• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyet gazetesi üzerine

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cumhuriyet gazetesi üzerine"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

25 ARALIK 1996 ÇARŞAMBA

SÖYLEŞİLER

K O RK UT BOKATAV_________

Cum huriyet Gazetesi

Üzerine

1996’nın bu son yazısı, benim Cumhuriyet gazete­ sinde altmış üçüncü köşe yazım. Ve bu köşeye şimdi­ lik veda ediyorum.

Yazarların gazetelerden ayrılması, hele Cumhuriyet gibi fikir ağırlığı olan bir gazete söz konusuysa, hemen

"görüş ayrılıkları” olarak yorumlanır. Hemen ifade

edeyim, benim haftalık “Söy/eş//er”ime son vermemin ardında böyle bir etken yoktur. Cumhuriyet’in yönetimi ve yazarları İle, İktisat sayfalannın o pırıl pırıl ve fevka­ lade verimli çalışanları ile hiçbir çatışmamız olmamış­ tır.

-Peki, “görüş ayrılıkları”? Görüş ayrılıklannın olma­ dığı yerde, fikir hayatı da yoktur. Elbette farklı düşüne­ ceğiz. Ve birbirimizden ancak böyle öğreneceğiz. Gö­ rüş ayrılıklarına tahammül edemiyorsak, hiç farkına varmadan üzerimize ölü toprağı serpilmiş olur. Cum­ huriyet gazetesi, böyle değildir. Yazarları ve çalışanları arasında verimli bir çoksesliliği sürdürmeyi başarabil­ mektedir.

Peki, bu “çokseslilik” ortak paydalardan yoksun mudur? Bana sorarsanız, Cumhuriyet gazetesi, sos­ yalizme soğuk bakmayan Kemalistler ile Kemalizmle kavgası olmayan sosyalistlerin birlikteliğini temsil edi­ yor. Yanlış anlamayalım. Bu bir “sentez" ya da “cep­

he” değildir. Bir gazete (Cumhuriyet bile olsa) bu tür­

den ideolojik sentezler ya da siyasa! cepheler oluştur­ ma işlevi yüklenemez. Bu, sadece, farklı siyasal ve ideolojik konumlardan gelen insanların birlikte olabil­ melerini ifade eder. “Tartışılabilir çelişkilerin söz ko­ nusu olduğu, hasmane olmayan farklılıklann korundu­ ğu bir birliktelik...

Bu saptamaya katılmayan Cumhuriyet çalışanları, okurları olabilir. Zaman zaman, bu teşhisin dışına ta­ şan yazılar, örtülü ya da açık çatışmalar Cumhuriyet’te de gözlenmektedir. Ancak, gazetemiz bütünü ile ele alındığında yukarıda değindiğim sınırlar ve çerçeve içindeki bir Kemalist-sosyalist birlikteliğinin geçerli ol­ duğunu ve tek başına bu olgunun büyük bir değer ta­ şıdığını düşünüyorum.

Peki, bu “birliktelik”, aynı zamanda “sol”u da tem­ sil etmiyor mu? O zaman, “Sol nedir” diye sormamız gerekecektir.

Cumhuriyet’teki “Söyleşiler” köşesine yazdığım ilk yazı “Solculuk Üzerine” başlığını taşıyordu. “Sol ne­

dir" sorusunu yazıda şöyle yanıtlıyordum: “Solu ta­ nımlamada üç ölçüt söz konusudur: Emekten yana, bağımsızlıktan yana ve Aydınlanmacı olmak. Birincisi, sınıflı bir toplumsal düzenini açıkça emekten yana bir sınıfsal konum alarak değiştirme programı anlamına gelir; devlet/sivil toplum ikilemini sınıf çelişkilerinin önüne alan tavırları reddederek... İkincisi, eşitsizliğin ve bağımlılığın başat olduğu bir dünya sisteminde si­ yasal ve ekonomik bağımsızlığın savunulmasını ge­ rekli kılar... Üçüncüsü, akıl ve bilim-dışı akımların dünyaya düzen verme iddiasında oldukları bir ortam­ da Aydınlanma geleneğinin ortak değerlerine radikal b ir biçimde sahip çıkılması anlamına gelir. Tanımın öğelerini karşıtları ile ifade edecek olursak, solculuk sermaye tahakkümüne, sömürüye, emperyalizme, küreselleşmeye ve şeriatçılığa karşı çıkmak elemektir. Sol bu ölçütlerden her üçüne de sahip çıkılmasını ge­ rektirir. Dikkat edelim: Burada sayılan öğeler teker te­ ker, hatta ikişer ikişer sol dışındaki akımlar tarafından da benimsenebilecektir. ”

Cumhuriyet, o satırlarda tanımladığım anlamda

“sol” mudur? Gazetemizde zaman zaman “anti-sos- yalist Kemalizmln, nadiren de “anti-Kemalist solcu­ lumun ifade alanı bulabildiklerini kabul edeıı'm. Bugü­

nün Türkiyesi’nde ideolojik egemenliğini kurmuş olan burjuva dünya görüşünün Cumhuriyet’e de hiç yansı­ mamış olması mümkün olabilir miydi? Ancak, yine bütünü ile bakacak olursak, Cumhuriyet’e damgasını vuran çizginin, ana hatlarıyla, emekten yana, bağım­ sızlıkçı ve Aydınlanmacı (yani geniş anlamda “sol’) ol­ duğunu söyleyebiliriz. Bu nedenlerle, Cumhuriyet’te yazarken kendimi hiçbir zaman “deplasmanda" his­ setmedim.

O halde bu ayrılık neden? Kısacası, mesleki ve kişi­ sel nedenlerden... Önümüzdeki yılın başlarında bir sü­ re yurtdışında kalacağım. Çok yüklü bir araştırma programım var. Cumhuriyet’e yazmayı, daima çok ciddi bir çaba ürünü olarak gördüm. “Söyleşiler” sü­ tununu, arada bir aksayarak yarım-yamaiak sürdür­ mek belki mümkün olabilirdi; ancak bunu istemedim. Uygun bir tarih olan yeni yılın başında Cumhuriyet’e bu nedenlerle veda ediyorum. Bu ayrılığın geçici ola­ cağını, okurlarımla bir süre sonra yeniden buluşacağı­ mı umarak... Ve tüm Cumhuriyet okurlarına daha ay­ dınlık, daha özgür, daha adil bir yeni yıl dileyerek...

Referanslar

Benzer Belgeler

 11: Whosoever shall not confess that the flesh of the Lord gives life and that it pertains to the Word of God the Father as his very own, but shall pretend that it belongs to

Erken Cumhuriyet Dönemi’nin önemli muhalif isimlerinden biri olan Arif Oruç, 1929 Aralık -1931 Ağustos arasında yayınlanan Yarın gazetesiyle Tek Partili dönem icraatlarını

Yozgat basın tarihindeki dikkate değer gazetelerden biri İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okuyan Yozgatlı yazar Abbas Sayar’ın 1947 tarihindeki

Silah; (gazetenin fail isimlendirmelerine göre) koman- dolar, Ülkücüler, sağcı terör örgütleri, anti terör birliği, TKP/ML –TİKKO, Fa- şistler, anarşistler, ayrılıkçı

Öğretmen adaylarının bilimde teori ve kanunların yapısı konusundaki bilgi ve anlayışlarına genel olarak bakıldığında hiçbir öğretmen adayının bilimsel

Yani sos- yal bilimlerin temel alanlarında formasyon sahibi olan akademisyenler yerine, başından itibaren çok dar bir disiplin olarak karşımıza çıkan iletişim alanı ve onun

“Antep’te Türk-Ermeni İlişkilerinin Bozulması ve 16 Kasım 1895 Antep İsyanı” başlıklı üçüncü bölümde; başta misyonerlik faaliyetleri olmak üzere çeşitli

letçilik ya da İttihatçıların deyişiyle “devlet iktisadiyaü”, “milli iktisat’’ın temel yörüngesini oluşturdu. Savaşla birlikte kapitülasyonlar tek