• Sonuç bulunamadı

[Ümit Yaşar Oğuzcan'a ait şiirler]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Ümit Yaşar Oğuzcan'a ait şiirler]"

Copied!
17
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I

BİR ŞARKI Kİ !

M odası geçm iş b ir şa rk ı bilirim ; E sk i günlerin hatırasın ı taşır. O şa rk ı Ici yalnız senin

D udaklarına yaraşır.

E n üm itsiz ve yalnız gecelerim de O şarkıy ı duyar gibi olurum,

Ö şarkı söylensin; üst üste beş d e f a : ' D eli olurum!..

A h! O öyle b ir şa rk ı "Ici; H atıralar boyu geniş... B ir şa rk ı ki, vaktile D udaklardan düşmezmiş. B ir şa rk ı ki unutulmuş;

Yaşanm ış gecelerin Ötesinde. O şarkıy ı söyle, benim için ne olu r?

Son n efesin de.

I

Şim di çok uzaklarda onu S im siyah rü zgârlar söylüyor, Su m or dağların ardında

Y âr söylüyor! ,

%

E lbet h er şarkı gibi o da B ir gün* unutulacaktır.

Sesim güzel değil ki, ben söyliyeyim : «Ömrüm seni sevm ekle n ihayet bulacaktır.))

(2)

fe A S ’L A R v e

T A K L A R ...

KALKINMAYA GEL!

Sonu gelmez yalanların N e kalkınma? Ne kalkınma? in safı yok çalanların

Ne kalkınma? Ne kalkınma?. Tâviz verdik şuna buna, Uygarlıkta kaldık sona. Açlar çıktı on milyona N e kalkınma? N e kalkınma? Ne su, ne yol, ne de ışık.« Plân olmuş delik deşik, Sen pilâva salla kaşık N e kalkınma? Ne kalkınma? Çıkarlar ön safta kaldı, Projeler rafta kaldı, Söylenenler lâfta kaldı, Ne kalkınma? Ne kalkınma? Ümitler söndü ne yazık! Lâstik patlak, fren bozuk. Dilde yalan, elde kazık Ne kalkınma? Ne kalkınma?

(3)

Değişim...

Yaşamak doludizgin bir kaçış şimdi Ölümden, acılardan, bilinmedik şeylerden

Karanlık gitgide koyulaşıyor içinde Sen daha güneşin doğmasın? beklerken Nereye baksan renksiz, saydam bir dünya Nerde o hiç bitmeyecek sandığın sevgiler O güzelliklerle dolu dostluklar hani Arama boşuna, hepsi çoV<an gittiler Şimdi kanayan bir yaradır düşlerinde

Yıllardır birer birer toprağa gömdüklerin Gördükçe koptuğunu tutunduğun her

dalın Bak nasıl donuyor yüzünde gülüşlerin Tüm değer ölçüleri değişmiş, anlıyorsun Acılar ortasında kalmışsın tek başına Sanki bir zelzele, bir tufan olmuş Çabaların faydasız, ne yapsan boşuna \ Aslında ne dün vardı, ne de yarın var f

Bu değişimde gerçek bugün, gerisi yalan Her şey bir aldatmaca, bir düzmece, bir

oyun Hızla avuçlarımızdan kayıp gidiyor zaman Üstünde yaşayandan, ölenlerden habersiz Nasıl dönüyor dünya, baksana nasıl? Sen de, yakalamaya bak yaşamı bir

ucundan Durma! Bu evrensel oyuna sen de katıl.

GÜLDESTE

~

--- T T - r j j ' V J ? “ ÜM İT YA Ş A R OĞ U ZC A N

(4)

TT- -Ç2 3 W 3

ÖLÜNÜN GÖZLERİ

Vurdular Alimi yedi yerinden

Tam dörtyol ağzında bir akşam üstü. Hâtırası kaldırımlara düştü

Gözünün bembeyaz bebeklerinden. Hir cam gibi parlıyordu gözleri, Kirpiğinde kalan son damla yaştı. Ve henüz elleri soğumamıştı Vurdular Alimi akşam üzeri... Vurulup düşerken kaldırımlara; Göklerde bir yıldız eriyip aktı, Güneşe ve ufka son defa baktı. Vurdular Alimi dört yanı yara:.. Hir daha açılmaz artık gözleri, Nasıl kapanacak açık gözleri?

(5)

D u y u y o r m usun?..

Duyuyor musun?

Uyanan soluğunu ezilmişliğin, Yaşamın İçten İçe kaynayışını.

Emeğin, alınterlnln direnişini umutsuzca Ve kükreyişini göklerin, toprağın ağlayışını?^

Duyuyor musun?

Kör kuyularda yiten hıçkırıklarım Sevginin, barışın, mutluluğun,

Gündüzlere yürüyen gecenin çirkin kahkahalarını Ve kan göllerinde çaresiz boğuluşunu İnsanoğlunun?., Duyuyor musun? * Büyüyüşünü giderek bir çığ gibi

Kinle, öfkeyle beslenen duyguların,

Ölümün sinsi adımlarla yaklaşmasını rastgelş Ve kara yazgısını doğmamış yavruların?.,

Duyuyor musun?

Değdiği her yüreği tutuştura Kor gibi çığlıklarını anaların.

Kapkara gölgelerin düştüğünü evrene Ve salt acıya kestiğini yaşadığın çağın?.. Duyuyor musun?».

U l u f e r

T V 5253 2 D

(6)

ADAM

TT,

f a y 1 J J

ÜM İT YAŞAR OĞUZCAN Y aş 33 G öm lek 39 A yakkabı 42 N e b a k ıy o rs u n u z H iç a d am g ö rm ed in iz m i î

(7)

GÜNÜN ŞİİRİ r i ’ 3 * 3 3 Kasabın kokusu: Kandan, kemikten, Balıkçının kokusu: Tuzdan, balıktan, Hamamcının kokusu: Sudan, köpükten, Lağımcının kokusu: Boktan, sidikten, Senin kokun: Pudra, sabun,

Benim kokum: Rakı, tütün, Ne ben yerineyim, ne sen sevin, Cümlemiz bir kokarız: öldüğümüz gün.

(8)

rr- K 3 V 3

Ö L Ü N C E

Yakınımda bulun öldüğüm saat; Sen bağla çenemi kendi elinle, Açık gözlerimi yine sen kapat Ve eğil, kalbimi son defa dinle. Yaşlı gözlerle bak, taş vücûduma, Alnınıdan öp, soğuk ellerimden tut. Bir lâhza inan ölü olduğuma... Sonra dön arkanı, herşeyi unut. Sıcak ellerinle dokun tenime, Ve o cansız varlığımı yıka da; Beni hâtıranla sar kefenime. Elin kanda olsa; son dakikada O kimsesiz mezarıma gelerek, Üstüme toprak at sen de bir kürek...

(9)

BENİ UNUTMA

T T- T J a * 3 3

ÜM İT YAŞAR OĞUZCAN B ir g ü n g elir de u n u tu r m u ş in sa n

E n sevdiği h â tır a la r ı b ile B ari se n h e r gece y o rg u n sesiyle S a a t o n ik iy i v u rd u ğ u zam an B eni u n u tm a

Ç ü n k ü b en h e r gece o s a a tle rd e S eni y aşar ve sen i d ü ş ü n ü r ü m H ayal için d e p e riş a n y ü rü rü m S en de k a ra n lığ ın s u s tu ğ u yerde B eni u n u tm a

O sa a tle rd e s e rp ilir g ü lü ş ü n B ir avuç su gibi içim e, ey yâr S e n in de b a şın d a o çılgın rü z g âr Deli deli esiverirse b irg ü n B eni u n u tm a

Ben ayağım da çarık, e lim d e âsâ S e n in için şu y o llara d ü ş m ü ş ü m S enelerce s o n ra s a n a d ö n ü şü m B ir m a h ş e r g ü n ü n e de ra s tla ş a B eni u n u tm a

H âlâ d u ru y o rsa yeşil e lb isen O n u b ir g ü n y aln ız b e n im için giy S a k sın d a k i pem b e k a ra n fild e çiğ Ve b a h çe n d e y o rg u n b ir k u ş g ö rü rsen Beni u n u tm a

(10)

KANLI ŞİİR T M * ? W 5

"W% En zalim çelikten bir hançer ol da; Merhamet etmeden saplan göğsüme! Ben öyle susamışım ki ölüme; Vur! Vur ki gözlerim kalmasın yolda. Vurulmadık yer bırakma ne olur? Düşünme ardımdan ağlayanımı, Bastığın toprağa akıt kanımı. Vur! Ölmüşlerinin rûhu için vur! O duygulu ellerin titremesin, Gözlerime bakıp merhamet etme. Beni öldürmeden bırakıp gitme...

Y' Görenler, sadece (Genç öldü) desin. Her ölü bir gün gelir, unutulur Vur! Allah aşkına, bir bir daha vur!

Ümit Yaşar OĞUZCAN

(11)

' ı f . 10.2

OĞLUMA

AĞIT

Güneş doğar, gözüm görmez Zaman ağlar Vedat diye Gözlerine uyku girmez Anan ağlar Vedat diye Çiçek açar, kuşlar öter Yüreğimde diken biter Kokusu burnumda tüter Bu can ağlar Vedat diye Senin yerin mezar değil Bu dert kalbe sığar değil Oğul! Yalnız dostlar değil Düşman ağlar Vedat diye Tek elmamın yansıydm O canına nasıl kıydın Genceciktin akıllıydın Duyan ağlar Vedat diye Uçup gittin bir kuş gibi Beyninden vurulmuş gibi Bir felâket olmuş gibi Cihan ağlar Vedat diye Canım ciğerimden »«şar Ayağım anlından koşar Sensiz Ümit nasıl yaşar Her ân ağlar Vedat diye Kader bana attı pençe Dünyam oldu paramparça Düşündükçe var oldukça Baban ağlar Vedat diye.

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN 1973

(12)

VE İSTANBULA

YAĞMUR YAĞIYORDU

Ve yağm ur yağıyordu İstanbula Günlerden b ir gün

M evsim sonbahardı Katar katardı bulutlar Gök kurşuni bir efkardı Dolup dolup boşalan içim ize Bir hüzündü anlatılm az Büyüdükçe büyürdü Uzadıkça uzardı Günlerden bir gün

Yağmur yağıyordu İstanbula M evsim sonbahardı

Seninle bir orm andaydık akşam vakti Unutulm uş bir zam andaydık

B ilm em hatırlıyor m usun Bir sincap geçti yakınım ızdan Tüyleri p ın l p ın ld ı yağan yağm urdan Uzun, kırm ızı b ir kuyruğu vardı Çocuklar gibi sevinm iştin görünce Üzerinde ıssız ve ıslak otların K eyfince oynuyordu

Yağm ur yağıyordu İstanbula Ve ben İstanbulu seviyordum Yaşam ayı seviyordum seninle Seni seviyordum

İstanbula yağm ur yağıyordu Kapkara kirpiklerin ıslaktı Sular sızıyordu saçlarından Ellerin durmadan üşüyordu K ederliydin, ağlam aklıydın

Uzakmıydın, yakınm ıydın bilm iyorum B ildiğim yüzünde yanıp yanıp sönen O b elli belirsiz hüzündü

Islaktı kapkara gözlerin Ve yaprak yapraktı yerler Ağaçlar ağlıyordu

Ve sen Ve yer

Ve gök en güzeldiniz İstanbula yağm ur yağıyordu Bir daha

İstanbula ne zam an yağm ur yağsa Hep o günü hatırlıyacağım Bir daha

İstanbula ne zam an yağm ur yağsa O küçük sincabı ve seni hatırlıyacağım Ağlıyacağım.

Ü M İ T Y A S A R

(13)

7 T ~ 5 2 0 ^ 3 3

BİR

y a ş t a n

SONRA

AĞACIN DANSI

o ¡ a

Uzak bir kıyı kentindeydik, anımsıyor musun Geceydi

Siyahla yeşilin giz dolu derinliklerinde Işık ışıktı yıldızlar

Çigan müziği çalıyordu oynak, ateşli Ve biz

Biraz hüzünlü, biraz dalgın

Duyumsayarak her zerremizde birbirimizi İçiyorduk kadehlerden yudum yudum Buruk bir şarap gibi özlemimizi

Bir ağaç vardı anımsıyor musun görkemli, mağrur Müzikle sarmaş dolaş dansediyordu rüzgârla Savruluyor, eğiliyor, açılıp kapanıyordu Harmanlanarak yeşil-kara

Sonra nazlı bir gelin gibi

Sürükleyerek ardında telli duvağım Süzülüyordu kollarına rüzgârın Ve rüzgâr

Kâh ıslık gibi, bıçak gibi

Dolanıyordu gövdesinde hırpalayarak Kâh okşayıp öpüyordu titreyerek içi Bir nefes gibi yumuşak

Bir buhurdan tütüyordu bir yerlerde

Sevda bulutlan sanyordu her yanı duman duman Ve dansediyordu ağaçla rüzgâr

Sanki durmuştu zaman İnsan; baktığını zor seçer bir yaştan sonra

Ayaklan her yoldan sürçer bir yaştan sonra. Olağanüstü bir doğa yaratışıydı bu

Büyülenmiş gibiydik

öylesi büyüktü ki solukladığımız güzellik Acıdığını duyduk yüreklerimizin Fırtınalar koptu ruhlarımızda Sevinin en yüce tepelerine tırmandık N eş'e gider, yerine yüküyle elem gelir,

Efkâr dağıtmak için içer bir yaştan sonra. Nice dostun eliyle saplanır yüreğine Acımasız bir yığın hançer bir yaştan sonra. Savrulur bir harmanda iyilikler, kötülükler Eller ektiklerini biçer bir yaştan sonra.

O doruklarda

Yeniden doğduk sanki Yeniden bulduk birbirimizi Anımsıyor musun

Yaşamın öncesi ve sonrası yoktu artık 0 karanlık, giz dolu, sıcak, yeşil gecede Sadece o rüzgârla danseden ağaç Ve biz vardık.

Kurduğu o hayalden, umuttan kâşâneler Ne yazık birer birer göçer bir yaştan sonra. Böyledir kahpe dünya üzülme aziz dostum Bu günkü dertlerin de geçer bir yaştan sonra.

ÜMİT YAŞAR 5.10.1984 ULUFER

(14)

T T - O ^ 3 3

RUBAİLER — DÖRTLÜKLER

^

- 1 —

Varlık ya da yokluk bu nasıl bilmecedir? Hep çözmek için uğraşırız kaç senedir. Esrar dolu bir âleme geldik, amma;

Bilmem yaşadık mı? Gelmeden öldük mü nedir? - 2

-Ulu fer'e

Dallardan birer birer devşirir sevdan beni, Renk veren, tatlandıran, pişiren sevdan beni. Bir yüzün aynasında bana bin yüz gösterip; Her an başka Sevdaya düşüren sevdan beni.

- 3

-Zorlanma çocuk! Sen de yürürsün ergeç, Bir gölgeyi ardınca sürürsün ergeç... Sığmaz minicik kalbine bir gün acılar Devran ne imiş, bekle, görürsün ergeç!

4

Vedat 'm anısına Bırakınca çaresiz onu ölü canlarda

O anı soluklarım tüm geçmiş zamanlarda Yeniden doğmuş gibi, bende o yaşarda, ben ölürüm bit kez daha altı Haziranlarda...

5

Sen öyle istedin, doğduk, yaşadık. Gün gelecek, öleceğiz ne yazık!

Tanrım! Ne garip bir dünya kurmuşsun! Gelmek akılsızlık, gitmek haksızlık!

6

-Mahmut Cüda 'ya Biz güzeli sevmişiz, ha gelincik, ha lâle.

Bulmuşuz giden yolu gerçeklerden hayâle, Ben resmini çizerim sözcükle duygularm. Şiirini yazarsın sen boyayla tuvale.

ÜMİT Y A Ş A R

SUSKUNLUK

Konuşuyorum, kelimelerim suskun Gülüyorum, gülüşüm

Bakıyorum çevreme, gördüklerim suskun Dinliyorum evreni, duyduklarım

içim e dönüyorum, yüreğim suskun Ve, suskun umutlarım...

Yapraklar zamansız kopuyor dallarından Nehirler tersine akıyor

Rüzgârlar toz-duman ediyor yarınları insanlık suskun

Sevgim, acım, isyanım

ik i damla gözyaşı olup düşüyor ellerime Ellerim çaresiz

Ellerim suskun... YARINLARA DOĞRU Düşüncelerim

Çıkmaz sokaklarda dolaşmaktan yorgun Gözyaşlarım

Yüreğime damlıyor kan gibi

Duman dolu bir boşlukta tutukluyum Dolaşıyor aklımın dağınıklığında Binlerce, onbinlerce ağulu ezgi... Herşey belirsiz, kaygan çevremde Sevgiler dönek, sözler güvensiz Sanki kaybolmuşum

Sanki dünüm yok, yarınım yok Karamsar, bungun, inatçı

Zorluyorum yazgımı

Bir bilinmezin uçsuz bucaksız derinliğinde Küreksiz, yelkensiz...

Zaman nehri

Durmaksızm akıyor beş mevsim

Balkıyor güzellikler yerde, gökte, denizde Tohumlar toprağını arıyor

Çiçekler güneşi, suyu Ben

Bir yo l arıyorum yarınlara doğru Bir umut kıvılcımı

Bir varoluş yeniden...

ULUFE R

(15)

9 ^ 0 < /£ •

BİR YAŞTAN

AĞACIN DANSI

SONRA

İnsan; baktığını zor seçer bir yaştan sonra Ayakları her yoldan sürçer bir yaştan sonra. Neş'e gider, yerine yüküyle elem gelir, Efkâr dağıtmak için içer bir yaştan sonra. Nice dostun eliyle saplanır yüreğine Acımasız bir yığın hançer bir yaştan sonra. Savrulur bir harmanda iyilikler, kötülükler Eller ektiklerini biçer bir yaştan sonra. Kurduğu o hayalden, umuttan kâşâneler Ne yazık birer birer göçer bir yaştan sonra. Böyledir kahpe dünya üzülme aziz dostum Bu günkü dertlerin de geçer bir yaştan sonra.

Uzak bir kıyı kentindeydik, anımsıyor musun Geceydi

Siyahla yeşilin giz dolu derinliklerinde Işık ışıktı yıldızlar

Çigan müziği çalıyordu oynak, ateşli Ve biz

Biraz hüzünlü, biraz dalgın

Duyumsayarak her zerremizde birbirimizi İçiyorduk kadehlerden yudum yudum Buruk bir şarap gibi özlemimizi

Bir ağaç vardı anımsıyor musun görkemli, mağrur Müzikle sarmaş dolaş dansediyordu rüzgârla Savruluyor, eğiliyor, açılıp kapanıyordu Harmanlanarak yeşil-kara

Sonra nazlı bir gelin gibi

Sürükleyerek ardında telli duvağım Süzülüyordu kollanna rü/gânn Ve rüzgâr

Kâh ıslık gibi, bıçak gibi

Dolamyordu gövdesinde hırpalayarak Kâh okşayıp öpüyordu titreyerek içi Bir nefes gibi yumuşak

Bir buhurdan tütüyordu bir yerlerde

Sevda bulutlan sanyordu her yanı duman duman Ve dansediyordu ağaçla rüzgâr

Sanki durmuştu zaman

Olağanüstü bir doğa yaratışıydı bu Büyülenmiş gibiydik

öylesi büyüktü ki solukladığımız güzellik Acıdığını duyduk yüreklerimizin Fırtınalar koptu ruhlarımızda Sevinin en yüce tepeierine tırmandık

O doruklarda

Yeniden doğduk sanki Yeniden bulduk birbirimizi Anımsıyor musun

Yaşamın öncesi ve sonrası yoktu artık 0 karanlık, giz dolu, sıcak, yeşil gecede Sadece o rüzgârla danseden ağaç Ve biz vardık.

(16)

YAZM AK DA BANA DÜŞTÜ -77.^3^73

G ayrı hiç bir şe y in ta d i kalm adı,

Arı bir yana, bal bir y a n a d ü ştü .

B ekledik y ıllarca m ey va olmadı

* A ğaç bir y a n a dal bir y a n a düştü.

K esild i se sim iz , solu klarım ız,

Y ok luk la büyüdü çocuklarım ız

Ham bir h a y a l im iş um duklarım ız

M azi bir y a n a , h â l bir y a n a d ü ştü .

Y olcu su y u z bir in s a fs ız han oın ın

Sebebi nedir k i bize hıncının?

D edikleri çık m ıyaca k falcının ;

F in ca n bir y a n a , fal bir ya n a d ü ştü .

D oğru ise n m ü k âfa tın kovulm ak,

İyi ise n n asib in d ir sağ ılm a k .

U m m andayız, iş t e n d eğ il boğulm ak

S im it bir yan a , sa l bir y a n a d ü ştü .

K aç y ü z sen e sonra k a lk tık fin işe ,

Kim ayak uydurur şu kör g id işe ?

A tlar bile isy a n e tti bu işe;

Eyer bir yan a, n a l bir y a n a d ü ştü .

(17)

BÎR ŞARKI Kî

İ T . ^ 3 9 * 3 0

Modası g e ç m iş b i r ş a r k ı b i l i r i m

EBkl g ü n le r in h a t ı r a s ı n ı t a ş ı r .

O ş a r k ı k i y a l n ı z s e n in

D u d a k la rın a y a r a ş ı r .

En ü m i t s i z v e y a l n ı z g e c e le r im d e

O ş a r k ı y ı duyar g i b i olurum ,

O şn r k ı s ö y l e n s i n ; ü s t ü s t e b e ş d e fa :

D e l i olurum . . .

Ah

O ö y l e b i r ş a r k ı k İ ;

H a t ır a la r boyu g e n i ş . . .

B ir ş a r k ı k i , v a k t i l e

D udaklardan düşmezmiş .

B ir ş a r k ı k İ unutulm uş ;

Y aşanm ış g e c e l e r i n ö t e s i n d e .

O ş a r k ı y ı s ö y l e , benim i ç i n ne o lu r ?

Son n e f e s in d e .

Şim di ço k u za k la rd a onu

S im siy a h r ü z g â r la r s ö y lü y o r ,

Şu mor d a l l a r ı n a r d ın d a

Yftr s ö y lü y o r .

E lb e t h e r ş a r k ı g i b i o da

B ir gün u n u t u la c a k t ır .

S esim g ü z e l d e ğ i l k i , ben s ö y liy e y ir a :

" Ömrüm s e n i sev m ek le n ih a y e t b u l a c a k t ır ."

lim it Y aşar OĞUZCAN

\

( (

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu ülkede, nice has evlât, bir fikre sahip olduğu ve kendi toplumunun gerçekleri üzerinde düşünmesini bildiği için, kısa ömür için de yaşanmamışlığı

[r]

Orta halli ve kalabalık bir esnaf ailesi içinde, Tophane'de Karabaş Mahallesi'nde dünyaya gelen Ahmet Mithat babasının ölümü üzerine beş-altı yaşlarındayken

Arslan mücahit ordusu, ey haris-i salah/ Destinde seyf-i hak gibi bin şanlı bir silah/ Açtın sema-yı millete pür nur bir sabah/ Ati bizim, bizim artık

With increasing hole diameter and work piece material thickness, due to the increasing material volume, bushing height is increased.. But the bushing height is not showed a parallel

The latter one leads to Customer Behavior Model Graphs (CBMGs) and e-Customer operating profiles. The rest of the paper deals with some of the issues related to the classical view

Her iki bölümde de yazarın önsözde belirttiğine üzere sufilerin direkt tıpla ile ilgili kitapları değil, tasavvufla ilgili kitapları taranmış ve ağırlıklı olarak Gazzali

The present study reveals significant results for the patients diagnosed with invasive ductal carcinoma through breast biopsy especially before mastectomy in terms of increased