• Sonuç bulunamadı

Demirpede'de 30 yıl Rusya'ya kaçan bir subayın hikayesi:Nazım Hikmet'i yıkılmış gördüm:Marat beni oyalamaya çalışıyordu ama...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Demirpede'de 30 yıl Rusya'ya kaçan bir subayın hikayesi:Nazım Hikmet'i yıkılmış gördüm:Marat beni oyalamaya çalışıyordu ama..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

7

*

7

Sayfa: 7

Hürriyet

Karşılaştığımızda, "İn a­

nır mısın Yusuf Yol­

d aş?" diyordu. "Kom ü­

nizmin bu kadar iğrenç

bir düzen olabileceğini

hiç bir zaman hatırım­

dan geçirmemiştim..."

_____________

24

____________

Anlatan :

Yusuf Y IL D IR IM L I

Yazan :

Kemal Zeki GENCOSMAN

M

a z i m h i k m e t i«,

Marat’m dairesin­ de tanıştık. Heyecanla boynuma sarıldı, ahum­ dan öptü ve ilk sözü şu oldu:

— “ Yoldaş benim ger­ çek bir komünist oldu­ ğumdan asla şüphen ol­ masın!”

Bir koltuğa oturdu. Or­

tadaki masanın üstünde

duran kitaplardan birini

çekti

kapağın arkasına

‘ Yoldaş Yusuf'a ilk ha­ tıram,,

diye yazıp imza­

ladıktan sonra bana ver­

di. Kendi kitabıymış:

— “Oku,,

dedi,

“ Oku da Stalin ve şürekâsının ne mal olduklarını an­ la !”

kitabın adı

“ İvan î- vanoviç”

ti.

Nazım Hikmet:

— İnanır mısın yol­ daş Yusuf,

dedi

komüniz­ min böyle iğrenç bir dü­ zen olduğu asla hatır ve hayalimden geçmemişti.”

Ben de onlara zindan­

larda ve ölüm

kampla­

rında başımdan geçenle­

ri anlattım. Marat bun­

ları

anlatışımdan

hoş­

lanmıyor gibiydi. Bunu

sezince

dayanamadım:

Marat beni oyalamaya çalışıyordu ama

— “ Ben bunları bura­

da değil asıl

Türkiye’de

anlatacağım” dedim. Na­

zım Hikmet:

— “ Haklısın yoldaşım,,

diye benden

yana

oldu.

“ Leııin’den sonrakiler birbirlerine düştüler. On milyona yakın insanın kanı sel gibi aktı. Hâlâ proleteryanın silâhı olan komünizmi Rus silâhı o- laı-ak kullanıyorlar.,,

Marat,

Nazım

Hik-

met’in

bu biçim konuş­

masından da belli ki

te-tirgin oluyordu. Nazım

ona döndü:

— “ Neden gerçeği kabul etmek istemiyorsun ? Söv le bana bugün dünyada hangi milletin komünist partisi ba­ ğımsız. Hepsi Kuşlara bağlı. Bundan şu çıkıyor: Demek komünist partileri kendi mil­ letlerine değil. Rusiara hiz­ met ediyorlar. İşte hunıın için de sana, bana, hütün komü­ nistlere pek haklı olarak Rus­ ların uşağı diyorlar.,.

Sonra da sunu «ordu Ma­ rat’tan:

— “ Söyle bana, biz komü­ nistlerin burjuvadan iarkımız var m ı? Elbette yok..’ ’

Marat da, Nazım’ı bir bur­

juva gibi konuştuğu için kı­ nıyor, köyleri görüp görmedi, ğinj soruyordu:

— Buradakileri duba gör­ medim ama gelirken Bulgar, Rumen. Polonya köylerinin halini gördüm ve doğrusu hayret ettim.. Çünkü beğen­ mediğimiz Türk köylüleri bu memleketlerdeki köylüler­ den çok daha iyi yaşıyorlar­ dı. Üstelik de bizim köylüler hür ve serbest.. İstedikleri yerde oturur, diledikleri yer­ de çalışırlar. Gelirken gör­ düğüm yerlerdeki köylülerin kecdileriı anlattılar. Emekle­ rinin karşılığı olarak aldık­ ları yıllık yiyecek altı ay bi­ le yetmiyormuş. Çünkü kol- lektif çiftliklerde bunların başlarında bulunan komü­ nistler, çalışmadan köylünün kazancına otrak oluyorlar, üs­ telik devlete teslim edecekle­

NAZIM, Rusların komünizme ihanet ettiğini öne sürüyordu. Ama gerçekleri kabul et­ mekten korktuğu, açıkça belli oluyordu. Fotoğraf, Nazım’ın Türkiye’de olduğu gün­ lerde karısı ile birlikte çekilmiş.

ri ürünün belki yarısını da çalıyorlarmış.,,

Marat bu söylenenlerin et­ kisini azaltmak için bana:

— “ Gene şairliği tuttu,, dedi, “ Bilirsin şairler abart­ mayı çok severler.”

Ama Najzım Hikmet: — “ Ben ciddi konuşuyo­ rum, bak başka bir örnek vereyim,, diye devam etti.

— “ Buraya geldikten bir hafta sonra kalbim ağrımaya başladı. "Tanınmış komü­ nist,, olduğum için Özel Kremlin Hastanesine yatırıl- dım. Biraz iyileşince balkona çıktım ve karşıdaki binada yatan hastaların halini gör­ düm. Yamalı pijamalarla ge­ ziyordu hastalar.. Öğrendim ki meğer orası ikinci üçüncü sınıf komünistlerin hastane­ siymiş!..”

Nazım o binalara gitmiş, hastalarla, hekimlerle konuş­ muş, şartlar çok kötüymüş... Bunları uzun uzun anlattık­ tan sonra:

— “ Demek istediğim şu” diye devam etti. “ Kanunlarda açıkça hiç kimseye imtiyaz tanınmadığı halde komünist­

ler, burjuvanın bile sahip ol­ madığı imtiyazlı bir sınıf ha­ linde.. Üstelik kendi içlerinde bile sınıflanmışlar. Her yerde durum böyle iken neden ya­ lan söylüyoruz? Yani Rusya’ da mevcut olmadığını bildi­ ğimiz halde neden haktan, adaletten, eşitlikten, özgür­ lükten söz ediyoruz?”

MARAT, HAZIM ’A

KIZIYOR

Bu konuşma Marat’ı kızdı­ rıyordu. Daha o gün anladım ki aralan pek yok. Nazım’a, pek manalı bir eda ile:

— “ Tenkit ediyorsun ama koca apartman dairesinden başka, iki katlı bir villâda da oturuyorsun. Altında da ara­ ba” dedikten sonra “ Ya bu­ na ne diyeceksin?,, der gibi, onun sözlerindeki samimiyet­ sizliği suç üstü yakalamış gi­ bi yüzüne baktı.

Nazım Hikmet bu ağır so­ ruya karşı ne diyebilecek? Ben de merak ediyordum. O hiç istifini bozmadı:

m yapıyoruz, yüzümüz kızar­ madan herkesin konut ihti­ van karşılanmıştır, d iy o n » . Gerçi çok bina yapılıyor ama daireler hemen hemen aadeco partililer için..”

Naızım Hikmet’in v illâ « Moskova banliyösünde, bir koru içinde, iki katlı şirin bir bina idi. Kapıyı bize be­ raber yaşadığı hemşire aç­ tı, beni güler yüzle karşıladı. Alt katta oturuyorlardı. Üst kat ufak bir müzeyi andırı­ yordu. Geniş bir de kitaplık* Son derece güzel döşenmiş salonda biraz dinlendikten dereden tepeden konuştuk­ tan sonra hizmetçi yemeğin hazır oluğunu haber verdi.

Bizi sofraya davet eden Gala, bence çirkin bir kadın­ dı ama, güler yüzlü görünme­ ye gayret ediyordu. Daha ilk anda hissettim ki, benim mi­ safirliğimden pek memnun olmadı. Masaya şarap koyar­ ken elleri titriyordu. Sinirli bir hali vardı. Nazım az içti. Doktorlar sigarayı da içkiyi yasak etmişler.

Yemekten sonra beni ya­ tak odasına götürdü. Geniş gardrobunu açtı. En azından on kat elbise, yirmi doku» gömlek, iskarpin, çamaşır, her mevsim için ayrı kürk, palto, pardesüler doluydu. Nazım bana:

— “ Karaoğlan, hiç sıkılma, canın hangisini çekiyorsa al!” dedi ve alaylı bir gülüşle:

— “ Buraya birinci sınıf komünistler do geliyor, seni bu kıyafetle görmelerini iste­ mem,, dedikten sonra:

— “ Seninkinden daha k ö ­ tü kıyafetli üniversiteliler de gelirler ya, o da başka!” diye tamamladı sözlerini..

Benim durakladığımı gö­ rünce de, Gala’nm pek arzu etmemesine rağmen, bana elbise, palto, pabuç, gömlek, kravat, çamaşır ayırdı:

— “ Senin eski elbiseleri de şoförümüze veririz,, dedi.

Yatacağım odayı gösterdi, hemen yıkanıp yattım. Fakat uyuyamadım. Kafam çelişki­ ler içinde, allak bullaktı. Na­ zım Hikmet’in konuşmalarını hatırlıyor, düşüncelere dalı­ yordum...

YARİNİ

Nazım’a göre komü­

nizm artık bir masal

— “ Hastanede hemşire söylemişti ya” dedi “ Komü-H nistler de sınıflara ayrılmışlar

diye.. Eh, ben birinci dere­ ceden olduğuma göre öteki komünistler gibi bana da vil­ lâ verdiler.”

Demeye böyle dedi ama, bu konudan ve bu sorudan çok rahatsız olduğu da uğra­ dığı tedirginlikten belli olu­ yordu. Saatine baktı:

— “ Ben artık gideyim. Ga­ la beni bekler şimdi.,,

Gala, Nazım Hikmet’in has­ tanede tanıştığı hemşire imiş. O zamandan beri onunla ya­ şıyormuş. Ayağa kalkınca Ma- rat'a:

— “ Yusuf yoldaşı da gö­ türmek istiyorum, bir müddet villâda kalsın, dinlensin za­ vallı..” dedi.

Otelin kapısında Çayka marka mükellef bir araba bekliyordu. Bindik, villâya yollandık. Yolda özel şoför Nazım Hikmet’e:

— “ Acaba benim için ko­ nuşabildiniz m i? ” diye so­ runca Nazım ona kısaca:

— “ Telefonla aradım, fa­ kat bulamadım,, dedikten sonra konuyu bana anlatma­ ya başladı:

— “ Bak, bu şoför bir oda­ lı bir gecekonduda karısı, iki çocuğu ve annesiyle birlikte cturuyor. İki oda bile verme­ diler. Ama biz yaian olduğu halde Rusların

nronagandası-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Beni bir avcı vurdu buralı ceylân Kaşı gözü sürmeli karalı ceylân Beni bir avcı vurdu buralı ceylân Bu dağların merali garip ceylânım Senin gibi

Nine apansızın ölüp varı yo ğu ka­ panım elinde kalınca baskısız kalan Sadi, K avuklu H am dinin orta oyun­ larında, Şevkinin tiyatrosunda aktör lüğe

A number of independent practice tasks can be suggested for the client following the first consultation, for example, collection of stuttering severity scores during everyday talking

Ergenlerin sahip olduğu değerler ile öznel iyi oluĢları arasındaki iliĢki incelendiğinde insani değerler ölçeğinin sorumluluk, dostluk/arkadaĢlık, saygı ve

Tablo 8: "Türk iĢletmeleri yabancı sözcük içeren marka adını dıĢ pazara açılırken tercih etmemelidir." Fikrine Katılma Düzeyi Türk işletmeleri yabancı sözcük içeren

Kassing ve Avtgis [11], içsel kontrol odağına sahip çalışanların orta derece ya da dışsal kontrol odağına sahip çalışanlardan daha fazla açık muhalefet

İnsanlığın başlangıcından bugüne değişime uğrayan doğada görülen farklılıklar, değişen toplumsal değerler ve doğa insan ilişkisi ve sanat- sal

Sabık serasker ve Tophanei âmire müşiri Ali Saip paşanın hafidi ve Sa­ di paşanın ikinci oğlu Osman bey, etrafa bambaşkalık, yepyenilik olsun diye