• Sonuç bulunamadı

Önemli olan aşk hikayesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Önemli olan aşk hikayesi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I

SAYFA CUMHURİYET

KÜLTÜR

kultur@ cum huriyet.com .tr

Orhan Pamuk son romanı

‘K ar’m siyasi yönünün fazla öne çıkarıldığı görüşünde

" ... ... .

İK

M \.

itabımda bana

yakın kahramanım

için de, benim için de

siyasetten daha

önemli şeylerin

olduğu söyleniyor. Bu

da mutluluk. Bunu da

kahramanım aşkla

elde edebileceğini,

kendinden memnun

olmayla, hayatta

tatmin olmakla, bir

başarı elde etmekle,

ama en önemlisi

sevilmekle, bir odaya

kapanıp bütün

dünyadan kopuk,

sevdiği, beğendiği bir

kıza sarılarak elde

edebileceğini

düşünüyor.

Kahramanım bu

nedenle kendini, fazla

yüklü siyasi

düşüncelere sahip

insanlar arasında,

sinik, artık inançlarını

kaybetmiş olarak

hissediyor.’

ORAL ÇALIŞLAR_____________ Orhan Pamuk’la romanın çıkma­

sından ve roman üzerine tartışma­ ların başlamasından sonra konuş­ mayı kararlaştırmıştık. Buluştuğu­ m uzda, çıkan yazıların, T V ’dekı programların telaşı içindeydi. Ma­ sası, kitaplar, notlar, kâğıt parçala­ rı arasında karma karışıktı. Telefon­ lar çalıyor, fakslar geliyordu.

-Başta tasarladığın konu Kars’ı tanıdıkça değişikliğe uğradı mı?

ORHAN PAMUK - Kars ın at­

mosferi kitabıma girdi. Ama, ben ro­ manı baştan tasarlarken bazı temel sahneler vardı. Ortadaki şu sahne, ya da hep birlikte bir dilekçe yaz­ ma sahnesi. Ya da ana kahramanla eski tüfeğin kızının sevişme sahne­ si, ya da bir İslamcı militanla Ata­ türkçünün tartışma sahnesi gibi şey­ leri yıllar önce düşünmüştüm. Hep­ sini teker teker yazdım. Tabii ki o sahnelere şehrin ruhu, ayrıntıları, sokakları nüfuz etti. Şehirdeki kü­ çük kahramanlar, fotoğrafçı, avu­ kat, diş doktoru, gazete sahibi gibi kişiler ve yerel televizyon, bunlar ak­ lımda yoktu. Bunları Kars’ta görün­ ce yazdım.

‘Kars'a ihanet ettiler'

- Kars’ı anlamadığım söyleyenle­ re, Kars’ta siyasal İslam olmadığı halde varmış gibi göstermeni eleşti­ renlere ne diyorsun?

PAMUK- Bunları aslmda pek faz­

la ciddiye almıyorum. Dilimde tüy bitene kadar söyledim, Karslılardan özür dilerim, Kars'ta siyasal İslam yok, açıkça onu da söylemek lazım. Kars, eskiden solun hâkim olduğu, 1970’lerde çeşitli sol grupların şehrin orta sım f zenginlerini korkutup ka­ çırdığı bir yerdir. Belediye başkanı- na suikast yapıldı. K ars’ta sol o ka­ dar kuvvetliydi ki birazcık kurtarıl­ mış bölge hali vardı. Madem siya­ sal Islamın Kars’a adım atamadığı­ nı söylüyoruz, bunun sebebinin de oradaki eski güçlü Marksist, Leni- nist yapılanmalar olduğunu da unut­ mayalım, bari o vefasızlığı da et­ meyelim. Kars böyle bir yerdi. Ki­ tabımda anlattığım gibi 1930 Tarda, 40 Tarda kızların kısa kollu elbise­ lerle bisikletle gezdiği, balolar ve­ rilen, Cumhuriyet’in ilk yıllarının mutluluğunu yaşamış, Atatürk’e, Cumhuriyet’in ilk yıllarının nostal­ jisine bağlı bir kentti.

Bugün o orta kuşak, orta sınıflar, eski zenginler, CHP buıjuvazisi şeh­ ri terk etmiş durumda. Şehirde ar­ tık orta sınıflar yok. Onun yerine gazetelerde görüyoruz, İstanbul’dan Kars’ı hatırlayıp arada bir Kars’tan bahseden insanlar var. Aslmda o or­ ta sınıflar, onu eleştirmiyorum, ama onlar Kars’a ihanet ettiler, terk et­ tiler şehri. Kars’m bugünkü yoksul­ luğunun sebebi, sınır kapılarının ka­ panması kadar, zenginlerin servet­ lerini, sermayelerini alıp İstanbul’a yerleşmeleridir. O zenginlerin bugün İstanbul'da “Ah Kars, vah Kars”

yapmaları bana hiç inandırıcı gelme­ di. Amerika’ya gitmiş, oraya para için yerleşmiş doktorlann “Ah va­

tanım” demesine benziyor bu.

‘Siyaseti seçmek istemiyor’

- Siyasi İslamcıların romandaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

PAMUK - Kitabım hakkında ilk

konuşmak isteyeceğim şey bu de­ ğil. Kitabımın siyasi yönü fazla ön plana çıkarıldığı için, romanda si­ yasi İslamcı kahraman da bulundu­ ğu için romanımın siyasi yönleri tartışılıyor. Kitabım, Frankfurt’ta siyasi sürgün olarak yaşayan bir sol­ cunun, orada mutsuz olup, annesi­ nin ölümü üzerine 12 yıl sonra Tür- kiye’ye dönünce, üniversite yılla­ rından hatırladığı çok güzel İpek adlı bir kızı tavlama, elde etme,

onunla evlenme çabasının hikâye­ sidir. Ka adlı bu şair Kars’a gidin­ ce, çeşit çeşit siyasi grupların, siya­ sal İslamcıların, Kürt milliyetçile­ rinin, asker destekli jakobenlerin aralarındaki kavganın ortasına dü­ şüyor. Ne benim, ne de onun bu gruplardan herhangi birine sempa­ tisi yok. Kendisi, benim gibi okul- laşmış, modernleşmiş bir Nişanta­ şı ailesinin laik, hatta Kars’ta ateist olmakla suçlanan çocuğu, içinden belli belirsiz bir dini arayış geçiyor belki ama, hayat boyunca dindar ol­ mamış; dindar olmaya niyeti olan bi­ ri de değil. Siyasal İslama hiçbir sempatisi yok.

Benim için önde olan, aşk hikâ­ yesi. Ama bu aşk nedeniyle o grup­ ların arasına düşüyor ve ondan grup­ lar arasında arabuluculuk yapması bekleniyor. Ne için bekleniyor, bi­

raz da yabancı olduğu için. Hiçbi­ rine benzemediği için, K ars’a dışa­ rıdan geldiği için.

O zaman her an benim durumum­ da olan insanlara, çatışmaların dı­ şında kalmak isteyen, daha sol libe­ ral insanlara yapıldığı gibi, ‘Seç ba­

kalım kardeşim, jakoben misin, si­ yasal İslamcı mısm, sağcı mısm, sol­ cu musun?’ diye onu zorluyorlar. O

bu seçimi yapmak istemiyor. Ama o kızı seçmek istiyor, siyaseti değil ve baskılar karşısında durumu opor­ tünistçe idare ediyor. Zaman zaman kendi fikrini saklıyor.

Kitabımda ise bana yakın kahra­ manım için de, benim için de siya­ setten daha önemli şeylerin olduğu söyleniyor. Bu da mutluluk. Bunu da kahramanım aşkla elde edebile­ ceğini, kendinden memnun olmay­ la, hayatta tatmin olmakla, bir ba­

şarı elde etmekle, ama en önemlisi sevilmekle, bir odaya kapanıp bü­ tün dünyadan kopuk, sevdiği, beğen­ diği bir kıza sarılarak elde edebile­ ceğini kırk bin kere kitapta söylü­ yor. Kahramanım bu nedenle ken­ dini, fazla yüklü siyasi düşüncele­ re sahip insanlar arasmda, sinik, ar­ tık inançlarmı kaybetmiş olarak his­ sediyor.

Gerçek aşk ve cinsellik

- Aşk sahnelerinde bir tutukluk, eziklik duygusu var. Neden?

PAMUK - Hepimiz medyada, se­ vişen, ruhu bunu yaptıktan sonra örselenmeyen, âşık olmayan, olsa da çabuk geçen, olamayan kahraman­ lan görmekten, herkesin bunu yap­ tığını sanıyoruz. Bence medyada, Amerikan filmlerinde yaşanan aşk ve seks bizim yaşadığımız aşk ve seks değil, insanlar, aşkı ve seksi be­ nim rom anlanmda olduğu gibi ya­ şıyorlar ve doğrusunun televizyon­ da gördükleri gibi olduğunu zanne­ diyorlar. Bu nedenle komplekslere, sıkıntılara kapılıyorlar. Bence in­ sanlar aşkı ve seksi, filmlerde ve televizyonlarda gördüklerinden çok daha az yaşıyorlar. Benim kahra­ manlarım gibi kıvrım kıvrım kıvra­ narak bu konularda acılar çekiyor­ lar.

Ben medyadaki seksi eleştirmek için söylemiyorum. Gerçek duru­ mu yansıtıyorum. Ben kendimi böy­ le görüyorum. Herkesin de az çok böyle olduğunu biliyorum. Herke­ sin yaşadığı hayat bu. Bu ülkede gerçek aşk, seks benim kitaplarım­ da anlattığıma yakındır. Benim kah­ ramanlarımın herkesten daha has­ talıklı, tutuk ve utangaç olduğunu sanmıyorum.

Şimdiki milliyetçiler

- Romanlarını yabancılar için yaz­ dığını düşünenler var...

PAMUK - Bana yöneltilen eleş­

tirilerden biri de bu. Bu söylemin ar­ kasında aslında daha sosyolojik bir olgu var. Türkiye’de son on yılda milliyetçiliği, muhafazakâr çevreler­ den gelen kim selerden çok, Batı kültürünü daha çok almış insanlar temsil etmeye başladı. Bunların ço­ ğu eskiden soldaydı. Milliyetçilik­ lerini icra etmek için geleneksel kül­ türden fazla bir şey bilmiyorlar. Onun yerine ‘Batı’da bizim hakkı­

mızda ne diyorlar’, ‘Amerikalı ne demiş’, ‘AvrupalI ne demiş, bizi na­ sıl reddetmiş, bizi nasıl sevmemiş’ gi­

bi endişeler var. ‘Batı’ya sert çıktık’,

‘Ecevit masaya bir yumruk indirdi, bir bağırdı’ vb...

Yerel kültürden çok Batı’ya tep­ kiden güç alan bir milliyetçilik var. Bu milliyetçiliği besleyen temel kay­ naklar da bir hastalığa varan bizim hakkımızda ne dediler endişesi. Ki­ taplarımın Batı’da çok satılmasmı da herhalde bu yüzden ‘Kim bilir ne ha­

inlikler yapmıştır, o yüzden okuyor­ lardır’ endişesiyle karşılıyorlar.

Şairler mutsuzluğa mahkûm

- Ka ile Orhan Pamuk arasında ne gibi benzerlikler var?

PAMUK - Ka ile aramda şöyle bir

fark var: Ka bir şair, ben romancıyım. Hatta romanda da bana benzeyen, Orhan diye adı geçen birisi beliriyor. Şairler bana kalırsa mutsuz olmaya mahkûmdur. Romancılar bir parça benim gibi medyatik olurlarsa, hayattaki mutluluk imkânlarından

yararlanabilirler. (Bunu söylerken kahkaha atıyor.) Alaycı bir şekilde söylüyorum ama, dediğimde bir gerçek payı da var. Ka Türkiye’deki bütün şairler gibi -Nâzım Hikmet’i dışında tutarak söylüyorum- yaşarken mutsuzdu. Nâzım zaferle yaşadı. Hapse girmesine rağmen gücünden de, toplum tarafından saygıyla karşılandığından da emindi. Yahya Kemal de öyleydi. Nâzım Hikmet ve Yahya Kemal yaşarken mutlu olmuş istisnai şairlerdi. Bütün topluma şairliklerinin gücünü kabul ettirmişlerdi. Hayranlan olan, tapınılan, yaşarken bile efsane olan bu ikisidir. Geri kalan şairler yaşarken fark edilmezler. Her ne kadar daha sonra biraz efsane naline gelirlerse de hayat onlara burun kıvırır. Toplumun mutluluk dağıtan merkezleri her ne kadar Türkiye’de şairler kahramandır diye efsanevi inancı pompalasa da, burun kıvnlır onlara. Bu bakımdan Ka mutsuz bir insandır. Beni hayatta koruyan şey belki de baştan şair olmamamdır. Önce şair olmak istedim, ama sonra vazgeçtim. Yapamayacağımı anladım. Belki de o karakter bende olmadığından. Bu yüzden Ka’daki kimi

kötümserlikler, paranoyalar, güvensizlikler bende de vardır. Ama ben Ka'dan daha talihliyim. Belki

“Romancılar benim gibi medyatik olurlarsa, hayattaki mutluluk de hayatta istediklerimi yaptığım

imkânlarından yararlanabilirler.” (Fotoğraf: ERZ A D E ERTEM ) için onun kadar mutsuz değilim.

Taha Toros Arşivi

* 0 0 1 5 2 0 1 4 7 0 0 6 *

Referanslar

Benzer Belgeler

Sadece hesap makinasında işlem yapılıp hesaplamalar gösterilmeden yazılan sonuçlara doğru olsalar bile puan verilmeyecektir.. Gidiş Yoluna

Gedik, 2008’den beri Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) ultra hızlı lazerleri kullanarak topolojik yalıtkanlar ve yüksek sıcaklık süper iletkenleri

Mustafa Kemal Paşa tarafından kurulan Halk Fırkası’nın ilk üyelerinden biri olan İbrahim Süreyya Bey, İzmit Mebusluğu esnasında Kurtuluş Savaşına etkin olarak

Elektrofizyolojik olarak polinöropati saptanan olgularda negatif duyusal ve motor semptomlar, saptanmayan grupta ise dizestezi ve parestezi semptomları istatistiksel

MetaZihin Yapay Zeka ve Zihin Felsefesi Dergisi Yapay Zekâ ve Tekillik: Teknolojik Tekillik Bize Ne Kadar Yakın ve Neden

Yapılan araştırmalar sonucunda, aynı özelliklerdeki şirketler için farklı denetim firmaları- nın farklı denetim seviyeleri belirledikleri, her denetçinin bu konuda

Biz, Küresel Eylem Grubu (KEG) olarak, 3 Aralık 2005 yılında küresel ısınmaya karşı örgütlenen küresel eylem gününde bir araya gelen kurum, birey ve inisiyatiflerin

1954 yılından sonra, daha önce uygulanan liberal dış ticaret politikaları yavaş yavaş esnetilmeye başlanmıştır.. Bu tarihten sonra devletçi kontrol tedbirleri