2
If *
/
V
m
)
-tT . U lO £ C %
[
01ôimüffîÎ!8n (67) mi YiEdomim Yesilesile:
---mUIUIIlillHIHIIMIIIlIftMHHIIHH/.HHItm.Bff^»...
„
' ■-K?
d i
i S .S S I
Yazan; Taha Tares
Büyük şair öleli bugün 67 yıl oluyor. Aradan bu kadar uzun yıllar geçtiği halde Paşanın ebedî kıymetini senelerin nankör ve unutucu hüviyeti silenıcmiş- tir.
O, kendisinden sonraki nesillerin o - kuduğu ve okuttuğu bir sima olarak edebî varlığımızda yerini almış ve ya rınki nesillere de bu kudretini intikal ettirebilecek bir şöiıret bırakmıştır.
Ziya Paşa, edebî ve siyasî tarihimiz de özlü bir şair ve istibdad düşmanı, hürriyet âşıkı mücadeleci bir sima ola rak yer almakla beraber, hâlâ dilleri mizde yaşayan ve asırlarca yaşayacak olan bir çok ata sözlerinin de yaratıcısı bir mütefekkirdir!.
eNush ile yola, gelmeyeni etmeli tekdir Tekdir ile uslanmıyamn hakkı kötek tir*
Dediği zaman ierd olarak hayatımızın her safhasında, millet olarak duygula rımızda ve taşıyacağımız prensiplerde yer alabilecek bir hâdiseyi ne güzel ifade etmiştir.
O filozof şairin ölümünün yıldönümü mün&sebetile bir yazı hazırlamayı dü şünürken gözümün önünde, meruhumun
(Arzuhal) i, (Terkibi bend ve Tercii bend) i, (Harabat) ı, Adana valiliğine aid hatıraları ve nihayet Adananın gö beğindeki bir mezarlığın iri gövdeli a- ğaçları altında yeşil kitabeli bir mezar.. Birbirlerini takib ederek geçtiler.
Şimdi, ölümünün yıldönümünde şai rin (55) yıllık hayatım gözden geçire lim;
1825 yılında Istanbulda doğdu. A b - idülhamid Ziyaeddin adı verildi. Babası Erzurumlu Ferdüddin, gümrük memur- larındandı. Oğlunun far üst okumasını menetmiştL Fakat evlerinde bulunan Kayserili lalası, Ziyayı teşvik ederek ,(her kim okur farlsl, gider dininin ya rısı) sözüne inanmamasını söylerdi.
Esasen Ziyanın şairliğine bu lala se- beb oldu. Ziya Paşa, Jean Jeaques Rousseau’dan tercüme eylediği ve fakat bastıramadığı (Emil) tercümesinin mu kaddimesinde çocukluğundan uzun uza dıya bahsederken bu lalanın türküler söyleyerek kendisini şiire teşvik eyle diğini kaydettikten sonra şöyle de mektedir:
«.. Bilmem beni teşvik İçin miydi; yoksa sahiben vezni manası var mıydı, veyahud lalaya mı öyle göründü, her nasılsa bu defa lala beni kucakladı: «Aferin, artık sair olacağında şüplıem kalmadı. Baban değil, kim menederse etsin artık korkmam» dedL Ve bu söz ler benim dcrunumdakl ateş-i hevesi gû ya yelpazelediler. Birkaç gün gündeli ğimden tasarruf edip lala ile beraber gizlice sahaflara gittik. Bir âşık Ömer mecmuası aldık. Geceleri onun müta- leası ile meşgul oldum. Pek az müddette lalanın okuduğu ve yaptığı şiirlerin na- mevzun olanlarım da tenjyfz etmeğe başladım. Fakat mâna cihetine çokluk aklım ermezdi. Ta ki merhum Fatin Efendi ile görüştüm. Ben kendimi, ol muş bitmiş bir şairi mahir ve âşık Ömer hazretlerini cihana misli nazırı gelme miş bir üstadı mütebahhir samp durur ken efendi merhumun ihtaratı bu ku surumun ikmaline s.ebcb
oldu-Şimdi eğer mevzun söyleyene şair ıtlakı sahih olursa bu vesile ile bizim lalanın sayei feyzi himmetinde ben de şair oldum.)
Ziya Paşa küçük yaşta şiire başla makla beraber gene pek küçük iken memuriyet hayatına girmişti. Sadaret kaleminde Mustafa Reşid Paşanın na zarı dikkatini çekti. Mabeyin kâtibliği ile Saray hayatile temasa gelmişti.
Şehzade Yusuf İzzeddin Efendinin ho calığım yaptı.
Sultan Abdülaziz’in Ziya Paşaya te veccüh göstermesi  li Paşayı kuşku landırdı. Bir rakib telâkki ederek Sa raydan uzaklaştırılmasına sebeb oldu.
Ziya Paşa, daha sonra Kıbrıs, A- masya mutasarrıflıklarında bulundu.
«Bir yerde ki yok nağmeni takdir edecek
gvş Tazyii nefes eyleme, tebdili makam et!*
Diyen şair, nihayet hürriyet arkadaşı Namık Kemal ile 17/5/1867 tarihinde Avrupaya kaçtı. Garb edebiyatile fikri yatım tetkike fırsat buldu. (Hürriyet) gazetesinde bu mevzuda yazılar yazdı. Nihayet Âli Paşanın vefatı ve Mah- mud Nedim Paşanın Sadrazam olması üzerine affa uğrayarak yurda döndü. Sultan Murad Padişah olunca mabeyin başkâtiHiğine tayin edildi ise de bu vazifesi bir gün dahi sürmedi.
1876 da Suriye Valisi, daha sonra Konya Valisi ve 1878 yılında da Adana Valisi eldu.
maktan ziyade okudu, öğrenmekten zi yade öğretti. Eskiliği muhafazadan zi yade yeniliği işaretledi!
Mutaassıp devrin heybetli valilerinin kisvesine girmemişti. Bazan pamuk a- meieierile birlikte lıalkm araşma dalı- verlr, cuma namazını kılar, onların üze rinden ker.di elbisesine pamuk parçaları bile sıçrardı!
Adana derebeyliğinin köküne ilk bal tayı o vurdu. Ovayı sulamayı o düşün dü. Yağmur duasına çıkan halka Sey han nehrini göstererek şairane telmihte ,
bulundu. Yolların yapılmasını, Mersinin inkişaf bulmasını işaretllyen o olmuştu. Mekteb sayısını çoğaltan, Ceyhan ve Seyhan köprülerini esaslı surette tamir ettiren o idi. Devrin taassubunu kırmış, vilâyet konağında memurlar İçin fı-an- sızca kurs açtırmıştı. Buraya her me murun devamı mecburî idi.
Ad anada ilk tiyatroyu da Ziya Paşa kurdu, Üç günde ahşabdan muazzam bir tiyatro biımsı yaptırmış ve İstanbuldan aktör İbrahim Efendi idaresinde bir ti yatro kumpanyası getirmişti. Bu kum panyanın oynayacağı eserleri bizzat se çerdi. Memurların bu tiyatroya deva mım da temin etmişti.
* * *
Paşanın son günleri kendisine mu sallat olan habis hastalıkla mücadele etmekle geçiyordu. Hastalığında büyük bir sadakatle hizmet eden, başucundan ayrılmıyan bir cariyesi vardı. Azad edil mlş olan bu cariycnin aslen nereli ve kim olduğunu bilmiyoruz. Fakat şairin hassas kalbini o kadar candan kazan mıştı ki, ölümünden bir hafta evvel mektubcusunu çağırarak cariye Nahide Hanımı r.ikâhlıyacagım ve muamelesi nin yapılmasını emretti.
Husus! hayatının bu kısmını çoğumuz bilmiyoruz. Bu hadiseyi o zamanki (Mahkemei Şpr’iye) sicillerinde şu şe kilde görmekteyiz;
(Adana Valisi Devletlû Abdüllıamid Ziya Paşa Hazretlerinin harem dairesin de ceridede mazbutül-esnmi muvahhl- din huzurunda tarafı daiyanede bizzat akdedilen mecllsi-şer’i-âlide görülüp da- irei mezkûrede sakin ve Paşayı müşarün ileyh hazretlerinin mu’takalanndan o - lup zati zeyli vesikada mühnrrerülesaml müslhnuıı tariîlerile miıreîe Nahide Ha nım bintl Abdullah bizatlha meclisi makutu mezkûrda Paşayı müşarünileyh hazretlerinin mahzarında bltaviha ik rarı tam ve tasviri kelâm edip «Ben nefsimi 3000 kuruş muaccel ve 3000 ku ruş müeccel mîhri semen ile Paşayı mü şarünileyhe akdü tecviz eylediğimde müşarünileyh hazretleri dahi berveçhi mukarrer tezevvüç ve kabul eyledi» de dikte... Tasdiki şer’l ma vak a bittaleb ketbolundu. Mcktubii vilâyet Nazım Bey ve diğer üç imza).
* * *
Ziya Paşa 17 mayıs 1880 tarihinde ikindi üzeri ölmüş ve acı haber memle keti atlatmıştı. Merhum soyulurken o- dalığı Saadet Hanım ve Adana müftüsü hazır bulunmuş, cüzdanında bir altınla üç mecidiye çıkmıştı! Koca şairin mev- cud parası bundan İbaretti 1
Cenaze merasimi çok hazin oldu. Halk gözyaşlarilo tabutu takib ediyordu. Mü temadiyen fotoğraf çeken ve not alan bir ecnebi muharrir de vardı.
Ziya Paşanın ölümüne hayli mersiye ler yazıldı ve söylendi. Fakat hiç kimse ebçet ile bir tarih düşüremedi. Onun için mezar teşma şu mensur kitabe ya zıldı:
(Adana Valisi Abdüllıamid Ziyaed din Paşa merhumun fazlu kemali âsa- rile müsbet ve uluvv-ü kadrini beyan ve tavsife zeban-ı Udebay-ı-zeman bi-kud- ret ve tarihi vefatım nazımda şüerayı- benam-'.-oamar.iyan izhar-ı-aczü hayret eylediklerinden 97 senesi cemaziyelahi- rlnin 8 İnci pazartesi günü gülşensa- ra-yı-bakaya azimet eylediklerim vilâ yeti mezbure vergi müdürü Esseyid Ha şan Rıza neşren bu veçhile tahrire iç- tisar eyledi.)
* * *
Şair, Adanada medhiyelerle karşı lanmış sonra ölünce de mersiyelerle u- ğurlanmıştı! Bazı muhalif kimseler Z i ya Paşanın Adanaya ilk gireceği gün hazırladıkları hicviyeyi şehrin göze çar pacak büyük duvarlarına kömürle ve iri harflerle yazmışlardı. Bu hicviyenin son mısraı şöyle bitiyordu:
(Ziyası kalmadı mülkün, gelince paşası!)
Ziva Paşanın gözlerine ilişen bu mıs ra, aynı zamanda şairin Adanaya gel mesine (ebced) ile düşürülen bir ta rihti !
O, Adana Valiliğine sürgün şekilde tayin edilip vazifesine başladığı sırada ciğerlerinden rahatsızdı, istibdadla uğ raşan kahramanlardan biri olan şair, Ammaya firar ederek yıllarca vatan dan uzak kalmış, gerek sla hasreti, ge rek maişet darlığı zaten mevcud olan rahatsızlığını arttırmıştı,
Adanaya 20 mayıs 1878 tarihinde ge len şair, İki yıl süren valiliğinde