• Sonuç bulunamadı

[Avukat Saffet Nezihi ve Fuat Ömer tarafından Nazım Hikmet'in affı hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilen dilekçe]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Avukat Saffet Nezihi ve Fuat Ömer tarafından Nazım Hikmet'in affı hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilen dilekçe]"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CO O (T O I-(0 cro I-< —i

Î İ

-g< tö E a) 03 O LU r {

(M iv f o l C d -¿"V

d i i ê C C e C \

34430200 043 4

(2)

A V U K XX T

S A F F E T N E Z İH İ - F U A T ÖMER

Şair Nazım Hikmet’in affı hakkında Yüksek Meclis Başkanlığına takdim ettiğimiz

arzuhalin bir örneğini saygılarımıza terdifen takdim ediyoruz.

6

/

6/938

Avukat

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

ÖZ : Şair Nazım Hikmetin affı hakkında.

Müekkilimiz Şair Nazım Hikmet, Harp Okulu Askerî mahkemesince 29 mart 1938 gününde “ Askerî şahıslan isyana teşvik » suçundan dolayı onbeş sene ağır hapse mahkûm edildi. Bu hüküm Askerî Temyiz mahkemesince de 28 mayıs 1938 de tasdik edilmek suretile kat’ iyet kesbetti.

Kanaatımızca bu bir hatayı adlîdir. Onu yüksek huzurunuzda teşrih ederek, Milletin şefkat ve mürüvvetile tashihini istemeği ve müekkilimizin affa mazhariyetini rica etmeği müdafaa hakkı kadar mukaddes tanındığından emin olduğumuz müdafaa vazifesinin zarurî bir icabı addediyoruz :

1 — Nazım Hikmet’ e isnat olunan Orduyu isyana teşvik suçunun dayandığı hadise nedir ?

Harp okulu talebesinden Ömer Deniz isminde bir genç, edebiyat meraklısıdır. Kuleli Askerî lisesinde bulunduğu zamandan itibaren bu genç, arkadaşları arasında şair ve hatip olarak tanınmıştır. Kendisi bu merak ve temayülü sevkile bir çok şair ve edipleri olduğu gibi, memleketin vücudile her zaman iftihar edeceği ve Türk edebiyat tarihinin, ismini her zaman en büyükler arasına kaydedeceği Nazım Hikmet’ i de okumuş ve onu sevmiştir. Maruzatımızda hiç bir zaman mübalâğaya sapmadığımızı ve hakikatları objektif bir görüşle yüksek huzurunuza serdiğimizi isbat edebilmek için derhal ilâve edelim ki Ömer Deniz’ in Nazım Hikmet’ e karşı olan fevkalâde sempatisinin sebeplerinden başlıcası bu gencin yukarıda arzettiğimiz gibi edebiyat aşkı olmakla beraber bunda sola müteveccih temayülle­ rinin de mühim bir hissesi vardır. İşte bu iki menbadan kuvvet alan sempatisi sevkile Ömer Deniz Nazım Hikmet’ i görmek ve onunla tanışmak arzusuna kapılmıştır. 937 senesinde sıladan avdet eden bu genç, Istanbulda Melek sinemasının holünde Nazım Hikmet’ e tesadüf ediyor ve kendisile konuşmak istiyor. Tanımadığı Ömer Deniz’ in samimiyetinden şüphe eden Nazım Hikmet bu âşinalık arzusunu hüsnü telâkki etmiyor ve Ömer’ i kendinden uzaklaştırıyor. Hatta bu delikanlıyı kendisini yoklamaya

(3)

II

gelmiş bir polis olarak tahmin ettiği için İstanbul Emniyet Direktörlüğü kısmı siyasî müdürüne telefonla müracaat ederek kendisinin muhtelif kıyafetlerde adamlarla rahatsız ettirilmemesini rica ediyor ve oradanda polisin böyle bir şeynen malumatı olmadığı cevabını alıyor.

Aradan epeyce bir zaman geçtikten sonra 5/ilk kânun/1937 günü (ki şeker bayramıdır.) Ömer De­ niz Nazım Hikmet’ in evine geliyor, kendisile ısrarla görüşmek istiyor. Evine gelen bir misafiri pek basit bir nezaket kaidesi olarak koğamayan müekkilimiz Nazım, bizzarur kabul ediyor. Yalnız kendi­ sile sadece edebiyat mevzuu üzerinde konuşabileceğini, komonizm ve saireden bahsetmemesini çünkü bu memleket için komonizmin mevzuubahs olamayacağını ve bir Türk subayına yakışan hareketin ken­ disine tevdi edilecek köylü neferlere Cumhuriyeti ve Cumhuriyetin altı umdesini telkin etmek olduğunu söylüyor. Bu suretle Ömer Deniz’ in komonizm mevzuu üzerine açması muhtemel sözü önlüyor ve bundan sonra yarım saat kadar edebiyata müteallik bir konuşma yapıyorlar ve Ömer Deniz çıkıp gidiyor. Nazım da kendisini bir daha, Harp okulundaki ilk muhakeme celsesine kadar hiç göımeyor.

Davanın temelini teşkil eden maddî vakı’ alar sadece bundan ibarettir.

2 — Nazım Hikmet’ in bu hadisede aldığı vaziyetin tahlili :

Nazım Hikmet eserlerde memlekette Markısist olarak tanınmıştır. Ancak Nazım felsefî bir akide olarak kabul ettiği markisizmi telkine ve bilhassa bıı fikrin file isali için orduda tahrikat yapmağa kalkışmış bir komitacı değildir. Bu hadisede aldığı vaziyet yanlış bir yola sapmak istidadında bulunan henüz gayrı münkeşif bir genci doğru yola sevkedici bir nasıh rolünden ibarettir. Kendisinden belkide heye­ canlı bir komitacı telkini hatta teşriki mesaisi bekleyen Ömer Deniz’ e Nazım’ ın Türkiye için komonizm mevzuubahs olamayacağını, bu millete Cumhuriyetin ve onun altı umdesinin en faideli bir sistem oldu­ ğunu söylemesi tahrik değil en halis bir nasihattir. Sol temayüller taşıdığını hissettiği bir gence en milliyetperver bir Cumhuriyetçinin de verebileceği nasihat ancak bundan ibarettir. Netekim Ömer De­ niz Nazım Hikmet’ i bir komitacı zannetmiş olduğu için kendisinden bu sözleri işitince sukutu hayale uğramış ve mahkemede verdiği ifadede; Nazım Hikmet’ i umduğu gibi bulamadığını onun kendisi kadar bile ateşli olmadığını söyleyerek bu hissiyatını açıkça ifade etmiştir.

3 — Nazım Hikmet’in malûm şahsiyeti, mahkûm edildiği suçu işleyebileceği kanaatim verirmi ?

Nazım Hikmet kim olduğu bilinmeyen bir adam değildir. Onun iç âleminin aynası olan eserleri ve dış hayatının göz önündeki akışı meydandadır. Nazım fikren Markısisttir, asla bolşevik değildir. Malum oldugıı üzre Markısizm bir isyan hareketinin dinamosunu teşkil eden lakırdı gürültüsü olmayıp sadece ve bütün manasila bir ekonomi doktrinidir. Markısizm hiç bir zaman bir sıçrama hareketi de­ ğil bil’ akis kendinden evvelki iktisadi sistemlerin, akışının zaruri bir neticesi ve devamı olduğu iddiasındadır. Marks’ ın komonizmi ile Bolşevik komonizmi ansındaki fi rk göz önünde tutulacak olursa Markısist Nazım’ dan isyancılık beklemenin ne dereceye kadar abes olduğu kendi kendine meydana çıkar.

Markısist Nazım bunun içindir ki tarihsel, sosyal, ekonomik şartların t;h;kkuk ve içtim; ından komonizmin kendi kendine doğ"vereceğiııi unu n bir k; n; atın sahibidir. Bunun böyle olduğunu Nazım ın eserlerinde kolayca görüvermek mümkündür. Fikir ad; mı ol; r; k Markısist, şair ol; r;,k işçi sınıfının hissen yakını olan NazımTn ihtilâle. Lir bolşevik temayülümde olduğunu gösteren ne tek bir satırı ne de isyan tertip ve ihzarı için her hangi bir şüpheli teması ve münasebeti tesbit olunabilir. Eğer Nazım bu

(4)

III

memleketi ihtilâle kışkırtmak isteyen bir bolşevik olsaydı, ne olduğunu henüz tam olarak anlam' ğa ve kabiliyetlerini ölçmeğe imkân ve fırsat bulmadığı Ömer Deniz’ i bu emelini tahakkuk ettirmek için ilk ihtilâl arkadaşı olarak seçmez daha evvel daha müsait kimselerle bir isyancı g-urubu teşkiline çalı­ şırdı. Halbuki yıllrrdanberi eserleri dolryısile fakat manası anlaşılmaksızın komonist tanılan Nazını Hikmet polis tarafından şüpheli bir adam telâkki edilerek adım adım takip edilmiş en küçük hareketi dikkat nazarından uzak tutulmamıştır. Böyle olduğu h İde şimdiye kadı r Nazım’ ın bir ihtilâl cemiyeti kurduğu veya böyle bir cemiyete girdiği tesbit olunmamıştır. Kendisinin z; man zaman mahkemelere düşmesinin sebebi ihtilâl teşebbüsü gösteren fiilleri değil y.zdığı şiir kitapların; verilen indî manâlardır. Nitekim müekkilimiz N; zım Hikmet şimdiye k< d r miite. ddit def 1ar mahkemeye maznun sıfatila sevkedildiği halde yalnız bir defa m hkûm olmuş onuda Temyiz nakzetmiş fakat yeniden muhakemeye başlanmadan evvel 2330 No. lu Af kanununun çıkması üzerine dava neticelendirilmeden takibat durdurulmuştur. Bunun haricinde gerek İstiklâl mahkemesinde gerek m; hkemelerde da,ima beraat kararı almıştır. Çünkü kendisinin hiç bir isy n fikri olmadığı gibi böyle bir harekete iştirakini gösterecek hiç bir vakıa tesbit edilmemiştir. Eğer evvelce m; hkûm olup Temyizin nakzettiği dava Af kanunu çıkmayarak ikmal ve intaç edilmiş olsaydı hiç şüphesiz diğerleri gibi beraatle neticelenecekti!

Hülâsa : Nazım kanaati itib: rile Markısist olduğu ve fakat isy; ncı bir bolşevik olmadığı cihetle ond. n orduyu isyana kışkırtmak için herhangi bir hareket beklemek imkânsızdır. N; zım eserlerde ve m ddi valığıla maruf ve d imî kritik altında bulunduğu için h rekâtı a.nbe n tetkik ve tesbit edilmiş bir vatandaştır. Kendisinin isy ncı, komitacı olduğunu hissetirecek hiçbir h reketi evvel ahır meveut değildir, Şu halde ondan mahkûmiyetine sebep gösterilen fili umm: ğa imkân yoktur.

4 — Böyle olduğuna göre son mahkûmiyetinin delilleri nedir?

Sadece hiç. Nazım Istanbulda tevkif ve Ankaraya nakledildikten sonra Merkez Komutanlığı hapishanesinde tam 50 gün ihtilattan memnû olarak mevkuf tutulduktan sonra t; hkikat ikmal ve mah­ kemeye sevkolunmuştur. Bu müddet zarfında alman ifadesinde hadiseyi t; m; men bizim tasvir ettiğimiz şekilde anlatmış ve bu gence nasihat ettiğini söylemiştir.

Yalnız hatıra gelebilir ki Nazım ile Ömer Deniz konuştukları sırada yanlarında kimse bulun­ madığı için Nazım yakalandıktan sonra işi bu suretle tevil etmiştir. Bunun böyle olmadığını ve Nazımın hakikati ifade ettiğini şununla anlamak mümkündür ki : İhtilattan memnû bulundukları halde hem Nazım Hikmet ve hemde H rbiye mektebi tevkifhanesinde bulunan Ömer Deniz ayni ifadeleri vermişlerdir. Eğer bu ifadeler miievvel olsaydı biri birinden habersiz iki insanın ifadelerinde bu derece mutab kat bulunabilmesine imkân çlmazdı. Anc; k Harp okulu mahkemesinin kararında yazıldığı gibi Ömer Denize yapılan nasihat, sırf N zımın ağzından çıkmış olduğu içindir ki hüsnü tefsir edilmemiştir. Ancak kararda esas itibarile delil diye istinat olun; bilecek tek şey yoktur. Ne bir şahit ne bir maddî delil ne suç âleti veya vasıtası telâkki edilebilecek hiç bir şey bu davada mevzuubahis olmuş değildir. Verilen karar delile değil sadece vehme müstenittir.

5 — Tatbik edilen kanun maddesi nedir ?

Nazım Hikmet Askeri ceza kanuuunun 94 üncü maddesi mucibince cezalandırılmıştır. Bu madde toplu askeri hep birlikte âmir veya mafevke itaatsizliğe ve filen taarruza sevkeden kimsenin muharrik sayılacağını ve muharrikin cezasını göstermektedir.

Nazım ne toplu askerle temas etmiş ve ne de toplu askeri hep birlikte; muayyen olması lâzım gelen âmir veya mafevka karşı itaatsizliğe veya filen taarruza sevketmiştir Bir aıı i;in Nazımın Ömer Denize komünistlik telkinatında bulunduğunu farzı muhal kabul etsek yine bu maddenin bu suça tatbi­ kine imkân yoktur. Mahkeme bu maddeyi tatbik edebilmek i iıı şöyle bir esbabı mucibe yapmış­ tır; Ömer Denize yapılan bu telkiııatla Ömer Deniz de orduda komonizmi yayacak ve binnetice ordu

(5)

IV

komonist bir rejimin memlekette teessüsü için isyen edecek. Ömer Deniz henüz Harbiye talebesi oldu­ ğuna göre bu muhakeminin ne kadar uzak bir istikbale muzaf olduğu da ayrı bir meseledir. Kaldı ki kanun metninde âmir veya mafevka karşı itaatsizlik veya filen taarruz mevzubahis edildiğine ve hadi­ semizde ise isyanın zamanı namütenahi istikbale taalluk etmesine göre kendisine karşı itaatsizlik veya filen taarruz edilecek olan âmir veya mafevkin kim olacağı veya öyle biı âmirin bu filin meydana geleceği zamanda mevcut bulunup bulunmıyacağı da maddenin tatbiki sırasında düşünülmek icabederdi. Hülâsa bu madde ile tatbik edildiği hadisenin arasında' uzak veya yakın en küçük bir alâka ve müna­ sebet düşünülemez.

6 — Netice :

Yeni bir af kanununun arefesindeyiz. Hükümetin bu kanunun kabulü için gösterdiği esbabı muci- beyi matbuat vatandaşların gözleri önüne koydu. Bu esbabı mucibe vakaa bize yeni bir şey öğretmi­ yor. Hep bildiğimiz ve iman ettiğimiz üzere membkette rejimin sarsılmaz bir kuvvetle kökleştiği artık ona hiç kimseden hiç bir suretle fenalık gelmiyeceği tekrar ediliyor. Rejimin sarsılmaz bir kuvvetle kökleştiğini esasen bilsek bile bunu hükümetin resmi ağzından bir kanun esbabı mucibesi olarak duy­ mak yine her vatandaşa gönül inşirahı verecek mesud bir hadisedir. Ancak hiyanetleri; memleketi satışlarile hatta bu memleketin ordusuna kurşun atışlarile sabit olmuş bulunanları affe mazhar kılan bu esbabı mücibe ile Nazım Hikmetin mahkûmiyeti arasında nisbet kabul etmez bir tezat vardır.

Çünkü Nazım bu gün orduyu isyana teşvik suçile mahkûm edilmektedir. O orduki memlekette henüz rejim zayıf iken o yine kuvvetli idi ve yine de daima da her şeyden kuvvetlidir ve kuvvetli olacaktır. Binaenaleyh bir Nazım, yüz Nazım, bin Nazım ile kuvveti mukayese edilemiyecek olan Türk ordusu namına böyle bir vehme düşmek abestir

Yukarıda da arzettiğim gibi esasen Nazım felsefî akidesi itibarile de ihtilâlci değildir. Onun itika­ dına göre günün birinde bu akidenin bir rejim şeklini almasını ihtilâller değil İktisadî zaruretler doğu­ racaktır. Bu düşünüş bir iıulyamıdır yoksa bir kehanetmidir? Her ne olursa olsun, esasen kehanetin de hülyadan uzaklığı bir arpa boyu tutmaz. Binaenaleyh kanaatleri itibarile ihtilâle, orduları içinden karıştırmağa lüzum hissetmeyen Nazımın mahkûmiyeti yanlış anlaşılmanın doğurduğu lüzumsuz bir vehimdir. Lüzumsuz diyorum; çünkü Türk Ordusu kolay kolay çözülür, kolay kolay satılır veya satın alınır bir kuvvet değildir. Binaenaleyh onun selâmeti namına da olsa vehim, ona lâyık olmayan bir şeyi varit görmek demek olurki bu da günahtır.

Bundan başka neden bilfarz çerkes Edhem gibi ırkan bu millete yabancı, hem bu milletin ordusuna kurşun atmak suretile filen hain bir namerd affe mazhar oluyorda, Nazım gibi güzel Türk- çeye en güzel şekliie tasarruf etmek sanatını bilen usta bir yazıcı, en halis bir vatandaş, en temiz bir kafa adamı on beş seneye mahkûm olarak bırakılıyor. Kabul ediyoruz ki çerkes Edhemin artık kökle­ şen kuvvetlenen rejime bir zararı dokunamaz. Fakat çerkes Ehdemin kurşunile can veren şehitlerimizin kanı ödenmişmidir? Türk milletinin yüksek ulüvü cenabı ve efendice ferağatı artık o hainden bu kan­ ların da hesabını sormıyacaktır. Güzel amma Nazım bu herifden de deni bundan da mı haindir ki onun istifade ettiği bir afden hariç tutulsun.

Nazım, memlekette münevverler tarafından sevilen bir adamdır. Nazımı sevmek için onun akide­ sini terviç etmek lâzım değildir. Esasen sevilen komonist Nazım Hikmet değil şair Nazım Hikmettir. Binnazariye cezada nasıl ammeninin nefret ve heyacanı cezanın se'oeblerinden biri ise afde de âmmenin şefkat ve sempatisi affın sebeplerinden biridir. Binaenaleyh milletin ilelebed menfuru kalacaklar affedilirken mahkûmiyeti halinde dahi âmmenin sempatisine mazhar ve hakikatte adlî bir hatanın kurbanı olan mâsum bir vatandaşın boynunun bükük bırakılması bütün milletin boynunu büker.

Türk Milletinin vicdanını temsil eden Yüksek Meclisin bu mülâhazaları dikkat nazarından uzak tutmayacağına ve hiç bir vadandaşın kalbinde Nazım çerkes Edhemdende mi haindi istifhamını bırak- mıyacağına ve onu da fakat en lâyık olarak affe mazhar kılacağına eminiz.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Harmeni sâmanda ben tahsili harman itmişim Vakıfî esrarı dehr olmakla ahır ömrümü Fakre sıdtan, cevvi hîçiye Süleyman itmişim Yârı can uğrunda can

birlerini pencereden, kapıdan göre göre birbirlerine gönül verdikten son ra mektuplaşmağa girişmiş, bundan bir müddet sonra daha ötelere gittik leri halde

Tablo 8: "Türk iĢletmeleri yabancı sözcük içeren marka adını dıĢ pazara açılırken tercih etmemelidir." Fikrine Katılma Düzeyi Türk işletmeleri yabancı sözcük içeren

Kassing ve Avtgis [11], içsel kontrol odağına sahip çalışanların orta derece ya da dışsal kontrol odağına sahip çalışanlardan daha fazla açık muhalefet

İnsanlığın başlangıcından bugüne değişime uğrayan doğada görülen farklılıklar, değişen toplumsal değerler ve doğa insan ilişkisi ve sanat- sal

Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın &#34;Uluslararası Terör ve Gençlik&#34; adlı yayınında, Agop Di- laçar, adı anılmadan &#34;Özel olarak

Nine apansızın ölüp varı yo ğu ka­ panım elinde kalınca baskısız kalan Sadi, K avuklu H am dinin orta oyun­ larında, Şevkinin tiyatrosunda aktör lüğe

A number of independent practice tasks can be suggested for the client following the first consultation, for example, collection of stuttering severity scores during everyday talking