• Sonuç bulunamadı

Said-i Nursi Efendi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Said-i Nursi Efendi"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Said-i Nursî

Efendi

Nizamettİn Nazif

TEPEDEJLENLÎOĞLTJ

D

ü ş ü n c e l e r i n e sekter bağlığı ile son yıllarda pek tanınmış olan din bilginle- riclııen Said-i Nursî efendi­ nin fânî dünyadan âtem-i ■>dırâ> ya intikal ettiğini özel bir tees­ sürle öğrenmiş bulunuyorum... Islâm dininde bir tarikat yolu­

nun “Pir"! addedilmesinden ve

Şey^h Sâid-i Nursî efendi haz­

retleri diye anılmasından çok

önce tanımış olduğum bu zat benim tam kırk üç yıllık dos- tumdu. Her vesile ile herkes i- çin dâima samimiyetle Allahtan inayet dilemiş olduğunu bildi­ ğim Said-i Nursî efendiye, 1379 ncu Hicret yılı Ramazan-ı şe­ rifinin “Kadir” gecesine takad­ düm eden işbu mübarek saat­ lerde Ceneb-ı Hak’tan rahmet dilerim :

Merhumun aramızdan ayrılışı ile on dokuzuncu asrın dini bütün müslüman OsmanlIlarından

(2)

R iı ıı ım ıı ıı ım ıı tı m ıı ım m ii fi ii ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıt ıı ıı ıı ıı ıı ıı m ii iı ıı ıı ım ıı ıı ıı ım tt iı ıı ii iı ıı ii im ıı ıı ıı m ım ıı ıı m ıi ii ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı u ıı ıı ıı ıi H iı tı tı ıı tı if im ıı m ım m ıı ıı m ın M m "i ıı ı ıı ıı ı» n ıı ım ıı ıı n ıı ıı i! in «ı ıı ıı ıı iH iH iı ıı ıı m ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ın ıı ıı ıı ım ıı ıı »ı ıı m ıı ım ıı ıı ıı ı« ıı m ıı ıı ıı ım ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı iı

S f l İ D - İ N U R S I E F E N D İ 1

(Bastarafı 1 inci (aylada)

ki sonuncusu tarihe karışıyor. O,

bir Abdül’Aziz devri yâdlgârl

İdi.

Büyük Ali paganın son sadâ­ reti esnasında Glridde, Bosna’da, Hersek’te orta ve yukan Bal­ kanlarda, Arap ülkelerinde bir­ birinden kötü olaylar ardarda patlarken Bitlis’in hücra bir kö­ yünde dünyaya gelmiş olan bu

orijinal insanı ben, dünyanın

gene çok karışını? olduğu pek kanlı bir devirde, Birinci Dünya

Harbinin en çapraşık günlerin

den birinde îstanbulda tanımış­ tım.

1916 yılında bir yaz günüydü. Harp îstanbulu öylesine boşalt­ mıştı kİ, OsmanlI payitahtında o kadar az erkek kalmıştt ki. so­ kaklarda, parklarda dolaşanlar,

kahvelere tiyatro ve sinemala­

ra gidenler tanrının güllü bir­ birlerini göre göre artık hep ar­

kadaş, dost ve akraba halini

almışlardı.

Elektrikslzlikten tramvayların işlemediği, atları cephelerde sah ra bataryalarında hizmet gör­ düğü ve sahipleri çoktaan şe- hid oldukları için arabaların a-

hırlarda küflendiği bir devirdi

bu... Günün en İşlek sayılan sa­ atlerinde bile sokaklarda İnsan­ lar o kadar seyrekti ki, Divan yolunda da, Şehzadebaşında da, Galata köprüsünün ortasında da

serçeler cıvıldaşırlardı... Böyle

bir devirde, benim gibi Dlvan-

yolunda Eski Zaptiye sokağın­

da oturan bir îstanbullu’nun, sa­ bah akşam "Flrûzağa" Câmii yanındaki Bulgar börekçide kar­ nını doyuran Zaza külâhlı "B e diüzzaman efendi”yi görmeme­ sine imkân mı vardı? Tabii ben de, yakın arkadaşlarım da onu

görmüştük ve ölüncüye kadar

muhafaza edeceği kıyafeti ile zerre kadar ilgilenmemiştik ve

günün birinde kendisi ile ah­

bap olmuştuk. Ve kendisi ile ilk önce nerede tanışmıştık, biliyor- musunuz?

Hayret edeceksiniz ama haki­ kat budur :

Türk Ocağı binasında... Zira 1.9.16 yılında kendisine ne şeyh denirdi ne hoca, ne efendi ne de üstad... Adı da pek geç­ mezdi. Ondan sâdece "Bedlüzza-

man bey” diye bahsedilirdi. Ve

hayatı börekçi dükkânı ile Tür­ bede "Mahmudiye” otelinde ge­ çerdi (x) ve asla para sıkıntısı çekmezdi. Zira :

1 — Devrin Şevh-ül îslftmı Mu­ sa Kâzım efendi kendisine dai­ ma yardım ederdi.

2 — "İttihat ve Terakki” fır­ kası da kendisini devamlı suret­ te kollardı.

Çtinkii Bediuzzaman bey, B i­ rinci Dünya Harbi Türkiyesln- de bazı doğu bölgeleri için yük­

sek yetki ile ödevli bir çeşit

“umum! efkâr nâzımı” idi. Ve :

“U eb-!i um” îttihadçı idf (xx) O devirde Londralılar, Parisli­ ler. SofyalIlar gibi İstanbullular dahi parklarından istifade etme­ ği bilirlerdi. Aileler, “Rabe Bey Kampı”na gönderilmelerine mek

parmak kalmış benim gibi genç S ler (xxx) akşam üzeri grup grup| GUlhâneye giderdik. Meselâ sim -5 dİ Tunus Büyükelçimiz olan S Ekselâns Nedim Veysel, şimdi | yüksek bir tabip olan Dr. F e-| ridun Frik, o zamanın İyi gaze-| tecilerinden sayılan (xxxx) Se-|

lânikli Muallim Râik merhum, |

Askeri Tabip Seyfi parkta do-|

laşır dururduk. Bediuzzaman bey £ de üzerine sırmalı puşi sarılm ışl deve yününden, kırk santim yük £ sek, Zaza kulâhı, siyah ibrişimle | süslü tfeyaz zıbını, pırıl pırıl sır-1 malı kahve renkli cepkeni, L â -1 hor şalından kuşağı ile aramız- £ da bulunurdu. Bu Lâhor kuşağın - bir kenarından dâima çok güzel £ işlenmiş bir sırmalı çevre sar- £ kardı. Ve Bediuzzaman bey tam £ manası ile kibar bir doğu e- £ fendtsi İdi. Bize arasıra Nâbl-g den, Fuzuli’den parçalar okudu- f ğunu hatırlarım. Fakat dini bir £

trşadda bulunduğu olmamıştır. £

Dürüst bir İnsandı. Erkeksiz £ genç kadınların pek bol ve atıl- 5 gan oldukları o devirde söz a t-1 inak pek geçer akçe iken B e-1

diüzzaman beyin en ufak bir|

lftubftlilikte bulunduğu görülme-1 mlştlr.

AbdUI'Azlz devrinde doğan, £

Abdül’Hamid devrinde büyüyen, | meşrutiyeti kırk yaşında gören £

ve bizimle tanıştığı günlerde |

kırk sekiz yaşında olgun bir£ insan olan bu zat gayet inanmış = bir OsmanlI idi. Fakat hareke £ kullanmadan türkçe yazamazdı. £ g

Onun mütareke devrindeki |

durumunu ben bilmem. Çünküg

Ankaradaydım. İstiklâl Savaşı es-|

nasındaki Anadolu İç kavgala- g

rında adı geçmemiştir. Büyük = zaferden sonraki siyasi k arg a-! şıklıklarda fena bir not alm ış! olsaydı Mazhar MUfid bey on u ! herhalde Elmadağa göndermez-1 dİ. Gönderecek bir başka semtg

bulabilirdi. Son yıllan hakkın- £

da, şahsen söyleyecek bir sö-1 züm yoktur.

Kanaatim şudur kİ;

Merhum, olgunluk çağma u- g laştığı devre kadar Türkiyedeş “iyi insan, temiz vatandaş” sa- g yılmak İçin telkin edilmiş olang

fikirlere ölüncüye kadar sâdık =

kalmıştır. Hayatı boyunca ne £

yapmışsa İyi olduğuna inandığı I için yapmış ve kimseye fena-1 İlk etmeyi düşünmemişti.

Kendisini tanıdığım günlerde 1 on dokuzuncu yüzyıl estetiğine | pek uygun bir tarzda giyinen 1

bu zat, cidden devrine göre =

bir Bediuzzaman idi.

Benim kâinatımda hoşça bira ses bırakarak göçüp gitti.

— Allah rahmet eylesin — ş

( x ) İstanbul'a son gelişinde a y -£

nl otele inmişti.

(xx) Ne demek istediğimi er- £ babı anlar.

(xxx) O devirde bir ölüm ma- g klnesl olan yedek subay tallmgâ- s hı.

(xxxx) "Serveti Fıınun” davdı. § Ben Sabah’ta zabıta muhbiriz

Mim. I

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tezimizin bu kısmında tezimize konu olan âhiret merhaleleri hakkında Bediüzzaman Said Nursî ve Elmalılı Hamdi Yazır‟ın âhiret görüĢlerini mukayeseli bir

Daha önce İsparta, Şanlıurfa ve Van’da kapalı toplantılar­ da anılan Said Nursi için ilk kez Anka­ ra’da Kocatepe Camisi’nde düzenlenen nevlide

Her ne kadar henüz 1 sayısına inmemiş bir başlangıç sayısına rastlanmamış ise de, “başlangıç sayısı ne olursa olsun,.. sonunda mutlaka 1

Tinnitus grubunda serum çinko se- viyesi ile işitme arasındaki korelasyon analiz edildi- ğinde; ortalama serum çinko seviyesi ağır sensorinöral işitme kaybı olan

62 yaş ve daha genç hastalar için beden imajı, sosyal destek ve postoperatif komplikasyonların; 62 yaştan daha yaşlı olan bireyler için ise, özbakım ve beden imajının stoma

hakkında da bilgi vermektedir. Muhabbet, ‘bir şeye arzu duymak ve ona meyletmek’ de- mektir. Bu duygunun Allah ile kul arasında bu şekilde gerçekleştiğini düşünmek doğru

Öyleyse tarikatlar, geçmişte, sık sık iktidara bağlı yorumcular tara­ fından zedelenen İslami ruhaniyeti yaşatmada rolü olan, halkı, siyasi baskılara ve

Tezin ana bölümü olan üçüncü bölümde ilk olarak genelleştirilmiş kesirli integraller yardımıyla bazı yeni özdeşlikler verilmiş ve bu özdeşlikler