• Sonuç bulunamadı

Gene burmalı sütun

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Gene burmalı sütun"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

PENCERESİNDEN

Gene burmalı sütun

n İmine, irfanına candan saygı göster I mekle kıvanç duyduğum ünlü bir

îis-tadla görüşüyordum. S öz, İbrahim Paşa sarayı meselesine ve o münasebetle Hünernameden alınarak gazetemize ko- nulan resmi tahlil için geçenlerde neşret­ tiğim fıkraya intikal etti. Üstad, Hüner- namenin kıymeti üzerinde ısrarla durduk­ tan sonra şunları söyledi:

— Yazında eksikler var. Burmalı sü­ tun başlıklarının Kanunî Süleyman ve hatta Üçüncü M urad devrine kadar yerli yerinde durduklarını -Hünername resimlerini şahid tutarak- söylerken ve o başlıkların Türkler tarafından koparıl- madığım tebarüz ettirirken burmalı sütu­ nun da ne olduğunu kısaca anlatmalıy­ dın. Çünkü o sütunu ve benzerlerini gün-t de birkaç bin kişi görüyor. Lâkin içlerin­ de onların nasıl bir kıymet taşıdığını bilen belki üç beş kişi yok. Herkes frenkçe ve­ ya sayıları pek mahdud olan türkçe eser­ lere başvurup da İstanbul abideleri tarn hini öğrenemez. B u tarih, işte böyle fır-! şatlar yüz gösterdikçe ortaya konur. Ya*' hud herkesin kolaylıkla müracaat edebil leceği şekilde yazılıp yapılır. B iz, neden*1 se, şehirlerimizi söyletmeği ihmal etmiı şiz. Bütün hakikatleri dilsizleştirmışiz. Şu veya bu şehrimizi bir yana bırakalım. İşte İstanbulun bile bir lâhzada ve bir çırpıda ele geçirilerek okunması mümkün bir tarihi -türkçe olarak- yok. Y ü zd e doksan dokuz İstanbulluya meselâ Kız* kulesi, yahud burmalı sütun hiçbir mana ifade etmez. B u yakışıksız durumu dü - zeltmek, derlitoplu bir İstanbul tarihi yazmak lâzımdır. O lüzum temin olunun^ , cıya kadar da şehrin taşlan, çeşmeleri,

direkleri, surları, mabedleri, mesireleri ve sairesi hakkında her fırsattan istifade olu-. . narak fıkralar, makaleler neşrolunmah- , dır. Size de Hünernamede asıl şeklile gö­

rünen burmalı sütunu etraflıca anlatmak düşerdi. Zühul etmişsiniz. Sonra bu ve- . şileden başka suretle de istifade etmek ve sütun başlıklarının tarihî tarife göre yeri­ ne konulmasını hükümetten rica etmek münasib olurdu. Bu noktayı da ihmal ■ eylemişsiniz.

Sayın üstadın hakki yardı. Ressam Osmanm Hünernameden alman resminde burmalı sütun başlıklarının 1570 yılla - nnda bile henüz yerinde durduğunu gö­ rerek İstanbul abidelerine Osmanh Türk­

lerinin -bir kısım frenk tarihçileri tarafın- dn iddia olunduğu gibi- hürmetsizlik gösterilmediğini geçen günkü fıkramda söylerken bahsi genişçe tutmak icab eder- i. Çünkü dedelerimizin tarihî abidelere gösterdikleri saygının kıymetini kavra­ mak o abidelerdeki kıymeti bilmekle mümkündür. Meselâ şu burmalı sütunu ele alalım: Bu, iki bin dört yüz on yıl önce yapılmış bir san’at eseri olup

basır-,rb

İ?

tiş li--b ıa li-ın iri !İ- jİ- t-r:

ti-)

! İ

i

İ

}

i 1

i

-de '•iç­ me­ ler ak r - za te­ ldi ıa, ı - ?ö- :ao -ni

dan dökülmüştür. Sütunu yapmak için gerekli olan bakır Salamin ve Plâtea ıarbleri sonunda müttefik Yunan şehirle­ ri ordusu tarafından elde edilen harb alet-

eri eritilmek suretile tedarik edilmiştir. Yunanlılar M e d harblerini kendi leh- erinde neticelendirmiş olan o iki büyük savaşı kazandıktan sonra burmalı sütunu yapmışlar, D elfi şehrindeki A pollon ma- jedine koymuşlardı. Sütun sekiz metre irtifamdaydı, üstünde üç metre kutrunda lir altın sehpa vardı. Sonraları Fokide cralları bu sehpayı alıp götürdüler, bakır sütunu yerinde bıraktılar. Büyük Kons - tantin, Bizans kasabasını şehir haline coymağa çalışırken (3 3 0 ) Rom a İmpa­ ratorluğu hududları içindeki memleket-

erden birçok güzel eserleri yeni payitah­ ta taşıtmıştı, o meyanda burmalı sütunu da D elfiden kaldırttı, Bizansa getirtti.

İranlılara karşı ittihad edip muzaffer olan Yunanlılar «el ve gönül birliğinin müstebid bir kudreti mağlûb edebileceği­ ni» remzî olarak temsü etmek için bu sütunu yapmışlardı. Ü ç başlı yılan, o müstebid kudreti ve üstüne konulan altın sehpada el ve gönül birliğinde doğan parlak kuvveti temsil ediyordu. H ero >- dot’ un tarihinde sütun hakkında malû - mat vardır, doktor Detye de «İstanbul ve B oğaziçi» adlı eserinde sütunun ha­ kikî mahiyetini tesbit etmiştir. Bu zat, sütunun üzerindeki üç yılan başından birinin 1453 te ve Türklerin îstanbula girişleri sırasında kırıldığını, iki tanesinin de (1 7 0 0 ) de çalındığını söylüyorsa da Hünernamedeki resim her üç yılan başı­ nın 1570 yılında mevcud olduğunu meydana koyuyor. Bunların yerlerinden kopmaları zelzele yüzündendir. Nitekim bir başın çene kısmı müzede duruyor.

Bana bu satırları yazdırtan sayın üsta­ dın öbür mülâhazası da mühimdir. Ber- gamadan bir yığın taş halinde Berîine götürülen meşhur M ezbehin nasıl bir şekilde tanzim olunduğunu herkes biliyor. Biz, bu iki bin beş yüz yaşma gelmek ü- zere bulunan burmalı sütunun başlıklarını niçin tarihten ders ve Hünernameden meşk alarak- yenileştirmiyelim?.. M üze­ ler Umum müdürlüğünün dikkatini celbedenim

M. TURHAN TAN

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Babies with late antenatal diagnosis should be delivered in a center where they can be operated soon after birth or, should be referred as soon as possible,

Son bölümde ise İran İslam Devrimi ile “Çifte Sütun” politikasının sona varması, SSCB tehdidine karşı uygulamaya konulan “Carter Doktrini”, Körfez

Kemer Sırtı, Kilit Taşı, Kemer Açıklığı, Kemer Karnı, Kemer Ayağı, Kemer Gözü, Kemer Alnı, Üzengi Taşı, Üzengi Noktası, Üzengi hattı gibi bölümleri ile; Sivri

Baz¬matrisler sat¬r ve sütun say¬lar¬ve elemanlar¬n¬n de¼ gerleri veya dizili¸ sleri bak¬m¬n- dan farkl¬l¬k gösterirler.. 3) S¬f¬r Matrisi. Bütün elemanlar¬s¬f¬r

Anahtar Kelimeler: Bakır; krom; kompozit; sinterleme; sertlik; SEM Farklı oranlarda Cr partikül takviyesinin Cu matrislikompozitlerin mekanik özelliklerine ve mikroyapısna

Bu kısımda istatistiksel yakınsaklığı kullanarak Korovkin teoremi ve Weierstrass tipi yaklaşım teoremi kanıtlanacaktır. Klasik Korovkin teoremini formüle etmek için

ve III üncü Dönem için yapılan seçimlerde tekrar Kütahya Millet­ vekili olarak Meclisteki yerini korudu.. 4 Mayıs 1931’de Meclisten ayrılın­ ca yeniden