Altan
Ö Y M E N
NAZLI ECEVİT
E S S A M Nazlı Ecevit, her yaz tatilini, Erdek’teki P ı nar O te li'n d e geçirirdi. Vehbi K o ç gibi o da, orayı
% y ılla r önce keşfetm iş... D enizini, s e s s iz liğ in i be-| ğenm iş... A b on e si olm uş.
Ö nceki yaz 10 gün kadar biz de oradaydık. Hem en her p gün b irlikte olm a fırsa tı doğdu.
Onu, 1950’li yıllardan beri tanırdım: O zamanki değerli | gazeteci arkadaşım , sonraki G enel Başkanım ve Başba- p kanım B ülent E ce v it’ in annesiydi.
Bazı insanların kaderi böyledir: Kam uoyunda kim i ba- I basıyla, kimi çocuğuyla tanınır. Nazlı Ecevit de doğal ola- | rak, ölüm ünden son ra da “ Ecevit’in annesi” diye anılı- p yor. O ysa onun, toplum hayatımızda, oğlundan bağım sız p olarak da önem li bir yeri vardı: •
O sm anlılıktan Cum huriyet’e g e çiş dönem im izin ses- | siz devrim cilerindendi. Devrimi önce kendi hayatında yap- p m ıştı. Sanayi-i N e fise M ekteb i'n in (Güzel Sanatlar Aka-
p d e m is i’nin) erkeklere a çık kap ısını, ça rşa flı bir genç kız
| olarak ilk zorlayanlardan biriydi. Ç evresindeki pek çok
p güçlüğün ü stesinden gelerek bir “kadın hakkı”nı daha,
p bizzat alanlar arasına katılm ıştı: San atçı olm a hakkını... Akadem iden son ra d a, bu hakkı kullanm asına başka- | larını alıştırm a m ü cadelesi verm işti. Y ü zyılla r boyunca p k ö k le şm iş geleneklerin için d e ki A n a d o lu ’da bir çağdaş-
p lık k ıv ılcım ı gibi yaşam ış, K astam on u ’da tan ıştığ ı genç
| bir doktorla evlenm iş, e şin in kariyerine göre düzenledi- P ği hayatında da resim ça lışm a la rın a devam etm işti.
K adını toplum hayatının her bölüm üne katan Atatürk
p devrim leri halkım ızca, bütün karşı koşullara rağmen faz- p la yadırganm am ışsa, bu biraz da, o hakları daha önceden
P kendi gücüyle elde edip başkalarına tanıtan çekirdek kad- P roların var olm asındandır. Nazlı Ecevit, onlardandı.
E rd ek’teki sohbetlerim izde, ben, konuyu hep o dö-
p nem lere getirip sorardım . Y aşad ığ ı olayları, tevazu ile ve p eski bir İstanbullu terbiyesi üslubuyla anlatırdı. Daha çok p e ğ le n ce li taraflarını vurgulayarak:
— “ ...Nihayet efendim, bizi mektebe almaya mecbur p oldular... Ama, nasıl okutacaklar? Erkeklerle beraber mİ, İ ayrı mı?.. Model çalışmaları da var... Hocaların başına dert p olduk velhasıl...”
Dile kolay... Yapm ası da kolay olsa, herkes yapardı... K e şke anılarını yazsa, ya da teybe okusaym ış. Anla-
p tacakları dünyanın b aşka taraflarında da hâlâ yerine tam p oturm am ış kadın hakları hareketlerinin Türkiye’deki ta-
p rihine büyük katkısı olurdu.
Nazlı E cevlt'in çağdaş yapısı, o tatil yerinde bir baş-
| ka açıdan da belliydi: Y a ş lılığ ı düşm an saym am ış, onun-
p la arkadaş olm uştu.
A nkara H ukuk F a k ü lte s i’nde A d li Tıp Profesörü iken | 1940Tı yıllarda m ille tv e killiğ i yapan eşi Dr. Fahri Ecevit’-| in 1951’deki ölüm ünden sonra İstanbul'da yaşıyordu. Kış-
p ları, duvarları boydanboya ve yukarıdan aşağı tablolarla p kaplı evindeydi. R esim yapm aya devam ediyordu.
Yazları ise, Erdek’teki tatilini, zaman zaman yoklayan p ra hatsızlıklarına rağmen hakkını vererek yapıyordu. Sa-
p bahları yavaş adım larla, bazen yalnız, bazen oradaki ar-
p kadaşlarıyla yürüyüşe çıkıyor, denizden faydalanıyor, son- | ra oturup başkalarını dinliyor, anlatıyor, gülüyor, güldü-
\ rüyordu. Hayatı, her koşul altında sevm esini biliyordu. Tanrı, rahmet eylesin... G erid e kalanlarının başı sağ- I olsun...
i
— :.u... ... ...— ...
-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi