JTaırolhten S a lh ïf e ie r ;
Sulfı için Paris’e ikinci davet
B ir numaralı cihan harbinin so nunda mütareke akdedüelidenberi ay lar ve aylar geçtiği halde sulhun bir türlü kararlatm ad ığ ını gördükçe Vahideddin’in endişesi artıyordu. Tahtında istikrarını görmek için ar tık ne pahasına olursa olsun sulhun in'ikadını istiyordu.
Buna ancak bir engel var idi: Anadoludaki millî teşkilât ve kuv vetler!
Bunlar ortadan kalkmalı idi! Va- hideddin işte buna muvaffak olama dığına yanıp duruyordu. İngiltere hü kümeti Osmaıılı hükümetini bir çık maza sokmak, ne yapıp yaparak, dos tane ve ya hasmane, Yunanlıları Ana- doluda yerleştirmek istiyordu. Bunun için millî kuvvetlere — İngiliz hükü meti nazarında âsilere! — karşı du rumunu açıkça tâyin eylemesini ülti matom mahiyetinde bir nota ile Ba- bıâliden istedi. Babıâli kaçamaklı bir cevap ile işi geçiştirmek yolunu tu t tu. Fakat Müttefikler Anadolu hare ketinin hükümet ve padişah tarafın dan «desavouer» tasvip edilmediğini ve merdüt görüldüğünü beyan husu sunda ısrar ettiler ve (evet veya ha yır) dan ibaret kestirme bir cevap aradılar. .
Babıâli Anadoludaki milli teşkilâtı ve hareketleri tasvip etmediğini, ta nımadığını bildirse müttefikler (öy le ise bu kuvvetleri tedip ve imha edi niz!) diyeceklerdi. (Kuvvetimiz, pa ramız yok) denilse (bu halde mesele nin hallini bize bırakınız! Biz bu işi Yunan ordusuna gördüreceğiz.) ceva bını vereceklerdi.
Babıâli Anadoluda millî teşkilâtın vücudunu Yunan işgaline milletin bir cevabı gibi haklı gördüğünü bildirse ötekiler OsmanlI hükümetinin müta reke şartlarına riayetsizlik gösterdi ğini iJerj sürecek ve bunun hasıl ede ceği vahim âkibetin — yani Vahided- dinin saltanatına dokuna bilecek ta rafının — mesuliyetini de Babıâlıye tahmil edeceklerdi.
Nihayet Vahiddedin ile Ferit paşa İtilâf hükümetlerini oyalayıp vakit kazanmak imkân ve ihtimalini hesap ederek, daha doğrusu böyle bir ihti mal ile kendi kendilerini avutmağa çalışarak, Müttefiklerin notasına müspet cevap vermeği, yani Anadolu millî hareketinin «dezavue» edildi ğini. bu hareketin Zatı şahane ve Ba- bıâlice merdût olduğunu Müttefiklere bildirmek şıkkını tercih eylediler.
Ancak bu tercihin mantıkî neticesi Anadolu kuvvetlerini «tedip ve imha» idi. İngiiizler şimdi bu tedip ve imha İçin Padişahın hazır Yunan ordusun dan istifade edebileceği tavsiyesinde bulunuyorlardı. İngilizlerin fikrince Padişah bu «âsiler»i tedip kuvvetine malik olmadığı için Yunan kuvvetle rini bu işe «memur» edebilirdi!
Vahideddin' de esasen bu «dost yar dımına» hiç muariz değildi! Ancak müstevli Yunanlılarla kendi milletine karşı açıktan açığa müttefik görün meği halifelik sıfat ve siyasetine uy gun bulmuyor, böyle bir ittifakın İs lâm âleminde yapabileceği fena te sirden endişe ediyordu.
Kendisi tarafından teşkil olunacak kuvvetlerle millî kuvvetleri ezebil mek için ise paraya ihtiyaç vardı. Halbuki hazine tamtakırdı.
Böyle bir ordu toplamak için İngi- lizler kendisine yardım etmeli idiler. İngiiizler ve diğer mü’telifleri bu fik re meylettirmek için bir tedbir bu lundu:
Vahideddin gûya düştüğü müşkül mevki karşısında saltanatını terket- mekten başka çare göremiyordu.
Bu şayia ortaya atıldı. Müttefikleri hakikaten bir endişe aldı. Vahideddin sulhun imzasından evvel böyle bir ha rekette bulunacak olursa Müttefikle rin durumu ne olacaktı? Zaten biri- birlerinj çekemiyor, zevahiri koruma ğa çalışmakla beraber nüfuz yarışın da biri ötekinin emelini baltalamak
77 iûUi
üzere alttan alta elinden hergeleni yapıyordu.
Nihayet Müttefikler Anadolu kuv vetlerini «tedip» için Padişahuı bir (Halife ordusu) ve (Kuvayı inzibati ye) teşkil eylemesine muvafakat etti ler. Bir taraftan Yunanlılar kendi he saplarına Anadoluda iş görecek, iler leyeceklerdi, diğer taraftan Kuvayı inzibatiye millî kuvvetleri ezmeğe ça lışacaktı.
Kuvayı inzibatiyenin muvaffakiye ti de, muvaffakıyetsizliği de İngiliz- lerin gizli emel ve plânlarına hizmet edecekti. Muvaffak olursa istedikleri gibi bir sulhun in’ikadma artık orta da bir engeı kalmıyacaktı; muvaffak olmazsa İngiiizler müttefiklerine kar şı Anadolu hareketini bastırmak için Yunan kuvvetlerini kullanmanın za ruri olduğunu iâ t î şekilde ispat eyle miş bulunacaklardı.
İstanbulda milli kuvvetlere karşı Kuvayi inzibatiye hazırlanırken (Beş ler) konferansı San Remoda şu ka rarları ittihaz eylemişti:
1 _ padişahın İstanbulda ibkası; 2 — Boğazların enternasyonal bir hale ifrağı;
3 — OsmanlI hükümeti mâliyesinin kontrol altına alınması;
4 — Müstakil bir Ermenistan teş kili ve K ürt işinin kati şekilde halli;
5 — İzmirin Yunan hâkimiyeti al tında hususî bir tarzda idaresi.
Venizelos bu konferansta kazandığı i muvaffakiyet haberini Atinaya tebliğ edince bütün Yunanistanda sevinç içinde nümayişler yapılmıştı.
Zaten artık Avrupada köhne bir im paratorluğun — yani altı asırlık Os manlI devletinin — daha ortadan kal dırıldığım tesbit edecek olan sulh muahedesine umumî surette büyük j alâka gösterilmiyordu’ Hele Pariste etin kilosunda fiatçe en ufak bir te nezzülün bu muahedenin akdındaıı ziyade şevk uyandıracağında şüphe edilemezdi. Payitahtı işgal edilmiş bir padişah neye muktedir olabilirdi?
Anadoluda «baş kaldıranların» da elbette koca Yunan ordusu hakların dan gelecekti! Bu halde artık nüfuz mmtakalarma ayrılmış, büyük bir kısmının (manda) lana tevdii karar laşmış Osmanlı ülkesi hakkında ele imzalı ve tasdikli bir vesika geçir mekten başka bir iş kalmış mı idi?
Uğradığı her muvaffakıyetsizlikten sonra Vahideddin nefsinin, tahtının selâmetini Anadoluya tevcih etmekte değil, İngilizlerin eteklerine bir kat daha ziyade yapışmakta görüyordu.
Almanya tamamen ezilmiş, Avus turya imparatorluğu dağıtılmıştı. Al manya ve Avusturya imparatorları tahtlarını terketmek mecburiyetinde kalmışlardı. O ise hâlâ payitahtında yaşıyor, tahtm ı muhafaza ediyordu. Bu kendisine İngilizlerin bir «lütfü» gibi idi. Bu lûtfa karşı o. da «Ingiliz sulhunu» kabul edecekti!
San Remo konferansının kararlan şayi oldukça İstanbulda, Anadoluda halkta elem ve ıztırap artıyordu.
Türkleri bu kararlara boyun eğerek tahmil edilecek muahede şartlarını kabule mecbur etmek üzere venize- losun yapmağı Loyd Corç ile karar laştırdığı Yunan taarruzu 22 haziran 1920 de başlamıştı. Bursa temmuzun sekizinde Yunan kuvvetleri tarafın dan işgal olunduğu gibi İngiiizler de biribirini müteakip Mudanya ve B an dırmaya birer asker müfrezesi çıkar mışlardı. Artık Türkler hiç bir şeye muktedir olamazlar diye zannedili yordu. Tahmil edilecek ağır şartların kabul edilmemesine imkân görülmü yordu.
Türklerle yapılacak sulh muahede projesi hazırlanmıştı.
Babıâli sulh müzakeresine munah- haslannı göndermeğe davet olundu.
Sadrâzam Damat Ferit paşa sulh İçin yapılan ilk davet üzerine Paris- ten nasıl makhuren ve muhaıkkaren
Tarihten
sahifeler
(Baş tarafı 5 inci saihede) döndüğünü unutmamıştı. Bu defa da bir muvaffakiyet ihtim alini göreme diği için sulh murahhasları heyetinin riyasetini almak cüretini kendinde bulamadı. Birinci murahhaslık yükü nü Babıâlide sulh hazırlıkları için tet- kikat yapmağa memur heyete riyaset eden eski sadnâzam Âyan reisi ihti yar Tevfik paşanın sırtına yükletti. Bu heyetin m asanfı için hükümetçe iki yüz bin lira tahsis edildi. Diğer murahhaslar Dahiliye Nazırı Reşit bey, Nafia Nazın operatör Cemil pa şa, Maarif Nazın Fahreddin bey idi ler.
Heyet 1920 mayısının birinde Sirke ciden hareket etti. Seryaver Avni paşa istasyonda Padişah namına kendileri ne muvaffakiyet temennisinde bulun du. Murahhasların yanına birer İn giliz. Fransız, İtalyan «irtibat subayı» terfik edilmişti. Bu subaylar murah haslar heyetinin seyahati esnasında gûya bir yardımda bulunacaklardı. Hakikatte ise bunlar biribirlerine em niyetleri olmıyan Müttefikler tarafın dan tâyin edilmiş tarassut memurla rında» başka şeyler değillerdi. F ran sız irtibat subayı İstanbulda Lc Temps gazetesinin muhabirliğini ya pan yüzbaşı La Valette idi.
OsmanlI sulh heyeti böyle göz hap sine alınmış bulunduğu halde Parise vardı. Fakat murahhasların Parise çıkmalarına müsaade edilmedi. B in dikleri tren Versailles’e sevkolundu.
Murahhaslar Versaille’de — m asarif kendilerine ait olmak üzere — Reser voirs otelinin eski kısmı, Markiz dö Pompador’un dairesi t 3hsis olundu. Otelin kapışma süngülü bir asker nö betçi dikildi.
Alman murahhas heyeti de bu otel de ikame edilmişti.
Osman'ı murahhasları buradan, değil Parise gitmeğe, yanındaki Ver sailles bahçesine çıkamağa bile mezun değillerdi! Hariçten hiç kimse ile mü nasebette de bulunmayacaklardı! An cak bu esaret hayatı yirmi dört saat devam etti. Heyet (buraya hapsolma- ğa mı geldik? Yokssa sulh konferan sında bulunmağa m ı?ı diye vaziyeti protesto etti ve bir «lütufkârlık» ola rak serbes bırakıldı!
İşte Osmanlı sulh heyeti Fransada böyle karşılanm ıştı!
Süleyman Kâni İrtem
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi