• Sonuç bulunamadı

Meşrutiyette saray ve babıali:İtalya'nın Trablus üzerindeki emelleri ve teşebbüsleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Meşrutiyette saray ve babıali:İtalya'nın Trablus üzerindeki emelleri ve teşebbüsleri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABIÂLİ

Yazan: SÜLEYMAN K ÂN İ İRTEM — Tercüme, İktibas hakkı mahfuzdur. Tefrika No. 40 _ _

kalyanın Trablus üzerindeki emelleri

ve teşebbüsleri

Affa uğrıyanlar arasında îsa Buta- tinden başka Süleyman Batuşa, Ha­ şan Plâve gibi rüesa dahi vardı.

Bundan sonra yalnız bu gibiler de­ ğil, hemen bütün Amavudlar bir kat daha şımardılar!

Tarih gafleti affetmez!

Kanunu esasinin ilânı üzerine İt- tihad ve Terakki merkezi hükümet mekanizmasının ruhu oluvermişti.

Hakikatte Osmanlı imparatorluğu parlâmento rejiminin ancak zevahi­ rini tecrübe ediyordu. İmparatorluğun hükümeti asıl İttihad ve Terakki ce­ miyeti elinde bulunuyordu.

Memleketin hemen her tarafı ecne­ bilerin kurdukları menfaat şebekesi içine alınmış, parça, parça yerlere hırs ve ümid ile ipotekler konulmuş gibi idi!

Abdülhamid devrinde bu hırs ve ümidlerin, zıddiyet ve rekabetlerin şiddeti âdeta bir muvazene tesis etmiş­ ti!

O da siyasetini bu rekabet ve muva­ zene üzerine kurmuştu.

Bu siyasetin çürüklüğü dahilde halk­ tan gizlense bile haricî nazarlar tara­ fından pek iyi farkediliyordu.

Hergün çöküntüye intizar ediliyor­ du. Meşrutiyet idaresini iade eden genç Türklerin buna meydan verme­ mek üzere hamiyetle, fakat tecrübe, sizlikle sarfetmekte oldukları gayret ve faaliyetler bekledikleri semereyi vermiyordu. Hükümet nereye daha evvel yetişeceğini, hangi gaileyi daha evvel yatıştırmakla uğraşacağını bile­ miyordu.

Meşrutiyetin ilk günlerinde, jön Türkler efkârı umumiyede lehlerine hasıl olan cereyanın tesiri altında ka­ lan itilâf devletlerinin hüsnü nazarın­ dan uzak değillerdi.

Fakat 31 Mart hâdisesi işin şeklini değiştirmişti. Alman muhibbi sayılan Mahmud Şevket paşa bir diktatör gi­ bi iş başında görününce Almanlar eski dostları olan Abdülhamidi çarça­ buk unutuvermiş, jön Türkleri alkışla­ mağa başlamışlardı.

Hele Alman elçisi baron Marşalm şahsen dostu olan Hakkı paşanın sa­ darete gelişi Almanlara İstanbulda °s- ki mevkilerini kazandırmış gibi görü­ nüyordu.

Alman ve AvusturyalIlar kendi ta­ birlerince «Boğaziçinde müsalemete hâdim bir müstahkem mevki» işgal ey­ lemek zamanı yaklaştığına hükmedi­ yorlardı. Fakat bu müstahkem mevki Osmanlı devleti için hiç de müsaleme­ te hâdim olamadı!

Jön Türkler «gülsuyu ile yıkanmış» inkılâplarına birkaç damla kan karış- dıktan -31 Marttan- sonra dahi sosyal ve İlmî şartları pek değiştirmiyerek es- ki Osmanlı devletine yeni bir şekü vermek istiyorlardı.

Bu da dahilde badi olduğu sarsın­ tılardan başka hariçte de menfaatle­ rinin muhtel olmasından korkan :<en iyi dostlarla» bile bozuşmağı intaç eden gerginlikler peyda ediyordu.

Fırsat gözeten düşmanlar da bu du­ rumdan istifade ettiler. Trablusgarp hâdisesi Osmanlı devleti aleyhine bir Balkan ittifakım ve muharebesini do­ ğurdu; Balkan muharebesi de umumî harbin kıvılcımlarım hazırladı.

Yüz senedenberi İslâm âlemi Akde- niz havzasında elindeki yerlerin birer, birer büyük hıristiyan devletlerin isti­ lâsı altında kaldığım, ya himayesine yahud işgaline geçtiğini görüyordu.

Bu iş Cezayirden başlamıştı. Cezayirliler Fransız istilâsına mu-

i

kavemet ederken İtalya Fransanm bu gailesinden ve garp ocaklarından Os­ manlI devleti elinde kalan Tunus ile Trablusgarbın metrûk, bakımsız, in­ tizamsız halinden istifade ile Tunusu zaptetmek emeline düşmüştü. Fran­ sa Başvekili Mösyö Thiers bunu öğ­ renince Osmanlı devletine karşı bir hayırhahlık tavrı takınarak Babıâliyi haberdar etmiş, bunun üzerine Babıâ- lice İtalya hükümetine Osmanlı do­ nanmasının - Fransız donanmasile bir- leşerek-JFunus yolunu İtalyanlara sed

edebileceği anlatılmış, bu suretle İtalya'­ nın Tunusta bir emri vaki yapmasının

önüne geçilebilmişti. (1) Fakat Fran­ sa bu hareketile Osmanlı devletine de­ ğil, kendisine hizmet etmişti. Avı ken­ disine saklamak istiyordu. Nihayet 1881 de Tunusun üstüne konmuştu.

İngiltere Kıbrıs adasına kanmamış, Mısın da işgal eylemişti.

Fransa en yakın komşusu İspanyayı kırıntılarla doyurarak Faşta en büyük lokmayı yutmak için hazırlıklar yapı­ yordu.

Bir zamanlar Akdenizin bu cenup sahillerinde tamamen hâkim bulunan Osmanlı devletinin şimdi elinde yalnız bir Trablusgarp ve Bingazi kalmıştı.

Fransa 1881 de Tunusa el koyduğun- danberi Trablusgarp İtalya nazarın­ da ehemmiyetini arttırmıştı.

İtalya ötedenberi Tunusu zapt ta­ savvurunda idi.

Berlin kongresini müteakip prens Bismark İtalya ile Fransanm arasını ciddî ve şiddetli bir surette açmak için iki hükümete de Tunusu zaptedecek olurlarsa Almanyamn bu emri vakii derhal tasdik edeceğini, diğer Avrupa hükümetlerinin de buna itiraz etmi- yeceklerini ayrı, ayrı ima etmişti.

İtalyayı Alman kucağma atılmağa mecbur etmek için 1879 kânunusani­ sinde Fransanm Berlin elçisine:

— Öyle sanıyorum ki, Tunus armu­ du olgun bir hale gelmiştir; sizin içip de bunu koparmak zamanıdır! j

Demişti. (2)

Fransızlar İtalyanlardan çabuk dav­ ranıp Tunusa el attılar. Bu hal İtal- yada büyük teessür uyandırdı.

İtalyayı Alman ittifakına celbeyle- mek emelini takip eden Bismark bun- dan sonra İtalyaya (Tunus işinden do­ layı İtalyaya müessir bir yardımda bu­ lunmağa hal ve zamanın müsaid ola­ madığım, fakat Almanya devletinin ihlâsı hasebile İtalyamn Afrikadan ve sair taraflardan istediği münasip yer­ leri zapt ile fevt olanı telâfi etmesini teshil eyliyeceğini) vadeylemişti.

Bu tarihten itibaren İtalyanlar göz­ lerini Trablusgarbe diktiler.

Osmanlı hükümeti Trablusgarbe tâ fethindenberi ana vatanın bir parçası nazarile bakmamıştı.

Trablusgarp eskiden Cezayir ile Tu- nusun üçüncüsü olmak üzere garp ocaklarından biri idi. Çok zaman da­ yıların hâkimiyeti altında kalmıştı. Vilâyet teşkilâtına tâbi tutulduktan sonra da Yemenden farklı bir idare< ye mazhar olamamıştı. Osmanlı do- nanması Rus muharebesinden sonra Haliçte çürümeğe mahkûm bırakıl­ dıktan, bir tarafında Mısır İngiltere- nin, diğer tarafında Tunus Fransanm işgaline geçtikten sonra bir yetim ka­ dar bikes sayılacak hale düşmüştü.

Abdülhamid idaresi Trablusgarbi ve Bingaziyi ancak vali ve kumandan gibi büyük memurlar tayini iktiza et­ tiği yahud menfiler sevkedeceği za­ man hatırlıyordu!

Gönderilen memurlar buraya bir müstemlekeden başka nazarla bakmı­ yorlardı.

Bingazi müstakil sancağı dahilinde bulunmuş bir naible görüşmüştüm. Oraların ahvalinden vaki olan sualim üzerine bana izahat verirken çevrilen dolaplarla kazanılan paralan anlat­ mıştı!

— Böyle idare nasıl olabilir!

Diye hayret izhar etmekliğim üze­ rine de:

— Orası müstemleke efendim! Cevabım vermişti.

Orası müstemleke!

Orada halka cebir ve zulüm edilebi­ lirdi!

Orada halk aldatılabilir ve sesini çıkaramazdı! Trablusgarp ve Bingazi halkı o senelerde Yemen gibi devleti kıyamlarla işgal etmiyordu.

Yalnız Sunusî şeyhleri Osmanlı dev­ let memurlarının suiistimallerinden, fena idarelerinden kendi nüfuz ve kud­ retlerini arttırmak hususunda istifa­ de ediyorlardı!

(Arkası var)

(1) Marcel Fresneau: L ’Orient. (2) Raymond Poincaré: Les origines

la guèrre.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Deniz suyuna karşı, dayanıklı ve (mücerrit) yalıtkandır.. Beton ve madenleri, su ve toprak içinde, ve dış hava etkilerine (tesir)

Yapılarının yağmur, hararet gibi hava tesir- lerinden muhafaza eder. Her inşaatçı ve dekoratörün 'SNOWCEM' hakk.nda malû- mat sahibi

Prost'un belediye için ayırdığı yere mukabil bir teklif ma- iyetinde olan bu elüdlere verilecek paranın miktarının tayini için bele- diye güç duruma düşmüştür.

601; “Hıdiv İsmail Paşa’nın Babıâli ile oynadığı hükümdarlık oyunu, Sultan Abdülaziz’in Hıdiv’den bitmez tükenmez istekleri ve Osmanlı Devleti zâafiyetinden

Bu vesileyle bölgeye, profesyonel bir yönetim sergilemesi amacıyla, Osmanlı Vilayet yönetiminde önemli bir aşama olan Tuna Vilayeti Nizamnamesinin 1864’te ilan edilmesinde

HIV veya AIDS hastalarında izlenen NUP lezyonları, HIV negatif hastalarda görülen lezyonlara benzer özellikler gösterebilir ama lezyonlar çok daha yıkıcıdır, periodontal

Periodontal hastalığa eğilimli hastalarda endodontik enfeksiyon, marjinal kemik kaybı ve yapışık dişeti arasındaki ilişkiyi anlamak için daha fazla araştırma yapılmasına

Enderun Saray Mektebi’nin kuruluşu ile ilgili Muallim Cevdet Yazmalarında şu ifadeye rastlanılmaktadır (Akkutay, 1984: 26-27): “Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'nin