• Sonuç bulunamadı

[Abdülhak Hamit Tarhan'ın aile çevresi]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Abdülhak Hamit Tarhan'ın aile çevresi]"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

A B D U L L iA K . H A M 1U — A B U U L riA K . M U L L A

5 3

vardır. On beş yaşındayken eserler vermeye başlamış olan şair, engin ömrünün her anında edebiyat ve sanat uğrunda sönmez bir heyecan taşımış ve son hastalığına kadar kalemini bırakmamıştı. Ölümüne yakın zamanların mahsulü olan H alk ve Şairi Gazup şiirleri hüvi­ yetini anlatan yazılarındandır.

Manzum ve mensur kırk kadar eserinde üç, dört bin sahife tutan edebî nesirle otuz iki binden fazla ' mısra bırakmış olması seksen altı yılı geçen ömrüne ve Batı’daki benzerlerine göre çok değilse de Hâmid bu yazıların asıl keyfiyet ve mümtaziyetiyle memleket fikir hayatına çok müessir olmuştur.

Türkiye saltanat baskısı altındayken Hâmid, Namık Kemal kadar pervasız ve tehlikeden yılmaz bir mizaçta olmamakla beraber vatan, hürriyet ve millet sevgi ve prensiplerini, sosyal hamlelerin ve ilerlemelerin tohumlarını gerek kendi nesline, gerek kendinden

ABDÜLHAK HÂMİD'İN MEZARI

sonrakilere yazılaıiyle telkin ederek içtimai vazifesini kudretle başarmış, Türk edebiyatına hem şekil, hem muhteva bakımından pek çok yenilik ve genişlik vermiştir. T iirbei Selim i Evvel'i ziya­ ret, Kiirsii istiğrak, H ayd Parktan n eferken ... gibi eserleri değişen sanat1 telâkkilerine rağmen öz şiirin misallerinden olarak kalacaktır denedilir.

Abdülhak Hâmid, uzun ömründe hayatı daima sevdi. Fakat ölümü en çok düşünenlerden biri de odur. Birçok eserlerinin en kuvvetli mevzuu ölümdür. Ölümü bir şair gibi, bir filozof, hattâ bir mutasavvıf gibi her noktadan düşünmüştür. O ebedî muamma­ nın üstünde uzun uzun duranlardan biri de kendisidir. Eserlerinin umumi mevzuları arasında bu ölüm düşüncesinden başka zamanına hâkim olan içtimai fikirler, en genç unsuru bulunduğu Tanzimat devri ediplerini, Şinasi ve Namık Kemal'le arkadaşlarım uğraş­ tırmış olan siyasi meseleler, uyanma, değişme ve ilerleme endişeleri, nihayet vatan, hürriyet ve milliyet heyecanları büyük yer tutar.

Hâmid, X I X yüzyıl Fransız edebiyatına hâkim olan roman­ tiklerin eserlerini yakından ve zamanlarında tanımış, hele tiyatro­ larında hemen tamamiyle romantizmin tesirine uymuştur. Eserlerini baştanbaşa kaplıyan tezatlarda, facialarında mühim yer tutan tirade’lannda Hugo'nun izi duyulur. Hayalinin ve edebî kültürü­ nün gelişmesinde okuduğu İran, Fransız ve İngiliz edebiyatlarının payı olduğu gibi dolaştığı İran, Hindistan, Fransa ve İngiltere iklimlerinin çeşitli renkleri görülür. Soydan gelen yüksek duygu ve düşünce kabiliyeti engin ve değişik müşahede ve mütalâalarla işlenmiş ve şaire kendi muhit ve zamanındaki benzerlerinden başka türlü olmak mazhariyetini vermiştir. Yazılarındaki lirizm unsurunun yanında dikkate değer bir fikir ve felsefe unsuru da vardır. Rıza Tevfik'in A bdülhak H âm id ve mülâhazatı felsefiy esi adlı beş yüz elli sahifelik kitabında, belki biraz da ifratla, tahlil ettiği gibi Hâmid’e en çok felsefi mülâhazalar ve kanaatler ifade etmiş olan bir şairimizdir demek yanlış olmaz. Bununla beraber

o felsefi mülâhazalar ve kanaatler mazbut bir sisteme bağlı olmak­ sızın, hattâ felsefe olduğunun farkında dahi bulunmaksızın söy­ lenmiş gibidir. Metafizik meselelerdeki kanaatlerinde biraz da tasavvuf meylinin ve panteizm inanışının izleri hissolunur.

Abdülhak Hâmid, şiirlerinde hiçbir nazım şekline bağlı kalmadı. Divan edebiyatının klâsik şekilleriyle eserler meydana getirdiği gibi birçok değişik nazım şekilleri de tecrübe etmiştir. Aruzda hususi vezinler, hecede duraklı ve duraksız ahenkler, mukayyet kafiyelerin yanında kafiyesiz manzumeler, vezni gibi kafiyesi de bulunmıyan nesir tarzında nazım şekilleri de kullanmış, serbest nazımlara, sinema şiirleri adını verdiği en son cereyanlara uygun şekillere varıncaya kadar her vasıtayı denemekten çekinme­ miştir. Yazdıklarını düzeltmek, kelimelerini seçmek, eserleri üzerinde bir kuyumcu gibi işlemek âdeti olmadığından manzume­ lerinde şekil ve ahenk pürüzlerine çok rasgelinir. Berrak bir su gibi akan veya birer şimşek gibi çakan mısıalarının yanında çok defa düğümlü ve karanlık lâkırdılar da vardır. Bu bakımdan nesri daha pürüzsüzdür denebilir. Fakat ihmal edilmiş kıyafet altında dahi şiirleri hemen daima özlüdür D il ve sanat anlayışları ne kadar değişirse değişsin, Hâmid'in birçok eserleri kendi uzun ömründen daha çok geniş bir istikbale namzet görünür.

A BD Ü LH A K M İH RÜ N N İSA (1 8 6 4 - 1943), Türk kadın şairi. Hekimbaşı Abdülhak Molla'nın torunu, müverrih Hayrullah Efendi’nin kızı ve şair Abdülhak Hâmid'in kardeşidir. Bebek'te doğmuş, hususi hocalardan ve bilhassa meşhur Hoca Tahsin Efen- di’den ders almıştır. Şiirleri kitap şeklinde basılmamıştır. B ir kız ki tanırdım, B enim le İsh a k , Viyana civarından geçerken , Salon gülü gibi bazı mümtaz ve duygulu şiirleri, Hâmid'in eserlerini andıran yazış tarziyle edebiyatımızda tanınmıştır.

T T -

5 °(

o

'-*UL

A BD Ü LH A K M OLLA (1 7 8 6 - 1 8 5 3 ), Hekimbaşı, âlim ve şair sıfatlariyle ve zamanın en seçkin adamlarından biri olarak tanıtır. İstanbul'da doğmuştur. İzmir'den M ısır’a göçüp sonra İstanbul’a dönen ve birçok ilim ve fikir adamı yetiştirmiş olan bir aileye mensuptur. Babası Şükûhi mahlâsiyle şiirler yazmış ve Divanı Hümayun Hacegânlığı vazifesinde bulunmuş olan Mehmet Emin Şükûhi Efendi’dir. Ab­

dülhak, annesinin babası He­ kimbaşı Hayrullah Efendi ve yine Hekimbaşılık etmiş olan büyük kardeşi Mustafa Behçet Efendi gibi medrese yoliyle hekimlik tahsil ederek Eski Saray'a hekim olmuştu. Mah- mud II. devrinin en nüfuzlu adamı olan Hâlet Efendi bu iki-kardeşi korurdu. Nasılsa ağızlarından onun aleyhinde bazı sözler kaçırdıkları için 1821 de Mustafa Behçet Efen­ di ile Abdülhak Molla K e­ şan'a sürüldüler. Küçük kar­ deşleri V akayi i L etaij-i E nde­ run müellifi Hıdır İlyas

Efendi'nin şefaatiyle bir sene sonra affedilerek İstanbul'a döndüler. Abdülhak Efendi önce Yeni Saray hekimliğine, 1827 de Asakiri Hassa Hekimbaşılığına tâyin edilmiştir. Medreseden yetiştiği için kendisine o zamanın İlmî rütbelerinden Selânik, ondan sonra Yenişehir mollalıkları, 1829 da Mekke ve 1832 de İstanbul payesi verilmiştir. Molla, 1833 de hekimbaşılık makamına getirilmiş ve aynı zamanda Mektebi Tıbbiyei Adliyei Şahane nazırlığına seçilmiştir ve ken­ disine 1836 da Anadolu payesi verilmiştir. Fakat aynı yılda bu payeden ve hekimbaşılıktan azledilmiştir. 1839 da tekrar Anadolu kazaskeri ve ikinci defa olarak hekimbaşı olmuş ve 1841 de

(3)

54

ABDULHAK MOLLA — ABDÜLHALİM MEMDUH

Rumeli kazaskerliği payesi almıştır. 1845 te hekimbaşılıktan ayrıl­ mış, 1847 de Maarif Meclisi reisliğine ve aynı tarihte üçüncü defa hekimbaşılığa tâyin edilmiştir. 1852 de kendisine Reisül’ulema unvanı verilmiştir. Bundan bir yıl sonra 67 yaşında Bebek’te ölerek Sultan Mahmud Türbesi bahçesine gömülmüştür. Abdülhak Molla’nın zarif ve divan edebiyatı bakımından kuvvetli bazı şiirleri varsa da kitap halinde basılı değildir. T arihi Liva adlı ve 51 yapraktan ibaret Vakayinamesi Mahmud II. nin Rami kışlasında bulunduğu zamana ait kayıtları muhtevidir ve basılmamıştır. Mahmud II. nin ölümiyle biten hastalığına ait hekimbaşı sıfatiyle yazdığı Ruznam e’si de zamanına göre tıbbi müşahedeleri havidir ve o da basılı değildir.

Büyük kardeşi Mustafa Behçet Efendinin yazmaya başladığı H ezar Esrar adlı mecmuayı onun ölümünden sonra Abdülhak Molla 850 nci rakamdan itibaren yazmakta devam etmiş ve onun da ölümü üzeripe bu esrar, oğlu hekim ve tarihçi Hayıullah Efendi tarafından bin sayıya ulaştırılarak 1866 da bastırılmıştır. Bu eserin iki kardeş tarafrndan yazrlan kısımları eski hekimliğin masal kabilinden olan hükümlerini ihtiva etmekte ve Hayrullah Efendi tarafrndan ilâve edilen kısımları da fennî eğlenceler çeşi­ dinden bulunmaktadır.

Hekimliğe ait ciddî bir eser bırakmamış olan Abdülhak Molla, memlekete giren tıbbi yeniliklere yardım etmiş ve hekimba- şıyken salgın hastalıklara karşı karantina teşkilâtı ve mecburi çiçek aşısı yapılması gibi işlere emek vermiş olmakla tanılır

Viyana’dan muallimi evvel unvaniyle celbedilen Dr. C. A. Bernard, 1254 ( 1839)da Mektebi Tıbbiye’ye getirildiğinde, Abdülhak Molla’yı Mektebi Tıbbiyei Adliye nazırı bulmuştur. Beınard’ın Mektebin ilerlemesi için tanzim ettiği projeleri Abdülhak Molla çok müsait karşılamış, 1256 (1840) tarihinde de teşrih dersinin ölüler üzerinde gösterilmesine dair hükümdardan irade çıkarmışıır.

A BD Ü LH A K N ASUHl (1 8 3 7 - 1912), OsmanlI İmparator­ luğunun son devirleri devlet ve fikir adamlanndandır. Müverrih Hayrullah Efendi’nin oğlu ve

Abdülhak Hamid’in büyük kardeşidir. Harbiye mektebin­ de okumuş, Paris’te açılan Mektebi Osmani’ye devam etmiş, bir müddet subay sıfa- tiyle hizmet ettikten sonra askerlikten ayrılarak Babıâli tercüme odasına girmiş, daha sonra birçok mutasarrıflıklar­ da bulunmuş, Abdülhamit II. zamanında valiliğe yüksel­ miştir. İki kere Tahran bü­ yükelçiliğinde de bulundu ve ikinci Meşrutiyetten sonra ayan azası oldu. Bazı şiir

ve tercümeleri varsa da bunlar cilt halinde toplanmamıştır.

ABDÜLHAK NASUHİ BEY

A BD Ü LH A K O Ğ U L L A R I: BEN İ M ERİN D E V L ETİ’nebk. A BD Ü LH A K ŞÎN A Sİ H İS A R : HİSAR’a bk.

A BD Ü LH A K ÎM , ['abd dl-hakim] el-S elk û ti-S iy elk û li ( ölm. 1656 ), Hindistan Moğol imparatorlarından Şahıcihan dev­ rinin büyük bilginlerindendir. T eflazan i’nin M utavvel ve M uh­ ta s a r ım ve N esefi'nin A kait Şerhi’ne haşiyeleri ve başka birkaç eseri vardır. Bu eserler eski medreselerimizde yıllarca okunmuş ve fikirlere hâkim olmuştu.

A BD Ü L H A L İK [ 'a bd ü lh alik] (M U STA FA A BD Ü L H A L İK REN D A ) : RENDA’ya bk.

A BD Ü L H A L İM : [ 'abdü lhaİim ] KARAYAZICI’ya bk. A BD Ü L H A L İM : HALİM PAŞA’ya bk.

A BD Ü LH A LİM Ç E L E B İ (H a lim î) (ölm. 1518), Yavuz Sultan Selim’in hocası ve musahibidir. Kastamonu’lu Ali adlı

birinin oğludur. İstanbul’da meşhur Alâettin Arabi’den ders almış, onun ölümü üzerine tahsilini Suriye, Mısır ve İran’da tamamla­ mıştır. Yavuz Selim Trabzon’da valiyken Abdülhaİim Çelebi’yi yanına çağırmış, önce imam ve musahip, sonra hoca tâyin etmiştir. Yavuz’un hükümdarlığı zamanında Padişahın sevgi ve itimadını hiç suiistimal etmemiş, İlmî sahada kalarak devlet işlerine karış­ mamış ve o sert mizaçlı hükümdarı daima iyi idare etmiştir. Veziri âzam ve sair hükümet adamları şiddetinden korktukları için Yavuz'a arz edemedikleri bazı işleri Halimî vasıtasiyle söyle­ tirlermiş. Hükümdarla İran ve Mısır seferlerinde bulunarak Mısır’­ dan dönüşte Şam’da ölmüştür. Son deminde kendisini ziyarete giden Padişah cenazesinde de bulunmak kadirbilirliğini göstermiştir. Halimî mahlâsiyle de tanınmış olan Abdülhaİim Çelebi’nin şairliği ve o zamanki şuara tezkirelerinde bazı şiirleri de vardır. Kastamo­ nu’daki Çiftehamam bu zata aittir.

A BD Ü LH A LİM E F E N D İ (ölm. 1880), Abdülhamid II. dev­ rinin ilk zamanlarında evkaf nazırlığı edenlerdendir. Evkaf hizmet­ lerinde yetişmiş ve 1871 de bu idare mâliyeye bağlı bir müsteşarlık şeklini alınca ilk müsteşarı olmuş, Sadık Paşa’nın başvekilliğinde bir müddet de nazırlıkta bulunmuştur.

A BD Ü LH A LİM H A LİM İ E F E N D İ, Ahizade (1555 1604), X V I. asırda tanınmış din ve hukuk âlimlerimizdendir. Kazasker Ahizade Mehmet Efendi’nin oğlu ve anası tarafından da Şehislâm Daday’lı Sadullah Sadi Efendi’nin torunu olup meşhur Ebussuud Efendi’den okumuş, müderris ve kadı olduktan sonra Rumeli Kazaskerliğine kadar yükselmiştir. Fıkıhtan H idaye şerhi ile Bedreddini Simavi’nin Cami - iti - fusuleyn eserine haşiyesi ve D ürer, M iftah, İfb a h şerhi haşiyeleri ve Şevahid - ün - nübüvve tercümesi başlıca eserlerindendir. Halimî mahlâsiyle bazı manzume­ ler de yazmıştır. Tertibettiği vakfiyeler, şer’î hüccet ve temessükler eski hukuk bakımından değerli olup yıllarca örnek halinde kulla­ nılmıştır.

A BD Ü LH A LİM M EM DU H (1 8 6 6 - 1905), Türk şairlerin­ dendir. Kaza kaymakamlıklarında bulunmuş olan Ali Ragıp Bey’in oğludur. İstanbul’da doğmuş, bir aralık lisan mektebinde, iki yıl kadar da Hukukta okumuş, muntazam tahsil görmemiştir. Hariciye nezaretinde kâtip ve Mizan gazetesinde muharrirken siyasi işlere karışmak suçiyle bazı arkadaşlariyle birlikte tevkif olunmuş, beş ay sonra vilâyet maiyet memuru sıfatiyle Konya’ya sürülmüştü. Konya’dan Trablusgarb'a sürülmekte iken kaçarak İskenderiye’ye gelmiş ve oradan saraya müracaati üzerine İzmir’de oturmasına müsaade edilmiştir. İzmir'de vilâyet tercümanı sıfatiyle bulunurken yine bazı arkadaşlariyle birlikte Abdülhamid II. idaresi aleyhinde bulunmak suçiyle Bitlis’e gönderilmiş, yedi sekiz ay sonra İzmir’e dönmesine müsaade olunarak 1900 de İzmir’den Avrupa’ya kaçmıştı. Beş yıl kadar Fransa’da, Tunus'ta ve İngiltere’de güçlükler içinde yaşamış ve İngiltere’nin Folkestone şehrinde ölmüştür. Cenazesi, kendisine evvelce bazı yardımlarda bulunmuş olan Mısırlı Mustafa Fâzıl Paşa’nın kızı Prenses Nazlı tarafından Tunus’a getirtilerek hayatta iken gösterdiği dilek üzerine orada bir tepeye gömülmüş­ tür. Abdülhaİim Memduh, zeki, zarif, edebiyata ve hürriyete düşkün bir adam olarak tandır. Bir kısım yazıları özlü ve heye­ canlı olmakla beraber eserlerinin umumiyetle çelimsiz ve dağınık bulunmasına yaşayışının intizamsızlığı ve uğradığı sürgün felâket­ leri de tesir etmiş olacaktır. Bazı manzumelerinde Abdülhak Hâmid'i taklidetmiştir. Tasviri vicdan, Tasviri hissiyat, İğbirar, A bdülhalim M em duh, Iclâl, V iym a muhasarası, B ürhm adlı manzum eserleri 15 ile 50 sayfa arasında küçük risaleler halinde basılmıştır.

Hece vezniyle yazılmış Bedriye, ve N okta adlı mecmuada tefrika halinde çıkan N alân isimli küçük piyesleri de basılmıştır. Sadrazam Mustafa Reşid Paşa'nın haltercümesini de küçük bir risale halinde neşretmiştir. 1887 de bastırdığı «T arihi Edebiyatı Osmaniye» isimli 134 sayfalık eseri etraflı bir tetkik mahsulü olmamakla beraber bu isimde ilk kitap olmak bakımından kayda lâyıktır. Abdülhalim Memduh, Fransa’da Edmond Fazi ile birlikte

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

m

imi um ııııı ııı ıı ııı ııı ıııııı ııı ııııııııiıiiiııııı

0 0 1 5 0 6 7 4 2 0 0 6

Referanslar

Benzer Belgeler

The data analysis was done by analyzing the percent of maximal and mean blood flow velocity (BFV) increase during 20s stimulation phase in the left and right middle cerebral

A New Attestation of the Cult of Zeus Trossou in a Public Inscription from the Upper Maeander River Valley (Çal

「臉書結合急診」~醫科院研究文章榮登英國臨床醫學專業期刊《Lancet》(刺 胳針)

臉痛、牙痛 當心三叉神經作祟 返回 醫療衛教 發表醫師 林家瑋 發佈日期 2010/03 /03 55 歲的陳先生在

臉痛、牙痛 當心三叉神經作祟 返回 醫療衛教 發表醫師 林家瑋 發佈日期 2010/03/03 55 歲的陳先生在

There had been no available patient decision support systems or decision aids to help patient to make a treatment choice for facial superficial pigmented disease.. The study

Meşrutiyet’e Kamu Binaları adlı tez çalışmasında; İzmir Saat Kulesi, İzmir Eski Belediye Binası, İzmir Ticaret Borsası Binası, İzmir Gümrük Depoları,

Ayr›ca hayvan›n çok geç efleysel ol- gunlu¤a eriflmesi (13 yafl›nda), yavafl büyümesi, çok az miktarda yavru mey- dana getirmesi, uzun süren hamilelik dönemi gibi