14 MAYIS 1978
HALDUN
TANER
DEVEKUŞU 'na
mektuptaki
ŞEHİR TİYATROMUZ
S S T A N B U L U M U Z U N tiy a t r o I g e reksinm esini b ir vakitler * D ireklerarası karşılarm ış. Yani M ınakyan E fen di’nin O sm a n lı Dram K um panyası, Kel Haşan E fen di’nin tuluat tiyatrosu, kahvelerdeki Kara göz ve Meddah te m sille ri, ortaoyunu kolları ve benzerleri. O zam anın A v rupa görm üş se çkin b ir profesörü, O peratör C e m il Paşa, belediye baş kanı atanınca İstanbul’a uygarca b ir çekidüzen vermek iç in bazı g irişim lerde b ulunm uş. Bu arada P aris’te görüp beğendiği re jisö r Andre Anto- ine’ı İstanbul’a ça ğ ırtıp burada da b ir tiyatro konservatuvarı kurmak iste m iş. A n to in e g e lm iş, bu konservatu- vara, zam anın m odasına uyularak Darülfünun, Darüleytam , Darülaceze, Darü’t-Talim -i M u sik i, D arülm ualli- m în, D arülm uallim at gibi darül ile başlayan b ir ad konulm uş: Darülbe- dayi. Hevesli ge n çle r toplanm ış. Şehrin üdebası, A b d ülha k Ham idler, Yahya K em aller, T ahsin Nahitler; H üseyin Suatlar edebi heyeti o lu ştu r m uş. M ınakyan Efendiler, Ahm et Fehim Efendiler hoca y ap ılm ış. Ç o cuklara d iksiyon , m im ik, rol ta h lili g ib i dersler verilm eye b aşlanm ış. Ne var ki, iki ay sonra B irin ci Dünya Savaşı patlam ış, A n to in e , palas pan dıras yurduna d önm üş. K urulan Da- rülbedayi Konservatuvarı, b ir süre e ğ itim i sürdürm üş, ama daha sonra ta h sisat ke sild iğ in d e n iş yavaşlam ış, giderek durm uş. Rivayet ederler, o tarihte K el H asan’a sorm uşlar:— Haşan Efendi, bak artık aktör ler alaydan değil m ektepten yetişiyor. Ne d ersin ?
Rahm etli:
H iç fütur getirm em , d e n iş . A s ıl s e y ircile r mektepten ye tişirse işte h alim iz o zam an d u m an d ır.” G el zaman git zam an D arülbedayi’den yarım yam alak y e tişe n le r b ir araya gelm işler, arada b ir Darülbedayi Heyeti diye te m sille r verir olm uşlar. B u m ektepli aktörlerin heyetine yu karda adı geçen edipler, Fransızcadan adapte p iyesler ye tiştirm işle r. Böyle- ce Darülbedayi şehrin edebi, nezih, seviyeli tiyatrosu d iye bellen m iş. Bu gençlerin e le b a şısı M uh sin Ertuğrul arada b ir Avrupa’ya gider, tiyatro konusunda görgü ve b ilg is in i a rtı rırm ış. D önüşte de orada gördüğü oyunları d ilim ize çevirir sahneye kor, b a şrolle rin i oynar, Türk seyirciye su narm ış. Darülbedayi bata çıka, yer d e ğ iştire d e ğ iştire 1930 y ılın ı bulm uş.
İstanbul valisi ve belediye başkanı rahm etli M uh iddin Üstündağ’ın zam a nında b ir yönetm elik hazırlandı. Ve ülkenin en göz dolduran, en c id d î tiyatrosu sayılan Darülbedayi Heyeti bunca y ıllık hizm etinin karşılığ ı ola rak belediye kadrosuna alındı. Böyle- ce m aaşa g e ç irilip yaşam ları güven ceye a lın m ış oldu.
O tarihten bu yana bu tiyatronun kültür hayatım ıza y ap tığ ı büyük katkı yı hep biliyoruz. M u h sin Ertuğrul’un im anlı ve dinam ik öncülüğü ile bu tiyatro m illete tiyatronun önem ve c id d iye tin i öğretti. Tiyatro kla sik le rin i ve çağdaş Batı oyu nlarını tanıttı. B ilin ç li se yirci kuşakları yetiştirdi.
Y in e hep b iliyo ru z evvelki yıl S ayın Ahm et isvan’ın b e le d iy e b a şka n lığ ı zam anında M uh sin Ertuğrul işinden istifa etmek zorunda kaldı.
Y
ER İN D EN yönetim y a n lısı beş genç yönetm en, Ş e h ir Tiyat- rosu’nun beş sa hn e sin i pay laştılar. Yeni yönetm eliğin pek usta ellerden çıkm a d ığ ı daha ilk m adde sinden b e lli oluyordu.Ş e h ir T iyatrola rı’m ızın son iki y ılı, bu yeni a tılım ı yapanlarca um ulanı
verm ediğini sanınm g ö ste rd i. Reper- tuvar tekdüzeni, s lo g a n c ılığ ın tiyatro tadını g ölg ed e b ıra kışı, zaten düşük olan se y irci sa yısın ın yü k se ltile m e mesi bu g id iş in som ut so n u ç la rı oldu. Gerçi m erkezî siste m le yön e tild iğ i zaman başrejisörün d ikkat alanından biraz daha uzak kalan ve m a a şlı, pasif b ir sanat m em uru yasak-savarcılığın- dan kurtulam ayan elem anlar, yerin den yönetim siste m in d e daha b ir toparlanm ak g ereksinm esi duydular. Beş to p lulukta, şim d i herkes birbirini denetler old u ğ u ve to p lu lu k la r arasın da b ir olu m lu yarış havası esm eye b a şla d ığ ı iç in , sa na tçının k iş is e l ve d o la y ısıyla ekibin toplu p o tan siye li daha yoğun olarak harekete geçirile- b iliniyo rd u. G e rçi tek tek, b ir iki çok b aşarılı reji de gördük. A m a bele diyenin seksen beş m ilyo n u bulan m alî d e steğ i ile orantılı e lle tu tu lu r b ir tiyatro b a şa rısı g örülem edi.
Yeni se zo n a rifesin d e Ş e h ir T iyat rolarında ye ni ö n le m le r alınacağı söyleniyor.
B ir kere şu unutulm am ak gerekir ki, dört b u çuk m ilyo n lu k büyük b ir kentin Ş e h ir T iyatroları, o kentin her çeşit s e y irc is in i doyurm ak zorundadır. Su bakım dan her sa h n e sin in ayrı tür bir repertuvar kurm ası ve bu yelpaze nin, tiyatronun tüm tü rlerin i kapsam a sı bu g ereksinm eyi ka rşıla m a sı gere kir. B ir b e le d iye tiyatrosu, özerk bir hücum tiyatro su g ib i d avranam az.O lsa olsa tiyatronu n b ir sa h n e si toplum un ve tiyatronun k a çın ılm a z b ir aynası olarak çağ ın to p lum sal sorunlarını işleyen, am a bunu tiyatro d ili ve g ustosu ile işleyen oyunlara sahne sin d e özgürce yer verebilir. Am a öbür sahneleri, ödenekli b ir b e le d iye tiyat rosunun oynam ası gereken z o r oyun ları,yani yab an cı ve ye rli k la sik le ri oy namak zorundadır. B ü yük p rod ü ksi yon ve m asraf gerektiren, rizikosu büyük olan bu tem silleri d ünyanın her yerinde devlet ve şe h ir tiyatroları üstlenir. B izd e de ü stle n m e lid ir. De neme sa hn eleri d s ancak b öyle öde nekli tiyatroların ç a tıs ı altın d a ger çe k le şip g e lişir.
Yin e Ş e h ir Tiyatrolan ’nın sahne leri, halen Avrupa sahn elerin de a lkış toplayan b a şa n lı p iy e sle rin Türk se y irc isin e de ta n ıtıld ığ ı yer o lm alı dır. Bütün dünya öd en ekli tiyatrola rının u yg u la d ığ ı çok y a n lı ve renkli b ir
repertuvar a n lay ışı Ş e h ir ve Devlet T iyatrolan m ıza da egem en olursa, sorunun y a rısı çö zü lm ü ş olur, ö b ü r yarısı k a lite li prod ü ksiyon , orijinal m izansen ve nam uslu o y n a n ış tır ki, o konularda da daha büyük özenin ve titizliğ in yerleşm esi, daha doğrusu ye rle ştirilm e si yolları aranm alıdır. Konservatuvarların kökten reformu bu alfabenin ilk harfidir.
• E M E L İ N D E M u v a h h it le r in , K e m a lle rin , A fife le rin canı, Behzadların, I. G a lip le rin , Ra- şit R ızaların, E liza B ine m e ciya n la n n , Neyyire N eyirlerin, A yn ile rin , Sam ile- rin, H âdilerin ve daha n ice le rin in teri, M uh sin le rin , B ediaların, V a sfile rin ve O arülbedayi’ in ça ğ rışım ı h alin e g elm iş eski kuşak sa n a tçıla rım ızın tüm eme ği yatan bu tiyatroyu, Türk tiyatrosuna ve Türk kültürüne y ap tığ ı b ü yü k öncü ve m ihnetkeş çabalarla o ra n tılı yeni b ir s a yg ın lığ a kavuşturm ak için her kesin ortak him m etine gerek vardır.
İstanbul Ş e h ir T iyatroları ald ığ ı seksen beş m ilyonu hak eden b ir kamu kü ltü r kuruluşu olarak verim li ve olum lu b ir hizm et d ön e m in e b ir an önce g irm e lid ir.
İstanbul, Ş e h irT iy a tro su z edemez.
T!
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi