Selçuk Üniversitesi/Seljuk University
Fen-Edebiyat Fakültesi/Faculty of Arts and Sciences Edebiyat Dergisi/Joumal of Socia/ Sciences
Yıl/ Year: 2007, Sayı/Number: 18, 77-96
VAROLUŞ-BİLİNÇ EKSENİNDE İKİ UYUMSUZ TİYATRO YAZARI VE
İKİ OYUN: IONESCO (DERS), TARDİEU (GEREKSİZ TERBİYE)
Özet
Yrd. Doç. Dr. H. Nalan GENÇ Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Eğitim Fakültesi,
Fransız Dili Eğitimi Anabilim Dalı
ngenc@omu.edu.tr
İki büyük dünya savaşı ve endüstri devriminin hemen sonrasında yaşanan sosyal, politik ve ekonomik değişimin etkileri insan yaşamının her alanında doğrudan duyumsanmıştır. Böylesi boğucu bir ortamda, kendini dünyaya atılmış gibi duyumsayan insan, tüm umutlarını yitinniş, yaşamdan hiçbir şey beklemez hale gelmiştir. Yaşam da ölüm de boş ve anlamsızdır. Ne yaşamı ne de ölümü kendi elindedir. Varlık sorunsalıyla kuşatılmış ve onun üstesinden gelmeye çalışan birey, büyük bir boşluk içinde bulur kendini. Varlığın anlamının arayışında önce kendini, sonra da varlığın özden önce biçimlendiğini keşfeder yani önce var olduğunu ardından kendi özünü yarattığını bulgular. Başka bir deyişle, kendini nasıl tanımlarsa öyle olur. Kendi özünü oluştunnaya çabalarken kendisini yeniden anlar, ayırdına varır, diğerlerini ve yaşamı tanır. Bu oluşumda hem seçer hem seçilir. Aynı çağda ve ortamda beliren Varoluşçuluk ve Uyumsuz Tiyatro arasında benzerliklerin olduğu açıktır. Bu düşünceden hareketle, bu çalışmada, Uyumsuz Tiaytonun iki başat yazarı ve oyunu incelenmiştir. lonesco'nun La Leçon (Ders) ve Tardieu'nün La Polltesse lnutile (Gereksiz Terbiye) isimli oyunları
Varoluşçuluğun temel ilkeleri yönünden ele alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Ders, Gereksiz Terbiye, Varoluşçuluk, Uyumsuz Tiyatro, Ionesco,
Tardieu.
..
TWO ABSURD PLAYRIGHTS AND TWO PLAYS: IONESCO (THE
LESSON), TARDIEU (THE USELESS COURTESY) iN THE AXIS OF
EXISTENCE-CONSCIOUS
AbstractThe causes of social, political, economical changes after two great World Wars and Industrial Revolution have been directly felt in many dimensions in human life. A man as an outcast in the universe has lost his hope for life. His life is unimportant and his death ls insignificant. Neither his life nor his death is in his hands. The man, the matter of the existence of whom comes before his ego, finds himself in a big nullity, stiving for overcoming the universe. While he is searching far the significance of his existence, he finds out the
fact
that he comes before the core of his existence; that is to say that first he exists, then he creats his core. in other words, he becomes a man as he defines and forms. By this way, during the struggle of his making his core, he knows himself, others, and coprehends his life. in the process, he both chooses and is chosen. in the same period it is seen that the existentialist doctrine and absurd theatre have similarities in many respects. By this approach in this study, two important playwrights and two plays representing the absurd theatre betler have been discussed. La Leçon by lonesco and La Politesse lnutile by Tardieu have been analysed with regard to the principles of Existentialist Doctrine.Key Words: The Lesson (La Leçon), The Useless Courtesy (La Politesse lnutile), Existentialism, Absurd Theatre, Ionresco, Tardieu.
78 Na/ôn GENÇ
VAROLUŞ-BİLİNÇ İKİLEMİNDEN
UYUMSUZA
I.
ve
II. Dünya
Savaşları'ndansonra
insanlarıniçinde
bulunduğuve
yaşadıkları bunalımözellikle Avrupa ülkelerinde öylesine güçlü bir etki
yaratırki,
insanın bütün
boyutlanyle
irdelenmesi
kaçınılmaz olur.
İnsan yaşamında büyük
bir
yıkımolarak beliren bu sonuç,
yalnızcasomut olarak
değil aynızamanda var
olmanın yarattığı boğuntuylada kendini
gösterir. Bir 20.
yüzyıl felsefe akımı olan Varoluşçuluk, insanınhiçbir
değer,yasa ya da yasaklamaya
bağlı kalmaksızınvarlığını ortaya koyması
ve sürdürmesi ilkesine dayanır. İnsanın özgürlüğü
en yüce
değerdir
ancak
varlığı değersizdir, anlamsızdır.Bu
görüşegöre,
karamsar
ve
bunalımlı
insan
varlığını mantık, sağduyuveya erdemle
değil,~oral
yasalarınve
ahlaki tüm sorumluluklardan
arınmasıyla gerçekleştirir. Insanıneyleml2
tanımlandığıbu evrende
birey
yaşamıboyunca sürekli eyler. Eylemde
bulunmaktan
başkasıda gelmez elinden. Edimleriyle
dünyanın anlamınıve
oradaki yerini bulmaya
yazgılı olduğu için eyler. Kendi yazacağı yazgıya tutsakinsan son derece
yardımsızve tek
başınadır.Eyleme edimi
kişininvarolma
bilincine
ulaşmasındabir sorumluluk
olarak
belirir. Ne gelecekten ne
de
kendisin~n hiçbir
şeybeklemeyen
,
buna da
hakkı olduğunu düşünn:ıeyen yılgınbirey çıkar
ortaya.
Yaşam karşısında tüm güçsüzlüğüne karşın insan ölüme yazgılıbir varlık
olarak büyük bir hiçlik duygusu içinde g
i
tgeller yaşar.
Aksoy'un
"Yazınile felsefenin eylemde
buluşması"(1981) olarak
tanımladığı Varoluşçuluk,
özellik
l
e
Fran
sa
'da
yaygınlıkkazanan felsefi bir
düşünceakımı olarak değerlendirilmektedir (1). Varoluşçuluk
bir
düşünce akımı olmasınakarşın yazına taşıdığı temelleri ve
benzertikleri
nedeniyle modern toplum insafünıh
çaresizliğini, umutsuzluğunu, yalnızlığını, başkaldırısını sıklıkla
saçma ve
bunaltıimgesiyle güçlendirir.
Varoluşçuluğunböyle bir ortamda güçlenmesi de büyük bir
bunalım
dönemi geçiren tüm
umutları kaybolmuşbireyin
kendini
anlattığı çığlığıolmuştur. 'İnsan evreni
aşabilir
mi
aşamaz mı?', 'Aşarsa
nereye dek varır
bu
aşma'
gibi sorunlar söz konusudur (Akarsu, 1979:
108-109)
.
İnsanoğlu
ilkin
vardır,
yaşam
sahnesine
atıldıktansonra kendi özünü yine kendi
yaratır.İnsan,
bilinci ve iradesi
olmasına karşın,
eli kolu
bağlı
olarak nesneler
dünyasında yaşamaya zorlanmış, yaşamaya terkedilmiştir.
Bu
yüzden
varoluşöncelikle
bir
varlık sorunsalıolarak belirir.
Sartre'ın deyişiylegiderek
insanoğlu"nedensiz, sorumsuz,
anlamsızbir
varlık","tarih denen arabaya hayvanca
koşulmuş, savaşı
ve ölümü bekleyen bir
varlığa" dönüşmüştür(Sartre,
1993:
10-11).
İnsanın doğasında
bulunan 'ben'le
'varo
l
uşunun' ayrılmazlığı
üzerine
1930'lu
yıllardakurulan
ve
Descartes'ın "düşünüyorum,öyleyse
varım"söylemiyle bir
düşünolgusuna
dönüşen Varoluşçuluk, cıvar oluş,özden önce gelir"
görüşünü
savunur.
İnsanın
ne
yapsa
da
değiştiremeyeceği
ya
da
engelleyemeyeceği
ölüm
karşısındaki çaresizliğinin, zavallılığınınve
korkularınınsorgulamasını anlatır. Doğal
bir
varoluş kabutıenmesiyle insanınne ise o
olduğuVaroluş-Bilinç Ekseninde İki Uyumsuz Tiyatro Yazarı ve İki Oyun: 79 IONESCO (Ders), TARDİEU (Gereksiz Terbiye) _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
nesnenin özelliklerinin
değişmez bütünlüğü toplamıdır. Varoluşise evrende somut
olarak
bulunmadır. J.P.Sartre'ınAction'da, 27
Aralık1944 tarihinde
belirttiğigibi
"önce insan
vardır, şuya
da
bu
olmasıdaha sonra gelir".
Kendi seçimi
dışındadünyaya
atılmışolan bu insan, özünü yaratma
uğraşısında savaşmayı, acı
çekmeyi, üzülmeyi, sevinmeyi
öğrenir.Böylece
varlığınıözünden önce
tanırve
oluşturur.Bu yüzden özünü
oluşturmadailk önce kendisi
sorumludur. Bu
bağlamda, kişinin varoluşuher zaman tek ve bireyseldir. Bu
bireysellik
varoluş sorunsalınıberaberinde getirir ve
varlığın anlamı araştırılır.İnsan
var olmadan önce hiç kimsenin hiç bir
şeyin anlamı
da,
değeri
de yoktur.
Yaşamı anlamlandıran insanın
kendi var
oluşu, yaşamıdır. İnsanın varoluşu
anlama
çabası anlamlandırma, açıklama,bilme
ile
açıklanır. Yaşamı anlamlandırmada yalnızcave::
yalnızca kişininkendisi ve
değerlerietkindir.
Yaşamaya başlamadan
önce hayat yoktur, hayata anlam veren
yaşayan insandır.İnsanın
çevresine, içinde
bulunduğu topluma ve kendisine
yabancılaşması
ve
bunun
doğurduğu bunalımla başetmede
çaresizliği anlatılır.Böylesi bir dünyada dini
düşünceve
inanışların sarsılması,bilim ve
teknolojinin insan
yaşamınaolumsuz etkileri,
endüstrileşmenin düşünüldüğügibi
insan
yaşamını kolaylaştırıcı değil darmadağınedici etkisinin
kullanılması,insan
hakları
ve demokrasinin sosyal düzeni koruma ve sürdürmede evrensel bir
anlamsızlığa dönüşmesi
insan
yaşamını yıkantemel nedenler olarak
doğmuştur.Modern
insanısimgeleyen
yalnızlık,eylemsizlik, güçsüzlük,
sıkıntıve güvensizlik
duyguları
böylece Uyumsuz Tiyatroya konu olan temel izlekler olarak
belirmiştir.Bu dönemin
yazarlarını
·
n
-
sıklıkla
sahnelerinde
yansıttıkları
da
işte
bu
insanin
kendisine ve
yaşadığıdünyaya
duymuş olduğuen büyük
açmazıolan uyumsuzluk
ve
yabancılaşmadurumudur.
Yaşamaktan yorulmuşbu
yalnızve çaresiz insan
eylemsizlik içinde uyurgezer bir ruh hali içerisinde
yaşar.Hiçbir
şeyyapmaya
istekli olmayan bu
insan
iç
sıkıntılarıiçinde
kıvranır,büyük bir bitkinlik ve
boşluk, boşunalıkiçinde yitip gider.
Yaşamdan bezmişbu insanlar
yaşıyormuşizlemi
verirlerken
oyalanırlar.Umutlanacak veya eylem yapacak, kendilerine anlam
üretecek ne bir hedefleri ne de bir
amaçları vardır.Birbirinden
kopmuş insanların uzaklaşmaları aralarında varmışgibi görenen ancak hiç anlam
taşımayankopuk
diyaloglara
dönüşür. Yalnızlıkçemberi
insanıöylesine
kuşatırki
konuşmalarıniçleri
boşalır,sözler
sağdansoldan gelen
bazı uğultulara dönüşür.Kendilerini
anlamada sözden yoksun kalan kahramanlara dramaturjik
anlatım araçları
destek
verir. Kahramanlar gibi sözlerin de içleri
boşalıncageriye Uyumsuz Tiyatroda
imgesel anlamla
güçlenmişolan sahne,
anlatımdilini
oluşturur.Dil
yoktur, eylem
yoktur bu yüzden de sahnede
kullanılanaksesuarlar, nesneler, ses,
ışık,kostümler,
her
türlü
ilişki,duygu ve durumun
anlatımıolma
işleviniyaratmada grotesk tiyatro
dünyasında
kimi zaman
başlı başınakimi zaman da
yardımcı öğeolarak
kullanılır.Bu anlamda Klasik Tiyatro
geleneğininvazgeçilmezi olan öz, biçim ve dil
yanındadekor, olayda
bütünlük,
kahramanlar
gibi
pek
çok
etken
Uyumsuz
·
Tiyatroda
farldıanlamlar
kazandırılarak zenginleştirilmekte,görsel dili yani bir sahne dilinin
8~0;.__ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ Na/ôn GENÇ
karikatürleştirilerek,
hatta çirkinleştirilerek gösterilir.
Bu
anlatımbiçiminde
korkulu
düşler,içgüdüler;
tasarılar,karabasanlar,
bastırılmışduygular ürkütücü veya
gülünç olan herhangi bir moral veya estetik gereklilik olmadan rahatlıkla
sahnede
somutlanır. Mantıksalbir oyun
kurgusundan uzak
bu oyunlarda uyumsuz ve
anlamsız
olan, gerçek
ile
düşüniç içe
olduğubir uzamda yansıblır.
OYUNLARI
VAROLUŞÇULUGUN İLKELERİ
BAGLAMINDA
BİR
ÇÖZÜMLEME
DENEMESİ
Oyunları varoluşçu
bir
yaklaşımlaele almada
ilk
ve en önemli etken
kuşkusuz
Uyumsuz Tiyatro gibi bu felsefi
akımında
doğuşyerinin Fransa
olmasıdır. Tıpkı
uyumsuz ve saçma
bir
dünyada ölüme
yazgılıolan
insanıntraji-komik durumu gibi
Varoluşçulukfelsefesi de insan
yaşamındaher
şeyin rastlantısalve
amaçsız olduğu görüşünden doğar.Ne
insanıne de içinde
bulunduğuevreni
mantık
yoluyla
açıklamanınyolu
vardır.Maddesel
varlığıile
yaşayaninsan,
içgüdülerinin etkisi
altındakendisini bir kaos
içinde
duyumsar
yaşamıboyunca.
Yirminci
yüzyılınöncü
sanat
akımlarından Varoluşçuluk düşüncesiyleUyumsuz
Tiyatronun ilkelerinin
örtüştüğü açıktır.Uyumsuz
Tiyatroyu,
"insan durumunun
saçmalığının verdiğimetafizik
acının dramı" olarak tanımlayanMartin Esslin'nin
bu sözleri
iki
yazınsalhareketin
ortaklıklarını çarpıcı bir şekildesergilemektedir.
Farstan
burleske
pek çok
öğe taşıyanDers
(La Leçon),
Ionesco
'nun
ikinci
oyunu olup Uyumsuz Tiyatroda yeni bir güldürü türü olarak 1950
yılındayazılmıştır.
1951
yılındaParis'te
Theatre
de Poche'da oyunda
öğretmenioynayan
ve
aynı zamanda oyunun-yönetmeni•olan
Marcel Cuvelier
tarafından sahneye-konulmuştur(2).
lonesco
oyunlarınıntipik
nitel~ğiolan sarmal/dairesel (çevrimsel)
yapıbu
(?YUnda da vardır. Oyun bittiği yerden tekrar başlayarak
koskoca bir kısır
döngüyü
izleyicinin gözleri önünde somutlar.
Pandomimle
balenin esintilerini duyumsatan
ve dinsel
bir töreni
anıştırantrajik final sahnesi cinsel doyumu görsel ve
dilsel
boyutta
yansıbr.Hatta
oyunu inceleyen
bazı eleştirmenler"bir
takımcinsellik
öğelerine rastladıklarını
ileri
sürmüşlerve oyunu
kısacabir
öğretmenin öğrencisine duyduğucinsel ilgi olarak yorumlama yolunu seçmişlerdir. Hatta oyunun sonunda
işlenen
cinayeti bir "seks cinayeti" olarak niteleyen
eleştirmenlerbile
bulunmaktadır" (Acarlıoğlu,
2002:
.
247).
.
Oyunun
kişilerini50-60
yaşları arasındaki öğretmen,45-50
yaşlarındakihizmetçi ve
18
yaşındaki öğrencioluşturur. Öğrencinin yaşı,
en üst
yaş aralığındaki öğretmenle
hizmetçi
kadınınki
arasındadır.Kesin
olarak yaşı
belli
olan tek
kişinin öğren.ci olduğuve 18 yaşın da
reşit olma yaşı olduğudikkate
alındığında bu yaşınyazar
tarafındanbilinçli
olarak
belirlendiği anlaşılmaktadır.Gereksiz
Terbiye
(La
Po/itesse
lnuti/e),
kullandığıdil
ve
şiirselbiçemi ile
Uyumsuz
Tiyatro
yazarları arasındakendine
özgü
bir tarz
yaratan
denemeci,
şair,dramaturg,
çevirmen ve sanat eleştirmeni Jean
Tardieu
tarafından1947
yılındaVaroluş-Bilinç Ekseninde İki Uyumsuz Tiyatro Yazarı ue İki Oyun:
81
JONESCO (Ders), TARDİEU (Gereksiz Terbiye) ~~~~~~~~~~~~~~~~
Her
iki oyun
da yazarlarının ikinci
oyunlarıdır.Gereksiz
Terbiye,de
kişilereait bilgilerin Ionesco,ya göre daha da
sınırlı olduğugörülmektedir.
Profesör,
öğrencive ziyaretçiden
oluşanüç
kişilikoyunda sahne bilgilerinde
kişilereait
hiçbir
bilgi ya da
açıklamayayer verilmez.
Hem lonesco
hem de
Tardieu
yazınsal yaşamlarınailkin
şiirle başlamışlardır.Ionesco
daha sonralan öykü, deneme ve
eleştiri yazılarınave
hatta
resimlerini
topladığıbir kitaba yönelirken,
Tardieu
için
şiirve resim daha öncelikli
sıradayer
almıştır.Ionesco'nun
oyun
yazarlığıkonusundaki
başarısı diğeralanlardaki
yapıtlarınıgölgede
bırakmış, yazınsal yaşamındaoyun
yazarlığıile yeni
bir sayfa
açmış,gerek
oyunlarıgerekse tiyatro üzerine
yazılarıylayeni bir
anlayışıntemsilcisi
olmuştur.Ionesco'nun (1912-1994) (4) tüm tek perdelik
kısa oyunlarına seçtiği başlıkların,geleneksel olana bir
eleştiri,bir tepki
olduğugörülmektedir.
Oyunlarınalt
başlıklarının karşıoyun
,
komik dram,
naturalist komedi, trajik fars gibi
isimlendirmelerle
hem geleneksel tiyatroya bir
karşıtlıkhem
de oyunda öykünün
değil durumların sergileneceğiizleyiciye
duyumsattırılır."Sahne
,
perde düzeni,
giriş-çıkışlar;serim,
düğüm,çözüm bölümleri umursanmaz. Eser bilmeceler,
semboller ve saçma denilecek
tasarılarla
doludur. Önemli olan, bir sevinç veya
kaygınınsebeplerini belirtmek
değil,sadece o sevinç ve
tasanınbiçimini,
oluşunugöstermektir"
(Kabaklı,
1994: 462).
Örneğin
Ders
isimli
oyunun komik dram
olarak
isimleJldirilmesi ciddi
konularınkomik tonda
anlatılacağınınilk
belirtisi
olarak
değerlendirilebilir:Gereksiz Terbiye
ise bir profesörün
kişiliğiye
me~J§ğitNyakışmayan
bir
davranış
sergileyerek
ziyaretçiyi
tokatlaması
oyunun
isimlendirilmesinde ilk
etken olur.
Uyumsuz Tiyatro
geleneğininöncü
yazarlarıve
aynızamanda
çağdaşlarıolan Samuel
Beckett,
Arthur Adamov, Eugene
Ionesco,
Jean Genet ve
Harold
Pinter gibi
Jean Tardieu
(1903
-
1995) de
özgür sesini kendi biçemiyle
duyurmuştur.1991
yılında yapılanbir
görüşmedekendisine
çalkantılı çağımızüzerine genel
değerlendirmeniznedir sorusu
yöneltildiğinde şöyle yanıt vermiştir."Kendimi tamamen
kaptırmadan şiirselve
politik
değişimlerboyunca
gittiğimsöyleniyor. En büyük
eksikliğim,angaje
olamamaktı.Ancak
dışındada
olamamaktıgaliba" (5).
O,
gerek oyun
yazarlığıgerekse
diğer yazınsal çalışmalarında ayırtedici
biçemi
ve
kendisini
anlahna
biçimiyle
çağdaşları arasındakiözel yerini
korumuştur.Dramatik
yaklaşımınısergilerken
çağdaşlarıonun "(
...
)Beckett,
lonesco
ya
da
Genet'nin
bazı yapıtlarının başarısındancesaret
aldığını" vurgulamaktadır(Esslin,1999: 208).
Oyun
yazarıJean Tardieu'ün
öncelikle bir
şairve
şiirçevirmeni
olduğu unutulmamalıdır.Zaten bu
şiirselliğininizleri
oyunlarındaher
zaman
duyumsanmıştır. İki
cilt
halinde
yayımlanan
Theatre de
Chambre
_
(Oda
Tiyatosu)
ve
Poemes
a
Jouer
(Oyunluk
Şiirler)isimlendirmeleri
·
bile
ilk
bakıştabu
şiirselliği açıkça imlemektedir. Bu kitaplarda toplanan oyunları kısakabare
niteliğindedir.Deneysel
oyun olarak
değerlendirilebilecekbu oyunlar
lirik
şiirbiçemini
de
8_2 _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ Naleın GENÇ
içlerinde
barındıranmüzikaliterileriyle
uyumsuzluğunötesine geçerler. "Jean
Tardieu, Eski Yunan
'
dan beri sürüp gelen ve bilinmeyen güçler
karşısında yalnızve çaresiz insan
düşünün, varoluşçuluk ile yeni bir aydınlık kazanan macerasını,dizelerinde ve
oyunlarındaen
başarılı şekildedile getiren yazarlardan biridir.
Geleneksel tiyatro kalıplarına karşı koymuş, ustalıkla kullandığı dil ve alaycı
biçimi
ile
çağımızoyun yazarlan
arasındakendisine özgü önemli bir yer
yapmıştır.Tardieu kısa
ve öz oyunları ile uyumsuz tiyatro
akımınayeni boyutlar kazandırmış,
önemi gittikçe daha çok anlaşılan
bir yazardır
... " (Keskin, 1992).
Her iki oyunun ilk
okunuşlarındaduyumsanan
ortaklıklarını yalnızca'benzerlik' olarak
değerlendirmek oyunlarınçözümlemesini
sınırlayanbir etki
yaratacaktır. Okur izleksel ayrışımlardan fazlasını oyunlarıirdelemeye başladığında
bulmaya başlayacaktır.
Gereksiz Terbiye' de Profesör genç bir
adamı sınavayolcu
etmektedir. Ona bildiklerinden çok
onlarıne denli
kullanabildiğini sorgulatır.İnsanın eğitimi,
ekinsel birikimi, sosyal
yaşant
ı
sı
ve sahip
olduğu
tüm
değerler
ne
kadar
donanımlı olduğunu değil, bunlarıne ölçüde
kullandığını başkabir
an
l
atımla
'kim'
olduğunu sorgulatır. Öğrenci
gider, yerine bir
başka
ziyaretçi gelir.
Gereksiz bir
kabalıkla ona karşılıkveren profesör bir anlamda oyuna da ismini
ve~ir. Hatta onu tokatlarken hem kendi mesleki hem de
Avrupalı kimliğine aykırıbiçimde
davranır. Düşve karabasanla dolu bir yapı oyunun
parçasıdır.Bu skeç,
bu
bakış açısıyla Ionesco,yu anıştırır.Ancak her iki yazar da kendi biçemlerinde
ortak içerik ve anlatım
özelliklerini ustalıkla oyunlarına taşımasını bilmişlerdir.
Ders'te (6)
varlığın_ sorgulanması 'şimdi've
'
burada' olmayan insan
.
.
.
-
.-
-
-
-~imgesiyle
yapılır. Insanın ötelerde aradığı·tüm
değer veya diğer sahip oldukları aslında kendi özündedir. Ancak bunu tam olarak duyumsayamayan insan boş ve anlamsız arayışınısürdürür. Aradıklarının ya da sorduklarının yanıtını kendinde ve
varoluşunda
bulamaz.
Öğretmenin
kendinden kaçmak için
seçtiği
evi, tüm
hümanist
değerlerin yerini nesneler evrenine terk ettiği bir uzamdır. Öğretmen ne
kend
i özgürlük ve
sorumluluğuna, ne de varlığına katlanabilmektedir. Bu yüzdengünlük ve sıradan değerlere sığınma
gereksinimini duyar.
Ge
r
eksiz Terbiye'de (7)
·düşselbir evrenin tüm gizleri ve
sorgulamasısahneye
yansır. İnsanlık
durumunun
acınası saçmalığı akılcı
bir
yaklaş
ı
mla
açıklanamaz.Bunun için oyunda
düşleme ve düş gerçeğine dayalıbir
dolantı vardır.Bu etki bazen
öğreticibazen deneysel bazen de müzikal esintilerle
duyumsanır. Kahramanlarınbirbirleriyle
ilişkilerive söylemleri bile kesinlik
taşımaz.Oyun konusuz bir oyun olma
çabasıiçinde sürer gider.
Kalabalığın kişisizleştirdiği insan birey olma çabasıyladevinir.
Karşılıklı konuşmaveya genel dil
kurgusuyla dilin
anlamsızlığını anlamlıbir müzik kurgusuyla verme
çabasıTardieu'de çok
çarpıcıdır."Hayran olduğum
kesinliktir ya da daha doğrusu
Jean
Tardieu'nün bir betikteki iletişim gücünü korumay
ı başardığı anlaşılabilirolmayan
sanatı ki o sanatla her hecede sözcüğü aydınlatan her şeyi bulabilmeyi bilmiştir"(Marceau, 1977: 94-96). Tardieu'nün
şiirselimgelerle süslü
oyunları oynanmakiçin
yazılan şiirler yada skeçlerdir adeta. Dilin
durağanlığına müziğinve ·biraz da
Varoluş-Bilinç
Ekseninde İki Uyumsuz Tiyatro
Yazarıue İki Oyun
:
83 IONESCO (Ders), TARDİEV (Gereksiz Terbiye)~~~~~~~~~~~~~~~~
balenin
devingenliği katılır.Hiç kahraman olmadan seslerle de "Ionesco'nun
alaycı karşıtiyatrosunu olduğugibi Schehade'nin
şiirseltiyatrosunu da Adamov'un
ve Genet'nin psikolojik
düş dünyasıyla birleştirir"(Esslin, 1999: 215). Tardieu
oyunlarındadevinim ve ses, Ionesco' da ise bale ve mim sözel olmayan anlatımın
kurulmasıve güçlenmesine
katkı sağlar.Oyunlar
varoluşçuluğunilkeleri
doğrultusunda incelendiğinde varlık,sorumluluk, özgürlük ve iç
sıkıntısıgibi alt
başlıklarbelirmektedir
.
Var
oluşun
Özden Önce Gelmesi
Kişi,
bireysel özünü
oluşturmadakendinden
başka diğerlerine karşıda
sorumludur. Kendisini seçen insan
aynı zamanda başkalarınıda seçer, belirler.
Kendisinin
nasıl olacağınıbelirleyen insan
aslında kar§ısmdakinin kendine göre nasıl olması gerektiğinin de sınırlarını çizmiş olur. Bu sorumluluğunyükü o denli
ağırdır ki,
insan bu yükü ne denli
taşıyabilirseo denli erdeme
ulaşır, olgunlaşıryani
insanlaşır.Var
oluş-özikileminden önce var oluşun bu
anlayışiçinde
nasıl değerlendirildiğibu
sorgulamanın sınırlarını çizmiş olacaktır. Diğer varoluşfelsefeleri gibi Sartre
varlıkolgusunu "kendinde
varlık(l
'
etre en soi); kendi için
varlık
(l'etre pour soi) ve
başkasıiçin
varlık(l'etre pour autrui)
11 (Hızır,20Ö7: 90)
olmak üzere üç aşamada
incelemektedir. Bu saptamalar içinde 'kendisinde varlık'
ve
'
kendisi için
varlık1(Murdoch, 1983)
açımlandığında Sartre için özün öncedenvar olmadığı
ve
varlığın tüm görünüşlerinbütünü
olduğukolayca
anlaşılır. Kişininkendisiyle
özdeşleştiği,kendi kendisiyle
dolduğuve bunun
dışındakilerle ilgisinin kalmadığı kendisinae var.lık,"saçma., donuk bir
şeydir.O
varlık.
ne ise
.
...o~dın»(Sartre, 1966: 90). Kendisi için
varlık, kişininbu evrende kendisini 'fazladan'
duyumsadığıyani "ne ise o
değil,ne
değilseo" (Sartre, 1966: 693) olarak
değerlendirilecekbir ilkeye dayanır.
Evrendeki
diğertüm
canlılargibi ne oyunlardaki kahramanlar ne de
diğerleriinsan türüne ait özü yaratamazlar
.
Hepsi
insandır ancak nasıl bir insanoldukları/olacaklarını
seçimlerinin sonucu gösterecektir.
Örneğin,
50
-
60
yaşlarında
olan kişi profesör olmayı
40-50 yaşlarındaki kadın da hizmetçi
olmayı seçmişlerdir(D; 80). Herhangi bir varolma ilkesi olmayan profesör hiçbir
dayanağı olmayan varlığınıne bir sebebe
dayandırabilir ne de bunu açıklayabilir. Sartre'ın kendisiiçin
varlık ilkesine dayandırdığı bu varlık" ... sadece ve sadece bir bilinç
olduğunispette bilinç için bir
şey haline gelmesidir" (Gürsoy, 1987: 22-23). Mesleki bu ayrımdan başkaprofesörün ve
öğrencinin hatta hizmetçinin içinde olduğu sınıf,olaylar
karşısında akılyürütmeleri, f
i
ziksel görünümlerinin her biri
takındıkları tavırlardabelirleyici birer nitelik olarak belirmektedir. Bu arada tüm bu niteliklerin
kişininözgür seçiminin sonucu
olmadığı ayırdına da varmak gerekir. Bir başka deyişle,kendi
olanaklarıile
değiştirebildiklerive
değiştiremedikleri vardır.Profesörün kendisi için bir varlık
ya da bilinç yaratma edimi bu varlığın bilincinde
olmakla
açımlanabilir
.
Örneğin
ne
öğretmen
ne de hizmetçi
boyları
konusunda bir
değişim
yapamayabilirler.
Öğretmen başkıngıçta
silik ve sessiz bir
kişilikle
kendi
durumuna bir anlam
kazandırırken, öğrencisi daha hareketli ve saldırgan olmayı8_4 _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ Nalôrı GENÇ
seçer. Ancak oyunun
başındaçekingen
yapısıylagenel bir
öğretmenportresi
çizerken oyunun sonunda
yakıcılığı,sinirli ve egemen
eğilimliliğive
saldırganlığı(D; 84) ile iki
karşıt davranışsergileyecektir.
.
..
Öğrenci
terbiyeli
,
görgülü,
aynı
zamanda da
yaşamdolu,
şen şakrak, içi içine sığmayan bir kızizlenimi vermektedir (D; 82)
Öğrenci başta
hareketli sonra
öğretmeninelinde
yumuşacık vehareketsiz,
neredeyse
cansızbir
nesneye
dönüşecektir(D; 83).
Öğretmen
oyunun
başında
çok kibar, çekingen bir
kişilik
sergilerken,
öğrencisizaman zaman
küstahlıkboyutuna
ulaşanbir bilgiçlik gösterisinde
bulunur. Her ikisi de sergiledikleri bu
kişilikleriniyine kendileri
yaratırlar.Öğretmenin
korkak,
öğrencinin
cesur
olması
kendi ellerindedir
.
Öğretmenin
elinden ders vermek gelirken ve bunu yapabilirken
yapmayı tasarladığıher şey
üstünlük kurma, egemenlik
kurmadır(boyutu cinayete kadar uzansa da)
.
Öğretmen
de hizmetçi de
s
eçimlerinin
götürdüğü
yere
değin
giderler. Ancak
yaptıkları bu seçimlerin sebepleri vardır. Bu seçimlerin nedenleri duygusal değildirkuşkusuz. Öğretmen
özgürdür kendi
geleceğini,
yolunu kendisi
seçmişt
i
r.
Öğretmen kişis~l tedirginliği
ve nedenlerini
soruşturarak
,
hizmetçisine
karşı çıkarak
içinde bulunduğu
toplumdan da
soyutlanır, dışlanır.Öğretmen
:
(Bıçağı arkasında
saklayarak sinsi sinsi
Hizmetçi
kadın'a yaklaiır.)Sizi ilgilendirmez!
(BıçağıHizmetçi
kadın'asaplamak ister; Hizmetçi
Kadın bileğinihavada yakalar ve büker;
bıçakÖğretmen
'
in
elinden yere
düşer.)
...
Özür dilerim!
Hizmetçi
K:
(Bütün gücüyle ve gürültülü bir
biçimde onu iki kez tokatlar;
Öğretmen kıç
üstü
yere
düşer ve ağlamaya başlar.)Katil bozuntusu!
Adi herif!
İğrenç yaratık!(D; 117)
İnsan
var olmak için seçeneklerden birisinde karar
kılmaya itilmiştir.
Öğretmen yaptıklarının yalnızca
kendisini
ilgilendirdiğini
ve bu
davranışından
yalnızcakendisinin sorumlu olduğuna
kendisini
inandırmaya çalışır.Öğretmen
: .
.
.İşimi
bilirim ben. Sizin yeriniz de
burası değil"(D
;
89)
Öğretmen
ne yaparsa
yapsın
içi bir türlü rahat etmez.
Duyumsadığı
sorumluluk
yaşadığı bunaltının
sonucudur.
İşte
bu
bunaltı
onu eylemeye zorlar ve
bu eylemin boyutu cinayet işlemeye
kadar gider.
Varoluş-Bilinç Ekseninde İki Uyumsuz Tiyatro Yazarı
ue
İki Oyun: 85IONESCO (Ders), TARDİEU (Gereksiz Terbiye) _ _ _ _ _ _ __ __ _ _ _ _ _ _
Öğretmen
:
(Bıçağını arkasına saklar
.
)
Evet, ders
bitti. .. ama
..
.
o ...
hala burada ... gitmek istemiyor ...
(D; 116)
Hizmetçi K. :
(Çok sert.}
Öyle görünüyor! ...
Öğretmen:
(Eli
ayağı
titreyerek.}
Ben
yapmadım
.
.. Ben
yapmadım...
Marie
.
.
.
Hayır...
Sizi
temin
ederim ... ben
yapmadım,benim
güzel
Marie'ciğim.. (D; 116).
Güçsüzlükleri içinde
öğretmenkoskoca bir
hiçliğinhem
boğuculuğunahem
de
yakıcılığınaesirdir.
Öğretmen özgür olmak zorundadır
.
Özgür olmadan özgür olma zorunda
olan bu birey kendini yine kendisi
yaratmıştır.Tüm eylemlerinden ve
yaptıklarından
sorumludur. Hizmetçi
öğretmeneyol gösteremez, ona
yardımcıolamaz çünkü ona kendisinden
başkahiç kimse
yardımedemez.
Öğretmen:
Tamam, Marie! Ne
yapmamız
gerek
peki
şimdi?Hizmetçi
K.:
Gömeceğizonu ..
.
öteki
otuz
dokuzuyla
-
birlikte .
.
.
kılk
tane tabut gerek
.
.
.
Cenaze
levazımatçısı
ile
sevgilim
papaz
Auguste'ü
çağırırız
.
.. Çelenkler
ısmarlarız... (D
;
118).
Öğüt alsa bile öğüt alabileceği tek kişi hizmetçi değil yine kendisidir. Tıpkı
diğer
tüm insanlar gibi
öğretmende
yalnızdır,kimsesizdir ve desteksizdir. Bu
~oskoca dünyada
sınırlıbir uzam olan ve kim bilir içinde ne kadar
zamandırhapsolduğu
bu
evde
yapayalnızbir
terkedilmiştir. Geleceğiniyaratmak kendi
elindedir.
Geleceğigibi
değerlerinide kendisi
yaratır. Yapacağıtüm eylemlerden
kendisi sorumlu olan
öğretmen yapacaklarınada yine kendisi karar verir.
Geleceğikendi
yaşamından başkabir
şey değildir. Yaşadığıevrende tek kalan ve tek olan
öğretmen
gittikçe kendi özelliklerinden ve
özgürlüğündenkopar.
Kişisel sorumluluğuda tek insan olma boyutunda kaybolur gider.
·
Hizmetçinin profesör ya da bir
başkasıgibi
eşithak istemesi
karşısındahiddetlenen
öğretmenona
mutfağa işlerinin başınadönmesini emredercesine
söylerken bir yandan da bunu bir tehdit olarak
algılar.Öğretmen:
Çabuk olun.
Mutfağınıza
dönün lütfen.
8~6;.._ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ Na/dn GENÇ
H
i
zmetçi
ezilmiş olmanın yarattığı bıkkınlık ve bundan kurtulmak için uğraşverdiği çabanın
sonucu o
l
arak
diğerlerinin üstünlüğünekatlanamaz.
Ionesco'nun "Ben
varlığabir türlü
alışamadım -dünyanın varlığınaya da
öbür
şeylerin varlığına-
kendi
varlığıma
da
alışmadım. İçini,
özünü
boşaltmakta
olan biçim
l
erle
karşılaşıyorumdurmadan; gerçek gerçek
değil,sözcükler
yalnızcaanlamsız
sesler... Kendimi gözden geçiriyorum,
anlaşılmaz,nedeni bilinmez bir
acıya gömülmüşüm. Adı konmamış
üzüntüler, gereksiz
pişmanlıklariçinde
boğuluyorum.
Bir
çeşit aşk,bir
çeşitnefret, bir
neşegösterisi, tuhaf bir
acımaduygusu ... Neye? Kime? Bana
kalırsa,be
n
im tiyatrom daha çok kendini ortaya
vurmak. Ama benim kendimi ortaya
vuruşum anlaşılacakgibi
değil, sağırkulak
l
ara
çarpıp kalıyor. Başkatürlü de o
l
abilir mi?
.
.. " (1966: 135)
şeklindekisorgulaması
oyunda
sık sıkkendisini gösterir.
Aslındabu sorgulama
varlığınıonayla
t
mak isteyen profesörün öğrencisi
üzerinde olumlu bir etk
i
yapma çabasıyla
tamamen
örtüşür. "Yalnızelle tutulup ve gözle görünen
şeylerevar demek
yanlıştır.
Çünkü
başkasıüzerinde etki yapan her
şey,her kuvvet
aynıderecede
vardır"
(Ü
l
ken,
1968; 73).
Bireyselliği
içine
hapsolmuş öğretmen, dışarıdaki
hayat
konusunda çok
sınırlıbilgisiy
l
e
topluluğa düşmandır.Ders verirken
takındığıtutumları
ile
istediğini
yapma
özgürlüğünü
tatmin eder.
İşlediği
cinayetle tüm
dünyayı ele geçirmişçesinemutlu olan
öğretmen artık insanlığındanda
çıkmış,kendini
kaybetmiştir. Yaşamdada sahnede de
alışılagelmiştüm
davranışve
düşünceler
yepyeni bir
anlayışısergilenmek istercesine
yansıtılır.Zaten oyunun
amacı
izleyiciyi/okuyucuyu
sakinleştirmek değil,tam tersi ürkütmektir.
Gereksiz Terbtye
·
isimli oyunda- ders bitimi
farklıbir sonla
-noktalanır:~Karşılıklı saygı
ve nezaketle
sürdürülmüş olduğu anlaşılanders profesörün
öğrencisini uğurlaması
hatta
öğütlervererek göndermesiyle
yansıtılır.İnsanın yaşam
denen sahnede var olabilmesinin
koşu
l
unu
profesör onu
elde edebilmek için neler
yapıldığına koşut
olarak
değerlendirirken bazı
h
ayat
dersleri vermekten de geri kalmaz
.
Profesör:
(Parmağınıhavada ve
yukarıperdeden
konuşarak)
Özellikle
şunu unutmayınız
ki,
sınav
gününe
değinönemli olan ne
bildiğiniz,n
e
anladığınızdır,ama ne
olduğunuzdur.(GT; 17).
Sessiz ve
ağırbaşlı öğrencisine bazıge
n
e
l
gerçek
l
ikleri
öğüt şeklindeaktaran
profesör onu
yaşamdenen bilinmezlikte kendisini sorgulamaya iter.
·
Profesör:
Şuda var:
Olduğunuzgibi
olmazsanız,hiçbir
şeyolmak
savındada
bulunamasınız. (Ansızınnutuk verir gibi)
Hem
nasılgenç ukala, daha
önceden
varlığınızagüven getirmeden
devlet
diploması
alabi
l
mek
için
sınavagirmek
yürekliliğiniVaroluş-Bilinç Ekseninde İki Uyumsuz Tiyatro Yazarı ve İki Oyun: 87
IONESCO (Ders), TARDİEU (Gereksiz Terbiye) ~~~~~~~~~~~~~~~~
Bu söylemiyle profesör iki noktaya çlikkat çekmektedir.
İlki
Mevlana'
nın
"
ya
göründüğün
gibi ol
,
ya da
olduğungibi görün" ünlü sözünü
anıştıranve incelikli
bir söylemle
insanın
kim olmak
istediğine
karar vermesi
gerektiğini anlatır.
İkincisi
ise
inandığıgibi
yaşamayan insanın yaşadığıgibi
inanmasınadikkat çeker.
Öncelikle
varlığını
ortaya koymakla insan
geleceğine, düşlerine
hatta
yaşamına
bir
başlangıç yapmalıdır.
Profesör:
Şusözü de hiç
unutmayın: Varlıkinsan
onurudur,
insanınonurunun da bir
varlığı olmasıgerek.
(Kapıyadek geçirir) Hadi,
hoşça kalın.(GT; 18).
İnsanın yaşamda sığınacağı
ve destek
bulacağı
yine kendi
varlığıdır.
Tek
değerli
hazinesi
varlığıolan insan onu onurla
taşımalıdırki onuru da sürekli olsun.
Profesör:
Olduğunuzla, evet sadece olduğunuzla yaşamiçinde kendinize bir yer edinebilirsiniz. (GT; 18).
İşte
Profesörün bu sözü
varoluşçuluğun
temel ilkesini özetlemektedir.
İnsan
önce
vardırsonra
yaşar.Yani kendisini
nasıl tanımlar, oluştururve anlarsa öyle
olur. Kendi
varlığınıkendisi üreten tek
canlıolan insan kendini
varlayabildiğinceözgürdür.
Oyunda sürekli olarak
varlığın anlamı araştırılır. İnsanın
önce
varolduğu
daha sonra özünü
yarattığı görüşünü doğrulayanbu anlam,
insanınkendisini
nasıl tanımlarve
oluşturursaöyle
olduğunuimler. Korku
,
bunaltı,özgürlük, umutsuzluk,
yabancılaşma,
eylem, öznellik, esteti~, tarih ve hiçlik duygusuyla insan
.
-
öznel
gerçekliğini yaratır.
Bu nedenle ancak öznellik
varlıklailgili nesnel
doğruları açıklayabilir.Saçma ve
anlamsızbir
dünyanın akılve
sağduyuile
açıklanması yadsınır.Birey özünü kendisi
yaratır, başkabir
anlatımla,önce var olma deneyimini
gerçekleştirir ardından
kendisini
oluşturur, nasıl olacağı kararını
verir.
İnsan
var
.
olmadan özünü
oluşturamaz.Çünkü ancak bunu
yapabildiğindebir nesne
olmaktan,
'şey'olmaktan kurtulabilir. Ancak, özgür bir seçim gibi görünen bu olgu
ölümün
kaçınılmazlığı karşısında boşbir çaba
,
amaçsızbir
tasarıdır.Herhangi bir
gerçeğinolabilme
s
i içinse ortada mutlak bir
gerçeğin bulunmasıgerekir. Bu
gerçek,
insanınbir
aracıya başvunnaksızınkendini
anlaması,
özünü bilmesi
gerçeğidir. İnsan,
bu gerçekle kendinden
başkalarına
da
varmaktadır.
Bunun için kendi gerçeklerine
ulaşabilmekiçin
başkalarınıniçinden
geçecektir
.
Başkaları, insanınhem
varolması,hem de kendini bilmesi için
gereklidir. Oysa gene de kendini yapan sadece
insanınkendisidir.
Başkalarınıniçinden geçmesi
yaptığını değerlendirmekiçindir
(Hançerlioğlu,2004: 425-430)
.
Sınırsız
Özgürlük
Ders'teki
öğretmenino güne kadar
yaşamındakiseçimleri,
ogrencının8-::...::8:;__ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ __ _ ____ _ _ _ _ _ _ Na/cın GENÇ
göre yürür.
Doktora
yapma
amacıprofesörde bilgilerine bilgi katmakla,
öğrencideailesinin
istediğibilgi birikimine
ulaşmakla eş değerdir.Beklenmedik bir anda
kapının çalması
hizmetçiyi öfkelendirirken, profesör için yeni bir
öğrenciyeaçılacak
olan farklı bir serüven,
öğrenciiçinse
amaçlarına ulaşmadakendisine bilgi
yolunu açacak bir
kapıdırbu ev
.
Bu
amaçların değişkenliğiözgür bir seçimle
gerçekleşmiştir
ve her biri de
kahramanların varoluşlarınınözünü
oluşturur.Kahramanlar var oldukları
sürece amaçlarını
da seçmeyi sürdürürler.
Gereksiz Terbiye
isimli oyunda ise Profesör
mesleğiniseven ve
yetiştirdiğiher
başarılı öğrencisiyle
gurur duyan bir portre çizer.
Öğretmen
olmaktan ve
seçiminden mutlu görünür.
Profesör: ..
.
Dileğimmutlu ve
yararlıbir meslek
yaşamınız olmasıdır.(GT; 18)
Profesör:
.
.. Evet
,
öğretmenlikçok güzel bir meslek
ama ..
.
ne
değinyorucu! Siz öyle
düşünmüyormusunuz?
(Keyifli)
Ödülü,
bütün bu
fıkırfıkır, ateşli,
umutlu ve inançla
yoğurulmuşgenç
ruhlarınsizi
çepeçevre
sardığını
duymak oluyor.
İçlerinde
en
iyilerinin, hatta en muzip/erinin bile size
duydukları saygıoluyor ödülü. (GT;
19).
Sorumluluk
Ders
'
de öğretmenin- s0rumluluğu,
i>zgür olarak seçebildiklerinden çok el.aha
_
fazla önemsenmelidir
.
Kendi içinde ve
dışında gerçekleşentüm olaylardan
sorumlu
olmayıgerektiren
bakış açısınıntersine profesör
işlediğibir cinayetin
sorumluluğunu bile almak istemez. Özür dilediğinde basit bir suçmuş gibi
affedileceğine inanır.Öğretmen:
(Öfkeli
.
}
Benim suçum
değil! Öğrenmek
istemiyordu! Laf dinlemiyordu. Kötü bir
öğrenciydi!Öğrenmek
istemiyordu!
Hizmetçi K.:
Yalancı!.
..
Öğretmen.
... Özür dilerim! (D;
117)
.
Dünyada olup biten her
şeyin sorumluluğunualma
yürekliliğinigösteren
Sartre'cı düşüncenin
tersine o
işlediğiçok büyük bir suçu bile kabul etmez.
Etmediği gibi cinayet üstüne cinayet işler. Ne öğretmenin, ne hizmetçinin ne de
öğrencinin varolmalarınınhiçbir zorunlu nedeni yoktur, tamamen
rastlantıya dayalıdır. O yüzden de işledikleri cinayet, yaptıkları tüm eylemler nedensizdir. Bu inanılmaz bunalımda öğrenci başarısızlığından, öğretmen olumsuzluklarından bir başkasınısorumlu tutamaz.
Tüm
sorumlulukları kendilerine mal eden kahramanlariçin bu
ağır sorumluluk, beraberinde bir bunalım durumunu da getirir.
İnsan
Varoluş-Bilinç Ekseninde İki Uyumsuz Tiyatro Yazarı ve İki Oyun:
89
JONESCO (Ders), TARDİEU (Gereksiz Terbiye) ~~~~~~~~~~~~~~~~ olması kişinin
kendi seçimlerinden eylemlerine kadar sorumlu
olmasını koşullar.Öğretmen
kendi
yaptıklarından
ve
diğer insanlarınkinden
sorumludur. Ancak
genel kabul gören bir moral
anlayışı olmadığındanda kendisini
tasarladığıgibi
oluşturur.
Dünyada kendisine yol gösterecek ne bir insan ne de dayanacak bir
desteği vardır. Varoluşculuk öğretisine
göre,
öğretmenkendi
yazgısınıve
değerlerini
kendi
oluşturur.Bunu yapmakta özgürdür. Kendine
çizdiğiyolun
sorumluluğunu üstlenebileceği
oranda özgürdür.
Ancak bu
özgürlüğünsorumluluğu
nedeniyle
kaygılıdır
,
bunalımdadır
ve
sıkıntılıdır
.
Öğretmenin
te
m
el
davranışlarını
belirleyen de bu duygulardan
doğan
eylem gücüdür.
Öğretmen
cinayeti
üstlenebildiğikadar güvenli ve
dolayısıylaözgürdür. Bu yüzden seçimi
kararıyla eş
anlama gelir.
Öğrenci
tüm alanlarda
uzmanlık
derecesine sahip olmak
istemektedir. Bunun için
yapmasıgereken
şeybu
kararı almaktır.Gereksiz
Terbiye
,
deki Profesör çevresinde
saygın, mesleğinde başarılıbir
kişidir.
Bu nedenle de kendisine ve çevresine
karşısorumlu duyar kendisini.
Kendisini
aşağılayan,azarlayan ziyaretçiye
başlardaolmasa da oyunun sonuna
doğru
izleyicinin/okurun görmek
istediğitepkiyi verir.
Profesör:
(Gururlu bir insan hevesi içinde)
Sayın Bayımrica ederim, benimle oyun mu oynuyorsunuz?
Benim durumum ve yetenek/erimdeki bir insan
kar§ısındakibu
davranı§ınızın anlamınedir?
(Biraz
daha kabararak)
Meslektaşlarınınkendisine
verdiğiyüksek
değer, öğrencilerinin saygısıve
yakınlarınınsevecenngi
iİe
çevrili bir
yaşam
süren ünlü b;r profesör
kar§ısında olduğunuzubiliyor musunuz? Bu
yaptığınızıuygunsuz bulmaya ... (GT; 20-21).
İç Sıkıntısı
Nihilist
karamsarlığıniçinde
insanın yaşamıönemsiz ve
anlamsızdır. Varoluşçuluğunilk
çıkış noktasındakökten dini
değerlere karşı açılanbir
savaşmışgibi beliren bu
görüşiçerisindeki
anlamsızlığınizleri
bunalımboyutuna
ulaşır(8).
Aslında Hıristiyan varoluşçular
ile
tanrı tanımaz varoluşçular arasındaki ayrımikisi
arasındaki doğal düşünceden kaynaklanır. Tanrı tanımaz varoluşçular
gelenekçi
felsefeyi
yadsırlarken, diğerleribu felsefeyi kendi
görüşleriyönünde sentezlerler.
Uyumsuz Tiyatro
saçmayı değiluyumsuzu konu
alırsahnesinde. Ancak
Ders
isimli oyun
incelendiğindekurgusunun kimi tipik özellikleriyle klasik
öğelertaşıdığı
görülür.
Öğretmen
de hizmetçi de zaman zaman da
öğrenci karşıtlıkları
ve
çelişkileri
olan bir iç
çatışmayı yaşar
ve
yaşatırlar. Öğrenci dünyanın değerlerine
karşıdır
bunun için kendini
gerçekleştirm~nin yollarınıarar
,
öğretmenise son
derece
yalnızdır.Her ikisine ait bu sorunlar
kişiselboyutta
yansıtılmışolsa da
aslında
onlar orada var olmayan tüm
insanlarınsesleridirler bir
bakıma.Bu
nedenle oyunda alegorik ve grotesk
öğelerin varlığısimgesel
anlatımı9_0 _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ Nalôrı GENÇ
yandan hiçlik duygusunu perçinler. Bu iki
karşıtduyumsama
insanısürekli
sorgulama ve korkunç bir iç
sıkıntısıiçine iter.
Varoluşçu yaklaşıma
göre
sıkıntmın
en büyük ve en önemli nedeni
seçimlerin sonucudur. Kendi
isteği dışındadünyada var olan insan, bir hiçlikten
doğar
ve ne yaparsa
yapsınsonunda yine
hiçliğe doğrusürüklenir. Bunun için
insana ya her
şeye boşvermek ve bunu kabullenerek
yaşamak,ya da her
şeyiciddiye alarak kendi
geleceğini oluşturmak kalmıştır.l.ve
il.
Dünya
Savaşlarının ardından insanlarıniçine
düştükleri bunalım, sıkıntı,bu
boşlukürküntüsü ve tedirginlik öylesine uç boyutlarda
duyumsanırki
kişikendine yönelir
,
kendisi ve
yaşadığıdünya
arasındaki uyumsuzluğusorgulamaya
,
algılamaya çalışır.Ancak bu sorgulama onu rahatlatmaz aksine
derinden sarsar. Her
şey rastlantısal olduğundan yaşamında
varlığında
amacıyoktur
.
"Çarklar
arasında yumuşakbir
geçişyeterlidir
.
Makine bozulmaz.
Yalnızca farklıbiçimde
çalışır.Bir anlamda, daha
hoşbiçimde
,
çünkü
aynıilk maddeyle
bizim görülmeyeni hatta
işitilmeyeni duymamızıgörmemizi
sağlar. Aynı şekilde,olağan
ve her günkünden hareketle Jean Tardieu her zaman
s_ıradan, şuana
kadar derinlemesine
kuşku duyulmuş, ansızın tartışmayayer vermeyen
farklıbir
gerçekliğiortaya
çıkartmıştır''(Mauriac,1977
:
92
-
93)
.
Bir
başka deyişle,evreni
nesnel boyutta
algılamasöz konusu
değildir. Yaşamın anlamınısorgulamaya itilen
birey
anlamın belirsizliğindeevrenin
doğasını, insanın yaşamdaki amacınıve
hayatı değerli kılan
tüm durum ve
anlarıda sorgulamaya
başlar.Tüm bu
sorgulamalar ve
hayatın anlamını öğrenme,anlama
çabaları hiçliği doğururçünkü
ölüm
kaçınılmazdır. İnsanın
ölümüyle sofun da yok olur.
-
-
··
-Profesör:
(Kızgınlığınınoyun
olduğunugöstermek için
bir baba
sevecenliğiiçinde)
Hadi
bakalım.Kendi
kendinize en önemli soruyu
sorduğunuzugörüyorum.
Doyumsuzluktan
meraka,
meraktan
ara§tırmaya, ara§tırmadan düş kırıklığına, düş kırılc/ığındaniç
sıkıntısına
ve
(yumuşak)iç
sıkıntısından umutsuzluğailk
adımdır
bu. Hadi sevgili
öğrencim,yolunuz
açıkolsun.
(GT; 18)
.
İletişim
Oyunlarda geleneksel söylemlerin terk edilmesiyle anlam üretme yetisi yok
olm.uşevrensel
insanın sorgulanmasısöz konusudur. Bu sorgulama
kahramanlarıneylemleriyle
anlamlandırılır."Oyunun
omurgasıolaylar dizisi ise,
kişilerde bu
omurgayıtamamlayan
organlardır. Onlarınbüyük küçük hareketleri ve görevleri
omurgayıölü durumdan
kurtarırlar"(Nutku, 1972: 10).
Konuşanancak hiçbir
şeysöylemeyen
kişilermekanik
yanılsamalarladolu bir dil
kullanırlar. Yazınsaldil
parçalandığındangörüntüsel
anlatım güçlenmiştir.Tiyatro gösterisinin anlam
evreninde "gösterinin
içerdiğikendine özgü dünyada
insanların,nesnelerin ve
durumlarıniçerik ve
işlevlerin arasındakurulan
bağıntılardan oluşandizgenin
Varoluş-Bilinç Ekseninde İki Uyumsuz Tiyatro Yazarı ve İki Oyun:
91
JONESCO (Ders), TARDİEU (Gereksiz Terbiye) _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
ortaya
konulması"(Günay, 2001: 231) oyunun iç
yapısıyani anlam boyutuyla
doğrudan etkileşim
içindedir.
Oyundaki kahramanlar iki
ayrıgrubun hatta
dünyanın insanlarınısimgelerler. Ders'te
öğretmen baskıkuran,
yıkıcıve
şiddet eğilimlidir. Karşıdaki tarafından anlaşılmazolan
bazıbilgileri
öğretmeye çalışırkenezilen
tarafıoynayan
öğrenci,
dinlemeyi istemeyen kendi
kişiliğinegömülü biridir. Bu
sahiplenmişlikoyunda dil ve güç gösterisiyle
somutlanır.Son trajik
olduğukadar da saçma ve
anlaşılmazdır.
Oyunda
kullanılanmekanik dil
baskı altındaki öğrencininaldırmazlığını, öğretmenin saldırganlığını
kesinler.
Öğrencisinin edilginliğinden
son
derece mutlu olan
öğretmenbu durum devam
ettiğisürece
rahattır.Çünkü "her
başkaldırı
eyleminden bir bilinçlenme
doğar''(Koç, 1998: 65) ki bu da onun asla
istemediği
bir durumdur.
Öğrenciyi
~ipnoz edici etkisiyle dil,
karşılaştırmalı
betikbilim dersi
bittiğindeonu edilgin konuma
dönüştürenbir kendinden
geçmişliğe
sürükler.
Öğrencinin "dudaklarım yanıyor"
sözüyle
ağrılardan şikayeti
bu noktada
başlarve oyun sonunda onu bekleyen cinayet sahnesine kadar ivme
kazanarak sürer gider (9).
Sınırlıancak öz sözlerle trajik, komik, sadizm, erotizm,
patolojik duyular, suçluluk, doyum,
coşkugibi tüm durumlar
yaşanır, yaşatılır.Varoluşun saçmalığı
üzerine
kurulmuşolan Uyumsuz Tiyatro
oyunlarınınortak
özelliğini yansıtanoyun
yanlışlıklabeliren var olma durumunu olmayan bir
sonun bilincine
ulaşmaile dile getirir. On1.:1n için hiçbir
iletişimedayanmayan ve
bir amaç
taşımayansözler kendini tüketir. "Hepimiz
kullandığımızsözcüklerle
aynışeyleri
kastediyor
olsaydıkne olurdu? En basitinden
,
anlam üretemezdik ve
bildirişimimiz
durur0t1"
·(Altuğ,2001: .12).
Oyunlarda söylenenler
He
anlafl-anlar
arasındaki
bu
belirsizliğinbilinçli olarak
oluşturulduğununen güzel göstergesi
budur.
Düşünmenin anlamsız olduğunukabullenen
bitmiş, tükenmişinsan için özü
oluşturan
tek bir
şeybile
kalmamıştır.Her iki oyunda da
olayın geçeceğiyer
ayrıntılıolarak
belirtilmiştir.Bu
sahned~
şiçldettengüldürüye, dramdan kabareye kadar tüm
durumları yaşatanve
gösteren yazarlara da
kolaylık sağlamıştır.Oyunlarda
dışdünyadan
soyutlanmış, kapalıbir
çalışma odasıyla kişiler arası iletişimsizlikilk önce sahnede
somutlanır,kesinlenir. Bu nedenle, görüntü dili pek çok göstergeyle
zenginleştirilmiştir.Bu
kapalı
oda olgusuyla
insanlıkdurumuna
ilişkinpek çok durum da
gösterilmişolur.
Zaten lonesco için "dramatik olan
kalabalığıniçindeki
yalnızlık, sıkışıklıktır diğerleriile içli
dışlı olmaktır"(Bonnefoy, 1996: 133)
.
Bireyi önceliklerine alan
Varoluşçu görüşegöre birey özgürlükleri
belirlemede birincil derecede sorumludur.
Sorumluluklarınıbilen ve seçimlerini
ortaya koyan
kişi iletişiminde
de özgürdür. Oyunlardaki
Öğretmenler
kendilerini
yine kendi
ağızlarından tanıtırlar, anlatırlar.Ders'te
öğretmenin öğrencisininburjuva
dünyasınad
.
erin bir nefret
duyduğu
ve onu
aşağılamaya eğilimli olduğugörülmektedir. Onun için de hem
9_2 _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ Nalan GENÇ
kurduğu ilişki
evindeki hizmetçi ve ders almaya gelen
öğrencilerle sınırlıdır.Bu
yüzden de
ilişkileri
kuru,
acı
ve
aldatıcıdır. Öğretmen anlamsız
ve kendisine
uyumsuz bir dünyada
varoluşsal gerçeğiniadam öldürme gibi tepkisel eylemle
gösterir.
Öğretmenin özgürlüğünün sınırları
cinayetle
sonuçlanır.
Oyun moral ve
etik
değerleryönünden ele
alındığında şiddetin eleştiriside söz konusudur.
Öğrenci,
her an ölümle
karşı karşıya olduğunu duymalıdır.
Çünkü ancak böylelikle
amaçlarından, tasarılarılarından
kurtulabilir ve
yaşadığıher
anın değerinibilebilir.
Dış
dünyaya
kapalıbu evde
öğretmen yalnızdırçünkü toplumla
iletişimegeçtiği
anda kendine özgü
değerleriniyitirir o toplumun bir üyesi haline gelir. Bu
da
öğretmeninkendisinden
uzaklaşması anlamınagelir.
Bireyselliğinikaybeden
insan ise
sıradanlaşır.Bunun içi"n
istediğiniyapma
özgürlüğünüsonuna dek
kullanır.
Kendini yapma gücü
yalnızca öğretmeneaittir. Bu
yaklaşımla öğretmendüşman
.
olarak
gördüğütoplum
tarafından değilkendi
bireyselliğiile kendini
yaratır.
Bu yüzden insan ne
olduğundansorumludur. Ancak bu keyifsel özgürlük
ölüm
gerçekliği karşısındakikoskoca bir hiç,
boşunabir çabalamadan
başkabir
şey değildir.
SONUÇ
Yabancılaşma
duygusu modern dünya
insanınıbir yandan
gerçekliğinarayışına diğer
yandan
varoluşun sorgulanmasınaiter. Bu noktada Uyumsuz
Tiyatroya
gerçeküstücülük
(sürrealizm)
ve
varoluşçuluğun(existansialism)
kaynaklık ettiği açıkça
görülmektedir.
. Büyük bir ruhsal çöküntü
yaşayan bunalımlıve
amaçsızinsan akla
.
·
elan--inancını yitirmiş, duygusuzlaşmış, iletişim
kuramaz
olmuştur.lonesco ve Tardieu
uyumsuzluğu değişik açılardan değerlendirmişler
ve biçemlerini
belirlemişlerdir.Mantık dışılık
ve
anlamsızlık kavramlarınısahnelerinde ironik bir
yaklaşımlasüslemişler.
Sahne ile izleyici
arasındaduygusal bir
yakınlık (özdeşleşmedurumu)
kurma
amacıolmayan, tam tersi onu
çeşitli yanılsamalarla uzaklaştıranbir ortam
izleyicinin
duyumlarınısesle,
yanılsamayla,görüntüyle
uyarır, şaşırtır,korkutur,
tedirgin eder. Bu 'estetik
uzaklık'<?yunun
ulaşmasıamaçlanan sanatsal
etkinliğiadına
bilinçli
yapılanbir düzenlemedir.
Doğalcıtiyatronun
hazırbeklentileriyle
gelen izleyici için oyunlar
şaşırtıcıve
anlaşılmazdır.Her
iki
oyunda da izlek olarak beliren
'eğitim' kavramıbir yandan bireyin
eğitim
yoluyla ve
eğitimdengeçerek
toplumsallaşmasını anlatırken, diğeryandan
edilgin
insanı yadsıyan varoluşsal yaklaşımla öğrencive/veya ziyaretçi ile onlardan
aldığı
tepkiye göre
baskıcıveya ezilen
öğretmenimgesiyle
aktarılır.Oyunlar bir
bakıma
günümüz burjuva
dünyasınınve
onların değerlerinin, yaşambiçimlerinin
eleştirisidir.
Bu
yaşamiçinde anlam
oluşturmakne kadar zorsa onu sürdürmek de
o denli güçtür.
Yaşamın anlamınıbulmaya
çalışmakda
başkalarınınseçimiyle
oluşturulmuştur. Artık varlığa