• Sonuç bulunamadı

Fausto Zonaro ve İstanbul'daki dostları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fausto Zonaro ve İstanbul'daki dostları"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

« * Ç 6 *

>a> *'M 9

Ertuğrul Süvari Alayı’mn Galata Köprüsü’ndejı G ejiji, TBMM Milli Saraylar Koleksiyonu. The Ertuğrul Cavalry Regiment Crossing Galata Bridge. TBMM Milli Saraylar Collection.

(2)

“Elisa, sevgili eşim, İstanbul’da yaşama gücümü senin sayende kazan­

dım. Eğer sen önce gelip bir çevre edinmeseydin ve bana cesaret ver-

meseydin, belki de İstanbul, Edmondo de Amicis’in kitabında okudu­

ğum gizemli renkleriyle bir düş olmaya devam edecekti. Başlangıç yıl­

larını düşünüyorum da, suluboya tablolar, çerçeve tamirleri ve fotoğraf

tab ederek geçimimizi sağlamıştık... Bize en yakın ilgiyi gösteren Yük-

sekkaldırım’daki Zellich Kitabevi’nin sahibi Bay Zellich’i ve oğullarını

'Elisa, my beloved wife, it is thanks to you

that I found the strength to live in Istanbul. If you had not come earlier and made a circle of friends, and if you had not given me courage, perhaps Istanbul would have continued to be the dream of mysterious colours of which I read In Edmondo d'Amicis’ book. I am think­ ing of the early years when we made a living by painting watercolours, repairing frames and printing photographs... I w ill n ever forget Signor Zellich, the owner of Zellich bookshop on Yüksekkaldinm, and his sons, who were so kind in their attentions. W e placed my paint­ ings in his large window and priced them at one lira each. Four paintings were sold and he paid me the sums immediately. That was the first money I earned in Istanbul.’

W hen Fausto Zonaro first arrived in Istanbul he could not find words to describe the city's beauty, saying that the descriptions by Gautier, A m icis and Loti could not be surpassed. Zonaro was bom on 18 September 1854, the son of a middle-class family in Masi in the dis­ trict of Padua. He studied drawing and paint­ ing as a young man, and worked in Italy and

2 8

(3)

asla unutmayacağım. Tablolarımı geniş vitri­

nine yerleştirmiş ve tanesine 1 lira değer

biçmiştik. Satılan dört tablonun parasını he­

men vermişti ve İstanbul’da kazandığım ilk

para bu olmuştu.”

Fausto Zonaro, İstanbul’a ilk gelişinde gör­

düğü güzelliği anlatmaya cesaret edemez,

“Bunun en güzelini Gautier, Amicis ve Loti

yapmıştır” demekle yetinir. 18 Eylül 1854’te

Masi-Padova’da orta gelirli bir ailenin çocu­

ğu olarak dünyaya gelen, resim aşkı ve yok­

sullukla geçen gençlik yıllarının ardından

1891’de bir tutkunun peşinde geldiği İstan­

bul’da, ‘Ressam-ı Hazret-i Şehriyari’ olan

İtalyan ressam Fausto Zonaro, Erol Makzu-

me ve Osman Öndeş’in hazırladıkları gör­

kemli bir kitabın eşlik ettiği retrospektif ser­

giyle tekrar Türkiye’nin sanat gündeminde.

Zonaro’nun İstanbul’daki ilk dostlarından

biri Gümrükler Müdürü Mahmud Bey olur.

İstanbul’a ayak bastığı ilk saatlerde gümrük

memurlarıyla yaşadığı gerilimi fark eden ve

makul bir çözümle Zonaro’yu odasına davet

edip, İstanbul’daki ilk kahvesini ikram eden

Mahmud Bey’le bu tanışıklık, güzel bir dost­

luğa dönüşür. Mahmud Bey’in Salacak’taki

evi, Zonaro’nun İstanbul’da en sık uğradığı

mekânlardandır.

1892 Kasım’ında Leipzig’de yayımlanan Il­

lustrierte Zeitung mecmuası, Napoli dönemi

başyapıtı II Banditore tablosunu kapağına

yerleştirdiğinde, Zonaro başta diplomatik

çevreler olmak üzere, İstanbul’un sosyal ya­

şam ında saygın bir isim h alin e gelir.

1893’ten itibaren resim derslerine yoğunla­

şır; Osmanlı Hariciye Nezareti’nden Yusuf

Bey, Nadine de Rodevich, Kontessa Vitalis,

Maikof, Belçika Sefiri’nin kızı Bayan Dudze-

ele, Bayan Cropenshi ve Barones Wenspeir

gibi seçkin öğrencileri vardır. Sonraki yıllar­

da öğrencileri arasına Celal Esad Arseven,

Hoca Ali Rıza, Şehzade Abdülmecid, Mihri

Müşfik ve Celile Hanım gibi isimler de katı­

lacaktır.

Karşı sayfada: Fausto Zonaro’nun yağlıboya otoportresi, Comune di Masi Koleksiyonu (üstte solda); Zonaro’nun eşi Eli­ sa, Aile Koleksiyonu (üstte sağda); Zonaro, Tulumbacılar tab­ losunu çalışırken, Aile Koleksiyonu (altta). Fatih’in İstanbul’a Girişi, TBMM Milli Saraylar Koleksiyonu (üstte). Çocuklarıyla atölyede, Aile Koleksiyonu (sağda). Facing page: Self-portrait by Fausto Zonaro, Comune di Masi Collection (above left); Zonaro’s wife Elisa, from the family’s collection (above right); Zonaro working on his painting of Istanbul’s firemen, from the family’s collection (below). Sultan Mehmet II Entering Istanbul, TBMM Milli Saraylar Collection (above). Zonaro with his children at his studio, from the family’s collection (right).

France .before coming to Istanbul in 18 9 1. In 1896 he was appointed painter to the Ottom an sultan. A magnificent book about this Italian painter by Erol Makzume and Osman Onde§ has now been published on the occasion o f a retrospective exhibition of his work.

O ne o f Z o n aro's first friends in Istanbul was D ire c to r o f Custom s Mahmud Bey, who helped him when he was having difficulty at the Customs on his arrival in the city, invited him to his office and offered him

2 9

(4)

Münir Paşa’nın aracılığıyla tanıştığı Osman Hamdi Bey

sevimli, zarif kişiliği ve kültürü ile Zonaro’yu çok etki­

ler. Osman Hamdi Bey ve Zo-

naro, birlikte B oğaz’da balık

avına çıkacak kad ar sam im i

olurlar: “Kayığımız üçer kiloluk

balıklarla doldu. Hamdi Bey,

‘yeterli mi’ diye sorunca, kendi­

sine ‘bu balıklarla Taksim’deki

m ahallem i doyurabilirim ’ d e­

dim. O gün Hamdi Bey’lerde

bolca yedikten sonra, bir sepet

içinde eve taşıdım ve bir hafta

boyunca balık yedik. Boğaz be­

ni sadece mavi renkleri ile de­

ğil, lezzetli balıkları ile de do­

yurmaya başlamıştı.”

1896’da bir cuma günü Ertuğrul

Süvari Alayı’nın Galata Köprü-

sü’nden geçişini gören Zonaro,

her cuma köprüye gelerek bu

geçişi izlem eye ve d e se n le r

yapmaya başlar. Tabloyu evin­

de yağlıboya olarak çalışıp bi­

tirdiğinde, çevresi tarafından

Sultan

I I .

Abdülhamid’e takdim

etmesi önerilir. Sultan

I I .

Abdül-

ham id, tabloyu çok beğenir,

Zonaro’yu hem Mecidi nişanıyla

ödüllendirir, hem de “Ressam-ı

coffee. This first acquaintance turned into a lasting friendship, and Zonaro was a frequent visitor at Mahmud Bey’s house in

Salacak.

W hen lllustrierte Zeitung maga­ zine published in Leipzig featured Zonaro’s masterpiece II Bandito- re, illustrating a scene from the Napoleonic period, on the cover in N o v e m b e r 1892, Z o n a ro became sought after in Istanbul’s diplomatic circles and high socie­ ty. He began to give art lessons to Y u su f Bey o f the Ottom an Foreign M in istry, N ad in e de R o d e v ich , C o u n te ss V ita lis, Maikof, daughter o f the Belgian

am b a ssa d o r M adem o iselle

Dudzeele, Madame Cropenshi, Baroness W e n sp eir and other illustrious figures of the time. In

Mahmud Şevket Paşa, Ömer Koç Koleksi­ yonu (üstte solda). Şehzade Abdülmecid, Özel Koleksiyon (üstte sağda). Şehzade Abdürrahim , Antik A Ş. Arşivi, (solda). M ahm ud Şevket P a şa , Ö m er Koç C o llectio n (above le ft). P rin ce Abdülm ecid, private collection (above right). Prince Abdürrahim , Antik A Ş. archive (left).

3 0

(5)

Hazret-i Şehriyari” tayin eder.

Bu görev Zonaro’nun yaşamında

bir dönüm noktası olur. Bir yıl

sonra da Türk-Yunan Savaşı’nı

tasvir eden Dömeke Savaşı (Hü­

cum) tablosu sayesinde Akaret-

ler’deki meşhur eve taşınır.

Zonaro’nun Akaretler 50 numa­

radaki atölye-evi, 12 yıl boyunca

İstanbul entelektüellerinin ve

sosyetesinin en gözde mekânla­

rından olur. Toplumun her kesi­

minden insanlar, uluslararası mi­

safirler, değişik din ve mezhep­

lerin liderleri çalışmalarını izle­

mek ve sohbet etmek amacıyla

ziyarete gelir. Bu isimler arasın­

da Enver Paşa, Winston Churc­

hill, Ali Sami, Adolphe Thalasso,

Şehzade Burhaneddin, Şehzade

A bdülm ecid, Şevket C enani,

Max Olaf Heckmann, Dr. Ing.

Fritz Fraumberger, Mario Perro-

ne, Attilio Centelli, Emilie Helfe-

rich, Dr. A. Kampf, Recaizade

Ekrem ve Osman Hamdi Bey gi­

bi isimler vardır.

Fausto Zonaro, o yıllarda Yıldız Sarayı bahçelerinde ça­

lışmalar yapar: “...Yıldız Parkı doyumsuz güzellikleriyle,

sükûnetiyle ve kuş sesleriyle beni hep büyülemiştir. Yıl­

dız Parkı’nda resim yapmayı çok severdim. Önce de­

senler üzerinde taslaklar çizer, sonra tablomu boyarım.

Çoğunlukla Şehzade Burhaneddin Efendi bana katılır ve

hatta çekingen bir tavır ile bir köşeden, şemsiyesinin al­

tında çalışmamı izlerken, kendisiyle Fransızca sohbet

later years his students included such notable Turkish artists as Celal Esad Arseven, Hoca Ali

Rıza, Şehzade

A b d ü lm e c id , M ihrl

M üşfik and C e lile

Hanım. He was Intro­

duced to O sm an

Hamdi Bey, founder of Istanbul Archaeological

M useum , and w as

impressed by his kind­ ness, courtesy and cul­ tu re . T h e tw o men becam e frie n d s and used to go fishing

to g e th e r on th e

Bosphorus, as Zonaro relates: ‘O u r boat filled with fish, each weighing th re e kilo s. W h e n Hamdi Bey asked if that was sufficient, I said that I could feed my entire

n eig h b o urho o d in

Taksim with so many fish. That day, after eating our fill with Hamdi Bey, I took the remainder home in a basket and we ate fish for the next week. The Bosphorus had begun to feast me not only with its blue hues, but also with its delicious fish.' O ne Friday in 1896 Zonaro watched the Ertuğrul cavalry reg­ iment passing over Galata Bridge, and began to visit the same spot every week to sketch the procession. After completing his oil painting based on these sketches, friends suggested th at he present it to Sultan Abdülham id II. T h e sultan admired the painting so much that he awarded Zo naro the Mecidi O rd e r and appointed him court painter. A year later Zonaro was rewarded for his painting o f the Battle o f Dömeke in the Turkish- G re e k W a r by being allocated one of the houses for palace offi­ cials in Beşiktaş.

Zonaro lived and worked at No 50 A k a r e t le r fo r th e n e x t 12 years, and the house became a

Şair Nigâr Hamm, Sotheby’s Arşivi (üstte). Göksu’da Sefa, Suna-inan Kıraç Koleksiyonu (solda). / Portrait of the Ottoman poetess Nigâr Hanım, Sotheby’s archive (above). Excursion on the River Göksu, Suna and inan Kıraç Collection (left).

3 2

(6)

K ızk u lesi, M. Ç etin tü rk Koleksiyonu (üstte). Ka­ yıkta Sefa, Suna-inan Kı­ raç Koleksiyonu (sağda). Kızkulesi Tower, M. Çetin­ türk Collection (above). E x c u rsio n by C a iq u e , Suna and in a n K ıraç Collection (right).

ederdik.”

Zonaro, “sanat aşkı

ile dolu, nazik bir

insan” dediği Şeh­

zade

A bdülm e-

cid’le de kısa süre­

de dost olur. Sultan Abdülhamid’den çekinen Abdülme-

cid Efendi, sekreteri Mehmed Abdul Efendi aracılığıyla

haberleşmeyi tercih eder. ‘Kır Çiçeği’ isimli tablosunu,

Zonaro’dan aynı tablodan başka üretmemesi sözüyle

satın alır ve bir zarfta 200 lira gibi alışılmadık yüksek bir

para yollar. Meşrutiyet’in ilanından sonra durum değişir.

Şehzade Abdülmecid bizzat ziyaretlerde bulunur.

Saray ressamı olduğu günden beri Sultan II. Abdülha-

mid’in portresini yapmak isteyen, ama bir türlü izin ala­

mayan Zonaro, bu amacına II. Meşrutiyet’in ilan edildiği

günlerde ulaşır.

İttihat Terakki iktidara geldikten sonra, II. Abdülha-

mid’in ilgi gösterdiği her şeyi yok etme eğiliminde ol­

duğundan, Zonaro da adeta suçlu muamelesi görür. Ka­

sım 1909’da saraya çağrılıp, saray ressamı görevine son

verilerek maaşının kesildiği ve oturduğu evde de

kirası-gathering place for intellectuals, em i­ nent m em bers o f Istanbul so cie ty, leaders of Its differ­ ent religious com­ munities and fo r­ eign visitors, who cam e to w atch Z o n a ro at w o rk and converse with him . H is v isito rs

included E n v e r

Paşa, W in s to n

Churchill, All Sami, Adolphe Thalasso, Şehzade Burhaneddin, Şehzade Abdülmecid, Şevket Cenani, Max O laf Heckmann, D r Fritz Fraumberger, Mario Perrone, Attilio Centelli, Emilie Helferich, D r A Kampf, Recaizade Ekrem and Osman Hamdi Bey.

Zonaro often used to paint In the gardens of Yıldız Palace: ‘Yıldız Park always enchanted me with its exquisite beauty, tranquillity and birdsong. I loved to paint there. First I did sketches based on drawings, and then began to paint. Usually Şehzade Burhaneddin Efendi would join me, and we would converse in French as he shyly watched me from a corner beneath his sunshade.'

Zonaro was friends with another of the Ottoman princes, Şehzade Abdülmecid, whom he described as 'a gracious man, filled with love o f art.’ Şehzade Abdülm ecid purchased Zonaro's painting entitled The W ildflower for the unprece­ dented sum of 200 liras, after extracting from him a promise

3 4

(7)

Dolmabahçe Kıyısında, Özel Koleksi­ yon, (üstte). Elsa’ nın objektifinden Zonaro’nun B e ş ik ta j-A ka re tle r’deki atölye evi, Aile Koleksiyonu (sağda).

On the Waterfront at Dolmabahçe, private collection (above). Photog­ raphs of Zonaro’s house on Akaret­ ler in Beşiktaş, from the fam ily’s collection (right).

nı ödemek kaydıyla kala­

bileceği ifade edilir.

20 Mart 1910 sabahının ilk

saatlerinde, Akaretler 50

numaralı evin önünde iki

fayton

b e k le m e k te d ir.

Tüm renkleri elinden alın­

mış, boşlukta gibi duran

mermer merdivende çocuklarının ellerini tutan Elisa, in­

mekle durmak arasında bocalar, Zonaro ise atölyesine

son kez bakındıktan sonra evden çıkar. 12 yıl üzerlerin­

de taşıdıkları anahtarla kapıyı son kez kapatıp, olan bi­

teni ağlayarak izleyen hizmetkâr kadına teslim ederler.

Zonaro’nun içindeki kırgınlık ve küskünlük belki de

1929’da ölümüne kadar, İstanbul sevgisiyle paralel ola­

rak sürüp gidecektir. Zonaro, anılarının bir yerinde şöy­

le der: “Şimdi ise, hatırladığımda bana acı veren o

üzüntülü günlerin özlemi içersindeyim. Ne var ki, bu

hüzünlü anların altında ezilmedim ve ezilmeyeceğim.

Tüm gücümle ve sanatıma duyduğum saygıyla ve heye­

canla çalışmayı sürdürüyorum. Doğu’nun gizemi, beni

hâlâ elinde tutuyor...”

that he would not paint another similar composi­ tion.

From the tim e he w as appointed court painter, Zonaro desired to paint a portrait o f Sultan Ab- dülhamid II, and the sul­ tan finally agreed to this in 1908. A fter Abdülha- mid w as d epo sed in 1909 Z o n a ro 's close association with the sul­ tan made him persona non grata with the new reg im e. In N o v e m b e r that year he was called to the palace and told that his posi­ tion as court painter and his salary were revoked, and that he could only remain in the house on Akaretler on condition he paid rent.

Early in the morning on 20 March 1910 two phaetons drew up outside the house. Zonaro, his wife Elisa and their children left the house where they had lived for over 12 years for the last time. Until his death in 1929 Zonaro's love of Istanbul was perhaps accompanied by feelings of bitterness. In his memoirs he wrote, ‘N ow I yearn for those sorrowful days that pain me to remember. But I was not crushed by those times of sadness, and nor shall I be. I continue to work with all my strength, and with respect and passion for my art. The

mystery of the East still holds me in its grasp.’ •

* Ömer Faruk Şerifoğlu, sanat tarihçisi. * Ömer Faruk Şerifoğlu is an art historian.

Alıntılar, ‘Osmanlı Saray Ressamı Fausto Zonaro’ adlı kitaptan yapılmıştır. / The excerpts are taken from Ottoman Court Painter Fausto Zonaro

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

OSA hastalarında PH sıklığı OSA olmayan grupla karşılaştırıldığında eşit saptandı ancak, istatistiksel anlamlı farklılık saptanmasa da orantısız

Teksas Houston’daki Rice Üniversite- si’nden Kevin Kelly ise elektrik enerjisi ak- tarımı moleküllerin şekline göre farklı bi- çimde gerçekleşiyorsa bu durumun molekül

‹flte bu yaklafl›mlar›n en sonuncusu, s›cakl›¤a duyarl› doku kültür kaplar›nda hücre- leri tabaka halinde üretmek ve bu taba- kalar› uygun düzende birlefltirerek

Ekibin sinyaller içinde kozmik ›fl›nla- r›n yol açt›¤› sinyalleri ay›klamak için kulland›¤› yöntemse, yeryüzeyi kay- nakl› sinyallere odaklanmak. Böylece,

How- ever, as the first experimental study regarding medical treat- ment of AA, the results of this study showing beneficial effect on histological findings are important.. Conflict

Topkapı Sarayı'nın en enteresan taraflarından birini teşkil eden ve Büyük Mimar Sinan'ın şaheserleri arasında adı geçen III.. Murat'ın ya- takodası da

[r]

■4 Ünlü kardeşleri birlikte yakalamak biraz zor İştir, işte Antel ailesinin beş üyesi: En solda eğitimci, yazar ve siyasetçi Sadrettin Celâl, yanında