¿
.
I
v «I 9
6? - Vo Xi
I
XVII. Asırda Kahveyi Fransa’ya Tanıtan
Yaza n
: Taha Toros
A VRUPA 'N IN göbeğinde T ü rk b ayrakla- * rın ın d alg alan d ığ ı yıllard ı. P ad işah IV. S u ltan M ehm ed, ö m rü n ü d a h a çok av p a r tile rin d e geçiriyor, d evlet id a re si K ö p rü lü Fâzıl A hm ed P aşa 'm n kuvvetli elinde b u lu n u y o rd u . A vrupa savaş içerisindeydi. Al- m a n la r ’la M a ca rla r ça rp ışıy o r, A lm a n lar’ la a ra sı açık o la n F ra n sızlar, o n la rın m u h te m e l te h lik e lerin d e n k aç ın m a k için, T ürk d o stlu ğ u n u kaz an m ay a ça lışıy o rlar dı. B ir ta ra fta n V iy an a’nın ikinci m u h a sa rası yaklaşıy o rd u .
F ra n sa K ralı XIV. Louis, T ü rk le r’e k a r şı iki yüzlü b ir p o litik a g ü d ü y o rd u . E lçi si vasıtasıy le T ü rk le r’e y aptığı yeni te k lifle r red d o lu n d u . F a k a t F ra n sız elçisi T ü rk id a re cilerin i ve b ilh a ssa sa d râ za m ı tâciz etm eye d ev am ediyordu. H a ttâ b ir keresinde, eski k a p itü lâ sy o n an laşm asın ı sa d râ z a m ın kucağ ın a fırla ttı. Bu h ü rm e t sizlik sebebiyle, h ap se bile atıld ı. Bu b a şarısız elçinin vazifesine son verildi. Fa k at elçi m em lek etin e d ö n m e d en evvel, E- d irn e 'd e av se fa sın d a b u lu n a n p ad işah ın ayağına k a d a r gidip, esk i a n la şm a la rın y en ilenm esini ve yeni bazı m a d d e le r ek lenm esini o n a da te k ra rla d ı.
IV. S u ltan M ehm ed d u ru m u K ö p rü lü ' ye intik al e ttirin c e , m ü d e b b ir sa d râ za m :
— Padişahım ! M em uriyetine son verilen b ir elçinin sözlerine itib a r olunam az. Ev velem irde B ab Iâli’den F ra n sa 'y a b ir elçi
gönderip, K ra l’ın e f k â n n ı ve m e ra m ın ı an layalım . O ndan so n ra an laşm ay a ilâvesi istenilen m a d d ele rin g ö rü şü lm e si m ü n a sip o lur, dedi.
Avcı S u lta n M ehm ed, sa d râ z a m ın m ü ta lâ a sın ı uygun b u ld u ve 1669 yazında Sü leym an M ü te fe rrik a (1) — «Güneş K ralı» diye a d la n d ırıla n XIV. L ouis’ııin nezdine — P ad işah ın yaldızlı m e k tu b u n u (2) h am i len F ra n sa'y a g önderildi.
S ü ley m an Ağa, kadın, erk e k 20 kişilik m aiyetiyle yola çık tı. Y anında güzel cari- yeler, yakışıklı erk e k h iz m e tk â rla r ve k a h vecisi K irk o r d a b u lu n m a k ta y d ı (3). 1669 a ğ u sto su n d a P a ris’e v ard ı.
(1 ) Müteferrıka Süleyman Ağa’nın, Fransız kaynaklarında değifik adları vardır. Süleyman Mustafa Ağa, Süleyman Kaka veya Mustafa Ro ka, hattâ Pufa feklırıde yazıldığı da görülmek tedir.
(2 ) IV . S ultan Mehmed'in haziran 1669 ta rihini tajıyan bu mektubu çok okşayıcı bir dil le yazıimif olup, Fransız ar/ivlerınde bulunmak tadır.
(3 ) 1680 tarihinde Paris'te yayınlanan ve XIV. Louis'e ithaf edilen ( Relation nouvelle d'un Voyage a Constantinople) adlı eseri yatan Grelot, aslen Türk olduğunu, Paris’e gönderilen Türk elçisinin refakatimle 1 yıl çaliftığını iddia ediyorsa da, b u nun tevsiki m üm kün olamamif- tır.
XIV. LOUİS’N ÎN TÜRK E L Ç tS İN Î KARŞILAMA HA ZIRLIĞI
O sıra la rd a F ra n sız la r'ın , A lm anlar'la a ra sı pek gergindi. Ne p a h a s ın a o lu rsa ol su n T ü rk d o stlu ğ u n u eld e etm ek lâzım dı. Bu itib a rla O sm anlı P ad işa h ın ın gön derdiği elçiye h a ra re tli ve ih tişam lı b ir k arşılam a tö ren i yapıldı.
K ral evvelâ kendisine, s o n ra p re n sle r ve p ren seslere ve b ü tü n sa ra y m e n su p la rın a m ily o n lar sa rfe d e re k yeni e lb ise ler sip a riş e ttird i. K ra l'ın T ü rk elçisini k a rşıla m ak için giydiği elbise, d ü n y a kurulalı- beri hiç b ir im p a ra to r ta ra fın d a n giyilm e m iş zenginlikteydi. Bu elbise, k ıym etli ta ş la rla süslenm iş, m ü c e v h e ra t âbidesi gi biydi. S arayın k u y u m c u su A rm esson, (Le Jo u rn a l d ’olivier) de y ay ın lan a n (Le frè re d ’A rm esson) adlı h â tıra tın d a , XIV. Louis' nin, T ü rk sefirini kab u l m e ra sim in d e giy m ek üzere k en d isin e h az ırlattığ ı bu özel elb ise için 14 m ilyon fra n k sarfedildiği- ni ve g ö ren lerin gözlerini k am aştırd ığ ın ı a n la tm a k ta d ır.
T ü rk elçisinin F ransız sa ra y ın d a k i ka bul m erasim inde şa 'şa a, yalnız XIV. L ouis' nin 14 m ilyonluk m ücevherli elbisesinden ib a re t değildi. S a ra y m e n su p la rın ın h e r
b irin in sırtın d a b ir çiftlik d eğerinde zen gin elb ise ler vardı! Hele, sa ra y k ad ın la rın ın m u h te şe m tu v aletleri dillere d estan o lm uştu.
S arayın içi ve dışı da büyük m a sra f la rla yeniden süslenm işti. K ra lın o tu r a cağı ta h t yenilenm iş, sa lo n la rın m e fru şa tı d eğiştirilm iş, yeni konsüller, vazolar, ipek p e rd e le r göz alıcı b ir d ek o rla h azır la n m ıştı (4).
TÜRK E L Ç tS t
KRALIN HUZURUNDA
F ransız saray ın ın ve k ralın ın b u k a d a r h aşm etli hazırlığına karşı, T ü rk elçisi Sü leym an Ağa, çok lâkayt kaldı. M erasim k ap ısın d a m aiyetini b ıra k a ra k XIV. L ouis'
(4) Padişahın elçi olarak Fransa Kralı nev iline gönderdiği Süleyman Ağa'nın, sarayda ka bul merasimini D’A rvieuı adlı rengin bir tacir hazırladı. Daha sonra Türkiye'ye gelerek İstan bul, Edirne ve Şam’a dair hâtıralarını yayınla yan bu tacir. Köprülü Fâzıl Ahmed Paşa ile IV. Sultan Mehmed’le de görüştü. Buna göre Osmanlı ordusu fevkalâde kuvvetli idi ve Köp rülü Ahmed Paşa babasından üstün büyük bir devlet adamıydı.
nin h u zu ru n a , alelade b ir elbise giym iş o la ra k girdi. F ra n sız la r T ü rk sefirinin üze rin d e k i elbise için, kavaf işi b ir k ostüm diye alay etm işlerd i.
l’ürk elçisin in bu b a sit ve sade kıyafe ti, a z am etli ve h aşm e tli kral ile rnaiyetin- d ek ileri bü y ü k b ir hayal k ırıklığına uğ ra ttı.
S ü ley m a n Ağa, hey b etli b ir boya m a lik ti. K ral'ın h u z u ru n a girdiği zam an, ne diz çö tü , ne rev e ra n s yaptı. S ade başı ile k r a lı. selam lay ıp ellerin i b irb irin e k a v u ş tu r du ve IV. M ehm ed’in m e k tu b u n u k rala verdi. XIV. Louis o k a d a r ü zgündü ki, m a iy etin d ek ilere, m e k tu b u n uzun o ld u ğ u n d a n bahisle, o ra d a o k u n m a sın a lüzum gör m ediğini söyledi. O k u tu p cevab ın ın veri leceğini soğuk b ir dille elçi S üleym an A- ğ a ’ya bildirdi.
G erek S ü ley m a n Ağa’n ın b asit kıyafeti, g erek y ap ılan azam etli m e ra sim k a rşıs ın d a h e rh a n g i b ir ta k d ir kelim esi ku llan m a m ası, h a ttâ yapılan m uazzam m e ra si mi ve lu k su istih za e d e r tu tu m u , F ra n sa sa ra y ın ı kızdırdı. B unu sezinleyen S üley m a n Ağa, k ralın h u z u ru n d a n çok neşesiz o la ra k ayrıldı.
F ra n sızlar, T ü rk elçisini k arşıla m a k için h a z ırla n a n b u debdebeli m e ra sim d e o n d an g ö rd ü k le ri lâkaydiyi ve u m u rsam azlığ ı a ffetm ed iler. B unun in tik am ın ı a lac ak ted
b irle re b a ş v u rm a k ta n da gecikm ediler. El çinin av d etin d e, F ra n sa to p ra k la rın d a n geçişinde onu ve m aiyetini aç b ırak m ak , b ay a tla m ış e tler, ç ü rü k m eyveler w lir- m ek su re tiy le tâ ’zip e tlile r. H a ttâ m eşh u r M oliére'e te sir ed e rek , T ürk sefirini hic vetm e kiçin (B o u rg eo is G en tilh o m m e) ad lı piyesi y a z d ırd ıla r. Bu piyesi, bizzat Ver- say S aray ı'n d a k ra la k a h k a h a la rla se y re t tire re k b ir nevi öç a ld ıla r.
TÜ RK ELÇİSİ SÜLEYMAN AĞANIN P A R İS 'T E K İ KONAĞI VE K AHVENİN FRANSA'YA T A N IT IL IŞ I
S üleym an Ağa, P a ris'te çok güzel b ir ev buldu. A tlarıyle, m a iy etin d ek i kadın, e r kek cariye ve k öleleri ile oray a yerleşti. K ıyafeti pek b a s itti am a, b e ra b e r g e tir diği zengin Ş ark eşy ala rı ile süslediği sa lo n u n d a pek yakışıklı gözüküyordu. S ü s lü m in d e rle r ü zerin d e Parisli m isafirleri ni k abule başladı. Acem h a ld a n ve İs ta n b u l'd a n g etirdiği k o k u la r içerisinde ziya retin e gelen m isafirleri, bol kahve içm ek ten m a h m u rla şa n süzgün gözlerle k arşı lam ay a başladı. B ilh assa k adın m isafirle re fazla iltif a tta b u lu n u y o rd u .
Bu evin a la tu r k a döşenişi, halıları, va zoları, m in d e rleri ve sedirleri, gül suyu kokan eşyası m istik b ir hava y ara tm ıştı. M inderler üzerinde diz çö k e r gibi
oturuş-Paris’te asırlarca T ü rk kahvesinin İçildiği Café’nln m üdavim lerinden m eşhur sim ala r.
Café, bugün turistik bir lokanta hallııe getiril ini* tir.
la r ve İçilen k ah v e le r F ra n sa 'n ın g ü nlük m evzuu oldu. H erk es böyle b ir T ü rk evi ni g ö rm ek için can atıy o rd u . S ü ley m an A ğa'nın köleleri ile cariy eleri, gelenlere bü y ü k fayans b a rd a k la rla kahve ik ram edi y o rlard ı. ö y le o ld u ki, S üleym an A ğa'nın evi, P a ris'te k i so sy e ten in uğrağı h alin i al dı ve g elenler bol kahve içerek b u ra d a â d e ta büyülendi. B u su re tle P a ris ’in m a d di ve m anevi h a y a tın a yeni b ir h av a gel di. K ahve ile S ü ley m an Ağa g ü n ü n kah ra m a n ı oldu.
S üleym an Ağa’n ın sa lo n u n d a yeni b ir a tm o sfe r b u la n z iy a re tç ile r a ra sın d a , ona h a y ra n olan sosyete k a d ın la n , m ark izler, d ü şe sler ve d ü k le r, k o n tla r vardı. B u n lar geldikçe re n g â re n k m in d e rle r ve se d irle r üzerinde o tu r u r la r ve bol bol kahve içer lerdi. K ahve b u su re tle F ra n sa 'y a b ir m o d a içki o la ra k girdi. Aynı kahve, V iyana m u h a sa ra s ın d a te rk e d ile n ç u v a lla rla ga n im e t o la ra k A vusturya'ya ta n ıtılm ış ol du.
Yine aynı kahve İn g ilte re 'y e — reç ete ile sa tıla n — b ir ilâç o la ra k girdi.
S üleym an Ağa, aynı za m a n d a h o ş - s o h b et ve n ü k te d a n d ı. E vinin m ü d av im i olan F ran sız sosyetesine, kahve h a k k ın d a tü rlü h ik ây eler a n la tırd ı. M eselâ, kahvenin er
kekler üzerindeki fazla tesirini gören eski Mekkell kadınların kocalarından şikâyet çi olduklarım söyleyerek F ran sız k adın
ların ı k a h k a h a la rla g ü ld ü rü rd ü . 28
T ü rk elçisi, k ahvenin keşfini de şöyle a n la tırd ı: V aktiyle A ra b ista n 'd a b ir ağ a cın m eyvesini yiyen keçilerin, ay ışığın da ra k s e ttik le ri g ö rü lm ü ştü . B unun üzeri ne keçilerin yediği m eyvelerin kahve o k lu ğu anlaşıldı.
S ü ley m an Ağa, kahve ad ın ın (k a v i) h a t ta (k u v v et) den geldiğini söyler, b u n u n K u r’â n ’d a yeri o ld u ğ u n u ve bu b ak ım d an k ah v e n in İ s lâ m la r ’m b ir nevi ş a ra b ı s a
yıldığını ifad e ed erd i.
O y ıllard a yazılan h â tır a t k ita p la rın a geçen T ü rk se firi S ü ley m a n Ağa’n ın şu sözü çok m e şh u rd u : K u r s a ğ u ı d a k a h v e
b u lu n a ra k ö len ad am , d o ğ ru ca c e n in le gideri
İş te S üleym an A ğa'nın ik ra m la rıy le k a h veyi ta n ıy an F ra n sızlar, b u n u y ıllarca m o da o la ra k , so n ra gıda o la ra k k u lla n d ıla r. S üleym an Ağa, T ü rk iy e’ye d ö n e rk e n k a h vecisi K irk o r (k i so n ra d a n ad ı P ascal'a ç e v rilm iştir,) P a ris 'te kaldı. O rada seyyar kahvecilik y a p a ra k p işirdiği kahveleri g ü n düz d ü n k â n la ra , gece evlere d a ğ ıla ra k zengin oldu.
İk in ci V iyana m u h a sa ra s ın d a n so n ra g a n im e t o la ra k V iy an alılar'ın eline geçen kahveler, o ra d a p işirilip içilirken, P a ris ’ te de ilk l ü r k kahvesi açıldı. H alen b ir lo k a n ta olan b u kahvede, a s ırla r b oyunca F ra n sız ia r’ın en m e ş h u r şa irleri, d ip lo m a t la rı, sa n a tk â rla rı kahvelerini y u d u m la y a ra k ilk T ü rk sefirin i a n a rla r.
Taha Toros Arşivi