TÜRK TİYATROSUNDAN
Türk sahnesinde «Halk Sanatkârı» gibi ölümsüz bir ünvan kazanmış ci lan NAŞİT BEY'i bugün görenlerden çok göremeyenler vardır muhakkak ki. Fakat yine de muhakkak ki, onu bilmeyen ve adını duymayan kimse yoktur aramızda. NAŞİT BEY öyle sine bir zirvedir Türk sahnesinde ve temâşa âleminde...
Miralay Ahmet Bey'in oğlu olarak 1889 yılında İstanbul'un meşhur eğ
lence yeri Şehzadebaşı semtinde
dünyaya gelmiş ve yine orada yeti şip büyümüştü Naşit Bey. O devrin Şehzadebaşı’sında doğup büyüyen bir insanın sahneye karşı yakınlık
duymamasına imkân olur muydu
hiç? Nitekim oğlunda başgösteren bu aşırı tiyatro sevdâsı Miralay Ah met Beyin de dikkatinden kaçmadı ğı için oğlu NAŞİT, Rüştiyeyi biti rir bitirmez kolundan tuttuğu gibi Baytar Mektebi’ne yazdırmıştı. An cak babasının bu konudaki bütün itirazına rağmen NAŞİT BEY soluğu sahnede almakta gecikmemiş ve Or taoyunu ile işe başlamıştı. Kavuklu Hamdi ve Küçük İsmail gibi devrin
Türk sahnesinin iki büyük ismi bir arada. Rahmetli Naşit özcan «Sürpik Dudu» rolünde, Vasfi Rıza Zobu ile karşı karşıya...
PORTRELER
• •
en ünlü Ortaoyunu sanatçıları ara sında yetişmiş, daha sonraları Kel Haşan Efendi gibi eşsiz bir ustanın yanında tuluatçılığa başlamıştı. En der yetişen bir cevher ve kabiliyet olan NAŞİT BEY pek kısa bir za manda parlayarak Türk sahnesinin en büyük bir yıldızı olmuş ve gö nüller tahtında tam kırk yıl hüküm sürmüştü. Ortaoyunu, tuluat, kome di, operet, kanto, hattâ dram diye bir tefrik yapmadan Türk sahnesinde her kalıba girmesini bilmiş ve «Halk Sanatkârı» gibi ölümsüz ismini de sanatının büyük gücü ve alnının te riyle kazanmasını bilmişti.
NAŞİT BEY, başarılı sahne hayatına devam ederken devrinin en gözde bir sanatçısı olan AMELİYA HA- NIM'a gönül vermişti. Ameliya ha nım soydan gelme bir sanatçıydı. Babası Yorgi Efendi Şehzadebaşı tiyatrolarının en iyi kemanisi, anne si Verjin Hanım da en ünlü bir kan tocusu idi. Ameliya Hanım ayrıca kardeşi Niko Efendi ile düetlere de çıkardı.
Böylece NAŞİT BEY, Ameliya ha nım ile evlendikten sonra tam bir
aile tiyatrosuna sahip olmuştu. Böy lelikle damadı, gelini, kayınpederi, kaynanası ve kayınbiraderi ile bü tün bir aile yıllar boyu Şehzadebaşı sahnelerini doldurdular.
NAŞİT BEY, sahnelerimizde yarat tığı unutulmaz kompozisyonlar ve büyük esprilerle ölümsüz bir isim yaptı kendisine. Tam kırk yıl süre ile milleti kahkadan kırıp geçirme sini bildi.
Ancak ne çare ki 1940 yılının ba şında geçirdiği ağır bir hastalık so nucu yatağa düştükten sonra vefa sızlığın en ağırı ile karşı karşıya kaldı. Türk sahnesinin bu ölümsüz
yıldızı dört yıla yakın bir süre za ruret içinde yattıktan sonra 26 nisan 1943 günü hayata gözlerini yumdu. NAŞİT ÖZCAN, Türk sahnesine yal nız «Halk Sanatkârı» gibi ölümsüz bir isim ile unutulmaz kompozisyon ların hâtırasını bırakmakla kalma mıştı. Onun ayrıca iki büyük de ya digârı olmuştu 40 yıl süreyle emek verdiği sahneye. Bu iki armağanı iki sevgili evlâdı ADİLE NAŞİT ile SELİM ÖZCAN oldular.
Ve bugün bu iki vefalı ve hayırlı evlât babalarının açtığı yoldan ba şarıyla yürürken onun ölümsüz is mini gönüllerde tazelendiriyorlar...
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi