Türkçeyi yazı ve şiirlerinde çok iyi kullanan ünlü edebiyatçının ölümünün üzerinden 15 yıl geçti
Halide Nusret Zorlutıma’mıı ardından
r O R T R E / H . NUSRETZORLUTUNA
Milli Edebiyat Akımı’nm takipçisi şair yazar Halide
Nusret Zorlutuna Gazeteci Mehmet Selim Bey’in kızı ola
rak 1901 yılında İstanbul Kızıltoprak’da doğdu. Yazdığı ya zılar nedeniyle yaşamının bir bölümünü sürgünlerde geçi ren Mehmet Selim Bey İkinci Meşrutiyet’ten sonra adını değiştirdi ve Kerkük Mutasamfı oldu. Yeni adıyla Avni Ka-
zimi Bey’in kızı Halide Nusret’in en güzel yılları o sıralar
Türk topraklarında olan Kerkük’te geçti. O yıllarda Arap ça, Farsça öğrendi ve edebiyat alanında ilk adımlarım attı. İstanbul’a dönüşünde irfan ordusuna katılan ve çeşitli il lerde edebiyat öğretmenliği yapan Halide Nusret Hanım, Edime Kız Öğretmen Okulu’nda öğretmenlik yaparken Binbaşı Aziz V'ecihi Bey’le evlendi ve Zorlutuna soyadını aldı. Bu evlilikten edebiyatçı ve yazar Emine Işmsu doğ du. 1975’te Kadın Yazarların Annesi unvanını aldı. 1983 yılında da Basın Yayın Genel Müdürlüğü tarafından basın mesleğinde 50 yılı doldurana verilen şerefödülünü kazan dı. Türkçeyi yazı ve şiirlerinde çok iyi kullanan Halide Nusret Hanım 1984’te yaşama veda etti.
BANU ZORLUTUNA_____________________ “Bir türkümüz vardı bir zaman hatırlar mısın? Mavi gibi.i. Yeşil gibi... İkimizin
Çağırır dururduk sessiz sedasız \in e de aksederdi Hisardan, Hisara Hisardan, Hisara...
Dururdu sanki Boğaz'ın kalbi
Rüzgâr susup dinlerdi türkümüzü” diye
başlayan bir şiir hatırlıyorum... Halide Nusret
Zorlutuna’yı her andığımda nedense ilk bu şiir
geliyor aklıma. En çok bu romantik şiir etkilemiş demek ki beni. Oysa onun her konuda yüzlerce şiiri var. Babaannemin romantik kişilik yapısını çok iyi bildiğimden ve anladığımdan olsa gerek... Onun ilk
torunuyum. Aramızda yarım asırdan fazla yaş farkı vardı. Ama çok küçük yaşlarımdan itibaren birbirimizi anladık ve dahası çok iyi dost olduk. İlerleyen yaşlarımda anladım ki, kolaycacık kaynaşabilmemiz, onun eğitimci kişiliğinden kaynaklanıyordu.
Evet, “Git Bahar” diyerek başladığı edebiyat yolculuğu, “Geceden Taşan Dertler”, “Beyaz
Selvi”, “Gül’ün Babası Kim”, “Yurdumun Dört Bucağı”, “Bir Devrin Romanı”, “Aşk ve Zafer”
gibi pek çok şiir kitabı ve romanla devam etmişti. Ünlü ve sevilen bir edebiyatçı, basın şeref kartı sahibi bir gazeteciydi... 1980 yılında TRT’de çalışırken onun için hazırladığım
programda edebiyata girişini şöyle anlatmıştı:
“Gençliğimde pek çök yazı denemelerim vardı. Fakat hiçbir zaman onlan bir yarışmaya sokma) ! düşünmemiştim. Talebe Defteri adlı bir
derginin açtığı kompozisyon yarışması beni teşvik etti ve ‘Ağlayan Kahkahalar’ adlı kompozisyonumu bu yarışmaya gönderdim. Birincilik kazanınca, içimde yazmaya karşı olan
heves tam bir tutkuya dönüştü. O hırsla çalışmaya başladım.”
Halide Nusret Zorlutuna’nm yazma hırsı ve tutkusu yaşamı boyunca hiç bitmedi. Sürekli yazdı, yazdı... Ama onun yazmaktan daha büyük bir tutkusu vardı:
Öğrencileri...
Benim Küçük Dostlarım adlı kitabında “Çocukları pek severim” diyor, “benim tek büyük zaafım çocuk sevgisidir ve bu aşk yüzünden ışık çevresinde dönen pervane misali öğretmenliğe tutulup kalışım bundandır...”
Halide Nusret, yurdun dört bucağında öğretmenlik yaparken büyük bir keyif almış, öğrencilerinin ablası, annesi olmuştu. Onlar da öğretmenlerini hiç unutmadılar.
Bana gelince, yazımın başında belirttiğim gibi çok küçük yaşlarımdan başlayarak onun pervanesi olmuştum. Çünkü o, hiç
yüksünmeden beş yaşındaki bir çocuğu elinden tutup şiir günlerine, açıkoturumlara
götürebiliyordu. Büyük bir keyifle anılarını aktarıyordu, aruz veznini öğretiyordu ve aramızdaki dostluk, o ölene dek katlanarak sürdü. Meslek seçimimde de yaşamımda da hep etkili oldu. Şimdi aradan 15 yıl geçti... Onu çok özlüyorum. Daha uzun süre birlikte olabilirdik, onu daha çok dinleyebilirdim ve daha çok şey öğrenebilirdim diye
yazıklanıyorum.
2 i
-Taha Toros Arşivi