b l R Y E « L I F İ L M
_____________________ ' T. r » | O f lYerli filmler bu sene birbirini takip ediyor ve hepsi de lıaıklan rağbet görüyor. İki halta önce, salon ve cemiyet halatım akset tirmeğe fazlaca merak edip çok
fakir düşmüş bir aileyi de kat
kat ve eşyası bol ve ziynetli bir evde yaşatan (Gençlik günahı) nı
seyretmiştim; evvelisi gün de
(Harman sonıı) nu gördüm. Bu, tamamiit köyde geçen, büyük id dialara kalkmıyan ve hoş bir film. Hoşluğunun sebeplerindeu oiri de, bir zamandanberryıldızı olan Suz zan Y ak arla patron İsmail Düm-
'TnUnt'den trupun en miitevazi
-itanfocûsu ve oyuncusuna kadar,
bu tulûat tiyatrosunun bütün
mensuplarının rol almış bulunma larıdır. Bir tulûat trupunun tek mil insanlarını beyaz perde ile böyle b.r nevi ebediyete mazhar olmuş görmek, insanın dudağına İstemeden bir tebessüm getiriyor.. Hattâ, DümbüIHi, pek sevimli bir eşeğin üzerinde o derecede alış kın ve tabiî oturuyor ki, bıı şiriu hayvanın bile heyetle biı müna sebeti olduğuna, eğer bilmediğim oyunlarda sahnede görünmüyor sa patronun . ıllardanberi temsil lere onun sırtında gelip gitmek itiyadında bulunduğuna hükmede sim geldi. Filmin senaryosuna ge lince, o da trupun, evvelce iki gi dişimde de ciddî edalı yegâne rol lerinde gördüğüm bir uzvu tara fından viicude getirilmiş: Tulûat trupu ve tulûat aktörü deyip geç memeli.
Fakat filmdeki şahıslar tru pun sanatkârlarından fazla oldu ğundan, hariçten de bazıları alın mış ve hu meyanda köy güzeli Nadirenin kalbini paylaşamıyan
iki delikanlı Şehir Tiyatrosundan seçilmiş.
Yeni yetişen ve serpilir ser pilmez iki delikanlının gönlünü birden esir eden köy dilberi, Su- zan Yakar. Lâkin muhavere es
nasında başka biri konuşarak
yalnız şarkı, bol şarkı söylüyor. Onun biraz garip, azametli, ga yetle gür ve kaidelerin çeıı berini
pervasız aşan, fakat hakikaten
bir çığlık gibi yakıcı bir sesi var dır. Hatırlıyorum ki, kendisini ilk önce Ankarada on altı, on yedi sene evvel Hafız Burhanla bera ber geldiği zaman dinlemiş ve pek rüzgârlı bir* gecede, bir bah çede duyduğum sesinin bu husu siyetinden (Muhit) mecmuasında çıkmış bir yazımda bahsetmiştim. Nedense uzun yıllardan sonra, iki üç seneden beri büyük şöhrr ’ e e-
rişen Sazan Yakar, bu filmde
mağrur, muhteris ve mütelıak-
kim lıir edaya sahip. Yeni yetişen bir genç kız değil fakat olgun bir şahsiyet halinde, bilirmiyim ben.
meselâ yıllara rağmen genç ve
güzel kalarak kızının kocasına gönül ^ f ^ n v f T b u uğurda cina yetlere sebebiyet veren bir köy
dilberi olarak hakikaten büyük
bir muvaffakiyet elde edebilirdi: Muhakkak kİ, bir şahsiyete malik ve bu şahsiyetin her şeyi küçük bir kızın hüviyetini aşıyor,..
Baştanbaşa köyde geçmekle beraber bize muvaffakiyet dere cesi pek meşkûk lehçe taklitleri sunmaktan çekinen bu film neti ce itibarile ölçülü ve muvaffak bir eserdir. Daha ciddî lıalk ve memleket eserlerinin bir başlan gıcım teşkil etmesi de mümkün dür.
<{ £ Nahid #wrı »)HÎK