• Sonuç bulunamadı

Yahya Kemal

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yahya Kemal"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

J

S

Ö

Y

1

l

:

i

e

ş

i

.

!________

i

\

YAHYA KEMAL

Y

AHYA Kemal B e yath alt­ mış beş yaşma ermiş... Öy- lek (za m a n ) dediğin de ne hızlı akıyor! bir de bakıyoruz, ko- cayıvermişiz... İstanbul T ü rk Oca- ğ ı ’nda onu ilk gördüğüm gün dün­ müş gibi geliyor bana. Bir deli­ kanlıydı o, benimle arkadaşlarım b ir e r çocuktuk, F u z u li’den, H ugo’- dan, T ürk, F ransız birçok ozanlar­ dan y ırlar ( Ş iir le r ) okudu, şa şır­ dık, büyülenmişe döndük. P ek m : güzeldir yır okuması? Bilmiyo­ rum, aradan bunca yıl geçti, çok dü­ şündüm, Yahya Kemal’in yıf oku­ ması güzel midir, değil midir, kes- tiremedim. Ona öykünmeğe ( t a k ­

l i t etm eğe) kalkanlar çoğu bayağı­

lığa düşer, gülünç olur, onun oku­ ması ise sartverir dinliyenleri. Söy­ lediği köğüklerin (mısraların)

hepsini birer b ir e r duymazsınız, yorularını (mânalarını) anlamazsı­ nız, gene de. tansıklarsınız ( h a y ­

ran olursunuz), başka bir acun», yırla r acununa geçmişsinizdi1-. Yahya Kemal o okumasile bize o gün yırın yorudan ayrı, yorudan üstün bir öğesi ( u n su ru ) olduğu­ n u sezdirmişti, gökçe-yazınımıza

(edebiyatımıza)', düşün yaşamımıza ( f i k i r hayatım ıza) en büyük yara r­

lığı işte bu olmuştur.

Kendi yırları da o görüşün bi­ r e r ürünüdür (mahsulü dür). Bizde eskiden yok muydu bu? V ardı öğ- seyin ( e lb e tte ), B aki’nin, Naili’nin, N edim ’in y ırta rı hep biçim kaygı- sile yazılmıştır. Ancak bu kaygı bizde çoktan yitm işti, Abdiilhak H â m i t’in, E k re m Beyin, Tevfik F i k r e t ’le arkadaşlarının y ır la u n d a birtakım başka yititle r ( m e z i y e t ­

le r ) bulunabilir, biçim kaygısı o'-

duğu ise ileri sürülemez. Onların yapıtlarında (ese rle rinde) bulabi­

leceğiniz değerleri başka bir dille, düzeyitle (n esir le) de söyliyebilir- siniz, Yahya Kemal okumasile ol­ sun, kendi yırları ile olsun, bize yırın başka bir dile çevirilemiye- ceğini, düzeyite geçirilemiyeceğini gösterdi.

Î

" 1

a t a ç

Yazan:

1

İYA Gökalp bir g ü n ’Yahva Kemal'e: “Harâbisiıı, harâ-

bât'ı değilsin, — Gözün ma­ zidedir, âti değilsin’’ diye takılmış.

Bu söz, söylendiğinde, büsbütün doğru değildi. Biliyoruz ki o yıl­ larda Yahya Kemal ileriyi, gelece­ ği düşünen bir ozandı, eski ile uğ­ raşması geçmişi bilip geleceği ona göre kurmak içindi. Ancak Ziya Gökalp’a yanıdını (ce vabını) bil­ mem şimdi de ekiliyebilir mi ( te k­

rar edebilir m i) ? " N e harâhi, ne harabatiyim, — K ö tü mâzide olan âtiyim." Eskiye, geçmişe o denli kapıldı ki artık kendini alamıyor. Bir koçaklama (destan) mı yaza­ cak, Hakan I. Selim’i düşünüyor. İstanbul’u mu övecek, yeni İ s ta n ­ bul'u göremiyor, Üsküdar’ı, K ocı- mustafapaşa'yı anlatıyor, Sülcyma- niy e’de bayram yüküncünü ( nama­

zını) anlatıyor, I. Selim’de cskiP-

ği, Üsküdar'da, K ocamustafapasa’- da, bayram yüküncünde düğü­ nün düşünüşüne, büğünün acun görüşüne karşı koyan özü b e ­ ğeniyor. A rtık geçmişten aldı­ ğı hızla yarını, geleceği k u r­ mağa çalışmıyor, geçmişin gü- zelliklerile esrikleşmiş ("mest ol­

muş). o güzellikler kalabilsin diye

kendisinin de pek bağlı olmadığı

inançların, kendisinin katlananıiya- cağı bir yaşayışın yarın da sürm e­ sini istiyor. Tevfik F ik re t bir yı­ rında.: mâzîye, yâni rüyaya...”

der, Yahya Kemal de o geçmiş de­ nen düşe daldı, o uykusundan u- yanmak istemiyor. Bizim, büğünün kişilerinin de birtakım inançları­ mız, birtakım dileklerimiz var, bü­ ğünün de çarpışmaları, acılar1, eğ­ lenceleri, gülmeleri, göz yaşlarile, sıkıntıları, sevinçleri, korkuları, u- mutlarile bir yaşaması var, Yalıya Kemal onları bilmiyor demiyorum, çoğumuzdan iyi anlar, iyi bilir on­ ları; ancak onları dörütüne (sana-

tine), yırına sokmak istemiyor.

Bir dörütmene (sanatkâra), bir

ozana karşı bir eğilim havası ( p ro ­

cès de tendance) açmanın ne denli

yersiz, ne denli gülünç olduğunu bilirim, Yahya Kemal’in de toglu- mun yönetimine değgin düşünle­ rini incelemeğe .onları çürütmeğe kalkmıyorum. Ancak şunu sö y le ­ mek istiy orum : Bugün aramızda yaşıyan, çok sevdiğimiz bir ozanın yalnız geçmişe bakmakla kalmayıp bizim yaşayışımıza da ilgilenmesi­ ni dilerdik. Bir yır konusu olmak yalnız dünün yaşayışına vergi d e ­ ğildir, büğünün yaşayışından da yırlar çıkarılabilir. Yahya Kemal gibi büyük, usta ozanlar buna ya­ naşmadıkları için ancak toy, be c e ­ riksiz ozanlar büğünün yaşayışını söylemeğe yelteniyor, bunun dörü- te de, yeni kurulan yaşayışa da kö­ tülüğü dokunuyor.

D

A H A ilk günlerden sevilmiş, beğenilmişti onun y u l a r 1. Yadırganmadı. Bize yıllar­ dan beri yitirdiğimiz, unutam adı­ ğımız, özlemini çektiğimiz bir gü­ zelliği getiriyordu da onun için be­ ğenilip sevildi, onun için yadırgan­ madı. Bunu sa lt bir övgü olarak söylemiyorum, ben bir ozanın ön­ ce yadırganmasını, kolay kolay an­ laşılmamasını isterim . Gökçe-yazın acunu, öteden beri bildikleri, ö te ­ den beri alışık oldukları nenler­ den ( şey ler d en ) başkasına karşı koymağa kalkan kimselerle dolu­ dur. Bizim gökçe-yazın acunumuz­ da ise, ilk günden beri, genç, yaşlı, Yahya K em al’i çekemiyenler, onun yıldan yıla artan ünü ile uykuları kaçıp diş biliyenler oldu, ancak o- nun yırını anlamıyanlar olmadı. Demek Yahya K em al’in yırlarının özünde bir yenilik, gerçek bir ye­ nilik, bu toplumda yadırganacak bir nen yoktu. O da öteki ozanla­ rın konularını alıyor ,o da onların uydukları kiplere (kalıplara) uyu­ yor, o da onların söylediklerini söy­ lüyordu, ancak onlardan daha iyi, daha pürüzsüz olarak söylüyordu. Bunun için Yahya Kemal’in yırla­ rında, örneğin ( meselâ) H u g o ’nun. ya B audelaire’in, M allarm i'n in Fı- ransız gökçe-yazmma, Tevfik F ik ­ r e t ’in T ü r k gökçe-yazınına getir­ diklerine benzer bir yenilik arama­ malıdır, alanı, görceği ( u f k u ) geniş- letm emiştir o, kendisinden önce v a r olana bir nen katmam ıştır, bul­ duğunu işlemiş, inceltmiştir. Hu- go'nun Baudelaire’e yazdığı bir b e ­ tiyi ( m e k t u b u ) söyle rler: “siz bize yeni bir ürperiş getirdiniz...’’ Bu sözü Yahya Kemal için kullanama­ yız.

Bunu söylemekle Yahya Kemal'­ in değerini küçültmek mi istiyo­ rum? Hayır. Onun büyük bir ozan olduğunu, büğünün en önemli T ürk ozanı olduğunu ben de bilirim. An­ cak Yahya Kemal bir başlangıç de­ ğildir, bir sondur. Kendinden ön­ ce de bilinen, var olanı olgunlaş- trrm ıştır, yetkinleştirm iştir ( m ü­

k e m m e lle ştirm iştir), bize yeni bir

y ır kaynağı gösterm emiştir.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ümit ALEMDAROGLU İZMİR-Ayvalık’da de nizi kirlettikleri gerekçe­ siyle kapatılan 16 zey­ tinyağı fabrikasının sa­ hip ve yöneticileri fab­ rikalarım yeniden

Tam tutulma ortası: 22.13 Tam tutulma sonu: 23.03 Parçalı tutulma sonu: 00.02 Yarıgölge tutulma sonu: 01.01.. Tutulma, parçalı tutulmanın başlayacağı 20.23’ten sonra

İstanbul’a dün sabah gelen ve Karaköy Yolcu İskelesi kıyısına demirleyen dünyanın en büyük beş yıldızlı yüzer oteli Grand Princess, basm.. mensuplarına Setur

Ancak, Ratip Efendi dü~manlar~~ taraf~ndan olmad~k iftiralara u~ra- m~~~ ve bu iftiralar onun önce görevinden azledilmesine, daha sonra Rodos'a sürülmesine ve daha sonra da

Strese giren çekirgelerin şekerli şeyler yemesi, streste olmayanlara göre karbonca daha zengin fakat azotça daha fakir besinler almaları anlamına geliyor. Bu arada vücutları

memiş, veraset usulünün babadan büyük oğula geçmesi ve Mısır valilerine Hıdiv unvanı verilmesi hakkındaki fermanları ancak ha­ lefinin halefi olan İsmail

Daha zor bir şey düşünemiyorum, titriyorum her rolü elime aldığımda, onun için kolay kolay da oynamak istemiyorum artık.. Bundan sonra Edremit’in Çamlıbel köyüne

el-Hayat kelimesine sıfat olan dünyâya, dünyâ adının verilmesi, âhirete göre dünyanın bize yakın olması (içindeyiz), dünyanın âhiretten önce olması ya da