• Sonuç bulunamadı

Resim piyasasından kesitler:kadın, Mustafa Ayaz resmi satın almak istiyordu. Galeri yöneticisi sordu:hayranı mısınız?:Kadın Bağırdı:ne hayranı, ben namuslu bir ev kadınıyım!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Resim piyasasından kesitler:kadın, Mustafa Ayaz resmi satın almak istiyordu. Galeri yöneticisi sordu:hayranı mısınız?:Kadın Bağırdı:ne hayranı, ben namuslu bir ev kadınıyım!"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

PAZARTÉSÍ,

5

12 Temmuz 1999

Hurrıye

j

Dizi

Kadın, Mustafa Ayaz resmi satın almak istiyordu. Galeri yöneticisi sordu: Hayranı mısınız?

Kadın bağırdı: Ne hayranı, ben

namuslu bir ev kadınıyım!

GALERİCİLER

MUTSUZ

T ü m Sanat

Galericileri Derneği

Başkanı Taylan Tegin

üzgün. Nedeni de son

dönemdeki yaklaşımlar.

"Sanat adına

Cumhuriyet'in en kötü

dönemini yaşıyoruz. Bu,

politikacılardan ve

toplumun sanattan

uzaklaştırılmasından

kaynaklanıyor” diyor

Tegin...

Şiddetli bir

sahip olma

ihtiyacı

Türkiye'de, isviçreli Baron Hans Thysen-Bornemisza

gibi bir sanat yapıtı

kolleksiyoncusu yok. Diyor ki:

- Elimde değil, bü benim için aşırı bir tutku. Başkalarının genç kızları kovalaması gibi, ben de sanat yapıtlarının izini sürüyorum.

Baron'un tarzı bu. Fransa'dan Flaman resmi uzmanı Georges de

Jonckheere'in yaklaşımı da

en az onunki kadar çarpıcı:

- Sanatsal şok, bir kadına duyulan yıldırım aşka benzer. Buna, şiddetli bir sahip olma ihtiyacı da diyebilirsiniz.

Ne garip, her iki kolleksiyoncu da kadınlar üzerinden açıklıyorlar yaklaşımlarını! Onlar için para kazanmak daha gerilerde. Aslolan sanatsal şehvet!

O

RTA yaşlı bir kadındı. Galeriye sessizce girdi, etraftaki resimlere aranan bakışlar fırlattı, yöneticiye sordu:

- Sizde hiç Mustafa Ayaz resmi var mı?

"Hayır" dedi yönetici. O sırada galeride, başka bir sanatçının resimleri sergileniyordu. Ardından ekledi:

- Ama özel

koleksiyonumuzda Mustafa Ayaz'm iki resmi var, isterseniz onları gösterebilirim.

Yönetici, az sonra iki resimle geri döndü. Kadının karar vermesi uzun sürmedi, resimlerden birini gösterdi.

"Tamam, bunu alıyorum"

dedi. Fiyatla fazla ilgili olduğu söylenemezdi. Ne resim üstüne ne de ressama ilişkin bir muhabbete gerek görmüştü!

TANIMAM BİLE

Galeri yöneticisi, küçük bir sohbet kapısmı aralamak istedi. Kibarca seçti sözcüklerini.

"Hanımefendi, siz Mustafa Ayaz hayranısınız galiba." O

an sahne değişti, kadirim yüzünün rengi attı. Sinirle bağırdı:

- Nasıl böyle birşey söylersiniz? Ben Mustafa Ayaz'ı tanımam bile. Ben namuslu bir ev kadınıyım !

Adamın başından kaynar sular boşaldı. O ne demişti, ne anlaşılmıştı! Neyse, bin dereden su getirip kadını ikna etti. "Öyle demek istemedim,

bir sanatçının sanatına duyulan bir hayranlıktan sözettim."

DEĞERLİ BİR HEDİYE

Sonunda anlaşıldı ki, kadının resimle, sanatla en ufak bir ilgisi yoktu. Sadece yeni evlenen bir yakınma değerli bir hediye vermek istemiş, birileri de tavsiyede bulunmuştu:

- Mustafa Ayaz resmi al. Hem pahalıdır. Hem de prim yapar...

Vakko Sanat Galerisinde, dört yıl kadar önce yaşandı bu olay. İlk duyan sanat

eleştirmeni ve Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Kaya

Özsezgin'di. Birçok ressam ya da galerici, bu olayı ondan dinledi. Ve hala kulaktan kulağa aktarılan bir öyküye dönüştü...

Daha kötüsü, bu öykü, kötü bir örnek olarak kalmadı. Hergün yeni örnekler eklendi. Koltuk döşemelerinin renkleri bile tabloların karşısma engel olarak çıkmaya başladı:

- Sık gördüğümüz alıcı tipleri, koltukİarmm rengi ile tablonun renklerini

karşılaştıranlar. Tabloları, 'Benim koltuk takımlarının rengine uygun' ya da 'Koltuklanma uymaz' diye değerlendiriyorlar.

KÜÇÜLTEBİLİR MİSİNİZ?

Ankara'nın en eski

galerilerinden Doku'nun sahibi

Mehmet Kıyat, kibar bir adam.

"Koltuk takımına göre resim mi alınır, ayıp ayıp"

diyemiyor tabii. Münasip bir lisanla uyarıyor; "Siz de zıt

renkleri deneyin hanımefendi!"

Kıyat karşılaşmamış ama sınırları zorlayan alıcılar da yok değil. Anlattılar. "Bu

resmin renkleri koltuklarıma uymuyor, şu renkleri biraz değiştirebilir misiniz"

diyenler de varmış. Ya da başka itirazlar oluyormuş; "Bu

1

2

3

4

5

6

7

8

9 10

1

2

m

3

r

4

5

6

7

8

9

_..İS

m

10

11

12

| Soldan sağa j Yukarıdan aşağtyaHl

1- Birini kandırmak, aldatmak (iki kelime), 2- Eski Türk gelenek, görenek, âdet ve hayatına uygun, 3- Eski dilde yaratan, yaratıcı Tan­ rı... Genellikle İçine sulu şeyler konulan metal vb'den yapılmış kap, 4- Güney Anadolu'da öküz yemliğine verilen ad... İsviçre'de ırmak, 5- Ün, san, şöhret... Ateş durumuna geçmek, tutuşmak, 6- Bayram... Bildik, tanıdık, 7- Hay­ dut, eşkıya... Ayrıntı, 8- Gelir... Çamlıalan Deresi'nin eski adı, 9- Gelecek... Bir kürk hayvanı, 10- örnek alınmaya

değer kimse veya şey... Silah olarak kullanılan, ucu siv­ ri, iki ağzı da kes­ kin, uzun bıçak, 11- Bazı yörelerde kazı semirtmek için verilen mısır hamurunun adı... Dansta kavalyenin eşi, 12- Kiloampe­ rin kısa yazılışı... Bir kıta adı.

Dünkü çözüm

P E L

1- Gürültü veya gevezelikle bir kimseyi tedirgin etmek (iki ke­ lime), 2- ilgili... Genellikle geniş veya dar düzlük, yazı, 3- “Doğru­ sunu isterseniz, aslında” anla­ mında bir zarf... Kural, 4- Güzel koku... ilgilendiren, ilişkin, ilgili... Bir göz rengi, 5- Kuran'da bir su­ re adı... Dünya, cihan, 6- Mesafe, fasıla... ödenti... Kuzu sesi, 7- Ta­ kım sözcüğünün kısa yazılışı... Anne olma niteliği veya durumu, 8- Amerika'nın Ekvator bölgesin­ de yaşayan tatlı su kaplumbağa- sı... Sıradan, hiçbir özelliği olma­ yan, 9- Tropikal Amerika'da yaşa­ yan, gözalıcı par­ lak renkli, iri çen­ gel gagalı papa­ ğan... Bir kimse­ nin yokluğunu du­ yumsamak, onu özlemek, 10- Çi­ men yapmak için üzerinden otuyla | g ı 11 | II11 | birlikte çıkarılmış

7 7 çayır parçası... J 11 ııl l Yasa koyma, teşri.

tablo bizim duvara büyük gelir, biraz küçültebilir misiniz?"

PARANIN ÖNEMİ

Bu istekler karşısında ressamlar ne yapıyormuş? Merak edip sordum. Kimi galericilerin, ressamların yanıtı, sadece gülümsemekti. Açıkça laf etmek istemediler. Bildiklerini ortaya döken bir tek, çerçeve ustası Uğur Çağlar oldu:

- Para bu işin içinde öyle bir noktaya geldi ki, bu tür talepleri karşılamayan ressam bir elin parmakları kadar az.

Nedeni de artık ressamların kaderlerine razı olmak

istememeleri. Eskiden, Güzel Sanatlar’dan mezun olan ressam, bir lisede resim dersi hocalığına fit olurdu.

Şimdilerde bu düzen bozuldu. Öğretmenlikte silinmek yerine ressamlıkta ısrar, yükselen bir eğilim. Sadece resim satarak yaşamak! O kadar zor ki bu ülkede! O zaman da geriye kalıyor tek çare; "Müşteri

velinimetimdir, ne isterse yaparım! Sonra da kendi işime bakarım."

Güzel yanı, çoğunun, düşlerinin peşinden koşmayı bırakmaması. İçlerinde büyütüp besledikleri hayal bahçelerinin canlılığını kaybetmemesi...

i^\n ka ra 'n ın en eski galerilerinden Doku'nun sahibi

Mehmet Kıyat, kibar bir adam. “ Koltuk takımına göre

resim mi alınır, ayıp ayıp” diyemiyor tabii. Münasip bir

lisanla uyarıyor; "Siz de zıt renkleri deneyin

hanımefendi!”

Hayallerine ulaşan ressam sayısı ise 20-30, bilemedin 40. Kimin haddine, onlara koltuk takımından bahsetmek? Onlar, sadece resim satarak

yaşayabilmenin mutluluğuna

erişmiş.

Hem fırçayı özgürce sürüyorlar tuale, hem de tablolarına alıcı bulmakta zorlanmıyorlar.

Onlar rahat, rahatsız olanlar genç ressamlar. Şikayetçi olanlardan biri de Cafer

Tabak. Büyük, tanınmış imza peşinde koşulmasma itiraz ediyor:

- Herkes imar geçmiş arsa peşinde. Oysa galericiler, kolleksiyonerler,

danışmanlar, yeni ressamlar bulup çıkarmalı...

SANATSAL ŞEHVET

İyi de, Türkiye'de kaç kolleksiyoncu var, imzasına bakmadan bir resim karşısında büyülenecek? Var mı, İsviçreli

Baron Hans Thysen-Bornemisza gibi bir kolleksiyoncu Türkiye'de?

- Elimde değil, bu benim için aşırı bir tutku.

Başkalarının genç kızlan kovalaması gibi, ben de sanat yapıtlarının izini sürüyorum.

Baron'un tarzı bu. Fransa'dan Flaman resmi uzmanı Georges de

Jonckheere'in yaklaşımı da en az onunki kadar çarpıcı:

- Sanatsal şok, bir kadına duyulan yıldırım aşka benzer. Buna, şiddetli bir sahip olma ihtiyacı da diyebilirsiniz.

Ne garip, her iki kolleksiyoncu da kadınlar üzerinden açıklıyorlar

yaklaşımlarını! Önlar için para kazanmak daha gerilerde. Aslolan sanatsal şehvet!

RESSAMIN YAŞI

Resme şehvetle

yaklaşmak, henüz bizden uzak!

'Sanat danışmanı' yardımı olmaksızın

resimden anlayacak kolleksiyoncu bulmak bile epeyce zor. Bunun kanıtı da galerilerde yaşananlar. Yok öyle sergi gezip de resim karşısında heyecandan titreyen insanlar!

Gün boyu sergi gezmeye gelenleri gözetleyen, izleyen Vakko Sanat Galerisi yöneticisi

Banu Volganm kanısı bu.

"Aman aman gelen insan yok. Öğrenciler geliyor daha çok."

Resim alıcılarını da sınıflandırmış. Kimisi beğendiği resmi alıyormuş, kimisi de isim arıyormuş. Onu asıl kızdıran alıcı tipi, resme bakmadan önce ressamın

yaşını soranlar!

NE BU BÖYLE ŞİMDİ?

Bir bankanın sanat galerisi yöneticisi hanımı sinirlendiren de 'nü'ye itiraz edenler. "Bir

manzara resmi yapsa olmaz mıydı? Ne bu böyle şimdi?"

diyenlere illet oluyor. Onun galerisinin meraklı grubu da yaşlılar.

^ ^ a f e r Tabak, herkesin tanınmış imza peşinde koşmasına itiraz ediyor: “ Herkes imar geçmiş arsa

peşinde. Oysa galericiler, kolleksiyonerler, danışmanlar,

yeni ressamlar bulup çıkarmalı...”

Çocuğunu evlendirmiş, emekli olmuş insanlar sık geliyormuş:

- Onlar resme bakmaktan çok sohbet edecek birini arıyorlar. Resimlere şöyle bir baktıktan sonra yanıma gelip oturuveriyorlar.

TALEP PATLAMASI

Tabii bu örnekler, tüm sergiseverler için geçerli değil. Cebinde parası olmadığı için hayranlıkla seyrettiği resmin önünden güçlükle kopanlar, satın aldığı resme gönlünü verenler de var bu ülkede... Zaten 'resim piyasası' oluşmasının temel nedeni de onlar. 1970'lere kadar adından sözedilmeyen piyasamn ortaya çıkışı konusunda

Prof.Toktamış Ateş'in,

1984'deki bir yazısındaki saptaması dikkate değer...

"1970'li yıllara gelene dek çok rafine bazı istisnalar hariç tutulursa Türk burjuvazisi, devletin kanatları altında zenginleşen ve yükselen bir kültürsüz kesimdi. Fakat bunları izleyen 'İkinci kuşak'

Türkiye'nin, hatta dünyanın en iyi okullarında okudular, çağın kültür ve uygarlığını benimsediler. Bu kuşak resim piyasasında bir talep

patlaması yarattı."

RESMİN DEĞERİ

İşte bu kadar genç bir resim piyasası. 1970'lere gelene değin resim alıcıları, çoğunlukla

başka ülkelerde gördükleri tabloyla bezenmiş diplomat evlerine özenip Türk ressamların resimlerini alan diplomatlardı. Ve tabii resmin değerini bilen az sayıdaki aydın, zengin insanlar. 1970’lerde 'İkinci kuşak' ile birlikte, müteahhitler de devreye girdi. Duvarlarını ünlü ressamlarm değerli tablolarıyla süslemek istiyorlardı...

ESKİ RESSAMLARA RAĞBET

Bu tırmanışa 1980'lerde, Özal döneminin genç işadamları eklenince 'resim

piyasası' iyice oturdu. Ardından Sakıp Sabancı, Ali

Koçman gibi büyük işadamları ve kimi özel kuruluşlar da piyasaya girdi. Gerçi onlar çoğunlukla Osmanlı dönemi eski ressamlara rağbet ettiler ama yine de piyasaya büyük katkıları oldu. Resmin değeri yükseldi iyice...

GENEL MÜDÜRÜN EŞİ

Resmin para yaptığı farkedilince galeri sayısı patladı. 1980'lere kadar üç beş olan galeri sayısı, 'resim

piyasası'nm oluşmasıyla birlikte fırladı. Bugün artık galerilerin toplamı 400’ü aştı. Çoğu da İstanbul'da ve yaşı 10'u geçen galeriler sadece 20 dolayında.

"Şimdi moda galeri

açmak." Mehmet Kıyat'a göre, birbiri ardına galeri açılması tamamen bir moda. "Sürekli

açılıp kapanıyorlar. Çünkü sadece 30 kişinin resmi satılıyor, herkes onların peşinde. Bazı banka galerilerinde lO.sınıf sanatçılara sergi düzenleniyor."

Gerçekten de kimi galerilerde açılan sergilerde sanat düzeyi ile ilgili kaygı hiç yok. Bir bakıyorsunuz,

sergideki tüm resimler satılmış! Ünlü bir sanatçının sergisi mi? Hayır, sadece ressam hanım, genel müdürün eşi...

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bir diğer grup da gece ışıl- dayan bulutların artan tarımsal etkin- likler dolayısıyla açığa çıkan metan ga- zı miktarı da arttığı için oluşabileceğini

ile başlanmış, ondan sonra Selim Sırrı bey tarafından evvelce yazı­ lan “ Dağ başını duman almış,, marşı söylenilmiştir. Bundan sonra erkek muallim

En sık rastlanan anomali ikinci brankial yarık kistleri iken üçüncü ve dördüncü brankial yarık kistleri oldukça nadir görü- lür.. Üçüncü brankial yarık kistleri

萬芳醫院率先全國施行腹腔溫熱化學療法,肝腫瘤破裂病人再獲希望

This study first reviews the current information system of the operation room of a medical center in the Central region and the nursing standard set by the Association of

Çünkü elektronun en son yapılan deneylerin ölçebileceğinden daha küçük bir dipol momentine sahip olabileceğini ileri süren bazı süpersimetri kuramları da var..

Çünkü camiler, yalnız bir mabed değil; aynı zamanda - etrafındaki med­ reseleri, kütüphaneleri gibi ilim ve tedris müesseselerinden baş - ka - bizzat da