiz hazırlanması önemlidir.

Ölçek ve zamana bağlı olarak haritaların belli zaman aralıklarında güncelleştirilmeleri gerekir.

Haritalar hizmet edecekleri amaçlara uygun olarak gerekli ölçek ve projeksiyon bilgilerine göre yapılmalı ve kullanım alanına uygun gerekli özellikleri taşımalıdır.

(32)

20

Haritada yer alan işaret, yazı ve renklerin karışıklığa yer vermeden uygun renk, ton, şekil ve büyüklükte seçilmesi, haritadan bilgi alınması ve anlaşılabilirliği açısından önem arz etmektedir.

Haritalarda kullanılan özel işaret, yazı ve lejantın insan gözünün ayırabileceği şekilde okunaklı ve uygun şekilde basılması haritanın kullanılabilirliğini sağlamaktadır.

Haritanın iletişim yönü dikkate alındığında, tüm elemanlarının görünüm itibariyle bütünlük taşıması ve kullanıcıya çekici gelmesi de gerekir.

İyi bir haritada, haritanın ismi, yapanı, yapım tarihi, datumu ve var ise projeksiyonu belirtilmeli, oransal ve çizgisel ölçeği ile çerçeve içerisinde koordinat ve grid sistemi gösterilmeli, şekil ve renklerin anlamlarının yer aldığı lejantı bulunmalıdır. Büyük ölçekli haritalarda grid koordinat sisteminin yanı sıra küçük ölçekli haritalarda coğrafi koordinat çizgileri de belirtilmelidir.

Şekil 3.4’te 2005 yılında Bakanlar Kurulu’nca kabul edilen Büyük Ölçekli Harita ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği pafta örneği bulunmaktadır.

Şekil 3.4 : BÖHHBÜY pafta örneği [14].

Haritalar amaçlarına göre değişik ölçek ve projeksiyon sistemlerinde üretilmektedir. Kullanım ihtiyaçlarına göre harita içerikleri farklı detay sınıflarından oluşmaktadır. Kara, deniz ve uzay cisimlerini içeren harita türleri bulunmaktadır.

1:1000 SINDIRGI H29-c-20-c-1-c 4 4 3 6 5 45 .0 8 498 400.25 4 4 36 5 4 5.0 1 498 933.50 4 43 7 239 498 933.60 4 4 37 2 39.0 8 498 400.40 H29-c-20-c-4-b H 29 -c -2 0 -c -1 -d 49 8 500 49 8 600 49 8 700 49 8 800 49 8 900 4 436 600 4 436 700 4 436 800 4 436 900 4 437 000 4 437 100 4 437 200 H 2 9 -c -2 0 -c -1 -c MUT.ILLER BANKASI TARAFINDAN YAPILAN 9 ADET HALIHAZIR HARITA ONANDI

ILLER BANKASI VEYSEL CELIK HARITA DAIRESI BASKANI

.../.../2002

MÜTEAHHIT : ILLER BANKASI

MESUL MUH. : TERSIMAT : ILLER BANKASI 01 20 11 16 12 3 4 21 2223 2425 c H 29 c cd 15 m m (BOY 7 mm) (BOY 3 mm) (BOY 7 mm) 6 mm (BOY 2.50 mm) (BOY 4 mm) (BOY 3 mm) (BOY 3 mm) (BOY 3 mm) (BOY 7 mm) (BA L IKE S IR) S IN D IR G I -65 mm

Ö

R

N

E

K

P

A

F

T

A

15 m m YAZI BOYU 1.65 mm 128 mm 75 mm 5 0 m m 10mm 20mm 24mm 24m m

NOT : 50 000 LIK PAFTA LEJANTINDA ISE AIT TUM 5000 LIK PAFTALAR 5 000 LIK PAFTA LEJANTINDA ISE AIT TUM 1000 LIK PAFTALAR GÖSTERILECEK

(BOY 2.50 mm)

EK-10 PAFTA ÖRNEĞİ

(33)

21

Bu tez çalışmasının konusu taşınmaz kültür varlıklarının belgelendirilmesini içerdiğinden, sadece bu amaçla kullanılan haritalara yönelik temel sınıflandırmalar incelenmiştir. Haritalar ölçeklerine, üretim yöntemlerine ve bulundukları formatlara göre aşağıda sınıflandırılmıştır.

Kartografik açıdan haritalar, topografik ve tematik olarak ikiye ayrılmıştır. Topografyaya ilişkin verilerin baskın olduğu harita türleri topografik iken, mekânsal ilişkileri ağırlıklı olarak barındıran haritalar tematik haritalar olarak kabul edilirler. Topografik haritalardan arazinin karakteristik durumu hakkında detaylı bilgi alınırken, tematik haritalar daha çok sosyal, doğasal konularda kullanıcılara analiz yapma imkânı sağlamaktadır [15].

Haritalar ölçekleri bakımından büyük, orta ve küçük ölçekli olarak tanımlanmıştır. Ülkemizde ölçeklerine göre harita üretiminin hangi kurum ve kuruluşlar tarafından yapılabileceği, Harita ve Harita Bilgilerini Temin ve Kullanma Yönetmeliği’nde belirtilmiştir. Bu yönetmeliğin 5. maddesinin 16 Nisan 1998 gün ve 23315 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan değiştirilmiş birinci fıkrası (a) bendiyle, ülkemizde üretilen “1/5.000 (hariç)’den daha küçük, 1/250.000 (dâhil)’den daha büyük ölçekli harita ve harita bilgilerinin üretilmesi, çoğaltılması ve arşivlenmesi, Harita Genel Komutanlığı’nın yetki ve sorumluluğuna verilmiştir”. Yönetmeliğin aynı maddesinin (e) bendinde “Bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları, yükseköğretim kurumları, belediyeler, mesleki ve teknik ihtiyaçları ile ilgili olarak yersel veya fotogrametrik yöntemle bizzat yapmayı veya yerli gerçek ve tüzel kişilere yaptırmayı plânladıkları 1/5.000 ölçekli harita ve bunlara ilişkin harita bilgilerinin üretimleri konusunda, Bakanlıklararası Harita İşlerini Koordinasyon ve Plânlama Kurulu’na bilgi verirler.” denmiştir.

Zaman içinde değişen ihtiyaçlar ile teknolojik gelişmeler sayesinde günümüzde harita tanımı mevcut kalıpların dışına çıkmıştır. Sadece üstünde yaşadığımız yeryüzünün değil, diğer gezegenlerin haritalarına yönelik çalışmalar da gerçekleştirilmektedir. Artık, insanoğlunu ilgilendiren her türlü doğal ve yapay hacim ile bunların ilişkilerinin haritaları üretilmektedir. Bu açıdan tarihi ve kültürel eserlerin belgelendirme çalışmalarında üretilen ve faydalanılan haritalar, taşımaları gereken klasik değerlerin yanı sıra mekânsal bilgi sistemleri ile ilişkili farklı çalışma ürünlerine dönüşmüştür.

(34)

22

Bir taşınmaz kültür varlığı ya da grubuna yönelik belgelendirme çalışmalarında küçük, orta ve büyük ölçekli haritalardan yararlanılmaktadır. Tarihi anıt ve eserlerin boyutlarına bakılmaksızın, bulunduğu alanın iyi etüt edilmesi, projenin sağlıklı planlanması için eser ve çevresini gösteren farklı ölçeklerde haritaların temini gerekmektedir. Onarım, restorasyon gibi doğrudan eserlere yönelik uygulama çalışmalarında ise, farklı disiplinlerce daha büyük ölçekli harita ve planlar talep edilmektedir. Harita üzerine işlenecek bilgilerin de istenilen bu ölçekler dâhilinde yorumlanması ve uygun şekilde gösterimi gereklidir.

Küçük ölçekli haritalar bölgesel ve ülkesel genel planlama, coğrafi ya da askeri amaçlar için üretilirken, bu türdeki haritalar bir uygarlığın bıraktığı tarihi eser ve alanların saptanmasında, büyük kazı ve restorasyon projelerinin planlaması gibi çalışmalarda da yararlı olabilmektedir.

Güncel durumun tespiti çalışmalarında ise, farklı ölçek ve türdeki haritalar sıkça kullanılmaktadır. İstanbul Tarihi Yarımadası gibi büyük ve tarihi eser açısından yoğun bir bölgede gerçekleştirilecek belgelendirme çalışmalarında da, küçük ölçekten büyük ölçeğe birçok harita ve plana ihtiyaç duyulmaktadır.

Kültürel varlıkların belgelendirilmesinde ilk adım olan araştırma çalışmalarında, birçok farklı özellikteki eski haritalar kullanılarak mekansal bilgi elde edilmektedir. Kâğıt ortamda analog olarak üretilmiş eski haritalar ile basılı olarak temin edilen haritaların sayısal olarak yeniden üretilmesi veya sayısallaştırma yöntemleri ile raster ya da vektör biçimlerinde digital olarak saklanması mümkündür [16]. Ayrıca, sayısal haritalarda bulunan objelerin sınıflandırılarak, benzer özellikteki verilerin aynı tabakalarda tutulması, sonraki aşamalarda kolaylıklar sağlamaktadır. Arazinin karakteristik noktalarının elde edilmesinden üretilen sayısal arazi modeli, topografyanın gerçek durumunun tespitini ve bunun mekansal veritabanlarına aktarımını mümkün kılmaktadır. Belgelendirme çalışmasına ait altlık haritaların üretilmesiyle de, anıt eser ve alanlara ait detay ölçmelerine başlanmaktadır [17].

3.2 Geleneksel Ölçme Yöntemleri

Mimar ve restoratör gibi disiplinler tarafından çelik şerit metre, prizma, su terazisi v.b. klasik temel ölçme aletleri kullanılarak vaziyet planı ve rölöve üretimi bugün de sürdürülebilmektedir. Çok eski zamanlardan beri kullanılan çelik şerit metre,

(35)

23

günümüzde yerini farklı disiplinlerin pratikliği nedeniyle sıkça tercih ettiği elektronik lazer metreye (distometre) bırakmıştır. Lazer metreler yapı alanı belirleme çalışmalarında yoğun olarak kullanılmaktadır. Doğru kullanıldıklarında bu cihazlar ile sınırlı mesafelerde yüksek doğrulukta kenar uzunluğu, yapı yüksekliği gibi temel ölçmeler anlık gerçekleşmektedir. Piyasaya çıkan yeni modellerdeki dâhili video kamera sayesinde, lazer ışınının düştüğü nokta rahatça tespit edilebilmektedir. Jeomekansal veri toplama çalışmalarında, lazer metreler diğer sistemlerin kullanımının mümkün olmadığı yerlerde faydalı olmaktadır. Ancak, elde edilen veriler tek boyutlu (1D) olduğundan bunların doğrudan kullanımı sınırlıdır. Restoratörler özellikle kapalı alanlarda kesit ve rölöve çalışmalarında lazer ışının rahat görünmesinden istifade ederek, lazer metre ile yapı köşe noktaları arasında çapraz/eğik ölçmeller yapılmaktadır. En az üç farklı yerden tek bir noktaya gerçekleştirilen ölçmeler sonucunda, noktanın konumu üç boyutta belirlenebilmektedir. Çalışılan alanın tüm köşe noktalarının elde edilmesi ve bunların birleştirilmesiyle ortaya rölöve çizimi çıkmaktadır. Herkesin kullanabileceği bu yönteme mimar ve restoratörler tarafından başvurulsa da, distometrenin düzecine yeterince önem verilmemesi, ışının yönlendirildiği ve tutulduğu noktalara dikkat edilmemesi sonucunda, hassasiyet ve doğruluk arzu edilenden düşük olabilmektedir. Ayrıca, lazer ışının görülemediği açık alanlarda veya distometrenin bulunmadığı durumlarda çelik şerit metre ile yapılan uzun mesafe ölçmelerinin sağlıklı sonuçlar vermeyeceği bilinmektedir. Özellikle büyük ölçekli çalışmalara yönelik pratik uygulamalarda, çelik şerit metre ile 20 m.’yi aşan mesafelerin parça parça ölçülmesi önerilmektedir. Şekil 3.5’te görüldüğü gibi şerit metre ile gerçekleştirilen rölöve ve plan çalışmaları bazı durumlarda tehlike de arzedebilir.

(36)

24

Yapı cephe elemanlarının rölöveye işlenmesi amacıyla yükseklik ölçmeleri de gerçekleştirilmektedir. Yapı zemininde bulunan bir noktaya rastgele bir kot değeri verilerek, su terazisi yardımıyla diğer noktaların yüksekliklerinin tespit edilmesi mümkündür. Hortum içerisinde su veya benzer bir sıvının hareketiyle çalışan bu sistem ile yerel olarak hassas kot taşıma işlemi gerçekleştirilir. Baca gibi erişilemeyen kısımların yükseklik ölçmeleri ise, uçucu gaz dolu bir balonun istenilen noktaya uçurulması ve balona bağlı ip uzunluğunun ölçülmesiyle yapılabilmektedir.

3.3 Geleneksel Jeodezik Ölçme Yöntemleri

Günümüzde taşınmaz kültür eserlerinin detaylı belgelendirilmesinde gerçekleştirilen ölçme ve mekansal veri toplama çalışmalarında, yersel jeodezik yöntemlerin kullanımı yaygınlık kazanmıştır.

Farklı amaçlarla yüksek doğruluk gerektiren yatay ve düşey açı ölçme çalışmalarında, icadından bu yana teodolit kullanılmaktadır. Yakın geçmişe kadar yüksek doğruluk ve hassasiyet gerektiren nirengi ağlarının tesisi, teodolitlerden yararlanılarak gerçekleştirilmiştir. Günümüzde özellikle endüstriyel ölçmelerin yanı sıra, taşınmaz kültür varlıklarında hedef levhası veya reflektör konulamayan noktalarda meydana gelen açısal sapmaların tespiti amacıyla, elektronik teodolitlerden yararlanılmaktadır.

Yapı yüksekliklerinin elde edilmesinde ise, nivelman işlemi yaygın olarak kullanılmaktadır. Optik nivo ve mira yardımıyla referans alınan bir noktadan tatbik edilen başka bir nokta arasındaki düşey doğrultuda bağıl yükseklik farklarının bulunması mümkündür. Böylece yüksekliği bilinen noktadan diğer noktalara yükseklik taşıma işlemi gerçekleştirilir. Deniz seviyesinden yükseklik taşınmasıyla, noktaların ortometrik yükseklikleri elde edilmektedir [18]. Optik nivoların yanı sıra günümüzde özellikle inşaat alanlarında kullanılan lazer nivolar, yatay yüzeylerin elde edilmesinde sıkça kullanılmaktadır. Barkodlu elektronik mira ve nivo sayesinde yükseklik farkı otomatik olarak ölçülmektedir. Farklı disiplinler, rölöve ve silüet çalışmalarında kullanım kolaylığı ve ekonomik oluşu nedeniyle nivodan sıkça yararlanmaktadır. Bu sistem sayesinde, lokal olarak topoğrafyanın veya yapı cephesi elemanlarının yükseklik bilgisi tek boyutta (1D) elde edilmektedir.

(37)

25

Zamanla gelişen açı ve mesafe ölçme teknolojileri sayesinde, günümüzde pratik açı ölçme işlemlerinde kullanılan takeometre ile elektronik mesafe ölçerin (EDM) bir araya gelmesiyle oluşan elektronik takeometre, total station olarak da anılmaktadır. Yersel harita çalışmalarında elektronik takeometreler yaygın olarak kullanılmaktadır. Geomatik Mühendisleri, halihazır harita ve plan üretiminde, arazi ve obje detaylarının toplanmasında bu aletlerden yararlanmaktadırlar. Günümüzde standart bir total station ile 1 km mesfede birkaç mm. doğrulukta ölçmeler yapılabilmektedir. Elektronik takeometrelerle, koordinatı bilinen nirengi ve poligon noktalarına gerçekleştirilecek gözlemlerle, ölçme çalışmalarının ülke koordinat sisteminde yürütülmesi sağlanmaktadır. Böylece, arazi ve obje detaylarının alımı yüksek doğrulukta ölçmelerle 3D jeodezik koordinatlarda elde edilmektedir. Lazer ışını ile mesafe ölçmenin gelişmesi, reflektörlü ve reflektörsüz ölçme imkânlarına kavuşan elektronik takeometrelerin kullanıldığı alanları artırmıştır. Reflektörsüz ölçme imkânı sağlayan elektronik takeometreler, tarihi eser ve kültür varlıklarının belgelendirme çalışmalarında vaziyet planı, sokak silüeti ve rölöve alımlarında, özellikle reflektörün konulamayacağı ya da yapıştırılamayacağı pencere saçağı, kubbe, tonoz gibi noktaların ölçmelerinde büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Şekil 3.6’da lazerle reflektörsüz ölçme özelliği de bulunan bir total station ve reflektörü görülmektedir.

Şekil 3.6 : Leica marka reflektörsüz total station, Kedi gözü reflektör [19].

Elektronik takeometreler, tarihi eser ve alanların belgelendirilmesine yönelik ölçme çalışmalarında, diğer yersel teknikler arasındaki avantajları ile öne çıkmaktadır. Ancak, diğer jeomekansal veri toplama tekniklerine göre, bu teknik daha yavaş olup ayrıca uzman operatör de gerektirmektedir [17].

(38)

26

Öte yandan, son yıllarda gelişen yazılım ve donanım teknolojileri sayesinde, arazide ihtiyaç duyulan kroki tutma işlemi ve alet operatörü görevleri azalmıştır. Gelişmiş kullanıcı ara yüzleri ve yazılımlarla, gözlem yapılan noktaya ilişkin işaret ve bilgiler haritaya arazide doğrudan eklenebilmektedir. Böylece arazi çalışmalarının tamamlanmasıyla, harita ortaya çıkmış olmaktadır. Motorize ve radyo iletişimi bulunan total stationlarda, alet reflektöre kendini yönlendirmektedir. Böylelikle birçok arazi çalışması tek kişi tarafından dahi yürütülebilmektedir. Piyasaya sürülen bazı motorize total stationlar ise, kullanıcı tarafından tanımlanan bir karelaj ağı sıklığında mesafe ve açı ölçmelerini otomatik olarak gerçekleştirmektedir.

Elektronik takeometreler, doğası gereği birbirini görmeyen noktalar arasında ölçme yapamazken, üzerlerine sabitlenebilen ve iletişim kurulması sağlanan GPS alıcı ve antenleri sayesinde, yersel jeodezik ölçmeler anlık olarak uydu gözlemleri ile birleştirilebilmektedir.

Yine yakın zamanda piyasaya sürülen total stationlar, entegre video kameraları sayesinde fotoğraf çekme özelliğine sahiptirler. Bu donanımla gözlem yapılan noktaların görüntüleri çekilerek, nokta koordinatı ile birlikte gösterilmektedir. Her ne kadar bu sistem cephe rölövesi alım çalışmalarında kroki tutma ihtiyacını azaltarak yararlı olsa da, kameraların sınırlı çözünürlükleri ve görüntülerin herhangi bir düzeltmeye tabi tutulamaması söz konusudur.

Sürekli bir gelişim ve değişim içerisinde bulunan yersel jeodezik ölçme sistemleri, birçok farklı mühendislik çalışmaları dikkate alınarak tasarlanmaktır. Yukarıda bahsedilen donanımların özellikleri arttıkça insan üzerine düşen yük miktarı azalmakta, fiyatları ise aynı oranda artmaktadır.

3.4 GNSS-Global Konum Belirleme Sistemleri

Global Navigation Satellite System-GNSS (Global Konum Belirleme Sistemi), uydu bazlı konum belirleme sistemlerine verilen genel isimdir. GNSS sayesinde uydulardan gönderilen sinyaller, yeryüzündeki alıcılara radyo dalgaları ile ulaşabilmektedir. Radyo dalgalarına modifiye edilmiş uydu konum ve zaman bilgileri sayesinde, basit bir GNSS alıcısının yeryüzündeki konumu enlem, boylam ve yükseklik cinsinden birkaç metre doğrulukla belirlenebilmektedir [11].

(39)

27

Günümüzde farklı ülke ve topluluklarının geliştirmekte olduğu bu sistemlerden biri olan GPS aktif olarak serbest kullanıma açıktır. Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Savunma Bakanlığı tarafından askeri ve seyrüsefer amaçları için geliştirilen GPS (Global Positioning System-Global Konum Belirleme Sistemi), basit olarak uydular ile yeryüzündeki bir noktanın konumunun belirlenmesini sağlar. GPS temelde uzay, kontrol ve kullanıcı bölümleri olarak üç ana ögeden oluşmaktadır. Yeryüzünden 20200 km yükseklikte, herhangi bir açık alandan en az dört tanesi görülebilecek şekilde yörüngelere oturtulan 21+3 adet uydudan gönderilen sinyaller sayesinde, her türlü hava koşulunda kullanıcıya bulunduğu noktanın WGS84 datumunda koordinatlarını sağlamaktadır. Uydular, merkezi A.B.D Colorado Springs’de bulunan askeri üsten ve Ekvator Dairesi geneline dağıtılmış A.B.D kontrolündeki yer istasyonlarından kontrol ve gözlem altında tutulmaktadır. NAVSTAR projesi adında savunma amacıyla üretilen GPS, hedef bulma ve vurma, birlik ve donanımı komuta ve kontrol etme, kurtarma çalışmaları gibi askeri faaliyetlerde düşmana karşı büyük avantajlar sağlamaktadır. Farklı türdeki GPS alıcılarıyla sivil amaçlı pratik yön bulma, bilimsel ve mühendislik çalışmaları da gerçekleştirilmektedir. SA (Selective Ability)’nın 2000 yılından itibaren kaldırılmasıyla, sivil kullanıcılar için 100-150m. olan konum doğruluğu, 10-15m.’ye inmiştir. Mühendislik ölçme işlemlerinde ise, cm ve altı doğruluk gerektiren uygulamalar, farklı GPS ölçme tekniklerinin kullanımı sayesinde geniş bir çalışma alanı bulmuştur.

GPS alıcısının sabit kurulduğu noktada sürekli gözlem yapılması ile yüksek doğruluklu konum belirleme gerçekleştirilebilir. Bu şekilde gerçekleştirilen GPS gözlemlerine statik konum belirleme denilmektedir. Statik GPS gözlemleri nirengi ve poligon ağı tesisinin yanı sıra, köprülerde ve barajlarda oluşan deformasyonların, kabuk hareketlerinin izlenmesinde kullanılmaktadır.

GPS alıcısının hareketli olduğu ölçme modunda koordinatların belirlenmesi için gerçekleştirilen gözlem türüne, kinematik ölçmeler denilmektedir.

Yarı Kinematik (stop and go) sistemde, alıcının kurulduğu sabit istasyonlar arasında da gözlem yapılmaya devam edilmesiyle konum belirlemeler gerçekleştirilir. Statik ve kinematik ölçme yöntemleri arasındaki önemli farklılık, yöntemlerin sağladığı konum doğruluklarıdır. Statik yöntemlerin sağladığı konum doğrulukları, kinematik yöntemlerle karşılaştırıldığında daha yüksektir.

(40)

28

Diğer taraftan kinematik ölçme yöntemi, statik yönteme göre çok daha kısa süreli gözlemler ile genel amaçlı veri toplanmasında yeterli doğrulukta sonuçlar elde edilmesini sağladığından, büyük ekonomik önem taşımaktadır [20].

Diferansiyel GPS Uygulaması (DGPS) ise, daha çok navigasyon amaçlı faaliyetlerde, konumu iyi bilinen ve sürekli GPS gözlemi yapılan bir noktanın, referans istasyonu olarak kullanıcıların hizmetine sunulması suretiyle yapılmaktadır. Bu referans istasyonun bilinen koordinatları ile Global Konum Belirleme Sistemi’nden elde edilen anlık koordinatları karşılaştırılmakta, aradaki düzeltme miktarı radyo modem sistemleri ile yayınlanmaktadır. Böylelikle, hareket halinde bulunan kullanıcılar, yayınlanan bu düzeltmeleri kullanarak sistemden kaynaklanan hataların düzeltilmesiyle konumlarını daha yüksek doğrulukta elde edebilmektedirler.

GPS gözlemlerinde, uydudan gönderilen sinyallerin kullanıcıya ulaşması esnasında bazı hatalar oluşmaktadır. Uydu konum bilgisinin güncel olmaması, alıcı ile uydu arasındaki zaman farkı, sinyalin kat ettiği iyonosfer ve troposferde meydana gelen kırılmalar, çevredeki yansıtıcı yüzeylerin etkileri, alıcı GPS antenin faz merkezi kayıklığı gibi nedenlerden kaynaklanan ve alıcının bulunduğu noktadaki koordinatların hesaplanmasında oluşan hatalar, bir dizi önlem ve farklı ölçme modelleri ile elimine edilebilmektedir.

Uydu konum belirleme sistemleri ile elektronik takeometrelerin birleştirilmesi sayesinde, arazi çalışmalarında yersel yöntemle birbirini görmeyen noktalara gözlemler yapılabilirken, bina cepheleri gibi doğrudan GPS’in kullanılamadığı noktalara da elektronik takeometre ile gözlem yapılması mümkün olmaktadır. GNSS sistemleri ile belgelendirme çalışmaları hız kazanmaktadır. Kullanılan WGS84 datumu sayesinde, Global olarak koordinatların elde edilmesinin yanı sıra dördüncü boyut olarak zaman bilgisi de elde edilmektedir. Özellikle geniş alanlarda gerçekleştirilen 3D veri toplama çalışmalarında GPS büyük avantajlar sağlamaktadır. Taşınmaz kültür varlıklarına yönelik çalışmalarda GPS sayesinde jeomekansal veri toplama süresi çok kısalmıştır. 3D verinin toplanması yanısıra, zaman boyutu belgelendirme çalışmalarında da önemlidir. GPS sayesinde elde edilen veriler, Coğrafi Bilgi Sistemleri’ne kolayca aktarılabilmektedir. Öte yandan uygun uydu dağılımlarının bulunamadığı veya açık alanların sınırlı olduğu mekanlarda GPS kullanımı istenilen doğrulukta konumlandırma sağlayamamaktadır. Bu durumda GPS ile diğer jeodezik ölçmelerin birlikte kullanımları gerekmektedir [16].

Referanslar

Benzer Belgeler

Örneğin, "Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı (SKA)" ile "Nitelikli Doğal Koruma Alanı (NDKA)" olarak tescilin uygunluğuna karar

Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun görev ve yetkileri şunlardır; a) Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve

ÖZ Tanrı'nın en temel niteliklerinden biri kuşkusuz yaratıcı olmasıdır. O'nun yaratıcı olması her şeyin nedeni anlamında tüm varlığı önceleyen ezelî/kadîm bir

İç hukukta usulüne göre yürürlüğe konulmuş insan hakları sözleşmeleri ile yasalarımız arasındaki çatışma sorununun çözülmesini ve sözleşmelerin iç hukukta

kasabası diye bir ad verilmiĢ. Zavod kasaba demektir.) Kükürtliyol (Gazancık‟ta kükürtlü tepenin üstünden geçen yolun adı.), Küllidere (Tagtabazar‟da kara

Primer üretra taşı nedenleri arasında travma, prostatektomi, enflamasyon, girişimlere sekonder gelişen darlıklar, üretral divertiküller, yabancı ci- simler, mesane

44 1848 tarihli Ebniye Nizamnamesi’nde ise, ahşap konut ve dükkân inşa edeceklerin her iki taraflarına çatıdan 2 zira (1,50 m.) yüksekliğinde kâgir duvar, eğer maddi

Eğitim alanında olduğu gibi söylem alanı da, Erken Cumhuriyet Dönemi mimarlık kültürünün, modern mimarlık ile kurduğu ilişkinin ülkedeki yansımalarını