• Sonuç bulunamadı

Saraydaki odanın kapısı açıldı bir baş uzandı.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Saraydaki odanın kapısı açıldı bir baş uzandı."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Saraydaki

odanın kapısı

açıldı

bir baş uzandı..

Hamdi bey: “Niçin fala baktım?.. Merak

içindeyim. Acaba ben mi erken öleceğim

yoksa Abdülhamid mi?..„ dedi.

|

H a m d i h ey m a b e yin d en ça ğ ırd ıyo r

Bir odan ın için de üç sa a t

K a p ı

y a v a şç a a çılıy o r

Zencinin h a yre ti

H a m d i b ey in

h id d e ti

A ra b i

göğsü n den itince

A b d ü lh a m it H a m d i b e y i niçin ç a ğ ırttırm ıştı?

H a m ­

d i beyin fa lı

B ir z iy a fe tte sö y le n e n sö zle r

Ç a lışm a ta rz ın d a k i husu­

s iy e tle r

B ir ta b lo 8 0 0 0 lira ya

y a ln ız A m e r ik a d a 8 ta b lo , b izd e ise

topu topu 1 tan e!.

Hamdi beyin satış re korunu kıran tablosu Hamdi bey bir gün âni olarak

mabeyne çağırıldı. Kalktı, gitti. Kendisini bir odaya aldılar. Bek­ lemesini söylediler. Hamdi bey gibi tez canlı bir insan beklemeği ipek sevmezdi.

f Aradan yarım saat geçti, bir saat geçti. Gelen giden yok!,. Hamdi bey sinirinden hastalana­ cak bir halde, saraydaki odada j bir aşağı bir. yu k an dolaşıyordu. Can sıkıntısı taham m ül edilmez bir hale gelmişti. Dışarıda perde perde hava kararıyordu.

Nihayet kapı hafifçe aralandı. İçeriye simsiyah bir baş uzandı. Bir haremağası!.. Zenci, her h al­ de odayı boş zannediyordu ki Hamdi beyi birdenbire karşısın­ da, can sıkıntısından bunalmış bir halde görünce pek ziyade ürk ­ tü ve: «Aaaaaa!.» diye bir çığlık kopardı. Hamdi bey büsbütün kızmıştı Üstelik Arap, kendi şi­ vesiyle:

— Ayol... sen kimsin?..

Diye sorunca artık taham m ül edemedi, zenciyi göğsünden itip yol açarak odadan fırladı. Artık o, Sultan da dahil olmak üzere, hiç kimseyi dinliyemezdi. Saray koridorlarının sükûneti içinde, hızlı, hiddetli adımlarla ve saray adamlarının hayretli bakışları karşısında yürüdü. Hâlâ bekle­ mekte olan arabasına atlayınca Kuruçeşmedeki evinin yolunu

j tu ttu .

ı ■» B u h â d i s e n i n m â n a s ı b i r t ü r ’M

anlaşılamadı. Niçin çağırılmıştı?. Kendisine ne söylenecekti? T ah­ min etmek dahi mümkün değil­ di.

Bunu, bugün Hamdi beyin yo­ lunu tutan, onun talebesinden kıymetli bir ilim adamımız an ­ lattı.

Anlaşılıyor ki Abdülhamit, Hamdi bey hakkında bir karar vermek için çok tereddüdediyor- du. Şüphesiz ki pek zeki bir insan olan Abdülhamit Hamdi beyin ilimden, sanatten başka hiç bir şey düşünmediğini çok iyi anla­ mıştı. Esasen kıymetli bir devlet adamı olan babası Ethem paşa dolayısile de Hamdi beye itimadı vardı.

Lâkin ecnebilerin, bütün bir Avrupanın, h a ttâ o yetişmlyor- muş gibi Amerfkanıh bu zata bu derece ehemmiyet vermesi, sev­ mesi, hürm et etmesi onu şüphe­ lendiriyordu.

Acaba kim önce ölecek?.

Sonra Hamdi beyin Abdülha­ m it bahsi etrafında bazı hakika­ ten şahane pervasızlıkları vardı. Bunlardan birini anlatalım:

Sabahlan kalkınca, Kuruçeş- mede oturup kahvesini içtiği sa­ lonun geniş pencereleri denize bakardı. Ve kayıkla geçenler içe­ riyi görebilirlerdi. Lâkin saba­ hın o derece erken saatinde pek gelip geçen de bulunmazdı.

Hamdi bey ara sıra — böyle şeylere inandığı için değil, sırf eğlence maksadı ile — kendi ken­ dine iskambil falı bakardı. Bir gün kayıkla sabah gezintisine çı­ kan gayet ehemmiyetli bir zat Hamdi beyin evinin önünden ge­ çerken üstadın İskambil falı bak­ tığını görmüştü. îki üç gün son­ ra büyük bir ziyafet veren bu zat sofrada, birçok nüfuzlu insanla­ rın arasında:

— Hamdi bey.. Geçen sabah kayıkla devlethanenin önünden geçiyordum. Sizi fal açarken gör­ düm H ayatta . bu kadar ehem­ miyet verdiğiniz, bu kadar me­ rak ettiğiniz bir sey var mı?., di­ ye sordu.

Hamdi bey zeki gözlerinin içi gülerek cevap verdi:

— Evet var...

— Bu muradınızı veya bu me­ rakınızı biz de öğrenebilir miyiz? — Tabiî değil mi?. Neye fal baktığımı size anlatayım ,,. Biz Abdülhamitle aynı doğumluyuz., ikimizden hangimizin daha önce öleceğine dair fal bakarım.. Ve bunu pek merak ederim.

Sofrada m üthiş bir sükût!,. Zira dediğimiz gibi gayet nüfuzlu devrin a r l a n ı l a n var Bu konuş­ ma, Hamdi beyin bu sözleri m u­ hakkak ki saraya kadar hemen

gidecek

Hamdi beyin m eşhur «Gebzede Lâkin sevimli ilim adamı o ta ­ raflarda bile değil, sözlerine de­ vam ediyor:

— Bereket versin ki hep falda ben ondan fazla yaşıyacağım çı­ kıyor!.,

«Padişahım çok yaşa» diye ba- ğırıldığı bir devirde bu sözler!..

Hangisini?

Hamdi bey yalnız fırça sanat­ kârı değil bir «söz sanatkârı» İdi. Sözle böyle sanatkârane sürpriz­ ler yapmasını pek severdi.

Bir gün yine bir ziyafette bu­ lunuyordu. Sofraya balık gelmiş­ ti. Fakat tam bu sırada Hamdi beyi kendisinden geçirecek, coş­ turacak bir bahis açıldı. Tabiî arkeoloji bahsi.., Hamdi bey öy­ lesine dalmıştı ki farkında olmı- ■yarak ve ehemmiyet vermiyerek önündeki bir çatalı tu ttu . Yanın­ da bulunan züppeliği ile m eşhur bir kadın sanki bir cinayet işle­ miş gibi Hamdi beye telâşla fa­ kat yavaş bir sesle:

— Aman, dedi, yanlış çatalı aldınız. Balık çatalım alacaktı­ nız!^

Hamdi bey gibi gün görmüş bir adamın balık çatalını bilme­ mesine imkân var mıydı?.. Esa­ sen böyle bir şeyi tashihe kalkış­ makla Hamdi beyin vecd içinde anlattığı bahsi böyle mânâsız bir etiket meselesile kesmekle züppe h atu n kötü bir şey yapmıştı. Lâ­ kin Hamdi bey hiç bozmadı;

— Teşekkür ederim efendim!. Diyerek balık çatalını aldı. Sanat bahsine devam etti. Fev­ kalâde enteresan şeyler an latı­ yordu.

Sözleri bittiği zaman, balık yenilmiş ve sofraya başka bir ye­ mek gelmişti. Hamdi bey taba­ ğına bundan aldıktan sonra ya­ nındaki kadına önündeki çatal bıçak vesaireyi işaret ederek sordu:

—- Lütfen söyler misiniz efen­ dim, hangisini kullanayım...

Hamdi beyin tabloları

Güzel resim âşıkı olan dostum İhsan İpekçi bana Hamdi beyin bir çok tablolarının fotoğrafları­ n ı ve bunlar hakkında doküman tedarik etmek nezaketini göster­ di. Kendisine teşekkür etmiyo­ rum , çünkü o sadece bir sanat vazifesi yaptığına kaildr.

Hamdi bey bütün hayatında güzel eserlerin memlekette kal­ ması İçin çırpınmıştır. Ne acıdır ki onun şaheserlerini biz toplıya- madık. Bugün memlekette resmî ellerde, yani resim ve heykel

mü-(Arkast_ .„ „ ,1„„Iltllll(mnlıII|Jı1|lm,|11||||1|| 7 inci sayfada)

Taha Toros Arşivi

* 0 0 1 5 1 2 ^ 5 8 0 0 6 *

akşam» eseri

[İhsan İpekçi koleksiyonundan] zemiZ(3e onun bir tek «Silâh tüc can» adındaki tablosu vardır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Das Verhältnis zueinander ist liebevoll und duldsam, da die Enkelin sich nicht so benimmt, wie die Großmutter das gerne hätte. Entscheidend ist, dass Anna

TRT, törenlerde sürekli bir biçimde atılan "laiklik istemezük" sloganlarını dinleyici­ lere duyurmamak için, yayının sesini kısarak garip bir sansür

İşte Kadını Tanımak bu türden bir ya­ pıt: Tıp biliminin ışığında, ama akıcı ve tertemiz bir Türkçeyle yazılmış yapıtın en önemli iki özelliği;

Beyin dokuları incelendiğinde daha yüksek IQ puanı alan kişilerin beyin hücrelerinin daha düşük puan alanlarınkinden daha büyük olduğu görüldü.. Bu bulgu daha

“İşte bu yüzdendir ki İsrailoğullarına (Tevrat'ta) şöyle bildirmiştik: “Kim bir canı, başka bir cana ya da yeryüzünde fesat çıkarmasına karşılık

O zaman lise öğrencisi olan küçük oğluma, fırsat buldukça gel yanıma, matematik fizik çalışalım dedi. İşte öyle birkaç yıl Hocamla havadan

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

En az yüz yıllık perspektifi olan; Bir Kuşak - Bir Yol Projesinin, Asya, Afrika ve Avrupa’yı kara deniz ve demiryolları ile entegre edeceği, projenin hat üzerinde bulunan