Dünkü cozüm
' YÜRÜYORUM DİKENLERİN ÜSTÜNDE
S E L D A
l um plak ve kasetçilardeSOYLUYOR 6 ® kasrı feri
23 Mayıs 1987 Cumartesi C*U
ANI • İNCELEME
San Francisco tramvayları anıtsal korunmaya alınırken, klzlmkller başbakan emriyle kaUırıldı...
A h h l i
İstanbul
Hazırlayanlar: Aydın BOYSAN Burak BOYSAN
İki baealı Gülcemal vapuru, 1920’lerde Türk Seyrüsefaıni'nin (D enizyollarının) övüncüydü ■
H i ) sviçre göllerinde yüz yaşında va-
■
purlar çalışır. Halkın vefa kültürü,
B
onlardan ayrılmayı yüreğe
sindi-■
I remez... Ne oldu bizim Boğaziçi'nin
ünlü vapurları. Bizim paramız mı bunları
atacak kadar çoğaldı, yoksa kültürümüz
mü feda edecek kadar yoksullaştı...
ANITSAL TRAMVAYLAR
dm Boysan, ben, aylaklık larla sem tlerin tadını çıkara çıkara yaşanan güzel dö nem i arkamızda bıraktık. Diyelim ki hayatımızın dört te üçü, böyle geçti. Bunu kâr saym alıyız.”
Sonra da Cihat Burak ko nuşsa... Çocukluğumdan beri merak edip de, bir türlü öğre- nemediğim bir gizi çözse:
“ B ende g e ç m işe sevgi var. İyi veya kötü. Eskiden İstanbul evlerinde cumbalar vardı. Cumbalarda da sak sılar vardı. Saksıların üs tünde çubuklar ve onların da tepesinde yum urta k a b u k la r ı b u lu n u rd u . Ben bunu m erak ederdim. Büyü müdür nedir diye... Meğer süm üklüböceklerin yavru ları, bitkiyi yiye yiye öğleye doğru yum urta kabuğuna kadar çıkar, öğle vakti bu k a b u k la r ı ç ö p e a ta r la r m ış...”
VAPURLAR BOZULDU
S
U anda kirlenmeyi bir kenara bırakıyorum. De mem başka: İstanbul'un denizleri çirkinleşti. H a yır, on bin yıllık yüz bin yıllık dalgalar yine aynı... Akıntı yine aynı... Mavilikle mehtap fark etmedi.Vapurlar bozuldu, vapur lar... Dobiş dobiş, - iki a p art man yüksekliğinde, direği ba cası belirsiz, gergedan biçimin de vapurlar. Boğaziçi'ni ve
Marmara'yı doldurdu.
Nerede o güzelim Gül-
cem al vapuru... Her geçişinde Narlıkapı surlarının üzerine
çıkıp, dakikalarca konuşma dan itişm eden, h ay ran lık la seyrederdik. Atlantik'te mavi kurdele kazanmıştı. Rengi gül karasıydı. Dört direkli iki ba- calıydı. İnce mi ince, uzun mu uzundu. Tıraş bıçağı yapıldı ğında, ağlamıştık.
Avusturya, İsviçre göllerin de, yüz yaşında vapurlar çalı şır. Sık sık yenilemeye güçleri vardır, ama bu vapurlar o göl lerdeki şatolar kadar soyludur. Bu vapurlar artık, yaşanan çevrenin anıtsal eserleri ve öğe leridir. Halkın vefa kültürü, onlardan ayrılmayı yüreğe sin diremez. Ne oldu bizim Boğa ziçi' nin ünlü vapurları? Bizim
paramız mı bunları atacak ka dar çoğaldı, yoksa kültürümüz mü feda edecek kadar yoksul laştı! (A.B.)
YARIN:
SON İSTANBUL
EFENDİLERİ...
1 - Yumuşak ve ince tüyleri İçin avlanan bir ördek cin si... Tahsisat, 2 - Hulâsa et m e k ... A s ke r, 3 - Suda eriyen ve yemeklere katılan bir madde... Kâinat... Garez, 4 - Nidâ... Dereotuna benze yen ve sebze gibi kullanılan bir bitki, 5 - Derin ve şiddetli is te k ... Dağ tavuğ u , 6 - Sema... Biricik... Adana nın bir ilçesi, 7 - Erkekliği gide rilmiş (iğdiş olmuş)... Aşlık
ELEM AN ARANIYOR
Kırşehir de bulunan Mantar Üretim Tesislerinde çalıştırılmak üzere sorumluluk alabilecek, askerliğini yapmış, Kırşehir'de ikamet edecek deneyimliZİRAAT MÜHENDİSİ
alınacaktır.T Ü R K T U R
Mür. Tel: 127 05 54 Ankara (4871) 18 13 - 18 95 Kırşehir
S
AN FRANCİSCO Ken- ti'ııde tramvayları kaldır m ak istediler, halk isyan e t t i , . . “ T r a m v a y la rşehrimizin simgesidir, ayrı lam ayız” diye... Islah ettiler.
H atta Federal Hükümet 70 milyon dolar yardım yaptı. Lütfen dikkat: T ram vaylar a n ıtsa l korunm aya a lın d ı. Halk duygusal olarak tedirgin olmasın diye, yenileme sırasın da. I984'te. lastik tekerlekli tramvay işlettiklerini gördüm.
İstanbul tramvayları San
F rancisco tram vaylarından
güzeldi. I957'de. B aşbakan emriyle kaldırıldı. Ağzını açan çıkmadı. Aradan 150 yıl geçti. Yenisi yapılıyor.
İstanbul'da yaşamayı, ne fes gibi ciğerlerimize çeksek, damarlarımızda doluşursak... Her gün bin yeri görsek, bin nefes alsak... Bunları eski gün lerin anılarıyla hamur etsek ki. temizlesek renklesek, lıer ye niye kızıp durmasak. Peşinden merimin Haldun Taner'in, işte o gün dediklerini ansak:
"Biraz vaktim iz olsa... Biraz aylak olsak... A ylak lık sanatın başlıca kayna ğ ı... Biz artık aylak da ola mıyoruz. Biz, yani Elif Naci Bey, Allalı rahmet eylesin, onu da geçenlerde kaybettik:
yaşdaşım Cihat Burak,
Ay-Financial Controller
Banking
O ur client an international bank operating in Istanbul seeks a highly distinguished individual to fill this position.
The candidate must be experienced in accounting, budgeting, planning with knowledge of the Turkish tax regulations, a background in auditing and banking accompanied by strong management skills is also required.
He or she will be reporting to the operations manager and will be responsible for six staff. Career development will be provided by means of training both at home and abroad.
In addition to an attractive salary private medical insurance and other fringe benefits are available.
Please send a detailed CV, including a daytime telephone number in strict confidence to Gülçin Otaran, Human Resources Division,
Güven ve Coopers & Lybrand Denetim ve Danışmanlık A.Ş., Büyükdere Caddesi, 111/2, Gayrettepe, İstanbul.
Güven ve
Coopers
& Lybrand
For business committed to growth.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
■
?
■
■
■
_
■
t fS
■
i:
_■
a
I1
___
___i ___ 1cins küçük köpek balığı... Daha çok sıcak yenilen pey- Bir nota, 1 1 - Sabah rüz- nirli veya kaymaklı tel ka- gârı... Bir balık türü, 1 2 - dayıf... Zeybek.
HALIFLEKS A.Ş
ELEMANLAR ARIYOR
TEK STİL M ÜHENDİSLERİ
• Tekstil bölümü iplik kısmından mezun, • En çok 35 yaşlarında,
• 5 yıla kadar deneyimli, •askerliğini yapmış,
•İngilizce ve/veya Almanca dillerine vakit (Deneyim ve yabancı dil tercih nedenidir).
Ilğllananlarin P.K. 324-Buraa adresin» vaya 431220-3 nolu talafonla personal »eftlğlna müracaatları ,
______________________________________
PARTİ TV'LER
PLAYER VİDEO ve BEYAZ EŞYA Peşin alınır...
Tel: 146 03 57
Boğaziçi ne biç dokunmayalım
H
ayatımızın bir
parçası olan deniz,
gittikçe otomobil
penceresinin, ya da
televizyon ekranının
çerçevelediği, uysal bir görüntü
haline geliyor. Yakamozun
hangi koyda seyredileceğini bilen
insanların yerini de, köprüden
geçerken, aşağıya şöyle bir göz
atanlar alıyor...
İR B İR L E R İN D E N n e kadar farklı özellikler g ö sterirse göstersinler, değişik mahallelerde ya şayan İstanbulluların tek ortak yanlarının denizle birlikte yaşama tutkusu olduğunu _söyle miştik. Am a son yıllarda denizle iç içe yaşamak, yerini, denizi seyretmeye bırak maya başladı. Lüfere çıkarken, sandajla açılırken, hatta motorla B eşiktaş'tan Ü s küdar'a geçerken, hayatımızın bir parçası olan deniz, gittikçe otomobil pen cere sinin ya da televizyon ekranının çerçeve lediği uysal bir görüntü haline geliyor. Yakamozun hangi koyda seyredileceğini bilen İnsanların yerini de. köprüden g e çerken aşağıya şöyle g ö z atanlar alıyor.
K A Z IK L I YOL K A Z IĞ I
S ~ y ( E N E d e İstanbullular olarak fır-
M
sat buldukça, deniz kenannda ■ ~WT bu lu n m aktan hoşlanıyoruz. Gerçi 1950’lerde yapılan sahih yolu ile surların dışına bir duvar daha örüldü ve K adıköy-B ostan cı kıyısına bugünlerde duvar çekm e hazırlıkları sü rüyor. ama B oğaziçi kıyıları hâlâ kullanı labiliyor. Boğaz'ın iki kıyısını henüz trafi ğ e terk etmedik, buradaki trafiği oldukça masum sayıyoruz. Ama A m avu tköy'de ya da B itçiım ere'dcki kazıklı yol projelerini duydukça irkilmeden edemiyoruz Galiba Boğaz kıyısının en güzel yanı, evlerin, rıhtımların, ya da parkların çerle rini birbirlerine bırakarak sıralanmalarıdır. Eski İstanbullulardan biri, denizle ilişki kurmanın mümkün olduğunu anlatmıştı. Dostluğa ihtiyaç duyduğu, ama insanlara tahammül edem ediği bir an geldiğinde, denize başvurduğunu, denizin, yerine göre sevgilisinin, yerine göre arkadaşının yerini tuttuğunu söylemişti. Kıy: boyunca ayakta kalabilmiş yalılar. İstanbul'un d e nizle kurduğu böyle bir ilişkinin amiredir, özellikle d e Am avutköy... 1950'lerden bu yana geleneksel yapısını biraz olsun koruyabilmiş sayılı yerleşmelerden biridir. Tarihi dokuyu meydana getiren ve artık tarihe karışmış bir teknolojinin ürünü olan ahşap ev ve yalılarından, günümüze ulaşabilmiş olanları, farklı tarihi üslupları barındırırlar. İstanbul'un bir deniz şehri oluşunun son tanıkları...
Eğer o binaların önünden yo l geçirilip denizle ilişkileri koparılırsa. korunmuş ol malarının p e k önem: kalmaz.
E N İY İS İ B İR ŞEY YAPMAMAK w
W N f
m tta: Ê liks
M. vot
ASANLARIN ve yalıların yerini ’ trafik aldıkça. B oğaziçi kıyıları kişi- liksizleşecektiı İstanbul kıyılarından — vollar geçirmek ya da boydan boya parklar yapm ak bir kadirbilmezlik olacak tır. Neye öykünülüyor? S ö z gelimi bir Barselona'nın ya da Riviera'nın sahil parkları, çekiciliklerini bir talihsizliği telafi etm eye çalışırken kazanmışlardır
Bugün belediyenin yapabileceği en iyi iş. B oğaziçi'nde hiçbir şey yapmamak, kıyının m evcut durumunu korumak ola caktır. B oğaz sırtlarında zaten çok az kalmış olan erguvanları, manolyaları k o ruyabilirlerse ve hele Kuruçeşm e'deki kömür depolarının ve İstinye’cieki tersa nenin kaldırılmasına önayak olurlarsa, yeterince hayırlı bir iş yapm ış olurlar. Başka da hiçbir şe y yapmaları gerekmez. (B.B.)
HERKESE SÖZ HAKKI
SERBIST KÜRSÜ
mmmmm
Yöneten: Tahsin OZTIN
Tunceli'de köy hizmetleri
mevsimlik işçileri ortada kaldı
B
İZLER ,Köy Hizmetleri Tunceli Müdürlüğü'nde yıl lardır çalışmış mevsimlik işçileriz. Birçoğumuzun emekliliği yakındır. 1987 sezonunda bizler bu kurumca işe alınmadık. 1987 yılı sezonu için işe alınan 73 kişi içinde bu kuruma hizmeti olan kişiler alınmayarak sa dece geçen yıldan 3-4 ay hizmet etmiş kişiler tercih edildi. Bizler yıllarımızı verdiğimiz bu kurum tarafından kapıda bırakıldık. Bu kurum içinde çalıştığımız için baş ka bir mesleğimiz yoktur. Yıllardan sonra bizlere yapı lan bu haksızlığın ve mağduriyetimizin giderilmesini beklerken, Genel Müdürlüğümüzün, il teşkilatlarının mevsimlik işçi seçiminde nelerin göz önünde tutulduğu konusunda bizleri aydınlatacağını ümit ederiz.(Köy Hizmetleri Müdürlüğü'nün Eski Çalışanları)
Karabük Beşbinevier halkı,
belediyeden anlayış bekliyor
M
AHALLEMİZ Karabük'ün Beşbinevier adı altında büyük bir yerleşim yeridir ve 4000 haneden oluş maktadır. Ne yazık ki, burası çok geniş bir alana yayılmış ve ne çocuklar için oyun bahçesi ne de dinlenmek için bir park yapılmıştır.imar planına göre yeşil alan ve çocuk bahçesi diye ayrılan yerler ilgisizlikten mahalle sakinlerinin tel ör gülü ve tahta perdeli bostanı olma yolunda.
Yetkili makamlardan özellikle belediyemizden bu hususta hassasiyet bekliyoruz.
(Karabük Beşbinevier Sakinleri)
Sümerbank, Malatya Teksif
işçilerine kim sahip çıkacak?
B
İZLER Malatya Sümerbank Fabrikasr'nın çeşitli bi rimlerinde çalışan “işçi” statüsüne tabi eleman larız. Üç vardiya çalışıyoruz.Tahsil olarak da lise, tek nik lise ve yüksek okul mezunları olarak her birimiz 6- 7-8 yıllık işçileriz.Aldığımız ücret çok düşündürücü ve gülünçtür. Usta ve ustabaşılar dahil,30 binden tutun, 60 bini geçen yok sayılır. Sözleşmede yüzde 30 öneren beyler acaba 40- 50 bin lira ile geçinebilirler mi?
Yetkili merciler neredeler?
(Malatya Teksif Şubesi'ne bağlı işçiler)
üniversiteye
girem eyen de,
bitiren de
mutlu değil
T
ÜRKİYE'deki eğitim ger çek anlamda yeterli mi? Bunu hiç düşünüyor muyuz7 ilkokul, ortaokul, lise derken bir de bakmışsınız üniversite bitivermiş Tabii üniversiteye girebilirseniz. Üniversiteye gi rebilmek?...Acaba üniversite imtihanı denilen bu olay gerçek an lamda bir sınav mı? Acaba on bir senelik çalışmanın ürünü mü? Acaba bunca se nenin karşılığı, üç saat gibi kısacık bir zam anla ölçüle bilir mi? Acaba insan bu kı sacık zaman zarfında haya tını gerçek anlamda yönlen direbilir mi? Acaba, acaba, acaba... Sonu gelmeyen aca- , balar zinciri Peki, diyelim ki üç saat başarıyla geçti haya tımızı yönlendirecek okula gir dik ve bitirdik. Acaba hangi birimiz istediğimiz meslekte eğitim gördük? Görememiş sek eğer, hangi birimiz iste mediğimiz meslekte başarıya ulaştık? Hangi birimiz iste meye istemeye mesleğimize devam ettik? yüzde 45 - yüz de 50 hepsi bu. Ya diğerle rimiz? Kimisi, üniversiteye gi rebilmek için çırpınırken, ki misi bitirdiği halde mutlu de ğil. Çünkü işsizlik, çünkü eko nomik şartlar, çünkü, çünkü, çünkü...’Ve acabalar zincirine çünküler zinciri ekleniyor.
Yapılan ne? Çaba, uğraş.. Sonuç ne? Hiç... Ya alınan ön lem? Hiç... Sadece kosko caman bir hiç!.
Özlem G encer - İSTANBUL
Soldan sağa
(g erektiğin de kullanılm ak ü z e re saklan an yiy e c e k maddeleri), 8 - Saygınlık... Demirin simgesi, 9 - Biraz biraz... Kolaylıkla aldatıla- bilen (kurnazlığa aklı er meyen), 10 - Şaşkınlıktan doğan kargaşa... Boşu bo şuna olan.
Yukarıdan
aşağıya
1 - M alatya’nın bir ilçesi... Bir hayvan, 2 - Boyu fazla... Avcının av beklediği yer, 3 - Tahkikat evrakı veya sorgu özeti... Bir renk, 4 - Litre nin kısa yazılışı... İlâç... İcâr, 5 - Nişan veya em âre... Kaya parçası, 6 - Yabancı... Lez zetli, 7-- Bir erkek adı... Ku kuletalı palto, 8 - Beyanat... At üretilen çiftlik, 9 - İlâve... Tütün dumanının bıraktığı katranımsı acı kir, 1 0 - Bir
NESLİ TÜ K EN EN LER ^ “
İstanbul evleri ve yalıları yok o l muyor; eski İstanbulluların da nesli tükeniyor. Cihat Burak (solda) ile Aydın Boysan gibi, “ Şehr-i İstanbul'unkeyfini çıkarm ayı bilenlerin” sayıları hızla azalıyor... Amavutköy'ün göz nuru, ince em ek ürünü yalıları, önlerinden yol geçirilirse, sıradan evler haline gelecek.
Vapurlar da bozuldu
Boğaziçi'nin çirkinlik abidesi köm ür depoları, kaldırılacakları günü bekliyorlar...
EY R EK yöre sini b ir d o la şalım dedik. So kaklarına girer girmez peşimize 20 çocuk takıl dı. Boynumuza asılı fotoğraf m akineleri ve gözlüklerimiz yüzünden... T urist sanıyorlar. Bir kadın pencereyi açmış ba ğırıyor: “ P eşlerinden gez
meyin! Onlar da in sa n ...”
Ç o c u k la r. “ M e s t e e e r ,
M üsüüü!” diye diye takılıyor
lar. Konuşunca da şaşırıyorlar:
“Türkçeyi nasıl oluyor da iyi konuşuyorsunuz? Nere den öğrendiniz?" diye. Ço
cuklardan biri, fetihte cami yapılmış olan binaya (eski
Pantokrator Kilisesi) pence
resinden girip bize kapıyı açıyor.
Bizim İstanbul'da yalnız Zeyrek insanları değil, ölüler bile canlı çevrelerdedir. Bitkiye karşı züppeleşmemiş bir sevgi nin kanıtı, eski mezarlıkları mızda... Biliriz: hepsinde nice yüz, nice bin selvi yükselir. Bu coşkunluk yetmezmiş gibi, me zar taşlarının üzerinde selvi kabartm aları bulunur... Hem de, boynu bükük sekiler...
İstanbul'un bazı semtleri, bitki adları ile tanınır. Sıı-asel-
viler'in adı, bir sıra selvi ağa
cından kalmadır: Bunu bilenler artık yaşamıyor, ama Sırace-
vizler'in adını aldığı ceviz
ağaçlarını, ben akranlar biliriz.
Mecidiveköy dutlukları da,
sıra cevizlerle yaşıttı. Marul ile ün yapan Yedıkule'de, marulu tanıyan kalmadı. Langa hıyar ları ise edebiyata bile veda etti.
Kanlıca yoğurdu ile S a rıyer böreği unutulmadı. Bey koz paçası ne oldu bilmeni. Arnavutköy'un pembe çile
ğine rastlayan varsa, lütfen h a ber versin.
 L E M -İ AB...
D
ÜNYADA en çok bulunan şeyi, yaşayışı mızın baş köşesine koy- muşuzdur: Su;.. Akar yalaklı evlerimizle, çeşmeleri mizle. havuzlarımızla, m im ari mizdeki yeri bile emsalsizdir. Bitmedi: Çilingir sofrasında demlenmeye bile “ âlem i â b ” (su âlemi: demişiz "G idelim G öksuva bir âleııı -i âb eyle yelim ” şarkısı, bir demlenme önerisidir.
Haydi dem işini bir yana bırakalım. Anlatırlar ki es kiden. İstanbul'un tin kazan mış kaynak sularının 25 çeşi dini ayırt eden varmış. Hem de gözleri mendille bağlı iken... Bunu yapabilen, yaşamaya tır naklarını geçirdi demektir. 25 çeşit suyıı anlamak. 250 çeşit 1 şarabı ayırt etmekten dalla zor
İsa ge Ulu tanbul'un olsa gerek. lu n ay anlatıyordu: “ Is-ğazına düşkün kişilerinden Tevfik Bey, iki arkadaşını yanına alıp Kan- lıca'ya gidiyor. Kanlıca'nm, yoğurdu kadar gözlem esi de m eşh u rm u ş... B aşlıyorlaru ş . . . E
yem eye, ta ki gözlem eci g e lip, artık pişu-emeyeceğini, çünkü un ve yağ
kalmadı-artık pişu-emeyeceğini, ğım söyleyene kadar.
Bunu işiten birisi Tevfik B ey’e sormuş; Beyefendi kaç
tane yediniz?’ Tevfik Bey ise
soranı inceliğe davet ediyor:
‘Aman efendim, kaç tane ye diniz denilmez, kaç saat ye diniz diye sorulur. ”
"İstanbullu” olmak ha?
Nasıl bir şey bu acaba? “En
tarisi ala benziyor” şarkısını
bilir mi? Bir A m erikalı. zenci kızın dünyaya yaydığı “Ü skü
dar’a gider iken" şarkısını,
d aha önce evinde duym uş muydtı? Lahmacun ve naylon kova uygarlığından önce, bu şehirde yıllanmış mıydı? İstan bul efendileri, artık sırdaş he sapta gizleniyorlar herhalde...